Çıkış Tarihi     : 07 Temmuz 2000 Cuma, Yapım Yılı : 2000
Türü                : Animasyon,Macera,Komedi,Aile,Fantazi
Ülke                : Kanada,Japan
Yapımcı          :  TMS Entertainment
Yönetmen       : Osamu Nabeshima (IMDB)
Senarist          : Ritsuko Kawai (IMDB),Kate Mangan Anderson (IMDB),Miho Maruo (IMDB),Kôji Miura (IMDB),Toshiyasu Nagata (IMDB),Michiru Shimada (IMDB),Fumihiko Shimo (IMDB),Yoshiyuki Suga (IMDB)
Oyuncular      : Kurumi Mamiya (IMDB), Chris Kalhoon (IMDB), Haruna Ikezawa (IMDB), Lanie McAuley (IMDB), Jillian Michaels (IMDB)(ekşi), Lee Tockar (IMDB), Ryôka Yuzuki (IMDB), Ikue Ôtani (IMDB)(ekşi), Daniella Evangelista (IMDB), Don Brown (IMDB), Caroline Chan (IMDB), Ted Cole (IMDB), Mike Coleman (IMDB), Richard Ian Cox (IMDB), Trevor Devall (IMDB), Michael Dobson (IMDB), Paul Dobson (IMDB), Brian Drummond (IMDB), Noel Fisher (IMDB), Saffron Henderson (IMDB), Matt Hill (IMDB), Pam Hyatt (IMDB), Ellen Kennedy (IMDB), Terry Klassen (IMDB), Jocelyne Loewen (IMDB), Scott McNeil (IMDB), Kirby Morrow (IMDB), Kathy Morse (IMDB), Richard Newman (IMDB), Pauline Newstone (IMDB), Brenna O'Brien (IMDB), Seren Pendleton-Knoll (IMDB), Kelly Sheridan (IMDB), Matt Smith (IMDB), Tabitha St. Germain (IMDB), Moneca Stori (IMDB), Chantal Strand (IMDB), Brad Swaile (IMDB), Venus Terzo (IMDB), Sam Vincent (IMDB) >>devamı>>

Tottoko Hamutaro (~ Hamtaro) ' Dizisinin Konusu :
Tottoko Hamutaro is a TV series starring Kurumi Mamiya, Chris Kalhoon, and Haruna Ikezawa. The story of hamsters who get together at meetings to talk about their adventures.


  • "kediye sarılıp ağlamaya çalışmak, ama kedinin hiç oralı olmaması. ardından kedi bile sevmiyor beni diye daha şiddetli ağlamak."
  • "uyumak, uyanıp tekrar uyumak. uyanamamak. daha çok uyumakçünkü gözlerini açacak sebep kalmamıştır"
  • "amaçsizca yürümek. hatta mutsuzluğu hissetmemek için kalp daralincaya dek koşmak."
  • "leyla ile mecnun izlemek."
  • "ev temizliği, ütü, yemek yapma.. kısacası mutsuzluğum ev ahalisi için işe yarar bir durumdur.."
  • "bir şeyler yapmayı istemek."
  • "hiç bir şeye odaklanamadan ama her şeyin farkında olarak öyle saatlerce mal gibi oturmak. bir nevi beyin boşalması yaşamak, öyle amaçsız öyle salak."




Facebook Yorumları
  • comment image

    özellikle gece geç saatler için en güzel örneği:

    şişmiş gözlerle gece yataktan çıkıp, mutfaga gidip, buzdolabının kapısını açıp yaklaşık 10-15 saniye amaçsızca bakınıp buzdolabının ''oeeegh yeter be bıktım bu melankolik triplerinden kapayıver artık'' dercesine acı acı öten uyarı sesiyle içinden hiçbir şey almadan buzdolabının kapağını kapatıp yatağa geri dönmek.


    (enola gay - 30 Kasım 2009 01:15)

  • comment image

    kediye sarılıp ağlamaya çalışmak, ama kedinin hiç oralı olmaması. ardından kedi bile sevmiyor beni diye daha şiddetli ağlamak.


