Süre                : 2 Saat 51 dakika
Çıkış Tarihi     : 30 Nisan 1982 Cuma, Yapım Yılı : 1982
Türü                : Aksiyon,Komedi,Drama
Taglar             : kayıt oynatıcı,Sahte ölüm,şarkı,Miras,kamera
Ülke                : Hint
Yönetmen       : Prakash Mehra (IMDB)
Oyuncular      : Waheeda Rehman (IMDB)(ekşi), Shashi Kapoor (IMDB)(ekşi), Amitabh Bachchan (IMDB)(ekşi), Smita Patil (IMDB), Parveen Babi (IMDB), Om Prakash (IMDB), Ranjeet (IMDB)(ekşi), Satyendra Kapoor (IMDB), Ram P. Sethi (IMDB), Kamal Kapoor (IMDB), Chandrashekhar (IMDB), Ashalata Wabgaonkar (IMDB), Dev Kumar (IMDB), Harish Magon (IMDB), Nandita Thakur (IMDB), Viju Khote (IMDB), Suresh Oberoi (IMDB), Bob Christo (IMDB), Dinesh Hingoo (IMDB), Moolchand (IMDB), Rahul Singh (IMDB), Tun Tun (IMDB), Pahelwan (IMDB), Jennifer Stone (IMDB)

Namak Halaal ' Filminin Konusu :
Namak Halaal is a movie starring Waheeda Rehman, Shashi Kapoor, and Amitabh Bachchan. Brought up by his grandfather, Arjun Singh moves to the city in search of a new job and life. While in the city he meets Bhairon who helps him...


  • "-sex?-no thanks.-no, i mean male or female?-doesn't matter.."
  • "mutlaka yanlış anlaşılacak birşey barındırır bu cümlenin devamında gelen açıklama."
  • "anlaşılalama durumu..."
  • ""bir şeyi yanlış anladığımızda, sakladığımız arzularımızın da ipuçlarını veririz. bir şeyi yanlış anlamaktan ölesiye korkmamızın nedeni bu."emrah serbesafili filintalar"
  • "rezalet otesi bir film, zaman israfi, youtube a turk filmi yazinca cikti diye izledim, lanet olsun dedim, bu kadar mi kotu olabilir bir film..."




Facebook Yorumları
  • comment image

    çoğu zaman komik durumlar yaratır. nasıl mı?

    yüzmeyi yeni öğrenen evin kızı açılmak için annesinden can simidi istemektedir. annesi almayacağını söyleyince kız yüksek sesle ağlayarak:

    - simit istiyorummm simit istiyorum!!!!!!!!

    diye bağırmaktadır. kızın nidalarını duyan yan dairedeki hala yüreği acır ve bu işe bi çözüm bulmak ister. hala çarşıya gittiği zaman kıza fırından iki tane simit alarak

    hala : al kızım bak geçen bağırıyodun ya simit istiyorum diye...

    kız :?????????


    (keyiff - 1 Ağustos 2007 15:22)

  • comment image

    zamanın derinliklerinden bulduğum bir mailde bu duruma süper bir örnek vardı.

    k- "who's calling?"

    w- "watt."

    k- "what is your name, please?"

    w- "watt's my name."

    k- "that's what i asked you. what's your name?"

    w- "that's what i told you. watt's my name."

    a long pause, and then from watt,

    w- "is this james brown?"

    k- "no, this is knott."

    w- "please tell me your name."

    k- "will knott."

    w- why not?

    k- huh? what do you mean why not?

    w- yeah! why won't you tell me your name?

    k- but i told you my name!

    w- didn't you say you will not?

    k- not not, knott, will knott!

    w- that's what i mean.

    k- so you know my name.

    w- of course not!

    k- good. so now, what is yours?

    w- watt. yours?

    k- your name!

    w- watt's my name.

    k- how the hell do i know? i am asking you!

    w- look i have been very patient and i have told you my name and you have
    not even told me yours yet.

    k- you have been patient, what about me? i have told you my name so many
    times and it is you who have not told me yours yet.

    w- of course not!

    k- see, you even know my name!

    w- of course not!

    k- then why do you keep saying of course knott?

    w- because i don't.

    [pause]

    k- what is your name?

    w- see, you know my name!

    k- of course not!

    w- then why do you keep asking watt is your name?

    k- to find out your name!

    w- but you already know it!

    k- what?

    w- see, and you know mine!

    k- of course not!

    w- exactly!

    k- listen, listen, wait; if i asked you what your name is, what will be your
    answer?

    w- watt's my name.

    k- no, no, give me only one word.

    w- watt

    k- your name!

    w- right!

    [pause before it hits him]

    k- oh, wright!

    w- yeah!

    k- so why didn't you say it before?

    w- i told you so many times!

    k- you never said wright before

    w- of course i did.

    k- ok i won't argue any more. do you know my name?

    w- i do not.

    k- well, there you go, now we know each other's name.

    w- i do not!

    k- good!

    [pause before it hits him]

    w- oh, guud!

    k- good.

    w- no wonder, it took me so long, is that dutch?

    k- no, it's knott!

    w- oh, okay. at least the names are clear now guud.

    k- yes wright.


    (peder zickler - 14 Mart 2008 00:39)

  • comment image

    mutlaka yanlış anlaşılacak birşey barındırır bu cümlenin devamında gelen açıklama.


