Süre                : 1 Saat 45 dakika
Çıkış Tarihi     : 24 Ağustos 1984 Cuma, Yapım Yılı : 1984
Türü                : Aksiyon,Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Cannon Group , Golan-Globus Productions , Northbrook Films
Yönetmen       : Bryan Forbes (IMDB)
Senarist          : Bryan Forbes (IMDB),Sidney Sheldon (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Roger Moore (IMDB)(ekşi), Rod Steiger (IMDB)(ekşi), Elliott Gould (IMDB)(ekşi), Art Carney (IMDB)(ekşi), Anne Archer (IMDB), David Hedison (IMDB), Deanna Dunagan (IMDB), Ron Parady (IMDB), Dick Sollenberger (IMDB), James Spinks (IMDB), John Kapelos (IMDB), Cynthia Baker Schuyler (IMDB), Virginia Smith (IMDB), Joe D. Lauck (IMDB), Jimmie F. Skaggs (IMDB), Mary Demas (IMDB), Frankie Hill (IMDB), Nancy Serlin (IMDB), Sarah Partridge (IMDB), Sheila Keenan (IMDB), Roslyn Alexander (IMDB), Ron Beattie (IMDB), Cyndi Maxey (IMDB), Rosemary Schoeninger (IMDB), Jerry Tullos (IMDB), Edward L. Burba (IMDB), Will Zahrn (IMDB), Paul Ilmer (IMDB), Michael E. Meyers (IMDB), Ann Coyle (IMDB), Rob Maxey (IMDB), Les Podewell (IMDB), John T. Stibich (IMDB), Carmelo Melendez (IMDB), Richard Henzel (IMDB), Mark Houston (IMDB), Jeffery Feathergill (IMDB), Jeff Jenkins (IMDB), Corney Morgan (IMDB), Marty Allen (IMDB) >>devamı>>

The Naked Face (~ Çiplak yüz) ' Filminin Konusu :
The Naked Face is a movie starring Roger Moore, Rod Steiger, and Elliott Gould. Chicago psychiatrist Judd Stevens is suspected of murdering one of his patients when the man turns up stabbed to death in the middle of the city. After...


  • "tersten okuyunca dekan oluyor."
  • "sadece "maggie, maggie!" diye bağıran iskoç elemanın "what?" anlamında kullandığı "whea?" "weh?" "heah?" seslerini duymak için bile izlenmesi gereken film."
  • "muhtemelen sinema tarihindeki en beyin stimule edici diyaloga sahip film, ya da onlardan bir tanesi. david thewlis'in karakterinin guvenlik gorevlisi ile olan diyalogu muhtesemdir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    mike leigh'nin en guzel filmlerinden biri.gayet cool bir insan olan kahramanimiz johnny ba$i bir tecavuz suclamasiyla belaya girdiginden bir sure ortadan kaybolmak icin londra'ya gelir, orada eski kiz arkadasina gider, sagda solda takilir, olaylar gelisir.93 tarihli film mike leigh'ye cannes da en iyi yonetmen odulu getirmistir; turkiye'de de yanlis hatirlamiyorsam 94 te istanbul film festivalinde gosterilmisti.


    (zoti - 28 Şubat 2002 12:53)

  • comment image

    senaryosu filmden önceki provalarda doğaçlama olarak yazılmış olan filmdir. kendi fikirleri dışında kimseyi umursamayan serseri bir adam şehrin bomboş görünen sokaklarında çeşitli yönleriyle iç içe geçmiş, yenik ruhların hayatlarına konuk olur. filmde herkes varlığını sunar; johnny ağzına gelen her kelimeyi söyleyerek zihnini, sophie mazoşist yanını, brian taptığı vücudunu, müze görevlisi yaptığı rutin işin saçmalığını, yalnız kadın sevgiye açlığını tüm çıplaklığıyla ortaya koyar. dibe vurduklarında kaybedecek hiçbir şeyleri kalmadığı için, saklayacak bir yanları da kalmamıştır. toplum yaşamından izole edilmiş, düşüşü yaşamış karakterlere son darbeleri de gücü elinde tutan, her şeyiyle mükemmel çizilmiş, iktidarsız (iki anlamıyla da) kalmaktan korkan burjuva vurur.


    (quantum tarantula - 13 Kasım 2007 01:21)

  • comment image

    zamanında izleyip ben de böyle aşmış bir adam olmalıyım gazıyla sokaklarda umursamaz umursamaz dolanıp ondan bundan dayak yemek ve bu serseri tavrıma hayran olan kızlarla anlık birliktelikler yaşmak ümidiyle gecelerin yalnız adamı oldum.

    sonuç: ne kimseden dayak yedim, ne de bir kız arkadaşım oldu...biri bana tokat atsın.