    (moonwell - 3 Haziran 2011 22:41)

  • comment image

    yıl 2006 sevgilim beni terketmiş, yani terketme demek hafif olur hatta sebepsiz, açıklamasız ortada bırakıp gitmiş. bir ay kadar dünya ile bağlantımı koparıp arkadaşımın evine sığınmışım, kızla da konuşmuyorum, bilgisayarda okey oynuyorum ama normal değil yani durmadan oynuyorum, düşünmemek için. durum böyleyken eve döndüm, bizimkiler tatilde, dışarı çıkalım birer kahve içelim diye sözleşiyoruz arkadaşlarla. zaman geçirmek için müzik dinliyorum bir yandan ama kafam hala yerinde değil. öyle mal mal otururken, gözüme viski şişesi ilişiyor. içki içemem, severim, içmek isterim ama ne yazık ki bünyem kabul etmiyor kokusu, tadı midemi fena yapıyor ve kısa sürede sarhoş oluyorum, bu işin detayı. neyse efenim, aldım ben şişeyi başladım içmeye, bir içtim iki içtim başladım öğürmeye nefes alıyorum içiyorum ve enteresan bir şekilde bir süre sonra tad ve koku almamaya başladım. gerçekten çok fazla içtim ellerim uyuşmuştu durduğumda, oturduğum yerden kalkamıyordum, beynim bünyeme söz geçiremiyordu resmen. sonra kapının çaldığını farkettim, zor güç yerimden kalktım ve kapıyı açtım. kahve için sözleştiğim arkadaşım kapıda bağrıyor, gerizekalı öldün sandık neden kapıyı açmıyorsun telefona bakmıyosun, ayakta duramıyorum tabi, ruh halim de malum. saatler geçti, uyuyamadığım için bir de onca içkinin üzerine atarax içirdiler. ertesi gün akşam uyandım acıdım kendime resmen, neyin peşindeydim hala, beni istemeyen bir insan için hayatımdan aylar veriyordum, bir daha asla geri gelmeyecek zamanım akıp gidiyordu. o akşam bir anda ayrılık acısı, aşk, çaresizlik, umutsuzluk, mutsuzluk falan çok aptalca geldi.filmlerde olur da hassiktir lan deriz ya, hah o anı yaşadım işte. aydınlandım resmen.
    mutsuzluk aptalca şeyler de yaptırabilir insana, çok çaresiz durumlara düşürebilir. sadece aşk mutsuzluğu değil, hayatın bütün mutsuzlukları, sebepsiz mutsuzluklar hepsini bir kenara iteleyip aptal aptal gülmek daha güzel. somurtup, üzülünce bi bok değişmiyor zaten allah seni inandırsın. zaman geçiyor işte, sadece ölümün mutsuzluğu gitmiyor insanın üzerinden, gerisi uçup gözden kayboluyor.


    (pusher - 22 Ağustos 2012 00:53)

  • comment image

    hiç bir şeye odaklanamadan ama her şeyin farkında olarak öyle saatlerce mal gibi oturmak. bir nevi beyin boşalması yaşamak, öyle amaçsız öyle salak.


    (kirmizi pabuclarim - 4 Ağustos 2013 00:31)

  • comment image

    gece balık tutmak. bir faydası var mı bilmiyorum, hiç denemedim, gerçi ben hayatımda hiç balık tutmadım. ama bir mutsuzun bir oltanın başında bekleyişini gördüm.

    dolunaydan iki gece önceydi sanırım. annem ve yıllar sonra sanki tam olarak ona ihtiyacım olduğunu hissedip bana omuz olmaya gelmiş bir arkadaşım ve ben, üçümüz bir meyhaneye gittik. biz rakı içtik, annem elbette bizim gibi avam olmadığından şarabını yudumladı gece boyu.
    nasıl oldu bilmiyorum ben çok ağladım o gece. ama çok komiktim. bir ara peçeteye bulaşan rimelime bakıp tekrar ağlarken garsona "bu ahtapot salatası çok tuzlu olmuş, ben tuz yiyemiyorum" diyordum. hem duygusal hem anı yaşamaktan vazgeçmeyen bir hazcı.

    aslında üzgün olmak, mutsuz olmak beni rahatsız etmiyordu, sadece annemin bunu görmesine canım sıkıldı. çünkü bana bu hayatta en çok ne istersin deseler "çocuğumun sağlıklı ve mutlu olmasını" derim. diğer tüm ebeveynler gibi. oysa o gece annem benim yüzümden kendini başarısız ve mutsuz hissetti. söylemedi ama anladım. zehir gibiyim maşallah.

