Süre                : 1 Saat 53 dakika
Çıkış Tarihi     : 27 Eylül 2002 Cuma, Yapım Yılı : 2002
Türü                : Komedi,Drama
Ülke                : İspanya,Fransa,İtalya
Yapımcı          :  Sogepaq , Elías Querejeta Producciones Cinematográficas S.L. , Mediapro
Yönetmen       : Fernando León de Aranoa (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Fernando León de Aranoa (IMDB)(ekşi),Ignacio del Moral (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Javier Bardem (IMDB), Luis Tosar (IMDB)(ekşi), Enrique Villén (IMDB), Aida Folch (IMDB)(ekşi)

Los lunes al sol (~ Günesli pazartesiler) ' Filminin Konusu :
Los lunes al sol is a movie starring Javier Bardem, Luis Tosar, and José Ángel Egido. This is the story of those who live as if every day was a constant Sunday, those who spend their Mondays in the sun. The story of people who...

Ödüller      :

San Sebastian International Film Festival:


Avrupa / 22 İşçi / 14
  • "sesini yükseltmeden konuşan filmlerden. ama fısıldadıkları çok mühim."
  • "filmin bir yerinde, ispanyolca'da dogal olarak cok sik kullanilan "hable con ella"'yi duyunca, bildigi butun ispanyolca, gordugu film adlarindan ibaret olanlari gulumseten film."
  • ""-8000 pesetas ne kadardır?-euro olarak mı?-hayır pesetas olarak...-8000?-hayır, benim için etik olarak çok daha fazla."(bkz: sokak lambası)"
  • "...santa'nın yanıp sönen ampulü farkedip gözlerini endişeyle yukarı kaldırmadan önceki ağız ve dudak kıvrımı ve dahi sonraki tüm jest ve mimikleri gözyaşına son çağrıdır..."
  • "santa'nın, amador'un yattığı morgdan çıkarken ışıkları açık unuttuktan sonra geri dönüp, "pardon" diyerek ışıkları kapaması sahnesi insanın boğazına bir yumruk gibi oturan film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bir kutu deodorantı koltuk altlarınıza boca etseniz bile kötü hep kötü kokacağınızı aklınıza nakşeden film. oğlunuzun kıyafetlerini giyme cesareti bulamadığınızdan, saçınız siyah boya tutmadığından, beleştepeden golü göremeyeceğinizden, kıçıkırık bir baretin sizde yeniden çalışma arzusunu acıktırdığından, yukarıya evinize kimseyi davet edemediğinizden belki de...


    (sulusepken - 10 Şubat 2007 23:36)

  • comment image

    bu filmde; patlayan otomobiller, son ana kadar kime vereceği belli olmayan hollywood güzelleri, kör göze parmak mesaj, güldürürken düşündürmek, abartı kamera hareketleri, nuri bilge ceylan kareleri, 21 grams gibi bir kurgu, saatlerce süren kovalamaca sahneleri, insanı planjorle ters köşeye yatıran capraz kurgu, gerçeküstücü metaforlar, italyan yeni gerçekçiliği, fransız yeni dalgası, japon estetiği, kore yalınlığı, dolgu müzikleri, stara özel aydınlatma ...yok...

    sadece gerçek var...

    peki neden bu kadar etkileyici?


    (s e ff a f - 4 Kasım 2007 13:35)

  • comment image

    divxplanet'ten ias&mcs - i. sever'in hazırladığı altyazıların katkılarıyla:

