Süre                : 1 Saat 33 dakika
Çıkış Tarihi     : 27 Mayıs 1949 Cuma, Yapım Yılı : 1949
Türü                : Western
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Paramount Pictures
Yönetmen       : Leslie Fenton (IMDB)
Senarist          : Charles Marquis Warren (IMDB)(ekşi),Louis Stevens (IMDB)(ekşi),Elizabeth Hill (IMDB),King Vidor (IMDB)
Oyuncular      : William Holden (IMDB)(ekşi), Macdonald Carey (IMDB)(ekşi), Mona Freeman (IMDB)(ekşi), William Bendix (IMDB)(ekşi), Stanley Ridges (IMDB)(ekşi), Alfonso Bedoya (IMDB), Ray Teal (IMDB)(ekşi), Clem Bevans (IMDB), James Bell (IMDB), Dick Foote (IMDB), Joe Dominguez (IMDB), Grandon Rhodes (IMDB), Perry Ivins (IMDB), Carl Andre (IMDB), Hank Bell (IMDB), Bob Burns (IMDB), Wade Crosby (IMDB), James Davies (IMDB), Joaquin Elizondo (IMDB), Byron Foulger (IMDB), Frank Hagney (IMDB), William Hamel (IMDB), Bob Kortman (IMDB), Mike Lally (IMDB), Cactus Mack (IMDB), Margarita Martín (IMDB), Robert Milasch (IMDB), Alex Montoya (IMDB), Julian Rivero (IMDB), Bill Wolfe (IMDB), Hank Worden (IMDB)

Streets of Laredo (~ Die Todesreiter von Laredo) ' Filminin Konusu :
Streets of Laredo is a movie starring William Holden, Macdonald Carey, and Mona Freeman. An outlaw separates from his two partners in crime when they join the Texas Rangers, and he continues to commit daring robberies.


  • "eminem'in kendisi dışında konularda konuşabileni dersek hem eminem'e hak ettiği haksızlığı etmiş olur, hem de the streets e yapılan bu çirkin yakıştırmayı temize çekmiş oluruz."
  • "bu sabah jools holland'ın açıkladığına göre original pirate material albümüyle bu seneki mercury music prize'a aday olan ama bütün kalbimle ödülü doves'a kaptırmasını dilediğim eleman..."
  • "geçtiğimiz günlerde 2002 versiyonu düzenlenen muzik magazine awards'da "best new artist" ödülünü kazanan grup, hatta kişi."
  • "o aksan ne ya yerim ya süper dedirtti dinler dinlemez hasta ettirdi kendine evet..bi coupling bir de the streets(bkz: smiley soydum basucuma koydum)"
  • "(bkz: blinded by the lights)"
  • "dinlediğim çoğu şarkılarıyla, aksanları sebebiyle lock stock and two smoking barrels filminin başındaki nick moran* ve jason statham*'lı seyyar satıcı sahnesini hatırladığım grup..."
  • "herkesin anında hip-hop diyebileceği ama aslında post-punk kategorisine sokulması gerektiğine inandığım ingiliz vakası."
  • "(bkz: the irony of it all)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    eminem'in kendisi dışında konularda konuşabileni dersek hem eminem'e hak ettiği haksızlığı etmiş olur, hem de the streets e yapılan bu çirkin yakıştırmayı temize çekmiş oluruz.


    (otisabi - 5 Aralık 2008 03:31)

  • comment image

    geçtiğimiz günlerde 2002 versiyonu düzenlenen muzik magazine awards'da "best new artist" ödülünü kazanan grup, hatta kişi.


    (contagius - 19 Ekim 2002 01:50)

  • comment image

    "hip hop'in son yillarda olumlu bir degisime ugramasi ve belki de günümüzün en heyecan verici müzigi haline gelmis olmasi sans olarak degerlendirilmemeli. basit olan sey güzeldir demis bir büyügümüz, ismini hatirlayamadim simdi, kusuruma bakmasin. hip hop'in gücü de basitliginde yatiyor iste. ingiliz mike skinner, a.k.a. the streets de hip hop yolunda yürüyenlerden. skinner'in hiçbir seyden korkmadan, çekinmeden kullandigi basit müzikal dili, ara yollardan dolanip da ise felsefeyi, edebiyati karistiran çogu söylemden daha güçlü ve etkili gelebiliyor insanin kulagina. ve o, kafasindan bir seyler uydurup da bunu müzige döken pek çok sanatçinin aksine tamamen gerçek seyler anlatiyor. bir sair degil o, sadece bir müzisyen, ama bu zaten yeterli. bob dylan'in bile kendisini basit bir gitarist olarak gördügü bir dünyada skinner'in veya bir baskasinin kesecegi ahkamlarda dikkatli olmasi gerekir, yoksa rezil rüsva olmak an meselesidir. ancak skinner samimiyetinden ödün vermeden hip hop'i pop müzik ile harmanliyor ve bunu yaparken eminem'in zaman zaman yaptigi hatalara düsüp isi eline yüzüne bulastirmamayi beceriyor. onu kutlamaliyiz; bir "beyaz" ancak bu kadar iyi rap yapabilir çünkü.

