Medianeras (~ Sidewalls) ' Filminin Konusu : Mariana (Pilar López de Ayala) ve Martín (Javier Drolas), birbirine komşu iki apartmanda küçük dairelerde yaşayan, genç, çekici ve biraz da evhamlı olan yalnız kişilerdir. Ortak zevklere ve hayata bakış açısına sahip olan bu ikili şayet birlikte olsalardı mükemmel bir çift olabilirdi. Tabii, sadece bir kez olsun karşılaşmayı başarabilselerdi..
A Musa Impassível(2011)(7,9-49)
Apenas o Fim(2009)(7,0-795)
Las insoladas(2014)(5,2-337)
gustavo taretto'nun senaryosunu yazıp yönettiği 2011 yapımı film. yönetmenin aynı isimli 2005 yapımı bir de kısa filmi var. hatta baş rolde aynı adam oynamış iki filmde de.buenos aires'te geçen film agorafobik esas oğlanla 4 yıllık ilişkisini bitiren esas kızın hayatlarını ve hissiyatlarını anlatıyor. ecnebilerin clever romantic comedy gibi bir şeyler dediklerini gördüm hakkında, tam olmasa da doğru demişler. zeki olmaya çalışmaktan ziyade farklı bir açıdan bakmayı teşvik eden bir film. zaten ismi (sidewalls) de bunu doğrular nitelikte. buenos aires ve mimarisi filmde ön planda. esas kızımızın mimar olmasının bununla yakından ilgisi var tabii.(bkz: ukteydim doldum)
(qsczsedxaw - 29 Aralık 2011 02:22)
sanırım bu yıl izlediğim en iyi filmlerden biri. senarist ve yönetmenin gözlem yeteneğine, kurduğu analojilere hayran kaldım. buenos aires'in filme fon olmasına rağmen, çok realist ama çok da yaratıcı şekilde anlatılan modern insanın seçilmiş yalnızlığı hikayesi filmi tamamen evrensel boyuta taşımış. bu hikaye çok tanıdık ve belki klişe ama aynı zamanda o kadar içselleştirilmiş ve normalleştirmişiz ki, filmin başarısı yaşadığımız hayatı izlememizi sağlayarak hayatımızın ne kadar boktan olduğunu yüzümüze vurması.
(nzessia - 1 Nisan 2012 18:44)
benim için kesinlikle yılın filmi. başucu filmlerimin arasına tepeden giriş yaptı. kendi gibi biriyle olmaktan yana umudu kalmadığı için izole hayatlar sürdüren mariana ve martin'i çok sevdim. sevgi objeleri olarak martin'in ayrıldığı sevgilisinden kalan köpeği, mariana'nın ise evine getirdiği vitrin mankenini seçmesine de bayıldım. sade ama dışarıdakilerden farklı hayatları nedeniyle yalnızlığa yazgılı iki insanın birbirini bulmasını konu edinen filmler kategorisinin kırkpınar ağası oldu bu film benim için. --- spoiler ---''ne zaman birbirlerini bulacaklar?'' diye film boyu kendimizi yedik. havuzda karşılaştılar, sokakta karşılaştılar, aynı durakta beklediler, birbirlerini tanımadan chat yaptılar, aynı dükkandan alışveriş* yaptılar, ama bir türlü tanışamadılar. ta ki, mariana evinin penceresinden bakıp, aşağıdaki kaldırımda martin'i köpeğiyle görene dek... tam aşağı koşacakken bir daha baktı kaldırıma, sonra deli gibi koşmaya başladı, hatta ölesiye korktuğu halde asansöre bile bindi. bir an önce o adamın yanında olmak istiyordu, çünkü adamın üzerinde kırmızı beyaz çizgili bir sweat shirt vardı. tıpkı çocukluğundan beri en sevdiği kitap olan donde esta wally? (wally nerede?) nin kahramanı gibi. kitabın her sayfasında wally farklı bir kalabalığın içindeydi ve okuyucunun onu bulması gerekiyordu. mariana her bulmacayı defalarca çözmüştü, ama yıllardır baksa da, sadece bir tanesinin içinde wally'yi bir türlü görememişti. ama bu kez kalabalığın içinde onu bir bakışta bulmuştu, hem de gerçekten. --- spoiler ---sevgili gustavo taretto, verdiğin tat bütün yıl ağzımdan silinmeyecek gibi. gönülden teşekkür ederim.
