Süre                : 1 Saat 35 dakika
Çıkış Tarihi     : 09 Mart 2006 Perşembe, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Döküman,Drama,Savaş
Taglar             : Guantanamo bay,Müslüman,işkence,Hapishane,british muslim
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Film4 , Revolution Films , Screen West Midlands
Yönetmen       : Mat Whitecross (IMDB)(ekşi), Michael Winterbottom (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Andrew Eaton (IMDB)(ekşi),Michael Elliott (IMDB)(ekşi),Melissa Parmenter (IMDB)(ekşi),Lee Thomas (IMDB)(ekşi),Michael Winterbottom (IMDB)(ekşi)

The Road to Guantanamo (~ Guantanamo yolu) ' Filminin Konusu :
Film, 10 Eylül 2001’de İngiltere’deki evlerinden ayrılan Pakistan asıllı İngiliz vatandaşı üç Müslüman genç Ruhel, Şefik ve Asıf’ın öyküsünü aktarıyor. Yolculuklarının tek amacı, annesinin seçtiği kızla evlenecek olan Asıf’ın düğününe katılmak.Pakistan'da namaz kıldıkları camideki vaazdan etkilenip insanî yardımda bulunmak üzere Afganistan’a geçerler. Fakat yolculuk bekledikleri gibi gelişmez. Amerikan bombaları bölgeye düşmeye başlamıştır. İçme suyu yüzünden teker teker hastalanırlar. Bölge halkının konuştuğu dillere de yabancıdırlar. İletişim problemi yüzünden kendilerini Kuzey İttifakı tarafından çevrelenmiş bir Taliban kalesinde bulurlar.Geri dönmeye çalışan gençlerin konvoyu Amerikan uçakları tarafından bombalanır. Yolcuların çoğu ölür ya da sakatlanır. Üç arkadaş, Kuzey İttifakı tarafından tutuklandıktan sonra Amerikan birlikleri tarafından Guantanamo’ya nakledilirler. Olayların bir diğer kahramanı olan arkadaşları Münir ise Afganistan’da kaybolur.İki yıldan fazla süren mahkumiyetleri boyunca her üçü de Amerikan ve İngiliz gizli servisi tarafından sorgulanır; haklarında hiçbir kanıt bulunmadığı halde sayısız işkence ve suçlamaya maruz kalırlar.

Ödüller      :

Berlin Film Festivali:Silver Berlin Bear-Best Director
Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Documentary


  • "filmi izleyip sinir yaptik, "gotune koyim amerika" dedik ama sevgiyi uzaklarda, guantanamo'da aramamak da lazim(bkz: manisa davasi)"
  • "metal müzikten nefret etmemizi sağlayan belgesel."
  • "film üzerine kısa metrajlı bir yazı için şu adrese göz atılabilir."
  • "geçtiğimiz pazar berlin'de gümüş ayı aldıktan sonra, el kaide örgüt üyelerini oynayan 4 oyuncusunun abd tarafından havaalanında gözaltına alınıp sorgulandığı film. tepem attı duyunca."
  • "kizilirmak sinemasinda 28 nisan itibariyle gosterimde olacak filmdir. (bkz: cok sukur)"
  • "senenin mutlaka izlenmesi gereken tek filmi."
  • "bush'un suratındaki o manasız sırıtmanın neden manasız olduğunu görüyor insan."




Facebook Yorumları
  • comment image

    terörizmi önlemek adına herşeyi yapma hakkına sahip olduğunu düşünenlerin neler yapabileceğini gösteren film. insanların sadece o anda orada bulunmaları nedeniyle sorgusuz sulasiz alınıp götürüldüğü, yapmadıkları şeyleri üstlenmeleri için insanlık dışı muameleye maruz bırakıldığı, aç susuz günlerce tecrit edildiği, psikolojilerini çökertmek adına bazen kutsal kitaplarının yerlere savrulduğu, bazen dört yanı kapalı bir odada iki büklüm saatlerce yüksek sesli müzik dinlemeye zorlandığı bir ortamı, guantanamo denilen utanç üssünü anlatan belgesel. gerçek hikayelerden yola çıkılmış, film içinde olayın kahramanı (kurbanı?) üç gençle söyleşiler de yapılıyor. insan o ortamı, asker olacak insanların ne kadar alçabildiğini gördükçe gözleri doluyor, çaresizce "yapmayın be yapmayın" derken buluyor kendini. bir de o esirlerin (mahkum değil dikkat) dayanma gücüne hayret ediliyor, izlerken çoğu zaman "ben olsam kesin öldürürdüm kendimi" diye düşündüm mesela. o üssün hala açık olduğunu, insanların bu kadar protestoya bu kadar tepkiye aldırmadan, tüm uluslararası anlaşmaları ihlal ederek hala orada tutluduğunu bilince amerika’dan nefret etmemek için ciddi çaba sarfetmek gerekiyor.

