Earth: Final Conflict (~ Invasion planète Terre) ' Dizisinin Konusu : Earth: Final Conflict is a TV series starring Von Flores, Leni Parker, and Anita La Selva. When an alien species comes to Earth bearing gifts for humanity, a few suspicious humans seek to discover and resist the newcomers' true...
Babylon 5(1994)(8,3-25561)
Farscape: The Peacekeeper Wars(2004)(8,2-15718)
Farscape(1999)(8,2-34806)
Babylon 5: In the Beginning(1998)(7,7-6713)
Space: Above and Beyond(1995)(7,7-6939)
Odyssey 5(2002)(7,5-2683)
Babylon 5: Thirdspace(1998)(6,9-4588)
Earth 2(1994)(6,9-4358)
Andromeda(2000)(6,7-11091)
Crusade(1999)(6,7-4365)
Mutant X(2001)(6,1-3496)
toplam beş sezon yayımlanmış bir bilimkurgu dizisi. 21. yüzyılın başlarında taelon adlı uzaylı bir ırk dünyaya gelir ve insanlığı daha iyi hale getirmek için tüm bilgilerini paylaşmayı önerir. ama iki ırk arasındaki iyi ilişkiler için görevlendirilen william boone, bu ırkın asıl amacını öğrendiğinde işler değişir. artık taelon'lara karşı insan direnişi başlamıştır. bu da yetmezmiş gibi ortaya çıkan 2. bir uzaylı ırk işleri iyice karmaşıklaştırır.
(lali berte - 16 Ocak 2012 00:50)
gene roddenberry… o, başarılı bir pilotken istifa edip düşlerinin peşinden koşmaya karar vermiş biri. kuşkusuz aldığı bu karar, bilimkurgunun televizyon macerasında bir dönüm noktası yarattı. roddenberry, televizyonun en önemli toplumsal güçlerden biri olacağını çok önceden görmüştü. tek ihtiyacı olan şey ise, bu küçük fakat gelişmekte olan eğlence piyasasına nüfuz edebilmekti. 60’ların hemen başında geliştirmeye koyulduğu projesi, her bakımdan devrimsel niteliklere sahipti ve piyasa tarafından kabul görüp görmeyeceği de bir hayli şüpheliydi. evet, star trek‘ten bahsediyoruz. hani şu ilk zamanlar çeşitli televizyon kanalları tarafından türlü bahanelerle reddedilen, ama sonradan değeri anlaşılan bilimkurgu fenomeninden…star trek’i izleyiciye sevdirmek ve tanıtmak için ve tabii yayıncı kuruluşun da isteğiyle iki pilot bölüm yayınlandı, fakat üç hararetli sezonun ardından dizi iptal edildi. bu iptal kararı, dizinin sadık izleyici kitlesini büyük bir üzüntüye uğrattı. günlerce süren protesto gösterileri ve mektup kampanyaları bile düzenlendi, ancak sonuç alınamadı. işin aslına bakılacak olursa, star trek kendi izleyici kitlesini gruplaşma güdüsüyle bulmuştu. istikrarlı bir şekilde büyüyen bu kitle, dizinin sunduğu eşitlik, paranın olmadığı bir dünya, teknolojik gelişmişlik gibi fütürist idealleri canı gönülden sahiplenmişti. ayrıca star trek’in gelecek manzarasında kadınlar ve kadın hakları da önemli bir rol tutuyordu. öyle ki, star trek’te cinsiyet ayrımcılığı yoktu.bilimkurguda rekabetin arttığı 70’li yıllarda, paramount pictures star trek’i tamamen olgunlaşmış bir şekilde tekrar ekranlara taşımak için kolları sıvadı ve bugünkü star trek’e baktığımızda bu hususta oldukça başarılı olduklarını da söyleyebiliriz. bu yıllarda yine rodenberry başka dizi fikirleri de geliştirdi, fakat diğer işlerin sorumluluğu nedeniyle bunları asla hayata geçiremedi. ancak ölümünden sonra bu çalışmalar birer birer gün yüzüne çıkmaya başladı. rodenberry’nin eşi majel barrett, söylentilere göre bu “kayıp senaryoları” buldu ve potansiyellerini keşfetti. daha sonra kanallara başvuran majel, andromeda (2000-2005) ve yazımızın da konusunu oluşturan earth: final conflict gibi yapımların yeşermesine önayak oldu.ilk ismi battleground earth olarak belirlenen yapımın adı daha sonra earth final conflict şeklinde değiştirildi. bunun nedeniyse, scientology‘in de kurucusu olan bilimkurgu yazarı l. ron hubbard‘ın battlefield earth romanını akıllara getirmesiydi. 