Çıkış Tarihi     : 02 Aralık 2013 Pazartesi, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Drama
Taglar             : Tv mini serisi,ihanet,Aşk,Tv filmi
Ülke                : Italy,Fransa,İspanya,Litvanya
Yapımcı          :  Lux Vide , Nordic Productions , Pampa Production
Yönetmen       : Christian Duguay (IMDB)
Senarist          : Francesco Arlanch (IMDB),Leo Tolstoy (IMDB)
Oyuncular      : Stasys Baltakis (IMDB), Ilja Bereznickas (IMDB), Diana Birenyte (IMDB), Léa Bosco (IMDB), Santiago Cabrera (IMDB)(ekşi), María Castro (IMDB), Edgaras Cerniauskas (IMDB), Paulius Cinauskas (IMDB), Lou de Laâge (IMDB), Sergio Ercolessi (IMDB), Dainius Jankauskas (IMDB), Kestutis Macijauskas (IMDB), Darius Miniotas (IMDB), Ángela Molina (IMDB), Carlotta Natoli (IMDB), Dylan Pierce (IMDB), Emanuela Postacchini (IMDB), Vittoria Puccini (IMDB), Karolina Reciugaite (IMDB), Sydne Rome (IMDB), Benjamin Sadler (IMDB), Pietro Sermonti (IMDB), Kamile Sidarovaite (IMDB), Donatas Simukauskas (IMDB), Sam Smith (IMDB), Gediminas Storpirstis (IMDB), Karina Stungyte (IMDB), James Tratas (IMDB), Sakalas Uzdavinys (IMDB), Annemarie van de Mond (IMDB), Jonas Verseckas (IMDB), Patricia Vico (IMDB), Max von Thun (IMDB)

Anna Karenina (~ Part 1) ' Dizisinin Konusu :
1874 yılında genç ve güzel Anna Karenin yaptığı evlilikle St. Petersburg'un yüksek sosyetesi içerisinde çok iyi bir konuma sahiptir. Kocası Karenin Rus siyasetinin de önemli isimlerindendir. Bir gün erkek kardeşi Oblonsky’den eşi Dolly ile arasını düzeltmesini isteyen ve onu Moskova’ya çağran bir mektup alır. Bu yolculuk esnasında tanıştığı Kontes Vronsky'nin garda kendilerini karşılayan oğlu, genç subay Vronsky ile aralarında bir kıvılcım çakar. Moskova'da karışık aşk üçgenleri arasında düzenlenen büyük bir dans balosunda herkesin bakışları Vronsky ve Anna'nın üzerinde toplanır. Anna, karşı koyamadığı bir aşka doğru sürüklenirken, Vronsky'den kaçıp St. Petersburg’a ve aile yaşantısına dönmesi, ne hakkında çıkan dedikoduları engelleyebilir ne de yüreğinde duyduğu aşkı. Bu arada eşi Karenin, Anna'yı uyarır; halkın gözünde bir skandala yol açmıştır. Ama aşkın seçen kadına karşı Rus halkının iki yüzlülüğü de bu şekilde ortaya çıkacaktır... Yönetmenliğini Joe Wright'ın üstlendiği filmi Tolstoy'un ölümsüz romanından bu kez uyarlayan isimse Oscar ödüllü Tom Stoppard. Yönetmen Wright Kefaret ve Aşk ve Gurur'dan sonra bu filmde de yeniden Keira Knightley'i başrole taşıyor. Güzel yıldıza filmde Jude Law ve Aaron Johnson eşlik ediyor.


  • "fakir olsa orospu olurdu, zengin olunca kocasıyla sevgilisi arasında kalan kadın oluyor."
  • "icindeki dogum tasviri beni dehsete dusuren eser. levin denen karakterin karisinin dogum yapisi oyle bi anlatilmis ki okurken dogum sancilari cektim diyebilirim."