    (adore - 22 Kasım 2002 20:47)

  • comment image

    "genelde insanların, müslümanların, rasulullahı “oku”mak, gibi bir sorunu yoktur! anlayışı kıt o çoğunluğa göre…

    hz. muhammed aleyhisselâm sanki sirius yıldızında oturmakta olan tanrının, oradan tebliğ edilmek üzere emirlerini gönderdiği dünya üzerinde seçilmiş postacısıdır!

    tanrının aklına estiği gibi yolladığı fermanları, cebrail adlı aracı kurumdan(!) alıp, insanlara tebliğ ile görevli, adli tebliğ bürosu memuru sanki! yukarıdaki ferman buyura; postacı tebliğ ede; biz kapıkulları da buyrukları tuta! tutmayanları da kraldan kralcı yukarkinin kulları döve, öldüre, katlede; “katli vacip” fermanı çıkara! yukarki adına, evlendirme, yargılama, katletme! kısacası, yukarıdaki tanrının yeryüzündeki gölgesiya da hoparlörü olan bir peygamber!

    ve, vehmiyle peygambere tâbi olan çoğunluk!

    tâbi olacak ki, daha az azap çeksin gelecekte, cehennemden kurtulsun; zevk ve saadet içinde bir cennet yaşasın sonsuz dek!

    sopa korkusu ve havuç beklentisiyle koşturanlar gibi… bir yandan bu korku ve ümitle yap denilenleri yapmaya çalışırlar olabildiğince; bir yandan da yukardaki görmez ya da takmaz diye olabildiğince yasakları delmeye ve bunun getirisi olan zevkleri yaşamaya çalışırlar… sorgulama, araştırma, tefekkür yoktur bunlarda!

    beyinlerinden geçmez hiç, “neden - nasıl - niçin” türünden kelimeler! böyle buyrulmuş böyle olacak! yapmıyorsan cehennemliksin; yaparsan cennetliksin!!! neden cehennem, nasıl cennet, türünden soruların bırakın cevaplarını; bu soruları bile akıllarına getirmemişlerdir! peygamber yukarkinden öyle almış ve hoparlör olarak bize iletmiş ya! gerisini koyver gitsin!

    namaz kıl, demiş; günde beş defa yatıp kalkıyorum ya! bunu ne amaçla mı yapıyorum? bu önemli değil; önemli olan benim yalnızca bu hareketleri yapıp, anlamını bilmediğim sözcükleri tekrar etmem! ben madem yukarkinin buyruğunu tutuyorum; o da beni cennete sokacak! senede bir ay aç kalıyorum ya buyruğu üzere; kâinatı yaratan nasıl benim aç kalmamdan yarar sağlıyorsa, elbette karşılığında da bana cenneti verecek! ben peygamberini dinleyip fermanını yerine getiriyorum da, o beni niye cennetine sokmasın?

    hem ben bu kadar taşa - toprağa para harcayıp, din adına okullar - camiler yapıp, saraylar gibi süslüyorum o’nun evlerini de, o bana cennette niye bir köşk vermesin ki?

    bu arada insanlar dinin ne olduğunu bilmiyormuş, sorularına cevap alamıyormuş; din anlayışı çağa hitabetmez hâle gelmiş; onlara parasız hiç bir din bilgisi ulaşmıyormuş, bana ne! tonlarla insan açlıktan ölecek hâle gelmiş, ne umurum; yarattığı gibi kendisi düşünsün! milyonlarla insan umurumda değil; ben elli - yüz çocuğa bina yapıp onları okutuyorum ya! bunun için yüzmilyarlar harcıyorum ya!

    elbette o da beni cennetine sokup 70 huri, 70 köşk verecek! ve daha nice böylesine gökte tanrı ve hoparlörü - postacısı peygamber anlayışından kaynaklanan bakış açısıyla yapılan değerlendirmelerle oluşmuş müslümanlık anlayışı! vehmin getirdiği, peygambere tâbiiyet! anlayışı kıtların tanri - din ve peygamberi sistemi; ve buna dayalı yaşam düzenleri…" - ahmed hulusi


    (money money money - 10 Mayıs 2011 02:43)

  • comment image

    fragmandan da anlaşılacağı gibi yarak gibi film olduğu ortadadır. türkçe ve azerice kelime farklılıkları üzerine bir film bina etme fikrinin yaraklığına diyecek yok. türkiye'de rezil film yapmanın artık önü alınamadığı biliniyor ama göremedikleri bir durum da şu; gişe yapan rezil komedi filmleri aslında çok az. batan rezil komedi filmleri ise çok fazla. yani aslında çoğu batıyor. iyi komedi filmi yazabilen olmayınca, herkes kötü yazınca, toplum da kötüye gidiyor ve bu mallar da sanıyor ki insanlar rezil film seviyor. öyle değil oğlum, yazan yok yazan... ya çok uçlarda sivri bir mizah yazıyor, ya da rezil. merkezi yakalayamıyor. meral akşaner belki yazar hehe... hadi bunu yazan kafayı, yapanı anladık. diyelim ki yetenekten ve stratejiden yoksunlar. ancak ilker ayrık ve şevket çoruh gibi artık popülaritesiyle bir yerlere gelmiş, mizahıyla da kişiliğiyle de sevilen kişilerin böyle projelerle kendilerini rezil etmeyi göze almalarını anlamıyorum. hiç başka proje çıkmıyor karşılarına da bu mu çıktı? ya da teklif edilen projelerin en iyisi bu mu? para desen, iki oyuncu da iyi paralar kazandıkları tv projelerinde ve sinema filmlerinde sıklıklar yer alıyorlar. para dertlerinin olduğunu sanmıyorum. belki de filmin yapımcılığında da rolleri vardır bilmiyorum. her neyse, demek ki benim sandığım kadar kariyerlerine stratejik bakmıyorlar ve akıllı değiller. böyle filmleri ve oyuncuları izlerken vavien aklıma gelir ve engin günaydın'ın taşaklarını öpmek isterim.


    (unfug - 28 Eylül 2017 12:53)

Yorum Kaynak Link : yanlış anlama