Iron Eagle IV (~ Aigle de fer IV) ' Filminin Konusu : Iron Eagle IV is a movie starring Louis Gossett Jr., Jason Cadieux, and Joanne Vannicola. When Chappy Sinclair is saddled with a bunch of misfits and delinquents for his flight school, he turns to his protégé Doug Masters to assist...
Big Jake(1971)(7,2-9767)
The Living Daylights(1987)(6,7-79334)
Licence to Kill(1989)(6,6-84556)
Outland(1981)(6,6-24837)
Abraham Lincoln: Vampire Hunter(2012)(5,9-141368)
Escape from L.A.(1996)(5,7-62966)
Iron Eagle(1986)(5,4-12138)
Action Jackson(1988)(5,3-8973)
Iron Eagle II(1988)(3,6-4382)
hakkında açıklanan özelliklerle hoi3 gibi askeri stratejinin en üst seviye de yaşandığı bir oyunu tahtından edebilecek oyundur(oyun?).detaylar;-ic (industrial capacity) olayı komple değişiyor.eskiden elimizde ki mevcut ic'nin tamamını herhangi bir üretim sistemine yığabiliyorduk.şöyleki 300 küsür ic'si olan almanyanın bütün ic kapasitesini gemi üretimine verebiliyorduk ki bu mantıklı ve gerçekçi bir hadise değildi (bkz: bavyerada gemi üretmek).şimdi ise ic 3 ayrı başlığa bölünmüş durumda;sivil fabrikalar(consumer goods,tencere,tava vs),askeri fabrikalar(tank,uçak,top) ve tersaneler(gemi,denizaltı).bu değişiklik oyunda ki stratejiyi şenlendireceği gibi gerçekçiliği de arttıracaktır.çünkü berlinde bulunan bir fabrikanın bismarck üretimine herhangi bir etkisinin olmaması lazımdı ve artık da olmayacak.buna göre de düşman hava kuvvetleri belirleyeceği askeri stratejiye göre hoi3te olduğu gibi önüne gelen her fabrikayı bombalamak yerine beliri noktalara odaklanacak.tersaneleri bombalayarak gemi üretimimizi felce uğratabilecek veya tank fabrikalarımızı bombalayarak zırhlı gücümüzü zayıflatabilecek.tabi tam tersi bir durumda söz konusu.şahsen ben sivil fabrikaları bombalamazdım.(bkz: hümanizm),(bkz: kaynak israfı)*-fabrikaların üretimi değişiyor.artık fabrika bazlı üretim yapacağız.elimizde 75 fabrika varsa 25ine top 25ine tank 25ine uçak sipariş edeceğiz ve onlarda haftalık bazda üretim gerçekleştirecek.ancak üretim rakamları sabit kalmayacak.bir fabrika aynı silahı ne kadar uzun süre üretirse bununla orantılı olarak üretim sayısı artacak.farklı bir model silaha geçerse bu bonus düşecek.-bölgeler ikili yapıya geçiyorlar.bir provence diye tabir edeceğimiz küçük bölgeler birde region diye tabir edeceğimiz büyük bölgeler.bu büyük bölgeler aslında eyalet tarzı bir yapıya sahip,küçük bölgelerin birleşmesinden oluşuyor.bu hadise hoi3te de vardı ama bazı diplomatik (bkz: toprak talep etme) mevzular dışında bir işlevselliği yoktu.hoi4te ise icler provence bazlı değil region bazlı konumlandırılacak.-kara kuvvetleri sistemi de en baştan değişiyor.artık kurulacak tümenlerin konseptleri olacak.kendi içlerinde keşif,muhabere,levazım,istihkam gibi birlikler olacak bu birlikleri biz ayrı bir pencere üzerinden yöneteceğiz.tabi ki bu yönetimler genel çaplı olacak,artısı-eksisi olacak.gerçeğe uygun bir şekilde bu yapıları sürekli değiştirirsek bazı dezavantajlar alacağız(ordularda ki piyade,tank tümenlerinde belirli taktiksel konseptler vardır ve taktiksel ve stratejik ihtiyaçlara göre belirli zamanlarda yeniden düzenlenir,misal bir piyade tümenin 1 topçu tugayı varken düşmanın yoğun tank üretimi nedeni ile buna 1 adette tanksavar taburu eklenebilir) aynı şekilde değiştirmezsek de (düşman tanklarına karşı tanksavarsız piyade tümenleri ile savaşmak gibi) savaş alanında sıkıntılar baş gösterecektir ve daha bir sürü etki görülecektir.bu mevzuyu oyun çıkınca tam olarak muhasebe edebiliriz-artık üretim hattı değişti dedik.bu tümenlere ve silahlara da yansıdı.hoi3'te bir tank tümeninin tank sayısı yoktu.gücünü bünyesindeki tank tugayları ve bu tugayların sahip olduğu strength değerlerine bakarak ölçüyorduk.üretimde askerdi,tanktı hepsini topyekün üretim bandına koyarak yapılıyordu.şimdi sistem artık tamamiyle değişti.askerler ayrı silahlar ayrı üretilecek ve silahlar da meçhul isimlerle (1943 model tank brigade) değil tarihe uygun olarak dönemin gerçek isimleriyle ve modelleriyle üretilecek(bkz: tiger)(bkz: pz ıv)(bkz: panther)(bkz: t34)(bkz: sherman)(bkz: me 109)(bkz: flak 88).modernizasyon mevzusuda buna göre değişti.artık birlikleri modernize etmek için yeni ekipmanları üretecek ve birliklere teslim edeceksiniz.lakin bunu yapınca eski silahlar kaybolmayacak,onlarda mevcutlarını koruyacak.bir havuzda toplanmış bu eski silahlarla acil bir durumda milis tümenleri silahlandırmak akla pekala mantıklı ve tarihe de uygun bir taktik olarak gözüküyor(bkz: volksstrum). silahlarda belirli sayılarla,gerçekçi olarak üretilecek ve hangi tümen ne kadar silah alacak biz belirleyeceğiz,bu da seçkin tümenler mevzusunu gündeme getiriyor tabii ki.(hoi3'ün son eklenti paketi their fines hours'da gelen ''elit birliklerin'' hoi4'te de olacağını varsayarsak ortaya tarihe daha da uygun bir savaş yapısı çıkacağı su getirmez.(bkz: waffen ss)(bkz: ranger)(bkz: alpini)(bkz: gvardeyskiye chasti)-doktrinler eskisi gibi değil,sadece tek bir doktrin seçebileceğiz ve o doktrin bir kendi içinde dallanıp budaklanacak.ancak kafamıza eserse bu farklı bir doktrine geçebileceğiz ancak buda bugüne kadarki kazanımlarımızın tarih olması ve sıfırdan başlamamız anlamına gelecek.-hava kuvvetleri de bu değişimden nasibini alıyor.üstte bölge sisteminin değişmesinden bahsettik.bu hava kuvvetleri içinde değişim anlamı taşıyor.artık hava kuvvetleri de provence bazlı değil region bazlı çalışacak.etkileri daha geniş bir bölgede hissedilecek.ayrıca hava savaşları da kara kuvvetlerinin bir uzantsı olmaktan çıkmış kendi başına bir yapıya bürünmüş durumda.hava savaşları eskisinden daha detaylı ve gerçekçi olacak.ayrıca interceptor,cag,multirole mevzusu da kalkmış durumda.artık modeli üretip istediğimiz gibi kullanacağız.(bkz: me 109)(bkz: me 110)(bkz: ju 87 stuka)(bkz: ju 52)-deniz kuvvetleri de değişmiş diye geçiyor ama bana çokda farklı gelmedi.gemiler biraz daha özelleştirilmiş gibi görünüyor zırh,motor,silahlar felan geliştirmeye tabi tutulacak ancak detaylar henüz net değil.-teknloji ise daha basitleştirilmiş.eskisi gibi tankın topunu,motorunu ayrı ayrı araştırmayacağız.onun yerine direkt panzer ıııü araştırmaya koyacağız ve o bitince onun alt modelleri çıkacak.(bkz: stug).teknoloji takımları da geri geldi *