Facebook Yorumları
  • comment image

    anna karenina ve vronsky arasindaki askin haricinde aslen levin'in oykusu olup, bu karakterin agzindan tolstoy'un kendi din, devlet ve yasama dair fikirlerini yansittigi ancak citira cerez eglence olsun diye bir de ask hikayesi motifi katma amaciyla anna ile vronsky'i bir araya getirdigi roman, netekim anna assolist gibidir kitabin neredeyse yarisinda ortaliklarda gorunmez.
    ayriyetten anna karenina cok ileride milan kundera tarafindan yazilan varolmanin dayanilmaz hafifligi isimli romanda tomas karakterinin kapisina dayana thereza'nin kolunun altindaki kitaptir ayrica, oyle ki bu romandaki kopege ismini verir, karenin koyarlar enigin ismini...(bkz: detay) (bkz: beynin kisa devre yapmasi)


    (szap - 26 Mart 2002 02:09)

  • comment image

    rivayet olunur ki; anna karenina 1877'de yayımlandığında, tolstoy'a "bu romanda ne anlatıyorsunuz?" diye sorulmuş; üstat şöyle cevap vermiş: "anna karenina'da ne anlattığımı anlatabilmek için onu size ilk cümlesinden son cümlesine kadar okumam gerekir."

    kaynak: hasan ali toptaş, harfler ve notalar, s. 101.

    not: bunu okuduktan sonra araştırdım; roman 1873-1877 yılları arasında ruskii vestnik'te kısım kısım tefrika edilmiş...yani soruyu soran ya metin tamamlandığında, ya da tamamlanmak üzereyken sormuş olmalı sorusunu.


    (gofret beyin - 20 Aralık 2007 19:57)

  • comment image

    "bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır" diye başlar.
    sonra kendimizi bir anda dolly'nin* evliliğindeki çalkantının içinde buluruz.

    gelmiş geçmiş en iyi açılışlardan birine sahiptir.

    (bkz: anna karenina principle)


    (lumina obscura - 14 Şubat 2009 00:33)

  • comment image

    "anna karenina"da, kucuk yasta bir teyzesinin mudahelesiyle yasli alexey alexandrovic ile evlendirilmis tek cocuk sahibi anna'nin kont vronskiyle olan skandal iliskisi ve buna paralel olarak, eski sehirli-yeni ciftci konstantin levin'in kitty (katja aleksandrovna miydi?) ile olan iliskisi anlatilir. buraya kadar tamam.
    anna'nin toplumdan dislanisi, kitap hakkinda uc bes bir sey duymus herkesce bilinen ve kitap boyunca da belli belirsiz sezdirilen kaderi, yani olumu ilk bakista soyle bir izlenim yaratabilir: anna kocasini aldattigi ve iyi bir anne olmadigi icin olumle cezalandirilmistir; uslu durmayan kadinlarin sonu budur.
    ama tolstoy'un boyle bir konu ustune, kac? 900kusurat sayfa yazdigini ve dahasi bu yazdiginin yuzyildan uzun suredir ayni heyecanla okundugunu dusunmek; boyle (nabokov'un deyimiyle) gayri sanatsal bir fikrin o kadar zaman hayatta kalabilecegine inanmak guctur. kisaca, kitabin mesaji bu degildir.

    eserin soylemek istedigi hakkindaki dusuncelerime gecmeden evvel, kitabi bir pembe dizi kivaminda bulmanin ve bu eglenceli pembe dizi konusunun "klasikler" sozcuguyle uyusmadigini dusunenlerin bakmasi gereken bir baslik gondereyim (bkz: sinema eylence diyil sanattir ustelik yedincisi)

