Süre                : 1 Saat 53 dakika
Çıkış Tarihi     : 29 Temmuz 1948 Perşembe, Yapım Yılı : 1948
Türü                : Komedi,Müzikal,Romantik
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Metro-Goldwyn-Mayer (MGM)
Yönetmen       : Richard Thorpe (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Dorothy Cooper (IMDB),Dorothy Kingsley (IMDB)(ekşi),Aleen Leslie (IMDB)
Oyuncular      : Wallace Beery (IMDB)(ekşi), Jane Powell (IMDB)(ekşi), Elizabeth Taylor (IMDB)(ekşi), Carmen Miranda (IMDB), Xavier Cugat (IMDB)(ekşi), Robert Stack (IMDB), Scotty Beckett (IMDB)(ekşi), Selena Royle (IMDB)(ekşi), Leon Ames (IMDB), Clinton Sundberg (IMDB), George Cleveland (IMDB), Lloyd Corrigan (IMDB), Jerry Hunter (IMDB), Jean McLaren (IMDB), Xavier Cugat Orchestra (IMDB), Aladdin (IMDB), Polly Bailey (IMDB), Alex Ball (IMDB), Lulu Mae Bohrman (IMDB), Paul Bradley (IMDB), Gene Coogan (IMDB), Oliver Cross (IMDB), Fern Eggen (IMDB), Franklyn Farnum (IMDB), Tom Ferrandini (IMDB), Bess Flowers (IMDB), George Ford (IMDB), Rudy Germane (IMDB), Herschel Graham (IMDB), Eula Guy (IMDB), Stuart Hall (IMDB), Buddy Howard (IMDB), Alice Kelley (IMDB), Rena Lenart (IMDB), Beverly Luff (IMDB), May McAvoy (IMDB), Harold Miller (IMDB), Hans Moebus (IMDB), Monty O'Grady (IMDB), Francis Pierlot (IMDB) >>devamı>>

A Date with Judy (~ Bahar yildizlari) ' Filminin Konusu :
A Date with Judy is a movie starring Wallace Beery, Jane Powell, and Elizabeth Taylor. Hyperactive teenager Judy challenges and is challenged by her overly proper parents, pesky brother Randolph, and boyfriend Oogie.


  • ""ölümsüzlüğe yapıtlarımla değil,gerçekten ölmeyerek ulaşmak istiyorum" diyen bir insan.(bkz: deconstructing harry)"
  • "bir filminde arkadaşı olan siyahi bir fahişeye (?) "kara delikler hakkında ne düşünüyorsun?" diye sorduğunda "hayatımı onunla kazanıyorum." cevabını alan manyak."
  • "dünyanın en güzel cümlesinin tanımını yapmıştır."dünyanın en güzel cümlesi seni seviyorum değil , tümörünüz iyi huylu çıktı"dır."




Facebook Yorumları
  • comment image

    birebir nasıldı hatırlamasam da, "hannah ve kızkardeşleri" filminde şöyle birşeyler geveleyip daha evvel benim ve sanırım daha bir çok kimsenin aklından geçmiş bir hissi kelimelere dökebilmiş, coşturmuştur:

    "geçenlerde ilk defa intiharı düşündüm. sonra direk bu düşünceyi kafamdan sildim. çünkü benim intiharım annem ve babamı yıkacaktı. tabi böyle bir şeye sebebiyet vermemek için önce onları öldürmek zorunda kalacaktım. sonra onların ölümüyle teyze ve amcalarımın da hayatı kararacağından, onları da öldürmem gerekecekti, ve basit intihar girişimim sonunda bir toplu katliama dönüşecekti..."


    (caponsever - 8 Haziran 2002 01:29)

  • comment image

    bir filminde arkadaşı olan siyahi bir fahişeye (?) "kara delikler hakkında ne düşünüyorsun?" diye sorduğunda "hayatımı onunla kazanıyorum." cevabını alan manyak.


    (yunus - 25 Aralık 2002 16:33)

  • comment image

    1. karl marx ve albert einsein'dan sonra gelmis gecmis en akilli yahudi.
    2. bir arastirmaya gore new york'lu entellektuel hatunlarin en seksi buldugu erkek.
    3. hannah ve kizkardesleri, annie hall gibi filmleri yapmıs olan adam.
    esprileri:
    "soruyu bilmiyorum ama cevabı seks."
    "beynim en onemli ikinci organımdır."
    "universite'de metafizik sinavinda hocam beni disari atti, kopya cekiyormusum..aslinda sadece onumdeki cocugun ruhuna bakiyodum."


