Süre                : 43 dakika
Çıkış Tarihi     : 23 Eylül 2008 Salı, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Cinayet,Drama,Gizemli,Heyecanlı
Taglar             : police consultant,Kadın dedektif,Kadın patron,21'inci yüzyıl,2000'ler
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Primrose Hill Productions , Warner Bros. Television
Yönetmen       : Chris Long (IMDB)(ekşi), Eric Laneuville (IMDB)(ekşi), John F. Showalter (IMDB), Charles Beeson (IMDB), Randall Zisk (IMDB), David Barrett (IMDB), John Polson (IMDB), Simon Baker (IMDB), Guy Ferland (IMDB), Geary McLeod (IMDB), Martha Mitchell (IMDB), Norberto Barba (IMDB), Lesli Linka Glatter (IMDB), Roxann Dawson (IMDB), Tom Verica (IMDB), Elodie Keene (IMDB), Robert Duncan McNeill (IMDB), David Nutter (IMDB), Adam Kane (IMDB), Stephen Gyllenhaal (IMDB), Bobby Roth (IMDB), Anton Cropper (IMDB), W. Thomas Snyder (IMDB), James Hayman (IMDB), Paris Barclay (IMDB), Matt Earl Beesley (IMDB), John Behring (IMDB), Kevin Dowling (IMDB), Rod Hardy (IMDB), Paul Holahan (IMDB), Dean White (IMDB), Bill D'Elia (IMDB), Dan Lerner (IMDB), Darnell Martin (IMDB), Bruno Heller (IMDB), Kevin Hooks (IMDB), David Von Ancken (IMDB), Allison Anders (IMDB), Tawnia McKiernan (IMDB), David Paymer (IMDB), Bill Eagles (IMDB), Michael Nankin (IMDB), J. Miller Tobin (IMDB), Sylvain White (IMDB), Rod Holcomb (IMDB), Paul A. Kaufman (IMDB), Nina Lopez-Corrado (IMDB), Edward Ornelas (IMDB)
Senarist          : Bruno Heller (IMDB)(ekşi),Ken Woodruff (IMDB)(ekşi),Erika Green Swafford (IMDB),Tom Szentgyorgyi (IMDB)(ekşi),Eoghan Mahony (IMDB)(ekşi),Jordan Harper (IMDB),Ashley Gable (IMDB),Daniel Cerone (IMDB),David Appelbaum (IMDB),Rebecca Perry Cutter (IMDB),Mike Weiss (IMDB),Marisa Wegrzyn (IMDB),Andi Bushell (IMDB),Gary Glasberg (IMDB),Leonard Dick (IMDB),John Mankiewicz (IMDB),Tom Donaghy (IMDB),Alex Berger (IMDB),Carolyn Ingber (IMDB),Cindi Grossenbacher (IMDB),Anthony Astrino (IMDB),Jeffrey Hatcher (IMDB),Erin Donovan (IMDB)
Oyuncular      : Simon Baker (IMDB)(ekşi), Robin Tunney (IMDB)(ekşi), Tim Kang (IMDB)(ekşi), Owain Yeoman (IMDB)(ekşi), Amanda Righetti (IMDB)(ekşi), Rockmond Dunbar (IMDB)(ekşi), Joe Adler (IMDB), Aunjanue Ellis (IMDB), Michael Gaston (IMDB), John Troy Donovan (IMDB), Gregory Itzin (IMDB), Emily Swallow (IMDB), Pruitt Taylor Vince (IMDB), Josie Loren (IMDB), Michael Rady (IMDB), Rebecca Wisocky (IMDB), David Norona (IMDB), Eric Winter (IMDB), Samaire Armstrong (IMDB), Pedro Pascal (IMDB), Kevin Corrigan (IMDB), Terry Kinney (IMDB), Jillian Bach (IMDB), Catherine Dent (IMDB), Karl Sonnenberg (IMDB), Drew Powell (IMDB), James Start (IMDB), Malcolm McDowell (IMDB), Reed Diamond (IMDB), Emmanuelle Chriqui (IMDB), Xander Berkeley (IMDB), Jack Plotnick (IMDB), William Mapother (IMDB), JoNell Kennedy (IMDB), Robert Picardo (IMDB), Leslie Hope (IMDB), Dominic Hoffman (IMDB), Kassandra Carrington (IMDB), Shannon McClung (IMDB), Sean McClay (IMDB) >>devamı>>

