Çıkış Tarihi     : 01 Ocak 2020 Çarşamba, Yapım Yılı : 2020
Türü                : Korku,Gizemli
Taglar             : hayalet,Yeniden başlat,perili ev,Yeniden yap,Gore
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Ghost House Pictures , Good Universe , Stage 6 Films
Yönetmen       : Nicolas Pesce (IMDB)
Senarist          : Jeff Buhler (IMDB)(ekşi),Jeff Buhler (IMDB)(ekşi),Nicolas Pesce (IMDB),Takashi Shimizu (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Andrea Riseborough (IMDB)(ekşi), Betty Gilpin (IMDB)(ekşi), Jacki Weaver (IMDB), John Cho (IMDB)(ekşi), Lin Shaye (IMDB)(ekşi), William Sadler (IMDB)(ekşi), Demian Bichir (IMDB)(ekşi), Frankie Faison (IMDB), Nancy Sorel (IMDB), Stephanie Sy (IMDB), Tara Westwood (IMDB), Joel Garland (IMDB), Robin Ruel (IMDB), Bradley Sawatzky (IMDB), Ernesto Griffith (IMDB), Zoe Fish (IMDB), Robert Kostyra (IMDB), Jim Kirby (IMDB), Lorrie Papadopoulos (IMDB), Derek James Trapp (IMDB)

The Grudge (~ La maldición renace) ' Filminin Konusu :
Garez, bir ruhun musallat olduğu eve giren insanların başlarına gelen olayları konu ediyor. Bekar bir anne genç bir dedektif ile birlikte mahallesinde bulunan evde yaşanan bir cinayeti araştırmaya başlar. Banliyöde bulunan evin genç annesi, tüm ailesini evin içinde katletmiştir. Olayı incelemekle görevlendirilen bir dedektif ve kadın, araştırmalarını ilerlettikçe evin, içinde yaşayanları ölüme mahkum eden bir hayalet tarafından lanetlendiğini keşfeder. Mahallesindeki laneti öğrenen bekar anne, kendisini ve oğlunu lanetli evdeki şeytani ruhlardan kurtarmak için zorlu bir mücadeleye girişir.


  • "tool'un aynı isimli eserine saçmalık diyenleri metal tanrılarının çarptığı mesele. benden söylemesi.edit: saçmalığın olumlu mânâda olduğunu kestirememişim. benim hatam."
  • "bu filmle beraber artik hiç şüphemiz kalmadı; japonlar suyla saçtan korktuğu kadar yılandan korkmuyor."
  • ""uzun zamandır izleyiciyi bu kadar salak yerine koyan bir film izlememiştim. helal etmiyorum hakkımı geri verin lan 9 milyonumu allahsızlar!"daily chronicle"




Facebook Yorumları
  • comment image

    lanet etmek üzerine yapılmış bir metaforlar denizi. imgeler içinde kapılar açılır, kapalı olan o gözünüz gerçeğe açılır. yalanlardan ibaret bir göz kapağı sıyrılıp gider ve kapaksız bir göz belirir içinizde.

    hayat boyu mutlaka birilerinden nefret ederiz. lisedeki kızlara sarkan ve size dayak atan beden eğitimi hocasına, sizi aldatmış eski sevgilinize, bilet kuyruğunda beklerken önünüzde kuyruğa kaynayan dallamaya, trafikte sizi sıkıştıran taksiciye, sizi işinizden eden piç müdürünüze, sözlükte size kafayı takmış birilerine, sizi rahatsız eden, gözetleyen, sürekli taciz eden ev sahibinize, sizi kazıklamış sizin varlığını engellemiş her şeye, her şeye karşı…hep bir garez vardır hayatta. kurtulamadığımız, sıyrılıp hayatımızı bizden çalan, bizi engelleyen, enerjimizi emen…kafamızı meşgul eden. bu garezler birikir ve hayatımızı yoketmeye başlar bir yerden sonra. hatta öyle büyükleri çıkar ki hayatımızı bunun üzerine bile kurabiliriz seve seve. sonuçta öyle bir noktaya gelirsiniz ki ya yok olacaksınızdır yada bırakacaksınız olaylar akacaktır..

    işte bu şarkı hayatımızı bizden alan, elimizi kolumuzu bağlayan peşinden sürüklendiğimiz tüm olumsuzluklar, nefretler, adalet arıyorum derken, beni ezemezler derken, hakkımı yedirmem derken hırsımızdan gururumuzdan peşinde paspas olduğumuz garezler hakkındadır. ama bu şarkı zihni öyle bir açar ki göremediğiniz her şeyi size öyle bir gösterir ki artık bu şarkıyı söyledikten sonra kimse size zarar veremez. çünkü ruhunuz artık özgürdür..sizi emen tüketen ne varsa bırakırsınız akar gider..