(zafer kazanmaya gittim donucem - 16 Eylül 2014 15:45)
paradox oyunlarının konseptinin hastası olan fakat detayından ötürü hiç birini cesaret edemeyip başlamamış şahsımca başladığım oyun oldu.önceki oyunları bilmiyorum fakat detaylı bir oyun, alışık olmayan birisi için zor. türkiye ile başladım ve sosyalizm adapte ettim, iç savaştaki komunist ispanya ve sovyetler ile işbirliği kurduk. sonrasında bulgaristana saldırmak istedim ayrıca bulgaristanda sosyalist-komunist toplulukları destekliyerek orada bir iç savaş çıkmasını sağladım.bulgaristan tek başına hem iç savaşla hem de türkiye-sovyet-komunist ispanya ile mücadele vermeye başladı. bu arada tarih daha 1937 falan yani 2. dünya savaşından eser yok.tabi bu noktada savaş mekaniklerine çok hakim olmayarak random gittim.doğal olarak bulgaristan bu ittifaka direnemedi ve biz bulgaristanın diğer bölgelerine ilerlemeye çalışırken bulgaristan nazilerle işbirliği yaptı. bir anda bulgaristan topraklarında naziler, macarlar, bulgarlar - türkiye, sovyetler, komunist ispanya savaşı başlamış oldu.böylece oyunu öğremek için harcadığım 1 saatlik vakitte, bulgaristanın küçük bir bölgesini işgal etmek isterken bir anda 2. dünya savaşının 2 yıl öncesine çıkmasına vesile oldum. *
(antonin artaud - 9 Haziran 2016 13:04)
türkiye'yi aldığınızda ahmet davutoğlu styla çılgın atmanıza olanak sağlayan oyun. anlatayım:önce pertev naili boratav ' ı kabineye sokarak ülkeye komünist devrimi getirecek olaylar silsilesinin fitilini yaktım. altı ay içinde cumhuriyet halk fırkası ve atatürk alaşağı edilmiş, tkp iktadara gelmiş, devletin adı "türkiye sosyalist cumhuriyeti" (turkish socialist republic) bayrağı ise orak çekiçle taçlandırılmıştı. hemen stalin yoldaşa yanaşarak ülkeyi kominterme katıp götü sağlama aldıktan sonra, almanların polonya'ya girmesini fırsat bilerek, stratejik derinlik planımı devreye soktum. hemen bir katakulliyle, motorize olmayan ordumu zorlayarak ve birazda sovyetler desteğiyle ırak cumhuriyetinden musul'u kendime kattım ve mısak-ı milli sınırlarına ulaştım. ama orda kalmayacaktım büyük osmanlı'yı sosyalizmle taçlandırarak geliyordum. önce kıbrıs ve suriye'de fransa ve ingilizlere karşı komünist devrimi kışkırttım. devrimciler komün kurup bağımsızlıklarını ilan ederek emperyalistlere karşı savaşlarında sovyetlerden yardım isteyince, stalin delikanlılık yaparak komintern'i almanların yanında müttefiklere karşı savaşa soktu. 5 yıldır durmaksızın savaşıyoruz. yarım milyon şehit versemde, kurtuluş savaşı kahramanı salih omurtak komutasındaki muzaffer ordularım atina ve şam'ı vatan toprağına kattı. yalnız amerika'lılar almanları bitirmek üzere. almanlar yenilince biz de yenilmiş sayılıyor muyuz? görecez.. to be continued.edit: yıl olmuş 1951, hala manyaklar gibi savaşıyoruz. eli silah tutan herkesi, 60 küsur yaşındaki kurtuluş savaşı gazilerimizi dahi savaşa alma kararım ve mehmetçik'in fedakarlıkları sayesinde ordularım balkan, mısır, ve ırak-iran cephelerinde tutunmaya devam ediyor.. ama almanlar teslim oldu, amerikalılar sovyet ordusunu belarus'da perişan edip moskova önlerine ilerliyor, bu arada rezervlerim de eridi. bu durumda onurumla intihar edip, benden sonra gelecek liderin müttefiklerle bir şekilde barış antlaşmasına varmasını ummaktan elimden bir şey gelmiyor. quit the game.
(sakinpasli - 10 Haziran 2016 00:07)
bir hoi 3 hastası olarak 4 akşamda almanya ile 1953'e kadar geldim. ilk akşam içerisinde fransa, hollanda, belçika düşmüştü ve gecenin finalinde 1941 yazında, polonya, romanya, litvanya, letonya ve estonya'nın ardından 176 üniteyle moskova'ya girmiştim. o sırada finlandiya'yı de rus işgalinden kurtarıp has bir faşo yarattım kendisinden.ikinci akşam rusya kıvama geldi ve barış antlaşmasında japonya ile paylaştık. artık ural dağlarına kadar benimdi. 2-3 de uydu devletim vardı orta asya'da. ancak hindistan tarafında altyapı çok düşük olduğundan, british raj'a dalamadan mezapotamya'ya indim.üçüncü akşam her gemi türünden 2'şer adet yapıyordum, planlarım vardı. bunun yanı sıra ırak, iran ve suudi'lere de faşizmi getirdim hamdolsun. fabrika sayım 560'a çıkmıştı. artık oil ithal etmiyordum. yalnızca supression'dan sorumlu 300'ün üzerinde ss birliğim (mp'li ınfantry işte) tüm topraklarımda halkı rapt-ı zapt altına almıştı. tek bir isyan dahi çık(a)mıyordu. çünkü gerçek faşoluk bunu gerektirirdi. doğu cephesi artık kapandığına göre sıra ingiltere istilasına gelmişti.4. akşam 24 mekanize, 12 modern tank ve 68 sturmtruppen birliğinin çıkartması sonucunda ingiltere de düştü. sabah çıkıp, akşam birasını londra'da içmiştik. geriye bir tek büyük düşman kalmıştı.büyük istila hazırlığı için her birinde 3 carrier, 2 super battleship, 4 battleship bulunan, toplam 97'şer gemilik 3 donanma ile abd'nin east coast ve west coast'taki ikmal yollarını kestim. artık avrupa'da fighter ihtiyacım kalmadığından tüm luftwaffe'yi lağvettim. yaklaşık 26000 uçak ıskartaya çıktı. yeni jet fighter'ları rusya, afrika ve orta doğuda konuşlandırdım.5. akşam bu akşam...yalnız benim bi hanım olacaktı naptı lan o acaba 4 akşamdır.
