Shooting Dogs (~ A kutyákat lelövik, ugye?) ' Filminin Konusu : Nisan 1994'te Ruanda'da meydana gelen soykırımın yaşanmış bir bölümünü sinemaya aktaran film sizi dehşete düşürebilir. Bir katolik papaz ve stajer öğretmenin herşeyi geride bırakarak gözlerini ve kulaklarını bu vahşete kapatarak kendi yaşamlarına devam etme kararını verme olayını işleyen bir film
Shake Hands with the Devil: The Journey of Roméo Dallaire(2004)(8,2-973)
Hotel Rwanda(2005)(8,1-308766)
Sometimes in April(2005)(7,9-4600)
Shake Hands with the Devil(2007)(7,7-3004)
Un dimanche à Kigali(2006)(7,3-610)
Black Brown White(2011)(6,9-94)
Urban Hymn(2016)(6,3-325)
Exodus(2007)(5,3-175)
tutsilerin sığındığı okulu terk eden bm askerlerinin komutanına bir tutsi şöyle der:- buradan gitmeden önce bizi öldürün. hiç değilse kurşunlarla daha çabuk ölürüz. olmazsa sadece çocuklar için yapın bunu?cevap şöyledir:- üzgünüm, size yardım edemeyiz...ve "yardım" etmemiştir hakikaten yüce un. hiçbir şekilde... yahudi soykırımını halen dilinden düşürmeyip bin türlü alanda sözde insaniyetle bunu kınayan batı, 20.yüzyılda böylesi bir soykırıma sessiz kalmak ne kelime, resmen arka çıkmıştır. doğranarak öldürülen tüm o insanların öteki taraftaki gazabından kimse korumasın bunları be.
(antrakt - 25 Aralık 2006 23:35)
film ismini şurdan alıyor (daha evvel yazılmış ama tekrarlıyayım): tutsi cesetleri günler boyu yerlerde çürüyor, ve köpekler cesetleri kemirmeye başlıyor. bunun üzerine birleşmiş milletler askerleri, bir salgın hastalık tehlikesinden korkup köpekleri vurmaya karar veriyorlar. hijyen önemli. ilginç değil mi? yahudi soykırımı esnasında almanya'da hiç salgın hastalık olmadı mesela, konsantrasyon kamplarının beter durumu bir yana, sanırım bu kamplarda tutuklulardan gardiyanlara sıçramış bir salgın hastalık vakası da çok olmasa gerek. işte görgü, işte hijyen, işte kültür, işte temizlik. medeniyet. hutu'lar gibi cesetleri sokak ortasında çürümeye bırakmıyoruz, eve gelince ilk iş ellerimizi yıkıyoruz.film hakkında çok fazla eleştiri yapılabilir bence. deniyeyim mi? neden mesela, olaylar hep beyazların gözünden aktarılıyor? beyaz avrupalıların vicdani sorumlulukları üzerinden izliyoruz soykırımı? halbuki koyun bi will smith mesela, bir tutsi rolünde, kaçsın hutulardan. hutuların başında da samuel l. jackson olabilir. (bir tutsi öldürmeden önce de incil'den alıntı yapsın, pulp fiction'a gönderme olur). iyrenç şakamı bi kenara bırakıyorum. john hurt denen madırfakır rahip rolünde, okulda saklanan tutsi'lerin kaderi belli olduğu anda, "onlar için yapabileceğimiz birşey hala var!" diyor ya, sonra genç adam kamyonete binip güvenli dünyasına kaçmadan evvel, tutsi'lerle beraber kalıp öleceğini açıklayıp, çünkü "tanrı burada! bu insanların yanında!" diyor ya. insanoğlunun zalimliğine karşı filan gibi mi. bilemedim. ama yani böyle anlamsız bir katliama, soykırıma böyle bir anlam yükleyebildiği için john hurt'ün karakterini tebrik ediyorum. hadi kendisi ölmüş gitmiş bir adam ama filmin ruanda soykırımını bu açıdan anlatması, anlamlandırmaya çalışması ucuz biraz baaaeeeence yane.michael caton jones'a gelince, kendisi doksanlarda bi ara çok omnipresent bi yönetmendi, ama neden bilmiyorum. böyle nedenini bilmeksizin omnipresent olan adamlar bi süre sonra aynı sebepten yok oluyorlar. filmi izledikten sonra çoook uzun süre düşündük üç arkadaş, neler çekmişti michael caton jones diye. iki üç film geldi aklımıza onları da iyi hatırlamıyorduk. bu filmi de unuturduk da teması mühim tabi.