The Mentalist (~ Mentalist) ' Dizisinin Konusu :
O, ne derseniz hafızasına atıyor ama gereksiz gördüğü bilgileri de anında siliveriyor. Zihnini boş yere meşgul edecek gevezeliklere onun kitabında yer yok. Patrick Jane, belki biraz kendini beğenmiş, ukala ama bu yönleri onun olağanüstü bir gözlem ve ikna yeteneğine sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Simon Baker'ın derinlikli oyunculuğu ile hayat verdiği Patrick Jane dehası ile polisiye dizi severlerin yakın zamanda en çok sevdiği karakterlerden birine dönüştü. Kritik davaların üzerinde çalışan Kalifornia Araştırma Bürosu ekibine yetenekleri ile destek veren Patrick Jane, ekip ile başta uyum sorunları yaşa da zaman içerisinde, davalar çözüldükçe aradaki buz dağları da eriyor…


  • "bölümlerinden birinin altındaki yorumla beni güzel güldürmüş dizi.-şu jane'e bi paket rize çayı gönderelim de adam gibi çay içsin. sallama çay mı içilir..."
  • "red john'un cemaatten tandıkları var heralde amk. yoksa kimse açıklayamaz bu kadar bağlantıyı. derin devlet gibi şerefsiz piç."
  • "s6e3 cho bölüm sonunda gülüyor.kesin bilgi, yayalım. s6e3"
  • "hangimiz red john değiliz ki tarzı bir son çıkmaz umarım."
  • "s06e05 red john'un dedektif olarak seçtiği hatunun (beth riesgraf), summer ile olan benzerliği mükemmel bir detaydı kanımca. adam herkesin evinin içinde amk."
  • "(bkz: red john'un fethullah gülen çıkması)"
  • "red john'un tukaş ketçap olduğunu düşündüğüm dizi."
  • "gece gece olsa da izlesek dediğim dizi.gel ulan allahsız, taygır taygır."
  • "7 yıllık hikaye madem bitti, dizinin sonunda patrick neden stay tuned for scenes from our next episode dedi onu anlamadım."




Facebook Yorumları
  • comment image

    beynin kontağını kapatıp izliyorum bu enfes diziyi. yani izlerken öyle hissediyorum, kafa boşalıyor, zen halleri. amerikan reytinglerinde başı çekmesi, ilk 10da olması, mest olarak izleyen beni 40 küsür dakika boyunca amerikan avamıyla denkleştirmesinden gocunamayacağım kadar iyi geliyor izlemek. dizi gayet yalın akıp gidiyor. hiç bi hokus pokus yok. bilim kurgu zaten yok. aklı başından alan hip indie müzikler yok. vıcık vıcık karakter draması yok. seyirciyi meraktan kudurtmaya yönelik oyunlar kıtır atmalar yok. fazla zeki nevi şahsına münhasır bi baş karakterimiz var. insanları manipüle etmede sevidiğimiz bi doktorla yarışacak ustalıkta. arada güzel numaralar yapar eğlendirir. gerçi son zamanlarda biraz sermayeden yemeye başladı, numaraları hipnozları falan biraz oldu bittiye getiriyor artık. bi de red john hikayesi var overarching dediklerinden, işte sürüp gider öyle bazı bazı. sonunda plot hole bırakmadan güzelce bağlayabilirlerse o hikayeyi ne ala. bağlayamazlarsa ekime kadar, izlediklerim bana yetiyor. bazen ipuçlarını dikkatle takip ederek seyircinin katili bizim altın bukleli ortaya çıkarmazdan evvel bulabilmesine imkan tanındığı bölümler bilhassa leziz oluyor ama her bölümde öyle ustalıkla yerleştirilmiş ipuçları, öyle oya gibi işlenmiş akıllı senaryo olmuyor tabi.


    (uzun house efendi - 22 Kasım 2010 08:58)

  • comment image

    iki bölümlük üçüncü sezon finaliyle güle güle dediğimiz dizidir.

    --- spoiler ---

    red john falan hikaye, grace o craig denen herifle evlenseydi yemin ediyorum çocuğumu keserdim, böyle de rigsby'ciyimdir.

    yalnız lisbon'ı o saçma sapan pembe nedime elbisesiyle kilisede çiçek tutarken görmek eğlenceli olabilirdi.

    ---
    spoiler ---


    (thesaintofincipientinsanities - 29 Mayıs 2011 09:57)

  • comment image

    --- spoiler ---

    jane, red johnmuş; gene bi acayip oyunlar döndermiş, açıkçası zerre umrumda değil. şu herif 4 sezon sonunda biriyle yattı ya, benim de başım göğe erdi nihayet. hem de emmanuel çikiroki mi ne, o tatlı ve memeli insanla... oh be...