    --- spoiler ---

    +bir kere, o ayrılmadı. işten kovuldu, hepimiz gibi. elmayla armudu karıştırma. şu tazminata gelince. 8 milyon peseta çok gibi görünüyor, ya sonra? 49'unda, işsiz, 2 çocukla ve bankada 8 milyon pesetayla ne bok yersin? söyleyeyim ne bok yiyeceğini; bir halt edemezsin. 4 yılda o para suyunu çeker. demek istediğim sen, amador, herhangi biri. ve bana bir halt vermediler.
    -sorun şu ki, gemileri yurtdışında inşa etmek daha ucuzdu.
    +sana sorunun ne olduğunu söyleyeyim, çünkü ben oradaydım. "80 kişinin işine son veriyoruz ya da burayı kapatmak zorundayız" dediler. biz de “hayır, burası kapanmıyor” dedik. orası işimiz demekti, herkesin işi... ve kimse işimize el süremez. sadece günübirlik işçiler değildi. sen oradaydın rico. ve amador da. sahip olduğumuz şeyleri savunuyorduk. benim, jose'nin ve lino'nun. 200 kişiydi oturma eyleminde, günübirlik ve sürekli işçiler. polise sor, eminim hatırlayacaklardır.
    -ve bir bok elde edemediniz.
    +insanların haberdar olmasını sağladık.
    - sor bakalım kaçı hatırlıyor şimdi.
    +ve birlikteydik, birdik! hatırlıyorum bunu. ondan sonra işler boka sardı.
    -senin için palavra sallamak kolay. senin bir ailen yoktu. 50'sindeki adamlara ne diyorsun peki?
    +bize kim karşı durabilirdi?
    - pekâlâ.
    +anlaşmayı imzaladın. anladım. fakat durumun boktan olduğunu biliyordun. biliyordun, değil mi?
    - yapacak başka bir şey yoktu.
    +"başka bir şey". harika! başka bir şey var mı şimdi? siz bir yıl sonra ayrıldınız. bu barı açtınız, işler iyi gidiyor, buna seviniyorum. fakat diğerleri o kadar şanslı değildi. amador, mesela.
    -evet, ama bu benim suçum değil.
    +hayır, senin suçun değil, ama hepiniz anlaşmayı imzaladınız. bizi o zaman attılar ve sizi bir yıl sonra. ve ne oldu?
    -ne oldu?
    +artık "bir" falan değildik. böldüler bizi. bu kahrolası anlaşma ile. ve "bölünmüş halde sikildik.". her zaman böyle oldu bu. her zaman. işte bu yüzden bazılarımız bir şeyler becerdi, bazılarımız beceremedi. işte bu yüzden lino karısına... bilmediğini ve belki bir gün onu arayacaklarını söyleyip duruyor. işte bu yüzden kahrolası sinirlerim tepeme çıkıyor.
    -peki peki, ama bir şey açık. buraya geliyorum ama daha ucuz bir bar bulursam oraya giderim. aynı şey. eğer koreliler gemiyi daha ucuza inşa...
    +bu kahrolası koreliler hakkında bir kelime daha duymak istemiyorum. bu tersane iyi rekabet ediyordu. sıkı çalışıyorduk. fiyatları aşağı çekebilmek için bedavadan fazla çalışmayı bile önerdik. olay şu ki, tersane neredeyse yine orada. bulunduğu bölge servet değerinde. niye? çünkü denizin dibinde. iş makinelerini görmediniz mi? lüks evler yapacaklar oraya. ve kahrolası koreliler gelip yaşayacaklar orada. yüzümüze güle güle. bu kadar basit! ve ben başka hiçbir yere gitmeyeceğim. içkiler bedava bile olsa. ben buraya gelmeye devam edeceğim. imzalasan bile. bir bar işi bulabilirim hemen yarın. ama herkes işten atılırsa müşteri falan da kalmaz. ve bu da beni zıvanadan çıkarıyor. zıvanadan! çocuklarının kovulma kararını imzaladın. söz konusu olan onların işleriydi. ve işlerini kaybettik.

    bir içki daha koy bana.

    ---
    spoiler ---

    inatla (bkz: javier bardem)


    (karapolisnas - 20 Ağustos 2008 12:39)

  • comment image

    gerçek dışı tek bir sahnesi bile bulunmayan masal.

    işsiz adamların yanındaki başka bir işsiz gibi, hüzünlenerek, bazen gülümseyerek, umutsuzca umut ederek izlenen ve iyi bir film için paranın, milyon dolarlık bütçelerin gerekli olmadığını gösteren harika film.saf öküzlüğün milyonları çektiği bir ülkede, pazartesi sabah erkenden uyanıp yatağın içinden öteki ispanya'ya bakma sebebi. mutlaka izlenmeli.


    (mies - 12 Ocak 2009 17:45)

  • comment image

    filmin bir yerinde, ispanyolca'da dogal olarak cok sik kullanilan "hable con ella"'yi duyunca, bildigi butun ispanyolca, gordugu film adlarindan ibaret olanlari gulumseten film.


    (koyumavi - 30 Kasım 2003 13:10)

  • comment image

    filmdeki bütün kadınların nerdeyse ilgisine mazhar olan santa'nın adeta devleştiği nefis bir film.öyle süper avrupalıların, tam da bizim girmek için çırpındığımz ab'nin değil de harbiden bizim gibi insanların hikayesi.
    "öteki ispanya"nın masalı.hele karıncanın* spekülatör olmakla suçlandığı ve geminin vaftiz edildiği yerler....olmaz demeyelim oluyormuş.saygı duyuyorum.selam duruyorum "öteki ispanya"ya.