    sorulama sırasında amerikan yetkilileri gençleri sürekli olarak el kaide üyesi olduklarını, afganistan’a cihat için gittiklerini kabule zorluyorlardı. hatta sahte fotoğraflar ve video kasetlerle kanıtlamaya çalışıyorlardı bunu. olumsuz yanıt aldıkları soruları aylarca hatta yıllarca sormayı sürdürüyorlardı. bir sahnede biri artık işi iyice abartıp "usame bin ladin nerede?" diye sordu. işte o an aklın ve mantığın çöküşünü çok güzel gösteriyordu.


    (empas kumpas - 29 Eylül 2006 11:15)

  • comment image

    emperyalizm denen canavarın ne denli vah$i oldugunun ve terorizm kisvesi altında insanların hayatlarının nasıl söndürüldügünü acıkca ortaya seren filmdir..
    film 2002 yılında televizyonlarda gordugumuz,etrafı tel orgulerle cevirili,uzerlerinde turuncu elbiseler ve ba$larında siyah cuvallarla x ray kampında tutulan mahkumlardan bir kacinin ya$adıklarını caprıcı bir $ekilde anlatıyor..
    ailesinin istegi uzerine pakistan'lı bir kız ile evlenmek icin ingiltere den yola cıkan bir gencin ve onun davetlilerinin kendilerini guantanamo ussunde bulmasıyla sonuclanan filmde 11 eylul saldırılarından sonra yapılan i$galle birlikte her muslumanın potansiyel terorist olarak algılandıgı,acımasızlıgın,vah$iligin,kana susamı$lıgın,i$kencenin,tecritin,psikolojik baskının dı$ dunyaya belki de en gercekci sunumu yapılmı$tır..öyle ki filmi izlerken insanın empati yapmaya dahi gucu yetmiyor..
    belki her$ey asıf'ın dedigi gibi sonlanıyor;

    "dünya güzel bir yer degil.."


    (okocha - 2 Aralık 2006 17:11)

  • comment image

    dünyada haber alma özgürlüğümüzün olmadığını kanıtlayan film

    ap, afp ve reuters başta olmak üzere 'kolay ulaşılabilir' ve dünyanın tüm bölgelerine erişebilecek kaynağı olan haber ajansları, guantanamodan haber geçmez, geçmiyor

    haber değeri olmamasını bir kenara bıraktığımızda (ki bırakmak zorundayız), birkaç işkence görüntüsünü rafine halde ve çaktırmadan sunan ajanslar, güç odaklarının hakim olduğu barış kurumlarının beceriksizliklerini ortaya seremez

    bushun simgesel ve doğuştan gelen sevimsizliği ve aptallığının üzerine oynamak daha kolaydır çünkü bush gidecek ama amerika birleşmiş devletleri ilelebet payidar kalacaktır bush un iktidarı bittiğinde dünyaya barışın hakim olacağına ikna etmek ise her zaman daha kolaydır insanlığı

    haber ajanslarının yaptığı, usame yi, saddam ı, hizbullah ı hedef göstererek masum halkı bombalamaktan farksızdır, yani, aynı şeydir

    merkezi new york ya da londra olan bir haber ajansından nasıl ki guantanamo yu, afganistan ı, ırak ı, sudan ı, kenya yı öğrenemiyorsak, ve kısıtlı kaynakların kolu oralara zaten uzanamıyorsa, (oralara uzanması değil problem tabii, oradan dünyaya uzanması), bizim haber alma özgürlüğümüz de yoktur

    the road to guantanamo diyor ki, size karşı çıkmanız için bile bir seçenek kalmıyor, çünkü karşı çıkacak kadar bilginiz yok

    hap şeklinde sunulan placebo ilaçları her gün yayınlayan (ki bush un ginger dan düşmesi de dahil bunlara) ajanslar bir yana, gerçekte orada neler olup bittiğini gösteren daha da önemlisi, gerçeklerin bize gösterilmediğini kanıtlayan bir film olarak bile sadece (ki bu çok küçük bir yönü bu filmin, söylediği ve izleyenlerin zaten anladığı için buraya yazmaya gerek görmediğim diyecekleri vardı filmin) önem verilmeyi hak eden bir film: the road to guantanamo


