Facebook Yorumları
  • comment image

    devam filmi isimlerinin klasik takılarıdır the return, the revenge, the bride, the son. beyaz perdenin her popüler kahramanının gişe getirmiş ilk macerasından sonra geri dönüşünü, intikam alışını, mürüvvetini ve bu işlerden elini eteğini çekip tacını oğluna devretmesini görürüz.

    tek tek incelediğimizde bu başlıkların anlamı şöyledir.

    *the return
    söz konusu kişi bir kahramansa bu müjdeli bir haberdir. ilk filmin özlenen yüzü, sevilen kahramanı yine beyaz perdede boy gösterecektir. oleydir ne mutludur bize. sinemasever yine onun kahramanlıklarıyla coşacak ya da sakarlıkları, şapşallıklarıyla yerlere yatacaktır. bahsedilen bir anti-kahramansa ilk filmin sonunda öldürülmüş, uzaklaştırılmış kötü bir yolunu bulup yeniden karşımıza çıkacaktır. üstelik bu kez daha da güçlenmiş olarak. bu güçlenmenin nedenine birazdan bakarız.

    *the revenge
    kahramanlar için çok geçerli bir sequel adı değildir. intikam kahraman kişiliklere yakışmaz pek. zaten ortada kahramanımızın alacağı bir intikam olabilmesi için bir önceki filmin sonunda kötü bir şeyler olması gerekir; ama sonunda kahramanların kaybettiği filmler çok sık çekilmez çekilenler de pek tutmayacağı için devam filmleri olmaz. peki kimin içindir intikam? tabii ki kötüler için! ilk filmden sonra durdurulan ama güçlenerek geri dönen kötüyü yok etmek için sıradan yöntemler yetmez. zaten sinema izleyicisi kötülerin sıradan ölümlerine tahammül edemez. mesela jaws'ın romanında köpekbalığı zıpkınlanarak öldürülür; ama bu sinemada kötünün cezalandırılmasını bekleyen izleyici için tatminkar bir son değildir. köpekbalığı ağzına sıkıştırılan bir oksijen tüpünün tüfekle vurulması sonucu* patlayarak ölür. her ne kadar saçmabir yöntemle de olsa onun hakkı parça pinçik olarak ölmektir. işte ikinci filmde parça pinçik ettiğiniz kötü bir şekilde geri dönmeyi başarırsa bu asla sıradan bir dönüş olmaz. bu kez kötü intikam için dönmüştür ve avıyla arasına girenin vay halinedir.

    *the bride
    kahramanımız ilk filmlerde tüm özelliklerini perdede sergilemiştir. onun normal durumlarda ne tepkiler vereceğini artık izleyici bilmektedir. gereken normal dışı bir durumdur ve evli bir kahraman yeterince olağan dışıdır. kahramanımızın üzerindeki sorumluluk artmıştır. artık bir karısı vardır. maceralara birlikte, el ele koşarlar. kötüye gelince... kötü artık o kadar da kötü değildir. tıpkı kahramanımız nasıl sıradanlaşmışsa kötünün de davranışları tolere edilebilir hale gelmiştir. o her zamankinden daha güçlü, daha kötüdür; ama tanıdıktır, bizim kötüdür. çoktan sevenleri oluşmuş, fan klüpleri kurulmuş hatta posterleri odalarımızın duvarlarını süslemeye başlamıştır. ne kadar kötü olursa olsun artık bizi korkutma şansı kalmamıştır. ona da gereken bir yeniliktir. bu yenilik tabii ki bir kadındır. bu kadın karakterin iki fonksiyonu vardır. hem kötü sayısını arttırmak hem de içten içe arzulanan kötü için kendinizi yerine koyabileceğiniz bir karakter olmak. başta saçma gelse de bir süre sonra tüm kötü karakterlerin cinsel çekicilikleri oluşur. kötünün karizması,gücü, tehlikeli oluşu ve sonuçta içimizde uyandırdığı heyecan bir süre sonra bastırılmış cinsel isteğe dönüşür. vampirlerin kadınların büyük bir bölümüne çekici geldiği tartışılmaz bir gerçektir; ama çirkin hatta iğrenç olan karakterler için bile bu ihtimal hep vardır. itiraz eden arkadaşlara a nightmare on elm streetin ikinci bölümünde freddy'nin dudağına yapışan hatunu hatırlatırım. bu arada the bride kavramının bir getirisi daha vardır.