    lateralus albümünün ilk şarkısıdır the grudge. daha başlar başlamaz sizi imgeleriyle tanıştırır. tüm bu imgelerin belli konu başlıkları vardır. ilk anda anlamazsınız bu imgeler neyi simgeliyor. mısır’da hiyeroglifleri inceleyen bir turist gibisinizdir. ama sonra sonra cevaplar gelir.

    crown…olumsuzluğun tacı. karşınıza ilk olarak bu çıkar. olumsuzluğun tacı gibi giyin garezi der maynard. ilk gözünüze gelen görüntü isa’nın dikenli tellerden tacıdır. seçilen bu kelime asla tesadüfen seçilmemiştir. acı çeken isa’nın kurtulamadığı bu acı veren taçtır garez. ama bilirsiniz ki isa bu acıyı bilerek isteyerek çekmektedir, kendi seçimidir. garez içimizde bizi kemirirken bize güç verirken nefret verirken bizi acizleştirir. öyle acizleştirir ki kendimizi nefretin verdiği güçle asla aciz hissetmeyiz. bu büyük bir yanılsamadır. kalp kararır, adem kaburga kemiğini kırar tekrar. bu kez kendi isteğiyle. ama taç hayat ağacının* en tepesinde duran şeydir aslında. kabalaya göre kether’dir bu. sephirotların tanrıya en yakın olanı. birinci sephirottur. bir’dir. kether’in sembolü ise taç’tır. garez bize varoluşun tacını takmıştır ama bizi yokedecektir. tıpkı merkabahla tanrıya ulaşmaya çalışan kabala rahiplerinin yokolması gibi. kether arzulardan ayırır bizi. bizi bir aktiviteye odaklar. tek bir noktaya sabitler. garezimiz gibi. şair burada kether’e sesleniyor ve diyor ki; garezin acı dolu tacısın sen ey kether..hayat ağacının en tepesine oturuyorsun. her şeyi silip atarak. gareze yenilmiş olana yazıklar olsun.

    garezine tutulmuş olan, her şeyi kontrol etmeyi diler. cezalandırmayı ister. bunun için harcayacağı çaba için harcayacağı hayatını umursamaz bile. ama ne yaparsa yapsın kontrol edemeyecektir ve kontrol edemedikçe de affedemediği günah keçisinden daha da nefret edecektir..

    olumsuzluğun tacı gibi takın garezi (üstüne)
    yapacaklarını hesapla yada tahammül edemeyeceksin
    her şeyi kontrol etmekte umutsuzsun (edemezsin)
    sen o günah keçini affetmeyi beceremezsin

    bir köşetaşı gibi kavra bunu
    bir’i yada on’u seç
    dayan yada
    tekrar aciz ol

    tekrar aciz

    bir köşetaşı gibi kavra bunu
    başka türlü hepsi birden gelir
    inkarları haklı çıkar ve
    onları sıkıca yalnız son’a kadar tut

    saturn yukseliyor
    bir, on
    yapılan zarar ziyana
    cahilsin

    olumsuzluğun tacı gibi takın garezi (üstüne)
    yapacaklarını hesapla yada tahammül edemeyeceksin
    her şeyi kontrol etmekte umutsuzsun (edemezsin)
    senin günah keçini affetmeyi beceremezsin

    bir taç gibi giyin garezi
    kontrol edemezsin
    affetmeyi beceremezsin
    ve daha da derine batarsın böylece

    tanımla
    hapset
    ve daha da derine bat

    kontrol et onu
    tanımla
    ve hep beraber daha derine batıyoruz

    saturn sana her şeyi göstermek için etrafı dolandı ve geri geldi
    dilediğini yapmayı seçebilirsin hadi, görmeyeceksin ve sonra
    bir taş gibi seni aptal durumuna düşürüyor yada seni tekrar yukarı çekiyor
    seni yeni doğmuş bir çocuk gibi çıkarıyor dışarı, hafiflemiş ve masum

    saturn dönüp dolaşıp geri geliyor
    bir çocuk gibi seni yukarı çekiyor
    yada seni bir taş gibi aptal durumuna düşürüyor
    seni tüketiyor ta ki

    seçene kadar
    bütün bunları sen bırakana kadar
    seçene kadar
    bütün bunları bırakana kadar

    taşı bırak gitsin, (taşı) bırak okyanuslar alıp götürsün ve
    bu mahfolmaya mahkum soğuk demirlediğin çapayı dönüştür
    taşı bırak gitsin, (taşı) bırak sular öpsün ve bu kurşundan yapılma garezin altına dönüşsün

    bırak aksın bırak aksın bırak aksın bırak aksın
    bırak aksın bırak aksın bırak aksın bırak aksın
    bırak aksın bırak aksın bırak aksın bırak aksın
    bırak aksın bırak aksın bırak aksın bırak aksın
    bırak aksıııııııııaaan!!!!