(the threshold of pain - 21 Haziran 2016 13:08)
5. akşamdan devam: akşamın ilk güzel haberi japonya'nın çin'i annex'lemesi oldu. ben oyunun başında uzunca bir süre japonya'yı axis'e almadım. çin'e de yanaşmadım, ne halleri varsa görsün diye. o sebeple çin'i biraz geç dövdü japonya. ancak abd ordusu çin sınırında japonya'yla savaştığından, tüm birlikleri hızla annex'lenen bölgeleri abd'ye katmaya başladı. oyunun dinamiğinden kaynaklanan bir sıkıntı bu aslında, patch ile çözecekler. şöyle ki, abd gelip çin'de japonya ile savaşabiliyor. çin yenilirse o sınırdaki abd askerleri oraları abd toprağına katıyor birden. sonra uğraş dur.bu sırada, rusya savaşı sonunda ortaya çıkan ve bana bağlı devletlerden biri british raj'ı tokatladı. böylece asya ana karasında allied devlet kalmadı. ben de 24 birimlik bir kriegsmarine birliğini filipinlere ve ordan avustralya'ya saldırmak üzere japonya'ya yolladım. rusya komple benim olduğundan demiryoluyla yolladım bir de terbiyesizce heh...o sırada, bir de baktım ne göreyim. deniz savaşlarında elime alıp duruyorum! ulan mümkün değil. 3 ana donanmam var, herbirinde 97 gemi var. nasıl oluyor bu? cevabı şu: naval bombers. puştlar karayipleri naval bomber üssüne çevirmiş, 1'er 2'şer gemi indiriyorlar. dedim bu böyle olmaz. hemen naval invasion'la güney amerika'daki hollanda ve fransa kolonilerini aldım. o sırada hanım geldi, "napıyosun sen pıtı pıtı kaç gündür?" dedi. dedim 2. dünya savaşı, grand strategy, deutschland uber alles..."ohoo yenildi ya onlar" diyip yattı. argüman üretemedim lan. güney amerika'daki birlikler emir bekliyor oysa.
(the threshold of pain - 22 Haziran 2016 13:26)
strateji oyunlarında hazırlık plan vs umrunuzda ise, bodoslama oyuncu değilseniz, siz siz olun "red ball express" adını verdikleri 1.1 yaması çıkmadan oyunu oynamaya kalkmayın. sonra strateji, teknoloji, tümen vs kafa patlattıktan sonra sağlam küfür eder zaman kaybedersiniz..hoi3 te de oynamaktan en çok zevk aldığım ülke japonya olmuştur. deniz - kara - hava her türlü aksiyon, ingiltere - fransa - abd - sovyetler ile savaşma imkanı herşey var. keza italya da bir bakıma bunları sağlasa da bir süre sonra almanya avrupayı silip süpürünce akdenizde yalnızları oynayabiliyorsunuz. gelelim hoi4 hikayemize..japonya ile kendi fraksiyonumu kurmuşum, yancılarım: mançukuo*, siam. pasifikte terör estiriyorum. ingiltere, fransa ve holanda'yı afrika'ya siktir etmişim, donanmamla okyanusun mavi rengini bok sarısına çevirdim sintine basmaktan. bırakın denizaltıyı kruvazörü, bebelerin singapurdan denize kağıt gemi bile indirmesine izin vermiyorum, teknolojide navy'ye tecavüz etmişim, kara ordusu elinde sapanla kaldı tabi doğal olarak..orduyu ilk başlarda sallayamadık donanma yüzünden. plan şu; sovyetlere dalaşmıyoruz, çin'i alıyoruz batıya doğru ingiliz ve hollandalıların uzakdoğu topraklarına, fransız hindiçinine çöküp hindistan'a dayanıyoruz. zayıf ordularını yıldırım harekatıyla bölüp iran'ı da aldıktan sonra türkiye sınırına geliyoruz..buraya kadar plan başarıyla işledi doğuda sarı renkli hirohito'nun evlatları hüküm sürerken, hitler'in ikide bir axis'e gel davetiye mektuplarını sobada yakıp, sake leri yudumluyorduk. salak mıyım axis'e gireyim sen sovyetlere dal sonra bunlar sinkiang, moğolistan birleşip kuzeyden bir osursunlar, biz de koreye kadar sıkışıp balıkçılığa başlayalım yok ya. yemezler hitler efendi.. sovyet sınırına bakıyorum adam heavy tank ları dayamış. çocuklara talimat verdim sigara bile atılmayacak sınırın ötesine diye. frontline çizmeye kalksam ekran kartının fanı abi yapma diye bağırıyor hava da sıcak zaten. zaten çizsek ne olacak naval bomber'larla mı tankları yok edicez, piyadenin elindeki 1922 den kalma bilye atan tüfekle adam mı öldürücez?velhasıl kelam kendi fraksiyonumuz ile emperyal demokrasileri kışkışladıktan sonra afrikaya dalmak zorunda kaldık. hint okyanusunu da güvenceye aldıktan sonra, dış güçlerin fişfiklemesiyle isyan çıkaran anarşist komaristlerle uğraşmaktan sıkılıp, "ulan londra'ya çıkalım da şu isyancılardan kurtulalım" adını verdiğim "ulçşik" planı ile kuzey afrikada port'u olan mekanları basmak için hazırlıklara başladık. daha hedefte pearl harbor var, beverly hills var biz hindistandaki götünde don olmayan adamların isyanıyla uğraşıyoruz..e tabi ordunun bir ucu doğuda vladivostok sovyet sınırında, bir ucu cebelitarıkta oldu ister istemez. askeri teknolojiye abanmadık çünkü hesapta sovyet ve abd savaşı henüz ufukta yok. yerden kraker yiyen güvercin gibi 89546 adet götümcük kadar adaya çıkartma yapıyoruz, ingiltere'nin yancısı avusturalya'nın çöllerinde minimal adet light tanklarımızın mürettebatı yılan, kertenkele kemiriyor erzak yetersizliğinden. tam avusturalya'ya çökücem batıdan doğudan çıkartmayı koymuşum, orduları birleştirip noodle ları dağıtacam bir baktım amerikan conisi perth'i savunuyor. yahu ülkelere asker yardımı mekaniği tamam mantıklı yapmışsınız da bir ordu adam göndermiş lan. let the sun shine be kardeşim.. bırak kızıl güneş beyaz zemin üzerinde ışık saçsın. yok illa salça olacaklar. hayır allied üyesi değilsin bişey değilsin.hadi buna ses çıkarmadık. bu arada hitlerin tacizi bitti siam kedisinin expendatory force tacizi başladı. yahu avusturalya zaten çöl, su bulamayan kaktüsleri kemiriyo, onu bulamayan sidik içiyo bre vicdansız jungle bebesi. 2 tank göndermişim mazot pahalı getiremeyiz diye, en az erzak tüketen birlikleri istiflemişim, altyapı istanbul'dan beter, haritayı supply a çevirip savaşıyorum .005 erzak yetene kadar hesap kitap yapıyorum iki saat bu hala asker gönderiyim mi diye soruyor. 