Süre                : 1 Saat 56 dakika
Çıkış Tarihi     : 01 Ekim 2010 Cuma, Yapım Yılı : 2010
Türü                : Drama,Fantazi,Korku,Gizemli,Heyecanlı
Taglar             : Okul,vampir,gece,kan,oğlan
Ülke                : İngiltere,ABD
Yapımcı          :  Overture Films , Exclusive Media Group , Hammer Films
Yönetmen       : Matt Reeves (IMDB)
Senarist          : Matt Reeves (IMDB),John Ajvide Lindqvist (IMDB)(ekşi),John Ajvide Lindqvist (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Kodi Smit-McPhee (IMDB)(ekşi), Chloe Grace Moretz (IMDB)(ekşi), Richard Jenkins (IMDB)(ekşi), Cara Buono (IMDB)(ekşi), Elias Koteas (IMDB)(ekşi), Sasha Barrese (IMDB)(ekşi), Dylan Kenin (IMDB)(ekşi), Chris Browning (IMDB)(ekşi), Ritchie Coster (IMDB), Dylan Minnette (IMDB), Jimmy 'Jax' Pinchak (IMDB), Nicolai Dorian (IMDB), Rebekah Wiggins (IMDB), Seth Adkins (IMDB), Ashton Moio (IMDB), Brett DelBuono (IMDB), Gwendolyn Apple (IMDB), Colin Moretz (IMDB), Rowbie Orsatti (IMDB), Brenda Wehle (IMDB), Galen Hutchison (IMDB), Dean Satriano (IMDB), Rachel Hroncich (IMDB), Deborah L. Mazor (IMDB), Frank Bond (IMDB), Kayla Anderson (IMDB), Tobin Espeset (IMDB), Ben Bode (IMDB), Juliet Lopez (IMDB), Jon Kristian Moore (IMDB), Jon McGarrah (IMDB), David T. Quan (IMDB), Ronald Reagan (IMDB)

Let Me In (~ Kanima Gir) ' Filminin Konusu :
İskandinav sinemasının son dönem çıkardığı en iyi filmlerden biri olan Let the Right One In’in Hollywood versiyonu..Owen içine kapanık ve arkadaş edinmekte zorlanan bir çocuktur. Yeni taşınan Abby ile dost olurlar. Aslında bir vampir olan Abby, Owen’ı herkese karşı korumaktadır. Elbette Owen bunu fark edecektir.

Ödüller      :

Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films:Saturn Award-Best Performance by a Younger Actor


  • "duş sahnesinin hemen ardından çalan muazzam şarkı için:(bkz: greg kihn band) (bkz: the breakup song)"
  • ""bırak da gireyim""izin ver de gireyim""girmeme izin ver""gireyim""içeri al beni"şeklinde çevrilebilecek tümce."
  • "afişine uzaktan bakıldığında farkedilen tavşan figürü tam bir zeka abidesi olmuş."
  • "türkiye'de vizyonda olduğu süre içerisinde sinema salonlarında 18.786 kişi tarafından izlenmiş olan film."
  • "bir kleerup, susanne sundfor ortaklığı. harika bir şarkı olmuş, harika!şuradan dinleyebiliriz. bence dinleyelim."
  • "bir üstteki giriye ithafen harika bir şarkı olduğunu ben de dile getiriyor ve dinlenilmesi gerektiğini şart koşmasamda diliyorum doğrusu. çünkü baya iyi. bir kleerup fantazisi."
  • "yanilmiyorsam bu sarkida kullanilan gitar kurt'un jagstang'idir, ama mustang'i de olabilir, emin olamadim simdi.*"




Facebook Yorumları
  • comment image

    gitara elektirik veren allah, insanoğlu bir gün müziği bu noktaya taşısın istemiş olmalı.
    öyle bir noktadır ki, ötesi olmaz daha.
    şarkının ortalarında bir yerde gitar, sanki dik bir yokuşta zorlanan otomobil motoru gibi boğulur,
    sonra peter buck bir alt vitese alır ve yeniden başlar. dik bir yokuştur zaten bütün şarkı, daha başında yoldan dönenler olur. sonuna kadar ilerleyebilenler, yolun sonuna geldiklerinde, asıl önemli olanın varılan nokta değil, alınan yol olduğunu anlarlar.