    tolstoy'un soylemek istedigi "kadinlar evinizde uslu uslu oturun"dan ziyade, "kokenini ruhsal bir sevgiden (ve dahasi belki ruh ikizliginden) almayan hicbir evliligin, iliskinin yurumeyecegi"dir (kisa bir parantez notu geceyim, nabokov, "anna karenina" incelemesinde bu cumleyi birebir kuruyor, ote yandan kendisi bunun acilimlariyla pek ugrasmadigindan ben biraz acacagim acabilirsem). anna'nin terkettigi kocasi ve dislandigi toplum nedir ki, kimdir ki? tolstoy'un bagnazligiyla dalga gectigi, fesatligindan tiksindirdigi lydia ivanovna ile onun etkisinde kalmis saftirik, ne edecegini bilmez, kendini dine veren kocasi. peki ya digerleri? tolstoy butun kitap boyunca anna'yi yargilayip onu dislayan insanlarin iki yuzlulugunu goze sokmaz mi? kocasini aldatan cok kadin vardir tolstoy'un anna karenina'sinda, ama hicbiri anna kadar durust degildir, hepsi bir yalanla yasayip giderler (tolstoy oldurmez onlari, mutsuzluga da mahkum etmez).

    hem sonra, kitap bu konu ustune olsa, levin ve kitty neden varlar? levin ile kitty tebesirle ciziktirirken yazdiklarinin bas harflerinden birbirlerinin ne demek istediklerini direk anlarlar; sanki aralarinda bir bag vardir. ote yandan anna ve vronski ayni ruyayi gorurler, yine aralarinda mistik bir bag vardir (ama garip bir sekilde vronski ruyayi garip ve eglenceli bulurken, anna bir kabustan uyanircasina uyanir ruyadan). bu iki ciftin birbiriyle karsilastirilmasindan olusur kitap, bir nevi. birbirinin ruh ikizi gibi olan kitty ve levin'in iliskisi ideal iliski; biri mantiksal digeri bedensel iki tutkunun pesinden kosturan anna'nin yasadigi iliski ise sonu belirsiz, geleceksiz iliskidir. bu anlamda aslinda anna'nin cektiklerini gosterirken tolstoy'un yasadigi donemden beklenmeyecek aciklikta bir gorus alanindan kadin erkek iliskilerine ve kadinlarin toplumdaki konumuna bir bakis atabilmekte, anna'yi yargilayan toplumu yargilayabilmektedir. budur.


    (caponsever - 13 Şubat 2003 14:42)

  • comment image

    bir kere izlemenin haksızlık olacağı film. kitabı nasıl her değişen seneyle okunmalıysa, 2012 joe wright yönetimi filmi de birden çok daha fazla izlenmeye yaraşır bir ustalık eseri olmuş. izlerken yer yer ağzım açık kaldı. acıklının ya da aşkın meşkin ötesinde artıları ve eksileri ile eğlenceli bir film de olmuş.

    --- spoiler ---

    ilk sahnelerde yine joe wright'ın elizabeth bennet ve fitzwilliam darcy'sini tren istasyonunda bacı kardeş birbirlerine koşarken görünce sesli güldüm. keira knightley'nin kareninalığı tartışmaya açık ama matthew macfayden çok başarılı bir oblonsky olmuş.

    ingiliz joe'nun anna karenina'sı çok ingiliz bir film olmuş ayrıca, bbc, itv gibi kanalların yapımlarını yakından takip edenler, bu dizilerden filmlerden aşina oldukları pek çok oyuncuyu da filmde göreceklerdir: downton abbey'nin lady mary'si michelle dockery princess myagkaya, jane eyre'in jane'i ruth wilson princess betsy tverskoy olarak benim gözüme çarpanlar, daha adını bilemediğim başkaları da irili ufaklı rollerde mükemmel iş çıkarmışlar.