30 kere gönderme dedim sonuç? kuzey avusturalya'ya 10 divisionluk army ile geldi allahın malı. "uzaktan geldik gardaş" diye evlatlarıma sakladığım bütün erzağı tüketti piç. iki gün önce rubber kemiriyodun göt diyemedik tabi. soharım yapacağınız işe diyip fraksiyonu dağıtayım diyecektim ki bu kış komünizm gelebilir korkusuyla zoraki birlikteliğe devam etme kararı aldık.ulan kıta üzerinde japonya vs avusturalya-yeni zellanda-ingiltere-kanada-abd ne ararsan var portlara çöküyorum faydası yok. herifin bütün limanlarına denizaltılar koydum konvoyları patır patır denizin dibine gönderiyorum, mürettebat güneşi görmemekten hasta düştü, her liman çevresindeki bölgede 10'ar denizaltı var ama abd gemilerine dokunulmuyor hayırdır? herif benle savaşmaya binlerce kilometre uzaktan geliyor, karada savaşabiliyor ama ben supply shiplerini batıramıyorum?sonra aklıma geldi ulan dedim biz bi afrika'nın yöresini dilini bilmeyiz, kabilelerle kaynaştık falan ama biz bu italyan yollarını hirohito yaptırmış gibi nasıl kullanıyoruz? kimse birader nereye diye sormadan cebelitarık'a kadar geldik. ordu tamamen apaçilerden oluşuyor dil bilen yok vs diye yol mu verdiler diye düşünürken sovyetler'in bize saldırmaya hazırlandıkları bilgisi geldi. topla topla diye mitsubishi fabrikasındaki çırakları bile göreve çağırdık tabi. oman tonrım meğer sınıra gelmeden karşı birliklerin özellikleri görülmüyormuş. daha doğrusu hepsi sovyet askeri gibi görünüyor. lan sınıra bir geldik kırmızı siyah bir bayrak. bizim cahil asker anlamadı tabi. hemen exercise a gönderdim tabi okuyup adam olsunlar diye. oha lan naziler ne ara bizim sınıra geldi diyorum ben de. hayır bakıyorum bu adamlar daha belarus'un orda savaşıyor kuzeyimiz kıpkırmızı iyi de siyah-kırmızı bayrak? meğer onlar norveç askeriymiş sovyetlerin güney cephesini savunuyormuş mantığın bu kadarı. bizimkilerin norveç diye bir ülkeden haberi bile yok amk bırakın askerini. bu kadar beyaz tenli insan görünce eğitimi bırakıp adamlara bakakaldılar. el kremiyle ilk orada tanıştık.fakat süprizler bitmiyordu. önce ardı ardına tabakların kırılma sesi, ardından buzuki ve şok! bir grup yunan askeri ellerinde uzo bardakları sırtaki yapa yapa almata üzerinden viladivostok civarında sınırımıza dayandı. noluyo lan bunlar napıyo burada diyemeden abd bize karşı savaş hazırlığına başladı ve savaş açtı. ee tabi onlar açmasa biz açacaktık zamanı gelince, fakat 100 üzeri sivil fabrıkamızın işçilerini kırbaçlaya kırbaçlaya bir sürü radar, yığınak vs yapmıştım zaten adalara. dedim bunlar adalarda birikir, denizaltılarla erzaklarını keser 5 e böldüğüm toplam 150 gemilik pasifik donanmamla patates ederim bunları yeter ki saldırsınlar. 2-3 ayda adaları güvence altına aldık. denizaltılar cirit atıyor, 2 ayrı donanma grubu halinde destroyerler fişek gibi düşman denizaltısı kovalıyor, uçak gemilerinde gergin bekleyiş hakim, hangi adaya çıkartma yapacaklar diye bekliyorum. bekle bekle gelen giden yok. sonra iwo jima'dan mektuplar.. abi burda yaprak kımıldamıyor.. iyi o zaman dedim götleri yemedi o halde birleşmiş milletlere dönen sovyet sınırındaki birlikleri denetleyelim.. vee süprüz 2 erto. benim adalardan beklediğim amarikan conisi sovyet sınırında ruslarla votka içip sınırın ötesinden el kol hareketi yapıyo! ulan allies ne comintern ne? non-aligned ne bok bizim adını bile bilmediğim fraksiyon ne bok anlamadım.. hello guys dedim hemen avusturalya muharebelerini falan konuştuk.. şaka şaka kapadım oyunu direk.sonra tekrar açtım tabi emek lan bu. baktım bu iş nasıl olmuş diye. hayır afrika'da dal taşak gezerken uyanamamıştım mevzuya. axis üyesi italya yunanistana savaş açıyor. dolayısıyla yunanistan allies'a katılıyor buraya kadar tamam. aynı zamanda ben de kendi fraksiyonumla allies'la savaş halindeyim. işin garibi şu comintern allies'la savaş halinde değilken allies birliklerinin sovyet topraklarında ne işi olabilir?paradox bu saçmalığın farkına varmış neyse ki. iyi de abi 2 yıldır çıkıyo çıkacak dediğiniz oyunun mantık hatasına bak. late-game performansı zaten içler acısı orasını bekliyorduk mal gibi ilk gün aldık hoi3 ten beri ww2 oyunu oynamamışız hataya bak. ben abd ile rusya topraklarında savaşacaksam japonya'yı niye alayım be abi sıçtınız işe eylediniz viran.diyeceğim o ki eu4* hala gelmiş geçmiş en iyi paradox oyunudur, hoi4 ün biraz daha zamana ihtiyacı var. oynanır mı? düzelince oynanır. hoi3 mü 4 mü derseniz hiç oynamamış 4 e başlasın ama şu haliyle taktik strateji vs yapmanıza gerek yok basın orduyu, fighter ı bütün dünyayı fethedin olmuş. küçük devletlerle özellikle türkiye vs oynamak 3'te sıkıcıydı. hatta fraksiyon devletlerinin yemi olması dışında hiçbir özellikleri yok gibiydi. herhalde daha çok oyuncuya ulaşmak için savaşla alakasız devletleri daha oynanabilir hale getirmişler. türkiye veya iran'ı alıp çok zevkli vakit geçirebilirsiniz. not: patch temmuza kalmadan çıkacak diyorlar bakalım..
(bilmemkacincinesiluzayli - 23 Haziran 2016 07:45)
başıma bir şey gelmeyecekse bir bok anlamadığım oyun.başlamadan önce biraz önerilere baktım, herkes türkiye'yle faşist ol, miğver devletleri'yle yakınlaş demiş. öyle yaptım, 1938-39'a kadar falan araştırmaya, sanayiye abandım. iç anadolu ve trakya'ya pek odaklanmadan askerleri doğu ve güneydoğu anadolu'ya yığdım. ırak sınırında ırak'ın 3 katı güçlü bir ordu oluşturdum, piyade botu değmeden 2. dünya savaşı kazanılmaz diyerek piyadeye ağırlık verdim fakat mekanize birlikler, topçular ve tanklarla da destekledim.baktım avrupa karıştı, 'biz de faşistiz' diyerek axis'e dahil oldum. en kolay lokma ırak duruyordu, musul petrollerine göz dikerek buraya savaş açtım. 1 haftada işgal ederim derken, savaş 1 sene sürdü ırak tokat manyağı yaptı, van bölgesini komple aldı. 200k asker benden, 20k onlardan gitti. baktım olacak gibi değil, ne kadar faşist devlet varsa savaşa çağırdım. pezevenk sovyetler de fırsat bu fırsat der gibi ırak'ı komünist pakta aldı, kars'tan içeri girdi. zaten almanlar trabzon'a inene kadar iliğim kurudu.ordu üretsem de boku yemiştim bir kere, 1 sene içinde ırak-moskof orduları istanbul'a kadar geldiler ve ben neyi yanlış yapıyorum diye düşünürken türkiye cumhuriyeti işgal edildi.valla sonunda ismet inönü büyük devlet adamıymış dedim. ben milleti hem babasız, hem ekmeksiz bıraktım.