    ---
    spoiler ---


    (yerli mal - 19 Mayıs 2012 04:17)

  • comment image

    bölümlerinden birinin altındaki yorumla beni güzel güldürmüş dizi.

    -şu jane'e bi paket rize çayı gönderelim de adam gibi çay içsin. sallama çay mı içilir...


    (diyarbakir karpuzu - 16 Mart 2013 20:14)

  • comment image

    --- spoiler ---

    red john'un cemaatten tandıkları var heralde amk. yoksa kimse açıklayamaz bu kadar bağlantıyı. derin devlet gibi şerefsiz piç.

    ---
    spoiler ---


    (elroy - 29 Temmuz 2013 17:35)

  • comment image

    --- spoiler ---

    seride önümüze "red john bunlardan biri" diye atılan 7 karakter ve dizide ilk göründükleri bölümler sırasıyla şöyle;

    brett partridge - 1x1 pilot
    sheriff thomas mcallister - 1x2 red hair and silver tape
    bret stiles - 2x20 red all over
    gale bertram - 3x1 red sky at night
    ray haffner - 4x2 little red book
    reede smith - 5x1 the crimson ticket
    bob kirkland - 5x5 red dawn

    4. sezon öncesi yazarların twitter'dan yaptığı soru cevap faslında red john'un 4. sezondan önce gözüktüğü doğrulandı, dolayısıyla haffner, smith ve kirkland pek olası seçenekler değil. haffner'ın visualize bağlantıları ve geçmişi red john olması veya onu tanıması ihtimalini yükseltiyor. reede smith'le ilgili pek bir şey bilmesek de hakkında yapılan teoriler genellike ismi üzerinden ilerliyor. kirkland'ın red john olmadığı ise bir sonraki bölümde muhtemelen kesin olarak açıklanacak.

    the red barn * bölümünde red john'un 1988 de en fazla 30 yaşındaki insanların kaldığı çiftlikte çalıştığını öğrendik, bu da red john'u en fazla 55 yaşında yapıyor. 6x2 de patrick jane'in psikyatristi sophie miller'ın kayıtlarıyla red john'un orta yaşlı olduğu doğrulanmış da oldu. bu bilgiler stiles'ı olasılıklardan çıkartıyor, stiles'ı oynayan malcolm mcdowell 70 yaşında ve karakterin de 55 yaşından epey yaşlı olduğu ortada.

    sheriff mcallister dizinin 2. bölümünde oynuyor. bununla birlikte geri kalan 5 sezon boyunca adının bile anılmaması benim için kendisini şüpheli listesinden çıkarmak için yeterli. senaristlerin kolayca her sezon bir kere lafını geçirebilecekken es geçmesi ve dahası jane ile oynamayı sevdiğini bildiğimiz red john'un jane ile bu kadar alakasız bir yerde kalması pek olası değil.

    rosalind harker'ın * verdiği tariften red john'un 1.83'den* kısa olduğunu biliyoruz. gale bertram'ı oynayan michael gaston ise 1.91 *. pek geçerli bir kanıt olmasa da red in tooth and claw* bölümünde patrick bertram'a pokerde yardım ediyor ki red john'un pokerde yardıma ihtiyacı olmamalı. red john'un, patrick jane'in her zaman bir adım ilerisinde olduğunu biliyoruz, 6x2 itibariyle mcallister ve smith ile yaptığı konuşmada ise smith, bertram'a görevinin "patrick'in ne kadar bildiğini öğrenmek" olduğunu söylüyor. bu konuşma muhtemelen red john'dan çok henüz bilmediğimiz bir şeyle ilgili, dizinin yaratıcısı bruno heller'da yakın zamandaki bir röpörtajında "california emniyet teşkilatındaki tek sorun red john değil" diyerek bunun ipucunu verdi. bertram'ın patrick'den bu kadar çok bilgi isteyip durması ve smith le mcallister'a "deniyorum" tarzı cevap vermesi kendi içerisinde tutarlı olmakla birlikte red john olma ihtimalini azaltıyor.

    geriye kalan brett partridge'in ölmüş olması dışında red john olmamak için hiç bir sebebi yok. fiziksel özelliklerinin rosalind harker'ın anlattıklarıyla uyuşması, sesi, davranışları, seride ikide bir gözükmesi ve jane ile ters düşüp durması zaten bir süredir onu 1 numaralı şüpheli haline getirmişti. bruno heller red john'un partridge'i öldürmek için iyi bir sebebi olduğunu söylüyor ki şahsen o sebebin "şüpheleri kendi üzerinden başka yöne çekmek" olduğunu düşünüyorum. "partridge gerçekten öldü" tarzı açıklamaları da "bahsettiğimiz şey red john'un oynadığı karakterdi, o karakteri öldürdü" şeklinde bağlamaları olası.