    (writer - 3 Aralık 2006 02:01)

  • comment image

    --- spoiler ---

    guantanamo, amerika’nın küba’yı işgali sırasında 99 yıllığına kiraladığı yıllardır üs olarak kullandığı bir bölge. sürenin geçtiğimiz yıllarda dolmasına, küba’nın birçok kez anlaşmayı bozmaya kalkışmasına rağmen değişen bir şey yok. guantanamo hâlâ amerika’nın üs hapishanesi. amerika’ya göre guantanamo’daki tutukluların hepsi terör suçlusu, çoğu taliban ve el kaide üyesi ve hepsi terör eylemlerinde görev almış. aslında savaş esiri sayılması gereken tutuklulara yapılan muamele ise herkesçe malum. yargılanma hakları bile olmayan tutuklular açık hava hücrelerinde kalıyor. ayağa kalkmaları yasak, el ve ayakları zincirli, gözleri kapalı. açlık, susuzluk, yüksek müzik, dayanılmaz ışık, taciz, çıplak koşturulup köpeklere saldırtılma gibi klasik sorgu yöntemlerinden geçiyor hepsi. bunlar tehlikesiz görünenler. tehlikelilerin infaz edildiği af örgütleri insan hakları kuruluşlarının raporlarıyla belgelenmiş durumda. kamptaki tutuklular arasında 13 yaşında çocuklar, 70 yaşında gözü görmeyen, ayağı tutmayan yaşlılar, bulundukları ülkenin askerlerince amerikalılara satılan yabancılar da var. bir çoğu içinde bulunduğu koşullardan suçunu itiraf(!) etmiş durumda. kampta intihar oranı oldukça yüksek. amerika ise bu konudaki suçlamaların hiçbirini kabul etmiyor. g. w. bush’un söylediği gibi “kötü adamlar”la savaşta her yolun mubah olduğunu düşünüyor herhalde.
    berlin film festivali’nde michael winterbottom ile mat whitecross’a gümüş ayı ödülünü kazandıran guantanamo yolu’nun amacı, amerikan hapishanesinde hâlâ tutuklu bulunan yargılanma hakları bile bulunmayan 500 kişinin varlığını dünyaya hatırlatmak. film bir yarı belgesel. ingiltere’de yaşayan pakistan asıllı dört gencin asıf, shafiq, ruhel ve monir’in hikayesi.
    winterbottom, filmde öyküyü anlatmak için arşiv görüntülerini, olayı yaşayan gençlerle röportajları ve canlandırmaları kullanmış. bugün gençlerin hepsi de yolculuğa çıktıkları günden çok farklılar. guantanamo günleri hepsini güçlendirmiş. daha önce haberdar olmadıkları islamî kimliklerine sahip çıkmalarını sağlamış. gençlerin öyküsüne inanın inanmayın, yapılanları haklı gösterecek bir taraf yok işin içinde. filmin taraf olmadığı söylenemez. ama yönetmen bir haber aktarırmışçasına anlatıyor hikayeyi. bağırmadan çağırmadan slogan atmadan insan hikayelerinden yola çıkarak.
    filmin yapımcı bulmakta çektiği güçlük, filmin oyuncularından pakistan kökenli rizvan ahmed’in havaalanında gözaltına alınması, polisin “bi daha politik filmlerde oynayacan mı” şeklindeki tavrının rutin kontrol sayılması ise resmi bakış açısını gösteren iki küçük ayrıntı.

    ---
    spoiler ---

    .