(bir takim dis mihraklar - 21 Mayıs 2009 01:57)
filmde beni en cok etkileyen, en sonunda yer alan bir arsiv goruntusu. burada ikinan sikinan bir turlu gote got diyemeyen ve sacma sapan kalip ifadeler etrafinda dolasan bir birlesmis milletler sozcusu goruluyor, olan bitene bir turlu bir soykirim denemiyor. diger etkileyici ifade ise john hurt'un canlandirdigi rahipten geldi. beyaz adamin girip sinirlarini cizdigi, dinini belirledigi, istedigi kaliba soktugu afrika ile ilgili aci bir gercek:-i am a priest in a catholic country..
(my jekyll doesnt hide - 9 Ocak 2011 14:13)
dönemin rwanda'sını anlatan duygusal film. filmin sonundaki yetkilinin açıklamaları bile olayı son derece güzel özetlerken neden kimsenin bu bir soykırımdır diyemediğini anlamak gerçekten güç. meraklıları kaçırmasın.
(ayanux - 4 Kasım 2011 00:57)
izleyene söyleyecek pek söz bırakmıyor doğrusu. yapabildiğiniz tek şey ağlamak. özetle "soykırım" kelimesini anlatan film.
(gliondel - 3 Mayıs 2014 21:05)
(bkz: ghosts of rwanda)
(enola gay - 27 Temmuz 2014 02:18)
2005 yapımı michael caton-jones filmi.gerçek olaylara dayanması dışında orta düzey bir film.ama gerçek olaylar o kadar insanlık dışı ki filmi yine de izlenilir kılıyor.hotel rwanda yada sometimes in april ayarında olmasa da boş vaktiniz varsa izleyin.
(sustu degistiremeyecekti cunku - 28 Eylül 2014 00:10)
temasını öğrenince popüler bir film izleme sitesinde altyazılı izlemek üzere açtığım, ancak açılışta shooting dogs başlığının altında "ateş eden köpekler" çevirisini görünce bütün konsantrasyonumun bozulduğu filmdir. konusu hariç hakkında henüz hiçbir bilgim yok ancak filmin adının "ateş eden köpekler" değil "köpekleri vurmak" olduğunu düşünmekteyim. (gerçi "ateş eden köpekler" diye hutuları kastediyor da olabilirler, biliemiyorum.)
