Puppet on a Chain (~ Esrar yuvasi) ' Filminin Konusu : Puppet on a Chain is a movie starring Sven-Bertil Taube, Barbara Parkins, and Alexander Knox. Following a triple professional hit a U.S. agent arrives in Amsterdam to investigate a heroin smuggling ring. He finds a city rife with...
School for Scoundrels(1960)(7,5-2748)
Breakheart Pass(1975)(6,8-5798)
Fear Is the Key(1972)(6,3-1135)
The Satan Bug(1965)(6,2-1965)
When Eight Bells Toll(1971)(6,0-1654)
Bear Island(1979)(5,9-1844)
işbu entiri testere filmini izleyip de girilmiştir. şaşı bakılırsa spoiler içerir.şahsıma ait bir hayat teorisinin başlığıdır.hayatının kıymetini geç anlamış iyi ahlaklı testereli katilimiz, dünya adında bir düzenek kurar ve kurbanların kafalarının içlerine dünyadan kurtulabilmeleri için birer beyin yerleştirir. eğer ortalama 60 yıl olan süreler dolar ve kurbanlar beyni doğru kullanamazlarsa sonunda ölürler. yani hayat bir oyundur.buraya kadar şahane;lakin beyni nasıl kullanıp da ölmeyeceğimizi daha tam çözemediğim için ölümsüzlüğün sırrını daha sonraki entirilerimde bizzat açıklayacağım.
(el desmandado - 2 Aralık 2006 00:47)
(bkz: hayat zaten bir oyun)
(oz orion - 31 Mart 2002 03:06)
(bkz: mudur mudur mudur)
(purplehaze - 12 Nisan 2002 12:46)
hayat bir oyundur. kuralları değişir. oyuncuları değişir. çok güzeldir, vazgeçemezsin. çok zalimdir, çok acımasızdır, sevmeyebilirsin. yine de kalırsın oyunda, oyuna alıştıkça kendine yazdığın karakteri beğenirsin. o üstüne oturur derin gibi. çıkartamazsın.hayatının oyunu, hayatın sana kendisini oyun gibi hissettirmesidir. çünkü oyun sensindir hayatın elinde. o seni oynar, seninle oynar, yine de hep sen yenilirsin.
(mylia - 13 Nisan 2002 20:50)
kazananın sadece hayat olduğu bir oyundur. domino taşları vardır hani. oyunun kurallarına göre dizeriz. hayatın, bizim dışımızdakiler tarafından önceden, belirlenmiş kurallarına uyarak takip ederiz bu oyunu. bize biçilen hamle sırası geldikçe koyarız taşları birer birer, sabırla bekleriz ortaya çıkacak şaheseri. bir yandan da hevesleniriz birinci olmaya, özeniriz elimizdeki taşları herkesten önce bitirmeye. oyunculardan biri elindeki bütün taşları bitirdiğinde "domino" der ve oyunu kazanmış olur hani, işte o oyuncu biz olalım isteriz. diğer oyunculara ellerinde kalan taşların toplam sayı değeri kadar ceza puanı yazılır hani, o diğer oyuncu olma düşüncesi içimizi burkar. devam ederiz, oyunu takip etmeye, sıramızı beklemeye, taşlarımızı dizmeye. devam ederiz hayatı birincilikle kazanmaya çalışmaya.taşlar bir gün biter elbet. o bir gün seneler de sürebilir, dakikalar da, ama bir gün biter. diyelim ki oyunu birincilikle bitirdik, peki ya şimdi? bakarız elde avuçta hiçbir şey kalmamış. ne var ne yok koymuşuz ortaya, bize ait olan ne varsa. sözde hayatımızı kurmak için, sana biçilen hayatı yapılandırmak için, seni sen yapan ne varsa ortada. sana ait değil, senden değil ortadaki taşlar artık. gözden de elden de çıkmış, herkesin olmuş, oyuna dahil olmuş herkesin. isteyen istediği gibi yağmalasın, çalsın diye. isteyen istemediği gibi alıp fırlatsın diye. oyuna başlarken hissedilen heyecanı arar gözlerimiz içimizde. o çocuksu tedirginliği bulmaya çalışır. hani bu sadece bir oyundu? der sessiz sessiz. hani eğlenmekti amaç? diye sorar. bağıramaz. oyunun büyüsüne kapılan herkes gibi, boş kalan ellerine bakıp, sessiz kalır. insan yine kandırılmıştır, yine masallarla avutulmuştur. kazanan hiçbir oyunda, hiçbir zaman oyuncular olmayacaktır