    (pisikolocikmen - 18 Mart 2009 08:16)

  • comment image

    savas; berbat bir sey!

    dusunuyorum tasınıyorum anlam veremiyorum. hani hayvanları koruma dernegi var ya; hani okuyoruz ya arada bazı haberleri emekli abla ve abiler sokak kopekleri icin yiyecek barınak arıyorlar vs.vs..bence insanları savastan koruma dernegi olmalı. ciddiyim olmalı.

    savas ahlak'ı da bozuyor.

    ne diyecektim; the kite runner'ı okurken kabil'i merak etmistim, icimden kabil'i gormeliyim diye gecirmistim. afganistan bende romantik bir sehir olmustu kitapla birlikte; ardından bu film. kabil'i merak etmekten vazgectim.

    acaba bir tek ben mi ciddiye alıyorum filmleri, izleyince sayet etkilendiysem uzerine dusunuyor kafa patlatıyorum. bu film uzerine pek dusunmek istemiyorum, rahatsız edici zira;

    gerci dunya rahatsız bir yer ya,
    biz bunu yarın dusunelim di' mi yahu.
    iste bu kadar. *


    (kabak tatlisi - 14 Nisan 2012 13:09)

  • comment image

    bize sadece haber vermek istedikleri şeyleri haber veren ajanslardan ötürü guantanamo’dan habersiz olduğumuzu hatırlatan kurgu-belgesel . böyle bir ortamda guantanamo’da yaşananları kurgu-belgesel olarak çekmek bile yürek işi.

    the road to guantanamo, sinema sanatı açısından 56ncı berlin film festivalinde yönetmenlerine (michael winterbottom ve mat whitecross) “en iyi yönetmen” için verilen gümüş ayı ödülü kazandırmış bir film.

    bu ikiliyi bu filmden önce piyasada iyi bilinen 9 songs filmini çekmişler.

    the road to guantanamo filminde aslında ebu gureyb’de ajanslardan geçilen fotoğrafların verdiği rahatsızlıktan öte bir rahatsızlık görülmüyor. filmi anlatan ya da yorumlayanların genelde üstünde durduğu şey de “bu yaşananlar herkesin başına gelebilir” fikri. ama biz bunu daha önce de biliyorduk diyesim de gelmiyor değil bu anlatımlar karşısında. buna rağmen filmi önemsiz bulduğum düşünülmesin. aksine yıllardır öldürülen, işkence gören, üzerine çok çeşitli senaryolar oynanan müslüman halkların kendi hikayelerini anlatamamalarının karşısında nadir de olsa böyle hikayeler anlatma cesaretini gösteren insanlar çıkmasını görmek beni mutlu ediyor.

    film ailesinin bulduğu bir hatunla evlenmek için ingiltere’den yola çıkıp pakistan’a oradan da afganistan’a giden bir genç çocuk ve diğer üç arkadaşının yol hikayesi şeklinde başlıyor. ve inanılmaz olaylar yaşayarak kendilerini guantanamo’da bulmalarıyla devam ediyor. son sahnelerde olayların kendilerine etkileri üzerine konuşuyorlar. o kısımlar cidden beni çok etkiledi. her işkence görüntüsünde amerika’ya ve işbirlikçilerine küfreden ben işkencenin en alasını gören bu çocukların konuşmalarını sadece şaşkınlıkla izledim.

    aklımda kaldığı kadarıyla bir tanesi: “bu yaşananlar beni dinimi yaşamaya sevketti. eskiden ibadetlerim düzenli değildi artık düzenli ibadet ediyorum” diyordu son cümlelerinde. bir diğeri: “bu olayı yaşamadan önce bu kadar dayanıklı değildim. şimdi kendimi çok daha güçlü hissediyorum.” diyordu. bunlar kolay kolay edilebilecek laflar değil. bu lafları edebilmek için işkence denen imtihanı sabırla vermek çok zor iş.

    filmi google’ın video hizmeti sunduğu sayfalarında bile bulmak mümkün.

    (bkz: guantanamo laboratuvarı)


    (nisyan - 25 Nisan 2013 14:52)

  • comment image

    geçtiğimiz pazar berlin'de gümüş ayı aldıktan sonra, el kaide örgüt üyelerini oynayan 4 oyuncusunun abd tarafından havaalanında gözaltına alınıp sorgulandığı film. tepem attı duyunca.