(tamerlane - 24 Mayıs 2017 07:22)
yeni death or dishonor'u bir çekoslovakya oyunuyla denedim. planım bu küçük doğu avrupa demokrasisini endüstriyel potansiyelini maksimuma çıkararak bir demir leblebiye dönüştürmek ve münih diktesini reddedip almanya'ya askeri olarak direnmekti. skoda, tank ve askeri sanayi alanındaki önde konumu ve coğrafi pozisyonuyla bunu gerçekleştirebilirdik. çekoslovakya'ya özgü national focuslarla südetlerdeki savunma hattını 7. seviyeye çıkarabiliyorsunuz, ekstradan yapılan inşaatlarla da alman saldırısının geleceği bölgede 8. seviye bir hat kurmayı başardı beneş hükümeti. aynı zamanda saldırının geleceği sonbahar 1938'e kadar hafif tank, yaya ve motorize piyade şeklinde 3'lü bir üretim hattı oluşturduk. bu arada çekoslovakya oyuna divided nation olarak başlıyor, ulusal birliğiniz normalden %20 daha az. ülkeye kurulacak sanayi tesislerini daha verimli işleyecek çek bölgesi yerine, çek-slovak bölgelerine eşit dağıtırsanız bu divided nation durumunu silebiliyorsunuz. biz de, alman saldırına karşı daha uzun süre dayanmak ancak kuvvetli bir çek-slovak işbirliği ve halk arasındaki faşist-komünist ajitasyonuna dirençle sağlanabileceği için, materyal alandaki tavizi birlik ruhuyla telafi yolunu seçtik. bu arada dispersed industry yoluna gidilerek, gelecek alman stratejik bombardımanından çek sanayisinin toptan yokoluşunun önüne geçilmeye çalışıldı. çekoslovak demokrasisi ise sağ ve sol uçlara kaymadan özgürlük yolunda yürümeye ve periyodik seçimlerini alman goliatının tehditleri altında dahi gerçekleştirmeye devam etti. bohemya, monravya, südetler ve slovakya, totalitarizmin çalkaladığı avrupa'nın ortasında bir istikrar adası olmayı sürdürdü.1938 sonbaharında ingiltere ve fransa hitler tarafından kandırılıp ülkemiz masa başında bölünürken, beneş hükümeti münih diktesini paramparça etti, faşizm ve zorbalığa isyan bayrağını açtı. südetler bölgesine yapılan alman kara taaruzları sarp dağların üstüne tahkim edilmiş kuvvetli çekoslavak bunkerları karşısında unufak oldu. aylar boyunca her yeni saldırı dalgası çek sanayiinin beslediği savunma hattımıza çizik dahi atamadı, almanların her seferinde ortalama 1k, 1.5k piyade ve 100-150 tank telafatına karşılık 100 piyade ancak kayıp oluyordu. münih diktesini reddişle birlikte çekoslovakya'ya rest çekip yalnız bırakan fransa ve ingiltere artık tehlikenin gözardı edilemez derecede büyük olduğunu görüp almanya'ya savaş ilan ettiler ve çekoslovakya, romanya'yla birlikte müttefiklere katıldı. bu arada almanya'ya meyilli macaristan sessiz kaldı yugoslavya ise mihvere katılıp doğu avrupalı kardeşlerini bir avuç romen petrolü için arkadan vurdu. fransa'nın savaşa girişiyle iki cepheli savaşa zorlanan almanya üzerimizdeki baskıyı azalttı ve fransa üzerine yüklendi. italya da fırsattan istifade güneyden fransa'ya girdi. bu anda prag hükümetinin bütün umudu fransa'nın almanya'yı sınırda olabildiğince oyalaması, hatta almanya içlerine ilerlemesiydi. bu sayede belki macaristan tarafsızlığı sürdürüp bizim neredeyse tahkimatsız güney doğu sınırının güvencede kalmasını sağlar, polonya'ysa yine almanya'ya meyletmeyip, olası bir alman saldırısına karşı kendini hazırlardı. zira polonya'nın slovak toprakları için mihvere girmesi bizim yine savunmasız kuzey doğu sınırlarını açığa düşürüp bütün batı cephesini çökertirdi. bize doğrudan etkisi olmasa da yugoslavya romanya'yı tamamen işgal etmiş ve karadenize bir çıkış elde etmişti, güney slavları bir alman ileri karakolu olarak sscb'ye karşı bükreş'in bekçiliğini yapıyordu. ve tabii çekoslovakya'nın hayatta kalması herşeyin iyi gitmesine bağlı olduğu için, murphy kanunları işledi ve fransa bir ay içinde çöktü. evet çekoslovakya bir yıldan fazladır, deniz kıyısı olmayıp tamamen yerli kaynaklarla ve demokrasisini dahi koruyup dayanabilirken, kendisinin her anlamda 5 katı büyük fransa dört haftada paris'i almanya'ya teslim etti ve yarısı nazi işbirlikçiliğine başlarken kalanlar da afrika'ya sürgünde direnişe gitti. bundan sonrası gerçekten acıklı fakat kahramanca oldu. sscb ile molotov-ribbentrop paktı yapıldıktan sonra, polonya alman saldısına uğradı, direnmeye çalıştı, faydasızdı. bu arada almanya hala tüm çabalarıyla bizi südetlerden delmeye çalışmasına rağmen sürekli hüsrana uğruyordu. fakat bu direnişin sonu çok yakındı zira prag yönetiminin tek yapabildiği polonya'nın slovakya sınırına doğru geri itileceği o kıyamet anını beklemekti. leh orduları artık varşova savunması için vistül ırmağının ardına çekildiğinde polonya'nın güney cephesi, doğudan sovyet işgaliyle tamamen çöktü. lehlerin teslim olmasıyla bizim tahkimatsız kuzey doğu sınırımızdan akan alman istilacıları şanlı direnişin sonunu getirdi. slovakya'yı wehrmacht'a terk edip bohemya-monravya'ya kısıldığımızda, batı savunma duvarımız hala ayaktaydı ve doğudan almanlar prag'ı düşürene kadar öyle de kaldı. çekoslovakya'nın tiranlığa karşı direnişi, boyundan beklenmeyen büyük bir başarıydı ve almanya'nın askeri olarak yenemediği bir çıban başı olarak faşizmin göbeğinde demokrasinin meşalesini sonuna kadar söndürmedi. müttefikleri ve komşularının basiretsizliği olmasa 2 senelik fiili direnişimiz berlin'in düşüşünü dahi görebilirdi. (bkz: at zije ceskoslovenská republika)
(lukstar - 27 Haziran 2017 12:01)
son bir yıldır falan her seferinde "yahu ufak bir klavuz yazsam mı, kimse oyun dinamiklerine değinmemiş" şeklinde başlığı açıp kapattığım oyun oldu. bu sefer çok kısa da olsa yazacağım belki birileri görüp nasiplenir.genel açıklama;oyunu genel olarak bir major power ya da minor power olarak oynayabilirsiniz arkadaşlar. bu ülkeleri de yine genel olarak demokratik, faşist ya da komünist olarak yönetebilirsiniz. her bir durumda oyunu oynama şekliniz değişik olacaktır. bu değişiklik komünist major ile faşist major arasında pek derin olmasa da; misal demokratik minor ile faşist minor arasında inanılmaz fark yaratıyor. aynı şekilde multi ve single oynarken de dinamikler tamamen değiştiği için öncelikleriniz değişiyor. bu bilgileri hep aklınızda tutarak oyun stratejinizi belirleyin.kaynaklar;oyunda gözü ve aklı olan herkesin zart diye görebileceği petrol, demir vb. gibi doğal kaynaklar var. bunu biliyoruz. yalnız dikkatli olan arkadaşlar bu kaynaklardan ziyade çok önemli başka kaynakların mevcudiyetini de fark edeceklerdir. örneğin world tension. single player oynayan bir faşist major için en önemli şey oyunun başında world tension ı olabildiğince düşük tutmak. bazen almanya olarak başlayıp ilk focus unu rehinland seçen oyuncular görüyorum ve kafamı duvarlara vurmamak için kendimi zor tutuyorum. neyse bunu daha detaylı anlatacağım genel olarak kaynaklara değinecek