    (gimeno - 30 Temmuz 1999 00:00)

  • comment image

    ben ilkokuldayken (yani 1985, 86 falan) abim "bir hırsızın itirafları" kitabını almıştı. içinde kitapla aynı isimli kısa hikaye (bkz: confessions of a burglar) dışında birkaç hikaye daha mevcuttu. abim henüz kitabı yeni almışken arabada okumaya başlamıştı kahkahalar atmıştık. mizaha yaklaşımı o ana kadar gördüklerimin o kadar dışında bir yerdeydi ki sonra o kitabı baştan sona hatmetmiştim. o dönem okuduklarımın onda birini anlamışımdır ama ona rağmen mizaha bakışımı derinden etkilemiştir.

    1995 gibi buradaki bir hikayeyi ("adam köpeklerden kaçmak için ağaca çıkar ama ağaçta daha çok köpek vardır") bülent üstün'ün hiç atıf yapmadan çizdiğini görmüş ve çok kızmıştım. oturup eskişehir'den leman'a faks çekmiştim sırf bülent'in yanına kar kalmasın diye. şimdi düşünüyorum da bir yığın hikayenin arasına sıkıştırılmış bir şeydi belki sanatçılar arasında yaygındır vs. o zamanki hırçınlığım ve sinirliliğim de yok artık. sevgilim ve köpeğimle çiftlik evimin verandasında sallanan sandalyemde pipo tüttürüyor ve güneşin batışını izliyorum.


    (ssg - 5 Nisan 2012 18:52)

  • comment image

    "sevmek ıstıraptır. ıstırap çekmek istemiyorsan sevme... ama kalbinde sevgi yoksa yine ıstırap çekersin. bu durumda sevmek de sevmemek de ıstıraptır. mutlu olmak için sevmen gerekir. sevmek ıstırapsa, o zaman mutlu olman için de ıstırap çekmen gerekir. ama ıstırap çekmek bir insanı mutsuz yapar. demek ki mutlu olmak için ıstırap çekmeyi seveceksin..."


    (gotumser - 3 Aralık 2012 13:48)

  • comment image

    hakkındaki yeni olmayan iddiaların gözü dönmüş bir bilinçsizlikle değil sakince incelenmesi gereken yönetmen.

    önyargılardan kurtulmak için bilmemiz gerekenler: -woody allen ve mia farrow hiç evlenmediler ve aynı çatı altında yaşamadılar.
    -soon-yi, mia farrow'un evlat edindiği koreli bir kızdır, allen'la ne kan bağı olarak ne de yasal olarak bir ilişkisi yoktur. birlikte olmaya başladıklarında soon-yi 20 yaşındadır.

    olaya başından bakalım. mia farrow, woody allen'ın evlatlık kızı dylan'ı taciz ettiğini iddia ediyor. yıl 1992.

    ilk olarak dylan'ın terapisti kendisini inceliyor. ve bu en kritik dönemde küçük kız profesyonel destekten mahrum kalıyor.

    "taciz iddiaları ortaya atıldığında, dylan'ın terapisti dr. nancy schultz çocukla birkaç kez görüşüp hiçbir şey olmadığı sonucuna varmıştı. mia onun işine hemen son verdi. hayatının en kafa karıştırıcı zamanı olduğuna hiç kuşku olmayan bu süre zarfında dylan terapiden alındı. woody, mia'nın dylan'ı terapiden uzak tutmasının sebebinin bu olduğunu, böylece asılsız iddiaların ona iyice işlenebileceğini söylüyor ısrarla. 'profesyonel bir terapist bütün planı ortaya çıkarabilirdi, daha önce dr. schultz'un yapmasına ramak kaldığı gibi."
    douglas mcgrath, new york, 17 ekim 1994

    daha sonra suçlu olduğu iddia edilen allen, mahkemeye yeni bir terapist bulunması için başvuruyor. talebin reddinin ardından mia farrow, allen'le hiç irtibata geçmeyen başka bir terapist buluyor.