    (dikakana bey - 22 Ekim 2008 14:45)

  • comment image

    låt den rätte komma in kitabının değil, filminin yeniden çevrimi. evet, ortada bir kitap olması mecburen iki senaryonun da gidişatını benzer -hatta birebir- kılacaktır, amma velakin öyle değildir, tomas alfredson kitabın yazarını aynı zamanda senarist olarak arkasına alıp şahane bir atmosfer yakalamış, iki çocuğun arasındaki garip ilişkiyi ustaca ekrana taşımış ve görüntü yönetmeni de alfredson'dan bağımsız olarak (ya da ortaklaşa) yardırmıştı. kısacası, isveçli ekibin elinden çıkan çalışma "orijinaldi"; peki, yeniden çevrimde ne oluyor, matt reeves ve ekibi tüm vizyonsuzluğuyla, kitabın hikâyesini alıp üzerine de låt den rätte komma in'in ekibinin "orijinalliğini" kopye ediyorlar. n'oluyor peki, kopye ederken de kafa karışıklığı yaratıyorlar bir yere kadar, orijinalin kusursuz bir kopyasını çektiklerini hissediyorsunuz; oyunculuklar pek güzel, sinematografi pek güzel, atmosfer pek güzel, müzikler pek güzel, yani neredeyse olmuş bir film var(dı) karşımızda, salt yeniden çevrim diye, orijinalin üzerine bir şey katmıyor diye filmin varlığı görmezden mi gelinmeli; yoksa, asıl orijinal bu filmmiş gibi davranıp, o şekilde mi eleştirmeli -yani låt den rätte komma in'i görmezden gelip, karşılaştırma yapmamalı mı-

    --- spoiler ---
    filmle ilgili övgü sözlerinde matt reeves'i dışlama -kendinden hiçbir katkısını göremedim- ve filmdeki kilit noktaların atladığı için matt reeves'e kızma hakkını görüyorum kendimde. yukarıda da belirtilmiş, yönetmenin en kuş beyinli hamlesi film boyunca 1-2 kere vurgulanan "kız olmasam da sever miydin" sorusunun muallakta bırakılması oldu, pek zeki yönetmen kızın giyindiği sahnedeki "dikiz"i es geçmiş ve çocuğun yatağına girdiği sahnede kıza, "ben kız değilim, hiçbir şeyim" lafını dedirtmeyi uygun görmüş -belki orijinalde de vardı bu diyalog, ama şu haliyle, bu diyalog kızın vampir olmasına vurgu yapıyor sadece-

    ayrıca şu videodaki kesilmiş sahneden görüleceği üzere, yönetmenin filme yaptığı en önemli katkı o sahneyi kesmektir herhalde. abby'nin nasıl vampir olduğuna dair bir sahne ve hem filmin lineer yapısına ters hem de filmdeki görece realizmin içine eden bir sahne. abby'nin vampir olmadan önce de "kız" olduğu dikkatlerden kaçmıyor.
    ---
    spoiler ---

    evet, ilk filmin başarılı bir kopyası, ama eksiklikleri yüzünden "mükemmel kopya" olmaktan çok uzak.


    (jiyuu - 24 Ocak 2011 00:55)

  • comment image

    evet itiraf ediyorum. ben bu filmi låt den rätte komma in'in ingilizce çevirisi sanıp låt den rätte komma in izlediğini sanan biriyim :/ bu salaklığım film esnasında "avrupa sineması bir başka azizim" sayıklamalarıyla katlandı da katlandı. matt reeves sağolsun öyle süper yönetmiş ki şu filmin hollywood tornasından çıktığını anlayan beri gelsin. neyse konumuz benim salaklığım değil.

    --- spoiler ---

    öyle filmler vardır ki kimi insanın aşkını alevlendirir, kimi nefretini körükler, kimi mücadele azmini kamçılar. fakat bu film çok hassas bir telinden yakalıyor insanı. "dostluk".

    dostluklarına önem verenlerin, dostlarıyla vakit geçirip hayatı onlarla paylaşan insanların izlemesinin pek bir faydası olmayacaktır onlara. tavsiyem dostlarıyla daha çok vakit geçirmeleri ve hayatı paylaşmaya devam etmeleri.

    fakat benim gibi ömrü hayatında zibilyon arkadaşı olup tek bir "dost" edinememiş yeteneksizlerin mutlaka izlemesi gerekir. dostluğun sıcaklığını filmdeki taze kan gibi damarlarında hissedeceklerdir.