aslında, kazanan durmadan hazırdan yiyen hayattır. senden aldıklarıyla, eksilttikleriyle büyüyen,ama hiç doymayan hayat.bundan sonra ya sessiz kalıp, öylece bakarsın senin olmayanlara artık. kabullenirsin, artık senin olmayan bu hayatı yaşamaya, sana biçilen aralıklarla nefes alıp vermeye ya da…ya da oturup ortadaki tüm taşları, hayatın çaldığı tüm taşları, sırasını bozmadan dikey olarak yanyana dizmeye başlarsın, sakin sakin. hepsini dizdiğinde, tepeden bakınca kocaman bir “hayat” kelimesi çıkar ortaya, şaşırmazsın. hayattan beklediğin de budur ya. kandırarak herkesten topladıklarıyla hayat kendini inşa ettirmiştir. son kez bakarsın hayata, başka hayatlar arasındaki kendi sözde hayatına. küçük bir parmak hareketiyle devirirsin ilk taşı, düşünmezsin, ertelemezsin. devirdiğin bu ilk taş, ikinci taşı devirir, ikinci üçüncüye yüklenir...taşlar devrilir, taşlar birbirini yıkar. büyüleyici bir sahne, hipnotize eder insanı. ve insan uzun zaman sonra ilk kez gülümser, ortadaki amaçsız, anlamsız yıkıntıya bakarken. hayattan kendince öcünü almıştır. o da hayattan çalmıştır hem de ondan hiç taş çalmadan. insan hayatın anlamını çaldığını düşünerek, kendi yaptığını yine kendi yerle bir ederek arkasını döner ve sadece gider. gittiğinin başka bir oyun olduğunu bile bile gider.hayat ise, yıkıntısının üzerine üşüşen yeni oyuncularla devam eder. gözleri parlayan, heyecanlı yepyeni oyuncular ile. ceplerine büyük bir hevesle doldururlar ortada öylece duran taşları. oyuna hazır, talimatları beklemeye başlarlar. hayatın anlamını keşfetmeye hazır, beklerler...ve oyun!
(dolls - 3 Şubat 2012 18:50)
(bkz: oyunlarla yasayanlar)
(osric - 12 Temmuz 2001 13:00)
bir yanılgıdan ibaret olan artık klasikleşmiş görüş.hayat bir oyun değildir, roller belirlenmez, başrol oyuncusu yoktur, bir tiyatroya benzemez, dallara ayrılmaz -trajedi, vodvil ya da müzikal gibi. nerde biteceği sürprizdir biraz. çoğunlukla bitiş zamanına karar verilmez. bağımlılık yaratır, kopmak zordur. bölümlere ayrılmamıştır. sahne aralarında ışık kararmaz. kişi tek başına tiradlar atmaz topluluklara karşı. replikler doğaçlama çıkar, ezberi yoktur. kimse eşit değildir. ve asla mutlu sonla bitmez. provası da yoktur; çünkü hayat bir oyun değildir.
(pembedeolsaguvenilmezpanterlere - 8 Aralık 2004 16:42)
hayatın cok da ciddiye alınmaması gerektigini göze sokarak değil de içine oyun katarak yumuşatan fikir cümlesidir."bir şekilde bir yerlerde hazır yüklenmiş buluverirsiniz oyunu, birileri sizin için yüklemiştir, seçme şansınız olmadan..bilmem kaç tane level-ı vardır *..-"bu anne, bu baba" derler, -"bu da kardeş", -"bu huzurlu yuvan", -"her şeyi biz senin yerine düşündük, senin için hazırladık, sana da aslında başlangıç için pek bir şey bırakmadık yapılacak, ama sen şimdi biraz emekle, altını pislet, hastalan, ateşlen, biz sana bakalım, sonra zaten beklentilerimiz olacak senden, bakma böyle durduğumuza asla mutlu edemeyeceksin bizi..-"şimdilik bu kadar, hadi başla" bakalım..-"emekle ve biz sana agu gugu yapalım..!"ne olduğunu anlamadan, neler olabileceğini kestiremeden başlarsınız oyuna..biz buna şimdilerde çocuk masumiyeti ve saflığı diyoruz..başlarda "o ne?", "bu ne?" , "bu kim?", sen kimsin?", bıkmadan usanılmadan bir daha bir daha bir daha.. "ama neden?"