(calmind - 7 Nisan 2012 19:11)
film bitti derken kayıp giden cast yazıları sonrasında kısa bir video belirir bonus track niyetine.--- spoiler ---http://www.youtube.com/watch?v=cxqhrbryciu--- spoiler ---
(winsome - 23 Nisan 2012 00:46)
filmin ilk on dakikasinin gelismekte olan ulkelerin metropollerinde yasanan sehirlesmenin ustaca anlatimi izlemeye degerdir. filmin ileryen sahneleri uyutsa da farkli anlatimi hatrina izlenmeli.
(leda moira - 25 Mayıs 2012 08:14)
son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri. anlatım dili ve tarzı fena halde alain de botton romanlarını çağrıştırdı bana. *
(2superfilm1den - 7 Haziran 2012 23:32)
"yalnızlık" ya da "true love will find you in the end" temalı her biri birbirinin replikası olan filmlerden sonra özgünlüğü ile büyük hazinedir kanımca. yönetmenden hem görsel hem de edebi yetenek taşmış da taşmış. replikler öylesine güzel ki acaba eser uyarlaması mı diye baktım. mariana ile kurduğum güçlü özdeşleşmeyi ise daha önce hangi karakterle kurmuştum hatırlamıyorum. aynı şemsiye altına girebilecek binlerce filmin içinden, anlatımıyla, "buradayım" diyebilen bir film. işte ben "true love will find you in the end" safsatasına böyle filmler sayesinde inanmaya devam ediyorum.
(odetojoy - 5 Temmuz 2012 21:01)
güzel film. bazı meselelerin nasıl da evrensel olduğunu hatırlatıyor. 21. yy'da en büyük sıkıntısının gelen kutusunun boş olması gibi! tabii ki daha fazlası. aşkı aramak ya da onun seni bulması; bulmaktan önce, bulurken çekilen sıkıntılar... sonra onları keyifle anmak.
(disconnectus erectus - 25 Temmuz 2012 23:40)
modern insanın apartmanlara hapsolmuş hayatında sahip olduğu modern fobileri, üzüntüleri iki karakter üzerinden anlatan bağımsız film. bu iki kişi tanışacak diye beklerken onları daha yakından tanıyorsun, birbirleri hakkında ne hissedeceklerine dair kanaat oluşturuyorsun kendince.son zamanlarda nereye gitsem çevreye ve binalara göz gezdirip çarpık kentleşme olmasa istanbul'un çok çok daha güzel olabileceğini düşünüyorum. bu kafayla izlediğim şu filmin girişinde dakikalarca bu konudan bahsedilmesi piyango oldu diyebilirim. belki o yüzden çok beğendim. belki de hepsi hikaye, buenos aires'te geçmesi bile yeter.