    bu 7 kişinin dışında ben cbi ron'dan çok pis işkilleniyorum. seeing red* bölümünden beri sürekli ekibin etrafında ve çok az rolü var hatta çoğu bölümlerde rolü bile yok, sadece orada. 6 sezondur olmadığı çok az bölüm var ve özellikle red john'la alakalı bölümlerde ******* ortadan kayboluyor. dizide ciddi bir rolü olmayıp bu kadar uzun süredir bulunan başka bir karakter yok. 6x1'de jane, red john'la konuşmadan hemen önce elinde telefon olması, 6x2 ve 6x3'de bir şekilde görülmesi bana "aceba?" dedirtiyor. ancak film ekibi de kendisiyle ilgili dönen teorilerin farkında, sadece izleyiciyle kafa buluyor da olabilirler.

    bir de grace van pelt var ki ben bu sezon bitmeden hakkında epey bir şey öğreneceğimizi düşünüyorum. her şeyden önce kırmızı ve tonlarına bu kadar odaklanan bir dizide baş rollerden birine kızıl bir karakterin rastgele seçilmiş olması pek makul değil. dahası 6 sezondur tüm karakterlerin geçmişleriyle ilgili detaylı bilgiler edinsek de van pelt her zaman ikinci planda kaldı. diğer karakterlerin geçmişlerine özel bölümler varken kendisiyle ilgili sadece ufak tefek bilgiler edinmemiz kasti bir karar gibi duruyor. red john olmadığı da ortada ancak bilmediğimiz bir şeyler olduğu da kesin.

    sonuç olarak kim çıkarsa çıksın muhtemelen "bu ne lan o ne alaka" diyeceğimiz biri olmayacağını düşünüyorum. dizi yüksek ratinglerin de yardımıyla 6 sezondur planlı programlı bir şekilde ilerliyor ve son 5 sezondur bu sezona hazırlanıyorlar. bruno heller'ın bu ara yaptığı tüm açıklamalar da bugüne kadar gölgede kalan, cevabını alamadığımız soruların cevaplarını bu sezonda alacağımız yönünde. he eskaza 2. bir lost vakası olursa da zaten yiyecekleri küfrün haddi hesabı olmaz, o ayrı.

    dipnot: iş bu entry'de whoisredjohn, the mentalist wikia ve google'dan epeyce yararlanılmıştır.

    ---
    spoiler ---


    (ujell - 15 Ekim 2013 18:43)

  • comment image

    sezonun en sağlam dizisi olma yolunda hızla ilerleyen yapım. son bölümden güzel bir ayrıntı...

    --- spoiler ---

    bob kirkland'ın red john ya da red john'un adamı olduğuna dair en büyük göstergelerden biri hastanede lennon isimli red john'un adamının patrick jane ile konuşmasını önlemek için öldürmesiydi. bu bölümde anladık ki öldüren büyük ihtimalle michael kirkland yani red john'un tarafına geçen ikizi. aynı zamanda red john'la alakalı insanlara beni önceden gördün mü diye sormasının nedeni de ikizini araması...

    ---
    spoiler ---


    (grilo - 21 Ekim 2013 19:27)

  • comment image

    - bu akşama kadar memnuniyetimi korur iken, okuduğum yeni röportajlarla, beni benden alıp duvarlara çarpan, ve artık hakkında aynı sakinliğimi koruyamadığım dizi.

    şu dakikadan sonra yerin dibine batsın red'i deeee john'ı da !!!

    toparlanmış röportajlar;

    --- spoiler ---

    soru: heller ne zaman karar verdi red john'ın kim olduğuna?
    heller : aslında son birkaç yıldır belliydi, 3-4 olasılık vardı. sonunda en doğal olana karar verildi.

    soru: red john olayını çözmek için doğru zaman mıydı?
    simon : (burada kıvırmış durmuş simon, saçma sapan açıklamalar..)
    her bölüm kaldığımız yerden devam etseydik, dizi 24'e benzerdi.
    sırf rj bölümleri isteyenler kadar rj'dan bağımsız vakaların bölümlerini de bekleyenler vardı. biz bu ikisinin ayarını iyi tutturduk. bunun kararı bana bağlı değildi. son 5 aydır, ilk sezondaki kadar canlı hissettim çünkü artık biryerlere varıyorduk. (pehhh!)

