Süre                : 1 Saat 32 dakika
Çıkış Tarihi     : 04 Haziran 2010 Cuma, Yapım Yılı : 2010
Türü                : Döküman,Biyografi,Cinayet
Taglar             : Yunus,concealment,Japonca,Yalan,mercury the chemical element
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Diamond Docs , Fish Films , Oceanic Preservation Society
Yönetmen       : Louie Psihoyos (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Mark Monroe (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Richard O'Barry (IMDB)(ekşi), Louie Psihoyos (IMDB)(ekşi), Hardy Jones (IMDB)(ekşi), Michael Illiff (IMDB), Joji Morishita (IMDB), Ian Campbell (IMDB), Paul Watson (IMDB)(ekşi), Doug DeMaster (IMDB), Dave Rastovich (IMDB), Charles Hambleton (IMDB), Hayato Sakurai (IMDB), Kazutaka Sangen (IMDB), Simon Hutchins (IMDB), Joe Chisholm (IMDB), Mandy-Rae Cruikshank (IMDB), Kirk Krack (IMDB), Roger Payne (IMDB), Hideki Moronuki (IMDB), Dan Goodman (IMDB), Tetsuya Endo (IMDB), C. Scott Baker (IMDB), Brook Aitken (IMDB), John Potter (IMDB), John Fuller (IMDB), Atherton Martin (IMDB), Deborah Bassett (IMDB), Steven Barilotti (IMDB), Shannon Sol Carroll (IMDB), Howie Cooke (IMDB), James Cox (IMDB), Hannah Fraser (IMDB), Peter Heller (IMDB), Justin Krumb (IMDB), Chris Lane (IMDB), Andrew Lucas (IMDB), Karlee Mackie (IMDB), Owen J. Newcomb (IMDB), Jeff Pantukhoff (IMDB), Karina Petroni (IMDB), James Pribham (IMDB) >>devamı>>

The Cove ' Filminin Konusu :
Eski yunus eğitmeni Ric O’Barry, yunusların, insan esaretinden kurtarılması gerektiğini anlayınca, yunusların ve balinaların kıyılarında yüzdüğü Taiji köyüne geldi. Dikenli teller ve yasak tabelalarıyla çevrili körfezde karanlık bir gerçek yatıyordu. Burada milyon dolarlık yunus eğlencesi endüstrisi ve yunus eti pazarı vardı. Taijili balıkçılar gecenin karanlığında görülmemiş bir av gerçekleştiriyorlardı.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Belgesel
Sundance Film Festivali:Audience Award-Documentary


  • "yarın görev yaptığım okulda öğrencilerime izlettireceğim. yunus parklarına tur düzenleyenlere inat."




Facebook Yorumları
  • comment image

    nihayet birileri, japonya'daki yunus katliamını bir söylenti olmaktan çıkarıp, tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor: meşhur flipper'ın eğitmeni ric o'berry ve arkadaşları.

    ric'in yaşadığı vicdan azabı, bir zamanlar flipper'ı eğiterek başlattığı gösteri sektörünü yıkmak için çırpınışı, gerçekten yürek paralayıcı.
    yağmur altında üzerine astığı katliam görüntülerini gösteren televizyonla, tokyo sokaklarında saatlerce kımıldamadan duruşu, hayatımda gördüğüm en acıklı şeylerden biriydi.

    o kıpkırmızı koyu görmekse, kötülüğün gözlerinin içine bakmak gibi. izleyin.


    (magicflute - 8 Ocak 2010 18:22)

  • comment image

    kanlı koy'un kurbanları, çok yakınımızdalar.

    bu filmde yakalanışlarına şahit olduğunuz yunuslar istanbul dolphinarium'da maskaralık yaptırılan, sealanya'da ölen yunuslardan başkası değil.

    cove movie dolphins die in turkey
    by susan millward, executive director
    animal welfare institute

    the save japan dolphins coalition is outraged by the deaths of four dolphins at the sealanya dolphin park in turkey. the dolphins were captured from the wild in taiji, japan in 2008 as part of a notorious annual dolphin drive hunt.