(savatage7 - 2 Ocak 2013 11:32)
ayakkabı kutusuna benzetilen evlerde yaşayan, kısıtlı sosyal hayatı olan çoğunlukla günümüzdeki insan topluluğunun çoğunluğunu yansıtan, yaşadığınız hayatı sorgulamanızı sağlayan filmler gibi bir film ama aynı zamanda tüm bu modern dünya yalnızlığını anlatan diğer filmlerin hiç birine birazcık bile benzemeyen, en güzel yanlarının belki de en dikkat edilmeyecek noktalarda küçük ayrıntılarda gizlendiği, bu ayrıntılarla belki de kimsenin hoşuna gitmeyecek ama verilmek istenen mesajın verildiği, karakterlerin sadece bireyi değil onlar gibi yaşayan milyonlarca insanın hikayesini anlattığı gerçek bir film.--- spoiler ---filmin konusunu, neyi anlattığını zamanla unutabilirim ama bir sahnesi aklıma kazındı: küçük bir balkonda bisikletini sürmeye çalışıp, iki pedal ileri iki pedal geri çeviren çocuğun balkon demirleriyle sınırlandırılmış oyun alanı içindeki çaresiz hali. kimine göre dünyada bu kadar acınacak hal varken buna mı takılır insan denilebilir ama o çocuğun balkon demirine çarpıp pedalı geri çevirmek zorunda kalması herkeste farklı derin duygular uyandırabilecek güçte bir sahne, sadece bunun için bile izlenir.--- spoiler ---
(acemmi - 21 Nisan 2013 16:40)
apayrı filmdir, şöyle ki romantik dramalar günümüzde popüler oldukça bu kategoriden başarılı yapımların çıkması ilginç bi' şekilde azalıyor. neyse ki ben başarılı olandan bahsedicem. medianeras, yalnızlığın dayanılmaz baskısına tokat niteliğinde bi' film, mutluluğa "donde esta?" diyen yaşamların birbiriyle tesadüf ıskalaşmalarını ve bunu yaparken bize istanbul havası veren buenos ares'in çarpık kentleşmesini, kapitalizmi ve sanal dünyayı kendi kendine eleştiren tatlı iki karakterin yalnız dünyasına sokuyor bu film ve biz o dünyada hiç mi hiç yalnızlık çekmiyoruz. mariana ve martin'den herkesin kendince bi'şeyler bulması kaçınılamaz zaten. kurgusunu güzel bi' şekilde "donde esta wally?"nin üzerinden götüren film, marina'nın yıllardır bulamadığı wally'yi gerçek hayatta da araması ve birbirini kovalayan tesadüflerin bir yandan son bulmasını diğer yandan da sürüp gitmesini istetiyor insana. bunun üzerine başarılı müzik ve onun yanındaki woody allen ve bill murray'li groundhog day referanslarıyla bu film, bağımsız filmlerin gözden kaçırılmaması gerektiğini gözümüze gözümüze sokuyor.filmin süpertatlı karakterlerinden bahsetmek gerekirse biraz "spoiler alert!" ibaresi kullanmak lazım. bu yüzden aşağısı spoiler efendim.>>>spoiler alert!<<<marina ve martin'in zekice işlenmiş karakteristik özellikleri var her şeyden önce. ve bunun en güzel kanıtı, karakterlerin kendi kendilerine yaptıkları dialoglar. marina'nın "hayatım bir oyun olsaydı, beş kare geri gitmek zorunda kalırdırm" ve martin'in "bir anda hem uçma yeteneğimi hem de sevdiğim kadını kaybetmiştim" monologları tatlı değil de ne! hele ki marina'nın şehirdeki kabloları gözler önüne sererek "bu kablolardan ne zaman kurtulacağız?" diye başlayan sözleri tebessüm sebebiydi. öte yandan yalnız dünyasında depresyonun dibindeyken piercing gibi küçük şeylerle kendini mutlu etmesini bilen ve hayatına girmeye çalışan erkeklere taviz vermemesi, onun aslında ne kadar güçlü bir kadın olduğunun ispatı. ve bütün özellikleriyle adeta yansımamı izler gibi olduğum martin'in nerd halleri, light saber dansları ve o yıllardır açılmamış astroboy figürünü çocuklar gibi heyecanla açması... bu adamı en iyi ben anlarım. hatta marina'yı tanımadan ona netten numarasını verdiği anda elektirklerin gitmesine verilen tepki hilarious denen şey! işte bu iki karakterin birbirine kavuşma sahnesi, dünyanın en güzel kavuşma sahnesi! marina'nın nihayet wally'sini bulması, onun yıllar süren arayışının mükemmel bi' finali.ben her iki karakteri de çok sevdim ama sanırım martin'in bana çok benzemesinden olucak ki marina'ya daha bi' bayıldım. onun vitrin mankenleriyle olan yalnızlık savaşı ve mankenlerden birinin yüzüne "günün n'asıl geçti?" yazarak kendisiyle dalga geçmesi onun yanaklarını sıkma sebebi. ayrıca şunu da söylemeliyim ki marina'nın geçinmek için yaptığı işi dünyanın en tatlı mesleği ilan ediyorum!>>>spoiler alert!<<<son olarak, böylesine başarılı bi' debutla bizi karşılayan yönetmen gustavo taretto mutlaka takibe alınmalı ve medianeras'la aynı ismi taşıyan kısa filmi de izlenmediyse izlenmeli. öte yandan baş roller pilar lópez de ayala ve javier drolas da alkışlanmalı yönetmenle beraber onlar da takibimizden nasiplerini almalılar.