    scarlet letter-men…kırmızıya boyanmış günahkar kadınsın sen scarlet. nereye gidersen git günahların da yanında gelecek. sen ve günahların o kadar kusursuz ki nefretin tüm bilinen şekilleri bile sana yetmiyor. ve sen içimi dolduruyorsun. zinacısın. damgalanmışsın ama aşıksın yine de. aşktan besleniyor günahın ve buradasın işte. tam hayatımın ortasında. günahınla beraber ve bu beni sömürüyor..

    deniyor ki aenima’nın ithaf edildiği genç yaşta ölen usta kişilik bill hicks cbs için yaptığı televizyon programı müstehcen bulunduğu için yayından kaldırıldığında hicks şovunu yani çocuğunu david letterman’a kaptırmış..ve hicks öyle bir garez duymuş ki sayfalar tutan bir basın açıklamasıyla cbs’e ayar vermiş..ama neye yaramış bu?..hiçbirşeye…david letterman primin allahını yapmış yine..burada bahsedilen lettermen bu olabilir sevgili kabala saati izleyenleri..ama büyük bir günahkarı temsil ettiğini varsaymamız yeterli şimdilik..

    saturn…ahh saturn…astrolojiseverler çok iyi bilirler saturnun lanetini ve büyüklüğünü. simgesi oğlak burcudur ve oğlak burcu gibi kontrol manyağıdır, kincidir. 27 yılda bir dünyanın etrafında döner durur bu muhteşem gezegen ve insan hayatının ilk 27 senesine değin olan biten her şeyi resetleyiverir..işte burada da saturnun yukselişi bu resetlemeyi simgelemektedir. yeniden doğuşu…garezi bırak ve saturn yükselsin..hayatını temizlesin..arındırsın.. saturn yükselirken 27. yaşını kutlayanlar hayatın yeni bir evresine girerler. saturn artık onları aydınlatacaktır.

    satürn aynı zamanda mitolojide kronos ile temsil edilmektedir. kronos titanların başıdır ve gücüyle tüm evrene hakimdir. aynı zamanda kronos zaman’ı da temsil eder. kronolojinin kaynağıdır. tüm zamanların insanı örttüğü gibi garez sahibini de en fazla zaman yıkar yokeder. zaman asla umursamaz. ve garez sahibini sömürür..ama bir gün gelir, kronos da korkusuna yenik düşer. kronos yok olma korkusundan kendi çocuklarını yerken zeusu bırakır ve zeus onu yokeder..tıpkı garezin insanı yok ettiği gibi. ve saturn döngüsünü tamamlarken size bir şans verir ya bırak aksın her şey, -let go- yada yokol…aptal bir taş gibi kal olduğun yerde..kendini küçült..

    the onethe ten..bir yine en tepede duran ketheri sembolize eder. the ten ise en aşağıda duran ve bizi simgeleyen malkuth’u..bir bütün olmaktır. kether’i seçersen artık zamanın ötesindesindir. varoluşun tılsımı senindir. ama eğer on’u seçersen kendine dönersin..kendi küçük dünyada ve varoluştan uzaklaşırsın giderek kendi içindeki karanlık dünyada ve garez seni yenik düşürür. seni tanımlar, seni hapseder ve sen bunu bilemezsin bile. on’u seçersen hayat ağacının en dibindesindir artık. varoluşunu tamamlamak dururken yok olmaya yakınsındır..

    peki garezden nasıl kurtulabilirsiniz?...bunu da anlatmış size bu şarkı..saturn yükseledursun ve size yeni bir başlangıç önersin ancak umurunuzda bile değilse bir an durun ve düşünün sadece. garezinize hizmet için yaptıklarınızın onaylanmasını, haklı olduğunuzu duymaya ihtiyacınız var değil mi?..’’evet o sana büyük haksızlık yaptı adi karı\herif’’ denmesine değil mi?...bazen bunun için büyük hatalar da yaparsınız hatta ve asla kabullenmezsiniz. çünkü siz haklısınızdır ve o yalnızlık dolu sona kadar yani ölüme dek bunu taşımaya razısınızdır.