    "these dolphins were captured in taiji in the killing cove as depicted in the documentary the cove, where they were ripped from their families," stated ric o'barry, campaign director for save japan dolphins. "their families were then butchered for meat -- the sale of the live dolphins subsidizes the killing for the fishermen. under these conditions of extreme stress, the deaths of these dolphins in turkey's sealanya dolphin park were inevitable. dolphins die an early death in aquarium tanks due to boredom, disease, and stress."

    their short lives in captivity were a stark contrast to their lives in the wild before they were unlucky enough to stray into the path of taiji dolphin killers. after being spotted with their podmates, they were chased with boats and driven to shore by the fishermen using noise. in panic they were herded into a shallow bay, cut off from the ocean and their former life. these four were then handpicked for a life in captivity in far off turkey, while their podmates were horrifically butchered for meat, fertilizer or pet food. the taiji dolphin hunts are the cruel reality of modern day aquariums and “swim-with-dolphins” tourist programs that source from the wild. the money paid by sealanya dolphin park for the dolphins is a direct incentive for the japanese fishermen to continue the hunts that result in the deaths of thousands of additional dolphins a year.

    the taiji dolphin hunts are the subject of an oscar-nominated film the cove which features our coalition’s campaign director ric o'barry, who has spent almost half his life trying to shut down the hunts. the hunts run from september through march and in all around 1000 dolphins are killed or captured in the hunts every year. later this year the cove, which received a slew of audience awards during its us run, will open across japan, and, for the first time, the japanese public will be exposed to the truth that lies on their shores. a media blackout has prevented the story from reaching the japanese people, who know little about the dolphin killing operation.

    susan millward, executive director of the washington dc-based animal welfare institute, stated: "the world association of zoos and aquariums (waza) refuses to step in and monitor their members and colleagues: the japanese association of zoos and aquariums (jaza) who are directly involved in the taiji dolphin captures. the taiji whale museum is one of several dolphin brokers in taiji and a member of jaza. so long as the aquarium industry has paying customers who want to see dolphins, they will provide a market for wild-caught taiji dolphins, and the hunts will continue."

    eight other taiji dolphins who were captured with those who died remain at the sealanya dolphin park.

    the save japan dolphins coalition was formed in november 2006 to combat the killing and capture of dolphins and other small whales in japanese waters.

    http://www.savejapandolphins.org/blog.html


    (magicflute - 5 Mart 2010 21:39)

  • comment image

    60'ların tuhaf dizisi flipper'da flipper rolünü oynayan 5 yunusu eğiten ric o'bary'nin , bizzat flipperlardan birinin kucağında intihar etmesi üzerine yaşama, mesleğine olan bakış açısını değiştirmesinden sonra ortaya çıkan bir belgesel. o'barry bilerek "intihar" kelimesini seçiyor. yunusların, deniz memelilerinin bizim gibi istemsiz nefes almadığını, her nefeslerinin bir çabanın ürünü olduğunu anlattıktan sonra flipper'ın, gözü önünde son nefesini verip bir daha nefes almamayı "tercih ettiğini" ve kendini öldürdüğünü,
    bir yunusun bir akvaryumda, havuzda büyük bir depresyona girdiğini ve kendi varlığının bilincinde olduğu için büyük acılar çektiğini anlatıyor.
    bu olaydan sonra çalıştığı havuzda tutsak edilmiş tüm yunusları serbest bırakırken yakalanıyor.
    çok iyi para kazandığı ve kendi tabiriyle "her yıl porshce'sini yenilemesine imkan veren" işini bırakıyor.

    the cove'un hareket noktası bu...sonra bir grup aktivistin hayatlarını tehlikeye atarak japon hükümetinin her yıl 23.000 yunusun katline olur veren politikasını nasıl ifşa ettiğini izliyoruz.

    not: kan bataklığına dönen taiji millî parkındaki görüntülerin şahısların hassasiyet eşiğine göre sebep olacağı rahatsızlığın değişebileceği uyarısında bulunayım.