(lynch lynch - 13 Mayıs 2013 22:09)
--- spoiler ---''...uzun bir binanın yanında kısa bir bina, orantılının yanında orantısız,fransız tarzının yanında ise tarz yoksunu bir bina.bu çarpıklık muhtemelen mukemmel bir şekilde bizi temsil etmekte,estetik ve ahlaki çarpıklıklarımızı...''ve..."kimi aradığımı biliyorken onu bulamıyorsam, kimi aradığımı bilmeden onu nasıl bulacağım?"--- spoiler ---
(bebegim - 12 Ağustos 2013 00:48)
internet arkadaşlıkları üzerine tespiti oldukça başarılı olan film.--- spoiler ---"bu buluşmalar mcdonalds menüleri gibi. fotoğrafta daha büyük ve daha lezzetli görünüyorlar. her ne zaman biriyle buluşsam, big mac'te yaşadığım aldatmacanın aynısını yaşıyorum."--- spoiler ---
(shezo - 30 Eylül 2013 15:40)
buenos aires'in çarpık şehir planlaması kadrajı doldururken esas oğlan şunları söylüyor:--- spoiler ---hiçbir mantığı olmayan bu binalar kötü planlamanın eseri. tıpkı hayatlarımız gibi. nasıl yaşamak istediğimize dair hiçbir fikrimiz yok.ve şunu:nehre sırtını dönen bir şehirden ne beklenebilir ki? ayrılıkların, boşanmaların, aile içi şiddetin, kablolu kanal sayısındaki patlamanın, iletişim eksikliğinin, umursamazlığın, uyuşukluğun, depresyonun, intiharların, nevrozların, panik atakların, obezitenin, gerginliğin, güvensizliğin, melankolinin, stres ve hareketsiz yaşam tarzının mimar ve mühendislerin suçu olduğundan adım gibi eminim.--- spoiler ---diyerek, cümle mimar ve mühendise bühtan ediyor... kim bilir, belki de doğru söylüyor. modern zaman insanının estetik ve ahlâki çarpıklıklarını gayet isabetli tespitlerle faş ediyor. nihayetinde her güzel şey gibi bu güzelim film de hitam buluyor.
(endemik insan - 3 Aralık 2013 02:31)
--- spoilerimsi ---arjantin'de de gençlerin sik gibi bir yaşam sürdüğünü göstermesi açısından bir nebze içimi rahatlatmış film. birçoğumuz hayatını anlatması açısından tereciye tere satma modunda gelebilir ilk başta ama özellikle hikaye arası geçişlerde şehir mimarisi ve insan hayatı arasında kurduğu benzerlikler, güzel fotoğraflar, güzel müziklerle derdini şık bir şekilde anlatmış filmler arasına koyabiliriz. filmin sonuna doğru tanışamayacaklar gibi hissetmiştim, o şekilde bitse belki benim için biraz daha akılda kalan bir film olabilirdi.son olarak yanlış görmediysem ikisi de macbookuyla chat yaparken, elektrik kesilince bilgisayarların kapanması olmamış gibi. chat yapan gençlerin sıkıntılarına da selam çakalım demek istemişler de macbooklarla değil celeronlarla yaşandı o dramlar.--- spoiler ---
(paez - 2 Mart 2014 23:54)
erkek basrol oyuncusunu fazlasiyla ron livingston'a benzettigim ve son yillarda izledigim en guzel film.o kadar guzel ki anlatmak yetmez,izlemeniz lazim.umutsuz,depresif,hayata karsi arayisini yitirmis insanlarin izlemezse eksik kalacagi turden.muzikleri de cok basarili.ozellikle en guzel sahnelerinden birinde true love will find you in the end calmalari insana ''iyi ki izliyorum su filmi'' dedirten cinsten.izleyin,izletin.sonra da gelip bana tesekkur edin.