    sonra biz çıkmak için, oturduğumuz avludan geçip içeri girdik. çift kanatlı bir kapı vardı ve denize açılıyordu. denize açılan tüm kapılar insanları heyecanlandırır sanıyorum. tuhaf bir çekicilik bu. (tuhaflık size de çekici geliyorsa bence birilerine görünmeli ve deneyimlerinizi dünyayla paylaşmalısınız. bir ara ben de yapacağım ama üşeniyorum.)
    kapının ardından denizi, üzerine vuran ay ışığını, fonda ışıldayan istanbul'u görmek bir anda çok iyi geldi. müzik var mıydı hatırlamıyorum ama ben kesinlikle bir şarkıyı dinliyordum. şimdilik şarkı bende kalsın.

    annem de görselliğin vuruculuğuna kapılmış olmalı ki deniz kenarına doğru hızla yürüyüp "hadi üçümüz birlikte bir fotoğraf çektirelim" dedi. matematik annemin uzmanlık alanıdır. ihtiyacımız olanın dördüncü bir kişi olduğunu hemen hesapladı.

    işte o sırada gördük o kadını. herhalde hepiniz hayatınızda en az bir kere mutsuz bir kadın görmüşsünüzdür. ağlayan, sesi titreyen, yüzü asık, omuzları düşük, sarılmaya muhtaç, kendine bakmaktan vazgeçmiş kadınlar. ama bu kadın bunlardan hiçbiri değildi. bu kadın mutsuzluğun ete kemiğe bürünmüş, sigara içeniydi. henüz yüzü bize dönmemişken bile bunu anlayabilirdiniz. kollarını trabzana dayamış, yüzünü iskeledeki vapurlara dönmüş, bedeni hafif öne düşük, bir ayağını diğerinin arkasına atmış öylece duruyordu. hemen sağ tarafında bir olta denize atılmış ve korkuluklara tutturulmuştu. kafamdaki müzik hala çalıyordu ve kadın oradaydı, tek başına.

    annem kibarca kadına yaklaştı, ben de annemi koruma güdüsüyle hemen bir adım önüne geçtim. mutsuzluğun aynı zamanda tehlike saçabileceğini bilirim.
    "rica etsek bizim bir fotoğrafımızı çeker misiniz" dedi annem. kadın hareket etmedi önce, sonra yavaşça çevirdi yüzünü, sigarasından bir nefes çekti "ben bu işlerden hiç anlamam" dedi ve yüzünü hemen çevirmedi, göz göze geldik. ilk anda kadının bizi başından savmak için bunu söylediğini düşünebilirsiniz ama siz kadının gözlerini görmediniz, sesini duymadınız. çünkü üçümüz de "acaba ne derdi var" diye sorduk aynı anda birbirimize, şevkatle hem de. dert havadaydı o an, kokusu geldi sanki.
    kadından bir şey istediğimizi bile unutup, döndük gittik ama ben aslında tam olarak gidemedim.
    balık tutmaktan anlıyor muydu acaba, ya da o saatte tek başına orada olduğu için onu merak eden biri var mıydı, ne zaman döndü evine, üç mutlu görünen insan olarak ona ne hissettirdik?
    her insanın içinde bir saray vardır. bazı insanların sarayı ölene kadar ayakta kalır. o kadının içindeki saray yıkılmıştı. yıkılması dert değil de enkaz kaldırılmamış, yeni saray için yapım ruhsatı alınmamıştı.
    hatta belki ortada bir proje bile yoktu.

    dolunay geçti, hava serinledi, annem evine yani babamın yanına gitti, az önce arkadaşımı aradım sesi neşeliydi. ben hala zor uyuyorum ve o kadının yıkılan sarayıyla, hiç sallanmayan oltasını düşünüyorum. fotoğraftan değilse de mimariden ve balıkçılıktan anlıyor olmasını umuyorum. bir balık yakalamanın onu mutlu edeceğini hayal ediyorum. sadece bir balık, fazlası değil.


    (pul - 9 Ağustos 2017 00:21)

Yorum Kaynak Link : mutsuzken yapılanlar