    (daldurdap - 9 Mart 2010 13:42)

  • comment image

    bir hayvan türü insanlarla ne kadar fazla iletişim kurabiliyorsa ve ne kadar şirinse, o kadar merhamet duygusu uyandırıyor bizde. onlara zarar gelmemesi için dernekler kuruluyor, kampanyalar düzenleniyor, belgeseller yapılıyor ve insanlık vicdanını bu yolla temizliyor. insan oğlunun bırakın öldürmeyi, tamamen neslini tükettiği binlerce hayvan türü kimisi böcek, kimisi yumuşakca, kimisi kuş, kimisi de öyle pek de sevimli olmayan memeliler olduğu için kimsenin umurunda olmuyor.

    bu tip belgeseller insanoğlunun vicdansızlığını ve acımasızlığını gösterdiği kadar iki yüzlülüğünü de gösteriyor bize. belgeselde yunuslara yapılan muamele, her gün afiyetle etlerini yediğimiz ineklere, koyunlara, tavuklara yapılanlardan çok da farklı değil. her sene balık sezonu açıldığında ağlarla tonlarca hamsi yakalamak, onları afiyetle kızartıp rakıya meze yapmak pek makbul görünürken, hamsilerin ağların içinde belki de en feci şekilde, boğularak öldüklerini düşünmüyoruz elbette.

    başka ülkelerin yemek kültürlerini de sorgulamadan önce daha sütten yeni kesilmiş kuzuları, danaları lezzetli olduğu için kesip kebap yapan bir kültürde yaşadığımızı da göz ardı etmemeliyiz.

    şu gerçeği de unutmamalıyız ki insan oğlu acımasız, duyarsız ve vahşidir. bu belgesel de vahşiliğin yanlızca küçük bir ürününü göstermekten başka bir şey yapmıyor. japonları hedef tahtası haline getirmeden önce kendimize da şöyle alıcı gözüyle bir bakmamız lazım.


    (xehir - 10 Mart 2010 10:12)

  • comment image

    bu insanlar yunuslari kurtarmaya karar verdiyse size ne kardesim? herkes bi secim yapmiyo mu bu hayatta? siz secim yapmiyo musunuz? bazi seyleri bazi seylerin ustune tercih etmiyo musunuz?

    evet insanoglu acimasiz, bencil ve vahsi. inekler koyunlar tavuklar varken biz niye yunuslari kurtaralim, di mi? peki siz ne yapiyosunuz bu dedikleriniz hakkinda? her ne nedenle olursa olsun ric o'barry ve takimi yunuslari kurtariyorlar. ise bi yerden baslamislar. aktifler ve savasiyolar. canlari, ozgurlukleri pahasina. bi ulkenin yasalarini cigneyerek. peki siz ne yapiyosunuz da bu konusma hakkini kendinizde buluyorsunuz?

    bakin ric o'barry ne diyor:

    "i have to see this end in my lifetime. right now i am focusing on that one little body of water where that slaughter takes place.

    if we can't stop that, if we can't fix that, forget about the bigger issues. there's no hope. "


    (yepyesil - 13 Mart 2010 05:39)

  • comment image

    bu belgesel kısaca şunu demiş; "baktığın nokta çok önemli." eğer kendini yunusları öldüren zalim japonlara kilitlediysen, bakış açın orada kaldıysa, zaten yapılmak isteneni göremezsin. bi çok japonla konuşuyorlar, sokaktaki insan bu konudan habersiz ve üstüne basa basa diyor ki "bizim geleneğimizde böyle bi şey yok." ama sen hala inek, kuzu, koyun kesiliyor onlar için yapılan bi şey yok demeye getiriyorsan kasıtlı bi şekilde bok atmak için bi pürüz bulmaya çalışırken komik olursun. ekşi sözlük okurken saçma sapan her başlığı okuyup "kalitesi düştü yeeae" demek yerine süzgeçten geçirip okuyunca gayet yararlı şeyler olduğunu gördüğümüz gibi bu belgeselde de durum farksız. ama sen "amerika kendini kahraman gösteriyor, amacının dışına çıkılmış" diye bok atarsan asıl noktaları kaçırırsın.

    ben belgeseli izlerken bi an bile "oo kahraman amerikalılar japonları nasıl göstermiş, sanki aksiyon filmi çekiyorlar konuya önem vermemişler" gibi tepkiler vermedim. gerek yok çünkü. okullarda öğrencilere verilen, marketlerde satılan içi civa dolu zehirli etler sayesinde yapılan ticaretin etiksizliğini, "yunuslar zararlı. tüm balıkları yiyorlar, onları öldürün" diye emir veren hükümetin duyarsızlığını, civa zehirlenmesinden dolayı sürünen hasta insanları, kan gölüne dönen koyun içindeki zavallı yunusların içindeki acı durumu, hatasını fark edip zararın neresinden dönerse kar olduğunu düşünen umutla çalışan insanları izlemek varken birilerini eleştirmeye gerek yok. bu şekilde bakınca da gayet doyurucu olup insanı acaba ben neler yapabilirim diye düşünmeye itiyor.