    soru: red john'ın kimliği simon'ı tatmin etti mi?
    simon : neticede onu öldürmüş olmak beni tatmin etti.
    daima, her gün işe giderken gördüğüm ya da 2 sokak ötede bahçesini sulayan her hangi bir tip, alelade biri olduğunu hissetmiştim. ve sonuç böyle çıkınca, bu duruma uydu. eninde sonunda bir parça hayal kırıklığı olacaktı. sonuçta her gizemli olayda kafanda çizdiğin bir hayal var.. (bla bla bla... :/ )
    heller: sen aslında mağaradan çıkan boynuzlu ve kuyuklu bir sean connery bekliyordun ama malesef öyle biri yok. (aman ne komik bruno'cum..)

    soru: jane, red john'ı niçin öldürdü? ve bu bölümü hazırlarken senin için en önemli olan neydi?
    heller : jane'in bunca yıl yaşadıklarından sonra istediğini almasıydı önemli olan. bu sahneyi, zeka savaşlarının ya da karmaşık duygudurumlarının olduğu bir an gibi düşünmedim. jane'in istediği intikamdı, ve, aldı.. bence seyircinin de istediği buydu. ben 'heist' filmleri (soygun, kumpas, vs) ya da sonunda intikam alınamayan intikam filmlerini sevmem; hep kandırmaca, oyalama gibi gelmiştir bana.
    bizim dizimiz, jane'in haklı intikam sebebiyle başladı ve alamasaydı, dürüst bir son olmazdı.
    simon : (yine boş konuşmuş) sadece tetiği çeken olmak istemedim; bu durumda tek yaptığım tetiğe dokunmak olacaktı, geri kalan işi silah halledecekti. oysa ona dokunmak, ellerimle boğuyor olmak, çok daha yakın bir temastı.
    heller: evet, ve daha gerçek, daha dürüst, daha duygusal.. tüm o baskı, taşıdığı onca yük düşünülürse, zordu izlemesi ama keyifliydi.
    simon : (karakterinin üzerinde nasıl çalıştığından bahsediyor yine lüzumsuzca) bu dizideki en zor iş, bu karakteri, hem çok zayıf olan o duygusal yönüyle, hem de bunun zıttı olan, hafife alan değişken mizacı ile oynamaktı.

    soru: peki red john gerçekten öldü mü?
    heller : red john öldü. bitti o iş. (bzzzt !)

    soru : blake örgütü, ne zamandır dizinin ana planında var?
    heller : baştan beri vardı, ama gizliydi. bu da, başından beri red john'ın muazzam gücüne, bağdaşık, uyumlu ve mantıklı bir açıklama sağlıyor.

    soru : red john, medyum olduğunu söyledi. doğru mu bu?
    heller : bu kısmı sallantıda bıraktım. jane de benim gibi ısrarla medyumların var olmadığını savunuyordu. ama dünyada buna inanan, her hafta medyumlara giden insanlar var. bu yüzden bu kısmı seyirciyi düşünerek ucu açık bıraktım.

    soru : simon baker, jane'in tüm hikayesini birleştirebiliyor mu artık?
    simon : tüm parçaları zihnimde birleştirebildiğimi düşünmüyorum. çok fazlalar. ama kesinlikle bu karaktere ait anahtar sahneler var hikayede; intikamını bireysel bir gösteriyle, zorla da olsa alacağına ve belki de sonrasında varoluşsal/travmatik bir duruma düşeceğine dair..

    soru : xander berkeley (mcallister), kendisinin red john olduğunu ne zaman öğrendi ve nasıl tepki verdi?
    heller : neredeyse son anda öğrendi ve büyük heyecan yaşadı.

    soru : red john, öldürülmek yerine yakalanıp hapsedilseydi de, diğer kurbanlarının aileleri de sonuca biraz yaklaşsalardı, daha iyi olmaz mıydı?
    simon : güzel. sevdim bu fikri. çalalım biz bunu.
    heller : işte başlıyoruz. simon'la çatıştığımız nokta buydu. ve son sözü ben söyledim: "hayır, öldür gitsin şu herifi!"
    simon : anlaşamadığımız ilk konu değildi bu.
    heller : evet, son da olmayacak.
    simon : pişman olduğun tek bir şey olacaksa, o da bu konuda olacak.
    heller : işte simon'la farkımız bu. pişman olacağım tek şeyi onu yaşatmak olurdu.
    güzel olan soru; jane bunun suçluluğuyla mı yaşayacak yoksa bu ona güç mü verecek.. bence güç verecek. zira ilk kez öldürüşü değil bir insanı. (ne diyor bu?)