(pretty cool - 19 Nisan 2015 06:11)
2005 yılı yapımı; yönetmenliğini michael caton jonesun yaptığı sekizinci uluslararasi sinema tarih bulusmasinın açılış filmi. film, 1994 senesinde ruanda'da yaşayan radikal hutu'larub tutsi'leri hedef alıp müthiş kanlı bir şekilde katledip soykırım yapışlarını anlatıldığı politik bir film. filmin en önemli özelliği, gerçek olaya dayanması ve olayların geçtiği yerdeki okul binasında, soykırımdan sağ kalan insalarla çekilmiş olması. --- spoiler ---kısaca; birleşmiş milletlerin gözetimi altında gene hıristiyan misyoner bir okul ve okulda görev yapan 40 kadar beyaz/avrupalı katliamın ortasında kendilerini bulurlar. okulda eğitim gören tutsiler başta olmak üzere etraftaki 2500 katar tutsi birleşmiş milletler askeri gücü tarafından korunan okula sığınırken elinde palalarla hutular okulu sararlar ve beklerler. film ara ara bol bol hıristiyanlık propgandası yaparken, inançın ciddi bir sınavdan geçirdiği, beyni yıkanan insanların komşularına nasıl da bir hamamböceği, ezilip yok edilmesi gereken bir şey olarak görmesi güçlü bir şekilde işlenmektedir. birleşmiş milletler askerleri bir süre sonra geride bıraktığı insanların öldürüleceğini bile bile bölgeyi terk eder. çünkü görevleri barışı sağlamak değil, barışı izlemektir. çünkü onlar komuta altında askerlerdir ve emirleri dinlemeleri gerekmektedir. oldukça başarılı olmuş, belki asla anlayamayacağınız bir sebeten dolayı -ırk- bir insanın diğerini tanımadan ya da tam aksine tanımasına rağmen öldürmesine tanık oluyorsunuz. ve gene anlamadan çıkıyorsunuz. bir de aklımdan çıkmayan bir başka sahne. ingiliz bir televizyoncu kadının bosna'da her öldürülmüş beyaz kadın gördüğünde o kadını annesi ile özdeşleştirdiği ancak, burda bütün insanlar siyah olduğu için, onların kendi içinde özdeşleştiremediği için onları sadece ölü afrikalılar olarak görmesi. film adını ise şundan alıyor. birleşmiş milletler askerleri silahlarını sadece savunma amacı ile kullanabiliyorlar. önlerinde palalarla biçilen kadınlara, erkeklere, çocuklara bakmak dışında bi şey yapamıyorlar. cesetler okulun içinde bulunuğu kapmpta birikince ve köpeklere leş yemeğe başlayınca, askerler rahip/öğretmenden uyarı yapmasını istiyor köpekleri vurmak için. artık inanç-inançsızlık sınırında duran rahip ise "köpeklerin silahımı var, sana ateş mi ettiler ki onları vuracaksın" diye haykırıyor. velhasıl hoş filmdi. zaten bu festivalde bir çok film politik alt mesajlar içermektedir. --- spoiler ---http://www.imdb.com/title/tt0420901/
(ride - 11 Aralık 2005 19:19)
(bkz: hotel rwanda)
(ride - 12 Aralık 2005 17:47)
(bkz: the last just man)
(mati - 20 Mart 2006 00:49)
ruanda da yasanan soykirimi anlatiyor diye kestirip atilmamasi gereken film. nitekim hutu lardan nefret etmek ya da tutsi lerden nefret etmek ne kadar da kolay kapilinan duygularmis, ordan tam gaz kaptirdin mi kana susamis bir caniye donusmek, oldurmesen de oldurenlere goz yummak ne kolaymis tuylerimiz diken diken olarak animsiyoruz. irkcilik denen seyin ne derin kokleri varmis, ne kadar derinlere nufuz etmis goruyor, urkuyoruz.filmi siddetle degil, tum kalbimle oneriyorum. misir patlaksiz gidin.
(fitfit - 2 Nisan 2006 01:11)
tüm soykırım filmleri kadar, belki biraz daha etkileyici.sonuç olarak:insan olduğundan utanıyor insan.
(thefragile - 12 Nisan 2006 00:41)
(bkz: sometimes in april)
(reginleif - 18 Ağustos 2006 14:44)
bir halkın öfkesini, cahaletini ve nasıl oyuncak olduğunu çok güzel anlatan film. gerçekten etkileyeci bir yapım. film izlendikten sonra derinlerde bir yerlere yerleşiyor ve büyük bir burukluğuda yanında getiriyor.(bkz: hutu)(bkz: tutsi)--- spoiler ---ayrıca filmde geçen bir konuşmada, bbc muhabirinin söylediği şu cümleler sanırım olayı özetliyor;"bosna hersekte de çalıştım, orada ölen kadınlar benim annem olabilirlerdi ancak buraya baktığımda yerde yatanların hepsi afrikalı zenciler"edit: tam cümle bu olmayabilir ama özeti budur.--- spoiler ---
(lazycoder - 18 Ağustos 2006 14:44)
Yorum Kaynak Link : shooting dogs