    "katil japonları(!), kahraman amerikalıları(!) değil, ben yapılanları görmek istiyorum" diyenler için pazar tekrarı var. izleyin, izletin.


    (kazakesnekbankasi - 17 Temmuz 2010 01:17)

  • comment image

    şu belgesele öyle eleştiriler gelmişki, eleştiriyi yapanlar ya belgeseli yarım yamalak izlemiş yada kafaları iyiymiş. bu eksiklerini kapatacaklarsa bir özet geçelim.

    ric o'barry bu işe başladığı zaman yunuslar hakkında çok az bilgi mevcut imiş. adam flipper'da oynayan yunuslardan biri kendi kolları arasında intihar edince duruma daha fazla katlamamaz hale gelmiş. yunuslar varlıklarının bilincinde hayvanlar. elle kolla komut verebiliyorsun ve eksiksiz yerine getiriyorlar. aynaya bakıyor kendini tanıyor. kendi eli kolu olsa sanada laf anlatacak hayvan. henüz onlarla karşılıklı anlaşamıyoruz ama yakında karşılıklı konuşmanın bir yolu bile bulunabilir, bunun araştırmaları sürüyor. ric o'barry'nin yaptığı kendi hesaplaşması. bu kadar kendinin, ailesinin bilincinde, bütün okyanusu ev edinmiş bir hayvanı ailesiyle birlikte ya katlediyorsun yada onlardan ayırıp küçük bi havuzda yaşamaya zorluyorsun. ric o'barry bu endüstrinin temellerinin atılmasına vesile olmuş olmaktan ötürü duyduğu vicdani sorumluluğun gereğini yapıyor. adam bu işe başlamadan evvel 3 tane yunus merkezi varmış sadece. sen benim meselem değil diyebilirsin, daha kötü şeyler var dünyada diyebilirsin, adam diyorki, şu küçük koydaki vahşeti bile durduramıyorsak, daha büyük meseleler için hiçbir umudumuz yok. bu kadar basit. adamın bir amacı var. kim ne hakla küçümser, kim ne yaptıda adamın yaptığını eleştirir anlamak güç.

    bu işi yapan balıkçılar (bütün japonlar değil, japon milleti değil) sadece yunusları acımasızca öldürmek yada gösteri hayvanı olarak satmakla suçlanmıyor. adamlar yunus etini balina eti diye etiketleyip hem kendi halklarına hem dünyaya pazarlıyorlar. belgeselde bu dna testleriyle kanıtlanıyor. bu kadar açık net bir temel ahlaksızlık ve suç mevzu bahis. zehirlidir değildir tartışmasına bile gerek yok.

    ikinci temel ahlaksızlık, japon hükümetinin (japon milletinin değil) iwpoya rüşvet karşılığı fakir ülkeleri dahil edip kendi istediği kararları alması için oy kullandırması. bu sayede çok temel, inkar edilemez bilimsel bir gerçek olan yunusların balina familyasından olmasının bizzat iwpo tarafından reddedilmesi.

    üçüncü temel ahlaksızlık, bu işe alet olan balıkçılara bizzat hükümet tarafından yunuslar zararlı varlıklardır, diğer deniz canlılarını yok ediyorlar telkininde bulunulması. bir yandan da aşırı, kontrolsuz avlanma nedeniyle denizlerin fakirleşmesi.

    dördüncü temel ahlaksızlık, iwpo japon temsilcisinin ve bir diğer japon yetkilinin yeni teknikler sayesinde yunuslar tek hamlede öldürülüyor acı çekmiyorlar yalanı. bu yalanı belgeselde izlemeden önce koyda yapılan vahşete tanık oluyoruz. zavallı yunusun biri karaya vurmuş ve belki 30 sn tam güç havaya kuyruk sallıyor, bize gösterdikleri bu kadar. kim bilir daha ne kadar can çekişti. zaten bütün yunuslar can çekişe çekişe kendi kanları içinde bata çıka öldüler.

