Facebook Yorumları
  • comment image

    william wyler'ın yönetmenliğini üstlendiği, 1949 yılında siyah-beyaz çekilmiş bir filmdir.

    film dört kişi üzerinden akar. bir kız, bir baba, bir hala ve bu kıza aşık(?) bir adam var hikayede. baba paranın köpeği olmuş, elindeki paranın kızı tarafından boş yere harcanmasına karşı çıkan birisi. ayrıca eşi öldükten sonra aksileşmiş, kızıyla ilişkisi daha da kötüye gitmiştir. kızını her daim eşiyle kıyaslamış ve en sonunda kızıyla ilgili düşüncesi "bundan bir halt olmaz" noktasına kadar gelmiş. iki yüzlü davranıp bunu kızına söylemez ama ondan pek hoşlanmadığını sürekli belli eder. kızı ise asosyaldir, yeteneği yoktur (dikiş dışında), güzel değildir, çok utangaçtır ve insanlarla iletişim sorunu yaşamaktadır. bir gün fakir ama iyi giyimli bir adam bu kızı görür, kıza aşık olduğunu söyler. evlenmeye karar verirler. baba buna karşı çıkar. ona göre bu adam kızını parası için istemektedir. adam bunu inkar eder, baba bu görüşünde diretir. olaylar gelişmez.

    iki saatlik bir film. pek sevdiğimi söyleyemem. ama başarısız bir film değil kesinlikle. sıradan bir aşk filmi/melodram olabilme ihtimali epey yüksekti. izlerken de "e bu hikayenin nesi orijinal? bin kere izlediğimiz melodramlardan" diye düşüne düşüne finale kadar geliyoruz. filmin asıl meziyeti finalinde saklı. işte o zaman bu filmin wyler'ın ellerinden çıktığını hatırlıyoruz. finaldeki ters köşe ile film bir hayli değerleniyor. en nihayetinde bir aşk hikayesi anlattığından pek de öne çıkamıyor oscarlarda onca dala aday gösterilip başrol oyuncusu olivia de havilland'e ödül getirse de. erkek egemen topluma, kadınların bu toplumdaki rolüne, iki yüzlülüğe ve paranın değerine dair söyleyecek sözleri olan bir film. tüm meziyetlerine ve başarısına rağmen sevemedim gitti.


    (sherlock holmes 90 - 25 Şubat 2013 13:20)

  • comment image

    henry james'in washington square adlı romanından uyarlanan 1949 yapımı güzel film.
    sürekli ölen eşiyle kızını kıyaslayan doktor bir babanın içine kapanık pek güzel ve alımlı olmayan kızı ile sonradan kopan ilişkileri, saplantılı şekilde aşık olduğu yakışıklı morris karakteri ve bir hala etrafında daha çok evin salonunda geçen sahneleriyle sıkmadan izleten film. acaba morris kızı seviyor muydu yoksa paranın peşindemiydi adi herif diye bir an şüpheye düşüp bi umut seviyodur bee diye kendimi kandırasım geldi.
    elbiseler, mobilyalar, eldivenli süslü hoş hatunlarla çok keyifli görüntülere sahip film.

    http://giyinenfilmler.blogspot.com/…ayal-krklg.html


    (gunesli gun sayisi - 25 Şubat 2013 20:57)

  • comment image

    filmde montgomery piyanonun başına oturup bir ub40 klasiği çaldığında siz de inanamayacaksınız. can't help falling in love'dan bahsediyorum. sonra "sadece andırıyor" diyip geçeceksiniz siz de benim gibi. victoria döneminde geçen bir filmde ne işi olabilir ki? zaten sözler de fransızca.

    olayın aslı şuymuş; öncelikle yanlış duymadınız, evet bu o melodi ama o şarkı değil. bildiğiniz gibi harika bir ub40 klasiği olan şarkının orijinali kral'a ait. ve onun ana melodisi de 1784 tarihli bir jean paul egide martini eseri olan plaisir d'amour'a dayanıyormuş. nerden nereye!

    filmin geneli ile ilgili sadece şunu söylemek isterim;
    bir hollywood klasiğine klişe demek sizce de bir paradoks değil mi?


    (ronesans adami - 28 Mayıs 2014 09:46)

Yorum Kaynak Link : the heiress