    "mia, dylan'ı yeni bir terapiste götürmediğinden woody mahkemeye bir terapist atanması talebinde bulundu; ama yargıç wilk meseleyi zorlamamak için bu talebi geri çevirdi. woody, 'yani dylan aydan aya hiç yardım almaksızın bu krizi yaşadı,' diyor. 'hasar verildi, sonra da mia bir terapist buldu. o terapist beni hiç aramadı bile. sonunda ben onu aradım. ama repliğini söylemezse mia'nın onun işine son vereceğinden korkuyordu. her şeyi yutmuştu. ona 'mia, dylan'ın ismin eliza diye değiştiriyormuş, bunu biliyor musunuz?' diye sordum. 'hayır, sanmıyorum, o sadece bir oyun ismi, karşı çıkardım,' dedi. ama bir ay sonra dylan'ın adı eliza olarak değiştirildi. mia, dylan'ın okulu bearley'i aradı ve oradaki herkese dylan'ın isminin eliza olduğunu söyledi. doktoru aradım, artık ikircikli konuşuyordu. 'bana ilk tedaviye geldiğinde eliza ismini sevdiğini hatırlıyorum,' gibi şeyler söyledi' "
    douglas mcgrath, new york, 17 ekim 1994

    polisin görevlendirdiği yetkililer allen'ın suçsuz olduğuna kanaat getiriyorlar. fakat yargıç wilk, allen aleyhine kararlar almaya devam ediyor. bu durumda muhtemelen allen'ın soon-yi'yle olan ilişkisinin de payı var. (birazdan değineceğim bir mevzu)

    "connecticut polisinin görevlendirdiği yale-new haven hastanesi'nden müfettişlerin raporu çıktı. rapor, woody'yi iddialardan aklıyor, onun ve soon-yi'nin en kısa zamanda dylan'la biraraya getirilmesi çağrısında bulunuyordu. (bu mart 1993'te olmuştu; woody'nin ağustos 1992'den beri dylan'ı görmesine izin verilmiyordu.)... dr. schultz'un ve yale kurumunun ifadeleri ve tavsiyelerine kulak asmayıp woody'nin dylan'ı görmesini yasakladı[yargıç wilk]; üstelik de woody aleyhinde hiçbir cezai hüküm yokken. dylan'ın öğretmenlerinin, çocukların yedi yıllık dadılarının, mahkemenin atadığı gözetmenlerin woody'nin satchel'la[allen'ın oğlu] sevgi dolu bir ilişkisi olduğu yolundaki ifadelerini açıkça dikkate almadı. wilk, farrow'un tuttuğu, dylan, satchel ya da moses'la hiç görüşmemiş olan dr, herman'ın ifadesini dikkate aldı."
    douglas mcgrath, new york, 17 ekim 1994

    "yale-new haven çocuk cinsel istismar kliniği'nde yapılan bir dizi görüşme ve yalan makinesi testi de dahil olmak üzere on dört ay süren bir soruşturmanın ardından, connecticut makamları allen aleyhine bir suçlamada bulunmaksızın soruşturmalarını noktaladılar."
    john lahr, new yorker, 9 aralık 1996

    öte yandan mia farrow delil bulma çabasında.
    "...dylan'ın, annesinin onayıyla ilaçla uyutulduğunu ve asılsız iddiaları destekleyecek kanıt bulma girişimiyle vajinal incelemeye tabi tutulduğunu öğrenmişti[woody allen]: 'bu beni paramparça etti, dehşete düşürdü.' "
    douglas mcgrath, new york, 17 ekim 1994

    soon-yi meselesini ve allen'ın hiç evlenmediği farrow'la ilişkisini de allen'ın ağzından okuyalım. ikna olmayanlar başka kaynaklardan anlattıklarının doğruluğunu kontrol edebilirler tabi.
    " 'insanlar benim kendi kızıma aşık olduğumu düşündüler. benim asıl kızımla soon-yi arasında bir fark göremiyorlar. insanlar mia'yla evli olduğumu düşünüyorlardı. ben mia'yla hiç evlenmedim. hayatımda bir an bile mia'yla birlikte yaşamadım. mia parkın öbür yakasında yaşıyordu, ben burada yaşıyordum,' diyor. ekliyor: 'mia, soon-yi'nin reşit olmadığı, ona tecavüz ettiğim, onun zekasının geri olduğu lafını çıkardı. soon-yi yirmi altı yaşında, columbia üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi görüyor.' (allen bir dilekçeyle yargıca, 'soon-yi'yle ilişkiye başladıkları sırada, ms. farrow'un ilk evliliğini yaptığı yaşta olduğunu' nu belirten bir dilekçe sunumuş.)"
    john lahr, new yorker, 9 aralık 1996

    bir de allen'ın televizyonda dile getirdiği bilinen bir iddiası vardır. soon-yi ile ilişkisi üzerine farrow defalarca allen'ı arar. ama bu konuda herhangi bir kanıt yoktur, farrow da reddetmiştir.
    "birçok kereler, birçok, birçok kereler mia telefonda ve yüzüme 'sen benim kızımı aldın, ben de seninkini alacağım' dedi."
    60 minutes, 1992.