olursak;- hammaddeler: belli bölgelerden belli hammaddeler üretiliyor. bazı hammaddeler kolayca bulunurken bazıları oyun ilerledikçe zor ulaşılır hale geliyor ya da şişe ağzı yaratıyor. en önemli ve sizi zorlaycak hammaddenin petrol olması gerekirken aslında petrol, lastik ve tungsten olduğunu göreceksiniz. hatta petrol ve lastik sentetik olarak üretilebildiği için tungsten in daha sıkıntılı bir kaynak olduğunu ve oyunda daha stratejik bir yeri olduğunu anlayacaksınız. bunu özellikle majorlar acı acı hissedecektir. çözüm önerim alternatifi olan yerlerde tungsten yerine kromlu üretimleri tercih etmeye çalışmanız (medium tank yerine heavy tank chasis kullanmak gibi). yine özellikle mutilerde gördüğüm bir durum var; insanlar infrastructure yapmıyorlar. oysa hammadde üretilen yere yapacağınız infrastructure orada çıkarılan madeni infs seviyeniz kadar arttıracaktır (infs lvl 5 için %50, 6 için %60 gibi). infs sadece çıkarılan madende işe yarar sentetik rafinerilerin üretimini arttırmaz. bilim (excavation) ise toplam değeri arttırır. yani 10 iron veren bir madene lvl 10 infs yaptınız ve excavation 2 desiniz, iron üretiminizi 24 e çıkarırsınız. sadece bilim ile ancak 12 olacaktı. (infs ayrıca bina yapımnı hızlandırır, supply limiti arttırır üniteleri hızlandırır yapın yani)- political power: kabine ve yöneticinizin özelliklerine göre aylık olarak belli bir miktar gelen kaynak. national focuslar bu kaynak ile ilerler (günde 1 political power) ayrıca bu kaynağı kullanarak ulusal kararlar verebilir, kabineye yeni bakanlar atayabilir, şirketlere üretiminizi teslim edebilir, askere alma kanunlarında ya da ekonomik yaklaşımlarda değişiklikler yapabilirsiniz. unutmayın national focus seçmezseniz political power üretiminizi 1 arttırmış olursunuz ve bu bazı minorlar için iyi bir açılış manevrasıdır. political effort yapıp ardından national focus vermeyerek, national focus ile 70 günde 1 fabrika kuracağınıza; partial mobilization a ve de free trade e erkenden geçip daha hızlı gelişebilirsiniz. türkiye ve yunanistan gibi özel focus tree si olmayan minorlar bunun için uygundur. major ların genelde spesifik national focusları olduğu için bu ülkelerde direk focus ile ilerlemek daha etkin olacaktır.- manpower: bir çok major için ve minor ların tamamı için zurnanın zırt dediği noktalardan biridir manpower. manpower ı askere elverişli nüfusunuz olarak özetleyebiliriz. core olarak geçen eyaletlerinizdeki toplam nüfusun askere alma kanunu kadarı ve kalan eyaletlerde (non-core) ise yaklaşık binde biri (ilgili bakanı atarsanız yaklaşık binde ikisi). yani 10 milyon core ve 10 milyon non-core nüfusunuz var ise extensive conscription kanunu (%5) ile 500.000 core dan ve yaklaşık 10.000 non-core dan manpower alırsınız. burada yine multide gördüğüm ve beni tilt eden olaylardan biri insanların "heryeri topraklarıma katacağım hoho" gazı ile non-core ve doğru düzgün hammaddesi olmayan yerleri annexlemeleri. bunun yerine bu noktaları mandanıza alırsanız onların manpower pool unun manda seviyesine ve demokratik mi faşist mi olmanıza göre bir kısmına sahip olursunuz. yani yukardaki örnekte eğer 10 milyon nüfuslu eyaletlerinizi manda yaparsanız ve adam da diyelim limited conscription (%2,5) da ise 250.000 manpower ının misal %75 i (manda seviyesine göre daha fazla ya da az olabilir) yani 187.500 ü efektif olarak size gelmiş olur. 510.000 nere, 687.500 nere arkadaşlar. (burada 187.500 lük kısım için mandanızın templatini kullanmak zorunda olmanız küçük bir handikap ama o kadarı kadı kızında da olur) - world tension: bu oyunun gizli kaynaklarından biri arkadaşlar. demokratik ülkeler için artması, faşist ve komünistler içinse düşük kalması makbuldür. world tension yükselmedikçe demokratiklerin hareket alanı sınırlı kalacaktır, faşist ve komünist ülkeler ise diledikleri gibi hareket edebileceklerdir. örneğin demokratik ülkelerin başka ülkelerin bağımsızlığını garantileyebilmesi için (herhangi bir modifiye edici etken yoksa) world tension ın %25 i geçmesi gerekir. bu da faşist ve komünistler world tension %25 olana kadar istediği haltı yiyebilir demektir. örneğin almanya ile single player da oyuna başlar başlamaz 120-130 political power biriktirip aynı anda polonya ve isveç e justify edebilirsiniz. arada bekleme süresiyle 70 gün falan fark olacaktır. yani birine savaş açar ve onu daha bitirmeden diğerine savaş açarsanız, kimse müdahale edemeden ikisini de annexleyebilirsiniz. böylece daha 1937 ye girerken dünyanın en büyük tungsten ve krom üreticilerinden biri olan isveç e ve fabrikalarına ayrıca polonya ve fabrikalarına sahip olmuş olursunuz. dünya savaşına da müttefiklere karşı değil de sovyetlere karşı başlar, adamları süpürürsünüz. muazzam petrol rezervleri ve sanayinizle ardından da müttefikleri süpürürsünüz. bilmem bu kaynağın önemini anlatabiliyor muyum? - stability ve war support: eskiden ülkenin bütünlüğünü temsil eden unity yerine gelmiş olan iki kaynağınız. genel olarak yaşanılan olaylara göre artıyor ya da azalıyorlar. misal agresif bir savaş başlatırsanız düşüyor savunma savaşında artıyor gibi. bu ikisinden war support u arttırmak özellikle büyük savaşlar başladıktan sonra çok kolay oluyor. "alman saldırganlığına kayıtsız kalmayız !!1bir" diyerek veriyorsunuz gazı kitlelere arttırıyorsunuz. stability' i arttırmak biraz daha zor. en efektif arttırma yolu, işçilerin çalışma koşullarını iyileştirmek oluyor genelde. ancak bu özelliğin debuff ları ve cool down periyodu var, yani bastıktan sonra belli bir süre etkisini alıyorsunuz sonra belli bir süre kullanamıyorsunuz. düşük stabilite ile başlıyorsanız bence ilk seçmeniz gereken ulusal kararlardan biri. bu kaynakların nötür hali 50 yani bu değerde artı ya da eksisi yok. üzerine çıktığınızda bazı pozitif etkileri oluyor (consumer a giden fabrika mitarını azaltmak gibi) altına düştüğünüzde ise negatif etkileri oluyor. bu değerleri ilgili kaynağın üzerine gelerek okuyabilirsiniz. bunların yanında negatifte kalırsanız bazı görünmeyen özellikler oluşuyor; misal asker kaçakları çoğaldığı için ordunuzun savaş performansının düşmesi gibi eventler almaya başlıyorsunuz ve düzeltmek için political power harcamak zorunda kalıyorsunuz. negatifte kalmamaya özen göstermeniz gerek kaynaklardan.- command point: political power gibi sabit gelen bir kaynak, war support gibi kaynaklar ile akışı modifiye edilebiliyor. genel olarak generallerin özelliklerini açmak ve kullanmak için ya da bazı görevlerin performansını arttırmak için harcanıyor. hacılar bu kadar yazdım yoruldum en azından kaynakları bitirdim. man the guns çıkınca bir de fuel diye bir kaynak gelecek onu da yazarım benden bu kadar. kalın sağlıcakla.