    has it come to this, same old show gibi sarkilari barindiran ilk albümü original pirate material* ile iyi bir çikis yapan ve prestijli müzik ödülü mercury'yi götüren the streets umut vaadedici görünüyordu. "original pirate material" gerçekten klas bir albümdü, ancak acaba the streets'in basarisi kalici olabilecek miydi? bu gencecik ingiliz gerçekten rap yapabiliyor muydu, yoksa tek atimlik bir tesadüften mi ibaretti? bu sorunun cevabini aldik bu sene. the streets neredeyse basyapit olarak adlandirilabilecek 2. albümü a grand don't come for free ile "original pirate material" ile edindigi takipçilerini sevinçten çilgina çevirdi.

    2004'ün en iyi albümlerinden biri olan "a grand don't come for free" enerjik, ama ayni zamanda çok duygusal bir eser. skinner'in koyu ingiliz aksani kimilerine rahatsiz edici gelebilir, ancak coupling dizisini sevenlere kendisini hemen sevdirecektir. ardindan da söyle bir seyler mirildanmalarina sebep olabilir: "ingiltere ve rap? bunlar birbirlerine çok uzak seylerdi, halbuki bir araya geldiklerinde hiç de rahatsiz edici gözükmüyorlar". sarkilarinda televizyonda rastladigi bir klipte gördügü kiza kurdugu hayallerini, kiraladigi dvd'lerin parasini ödeyemeyisinin hikayesini, barda yalniz basina otururken hissettigi keskin yalnizligi, eski sevgilisinin kendisine attigi kazigi, yani hayatini anlatiyor bizlere. masal okumuyor kesinlikle, skinner samimi bir adam, tatli bir çocuk ve her seyden önemlisi iyi bir insan; bunu bukletteki fotograflarindan hemen farketmek mümkün. insanlara durduk yerde "yanlis" yapacak, onlari üzecek biri degil o; aksine sevdikleri için her seyi göze alabilecek bir adam. fakat haksizliga ugradigi zaman alttan alacak hali de yok elbette.

    görkemli bir açilisla, it was supposed to be so easy ile "a grand don't come for free" hemen kendini ele verecekmis gibi gözüküyor, ama içerdigi 11 sarkinin hiçbirinin bir digerini andirmamasiyla afallayip kaliyoruz. hafif ve duragan notalar kullaniyor olmasina ragmen skinner her sarkida farkli bir ruh ve teknik yakalamayi basariyor. will nichols düeti could well be in tatli piyanosu ve huzur verici vokalleri ile insanin içine iyimserlik yayan bir sarki. gerçek bir mutluluk ama bu, sahtesinden degil. sanki bir punk sarkisi olacakmis gibi baslayan fit but you know it blur'un parklife'inin yeniden hayat bulmus hali gibi. ne güzel, eski blur albümlerini unutmaya baslamistik, the streets farkinda olmadan onlari da hatirlatiyor bize. such a twat çok tatli bir parça; skinner'in samimi pismanligi dinleyicisini etkileyecektir mutlaka: "seni kirmis olabilirim / biliyorum, ben bir dangalagim". albümün en yavas parçasi olan ve keman partisiyle nefes kesen dry your eyes hip hop'tan çok brit-pop gibi tinliyor insanin kulaginda. ilginçtir, skinner bu sarkiyi coldplay vokalisti chris martin ile birlikte kaydetmis ilk basta, ancak nedendir bilinmez, martin sonuçtan yeterince memnun olmamis. skinner da sarkiyi arkadasi matt sladen'in vokalleriyle destekleyerek kaydetmis ve albüme bu versiyonu koymus. sonuç tek kelimeyle mükemmel. albümün finalinde 8 dakikalik bir saheser olan empty cans var: "bu dünyada kimseye güvenebilir misin? hayir". essiz güzellikteki nakaratiyla insanin içine isliyor skinner'in sesi. public enemy agresifliginde, tindersticks naifliginde ve "the streets orijinalitesinde" bir manifesto bu. albüm biraz buruk ve melankolik ama son derece etkileyici bir havada sona eriyor.

    bu günlerde the streets'in müzigine kulak vermeyenler, önümüzdeki yillarda nasil geçti habersiz o güzelim yillarim diye dövünebilirler. "a grand don't come for free" gerçek bir bomba; ama patlamayanindan, insanin kulagini tirmalamayanindan, üstüne üstlük bir de kalbini oksayarak ona yalniz olmadigini hissettireninden. bu, uzun yillardir karsilasmadigimiz kalitede ve orijinallikte bir hip hop klasigi." *


    (kimi raikkonen - 14 Nisan 2005 14:40)

  • comment image

    herkesin anında hip-hop diyebileceği ama aslında post-punk kategorisine sokulması gerektiğine inandığım ingiliz vakası.


    (el fikir - 27 Aralık 2005 17:38)

Yorum Kaynak Link : the streets