    ne için?...ne uğruna?

    peki ne yapacaksınız?..bırakıcaksınız…bı-ra-kı-cak-sı-nız…let go…hatta bunun için çığlık çığlığa bağıracaksınız..maynard tastam 26 saniye bağırıyor…yani bu bir satürn döngüsü kadar..26 saniye boyunca acı çekiyor…ve 27. saniyede sessizliğe gömülüyor..belki de bu nedenle 27 yaş depresyonu icat olmuştur..belki de bu nedenle satürnün o güzelim döngüsünü tamamlayamadığı için en baba rockerlar 27 sinde intihar etmiştir..belki de bu nedendendir ki ben 27 yaşındayım ve ölmeyi bile dileyemiyorum. ey satürn!...döndün artık..

    gerçekten huzur mu istiyorsunuz?...o zaman bırakacaksınız dostlarım..herşey akacak..zaten her şey akıyor..kimse engelleyemiyor bunu..dalgaya karşı kulaç atmayacaksınız..ve içinizdeki gıcırtıyı dindireceksiniz..o aşınmayı…bir’i seçeceksiniz. kether’i…bir gemi gibi denizin ortasına demirlemeyeceksiniz. dalgalara bırakacaksınız kendinizi..umarsızca değil…aklınızla..gözlerinizle..sonra simyacıların yaptığı gibi kurşundan yapılma gareziniz altına dönüşecek..simyanın ilk kuralında derler ki elinizde olan toplam madde miktarı dönüşümün ardından kütle olarak asla azalmaz. sadece dönüşüm gerçekleşir…ama siz kurşunu altına çevirdiğinizde hafifleyeceksiniz..o fazla ağırlığınız da gareziniz..

    nefret etmeyin sevin dünyayı değil bu…zaten cehaletle bulanınca dünyayı seviyorsunuz. nefret bile etmeden dilediğinizi yapabilirsiniz..yeter ki zihninizi yoketmeyin…


    (madeath - 4 Kasım 2006 02:30)

  • comment image

    tool'un aynı isimli eserine saçmalık diyenleri metal tanrılarının çarptığı mesele. benden söylemesi.

    edit: saçmalığın olumlu mânâda olduğunu kestirememişim. benim hatam.


    (bubez laab - 5 Mayıs 2015 03:53)

  • comment image

    --- spoiler ---
    evli barklı ve bir de çocuk sahibi kayako profesörüne aşık olur. tuttuğu ingilizce günlükte "bugün yine haşlanmış pirinç yedim" gibi ayrıntılar yerine "ben bugün aşık oldum" diye başlayarak saplantıya dönüşen tek taraflı aşkının aşamalarını yazar. hatta günlüğüne kalın uçlu kırmızı keçeli kalemlerle sayfalarca "kayako kalp resmi peter" ve "peter kayako'yu seviyor" gibi cümleler serpiştirir. profesörünün karısıyla çekilmiş ve kendisinin de kadraja girmeyi başardığı bir fotoğrafını da bu günlüğe iliştirir. takeo karısı kayako'nun günlüğünü okur ve fakat okuduklarından pek haz etmez. oturup fotoğraf albümlerindeki tüm fotoğraflardan kayako'nun kafasını itinayla keser, ve bunları gardrop kapağına raptiyeler. bu dışavurumcu çalışmasını bitirdikten sonra takeo'nun kırılmadık kemiğini bırakmaz. hızını alamayarak oğlu toshio ve siyah kedisini de ben diyeyim yarım siz deyin bir metreküplük küvette boğarak öldürür. sonra da smg'nin ikinci kattaki kordidorda dururken içerideki odadan gelen periyodik güm gümlerden anladığım kadarıyla kafasını duvara vura vura kendini öldürür. düzeltme: çok doğru anlamışım. aferin bana. gezz der ki "aslında adam kendini asmış.. vücudu ipe asılı haldeyken sağa sola sallanıyor ve duvara vurdukça o ses çıkıyor."**

    japonların sayısız batıl inançlarından birisine göre “when someone dies in the grip of a powerful rage, a curse is born. the curse gathers in that place of death. those who encounter it will be consumed by its fury.”* sözkonusu lanet kapsamında anne, oğul ve kedi iş bölümü yaparlar. çocuk ve kedisi duygu sömürüsü yaparak eve gelenlerin kendilerine acımasını sağlar ve onları oyalar. anne de tüketme görevini üstlenir. ancak kırık kemikleri yüzünden her kımıltısında envai çeşit ses çıkarması ve emekleyerek ya da breakdancevari hareketlerle ağır aksak ilerlemesi nedeniyle kurbanlarına sessizce ve aniden yaklaşarak onları gafil avladığı söylenemez.