    kuzu koyun inek bunlar toplumların temel et ihtiyacını binlerce yıldır karşılayan canlılar. japon'ların kendisi "yunus eti yeniyor muymuş ya?" diye soruyor. kuzu koyun katledilsin onlara müstahak demiyor kimse. yunus yemekte japon muftağının parçasıdır diye yutturmaya çalışılması bir yalan.


    (mithril - 17 Temmuz 2010 11:36)

  • comment image

    yok efendim "talep edenler suçlanmıyor"muş da, vay efendim "hollywood yine iyi adamı oynamış" da, yeşil ot yiyen inek beyaz süt veriyormuş da, mış da mış. ortada ırkçı bir tavır görenler alıcılarının ayarlarıyla oynasın bir zahmet de konuya odaklanalım. yahut "'text dolphins to 44144" yerine "korna" yazıp 3988'e de gönderebilirler, dali dili havalı korna ceplerine gelir.

    belgesel,

    balina eti kisvesiyle yunus eti pazarlandığını tüm dünyaya duyurdu mu? duyurdu. (bu bağlamda civa zehirlenmesi ile ilgili de bilinç oluşturuldu.)
    (bkz: minamata hastalığı)

    uluslararası balina koruma örgütü'nün (iwpo) saman altından su yürüttüğünü gösterdi mi? gösterdi.

    başlarda ön yargıyla yaklaşmanız olası zira flipper üzerinden para kazanan birinin çabalarına şahit oluyoruz ama meyvesini toplamaya başladı bile. yaygara yapmanın alemi yok.

    http://i37.tinypic.com/ac62co.png
    (saç örneği alınırken hala pişmiş kelle gibi sırıtması?)

    buna ek olarak "özel alan" koydaki görevinden alındı.
    yunus eti, taiji'deki okul menülerinden çıkarıldı.
    dominik cumhuriyeti uluslararası balina avcılığı komisyonu'ndan (iwc) ayrıldı.

    tabii bu sonuçların ne kadar istikrarlı olacağı yine gözlem ve tahkik gerektirecektir.

    canlıların habitatlarında tek damla kırmızılık istemiyorum. o bebek yunusun son çırpınışlarını ömrüm boyunca unutmayacağım.


    (goks - 8 Ağustos 2010 01:19)

  • comment image

    yarın görev yaptığım okulda öğrencilerime izlettireceğim. yunus parklarına tur düzenleyenlere inat.


    (ykdf - 20 Mart 2013 00:13)

  • comment image

    harika bir belgesel.

    harikalığı bir ideali olmasından ve bunun için gerçekten çok çabalamasından geliyor.
    ürettiği farkındalık bir belgeselden beklenmesi greken seviyede.

    mutlaka izlenmeli.

    elbette sadece yunusları katletmiyoruz insanlık olarak.
    ancak inekten tavuktan farklı olan tarafı şu ki.
    yunusu yemiyoruz da. (yüksek cıva ihtiva etmesi nedeniyle çok da zararlı)
    etik olarak bu bir fark yaratmayabilir ancak vahşetimizin nedensizliği bu belgeselde anlatılan konuyla iyice gün yüzüne çıkıyor.

    bize cuk oturan bu korkunç vahşeti en azından fark edelim.
    farkındalık değişimin her zaman ilk basamağıdır.

    izleyin yayın farkındalık yaratın.

    savejapandolphins.com

    şurada da yunus katliamına karşı yaklaşık 500.000 imza almış bir kampanya var.

    üstelik bu acımasızlık halen devam ediyor.
    resmi twitter hesabından söylenenlere göre dün yine ölüm koyundaydı tekneler.

    yani şu anda bile yapılması gereken ve yapılabilecek çok şey var.

    edi:
    farkındalık yaratın çünkü;
    benim arkadaşım çok güzel yüzüyor.


    (limon kimyon zorro - 23 Kasım 2013 00:25)

Yorum Kaynak Link : the cove