    *the son
    uzun süredir beklediğiniz devam filminin başlığı the son ile başlıyorsa size kötü haberlerim var. özlediğiniz, beklediğiniz kahramanınız bu bölümde yok. ya onu oynayan aktör aynı karakteri defalarca oynamaktan sıkıldı; kariyerine yeni bir yön verebilmek adına projeden elini eteğini çekti, ya da daha kötüsü aramızdan ayrıldı. (bkz: peter sellers)* artık elimizdekiyle idare etme zamanıdır. bir yapımcı asla serinin starını kendi rızasıyla projeden uzaklaştırmaz. ya astronomik bir ücret talebi söz konusudur ya da star kapris yapmaktadır. alien 3 filminin sonunda hepimiz "ulan ripley'siz alien olur mu be!" demişizdir mutlaka. eh bunu tek diyen biz değilmişiz demek ki. bir şekilde çıktı geldi tekrar ripley. yine de alien bir bilim kurgu serisidir. işler her zaman bilim kurgu filmlerindeki kadar kolay olmayabilir. işte kahramanın geri dönemeyeceği durumların sigortasıdır "the son" o bildiğimiz alıştığımız kahramanımızdır perdedeki. sadece daha gençtir. kötü kahramanımıza gelince... aynı durum onun için de geçerli olabilir. onu da oynayan aktör ölmüş ya da projeden sıkılmış olabilir; ama kötü kahramanı oynayan kişinin yerine yenisini koymak kolaydır. kötü genelde maskeli (bkz: maskeli katil ekolü) ya da fiziksel olarak tamamen deforme olmuş durumdadır. azıcık makyajla tong po'nun yerine bile birileri oynayabiliyor sonuçta. the son kavramının kötüler için anlamı daha farklı. ne kadar sempatikleşse, ne kadar artık bizden biri olsa da kötü kötüdür cezalandırılması, ölmesi gerekmektedir. bununla birlikte son filmde kötü artık gelebileceği en uç noktaya gelmiştir. gücünün doruklarındadır. daha önce de belirttiğim gibi kötü her bölümde daha güçlü olarak karşımıza çıkmak zorundadır. çünkü önceki filmde açık noktası ortaya çıkmıştır. "tamam lan işte üzerine kutsal su dökün; kalbinden vurun; kafasını kesin; bıçaklayıp boğun sonra zincirleyip denize atın*" dedirtmemek gerekir seyirciye. freddy'nin the dream masterda dediği gibi "beni yaktılar, beni gömdüler, en komiği de üzerime kutsal su döktüler; ama ben hâlâ buradayım" diyebilecek bir noktada olmalıdır kötü; ama onun da bir uç noktası vardır. bu noktada ölmesi gerekir. zaten önceki filmdeki "the bride" kavramıyla bize bu sonun ipuçları verilmiştir. geriye sadece kötünün yerini alan yeni tehlikeyi izlemek kalır. daha genç ve bir o kadar da değişik olan tehlikeyi.

    bunlar sequelların klasikleşmiş başlıklarıdır. bunlar dışında birkaç alternatif başlık oluşabilir, başlıkların yerleri değişebilir; ama gidişat hep aynıdır. son dönemlerde "the dead" de bu klasik dörtlemenin içine girebilecekler arasında öne çıkmıştır; ama şimdilik ben bunu pek mümkün görmüyorum; çünkü "the son" filmleri her zaman serinin en kötüsüdür ve genelde gişede de iki seksen yatarlar. bu filmlerin çekilme sebebi artık posası çıkmış kahramandan son kez voliyi vurmaktır. yapımcılar da bunun bir son olduğunu bilincindedir. bu sebeple "the son" filmleri zaten boktan olacağının bilinciyle çekilir.

    today's trivia: sarumanın çoğu kişinin aksine sequelleri sevdiğini ve belki sırf şu yukarıda yazdıklarının doğruluğunu görebilmek adına da olsa hiçbir sequeli kaçırmadığını biliyor muydunuz?


    (saruman - 14 Ağustos 2002 12:42)