    8/10

    ---
    spoiler ---


    (ya birak ya - 29 Ocak 2011 01:12)

  • comment image

    reciprocal altruism theory’e göz kırpan film.

    --- spoiler ---
    bir köpek balığını ölüm makinesi olduğu için suçlayamazsın.
    çok uluslu şirketleri insanları sömürdüğü, haklarını gasp ettiği için suçlayamayacağın gibi…

    ama özgür iradesi olan bir vampiri suçlayabilirsin.
    özgür iradesi ile tanrı’ya boyun eğmemeyi seçen iblis’i suçlayabileceğin gibi…

    sorulması gereken şu belki de;

    nedir owen’ın gözünde -diğerlerinin* değil de- abby’nin hayatını korunmaya layık kılan? hayatta kalabilmesi için ona göz yummasını sağlatan nedir? tüneldeki yardımsever iyi adam abby yüzünden hayatta değilken, abby’nin hayatta olmasını haklı kılan bir gerekçe var mıdır ki?

    doğal seçilim karşısında yıllarca direnen bir “bencil” abby, hep en fit olan, hep kazanan… hastanede canının son damlasını ona veren, yaşamını bile kaybetmeyi abby için göze alan eski sevgilisi ve owen (sözde) “özgeci” olan. peki ama neden abby’e karşı böylesine cömertken, belki de ondan daha çok hak edenlere karşı değiller? çünkü “özgeci” değiller belli ki… aslında onlar da bencil… herkes gibi, tüm insanlar gibi.

    çıkarları “sevilmek”… neye benzerlerse benzesinler, nasıl görünüyor olurlarsa olsunlar, gerçekten seviliyor olduklarını tüm benlikleriyle hissetmek…

    ve sanırım gerçekten seviyor abby onları (ama neden?****), kendisi gibi ölümsüz, yaşsız bir vampir kılmanın kudreti/anahtarı elinde olmasına rağmen bunu yapmaması en güzel göstergesi belki de. kendi yaşadıklarını onların yaşamasını istememesi, bu kendi menfaatine -belki de- daha uygunken bile bunu seçmemesi erdemli tarafı abby’nin. işte abby’i şeytanî olmaktan alıkoyan şey bu! iblis gibi “madem ben yandım, herkes yansın” demiyor oluşu…

    ---
    spoiler ---

    edit: ah ulan ah dinlerin en çok tanrı'nın sevgisini ve rızasını kazanmayı ön plana çıkaran felsefesine kurban olayım ben. yoksa herşey görece anasını satiim.


    (epifunny - 14 Şubat 2011 21:31)

  • comment image

    harika snowmine şarkısı.

    just to want it,
    and not to need it,
    makes me let it go.
    but then you let me in,
    and i don't want it.
    but you made me believe it.
    so do i really? do i really?

    if you could you keep it together
    for a moment in time?
    then you'd see that i can't be,
    your excuse for a lover.
    a steep mountain to climb.
    you would see.

    i left my shoes under your bed
    but i left my body outside.
    how could i get back into this mess?
    i kept telling myself the temptations would do me in.

    if you could you keep it together
    for a moment in time?
    then you'd see that i can't be,
    your excuse for a lover,
    a steep mountain to climb.
    you would see.

    and i think i see this happening again
    from my lonely point of view
    see every time that i'm with you
    i think this will happen again.


    (ucankurbaga - 6 Şubat 2012 16:51)

  • comment image

    --- spoiler ---

    60 yaşında bir pedofili ve 12 yaşında gay bir gencin aslen 232 yaşında olan 12 yaşında görünen bir vampirle dramatik ilişkilerini anlatan tam bir avrupa filmini, anladığım kadarıyla amerikaya uygun hale getirip (sapkınlıkları çıkar, vahşeti efekti gözönüne sok) tekrar çekmişler.