(enk - 3 Temmuz 2018 18:30)
waking the tiger eklentisini, demokratik bir almanya'yla denedim. tabi bu eklenti esasında çin'e yoğunlaşmış ama almanya için de bir nazizm dışı yol eklediği için ilgimi çekti. ana amacım almanya'da demokrasiyi yeniden inşa edip ülkeyi mümkünse savaştan uzak tutmak olacaktı, olayların birazdan okuyacağınız duruma geleceğini nereden bilebilirdim? 1936'nın yaz ortasında nsdap iktidarının üçüncü yılında, ülke içinde kurulan tek adam rejiminin yarattığı terör ortamına halihazırda bilenmiş alman genel kurmayı ve muhafazakar generallerin önemli bir kısmı, hitler'in versaille'la silahsızlandırılmış rheinland'a asker sokup ülkeyi fransa'yla savaşa sokma tehlikesi karşısında august von mackensen önderliğinde bir darbe teşebbüsünde bulundular. ülkenin ancak batı yarısında kontrolü sağlamayı başaran frankfurt'ta geçici hükümeti kurmuş alman askeri cuntası ile berlin, onun doğusu ve bavyera'da tutunan nazi rejimi arasında iç savaş patlak verdi. almanya'nın göbeğini bir cephe hattına döndüren çatışma, kontrolümde olan askeri cuntanın güneye yürüyüp münih'i almasıyla ilk ciddi zaferini kazandı. bavyera'nın nazizmden kurtarılması akabinde, harekatın ağırlık merkezi kuzeye kaydı ve yoğun çatışmalar sonunda hamburg düştü. münih üzerinden nürnberg'e yürüyen güney kolunun şehri almasıylaysa, bastıran kış şartları büyük ölçekli harekatları bir süre için imkansız kıldı. 1936'yı 37'ye bağlayan kış, alman askeri cuntasının bahar operasyonuna hazırlanmasıyla ve berlin rejiminin kalbine yapılan hava akınlarıyla geçti. cunta ülkenin en sanayileşmiş ruhr bölgesini ve okyanusa açılan su yollarını, büyük limanları elinde tuttuğu için kayıplarını daha kolay şekilde yerine koyabiliyor, tank ve çeşitli zırhlı araçlarla, uçak üretimine dahi devam edebiliyordu. nsdap rejimine denizden de, danimarka boğazından bir abluka uygulanıyor, baltık denizine hapsediliyordu. bahar 1937'de kuzey'den, güney'den ve göbekten yürüyüşe geçen askeri cunta, rostok, magdeburg ve leipzig'i nazi çetelerinin elinden kurtardıktan sonra potsdam'a ulaştı ve yaz ayları boyunca devam edecek berlin kuşatmasına başladı. ağustos ayında, doğu prusya'daki garnizonlar cuntaya-mackensen'e bağlılıklarını bildirdiler. eylül'deyse berlin'in dış mahallelerinde cunta kuvvetleriyle naziler arasında çatışmalar yoğunlaştı. nazilerin başkentlerini vatan hainlerine teslim etmemek için fanatik bir direniş sergilemeleri nedeniyle berlin savaşı çok kanlı geçti. ekim başında, berlin hayvanat bahçesi ve reichstag'a kırmızı, siyah ve beyazlı cunta bayrağı çekildi. führerbunker civarında bizzat hitler'in de öldürüldüğü çatışmalar neticesi alman iç savaşı, ülkeyi devasa bir yıkım içinde bırakarak, cunta'nın zaferiyle sona erdi. almanya'nın kendisine düşman, üç sene içinde henüz ancak toplumun azınlıkları ve zayıfları üstünde yeni yeni bir terör rejimi kurabilmiş nazi deliliği, muhafazakar ve demokrat generallerin elele vermesiyle yuvasında boğulmuş, sıra yıkılan almanya'nın restorasyonuna ve yeni rejimin karakterini ve değerlerini belirlemeye gelmiştir. acaba yeni almanya, 1.dünya savaşı'nda yıkılan kaiserreich'ın küllerinden mi yoksa hürriyet sevdasından ilham alan yeni bir demokratik anayasadan mı doğacaktır? farklı şartlarda bu keskin ayrım muhafazakar ve demokrat ordu mensupları arasında iç savaşa gidebilecek kadar derin olsa da, bu gerçekleşmedi, almanya henüz bitmiş bir iç savaşın ağırlığını iliklerine kadar hissediyor, ne iki tarafın ve ne de halkın yeni bir kardeş kavgasına (brüder gegen brüder) enerjisi ve isteği vardı. önce parlemento yeniden açıldı, özgürlükçü bir anayasa hazırlandı ardından oscar wilhelm konsensüsle birleştirici bir sembol olarak tahta geçti. böylece almanya'da demokratik anayasal monarşi kurulmuş oluyordu. nazi terörünün avrupa'nın göbeğinde başlamadan bitmesiyle bir bahar havası yaşansa da bunun kısa süreceği ispanya'da faşistlerin iç savaşı kazanmasıyla anlaşılaşılacaktı. ispanya'nın hemen ardından, sol hareketle mücadelede faşistlere verilen abartılı tavizler fransa'nın başını yaktı ve faşistler burada da iktidarı ele geçirdi. bunun meyvesi madrid, paris, roma arasında bir mihver kurulması ve yeni almanya'nın adeta çevrelenmesi oldu. 30'lu yılların sonu avrupa'da faşist üçlü mihver (akdeniz mihveri, latin mihveri olarak da anılıyordu) ve demokratik almanya arasında bir soğuk savaşla geçiyordu. almanya ve karşısındaki faşist ittifak orta ve doğu avrupa'da üstünlük için yoğun bir mücadele veriyordu. italyan baskısından bunalan avusturya kendi isteğiyle almanya'nın bir parçası oldu. arnavutluk'sa italyan nüfuz alanına girdi. 1941'de italyan ültimatomunu reddeden yugoslavya'nın saldırıya uğramasıyla ise almanya kendini bir anda sıcak savaşın içinde buldu. faşist saldırganlığını sona erdirmek için almanya italya ve fransa'ya savaş ilan etti. avusturya'dan devralınan dağcı birlikleri kuzey italya'nın kırılması için hayatiydi. bu arada faşist tehdidinden iyice endişelenen küçük doğu avrupa memleketleri için yugoslavya'ya yapılan tecavüz bardağı taşırmış, almanya'nın ortaya koyduğu ''orta avrupa birliği'' (oab) vizyonu tek seçenek kalmıştı. önce macaristan ardından romanya'nın katıldığı ittifak, belçika, hollanda ve lüxemburg'u da içine almış, norveç ve isveç'in katılımıyla iyice genişlemişti. italya'nın kuzeyinde güney cephesinde savaş devam ederken, belçika ve hollanda topraklarında da fransız savaş makinesine karşı mücadele sürüyordu. 