    eve bir kez adımını atmak öldürülecekler listesine girmek için kafi. dilerseniz bir daha eve hiç uğramayın, anne-oğul sizi evinizde ve/veya işinizde buluyor. yalnız anladığım kadarıyla kedinin evi terketmesine izin vermiyorlar. adı üstünde ev kedisi. öldürdükleri insanların görüntüsü ve sesini kullanabilmelerine rağmen her detayı bilemiyorlar. mesela susan/kadee strickland'in nerede çalıştığını, ofisinin hangi katta olduğunu, nerede oturduğunu biliyorlar. ama hangi katta ve hangi dairede oturduğunu bilemiyorlar. ancak eve giriş ve ölüş arasındaki zaman diliminde bir tutarsızlık bir disiplinsizliktir ki sormayın. eve girenlerden bir kısmı (örneğin doug/jason behr) eve ilk gelişlerinde kayako tarafından öldürülürken, bazıları (peter/bill pullman) ertesi gün kendini öldürüyor, bazıları (emma/grace zabriskie) ise günlerce evde yaşadıktan sonra öldürülüyor.

    çevirmenin notu:
    *japonca bilmeyenler için türkçesi: "biri [ki buna anladığım kadarıyla evcil hayvanlar da dahil (bkz: kedi)] güçlü bir öfkenin pençesinde öldüğünde bir lanet doğar. lanet ölüm mahalinde toplanır. onunla karşılaşanlar, onun öfkesiyle tükenecektir."
    ---
    spoiler ---


    (beatific - 19 Aralık 2004 00:55)

  • comment image

    "uzun zamandır izleyiciyi bu kadar salak yerine koyan bir film izlememiştim. helal etmiyorum hakkımı geri verin lan 9 milyonumu allahsızlar!"

    daily chronicle


    (days - 19 Aralık 2004 01:00)

  • comment image

    yaş sınırı olan her filme gitmeye pek meraklı gençliğin gitmemesi için çok ciddi önlem alınması gereken film. gündelik yaşamda kurabileceğiniz her türlü paranoya filmde beyninize işliyor.
    birkaç sene sonra bu filmi televizyonda filan vermeye kalkmazlar umarım.


    (gezz - 27 Aralık 2004 15:24)

  • comment image

    son 10 dakikası combolu gerilim şeklinde geçmiş filmdir.

    --- spoiler ---
    şöyleki biri merdivenden paldur küldür sürüne sürüne iner (annedir bu) sonra baba kafayı duvara vurur kendini asmış mıdır nedir anlayamadım bam bam eşliğinde. fırlama piç japon veled kapı gıcırtısı sesi çıkarır, kedi ordan zıplar .. "yeter bea sitresin ocağına ittiniz beni" denir. insanlar tepki göstermeye başlar. insanın gerilimden başı ağrır.
    ---
    spoiler ---

    filmin dört ya da üç boyutlu yapılması durumunda kafadan sinemanın yarısının altına sıçacağına inandığım filmdir. ayrıca armada sinemalarında blade filmine 16 yaş sınırı konmuştur ama garez'e konmamıştır. insan filme girmeden önce şöyle bir düşünür eğer blade'e konan 16 yaş sınırı buna konmadıysa o kadar da korkunç değildir denilir. ama işin aslı öyle değildir. bildiğin altına sıçtıran cinsten konusuda pek mühim olmayan! bütün gerilim ihtiyacımı karşılamış hatta üstüne bir de baş ağrısı vermiş filmdir. korkmadım diyen divx seyretmiştir ya da sesini kısmıştır. insan evladı korkar böyle şeylerden.

    ayrıca film japon kız fantazisini bitirmiştir tüketmiştir.


