(bkz: intercalaris)

(grapes of butcher - 21 Ocak 2008 14:04)

--- spoiler ---

1908-1929-1943-1957-1978-1992 ve 21/14/14 sıralamasına göre 2006 ve 2027 yıllarında trajediler yaşadık ya da yaşayacağız filmdeki hesaba göre (matematiğim berbattır, yanlış da olabilir) filmin açılışı bile trajik, aynen sonu gibi.

erwin anton'a aşık olur ve bunu anton'a söyler. o da "kız olsaydın ben de olurdum" der. erwin de bunun üzerine ameliyatla kadın olur. ne var ki erwin gay bile değildir, safi mutsuzluk adam. çükü kestirmekle kadın olunamayacağının kanıtı her daim mutsuz erwin.

karamsar/kara film izlemediğimiz şey değil ama bu filmdeki karamsarlık bambaşka bir şey. karamsarlığa ve kötümserliğe örnek olarak birbirinden ağır hangi repliği anlatılasam şaşırdım:

(altyazıdan kopyayla) .

- i've always searched for something like a soul.
+something like you doesn't have a soul.

- my ego was forced to learn to put up with me to bear the unbearable
(buradan stinkfist'e selam ederim: something has to change. un-deniable dilemma.boredom's not a burden, anyone should bear.)

-you talk and talk, and think your thoughts and in the end you forget to think.

--- spoiler ---

brd üçlemesine "sert" demiştim ama bu filmi izlemediğimdendi, ayrıca (bkz: die ehe der maria braun/@fallik osman)

(malloryknox - 28 Kasım 2010 02:05)

teorik olarak mümkün olmayan sözcük öbeği.
(bkz: in einem jahr gibt es 12 monde)

(kaiser schoze - 21 Şubat 2003 00:22)

13 ayli bir senede diye baslayan bir masaldir bu degil tabi ama ola bilirdi guzelde olurdu romantik belkide urkutucu

lakin bu daha cok bir sene icinde 13 yeniay olmasina yonelik bir soylemdir yanilmiyorsam her 14 senede bir olur

ayrica bir romandi sanirim

(nuitari - 21 Şubat 2003 15:15)

(bkz: armin meier)

(objet petit a - 12 Ekim 2012 11:11)

kadın olarak hissetmenin anatomiyle bir ilgisinin olmadığını ve bir tutku anında yapılabilecek böylesi bir erkek/kadın değişiminin (transeksüellik) nasıl da daha iyiye değil, betere yani psikotik uçuruma ("vücudum, irademdir" sözelleştirmesiyle kendini gösteren) sürükleyeceğini; intiharın ıskalamayan tek edim olduğunu ve intiharı kafasına yerleştirmiş olanın dünyanın seyri hakkında her şeyi bilen, yanılmayan tek varlık olduğunu; hikayeler anlatmak ve bu sayede hep yeniden başlamakla, anlatılanların içerisinde yok olmak, aynalarda kendini tanıyamamanın, kısacası sembolikle gerçeğin sürekli rahatsız ettiği hayali düzlemler arasındaki farkı; temeldeki köksüzlüğün giderek açılmasını ve en nihayetinde elvira'yı yutan bir uçuruma dönüşmesini; uçurumun üzerini örtmek için atılan yardım çığlıklarının cevap bulamamasını, yanlış cevaplar ya da geç gelen cevaplar oluşunu.. tüm bunlar üzerine bir fassbinder filmi.

(objet petit a - 25 Kasım 2013 00:43)

https://www.youtube.com/…swjd5qlggjq&has_verified=1

filmin bu sahnesinde kahramanımız yetimhanenin kesimhanesindedir, kendisini kadrajda göremeyiz. önümüzde bir kesim sahnesi vardır, akan kanlar, asılı hayvanlar. arka planda ise kahramanımız gezinirken hayatının trajik hikayesini anlatır, bir erkeğe duyduğu aşk, onun için cinsiyetini değiştirmesi, terk ediliş...filmin özetidir yani, filmin acıklı ana hikayesi..fakat hiçbir izleyici bu esnada hikayeye odaklanmaz, odaklan-a-maz. herkes deli gibi sahnenin içindedir, o esnada gerçekleşen diyologu %99'muz kaçırır. fassbinder da izleyiciye bunu ispat etmek ister, ona göre "birini sevmek" diye bir şey yoktur, buna inanmaz. aşkın insana ait olmayan, onun özgür ruhunu öldüren bir duygu silsilesi olduğunu düşünmesinden de kaynaklanmaktadır o sahne. büyük bir aşk hikayesi anlatılırken, insanın özünde farklı şeye odaklanacağını ispat etmek ister seyirciye.