    (itaatsiz - 27 Ocak 2004 17:07)

  • comment image

    bu filmde futbol sahnesinde geçen ve başroldeki kahramanların çatıdan izledikleri maç gerçekte pontevedra - celta vigo b arasında oynanmış, ve maçın ilk yarısı biterken garcia'nın attığı golle pontevedra'nın 1-0 galibiyetiyle bitmiş.

    kötü tarafı: izlenemeyen gol, maçın tek golü
    iyi tarafı: yok

    iyi günler


    (ich - 9 Haziran 2014 10:48)

  • comment image

    her izleyisimde gozlerimi dolduran sahnelere sahip film.

    --- spoiler ---
    santa'nin, amador'un evine girdiginde bardaklarini lavaboda yikamaya gittigi ve musluktan suyun akmadigini gordugu sahnede, boş havluluk kompozisyonu çok dokunaklıydı. sonra kamera santa'nin etrafinda dondu, santa da kendi etrafinda. ayrica amador'un "hangi zaman?" sorusu ve lamba takintisi da tartismasiz cok dikkat cekiciydi.
    filmde aklimda kendine ayrı yer edinen bir başka sahne de josê'nin karisiyla aralarinin nane limon oldugu zamanda, aynaya ilistirilmis eski ve gulumseyen fotograflarina baktiklarinda, saatin aynadan yansimasinda geriye islemesi oldu. eski zamanlari ozluyordu josê, zaman geriye isliyordu, ama aynada...
    ---
    spoiler ---


    (mir - 19 Temmuz 2004 00:41)

  • comment image

    filmin omurgası santa karakterinin barda içindeki döktüğü ve dokunaklı bir "dayanışma" söylevi çektiği bölümdür. sağlamdır. ve tabii insan böyle bir filmi izleyince "bütçe yok, para yok" diye sızlanıp geyik geyik filmler yapan çiçek bar yönetmenlerine bir kez daha derin bir küfür sallıyor. ne bütçesi, ne parası. bütün iş hikayede gözüm. düzgün basıt bir hikayede. ama basit olanı yapmak daha zordur.


    (nazmiye demirel - 4 Ocak 2005 10:32)

  • comment image

    --- spoiler ---
    filmde eski rus kozmonotu sergei'in anlattigi bir fikra vardir: sovyet rusya dagilmis, yillar sonra iki eski komunist partili arkadas bir araya gelmis konusmaktalar. birincisi soyle der: "dostum, cok kotu bir sey farkettim. bize komunizmle ilgili anlatilan hersey yalanmis.". digeri soyle cevap verir: "ben daha kotusunu farkettim. bize kapitalizmle ilgili anlatilan hersey dogruymus".
    ---
    spoiler ---

    kapitalizmin "dogru"lari ile ilgili bir film.


    (kackarlarin maradonasi - 8 Mart 2005 22:52)

  • comment image

    işsiz olmanın iki yönünü de anlatan bir filmdir bu.okul veya iş olmadığında gayet rahatım oh be denir ilk başta ama içte bir ukte yaşanır.eğlence ve sıkıntı bir arada.geri gelicek olan sorumluluğun gölgesinde ne kadar keyif alabilirsin hayattan.filmdeki karakterlerin genç olma hayallerinin tümü gitmiştir artık.filmde santa arkadaşlarını tanrıya inanıp inanmadıklarını sorar birinin cevabı "tanrıya inanıp inanmamam önemli değil onun bana inanıp inanmadığı asıl mesele çünkü asıl inanmıyosa boku yedik." diğeri ise şöyle bir şey anlatır " yuri gagarin e sormuşlar tanrıyı gördünüz mü diye. o da gördüm ve size varolmadığını söylememi istedi" . artık umutsuzluğun had safhada olduğu vakitlerdir.gittikleri bar cheers ın tam zıttıdır.insanların yüzünde hebe hebe çok mutluyuz gibi yapay bir mizah yoktur.filmde bir ken loach ciddiyeti de yoktur lakin onun kadar etkileyicidir.fazla olay geçmiyo içinde.herkesin saçma saçma sürekli konuştuğu o rahatsız edici filmler gibi de değil.herşeyin dozunu gayet iyi ayarlamıştır fernando león de aranoa.

    film arasında arkadaşla sigara içmek için çıkıldığında hiç ara olmamış hissi veriyo.sanki filmdeymişsin hala kaldırımda duruyosun o insanlar geçiyo yanından bir yandan.