    çekim tekniği ve sahne geçişleri konusunda ahkam kesemeyeceğim çünkü zerre bilgim yok, ama bu romanı kim bu şekilde filmleştirmeyi düşündüyse beynine sağlık diyebiliyorum sadece, vals sahnesinde herkesin olduğu yerde donup, anna ve vronsky'nin dansıyla salonun yeniden can bulması i-na-nıl-maz olmuştu. bu ve pek çok sahnede çenem yere düştü.

    sevişme sahneleri de ayrı bir estetik mucizesiydi, ki bunda aaron johnson denilen, yunan tanrılarının önünde secde edeceği herifin payı büyük. ilk kez savages'da izlemiş, "tövbe estafurullah insan mı lan bu?" diye 1 hafta düşünmüş, hayatı sorgulamış, kör kuyularda merdivensiz kalmış, hele ki o acuze kılıklı karısını görünce şehr-i istanbul'daki tüm çatılar tepeme yıkılmıştı. "kendine aşık etme büyüsü" gibi bir büyünün varlığına inanmış ve neden büyünün bu kadar günah olduğunu anlamıştım. günah lan, o adama günah!

    keira knightley iyi hoş, genelin aksine ben çok severim ama kadın o kadar iskeletor ki, o cennetten inme vals sahnelerinde sırtının zayıflıktan ne hale geldiğine bakmaktan odağınızı kaybediyorsunuz. yine de filmdeki tüm kadınlardan daha asil ve güzeldi, fazla mimik kullandığına katılmıyorum, vronsky'e olan tutkusundan deliye dönen kadının hakkını vermiş.

    filmin en ve tek eksik yönü bence, romanın anna'dan ve onun aşkından bile daha önemli karakteri olan konstantin levin'e, onun iç sorgu ve hesaplaşmalarına, kitty ile evliliklerinin günden güne nasıl derinleştiğine, anna düşerken levin'in yükselmesine yeterince bile değil, verilmesi gereken önemin hiç gösterilmemiş olmasıydı. levin alelade zengin bir çiftçi, şans eseri sevdiği kızla evlenen bir taşralı olarak kalmış ve bu hiç olmamış. oyuncu seçimi olarak domhnall gleeson, alfred molina'yı aratmayan, tipi ile de tam bir rus levin olmuş, keza kitty de tam bir kitty.

    film oldukça hoplamalı zıplamalı, şarkılı türkülü başlamışken sonuna doğru dekorun da, havanın da, insanların da kararması iyiyken, anna'yı intihara sürükleyen süreç maalesef filmin eğlenceli atmosferi arasında yitip gitmiş. "histerik bir kadın bir gün kıskançlık krizine girip gidip kendini raylara attı" olarak çok sakil kalmış.

    bu eksiklerine rağmen mutlaka izlenmesi ve arşivlenip tekrar tekrar izlenesi bir film çıkmış ortaya.

    ---
    spoiler ---

    bu filmin yönetmeni de "yönetmen", laz vampir tirakula'nın da, şafak sezer filmlerinin de. işte bu gerçeğe anlam verebilmek için benim bir 400 sene filan daha yaşamam lazım.


    (isolde - 3 Ocak 2013 18:31)

  • comment image

    tolstoy, evlilik dışı bir aşk ilişkisi nedeniyle perişan olan bir kadının öyküsünü anlatırken (anna), bu öyküyü levin'inkiyle dengeleyip levin'in ağzından, toplum, kültür, felsefe ve tarım üzerine düşüncelerini yansıtmıştır. kitaptaki ideal insan levin'dir. onun dışındakiler, (stiva, vronsky, karenin ve diğer tüm sosyete kokonaları) yaşadıkları kokuşmuş kalbur üstü tabakadan görüntüler sunarak diğer taraftan levin'in içtenliğini ve görünüşe aldırmayan sağlam karekterini daha da belirginleştirmişlerdir.

    anna evliliğinde aşkı bulamamış bir kadın olarak tutkusunun peşinden gitmek istemiştir ama bulundukları sosyal sınıf bu ilişkiye tavır almış ve annayla sevgilisinin mahvına sebep olmuştur.

    levin ise -tolstoy'un da arzuladığı gibi- okuyucuya öyle sıcak ve samimi görünmüştür ki onun karısıyla yaşadığı sosyete kalıplarının dışına çıkan sevgisi şahsen beni kitabı okurken yatağımda iki büklüm etmiştir.

