(bkz: the heart is deceitful above all things)

(nightling - 13 Mart 2003 00:27)

http://www.jtleroy.com/

(nightling - 13 Mart 2003 00:44)

karmaşasını ve ruhunu sözcüklere çevirebilen şahsiyet.okunmalı!

(adalita - 13 Ekim 2004 17:40)

edebiyatın en büyük aldatmacalarından biri ya da yeni bir ikon yaratma sevdasında olanların hüsranı. tom waits'ten gus van sant'a, lou reed'ten madonna'ya bir çok insanı etkileyen, çok sayıda ülkede "best seller" olan ve okurlarının içine işleyen, hiv pozitif transgender jt leroy'un hikayesi^*, yazar mı okunur^* yoksa kitabı mı sorusu ya da ikinci bir kişilik yaratımı üzerine düşünmek açısından iyi bir kaynak. benim de yaşım sebebiyle pek yakalayamadığım fakat 1999-2005 arası dünya ve amerikan edebiyatının oldukça ilgisini çekmiş bir yazar jt leroy. yukarıdaki entrylerde zamanında ekşi sözlüğün de bu yazara boş olmadığını görüyoruz^* . edebiyat dedikoduları hastası olmam sebebiyle izlediğim author: the jt leroy story belgeseli tek yönlü olsa da, yaşananları görmek açısından beğendiğim bir film oldu.

her şey laura albert'ın gazetede gördüğü, yirmi dört saat psikolojik destek veren telefon servislerini aramasıyla başlar. çocuk psikoloğunu arayarak kendini on dört yaşında bir erkek çocuğu olarak tanıtır. annesi hayat kadını olan terminator isimli bu alt benlik telefon aracılığıyla psikolog owen ile bir kaç sene boyunca konuşur. kamyon duraklarında fahişelik yapan annesinin, onlu yaşlarında oğlunu kadın gibi giydirip bu işe zorlaması ile tahrip olan çocukluğu psikolog owen'ı da etkiler. owen, ona yaşananları yazması tavsiyesini verir. psikoloğun önerisini dinleyerek laura albert, terminator'a kurgu bir çocukluk yaratır. bu noktada şunu söylemek zorundayım, bu alt benlik yaratımı, aldatmaca da diyebilirsiniz, laura albert'ın eğlence amacıyla yaptığı bir durum değil. kendi bedenini çirkin bulan laura, owen ile konuşurken ya da kendi kurgusal geçmişini yazarken, gerçekten de terminator gibi hissediyor.

psikolog owen'ın yazdıklarını çok başarılı bulması terminator'ı harekete geçirir ve amerikan yeraltı edebiyatında önemli yere sahip olan bruce benderson, dennis cooper gibi yazarlarla iletişime geçer. on yedi yaşında sokakta yaşayan, geçmişinde annesi tarafından fuhuş yapmaya zorlanan bu çocuğun hikayesinden etkilenir bu isimler ve yazdıklarını yayıncılara gönderirler. böylece close to the bone isimli bu toplama anılar kitabında yer alarak, on yedi yaşında hiv pozitif, terminator isimli bu çocuk amerikan yeraltı edebiyatı çevrelerince konuşulmaya başlar. aslında otuz üç yaşında bir ev kadını olan laura, haliyle on yedi yaşında cinsiyet değiştirmeyi düşünen bir genç erkek olarak yüzünü gösteremez. yayın evleriyle telefonlarla yapılan görüşmeler başlar. terminator isminin yanına incilden aldığı jeremiah'ı ekler. son olarak telefon ile seks işçiliği yaptığı dönemde en büyük müşterisi olan kişinin soyadı alır. ve ortaya büyülü jt leroy ismi çıkar. böylece türkiye'de de alkım tarafından basılan sarah yayınlanır.

nightling nickli yazarın 2003 yılında jt leroy için girdiği enty:

"şimdilerde amerika'nın en genç ve ilgi çeken yazarlarından. sarah isimli kitabı büyük sükse yarattıktan sonra diğer kitapları ile de başarısının tesadüf olmadığını kanıtlayan genç leroy'un (yirmilerinde yok galiba) sarahsının filme de çakildiğine dair söylentiler var."

burada işler karışmaya başlıyor. sarah muazzam bir başarı yakalar. new york times kitabı, asit altında bir alice harikalar diyarı olarak lanse eder. tow waits, sarah'dan ne kadar etkilendiğini söylemek için leroy'u bizzat arar. laura albert o zamanki telefon kayıtlarını sakladığı için bu konuşmaları belgeselde dinleyebiliyoruz. okurlar kitapta geçen rakun penisi kemiğini satın alıp kolye olarak takmaya başlar. şurada hala satılıyor. leroy'un yüzünü göstermemesi salingervari bir popülarite kazanmasını sağlar. okurları onun adına kitap okumaları yapar dog eared books'ta, bu arada ne güzel kitapçıdır. gus van sant ve debbie harry gibi ünlü isimler de bu okumalara katılır. gus van sant ile yapılan telefon görüşmesi ile jt leroy farklı bir noktaya gider. yönetmen kitabın film haklarını almak istiyordur ve leroy ile bizzat görüşmek ister. laura albert kendince parlak bir fikir bulur. eşinin kız kardeşi savannah knoop, jt leroy'un kabuğunu oluşturacaktır. laura albert ise kendine üçüncü bir kişilik olarak leroy'u sokak hayatından kurtaran speedie'yi yaratır.