    (johnnypanic - 28 Haziran 2005 17:55)

  • comment image

    bir işçi filmi. yani direkt hayatın, geçinebilmenin, bir şeyler yapabilme, ezilmeme, mutlu olabilme, ayakta kalabilme çabasının anlatımı. yaşananlara - yaşanamayanlara dair ufak bir kesit olarak sunulan bir film olarak kabul edip de öyle izleyene gerekli tatmini yaşatan... biraz nalına, bolca da mıhına vuran... olabildiğince doğal diyaloglar ve replikler arasına gizlenmiş tespitler karşısında gördüğünü yorumlayabilme yetisine sahip olan izleyiciye sırıtan duru bir anlatım.
    yapılan grev karşısında iş verenlerin işçilerin bir kısmıyla anlaşması, anlaşamadıklarını işten atması, anlaşanların da bir sene kadar sonra sonuçta yine işten atılması bir işçinin ağzından şöyle tanımlanır : "bölünmüş düzülenler". elli yaşını aşan bir aile babasının iş bulabilmek adına genç görünme ve bilgisayar öğrenme çabası, karısı çalışan ama kendisi artık bir işsiz olan adamın çaresizliği, aşkı, korkuları... aldığı tazminatla bir bar açan ve öyle ya da böyle geçinip giden eski işçinin burnu büyüklüğü, yokluktan evi terk eden karısını büyük bir umutla çaresizce bekleyen, 'siyam ikizleri' tanımıyla içinde bulundukları duruma gönderme yapan yaşlı işçinin dramı...

    "bugün günlerden ne" sorusu ve verilen cevapla başlar film ve yine aynı soru ve cevapla biter; durum farklı olsa da. büyük bir boşluk içerisinde başlayan yeni bir hafta ve o haftanın ilk iş günü. "bugün pazartesi..."


    (antrakt - 31 Ağustos 2005 09:09)

  • comment image

    izledigim en guzel ve en keyifli politik film. bu filmi o kadar cok sevdim ki o yuzden ne yazsam hakkini veremem diye dusunerek uzerine birsey soylemekten cekindim. bu arada da bir cok sozluk yazari filme dair soylenecek hemen herseyi aktarmis. bir de ben deneyeyim.

    los lunes al sol nedense hep akdeniz ulkesi diye kodladigimiz ispanya nin atlantik sahilindeki, bizim karadeniz kasabalarimiza benzeyen vigo sunda geciyor. turkiyenin cok uzun yillardir hayallerini susleyen , her derdine deva olacagi beklenen avrupa birliginin gorece eski uyelerinden ispanyanin issiz ve is bulma ihtimalleri cok dusuk binlerce insanindan uc-bes tane eski liman iscisinin hikayesi; orta yasli, mutsuz, umutsuz erkeklerinin, insanlarinin hikayesi. los lunes al sol kuresel kapitalizmin kucuk hayatlardaki buyuk hasarlarini sakin sakin anlatan bir film.

    --- spoiler ---

    santa, yani javier bardem, filmin en has karakteri. o nasil oyunculuktur ve o nasil ozgun bir karakterdir, takdir edilesi. agustos bocegi-karinca hikayesini adeta ‘deconstruct’ ederek, karincalarin analarinin karnindan sansli dogdugunu, oyle calismakla zengin olunmadigini, ve agustosbocegini sokakta biraktigi icin de karincanin bir pust oldugunu ne guzel anlatiyor. santa avustralyaya gitmeyi hayal ediyor, supermarketlerdeki bedava promosyon isvicre peynilerini goturuyor, sokak lambalarindan nefret ediyor, ve butun kadinlari seviyor, en azindan filmdeki butun kadinlar da onu. santa iclerinde en ofkelisi ama en keyiflisi de, belki yalniz oldugundan, ailesi olmadigindan, o yuzden digerlerinin hayati daha zor, issiz olmaktan dolayi yasadiklari ozguvensizlikleri de, caresizlikleri de daha buyuk.

    amador, celso bugallo, en yasli olanlari, tutunacak hic bir dali kalmamis, ailesi terk etmis, acisi en derin, once o pes ediyor.

    jose, luis tosar, evli. bir konserve balik fabrikasinda gece vardiyasinda calisan karisinin hali de ‘is’ diye insanlarin katlandiginin katlanilmazligini hatirlatiyor. karisi calisirken, jose issiz, iyice ozguvensiz, bu yuzden terkedilmekten korkan, asik ve yine ofkeli bir adam, hic birseyin degismemesini, herseyin ayni kalmasini dileyen.