    (doc dr stein - 3 Mart 2010 03:03)

  • comment image

    sadece "maggie, maggie!" diye bağıran iskoç elemanın "what?" anlamında kullandığı "whea?" "weh?" "heah?" seslerini duymak için bile izlenmesi gereken film.


    (firacos - 7 Şubat 2012 00:58)

  • comment image

    1993 yapımı, mike leigh'in herhalde en huzursuz edici filmi. aynı zamanda tüm zamanların en sağlam kara mizah örneklerinden. dibe vurmaya ve dibe vuranlara bir selam. londra'yı geçici olarak mesken tutmuş bir nevi anglo-sakson flaneur'ü manchester'lı johnny'nin sokak maceraları.

    --- spoiler ---
    özellikle modernizme ait bol bol put kırar johnny bu filmde. bir cafede tanıştığı garson kızın kaldığı eve gittiğinde şöminenin üstünde duran disk atan antik yunanlı adam heykelini göstererek "bak, pizzacı!" * der. "ev sahipleri gay galiba?" diye de ekler. avrupamerkezci batı modernizmin antik yunan saplantısıyla kafa geçmektedir. johnny uygarlıkla savaşı nda bununla da yetinmez, yine rastgele uğradığı geçkin bir hatunun evinden bir çanta dolusu kitap alıp tüymeden önce masanın üstünde bulduğu kitaba bakıp "jane austen by emma" der. modern ingiliz edebiyatı da nasibini alır bu saldırıdan. johnny içi bomboş görünen yeni bir binanın güvenlik görevlisi/gece bekçisi ile giriştiği varoluş tartışması içinde bir ara “ne yapıyorsun bu postmodern gaz odasında?” diye sorduğu adamın "i watch over space" * demesi üzerine “ama bu saçma çünkü birisi içeri girip bütün boşluğu çalabilir ve bunu sen asla fark edemezsin” diyerek olaya noktayı koyar.
    ---
    spoiler ---

    yapımından bu yana 12 yıl geçmiş olsa da eskimemiş, bu gidişle kolay kolay da eskimeyecek bir dönem klasiği. bir nevi postmodernist aylaklık ve başkaldırı manifestosu. mike leigh’e en iyi yönetmen, david thewlis'e de en iyi erkek oyuncu dalında altın palmiye getirmiştir.


    (cosmo vitelli - 6 Nisan 2005 17:50)

  • comment image

    bazen ruhumuzun cektigi aciyi bedenimiz tasiyamaz. bazen gozlerimiz bizi aldatir, ciplakligin bile icinde yalanlar, yaniltmacalar olur. bazen o kadar yalniz basimiza kitap okuruz ki, karsimiza biri cikinca dinlemese bile gevezeligimiz tutar, anlatmak anlatmak isteriz, dinlemedigini bildigimiz halde.

    bazen en basiti anlamak cok daha zordur, cunku en temeli anlamis olsaydik, belki hayatin anlami nedir diye sorgulamazdik. deconstructionism belki bizi bu kadar caresizlige suruklemezdi.

    peki bu dunyada neyi bulamiyoruz ki aya, marsa gitmek istiyoruz? orda neyi bulacagiz, kendimizi nasil tamamlayacagiz? icimizdeki eksiklik, narsistligimizden mi? benim gibi bi cevherin nasil kiymetini bilmez bu dunya diye hayiflanmamizdan mi?

    bazen o kadar mukemmeliyetci oluruz ki, cumlelerimizin sonunu getiremeyiz, dusuncelerimizin kristalligine yakismayan kelimeler kullanmamak icin - iste o zaman bizim cumlelerimizi baskalari siradan ve yakismayan kelimelerle tamamlar, o cumleler ve o dusunceler onlarin olur.

    ve en buyuk soru - existentialismin ozu - bir tiyatro sahnesi mi dunya, ve biz de oyunculari shakespeare'in dedigi gibi? ve olmak ya da olmamak... 40 yasinda intihar etmenin nedenleri... kimi icin o bedene tapmak kimi icin o bedenden olesiye nefret etmek.

    darwinist bi bakis acisiyla dunyanin sonunu anlatmis mike leigh. waking life, what the bleep ve naked sanirim bi izledikten sonra hayata ayni bakamayacagimiz filmler trilogy'sini olusturuyor.