41 kışı faşistler için sonun başlangıcıydı, oab ordusu tarafından yarılan kuzey italya'daki cephe, fransa'nın güneyden de ikinci bir cepheyle kuşatılmasına fırsat tanıdı. roma'ya, nice'e hatta madrid'e giden yol açılmıştı. baharda roma düşmüş, mussolini ele geçirilmiş, italya savaştan çekilmişti. italya'daki işgal rejiminin idaresini büyük oranda yugoslavya üstlendi. bu arada alman ordusu güneydeki fransız şehirlerine yürüyüşüne devam ediyordu. sonbaharda savaş artık benelüx'ten paris önlerine ulaştı, güneyde nice düşmüştü. paris'e yapılan çevirme harekatının başarıya ulaşmasıyla kalan fransız kuvvetleri çözüldü ve maginot hattındanki bütün cephe de topyekün çöktü ve ispanya sınırına doğru büyük faşist geri çekilmesi başladı. kuzey ispanya akdeniz mihverinin son direniş hattı olacaktı. demokratik almanya önderliğindeki oab pirenler gerisinde hazırlıklarını tamamladıktan sonra faşizmin son başkenti madrid'e doğru büyük saldırı başladı. beş yıldan az süre önce berlin'de gerçekleşen fanatizmin kat kat büyük bir tekrarı iber yarımadasında yaşandı. fakat rasyonalizm ve özgürlüğe isyanın son direnişi moral üstünlük, motivasyon ve sınırsız kaynak fazlasını elinde bulunduran orta avrupa birliğinin elinde can verdi. ardı ardına gelen çevirme harekatlarıyla ispanyol-fransız çeteleri tek tek etkisiz hale getirildi ve madrid'deki son direniş kış 42'de sonra erdi. avrupa faşizmden temizlenmişti. mussolini, petain ve franco, ünlü paris mahkemelerinde savaş suçu ve insanlığa karşı suçtan yargılanıp mahkum oldular ve idam edildiler. bütün bunlara rağmen 1942 yılını tarihin sonu ve liberalizmin nihai bir zaferi ilan etmek çok büyük bir hata olurdu. evet ispanya, italya ve fransa'da işgal rejimlerini demokratik hükümetlere çevirme yolunda çok yol kat edildi ve üç baltık cumhuriyeti ile norveç ve isveç'in katılımıyla oab genişledi. fakat bu demokratik ailenin büyümesinden endişe eden ve avrupa savaşta birbirini yerken sürekli silahlanıp istila hazırlıklarına başlayan doğu'dan yükselen bir güç vardı: sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği kendini yeterinde hazır hisseden ve oab'ı bitkin bulan sscb birliğin üyesi olmayan polonya'yı ani bir saldırıyla işgal etti. ardından üyelik müzekereleri (burada bizim national focus barımız oluyor) devam ederken finlandiya'ya da girip kartlarını tamamen açmış oldu. bundan sonra oab'ın elinde kalan tek seçenek tehtidin kalbi moskova'ya doğrudan saldırıp, avrupa'da tiranlığı nihai olarak bitirmekti. 43 yılı haziranı'na kadar süre bu seferin hazırlıklarıyla geçti. fakat oab ordusu son hazırlıklarını rusya halklarının özgürleştirilmesi için tamamlamış, berlin'den gelecek emri beklerken, kimsenin aklına gelmeyecek ihanet kuzeyden geldi. belçika hükümetinin komünist tehtidiyle yeterince mücadele etmediği gibi absürt bir bahaneyle ingiliz imparatorluğu savaş ilan etti ve manş üstünden başarısız bir amfibik operasyona kalkıştı. kolektif savunma anlayışı çerçevesinde bir üyesine yapılmış tecavüzü tüm üyelere yapılmış kabul eden oab kendisini savunma hakkını kullanarak ingiltere'ye savaş ilan etti. yaz boyunca britanya adaları oab tarafından deniz ve havadan ablukaya alınıp bombardıman edildi. ingiliz saldırı gücü pasifize edildikten sonraysa norwich, dover ve portsmouth'dan eşzamanlı yapılan çıkarmalar ve hava indirmelerle adanın güney doğusunda köprü başı elde edildi ve londra kuşatıldı. 44 yılına girilirken, londra düşmüş, yozlaşmış parlemento fesh edilmiş ve churcill'le, kraliyet ailesi kanada'ya kaçmıştı. böylece britanya adalarındaki windsor tiranlığı sona ermiş, oab'ın geçici himayesi altında ingiliz halkının demokrasi ve cumhuriyete geçiş süreci başlamıştı. 1944 baharı bir yıl ertelenmek zorunda kalan rusya'yı özgürleştirme operasyonunun son hazırlıklarıyla geçti ve 3 haziran'da berlin'deki sovyet büyükelçisine sscb ile tüm ilişkilerin kesilip savaş durumuna geçildiği notası verildi. yıldırım hızıyla eski polonya sınırı, romanya ve isveç'ten sovyet işgalindeki topraklar yarılmaya başlandı. uzun rus sınırından ilk hafta kilometrelerce geriye atılan kızıl ordu çevirme harekatlarıyla adeta felç edildi ve hava üstünlüğüyle geri çekilme yollarında dahi nötralize edilen onlarca birlik oldu. temmuz ayında polonya ve finlandiya kurtarılmış, ukrayna'nın kilit şehirleri odessa ve kiev özgürleştirilmişti. bu arada rusya'nın gerçek sahipleri yeraltındaki demokratik trudoviklerle de temasa geçilmiş, teknik destek, cehane ve mali yardım sağlanan yasaklanmış muhalefet cephe gerisinde baş kaldırarak ikinci rus iç savaşını başlatmıştı. kızıl ordu artık iki cephede savaşıyordu. sonbaharda, stalingrad şehrini düşüren tudovikle sonbaharda temas sağlanmış, ukrayna kurtarılmış, rusya muhalefeti de kafkaslar ve güney rusya'yı sovyet işgalinden temizlemişti. kış, toparlanma ve cepheyi sıkılaştırmayla geçerken, abd en sonunda derin kararsızlık ve izolasyonundan çıkmış, oab'a karşı önyargılarını kırmış ve tarihin doğru tarafında yer alarak siyasi desteğini açıklamış ve sovyet karşıtı cepheye materyal yardım ile gönüllüler göndermeye başlamıştı. 1945 baharı, savaşın kapanışına sahne oldu. moskova merkezine birkaç kilometre kala durmuş ve dürbünle aziz vasil kateralinin kubbelerini görebilen her milletten karma oab ordusunun devriyeleri, 1 mayıs 1945 şafak sökerken başlayan yoğun top salvosuyla tarihin sonunu getiren saldırının mızrak ucu oldular. üç buçuk haftalık moskova savaşının sonunda şehir düştü ve ana sscb cehpesi yarılmış oldu. politbüro ve stalin urallara giden bir trenle şehirle ayrılmıştı, yeni başkent novosibirsk'ten savaşı devam ettireceklerdi. moskova'nın düşmesiyle hemen hemen bütün cephelerde simultane yarılmalar, isyanlar, toplu teslim olmalar ve taraf değiştirmeler baş gösterdi. ural sağlarına kadar kalan birkaç kızıl ordu birliği de ya püskürtüldü yada çevirme harekatlarıyla imha edildi. bu arada rus iç savaşı da kafkasya'dan kazakistan ve orta asya'ya sıçramış, türki halkların da trudovikler tarafına kitlesel olarak geçmesiyle devam etmekteydi. yaz ortasında ural dağları ardında da tutunamayan ve güneyden oab müttefiği rus muhalifler tarafından özgürleştirilen orta ve güney sibirya ikinci dünya savaşının son çatışmaları oldu. novosibirsk'de trudovikler tarafından sığınağında kuşatılan stalin intihar etti ve sovyet rejimi tarihe karışmış oldu. savaşın sona ermesiyle başlayan geçiş döneminden moskova'da tudovik iktidarı tüm rusya federasyonunu kurdu, berlin ve oab'ın güvenilir bir müttefiği oldu. böylece yirmi yıl önce kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet nidalarıyla nazi tiranlığına karşı başlayan vatansever özgürlük hareketi, önce almanya'yı sonra avrupa'yı en sonunda da tüm avrasya'yı kuşatmış, ekstremist, totaliter sol ve sağ her tür zorbayı dize getirmiş oldu. özgür berlin demokrasinin cephaneliği, dünya'nın yeni başkentiydi. dem deutschen volke!
(lukstar - 10 Aralık 2018 00:42)
Yorum Kaynak Link : hearts of iron iv