    lino, jose angel egido, en suskun olani, en mahzun durani. israrla is arayan o, gencleri ise aliyorlar diye genc gorunmeye calisiyor, sacini vapur tuveletlerinde gizli gizli boyuyor, oglunun genc isi kazaklarini gizli gizli giyiyor, telefon bekliyor, bekliyor. inatla is ariyor, bir ana kadar, yine bir is basvurusunda aynadaki suretiyle yuzlesene kadar.

    sergei, rus, az daha kozmonot oluyormus, sovyetler dagilmis, okul kapanmis. eski sovyetler, sosyalizm, kozmonotlar, efsane kalecileri lev yashin hakkinda anlattigi birbirinden guzel anektod ve bizatihi sergei gibilerin varligi da yakin tarihimizin harcanmis, yazik olmus bir toplumsal, siyasal deneyimden, umudundan arda kalanlar. los lunes al sol bunu da atlamiyor, iyi de ediyor.

    ---
    spoiler ---

    ozetle is ve issizlik vasitasiyla insanoglunun en temel meseleleri uzerine, cok insancil, cok sicak, cok keyifli ve cok gercekci bir film. yonetmeni de fernando león de aranoa, adini anmayarak kendisinin emegine saygisizlik etmeyelim.


    (selviboylumalyazmalim - 13 Ekim 2005 08:44)

  • comment image

    --- spoiler ---

    ...santa'nın yanıp sönen ampulü farkedip gözlerini endişeyle yukarı kaldırmadan önceki ağız ve dudak kıvrımı ve dahi sonraki tüm jest ve mimikleri gözyaşına son çağrıdır...


    (delinin zoru - 19 Aralık 2005 15:18)

  • comment image

    aşırı duygu sömürüsüne veya gerçekdışı bir iyimserliğe kaçmadan, tam kararında bir film. her olay gerçekçi, her karakter sahici. karakterler arasında benim favorim rus sergei'di, az ama öz konuşan, konuştuğu zaman anlattığı hikayelerle filme renk katan bir karakterdi. (bkz: lev yashin) (bkz: yuri gagarin) (bkz: kapitalizm).

    --- spoiler ---
    filmin sonlarına doğru jose'nin karısı onu terk etmekten vazgeçtiğinde içimde bir sıkıntı oluştu, bir hollywood ending vakası mı yine diye, herkes mutlu olucak ve film öyle mi biticek diye ama hayır. fernando leon de aranoa böyle bir ucuzluğa kaçmamış, filmi tam da gerçek hayat nasıl devam ediyorsa,öyle bitirmiştir. bir vapurda, bir pazartesi sabahı, güneşe bakarken,mutsuz ama herşeye rağmen umutluyken.
    ---
    spoiler ---


    (gioberg - 11 Şubat 2006 15:56)

  • comment image

    hayatim boyunca izledigim en etkileyici filmlerden birisi. 30 saat durmadan devam etse yerimden kalkmadan izlerdim. santanin, bardaki "birimizi duduklerlerse hepimizi duduklerler, ayni bokun soyuyuz, beraber durmaliydik" serzenisi merkezi fikir olsa da -ve olayin ispanyada gecmesi 70 sene oncesi gozonune alindiginda epey ironik olsa da- filmin carpiciligi gercek detaylarinda, beles tepe sahnesinde ornegin, tuvaletlerde surulen sac boyasinda, bar muhabbetlerinde, dar sosyal cevrelerde.

    oyle baskin bir mesaj kaygisi da yok, onun yerine konu gercek hayat oldugu icin her turlu gercek "alt metin" mevcut. issiz insanlarin iliskileri, guvenlik gorevlisi elemanin "yeterince istersen is bulur, duzgun yasarsin" avunmasiyla, bu goruse karsi nefretini agustos bocegi-karinca hikayesi sahnesiyle kanitlayan santanin celiskisi gibi seyler ustaca anlatilmis. sanki kimse rol yapmiyor, sanki hicbir mekan film seti degil. gercekten emegi gecenlerin ellerini opuyorum. senaristlerini unutup, bilgisayarcilara para gomen "trilogyler" yerine boyle filmlerin yayginlasmasi lazim.


    (immanuel tolstoyevski - 17 Ağustos 2006 10:15)

Yorum Kaynak Link : los lunes al sol