(begumcenk - 16 Nisan 2014 10:37)
oturduğu binaların duvarları arasında sıkışıp kalmış, kaçışı internette arayan, metropol insanları anlatan film. bir nevi belgeselvari bir filmdir, sıkça anlatıcı kullanması, filmin girişindeki kullanılan genel planlar ve verilen onca bilgi, bende böyle bir algı oluşturmuştur. film kısacası mimari çarpıklıkların, insan ilişkilerindeki çarpıklıklara neden olduğunu, insanların duvarlar arasında yalnızlaştığını anlatmaktadır. metropolde, şehir merkezinde yaşayan insanlar, filmde kesinlikle kendinden iz bulacaktır.
(bir filmdir hayallere yon veren - 16 Nisan 2014 10:59)
sarıp sarmalanması gereken film. sıcacık, samimi.
(kaymaktutmayansicaksut - 4 Temmuz 2014 23:17)
kendince bir lezzeti olduğu halde, herkes tarafından kolayca pişirilebildiği için fazla önemsenmeyen yemekler gibi romantik komedi de çok tüketilen ama üzerinde durulmayan bir tür. oysa yalnızlığımızın, kendimizi arayışımızın, tüketmeden var olamayacağımızı düşünmemizin en kolay gösterilebileceği filmlerin de romantik komedi olacağını düşünüyorum.film buenos aires'de geçiyor. her hangi bir başka bir şehirde geçseydi sanırım sadece mimari ile ilgili ifadeler farklı olurdu, yoksa yalnızlık ve yaşananların çoğu sabit kalırdı. güney amerika'daki bir olayın istanbul'da yaşanabilir olacağını bilmek de globalleşmenin en romantik hali sanırım, ekonomik kriz, yalnızlık kötü şehirleşme de cabası. tek fark bu film bizde çekilseydi, başrolde bergüzar korel ya da belçim bilgin olurdu ki mimar kızımız o güzelliğine rağmen çalıştığı büroda son derece başarılı ve tüm erkekler tarafından istendiği halde yalnızlığı seçmiş olurdu, mastürbasyon sahnesi de çekilmezdi. --- spoiler ---filmde her şey bizim hayatlarımızda da olduğu gibi son derece basit ama yine bizim tarafımızdan komplike hale getirilmiş durumdaki gibi. `javier drolas`'in canlandırdığı web tasarımcısı martin, ekşi sözlükteki pek çok adama benzeyen naif, kendince bir düzene sahip, hayatına birini almayı ancak karşısındaki isterse becerebilen, yakışıklı olduğunun bile farkında olmayan, kuruntulu bir tip. hepimizin olduğu gibi onun da zamanının çoğu bilgisayar başında geçiyor. pilar lópez de ayala ise çok güzel bir kadın, mariana da onun kadar güzel bir karakter. 4 yıllık ilişkisinden sıkıldığını fark edip bir anda sonlandırabilecek ve tüm fotoğraflarını bir anda çöp kutusuna atacak kadar da kararlı. ikisi de duygusallıktan önce hızla cinselliğe giden ilişkilerinde aradıklarını bulamıyorlar, birbirlerine çok yakın oldukları halde birbirleri ile temas edemiyorlar. aynı havuzda yüzüyorlar, aynı olaylara şahit oluyorlar ama bu kalabalık ve sorun yumağı içinde fark edemiyorlar.her şey o kadar üzüntülü ve kırıkken çok samimi ve sevimli anlatılıyor ve en yakışan son ile bitiyor. youtube'a yüklenen sahne de cabası. --- spoiler ---tüm umutsuzluğuna rağmen, içim ısındı.
(qfwfq - 18 Aralık 2014 08:27)
çok uzun zamandır film izlemeyen bünyeme yeniden sinema aşkı aşılamış filmdir. ben genelde bir filmden sadece bir cümle çıkarsam kardır mantığında bir insanım ki bir çok filmden bir cümle bile kalmıyor insana. bu filmse her cümlesi 12den vurdu beni. çok gerçek, çok isabetli. tam bir ayna.ve yazık bize.
(tly13 - 28 Eylül 2014 23:55)
Yorum Kaynak Link : medianeras