jt leroy ortaya çıkmasıyla birlikte bir ikona dönüşmeye başlar. bono'dan tavsiyeler alır, courtney love ile kokain çeker. gus van sant'ın cannes'da altın palmiye kazanan elephant filminin ilk draftını leroy yazar fakat gus doğaçlama çekmeye karar verir. asia argento ile sevgili olur. sarah kitabının film haklarını alan argento, the heart is deceitful above all things filminde hem başrolü oynar hem de filmin yönetmenliğini yapar. cannes'da ilk gösterimini yapan filmle birlikte leroy'un ünü artık tüm dünyaya yayılır. yayınladığı diğer iki kitabı da başarılı olur. lou reed üçüncü kitabının okumasını yapar. leroy modern amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak gösterilir. yazardan öte, amerikan edebiyatının geleceği bir wonderkid, stil ikonu, ünlülerin kankası ve mahallenin süper kahramanıdır artık.

neredeyse herkes bu yalanı yutsa da, kafası karışan insanlar da vardır. new york mag'te yayınlanan who is the real jt leroy? makalesi, jt leroy'un izini bir dedektif filmi gibi sürer. new york times'ın 9 ocak 2006'da yayınlanan the unmasking of jt leroy: in public, he's a she makalesi gerçekleri açıklar. laura albert'ın eşi geoffrey knoop'ın itiraflarını da içeren makale leroy'un sonu olur. perde iner. okurların çoğu kendini aldatılmış hisseder. sadece okurları değil, tom waits, gus van sant gibi isimler de aldatılmıştır. davalar açılır. bir yanda edebiyatın en büyük aldatmacası olduğu söylenir, öte yandan laura albert bunun takma isimden farkının olmadığını savunur. yayıncılara olan güven azalır. şu soru baki kalır. yazarın kimliğini bilmek edebi eser okuma deneyimimizi nasıl etkiler?

(darth werther - 16 Şubat 2017 19:29)

j t leroy hakkinda olacak olan biyografi. gorunce heyecanlandirdi.

filmin yonetmeni, i am michael ve king cobra gibi gey/biyografi temali filmleri de yonetmis olab justin kelly.

j t leroy'u ise kristen stewart canlandiracak. bu kizi ilginc bir sekilde seviyorum. kadroda laura'cim dern de var.

en son leroy ile ilgili bir belgesel izlemistim bu kadini kucukken tanimistim ve o malum romanini okumustum.

heyecanla bekledigim bir proje.

(feministim ben - 20 Mayıs 2017 13:50)

aslinda gercekte yasamayan bir insandir. bugune kadar yazilan butun yazi ve kitaplari laura albert adinda bir kadin yazmis ve hayali bir yazar yaratmistir...

(thenakedcity - 9 Ocak 2006 19:22)

http://www.gawker.com/…iter-day-jt-leroy-147365.php

dumur ki ne dumur demekten başka bir söz bulamadım açıkçası.

(pumuckl - 21 Ocak 2006 01:15)

zamanında the heart is deceitful above all things'den önce sarah gibi zannımca bir başyapıtla rahatlıkla en sevdiğim yazarlar arasına girmiş ve büyük gazeteler tarafından günümüzün en büyük hilebazı ilan edilen, var olmayan kişi.başlarda laura albert aslında yazdıklarının otobiyografik olmadığını söylemiş bir kaç kez fakat sonrasında gelen hadi canım sende ve vay anam vay neler donmus serhat ya tepkilerinin +250 popülarite ve rockstarlar ile arkadaşlık gibi olayların önünü açtığını görünce tutamamış kendini. ha bir şey değişti mi değişmedi bana ne. ben yalnızca kendisiyle aynı yatakta yatıp kalkmış etmiş asia argento'nun biraz daha parlak bir insan olduğunu düşünmüştüm.üzgünüm.
edit budut: ayrıca merak edenler için, zamanında j t leroy olarak salınan sarı peruklu hanım kızımızın asıl adı savannah knoop'dur ve the heart is deceitful above all things çekilirken asia argento ile sevgili olmuşlardır.

(howveritas - 11 Şubat 2006 19:28)

(bkz: milli vanilli)

(wand - 19 Mart 2006 21:25)

konuyla ilgili kendini aldatilmis hissedenlerin robert scholes ve robert kellogg un the problem of reality adli makalesini okumalarini tavsiye ederim. biyografi adi altinda bile gecse, kurgu ya guven olmayacagini tez zamanda ogrenmelerini de dilerim.
not: konunun fake yazar meselesinden daha ote oldugunun farkindayim, ancak hic de yeni bir mevzu oldugunu dusunmuyorum. kandirilmis hissetmeye luzum yoktur, olmayan bir oykuyu olmus gibi gostermek yapanin ayibidir suphesiz, size kalan elinizdeki eseri butun bunlardan bagimsiz olarak degerlendirebilmektir.

(wand - 19 Mart 2006 21:44)