Süre                : 2 Saat 8 dakika
Çıkış Tarihi     : 20 Nisan 2005 Çarşamba, Yapım Yılı : 2005
Türü                : Aksiyon,Cinayet,Drama,Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : Fransa
Yapımcı          :  Gaumont , TF1 Films Production , Kairos
Yönetmen       : Chris Nahon (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Jean-Christophe Grangé (IMDB)(ekşi),Jean-Christophe Grangé (IMDB)(ekşi),Chris Nahon (IMDB)(ekşi),Christian Clavier (IMDB)(ekşi),Franck Ollivier (IMDB),Luc Bossi (IMDB),Simon Michaël (IMDB)
Oyuncular      : Jean Reno (IMDB)(ekşi), Arly Jover (IMDB)(ekşi), Jocelyn Quivrin (IMDB)(ekşi), Laura Morante (IMDB)(ekşi), Philippe Bas (IMDB)(ekşi), Vernon Dobtcheff (IMDB)(ekşi), Elodie Navarre (IMDB)(ekşi), Jean-Pierre Martins (IMDB)(ekşi), Laurence Gormezano (IMDB), Vincent Grass (IMDB), Aurélie Meriel (IMDB), Emre Kinay (IMDB)

L'empire des loups (~ Kurtlar imparatorlugu) ' Filminin Konusu :
Paris’ te bir Ttürk mahallesinde insanlık dışı cinayetler işlenmektedir. kurbanlarını akıl almaz işkencelerle tanınmayacak hale getirip öldüren katil ve ya katillerin soruşturması için polis şefi Paul Nerteaux görevlidir. Neredeyse her soruşturmasından sonra eline hiçbirşey geçmeyince, Türkleri iyi tanıyan birinden yardım almak zorunda kalır: Jean-Louis Schiffer... Jean-Louis Schiffer geçmişinden dolayı kendi camialarında pek sevilmeyen bir polistir. Zira adı zamanında bazı yasa dışı olaylara karışmıştır. Nerteaux ile bu işi birlikte araştırmaya karar verirler. Ancak herşey göründüğü gibi değildir. Schiffer'ın kafasında kimsenin bilmediği planları vardır. Bir devlet görevlisinin eşi olan Anna Heymes, yaşadığı sağlık problemleri yüzünden hayatı altüst olan bir kadındır. Sürekli gördüğü hayaller yüzünden en yakınlarını tanıyamayacak hale gelmiştir. Hikayenin gelişmesiyle beraber Anna ve diğer iki adamın yolları kesişir. Çekimlerinin bir kısmının İstanbul ve Kapadokya’da yapıldığı filmin senaryosu Jean-Christophe Grange'ın ünlü kitabına dayanıyor.


  • "en güzel yanı filmin bitimiyle başlayan şarkı olan film."
  • "fransa da çıktığı hafta ikiyüzbinin üzerinde satmış bu romanromanda alparslan türkeş , tansu çiller gibi politik isimlerde geçiyomuş"
  • "türkçeye çevrilen jean-christophe grange kitaplarından kesinlikle en iyisi."
  • "ulkucu mafyanın poşu takmasıyla baştan puan kaybetmiş film. kurgu kötü, senaryo kotu.. feci kotu film"
  • "jean renonun karizmasini cizmek isteyen mihraklarin komplosu, hatta kompilesi..."
  • "(bkz: onun ankarayla bir bağlantısı yok)"
  • "emre kınay'ın şahane "he was just a psychopath, he has no connections with ankara" repliğiyle bizi koltuklarımızda ters çevirmesine meydan veren film."
  • "türklerin türkçe, fransızların fransızca ya da arada kalmışların yarı türkçe yarı fransızca konuştuğu ama emre kınay'ın dillere destan ingilizcesiyle bodoslama daldığı film."
  • "turk mahallesindeki, olaylarin merkezi olan turk barinda yilmaz guney posteri bir iki karelik bir sureyle boy gostermistir. hos bir detaydir bu."