    başkasının karısına kur yapma densizliği, rus sosyetesinde normal şartlarda hoş karşılanan bir durum olmasına karşın, levin hiçbir nezaket kuralının böyle acı verici ve iğrenç bir duruma müsaade etmeyeceğini düşünmüş ve haklı olarak adamı bir güzel evinden kovmuştur. kitaptaki diğer karekterler bu olay karşısında şaşkınlıklarını "inanamıyoruz" şeklinde dile getirmişlerdir. ancak yazar, okuyucuya levin'in tavrını tasdik ettirmektedir.

    anna karenina, gülünç derecede fransız özentisi rus sosyetesinin çarpıklıklarını, bu çarpıklıkların o günkü koşullarda ve o toplum katmanında yaşayan insanların hayatlarında yarattığı etkileri, müthiş tolstoy dehasıyla anlatan, önemli dünya klasiklerinden biri olan romandır.


    (cekoslavakyalilastirilamayan - 1 Haziran 2004 01:26)

  • comment image

    hiç kimse görmedi cennetten dünyaya düşmüş bu kadının yüzünü..ama daha "dün" görmüşüm gibi hatırlarım..hele bir de yüzüne hüznün haleleri düşmüşse..kim bilebilirdi "dünyanın en güzel" kadını sözcüklerden yaratılsın..ama ben hep levin olmak isterdim..kendi ayaklarım üstünde dururken kiti gibi bir kadının kolları arasında dinlenmek yorulduğumda..bilirim anna karenina bu dünyaya ait değil..


    (dubliner - 12 Haziran 2004 21:56)

  • comment image

    icindeki dogum tasviri beni dehsete dusuren eser. levin denen karakterin karisinin dogum yapisi oyle bi anlatilmis ki okurken dogum sancilari cektim diyebilirim.


    (bloodflowers - 25 Ekim 2001 18:50)

  • comment image

    edit: (#99517665) entry’e ithafen, tolstoy, savaştan döndükten sonra aylaklık ve ayyaşlık arasında umutsuzca bocalar. tarlalarında köylüleri eğitme girişimi de başarısızlığa uğrayınca daha önce olduğu gibi tekrar kumar oynamaya başlar. hatta kazaklar adlı romanını bir yayıncıyla bilardo oynayarak yaptığı 1000 ruble borcunu ödemek için yazar. 1857 yılında kendini anarşist ilan edip paris’e gittiğinde ise peşini bırakmayan borçluları nedeniyle rusya’ya dönmek ve yazmak zorunda kalır. aynı dönem yazarı dostoyevski ile aynı kaderi paylaşmaları ise tamamen bir tesadüftür.

    anne karenina, kadının maruz kaldığı toplumsal baskıdan ziyade bir kadının, aşkı ve evlilik kavramı arasında bocalayışının ürünüdür; insana özgü kalp ve ideal olarak gösterilen evliliğin içinde kadının toplumsal ahlaka yapmış olduğu zararı vurgular.

    ayrıca o son paragraftaki "zorlama" yorumuna katılmıyorum. okur, anna karenina, insan ne ile yaşar, diriliş gibi kitapların içeriğinden istediği (hatta bilinçdışı şekilde etkilendiği) katmanları alıp onlarla kendi hayatî çelişkilerini harmanlayabilir. edebiyat bir sanattır ve burada çağrışımlarla yorumlar vardır. kimse oturup karşılaştırmalı edebiyat yapmaz bu ekşi'de. yapmaya kalktığımızda da ne olduğunu görüyoruz.