    (origin mad - 29 Aralık 2004 01:00)

  • comment image

    senaryo her ne kadar rezalet olsa da, izlerken "aman da ay, bundan da hala korkan var mi canim bu devirde, ha hayt" desek de, hala nasil oldugunu bilemedigim bir sekilde, sanirim bilincaltina isleyerek korkutabilen bir film. misal ornek kisi olarak ben butun filmi gerekli gereksiz kendi kendimi guldurerek, japon evlerine ayakkabi cikararak girmeyi akil etmis amerikan film endustrisi ile lambur lumbur ayakkabilariyla eve giren cocuklar duymasin vb turk dizilerini karsilastirarak, etrafimdaki dallamalardan hangisi filmin sonunda genizden gelen sesle dalga gecen ilk kisi olacak diye dusunerek seyrettim.

    ama tum bunlar gecenin ucunde kan ter icinde uyanmami engelleyemedi. o andan sonra, yatakta kipirdayamadan, gozumu her kapattigimda o kaltak japon kadinini ya da kucuk chucky japon elemani gordum bir saat kadar, uyku muyku yalan oldu. 24 saat gecti uzerinden, hala herhangi bir sekilde yalniz kalmayi basarabilmis, asansore cogul da olsa binebilmis degilim. tanim olarak diyecegim odur ki, yas siniri olarak 12 diyen otoritenin aklina sastigim filmdir, televizyonda yayinlanmasini sakincali gordugum filmdir, evet.

    ayrica dunyada ancak bir meslegin bu kadar dil, din, irk tanimadan ibnelik, hinlik arayisinda oldugunu bir kez daha gostermis filmdir. hepsi o emlakci hayvanin yuzunden, iki kurus komisyon icin hayaletli evi kakalamasaydi bir sey olmazdi. hos evin beyi de ayri bir salak, insan tikali kuveti gorunce bir sorar, tesisat nedir haci diye, oyle karar verdik tutuyoruz demez hemen.


    (calinti - 26 Ocak 2005 02:16)

  • comment image

    tool-lateralus albumunden :

    wear the grudge like a crown, negativity.
    calculate what we will, will not tolerate.
    desperate to control all and everything.
    unable to forgive your scarlet lettermen.
    clutch it like a cornerstone. otherwise it all comes down.
    justify denials and grip it to the lonesome end.
    clutch it like a cornerstone. otherwise it all comes down.
    terrified of being wrong. ultimatum prison cell.
    saturn ascends, choose one or ten. hang on or be humbled again.
    clutch it like a cornerstone. otherwise it all comes down.
    justify denials and grip it to the lonesome end.
    saturn ascends, comes round again.
    saturn ascends, the one, the ten. ignorant to the damage done.
    wear your grudge like a crown of negativity.
    calculate what you will or will not tolerate.
    desperate to control all and everything.
    unable to forgive your scarlet lettermen.
    wear the grudge like a crown. desperate to control.
    unable to forgive. and we're sinking deeper.
    defining, confining, sinking deeper. controlling, defining, and we're sinking deeper.
    saturn comes back around to show you everything
    let's you choose what you will not see and then
    drags you down like a stone or lifts you up again
    spits you out like a child, light and innocent.
    saturn comes back around. lifts you up like a child or
    drags you down like a stone to
    consume you till you choose to let this go.
    choose to let this go.
    give away the stone. let the oceans take and transmutate this cold and fated anchor.
    give away the stone. let the waters kiss and transmutate these leaden grudges into gold.
    let go.


    (anita - 3 Ocak 2002 23:34)

  • comment image

    senaryosunda hic bisey olmasa da "ay kahkahalarla gulduk","bu da korku filmimi" gibi abartili asagilamalari haketmeyen film.insani ince yerlerinden vuruyor zira, hassas yerlere calisiyor.

    --- spoiler ---
    herkes cati katina cikio ulan deniyo ama polisin cikmamasi acaip olurdu, adamlar biseyler ariyo, zaten onlardan baska cikan da bi ilk kizcaaz var o da sesi duyunca bakiveriyo cok da anormal degil. diger cift cikmamis cikarilmistir oraya.
    ayak ucundan yataga giren figur, otobus caminda birden yansiyan surat, dusta sac arasindan cikan el oldukca tirstirici ogeler kanimca. ayrica bill pullman pencereden bakarken arka kadranda cocugun o agzi acik, kedi sesi cikaran hali hala rahatsiz etmekte beni dusununce. hic olmadi ananin torbada kalmaktan burusmus kumas gibi bicimsiz vucuduyla merdivenlerden inmesi bile yeterli.
    ---
    spoiler ---

    senaryodan daha buyuk handikapi sarah michelle gellar dir. harika, super olmasa bile korku filmi olarak kalbin carpma hizini arttirmayi basarmistir.


    (multipuss - 12 Şubat 2006 22:58)

Yorum Kaynak Link : the grudge