    ---
    spoiler ---


    (arthon - 14 Haziran 2012 08:57)

  • comment image

    tek başına bakınca fena değil fakat yeniden çevrim olarak baktığımızda ilk filmin yapmaya çalıştıklarının farkında olmayan bir film olduğu görülüyor. hikayeye polis koyarak dinamizm getirmeye çalışılmış mesela. polis koymak için kaldırılan mahalle insanlarıyla verilen sosyal durum ortadan kalkmış, buda gerçekçilikten götürmüş ki ilk filmin sırtını yasladığı şey gerçeklikti. sadece yaşamaya çalışan bir vampir üzerinden insana dair sözler söylüyordu. hem şu filmlere polis koyma klişesi bitmedi mi hala ya.

    yine polis abimiz ve vampir olup kendini ısıran ablamız sayesinde klasik bir vampir hikayesine dönüşüp hikayenin merkezine insanı almak yerine vampirler kötülenmiş. halbuki ilk filmde kızın sadece hayatta kalmak için öldürdüğü ve bunun bir refleks olduğu üzerinde duruluyordu. birilerinin öldürüldüğü sahneler bile cansız ve durağandı çünkü zorunluluktan yapılmıştı. bu filmde ise vampir olan ablamızın kendi seçimiyle ölmesi yok edilmiş ki bu çok önemliydi. eli'nin de bir vampir olarak bencilliğine ve kişinin kendi kaderine kendisinin karar vereceğine vurgu yapıyordu. burda ise ablamız vampir olmuş hatta abartıp kendi kanını içerkene ölüyor, vampirler vahşidir deniyor.

    ilk filmde eli'nin cinsiyeti mevzusunun küçük ayrıntılarla konulması önemliydi. sebepleri öğrenildiğinde gençlerimizin ilişkisinin ergenlik hormonlarından çok arkadaşlıkla geliştiğini gösteriyordu. bu filmdeyse owen'a ergenlik sapıklığı verilmiş, eli'nin durumununda açıklanmamasıyla olay hafiften hormonel tarafa çekilmiş, kötü durmuş. ayrıca owen karakteri iyi çizilememiş. korkaklıkla cesurluk arasındaki ince çizgide dans eden soğukkanlı sessiz oscar'ın yerine geveze fazlasıyla korkan owencan gelmiş. bu çocuğun ailesini bırakıp gitmesine kendimi inandırmakta zorluk çektim.

    böyle birçok küçük detay var. dolayısıyla sözlerimi macera dolu amerika diyerek bitiriyorum.

    (bkz: kot pantelon)


    (nine hilario - 4 Temmuz 2012 13:55)

  • comment image

    bir üstteki giriye ithafen harika bir şarkı olduğunu ben de dile getiriyor ve dinlenilmesi gerektiğini şart koşmasamda diliyorum doğrusu. çünkü baya iyi.
    bir kleerup fantazisi.


    (asiri yaratici nik - 21 Eylül 2014 01:45)

  • comment image

    sans eseri izlemis bulundum, normalde vampirli filmlerden kosarak kaciyordum ozellikle twilight sonrasi. bu filmde konu ve ortam gercekten hos olmus tam korku degil zaten filmi 4/5'i hikayeyi olusturmakla geciyor yani ilk 1 saat 15 dakika hicbirsey bilmiyorsunuz sonrasinda konu birden acikliga kavusuyor ki asil ondan sonra zevk aliniyor, sanirim tek kotu tarafi da bu.


    (don mike - 21 Eylül 2014 19:36)

  • comment image

    peter buck ın gitarının sizi alıp yere vurduğu, mike mills in klavyesinden gelen okların kalbinize saplandığı ve micheal stipe ın bilinmeyen diyarlara gitmiş bi kişi için*ağlar gibi söylediği sözlerin de kafanıza bir balyoz gibi indiği şarkıdır -ki bittiğinde repeat tuşuna bi daha basılır ve aynı darbeler yeniden ve yeniden yenilir... sonra yaralanmış vücudunuzla balkona çıkar,bi sigara yakar,sonra tereyağı gibi eriyip giden yıldızlara bakıp ahh çeker, geçmişi anarsınız....


    (jesus vs mohammed - 21 Aralık 2005 22:48)

Yorum Kaynak Link : let me in