Facebook Yorumları
  • comment image

    jean christophe grangé'nin türkiye’de 30 baskı yapan aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan fransız filmi. çekimlerinin bir kısmı istanbul ve kapadokya'da yapılan filmde paris’teki türk mahallesini avucunun içi gibi bilen karanlık geçmişli emekli polis jean louis schiffer‘i canlandıran jean reno’nun ara sıra aleykumselam ya da allaha şükür gibi şeyler söylediğini duymak mümkün. özellikle kurtlar vadisinden fırlamış gibi duran, kirli işlerin başı mafya lideri ismail kudseyi’i laz ziya’nın (istemi betil) bizzat kendi sesinden dinlemek filmin en büyük sürprizi. emre kınay’ı ise türk operasyon timinin başında elinde makinalısıyla peri bacaları arasında görmek mümkün. kiss of the dragon’la aksiyon konusunda rüştünü ispatlamış chris nahon’un elinden paris – istanbul - kapadokya üçgeninde uyuşturucu kaçakçılığı, karanlık tıbbi çalışmalar, mafya bağlantıları, karanlık ve sürükleyici bir biçimde biribirine bağlanıyor.

    daha fazlası için

    http://www.kurtlarimparatorlugu.com/


    (ekşisözlük - 23 Mayıs 2005 23:20)

  • comment image

    ilk yarısı ne kadar özenli ve güzelse ikinci yarısı o kadar baştan savma olan film. romanın sonu filmde değiştirilmiş. nemrut dağında çekilmesi gereken yerler kapadokyada çekilmiş. alakasız bir yerden türk polisi filme sokulmuş. kitabı kadar güzel olmamış.


    (berkayeas - 27 Mayıs 2005 21:16)

  • comment image

    arada bir "nassı yani ya?" desem de gayet beğenerek izlediğim filmdir. filmin türklere ve ülkücülere ilişkin yanlışlarına pek takılmamak gerek. yanlışlar, türk olduğumuzdan göze batıyor. şimdi çin mafyası konulu bir amerikan filmi de eminim ki, bir çinlinin gözünden yanlışlarla doludur. belki de çinli izleyici " abi ne iş ya, bu kore'ye ait bi motif ne alakası var bizle" demektedir kendince. ya da biz, çin mafyası filmlere çok konu oluyor diye bir buçuk milyar çinlinin manyak kungfu bildiğini düşünmüyoruz. düşünüyor muyuz yoksa? yok canıım.


    (svrgn - 28 Mayıs 2005 01:31)

  • comment image

    aksiyonlu sahnelerde müzikleri güzel ve gaz olan, emre kınay'ın da ancak "aa, emre kınay mı o? evet valla oymuş" demeye yetecek kadar bir rolünün olduğu güzel bir film. türklerle ilgili kısımları filmin kendisinden, yanlışından doğrusundan bağımsız olarak eğlenceli oluyor. ("aa, adrese bak hehehe, web sayfası türkçe")

    --- spoiler ---

    jean reno'nun "falaka olabilir, türkiye'ye has bir işkencedir" demesiyle salondaki seyircilerde bir "cık cık cık yine barbar olduk" kıpırdanmasının dolaştığı, ama az ilerde de jean reno'nun bir türk suçluya insanlığa sığmaz şekilde daldığı bir film. ana konusu birden çok olup hepsi finale doğru birleşen, hatta bourne identity ayarı bir bilim kurgu/komplo cinsi hikayenin işleri karıştıran bir yan olay olarak kullanıldığı bir film. ilk yarısında aniden korkunç surat gösterip seyirciye "böh!" yapma hastalığı yüzünden (az da nüksetmiş olsa) pek zevk alamadım (bu numaradan feci soğurum). bir yere bağlasalar içim gam yemeyecek.

    asıl hikayenin kendisinin bir red herring olması da ilginç tabii.

    ayrıca yönetmenin istanbul'daki bit kadar bölüme tüm bilindik manzaraları koyma isteği yüzünden esas oğlan sultanahmet'den karaköy'e taksim üzerinden gidiyor. ayrıca iki adet de türk ninja var ki bu ismi bir tanesi görünüşü, bıçağı ve uçan tekmesiyle gani gani haketti.