    soru : red john'ı öldürmek, jane'de nasıl bir değişiklik yaratacak?
    heller : jane, yıllardır kovaladığı arzusuna ulaştı, bir nevi, yarattığı şeytana. peki insan olarak nasıl etkilenecek bundan? yepyeni bir hayata başlayabilecek mi? tüm bunları ardında bırakabilecek mi? dizinin başlayacak olan bu taptaze kısmında, jane eskisinden daha mutlu bir insan. omuzlarından büyük bir yük kalktı. aynı şekilde bu yük "dizinin omuzlarından da kalktı. (!!! - gitti benim umutlar..)
    dizi, yine aynı dizi olacak, ama daha az karanlıkla ve daha özgür bir akışla.. jane, daha serbest ve özgür..

    soru : sonunda bir aşk hayatı olacak mı jane'in?
    heller : mümkün..

    soru : jane ve lisbon, sonunda yakınlaşacak mı?
    baker : evet, bence kesinlikle öyle.
    heller : jane ve lisbon bu karmaşaya öyle kapılmışlardı ki, çevrelerindeki insanların kendileri için ne anlam ifade ettiğini anlamaya fırsatları olmadı. şžimdi ikisi de rahat bir nefes alıp, birbirleri için ne anlam taşıdıklarını farketmeye başlayacaklar.

    soru : red john'ı öldürmüş olmanın jane için yasal birtakım sonuçları olacak mı?
    heller : elbette olacak. kasıtlı ya da kasıtsız, bir cinayet işleyip, ortadan kaybolamazsınız.

    soru : jane yeniden kanun işlerine dahil olacak mı?
    heller : hemen değil. ama söyleyebilirim ki, kendi arzuladığı hayatın dışında bir görev edinecek. gelecekteki yaşamı, tamamen kendisine bağlı değil.

    soru : dizi yeniden "haftalık bağımsız vakalar"ı çözerek mi devam edecek?
    heller : evet, aynı gidişatla olmasa da vaka çözmeye devam edeceğiz.

    soru : red john olmadan mentalist başarılı olacak mı?
    heller : (resmen şudur yanıtı : "çok da umrumuzda değil" )
    hikayenin bu kısmı artık kapandı. böyle bakmak lazım.. dizinin asıl kıymetli kısmı bu değil, jane'in kafasının içindekiler ve yaşadıkları/yaptıkları. red john bir karakter olarak yoktu bu dizide; sadece bir histi, bir nesneydi.. (ben öldürürüm vallahi bu adamı!!) bize bu hissi veren, red john'ı yaşatan da zaten red john'ın kendisi değil, jane ve ekibin kalanıydı. bence red john'dan sonrası harika olacak. kalan kısımda ise, hoşlanıp hoşlanmadığına, seyirci karar verecek.

    soru : diğer karakterler için bu ne anlama geliyor?
    heller : samimiyetle, bunu çok da düşünmedim. 'boşanma sonrası çocuk' gibi olacak durumları. başka bir adamın misyonuna bağlıydılar bunca zaman, ve şimdi o görev tamamlandı. şžimdi, yaşamayı tercih etmedikleri bir dünyadalar ve çevrelerindeki o dünya hala değişiyor.

    soru : red john hakkında daha fazla bilgi edinebilecek miyiz?
    heller : geri dönüş yapmayacağız. perde artık çekildi bu şeytani karakterin üzerine.. biliyorum, çok fazla soru var internette rj hakkında; "ne, neden, nasıl".. tümünü yanıtlamaktan zevk duyarım. ınternet üzerinde keyifli olabilir, ama haftalık tv seyircisinin bundan hoşlanacağını sanmıyorum. (ne diyor bu adam allah aşkına!!!)
    simon : rj'ın ölümüyle, jane'in o parçası da öldü. toparlanması biraz vakit alacak. bir sevgilisi, karısı, çocuğu, hatta cbı ekibi dışında görüştüğü hiçkimse yoktu. şžimdi bu sona erdi. dizide 4 milyon kez adını andık ve 3 milyon tanesi son 7 bölümdeydi. bunu atlatırken zorlandım ama temiz bir son oldu ve jane artık onun hakkında konuşmayacak. konuşsa bile 'red' ve 'john' kelimeleri, aynı cümlenin içinde geçmeyecek..