2000 yılında sinemaya da aktarılan hubbard’ın romanı ile rodenberry’nin senaryoları arasında bazı benzerliklerin olduğu söylenebilir. sonuçta psychlo’lar ve klingon’lar birbirinden çok da farklı değil. dizinin aynı zamanda, kenny johnson‘ın 1983 yapımı v dizisiyle de benzerlikler gösterdiği göze çarpıyor. fakat rodenberry’nin ismini başına yerleştiren ve onun ideallerine bağlı kalınacağı sözü veren dizi, kimi çatlak seslere rağmen 1997 yılında yayın hayatına girdi ve hatta bir sezon buyunca da yoğun ve heyecan verici bir atmosfer sundu. ta ki ardı ardına gelen oyuncu ve yönetim değişiklikleri yaşanana dek…--- spoiler ---21. yüzyılda dünya, taelon adı verilen bir uzaylı ırk tarafından ziyaret edilir. ziyaretlerini takip eden üç yıl içinde hastalıkları iyileştirirler, savaşı ve açlığı ortadan kaldırırlar ve devasa bilgeliklerini, herhangi bir karşılık beklemeksizin insanlarla paylaşırlar. fakat bazı insanlar, taelon’ların yardımsever doğasına kuşkuyla yaklaşır. onlara göre taelon’lar, insanlığın varoluşuna karşı şeytani bir güçtür. bu kişilerden biri de, uzaylıların gerçek maksadını etraflıca öğrenmek için kendisine sahte bir ölüm planlayan milyarder fabrikatör jonathan doors‘tur. polis memuru william boone‘un tüm uyarılarına rağmen “suikast” başarılı olur ve bu olayda gösterdiği azim nedeniyle boone, taelon sözcüsü da’an ile fbı amerikan dostluk ateşesi ronald sandoval tarafından “güvenlik ve türler arası ilişkiler baş komutanı” olması teklifiyle ziyaret edilir.boone ilk aşamada teklifi geri çevirir, fakat bir araba kazasında esrarlı bir şekilde hayatını kaybeden karısının ölümünü araştırırken, lili marquette onu doors tarafından yönetilen kurtuluş hareketi’nin gizli sığınaklarına götürür. burada boone’a taelon’lar hakkındaki kuşkular anlatılır ve boone bunun üzerine güvenlik ve türler arası ilişkiler baş komutanı” olma teklifini kabul eder. ancak boone’un, zihinsel farkındalığı arttırmasına rağmen beyin yıkayan bir siber-viral implant takması gerekmektedir. implantları takmakla görevli direniş üyesi cerrah dr. julianne belman, boone’un implantının işlevini değiştirecek bir teknik bulur. bu teknik sayesinde boone, gelişmiş duyulara sahip olurken zihninin kontrolünü de kaybetmeyecektir. son olarak kahramanımız, dönüşümünü tamamlamak için kolundan merkezi sinir sistemine bağlanmış skrill adı verilen bir biyolojik silah ile donatılır. artık her şey tamamdır ve boone, taelon’ların gerçek amacını çözmek için çalışan bir ajan haline gelir…yukarıda anlatılanlar, dizinin ilk bölümünde geçen olay örgüsünden ibaret. bu bölüm aynı zamanda, dizideki temel karakterleri tanıtma işlevi de görüyor. zaten ilerleyen bölümlerle birlikte, karakterlerin birbirleriyle olan etkileşimleri dizinin ayrılmaz bir parçası haline geliyor. boone karakterine masumluk ve öfke katan kilner, dizinin odak noktası konumunda ve olayların nasıl geliştiğini de onun perspektifinden takip ediyoruz. ara sıra görevinin zorluğu hakkında çıkışlar yapan ve duygularıyla sürekli bir çatışma içinde olan boone, konumu itibariyle kendini sık sık yalnız ve korunmasız hissediyor. amacı gayet açık olsa da, yolu her zaman engebeli ve tehlikelerle dolu. öte yandan dizinin bir başka ana karakteri olan ronald sandoval ise, ilk başlarda basit, beyni yıkanmış ve dar görüşlü bir anti-kahraman tiplemesi olarak beliriyor.