    (frank n furter - 21 Şubat 2006 06:49)

  • comment image

    siz gözleriniz kapalı hayatınızı yaşarken, kocaman yaptığınız sorunların aslında etrafa baktığınızda ne kadar küçük kaldığını fark etmezken bazı olaylar, yaşanmışlıklar, insanlar sizi sahip olduğunuz her şeye şükretmenizi sağlayacak bir konuma sokar. "farkındalık" evresini yaşarsınız. ve hissedersiniz sonuna kadar. bu film de işte bunu sağlayan sayılı filmlerden biri. bulunduğunuz konumu sorgulamanıza neden olacak kadar, izlerken salya sümük ağlamanızı sağlayacak kadar çarpıcı. bir filmden öte, kurmacaden öte, gerçekte yaşandığını bilmek ve bu tür örneklerin sonuncusu olmadığını fark etmek belki de bu tokat gibi hissi bırakıyor üzerinizde. adaletsizliklere göz yumarak yaşarken ve çoğu zaman elinizden bunları önleyebilmek için hiçbir şey gelmezken çıkıyor karşınıza. dünyanın sadece "siz" ve rahat hayatınızdan ibaret olmadığını hatırlatıyor. insanlar arasındaki uçurumların boyutlarını gözler önüne seriyor. adaletsizlik ve aşağılamanın tortularını içinize kadar yerleştiriyor. ve bütün bunları abartıya kaçmadan, mütevazi bir şekilde sadece gerçekte yaşanan olaylardan ve insanlardan yola çıkarak yapıyor. mutlaka izlenmesi gerekilen bir film.


    (pumuckl - 25 Nisan 2006 23:53)

  • comment image

    istanbul'da sinemada yer gösterici olarak çalışan arkadaşımın belirttiğine göre izleyicileri genellikle sol-muhalif kesimden olan başyapıt. islami muhafazakarların, işbirlikçi akp döneminde, suç ortaklıklarından utandıkları için gidemediklerini düşündüğüm film.


    (yeniraki - 29 Nisan 2006 07:49)

  • comment image

    gosterime girdikten bir hafta sonra, hala hakkinda ne kadar az entry var diye beni dusunduren film. siradan hollywood filmleri uzerine sayfalar dolduran sozluk ahalisinin tipton'li genclerin durumlarina bu kadar kayitsiz kalmasi bizi sasirtmali mi, bilemem.
    insanin gule oynaya gidecegi bir film degil, kabul. ama acaba bu anlatilanlarin kurmaca olmamasi (cunku kurmaca dunyada amerikalilarin iskence yapmasina aliskiniz ne de olsa) ve bu muameleye maruz kalan insanlarin gercek olmasi, etten kemikten varliklariyla arada gelip istanbul havasini solumus olmalari mi izleyicileri bu hikayeden uzak tutuyor? gercekten olmus bir seyi izlemek, onun bizim de basimiza gelebilecegi hissini ister istemez bize aktardigi, bilincimizle reddetsek bile bilincdisimiza kazidigi icin mi, mumkunse izlememek, izlesek de uzerine pek dusunmemek noktasina getiriyor bizleri?
    ya da aslinda tamamen baska sebeplerden kaynaklaniyor benim 11. entry'ye imza atiyor olmam ve ve ve...


    (watcher - 4 Mayıs 2006 12:19)

  • comment image

    winterbottom sayesinde bu kadar göz önünde olabilen, bir çok ülkede vizyona girip festivale katıldığı halde hiç bir şekilde imha edilme teşebbüsüne uğramayan ve hatta yaygınlaşan, forumlara konu olan filmin; amerika tarafından bir nevi anti-propoganda hatta iddialı bir show off olarak kullanıldığına dair şüphelerim var. belgesel-sinema için yaratıcı ve sürükleyici bir kurguya sahip, film bittiğinde ve salondan çıktığınızda gerçekliğini, doğruluğunu sorgulayamayacağınız kadar da çarpıcı.


    (ciklet - 13 Mayıs 2006 10:42)

  • comment image

    gerilim filmi değil, ama insanı geren bir başyapıt.etkileyici mesajlar içeriyor,izledikten sonra sizde bıraktığı hissin adı lanet olsun gibi bişi. tam adı da konamıyor aslında çünkü birçok hissi içinde barındırıyor insan.


    (camurr - 28 Mayıs 2006 13:50)

  • comment image

    ben evimde rahat rahat otururken insanların başına gelenlerden dolayı kendimden dahi utandıran film. ne hissedeceğimi bildiğim için izlemeyi sürekli erteliyordum, ve korktuğum başıma geldi: dünyadaki bu kadar haksızlık karşısındaki çaresizlik içimi acıtıyor.
    ve evet amerika seni lanetliyorum


    (kronecker delta - 10 Temmuz 2006 07:33)

Yorum Kaynak Link : the road to guantanamo