    soru : yani bundan sonra hiçbir bölüm isminde 'red' kelimesi geçmeyecek, öyle mi?
    heller : kesinlikle öyle! ne mutlu ki öyle..
    ---
    spoiler ---


    (jazzgrr - 25 Kasım 2013 22:49)

  • comment image

    final sezonuna girmiş olduğu halde ve 6 senedir bu diziyi izlediğimizi düşündüğümüzde; jane'in lisbon ile flört ettiğini görmemizin mümkün olamayacağını kabullenmeye başladım ben artık... kablumbağadan bile daha yavaş ilerleyen bir aşk hikâyesi yazdılar ya şu çifte helal olsun... hayır cıvık cıvık bir halde olsunlar demiyoruz ama, arada ikilinin tutkulu öpüştüğünü görmek ya da flört etmeseler bile birbirlerine kur yaptıklarını görmek iyi olurdu... lisbon son 2 bölümdür başkası ile yemeklere gidiyor, ardından başka şeyler de yaşıyorlar mı onu bilemiyoruz tabii, jane de kanepede pineklerken lisbon'ın gidişini izliyor mal mal... hey yarabbim :)))

    ulan patrick ben sana daha ne diyeyim :)) en sonunda kanepeyle nikahını kıyacaklar orada senin :)))

    --- spoiler ---

    bu arada bazı arkadaşların red john ile ilgili yazdıkları bir tespite de katılıyorum... daha önce ben de red john olayının sonlanışının benim açımdan hayal kırıklığı olduğunu yazmıştım. ama bunun en büyük sebebi red john'ın kim çıktığından çok, nasıl sunulduğuydu.

    red john ile ilgili o kadar çok güzel ve zekice kotarılmış bölümler izledikten sonra öylesine oldu bittiye getirilen bir finali ben de yakıştıramadım bu diziye...

    bir de red john'un; jane'e kendisini öldürmemesi için yalvarması o kadar büyük bir hayal kırıklığıydı ki benim açımdan ne desem yetersiz kalır... hani red john bir düşmandı, kötüydü, katildi, bilmem neydi evet ama sıradan bir düşman da değildi. çok akıllıydı, jane ile yarışacak bir zekâya sahipti... hep bunu verdiler. hep jane'den bile bir adım önde olan yegâne kişiydi red john...

    sonra sen tut, milletin kafasında 6 sene boyunca hayal ettiği, nitelikli bir düşmanı finalde: "jane anam babam ne olur beni öldürme... bak hem sen benim gibi değilsin, sen iyi birisin, he bir de merak ediyorsan sana o listeyi nasıl çözdüğümü de anlatırım petyik, noluyyy öydürme beniiiiii!!!" deyince; haliyle izleyicinin çoğunluğu: "allah belanızı versin, başta da senin versin bruno!" dedi...

    red john ciddi bir sosyopattı... kibirliydi... zekiydi... canı için yalvaracak türden bir profile sahip değildi. o nedenle çoğu kişi bu adamın red john olduğunu kabul etmek istemedi / istemiyor... en azından benim için neden bu... hep şapkanın içinden başka bir "red john" çıksın istiyorlar / istiyoruz. çünkü buradaki "son red john"un sunuluş biçimi son derece sakildi, sığdı... kasabanın şerifi olması, ya da adamın oyunculuğu filan değildi mesele...

    bir çoğunun / bir çoğumuzun 3. sezon finalindeki red john'u daha çok sevip - benimsemesinin de tek nedeni buydu... bradley whitford tarafından hayat verilen timothy carter karakteri; her açıdan o profile oturmuştu, hem de cuk diye...

    madem: "ce ee o gerçek red john değil kiiiiiii!!!" diyecektiniz, e çok affedersiniz de son red john'u bizi bırakın, toprak bile kabul etmez. adamı sümsük, canı için yalvaran, pek de kafası çalışmayan biri olarak resmetmeyecektiniz!

    elbette herkesin kafasında bir red john vardı ve belki de sonunda kim çıkarsa çıksın, özellikle de 3. sezon finalinden sonra pek çok kişi tatmin olmayacaktı, ama eğer bu sunulan red john: "son red john" ise; ki bruno amcam öyle diyor, çok defolu bir biçimde karşımıza çıkarıldı... oldu bitti kilise sahnesiyle dolduruşa getirildi, ölmemek için resmen filmlerdeki 5. sınıf kötü adamlar gibi yalvarıp yakardı. tabii ki çoğunluk tatmin olmayacaktı.

