"kaderden kaçılmaz kardeşim" temalı 2006 yapımı başarılı bir film. bu filmde de falcı; fal unsurunun müdahil olduğu filmlerdeki gibi görmekten, söylemekten çekindiği hatta korktuğu bir titre ve kendine gel seansı yaşamakta, guy pearce'ın ne oldu yahu sorusuna cevap bile verememektedir. pearce ilk başta pazarlamacı olması nedeniyle "evet adamım heyy iyi numaraydı ben de inandırıcı olmak için böyle şeyler yaparım" triplerine girse de, sonradan gerçekleşen birkaç olay, pearce'ın fellik fellik bu falcıyı aramasına neden olur. ilk kar yağışından sonraki karşılaşacağı tehlikeyi öğrenir. bir süre uzaklaşır herkesten, kaçar... fakat bakar ki çevresindeki herkes uzaklaşmış ve korkusuyla yalnız kalmıştır, gerçeklerle yüzleşmenin daha doğru olacağını anlar... iyi bir filmdir, özellikle telefon konuşmalarındaki gerginlik izleyiciye çok başarılı hissettirilebilmiştir. sonunu daha çarpıcı, daha vurucu ve belki de trajik beklemiştim ama fazla beklenti beni yıktı.

(hadrianapolis - 9 Aralık 2007 18:39)

ilginç ve aşırı derecede kaderci bir film. takım elbise + uzun saç karizmasının ve piper perabo'nin damgasını vurduğu sahnelere sahip. ağır ilerleyen filmlerden hoşlananler için başarılı bir seyirlik denebilir.

ayrıca gamze özçelik ve bu filmdeki haliyle piper perabo arasındaki 5 farkı bulana yönetmenle akşam yemeği hediye ediliyormuş.

edit: başroldeki bağyanı imdb'ye göz atana kadar franka potente sanmaktaydım.

(danquel - 22 Aralık 2007 21:16)

kader oyunu içinde şekillenen dengeleri değişik bir üslupla anlatmaya çalışan, bunu yaparken her türlü göz boyamadan uzak duran, ilginç bir film. pek beğendim.

(jelly experiment - 16 Şubat 2008 17:32)

--- spoiler ---

fal, falcı, kehanet ve “herkes kaderinin çizdiği yolda ilerler” ya da “kaderimizi kendimiz yazarız” gibi konuların filmlerde işlenmesinden ölesiye sıkılan birisinin (ben) bile beğenebileceği bir film. konu biraz yavan olmasına rağmen yönetmen ve oyuncuların iyi performansları sayesinde kendini izletiyor. j.k. simmons’ın her rolü hakkını vererek oynayabileceğinin kanıtı gibi. gerçi mütemadiyen gevezelik yapan çatlak gazete müdürü, şerefsiz nazi piçi gibi ekstrem rollerden sonra az konuşan gizemli falcı kendisi için çocuk oyuncağı olmuştur. sayın william fitchner da diyaloglarıyla filmdeki mizahi öğeleri teşkil etmekte. aralara kısa menzilli flash forwardlar serpiştirilmiş. ayrıca sıkça rastladığımız son sahneyi gösterip, filmi gösterip sonra yeniden son sahneyi gösterme ekolünün de temsil edildiğini belirtir iyi seyirler dilerim.

--- spoiler ---

(jvvd - 10 Ocak 2010 03:22)

guzel muzikler, guzel goruntuler, olumlu bir film. abartirsak eger gereksiz kaygilarin etkileri uzerine bir belgesel bile sayilabilir.

--- asiri spoiler ---

filmin tum icerigini, verdigi ya da vermek istedigi mesajlari bir kenara birakirsak eger sadece ve sadece filmin basinda asil elemanin karsisina cikan falci klisesi ile dalga gecen bir yapit olarak gormek bile insani mutlu ediyor. bir baska numunesi icin (bkz: clay pigeons)

--- asiri spoiler ---

bunlarin yani sira sanki bir miktar herkes biraz kaciktir isimli kitabi hatirlatiyor.