    &

    150 yıl önce, zamanın çok daha durağan, sosyal sınıfların çok daha belirgin ve katı olduğu bir zamanda yazılan bir romanın hız çağında yaşanan ahlâki çelişkilere ışık tutması, bu çağın insanının kendisinden bir şeyler bulabilmesine izin vermesi ve sarsılmaz tespitleri okuyucuyu sarsmaya yetiyor.

    günümüzdeki hızlı yaşam ve getirdiği negatif etkiler bu koşulların ekmeğine yağ sürmekte. kimi zaman stres kimi zaman hırslar kimi zaman doymayan tatmin insanların rahatça yönlendirilmesini sağlıyor. ilişkiler konusunda çoğumuz batı ve doğu arasında kaybolmuş çakma bir ilişki anlayışının içinde gördüğümüz zararların arkasına sığınıyoruz; bahane bulmak basit. eski insanların değerleri daha basit görünse de onların sağlamlılığı arttıran ve bu değerleri birbirine tutturan yapının bütünü daha karmaşıktı; kararlar ve duruş netti. şimdi ise batı kadar geniş yaşayalım, bir yandan da aile değerlerimiz korunsun anlayışı hakim. birinden birine karar versek belkide sorun olmayacak. belkide bu yüzden karenina’yı anlıyoruz; onun ihaneti, insanın ailesinden, mevcut düzeninden vazgeçmeden kendi konumunu değiştirebileceği yanılsamasının sürmesini sağlıyor. belkide tolstoy, kendi kurguladığı fantezinin içinde kendi psikolojisini yansıtıyordu. evli olduğu gerçeği, başka kadınlar ve çalışmak zorunluluğu arasında yaşadığı psikotik dağılmayı, karenina üzerinden bir tür sosyal itibarsızlığa dönüştürüyordu. çünkü tolstoy, karenina’yı yazarken, yazmak için gerekli motivasyon ve rahatlığı karısı sonya’dan* alıyordu. onu, defalarca başka kadınlarla aldatmış ve hatta geçmiş ilişkileri ile ilgili tuttuğu günlüğü karısına okumuştu. onlarınki gerilimli ve çok verimli bir birliktelikti. çünkü tolstoy ancak yazarak kumar borcunu ödeyebilirdi. sonya ise on üç çocuğa bakmak, evi çekip çevirmekle görevliydi.

    tolstoy iç ses kullanımının öncülerinden biri. eserlerinde özellikle anna karenina’da psikolojiyi öne çıkararak, karakterlerin, düşünce ve duygu akışını geniş bir yelpazeye yerleştirerek öyle güzel ele alır ki, okuyucu ile karakterler arasında kişinin kendinden bir şeyler bulabildiği bir yakınlık elde eder. bunun yanında zamanın ötesinde bir bakış açısına sahip olabildiğini anlayabiliyoruz. her ne kadar döneminin rus toplumunda bilinen çarpık ilişkiler, dedikodular, statü ve kişiler arası psikolojiyi yansıtmış olsa da, günümüz koşullarında ilişkileri ele aldığımızda bu kurgusu, sarsılmaz tespitlerini barındıran güçtür. ahlâki çelişkinin zamanın hangi diliminde olduğunuzdan bağımsız, tıpkı karadeliğin olay ufkuna yaklaşan bir insanın yakın tarafının gittikçe uzaması, formunun bozulması ama bir yanı kalırken diğer yanının değişmesi gibi, ahlâki çelişki de akıp giden zamanda değişimimizin, gelişimimizin izafi olmasından kaynaklanıyor. bir yanımız hız çağına doğru uzarken bir başka yanımız eski boyutlarında, zamanın eski dilimine yakın kalıyor. eğer mutluluğu çelişkilerden uzaklıkla doğru orantılı kabul edersek, tolstoy bize karamsar bir şey fısıldıyor: mutsuzluklar kıyaslanamaz ve başka mutsuzluklardan mutluluğa bir yol çıkarılamaz.

    kitaptan alıntıyla :

    “bütün mutlu aileler birbirine benzer, oysa her mutsuz aile kendince mutsuzdur”

    tolstoy’u okumaktan pek keyif almasam da yapıtlarındaki yazınsal buluş ve üslubu cidden hayranlık verici.


    (midnight black - 23 Aralık 2019 14:14)

Yorum Kaynak Link : anna karenina