..belki çocuk bünyesindeki oyuna tam olarak hakim olma iç güdüsü, oyunu hatasız oynama, cisimleri ve insanları karıştırmama, yerleri ve konumları doğru öğrenme çabası..taa o zamanlardan bünyeye şırınga edilen mükemmeliyetçilik belki de..oyunun her girilen odası hazırdır önceden, -"bak bu okulun", -"bunlar arkadaşların", -"bu üzmemen, sözünü dinlemen, her zaman gözbebeği olman gereken öğretmenin" ,-"ve asla unutma bu oyunda en az kullanman gereken şey silgi!, kullandıkça puan kaybedeceksin ve kaybettiğin puanları yeniden kazanmak için kendinden vereceksin..",-"bak yavaş yavaş anlamaya başlıyorsun, bizi asla mutlu edemeyeceksin..!"hızla ve başarıyla atlanan level aralarında da durup övgü, ödül ya da sadece bir "aferin" beklemek hakkı da yoktur bu oyunda, her zaman sıfır kilometre sizi bekleyen ve direncinize göre yeniden modifiye edilmiş dayanma noktanıza endeksli yepyeni bir level daha vardır.." o da bitsin, bakarız.."lar birde..şımarmak lüksü de yoktur bu oyunda, hatta hiç yüklenmemiştir, gizli köşelerde, kaçak oynanan kardeş oyunlar da tesadüf edersiniz kendisine, anlam veremediğiniz için korkar kaçarsınız, diğer çocukların neden arkanızdan o denli güldüklerini uzunca bir süre hiç anlayamadan kendi sırça fanusunuzda oynamaya devam edersiniz..inisiyatifiniz dışında iki tel saçınıza takılan kocaman fiyonkla başlayan bu oyunun kuralları arasında her zaman dik durmak, her zaman, her koşulda güçlü olmak, gülmek, gülümsemek, bunları etrafa yansıtmak, oyuna layık olmak, nankörlük etmemek, ağlamamak, vaktinde yatıp, vaktinden önce kalkmak, en az üç dil bilmek ve mutlaka bir enstüruman çalmak da vardır. ve bunlar için gerekli olan tüm enerji, level başlarında size tahsis edilen minik sağlık çantalarından karşılanabilmektedir. gereksiz kullanımlarda da evet evet doğru tahmin, kendinizden verip, yine puan kaybedeceksiniz.akıl ermeye başladıktan sonraki tüm level-larda bir de gizli düşmanınız olacak, hiç bir zaman alt etmeyi başaramayacağınız..vicdan..nereye gitseniz, neyi eksik bırakmaya ya da ne zaman sadece oyunun korunmuş bölgelerine * * * kaçmaya kalksanız peşinizden gelecek..ve sizi save etme şansınız olmayan bu oyunun, içinde bulunduğunuz level-ının en başına götürüp cezalandıracak..en iyi okulların, en iyi bölümleri, en iyi hocaları bekleyecek sizi bir diğer level-da, bir diğerinde de kurulu hazır masanız ve bu yüzden sizin hiç kendinize ait bir başarınız olamayacak..artık gayet iyi biliyorsunuz asla mutlu edemeyeceksiniz onları, asla tatmin olmayacak bu oyun, hep eksik kalacaksınız..bir gün oyuna bir virüs bulaşacak, oyun kurgusunda adı virüs, sizin içinse adı o olacak..öbür yarınız, ruh eşiniz, level-ların geri kalan kısmı, tüm eksik parçanız, yani siz.. onsuz geçilmiş level-ları level dan saymayacaksınız ama onlu level-ı da atlamayı hiç bir zaman başaramayacaksınız..izin vermeyecek oyun, formata aykırı o-nuza..hep tuzaklar kuracak attığınız, atmak istediğiniz adımlara..ve artık kurgusunu, her santimetrekaresini ezbere bildiğiniz, sizi asla yanıltmayan, şaşırtmayan bu doyumsuz oyunda, canlı kalan son parçanızı * ona verip,, ilk belki de son kez mızıkçılık yapacaksınız, "oynamıyorum.." diyeceksiniz..*”
(ciottolo - 28 Aralık 2004 16:02)
x:mumkunse bu oyunda kenardakı agac olabılır mıyım?y:dıkkat et de meyvelı bı agac olma...
(ipaq - 28 Aralık 2004 17:20)
hayatın ciddiye alınmaması gerektiğini belirten ifade.hayatın da, her oyunda olduğu gibi kazananları, kaybedenleri, seyircileri, şakşakçıları, dışta kalanları, oyuna alınmayanları, favori oyuncuları,mızıkçıları, hile yapanları vardır.
(yalniz bir opera - 30 Aralık 2004 16:27)
Yorum Kaynak Link : hayat bir oyundur