    (ny doll - 20 Mart 2006 06:13)

  • comment image

    mike leigh'in filminde kahramanimiz johnny ile binanın güvenlik görevlisi brian arasinda gecen konusma:

    sana neye inandigimi söyleyeyim mi?
    sen hiç bir seye inanmiyorsun.
    hayir inaniyorum brian.
    öyle mi? neye inaniyorsun?
    sence amip bir kurbagaya dogru
    evrimlesecegini düsünmüs müdür?
    elbette düsünmemistir.
    ve ilk kurbaga kendini sudan disari atip
    bir es bulmak ya da...
    bir yirticiyi duraksatmak için
    ses tellerini görevlendirdiginde...
    o ilk viraklamasinin dünyadaki bütün
    lisanlara ve edebiyata...
    dogru evrimlesecegini hiç hayal
    etmis midir sence?
    elbette öyle bir sey düsünmemistir.
    ve nasil ki o kurbaga
    shakespeare'i hiç tasavvur edemediyse...
    biz de kaderimizi asla bilemeyiz.
    ben kendi kaderimin ne oldugunu biliyorum.
    evet fakat tüm bu ortaya konan
    verilerden aah regresyonlardan...
    ve ön bilgilerden ve
    su astral seyahatsal zevzeklikten...
    benim edinebildigim izlenime göre
    sen sadece ilk çaglardan kalma bir...
    hirilti çikarma sorunu yasiyorsun...
    çünkü evrim henüz sona ermedi.
    insanoglu ne tamamen var oldu
    ne de tamamen yok oldu.
    bak eger zamanin tümünü
    tek bir yil ile simgelestirirsek...
    biz ocagin
    ilk anlarindayiz henüz.
    daha gidecek uzun bir yol var.
    sadece artik ilave uzuvlar
    kanatlar ya da yüzgeçler...
    filizlenmeyecek bedenimizde çünkü
    evrimin kendisi de evrimlesiyor.
    ve mesela sen algi disi bir animsama ile
    kendini bir zamanlar diyelim ki...
    17. yüzyilda amsterdam'da eski bir
    degirmende yasayan bir...
    hollandali kiz olarak hayal ederken...
    bir gün farkedeceksin ki
    sadece bir ya da iki geçmis ya da gelecek...
    varliga sahip degilsin sen aslinda varolmus
    ve varolacak herkessin...
    ya da her seysin.
    bekle bir dakika.
    az önce kendinle çelistin.
    aaa bunu nereden çikardin?
    alt katta dünyanin sonunu öngörmüstün.
    simdiyse gelecek hakkinda konusuyorsun.
    bunu nasil açiklayacaksin ha?
    kolay.
    mahser günü geldiginde
    mahserin kendisi...
    o evrim siçramasi sürecinin
    bir parçasi olmus olacak.
    evet. her ne olursa olsun...
    insanoglu yok olmayacaktir.
    yok olmali. mahserin en temel taniminda...
    insanoglu en azindan madde biçimini
    alip dogru yok olacaktir.
    "madde biçimi" derken
    ne demek istiyorsun?
    evrimlesecek.
    neye dogru?
    maddenin ötesindeki bir seye.
    saf düsünceden olusan türlere.
    katiliyor musun?
    evet. hayalet gibi bir sey.
    hayir hayaletle alakasi yok
    seni korkak ibne!
    algi kapasitemizin disinda
    birseye.
    evrensel bir bilince.
    tanriya
    ki o da ayni mantikla...
    zamanin ta kendisidir.
    sen tanriya inanmiyorsun ki!
    tanriya elbette inaniyorum.
    bak brian sorun su ki...
    tanri nefret dolu bir tanridir.
    bunun sebebi...
    tanri iyi olsaydi
    seytanin dünyada ne isi olurdu?
    aci nefret
    açgözlülük ve savaslar neden var?
    hiç mantikli degil.
    fakat eger tanri boktan bir piç ise
    "dünyada iyilik neden var?" diye sorabilirsin.
    "ask umut ve zevk neden var?"
    diye sorabilirsin.
    gel sununla yüzleselim.
    iyi kötü tarafindan düzülmek için vardir.
    iyinin yadsinamaz varligi
    kötünün hava basmasini saglar.
    bu yüzden tanri kötüdür.
    ve kaç tane geçmis ya da gelecek
    varligin olursa olsun...
    bunlarin tümü aci ve istirap
    ve hastalik ve ölüm tarafindan...
    delik desik edilecektir.
    görüyorsun brian tanri seni sevmiyor.
    tanri seni küçümsüyor.
    yani hiç umut yok...
    ve insanoglu sadece
    seytanin kendi kendini yarattigi...
    cihazin bir bileseni.
    katiliyor musun?
    temelde benim söyledigim...
    bir kaç tane yumurta krmadan
    omlet yapamazsin...
    ve insanoglu sadece kirik
    bir yumurtadir...

    ''ve omlet... berbat kokuyor.''


    (can - 10 Nisan 2006 21:33)

Yorum Kaynak Link : naked