(minotauros - 4 Kasım 2015 11:27)

türkçesi 13 aylı bir yılda olabilecek fassbinder filmi. gayet canlı ve sıcak renklerle film noir yapmış fasbinder. pedro almodovar'ın girdiği otobanın altyapısını kurmuş. almodovar eşcinselliği hep neşeli ve hızlı, şaşırtıcı biçimlerde işler ve izleyiciyi o şaşırmanın, sıcaklığın aralığından kabule zorlar, sevimlilikle zorlar. fassbinder içimizdeki canavarı hep anımsar, yadırgamayı, acıma üstünlüğünü. kahramanları hem insancıl hem hayvanidir. durumları sert komiktir. olasılıkla filmin havasını armin meier'in özkıyımı etkilemiştir, ama kendi ölümüne, alkolle kokainli intiharına kaç yıl kaldıydı? son sürat sanatını tamamlayıp, yolda düşüp kalacaktı. aynı filmde hem sosyoloji hem psikoloji yapmış, hem siyaset hem hem komedi.

özel ilgi alanım haline gelen filmlerindeki annesi lilo pempeit bu seferinde rahibe rolündeydi. (schwein da yoktu küfürler arasında.) bir de kişisel çakışma: bir sonraki 13 aylı yıl 1992'de varoluşunda duyguların önemli olduğu insanlar için olaylı, zor, tarjik geçebilir demiş ya; 1992 benim depresyonla tanışma, içinden hiç çıkamayacağım sanma yılım olmuştu.

(ibisile - 10 Kasım 2015 00:59)

"bir defasında, rüyamda bir mezarlıkta yürüdüğümü görüyordum, ve birden garip bir şey fark ettim. mezar taşlarının üzerindeki yazılar bildiklerim gibi değildi. "doğum tarihi 1918, ölüm tarihi 1968" ya da "doğum tarihi 1927, ölüm tarihi 1975." hayır, böyle değildi. bu taşların üzerindeki tarihler şöyleydi: buradaki kimse birkaç yıldan daha yaşlı görünmüyordu. bazıları daha da gençti. bazıları sadece birkaç günlüktü: "18 şubat - 11 mart" ya da "19 mayıs - 5 haziran", diğerleri sadece birkaç saatlikti. bu mezarlığın neden bu kadar garip olduğunu anlamaya çalışırken, birden önümde çok yaşlı bir adam gördüm. mezarlığın bahçıvanıydı. ona, herkes bu kadar genç ölmüşken, nasıl olup da bu kadar yaşlandığını sordum. güldü, başını salladı ve şöyle dedi: "hayır, yanılıyorsun. tarihler, insanların yaşam süreleri değil", "gerçek bir dosta sahip oldukları süre."

(usuduysen donelim - 14 Ocak 2017 02:19)

el hedi ben salem ve armin meier; iki sevgilisi de art arda ölen fassbinderin 41 filminden 32. si olan bu film kutlug ataman ın lola bilikidinden 20 yıl önce çekilmiştir. patosu dayanılmaz bir estetik anlayışla stilize ederken bütün karakterlerini karanlığa boğan yönetmen mahlerin ya da kafka nın içinden damıttığı nihilist tavrı ile yine bir porno çeker gibi sivridillidir. kapitalizmin yabancılaşlaştırdığı almanyada holocaust tan sonra aşklar imkansız ya da ölüm kadar soğuktur ya da sadece gender is burning

(jackiebagaj - 22 Ekim 2005 08:34)