    jane'in hazırladığı ve kimselerin haberdar olmadığı o meşhur gerçek listeyi aylar öncesinden tahmin edip, bunu lorelei martins'e yazılı bir metin verip, videoya çekerek ve bu videoyu jane'e gönderen ve sırf bu sahneyle bile hepimizin kanını donduran, jane'in tüm adımlarını önceden tahmin edip hep onun bir adım önünde olan red john; kilisede jane'in tuzağına ve kucağına ne kadar da kolay düştü öyle!!! lobotomi mi yapıldı o esnada red john'a merak konusu...

    yeni bölümlerde de bazen güzel senaryolar izliyoruz allah için... çoğunlukla tahmin edilebilir olsa da, espriler, tempo filan fena değil hâlâ... ama yine de eski bölümlerin tadı var mı? yok anacım yok...
    ---
    spoiler ---

    jane'in bir an önce kanepe ile olan ilişkisini kesip, lisbon'a meyletmesi dileğiyle diyerek bu zavallı yazımı sonlandırıyorum :))


    (the world of catharsis - 17 Nisan 2014 03:51)

  • comment image

    --- spoiler ---

    anladığım kadarı ile diziyi seyreden erkekler lisbon-jane ilişkisine pek ihtimal vermemişler, cho gibi masumane beklentiler içindeymişler. sevgili dostlar, eğer gerçek hayatta da gelen sinyalleri aynı şekilde göz ardı ediyorsanız vay halinize.. herşeyden önce zavallı theresa'nın 6 yıldır tüm kariyerini jane için defalarca tehlikeye atmasının, her seferinde ona inanıp, her yalanında ve oyununda onu yeniden affetmesinin sebebi sizce theresa'nın mallığı mıydı? hiçbir kadın aşık olmadığı sürece bir erkeği bu kadar kollamaz. ayrıca jane'in tropical ortamlarda yaşadığı dönemde bağlantıda kaldığı tek insan theresa idi, o mektuplar da öyle "naber cicim noolsun takılıyoruz işte" modunda yazılmadı hatırlatmak isterim. 6 sezonda jane'in öyle ya da böyle yakınlaştığı her kadın theresa'yı çok üzmüştür. biz kadın izleyiciler bunları yıllardır forumlarda yazarken erkek izleyicilerin kafayı red john ile bozmuş olmaları da manidar. hala red john diosunuz yaw, öldü oğlum herif, sen gözünde büyütmüşsün ama herif yaşlı yavşak bir psikopattı, tıpkı gerçek hayattaki gibi.. let it go..
    ---
    spoiler ---


    (okumamyokamaiyiyazarim - 19 Mayıs 2014 18:12)

  • comment image

    hay arkadaş red john'u da sikeyim beklentiyi de sikeyim. öldü gitti işte dallama herif daha neyin peşindesiniz. mis gibi final oldu lan. koca adam halimle gözlerim doldu ağlayacaktım az daha. mis gibi gidiyor dizi abbott falan mükemmel.

    komuşum red john'a.


    (batiatus - 19 Mayıs 2014 22:38)

  • comment image

    --- dizi finali ---

    the mentalist zaten duygular uzerine bir diziydi ve duygusal bir son yapti gayet dogal olarak. ki son dakikaya kadar kacma-kovalamaca aksiyonu da devam etti. son bolumunde ne beklersiniz bir diziden hic anlamam.

    jane ve lisbon, dizinin yarali karakterleriydi. sonunda mutlu olmalari beni sebepsizce sevindirdi. ozellikle jane'nin ailesinden son bolumde bu kadar bahsedilmesi, yuzugun gundeme gelmesi cok duygusaldi. jane red john olunce degil, nihayet finalde gecmis defterleri kapatti.

    ayrica dizinin fanlari surekli jane'le lisbon arasinda yeterince cekim olmadigindan, iliskilerinin gercekci durmamasindan yakiniyorlardi. evet dedikten sonraki o tutkulu guzel opusme ile o tartisma da son ermistir saniyorum. ne tatliydilar, hem heyecanli hem cok mutlu ^_^

    cho'nun gamzesini de gorduk, van pelt'le kazma kocasini da. hatta wylie bile hayatina devam etti, bir gunlugune bile olsa icip dans etti. kisaca yumus yumus, cok tatli bir finaldi. elimde mendil, gozlerim dolu dolu izledim.

    patrick jane'nin o buyuleyici gulumsemesi olmadan hayat ne zor olacak simdi.

    --- dizi finali ---


    (sepsiloniki - 20 Şubat 2015 12:22)

Yorum Kaynak Link : the mentalist