(kuzen - 29 Nisan 2010 20:16)

inanılmaz derecede güzel bir emancipator şarkısı, böyle karlı bir kış sabahı kalkıp camın arkasından dışarıyı izlerken dinlenmesi gerek tam etkisini verebilmesi için aslında.

http://www.youtube.com/watch?v=2w7brjoeiwk

(teke tekte gel - 19 Nisan 2011 08:26)

insanın içine bir acı bırakıp giden ya da orada olanı kısım kısım depreştiren clint mansell bestesi. kenara köşeye bıraktığım ne varsa toplayıp üstüme yığıyor şu an, anlatamam. insan kendine bu işkenceyi niye yapar bilemem ama sürekli dinlemek geliyor içime. dinlemek ve ağlamak.

(dilmacevirmen - 6 Haziran 2011 03:48)

başka hiçbir sesin kendini duyuramayacağı şekilde dinleyip dünyayı izleyin. şehri, ağaçları, yaklaşan arabanın önünden son anda havalanan serçeleri, sabaha-karşı-istiklal-caddesi sessizliğini. dünyanın tek eksiğinin bu müzik olduğunu fark edeceksiniz. kışın kar, sabah güneş, trafikte korna yerine first snow çalsa dünya daha güzel olurdu.

(bkz: tecrübeyle sabit)

(cozuk dusunurluk - 6 Haziran 2011 04:07)

aynı zamanda bir northern exposure bölümü.

(meth - 6 Ağustos 2011 22:37)

"the fountain"ın clint mansell imzalı soundtrack'lerinden biri. en az fon olduğu kareler kadar hüzünlü melodilere sahip.

(martin jacques mystere - 26 Ekim 2011 20:18)

bu sabah uyandığımda kar yağışını görür görmez aklıma gelen ilk şarkı. o güzel kar yağışında, sisin içerisinde boğaziçi köprüsünden geçerken dinlemek ömrüm boyunca unutmayacağım zamanlardan birisi olacak. teşekkürler clint mansell.

special thanks goes to; izzi & tommy creo

(washe - 30 Ocak 2012 22:40)

mükemmel emancipator şarkısı.

(animatronic - 20 Aralık 2012 10:31)

the fountain'nin clint mansell imzalı soundtrack'i. filmin hayalkırıklığı olmayan tek yanı.

dinlediğimde kırmızı ve lacivert neon ışıklarıyla aydınlatılmış kar yağan bir sokak tasviri geliyor direk gözümün önüne. ayrıca parçanın dinlediğiniz 3.08 dakika boyunca anlamsız anlamsız etrafa baktırma gibi bir olayıda söz konusu. nasıl ölcem bilmiyorum ama ölürken arkaplanda bu şarkının çalmasını isterdim. en boktan ölüme bile bi anlam katar.

(defy - 16 Ağustos 2013 03:42)

sözleri^* acıtır.

everything that’s alive grows from a tiny seed.
you know the little tomato seeds you and nancy planted in your garden,
and how they grew into nice, red tomatoes?

yeah.

look dad!

well like this.

daddy!

remember how i told you the hen lays an egg?

when the baby grows up to be an old man, and dies,
they bury his body in the ground.
but his soul goes to heaven.

now look here!

aww i'm bundled,
i got on like two jackes on,
two pair of pants,
about three socks,
a hat.
i need a mask, too, it's cold.
real cold.

(kirmizi noktali kiz - 30 Ekim 2013 22:41)

"kedilerim, tam da onlar bunu yapsın diye bıraktığım sakallarıma kafalarını zorla sürte sürte çenemi iyiden iyiye acıtmaya başlamış halde, ayak ayak üstüne atıp oturmuş iken ilk kez dinlediğim; looptan çıkaramadığım, cümle kuramaz olmuşum yine de paylaşmak istediğim, rüya gibi, hani kar dediğin sihirli bi şeydir ya, ilk düşen kar gibi baş döndüren; başı dönmese belki de düşmeyecek ilk kar gibi başı dönmüş gibi.. cümle-kuramaz kıldığını söylemiş miydim?" emancipator şarkısı.

adam 87'liymiş. 2006'da; 19 yaşındayken daha; ilk albümünde yapmış bunu. n'oluyor lan!? nasıl ak?!

ps: dinlemek isteyen yeşillendirsin.

(davsan - 5 Kasım 2013 00:23)

emancipator şarkısı olanının ooah remixi şiddetle tavsiye edilir.

(bkz: orijinalinden iyi olan remix'ler)

(homosarpiens - 1 Haziran 2015 09:16)