    bu programın linki önceki entrylerden birinde hal ve hareketlerinden dolayı allen'ın suçlu olabileceğine dair kanıt olarak gösterilmişti. fakat allen'ın herhangi bir konuşmasını izleyen biri onun hemen her zaman bu şekilde "heyecanlı" konuştuğunu bilir. ayrıca bu program o dönem allen'ın kendini açıkça ifade edebilmesi için ona fırsat veren birkaç yerden biriydi. yani burada hangi konu hakkında konuşulacağı belliydi. dolayısıyla allen için aniden heyecanlanmasını gerektirecek sürpriz veya ani bir soru yoktu. şöyle diyordu allen:
    "bütün basın beni karalayıp dururken steve kroft ve 60 minutes gelip, 'sana yardım etmek istiyoruz,' dediler."
    douglas mcgrath, new york, 17 ekim 1994

    şimdi bütün bunları niye yazdım? "çünkü sübyancı bir orospu çocuğunu koruyorsun!" diye bağıranları duyuyorum. yazdıklarımın sebebi tam olarak bu. dylan farrow'un yazısı sonrasında birkaç gündür woody allen hakkında hemen hiç araştırma veya okuma yapılmadan her kafadan bir ses çıkıyor, galiz küfürler ediliyor. hüküm giymiş bir suçlu gibi davranılıyor. adı, daha önce tecavüzden tutuklanan ve suçlu bulunan polanski'yle birlikte anılıyor.

    fakat allen, 20 yıl önceki bu iddiaların hepsinden aklandı, hiç ceza almadı ve farrow'ların iddiaları dışında aleyhinde hiçbir delil bulunamadı. yani hukuki olarak suçsuzluğu kanıtlandı.
    mia farrow ise zaman zaman aynı iddiaları tekrarlamaya devam etti. son olarak dylan farrow'un yazdıkları yayınlandı.
    dylan farrow'un nasıl bir ruh hali içinde olduğunu, mia farrow'un woody allen'dan ne istediğini tam olarak bilemiyorum.
    gördüğüm, takip ettiğim ve bildiğim kadarıyla allen'ın böyle bir şey yapmadığını düşünüyorum. tam tersini düşünebilir, "bence yapmıştır, karakteri bozuk bir adam zaten." gibi şeyler söyleyip buna da inanabilirsiniz. ama woody allen'ın yaptığı kanıtlanmamış bir şeyi kesin olarak yaptığını söyleyip ahkam kesmek doğru değil.

    demek istediklerim bu kadar.
    buraya böyle şeyler yazmayı sevmiyorum. sağda solda hakkında sallananları okuyunca dayanamayıp bu entryi yazdım. ilerleyen zamanlarda da silerim gibi geliyor.


    (olaganustu yeteneksiz sair - 4 Şubat 2014 14:06)

  • comment image

    "inandırıcı bir şekilde canlandırabileceğim iki tip var. bir entelektüel olarak inadırıcıyım çünkü narin bir yapım var ve siyah çerçeveli büyük bir gözlük takıyorum. böylece insanlar benim bir entelektüel olduğuma inanıyorlar. aslında öyle değilim ama öyle olduğuma inanıyorlar ve bu sayede rolü iyi oynayabiliyorum. ayrıca alt sınıftan birini de canlandırabiliyorum çünkü bana daha yakın bir tip."

    woody allen'ı anlatan woody allen diye bir film çekilecek olsa ve başrolünde de woody allen oynayacak olsa, muhtemelen dünyanın en kötü performanslarından birini sergiler. ancak aynı filmde woody allen'ın kendisi, woody allen'ın arada bir uğrayıp kitap aldığı ve ayaküstü sohbet ettiği bir kitapçıyı oynasa çok daha iyi bir performans sergiler. kendisine bu derece yabancı ve komplekslerini izleyicinin yüzüne vurur gibi yaparak aslında alaycı bir şekilde kendi yüzüne vurmaktan böylesine keyif alan çok az insan vardır.


    (mikua - 18 Aralık 2014 11:32)

  • comment image

    şu beyanı ile kalpleri bir kez daha fethetmiştir: "ne olmuş, 11 eylül’de bazı fanatikler bazı amerikalıları öldürmüş. şimdi de, bazı amerikalılar bazı iraklıları öldürüyor. ben çocukken de, bazı naziler museviler’i katlediyordu. şimdi de bazı museviler ile bazı filistinliler birbirlerini boğazlayıp duruyorlar. bütün bunlar siyasi. tarih binlerce yıldır tekerrür edip duruyor."


    (aegeus - 5 Temmuz 2005 10:05)

Yorum Kaynak Link : woody allen