Süre                : 1 Saat 45 dakika
Çıkış Tarihi     : 29 Temmuz 1976 Perşembe, Yapım Yılı : 1976
Türü                : Drama,Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Haworth Productions , Martin Poll-Lewis John Carlino Production , Sailor Company
Yönetmen       : Lewis John Carlino (IMDB)
Senarist          : Yukio Mishima (IMDB)(ekşi),Lewis John Carlino (IMDB)
Oyuncular      : Sarah Miles (IMDB)(ekşi), Kris Kristofferson (IMDB), Jonathan Kahn (IMDB), Margo Cunningham (IMDB), Earl Rhodes (IMDB), Paul Tropea (IMDB), Gary Lock (IMDB), Stephen Black (IMDB), Peter Clapham (IMDB), Jennifer Tolman (IMDB)

The Sailor Who Fell from Grace with the Sea (~ Ahlaksizin Günü) ' Filminin Konusu :
The Sailor Who Fell from Grace with the Sea is a movie starring Sarah Miles, Kris Kristofferson, and Jonathan Kahn. After his father dies, a disturbed young boy plots to take revenge on the new man in his mother's life.





Facebook Yorumları
  • comment image

    yukio misima'nın 1963'te yayınlanmış romanı. 1976'da sinema filmi çekilmiş.

    giderek hızlanan temposuyla şahane bir clann zu şarkısıdır aynı zamanda:

    (police have been criticised over their tough handling of protests outside the world economic forum in melbourne.
    officers baton-charged the crowds, injuring up to 50 people, after being accused of taking too soft an approach at demonstrations yesterday …)

    (there, ah … richest people in the world. there are less than two thousand people, they're controlling six billion people on this planet.
    this planet belongs to all of us!)


    (arkturus - 2 Mayıs 2009 01:03)

  • comment image

    garip kitap. bir lord of the flies tınısı mevcut kimi yerlerinde. mişima'nın en süper eseri değilmiş lakin çok da fena değil hani...

    --- spoiler gibi gibi ---
    bir yavru kedi öldürme ve inceleme betimlemesi vardır ki, ne güzeldir o yahu. yani tabii ki kedicik öldürme gerçeğinin iğrençliği ve rahatsız ediciliği okuyanın kafasının arkasından bir yerlerden bir çemkirmede oluyor okurken ama mişima nasıl sanatsal,ilginç betimlemiş onu yahu, bir yandan da hayranlık duyuyor insan. aslında kitabın geneli böyle, sürekli bir zıt hisler uyandırmada okurda ve karakterlerinde ve doğal olarak tekrar dönüşümsel olarak okurda. gerek noboru'nun tutturmaya çalıştığı objektif olma ve bununla çelişen aslen merak/boyun eğme/ucundan oedipal hissiyatlara değinen hareketleri, fusako'nun ryuji'ye bakışının mal ile ayakları yere basan arasında kalması, ryuji'nin "denize açılıcam ulan bırakın beni, büyük adam olucam" ütopyası ve sonunda kendini ait hissettiği yerin kara olması falan... bir de hatta ve hatta ebeveynlerin romantik ve hayalci oluşlarına antipodal çocukların -hafiften çarpık olsa da- objektif ve realist olmaları... sankiyi aynayı okuyucuya çevirirmişcesine bir zıtlıklar bütünü mevcut kitap boyunca.
    --- spoiler gibi gibi ---


    (little red - 23 Kasım 2009 19:28)