--- spoiler ---ilginçtir ki aktör von flores, takmak zorunda olduğu implantların beklenmedik şekilde kaşıntılara neden olmasıyla sette zor günler geçirmiş. ancak onun bu gerçek huzursuzluğu karakterine de yansımış ve bu da ortaya inandırıcı bir tipleme çıkarmış. lili marquette rolünü üstlenen lisa howard‘ın can alıcı bir rolü yok ve karakteri başlangıç aşamalarında çok fazla gelişim gösteremiyor. fakat boone ile onun arasında güzel bir uyum var; şakalaşmaları oldukça eğlenceli. david hemblen‘ın karakteri jonathan doors, direnişin lideri rolünde. fakat kendisinin de gizli bir gündemi olduğunu öğreniyoruz: oğluyla tekrar bir araya gelmek… son olarak leni parker‘ın canlandırdığı da’an ise, uzaylı rolünde hiç sırıtmıyor.ilk sezonu izleyerek de keşfedebileceğimiz üzere, bütün oyunculara belirli bir görev verildiği aşikar. her bölümün kendine özgü bir teması olsa da, dizide ilk bölümünden son bölümüne dek süregelen bir mantıksal bağ bulunduğunu söyleyebiliriz. geçmiş bölümlerde sorulan sorular, ilerleyen bölümlerde yavaş yavaş cevaplandırılıyor. tabii ki taelon’ların gerçekte neyin peşinde olduğunu hemen öğrenmeyi beklemeyin, fakat çeldirici işaretler ve gelecekte geliştirilebilecek fikirlerin ortaya atılmasıyla dizi birçok yönden bizi tatmin etmeyi başarıyor. earth: final conflict’i diğer bilimkurgu yapıtlarından ayıran noktaysa, senaryonun akıllıca yazılmış ve düşünmeye sevk edici olması. rodenberry’nin öğretilerini 80’lerin paranoyası ile birleştiren yazarlar, diziye sağlam bir hayran kitlesi kazandırmayı bildiler. dizideki coşku ve ivme sonraki sezonlarda ortadan kaybolsa da, earth: final conflict bütünü itibariyle hala seyirlik bir yapım olmayı sürdürüyor.kesin olan bir şey varsa, o da dizinin görsel açıdan tatmin edici olduğudur. tabii dizi 16:9 formatında çekilseydi daha iyi bir görüntü elde edilebilirdi, ama 1997’de bu tür özellikler pek kullanılmıyordu. bu eksikliğe rağmen, 4:3 çerçeve oranından en iyi şekilde yararlanılmış ve görüntü asla dışa taşmamış. tekwar, psı factor ve la femme nikita gibi dizilerin de fotoğraf yönetmeni olan michael mcmurray, earth: final conflict’e has o özel dokuları, bu dünyadan değilmişcesine mavi, mor ve yeşil nüanslarla süslemeyi başarmış. dizide pek çok yönetmen görev alıyor ve her biri de diziye sıkı ve hızlı bir doku kazandırarak bölümlere heyecan katmada hünerli.sonuç olarak yapımcılar, rodenberry’nin temel konseptini aldılar ve orijinaline yakın bir dizi oluşturdular. earth: final conflict, kendi meziyetleri ile de roddenberry’nin ismi olmadan yükselebilecek kadar iyi bir yapım. hatta dizinin ilk sezonu günümüzde bile efsane olarak değerlendiriliyor. efektler günümüzün gerisinde olsa da, senaryo, oyunculuk ve dizayn gibi etmenler göz ardı edilemeyecek kadar güzel. yayınlandığı ilk senelerde birçok ödül kazanan yapım, bugün bile geniş bir hayran kitlesine sahip. eğer izlemediyseniz, earth: final conflict’e bir şans verebilirsiniz. belki siz de o hayran kitlesinin bir parçası olursunuz, kim bilir…
(kitap delisi - 23 Temmuz 2017 04:05)
Yorum Kaynak Link : earth final conflict