piyasaya çıktıktan sonra alexi laiho'nun intihara kalkıştığı albümdür.öldürmeyen allah öldürmemiştir. alexi bir hafta komada kalmıştır.

(eidos - 24 Haziran 2009 15:10)

1986 yılında çekilmiş bir jeff daniels & melanie griffith komedisi. klasik aile babası olan jeff danielsın baştan çıkarılma olayı... en güzeli ise filmin sonunda wild thing çalması...

(melyche - 1 Ekim 2002 09:27)

isminden veya konusunu kısaca okuduktan sonra tahmin edilenden daha fazla aşk içeren komedi filmi. kimin yarası daha derin hiç belli olmaz dedirtiyor izlerken. ayrıca filmi seyrettikten sonra antonio banderasın neden kendinden yaşça büyük melanie griffith^*** ile birlikte olduğunu anlıyor insan.

(kermith - 23 Ocak 2003 02:21)

hastasi olunacak nitelikte (bkz: yanar doner)

(marlboro insani - 23 Ocak 2003 02:22)

avrupada cikan eklemeli albumde fazladan bir bonus track^** ve bunun yaninda japon versiyonundaysa sepulturanin mass hypnosisinin bir coveri vardir. 1997/8'de cikmis muhtesem bir albumdur.

(deathkeeper - 19 Şubat 2003 21:14)

(bkz: something stupid)

(marie antoinette - 19 Şubat 2003 22:27)

amerikan yapımı bir melanie griffith filmidir. asi, güzel, seksi ve özgür kadının işkolik, boşandığı halde yüzüğünü senelerdir parmağından çıkarmayan, sade, sakin avukatı^* baştan çıkarması ve kendisine aşık etmesiyle başlar. ve fakat kızın belalı bir eski kocası vardır, ki bu avukattan en aşağı beş kat daha yakışıklıdır^*. karısını hala seven adam, hapisten kaçar, çiftin peşlerine düşer.. ve olaylar gelişir.
en ilginç sahnelerinden biri kadının avukatı yatağa kelepçeleyip onun işyerini aradığı ve adamı zevk alması gereken sıralarda müdürüyle konuşmak zorunda bıraktığı sahnedir. bunun dışında da öyle pek ilginç bir film değildir.

(mylia - 16 Mart 2003 10:26)

aynı zamanda dawson's creek beşinci sezon on birinci bölümünün adı.

(meth - 24 Aralık 2011 12:30)

yillar sonra aksamima anlam katmis olan children of bodom albumu. tam bir muzik soleni.

(sokrates in savunmasi - 12 Şubat 2015 21:20)

something wild (1961)

eski filmler söz konusu olduğunda zaman zaman "daha seyredecek bir sürü film var, nasıl bitecek bunlar?" diye bir endişe yaşıyorum. sonrasında "bitmesi gibi bir durum zaten mümkün değil. belli başlıların hepsini izledin, bırak bu yersiz endişeleri mal!" diyerek kendimi bir kenara oturtup sakinleştiriyorum. lakin sonra işte tam da something wild gibi harikulade bir film çıkıyor karşıma ve o yersiz diyerek bastırdığım endişeler tekrar aktif hale geliyor. seyretmediğim, derinlerde kalmış kim bilir kaç enfes film var daha, diyorum. muhteşem bir film.

eski filmlerde -hele ki bir de burada olduğu gibi bir şehir filmi ise- ne kadar çok dış çekim varsa o kadar çok hoşuma gider. o dönemi ve hayatın akışını en iyi onlar verir çünkü. iç çekimler de çok fikir verir şüphesiz ama onlar kaynak çokluğundan dolayı daha bir ulaşılabilirdir. elbette görüntü bindirmeyle çekilmiş stüdyo dış çekimlerden değil, kamerayı ışığı kamyona yükleyip gidilen sokak çekimlerinden bahsediyorum. bir de bu filmdeki gibi her biri vivian maier objektifinden çıkmış gibi kareler olunca seyir zevki katmerleniyor. bu vesileyle new york'un özelinde, şehirlerin ambalaj altında kalan iğrençlikleri her fırsatta yansıtılmış.

film tabii ki tümüyle new york sokaklarında geçmiyor. çok azı geçiyor hatta. ben sadece dış çekimlerin güzelliğinden dem vurmak istedim. hikayenin ilerleyişi nedeniyle film ilerledikçe iç mekana geçiyoruz. iç mekana sıkışıyoruz. hikaye ve anlatımı bunu gerektiriyor çünkü. ki onlar da dış çekimler kadar kaliteli.

bu kadar laf edip hikayeden hiç bahsetmedim ama bu bilinçli bir tercih. bir kadın ekseninde ilerlediğinden bahsedebilirim ama. "yancı kadın" kontenjanından filme duhul olan karakterlerden, bıkkınlığın yanında utanç da duyanlar için bu yönüyle de müstesna bir film. ve bu kadın karakteri canlandıran carroll baker... hayran kalmamak elde değil, muhteşem bir iş çıkarmış. kendisini daha önce gördüğümü hiç hatırlamadığım için bir iki filmde oynayıp bıraktı bu işleri diye düşündüm. böyle birinin kendi isteği dışında sinemadan uzaklaşmasına ihtimal vermedim. ama baktım ki sürüyle filmde oynamış. fazlaca tanınmış olmaması onu asla kötü oyuncu yapmaz tabii. en fazla süper star olamamış dersiniz ki o da oyunculukla çok alakalı bir mevzu değil.

bir yerde iyi bir oyunculuk varsa bunda yönetmenin payını da es geçmemek lazım. aynı şey tersi bir durum için de geçerli. yönetmen de hiç duymadığım çek bir yönetmen. bizim caroll'un kocasıymış aynı zamanda. karısına film çeken yönetmen durumuna düşmüş ama sonucu görünce bir şey diyemiyorsunuz. yine de pek makul karşıladığım bir durum değildir. bir iki filmini daha izlemek istedim fakat hepi topu iki film çekmiş adam.

geçmişteki tüm güzel filmleri izleyemeyeceğim ama eski bir filme başlarken böyle harika bir filmi izleme ihtimalinin olması için öyle olması gerekiyor, dedim şimdi yine kendime.

(ronesans adami - 15 Haziran 2017 23:48)