    ---
    spoiler ---


    (rahat adam - 28 Mayıs 2005 02:11)

  • comment image

    izlediğim filmler arasında şu ana kadar ki en saçması buydu diyebilirim sanırım. birçok sahne bayağı bir güldürdü beni. aklımda kalanlar:

    --- spoiler ---
    *jean reno'nun canlandırdığı shiffler karakteri metro rayları üzerinde bir adamı kıstırıyor. tekme tokat dövdükten sonra " kızları kimin için kaçırdın" şeklinde bir soru yöneltiyor. adam bozkurtl cevabını veriyor. bunun üzerine jean reno polise dönüp "tek bir katil yok, aramamız gereken katil değil, tek bir kız" diyor. buradan da anlıyoruz ki jean reno filmin başından bütün senaryoyu okumuş ve filmin sonunu biliyor, ona göre konuşuyor.

    *anne isimli baş kadınımız doktora gidiyor ve aslında eskiden kim olduğunu öğrenmek istiyor. doktor başta birşey bulamıyor, ancak tırnağında farkettiği türkiye de üretilen bir kınanın izi ve ciğerlerindeki bol miktarda silisyum sayesinde gayet kesin bir şekilde bayan siz türksünüz diyor. gidin siz de bir kontol yaptırın. eğer boynunuzda fransız parfümü kokusu ve karaciğerinizde bolcana bordeaux * şarabı kalıntısı bulunursa sıçtınız, fransızsınız.

    *esas oğlan arabayla taa istanbuldan nemruta takip ediyor ama farkedilmiyor. hadi bura normal taramalıdan çıkan hiçbir kurşunun başrol oyuncusunu öldürmemesi gibi birşey. ama nemrut dağındaki tarih öncesi dönemlerden kalma dağın içi oyularak yapılmış turistik barınaklara geldiğinde ve katilimiz azer in ismini bağırdığında, o oyuklardan onlarca terörist çıkıyor. bu kadar mı atılır be kardeşim. bence türkiye cumhuriyeti yıllarca pkk yı boşuna aradı. hepsi kapadokyada sığınıyor şu anda.

    *her ne kadar türkçe seslendirme yapılsa da ağız kımıltılarından görüyoruz ki bozkurtlar aralarında fransızca konuşuyor. hatta en bela mafya babası bir mağaranın içinde yaşıyor. bir de türkçe seslendirmelere rağmen türk çıkan kızımız inatla fransızca konuşuyor bozkurtlarla. hadi bu gene normal . türk jandarmalarının jean reno nun tek bir telsiz konuşmasıyla ortada belirmesine sahnesi yerlere yatırdı beni. ulan bir de niye jandarma kendi arasında ingilizce konuşuyor? (bu arada tam göremedim emin değilim ama jandarmanın lideri pozisyonundaki adamın yeleğinin göğsünde italyan bayrağı vardı sanırım)

    aklıma şimdi bunlar geldi ama buna benzer bir sürü sahne vardı, sırf görmek için izleyin derim ben.

    ---
    spoiler ---

    medyada kamuoyunda bu film türkleri küçük düşürür mü acaba diye bir soru işareti vardı. kimse korkmasın bu film sadece fransız sinemasını küçük düşürür. ama sağolsunlar bu final dönemi ilaç gibi geldi film, moralim düzeldi.

    not: yiğidi öldür hakkını yeme demişler. filmin müzikleri çok başarılıydı bence.


    (equiron - 28 Mayıs 2005 12:34)

  • comment image

    ilk yarısı kitaba ne kadar bağlıysa* ikinci yarısı da o kadar alakasız olmuş filmdir. o kadar ki ilk yarıda replikleri bile değiştirmemişler. eğer kitabını okumadan filmi izleyecekseniz bence görüntüler başarılı -hele bi duş sahnesi vardı ordaki çekime, ışığa bayıldım- filmin müzikleri de hayli güzel , sonuçta etkileyici, başarılı bir fransız filmi. vefakat;

    --- spoiler ---
    mutlu sonla biten filmlerden sıkılmadık mı? kitabı neden beğenmiştik çünkü klasik bir sonu yoktu. hadi ufaklığı* öldürmedin, bari en azından schiffer kötü adam olarak kalsaydı. hem jean reno'ya da yakışır kötü adam olmak. zaten filmde suratından bir meymenetsizlik akıyordu ki o kadar olur.
    ayrıca neden kapadokya? hem madem kapadokya neden o heykeli konduruyosun dağın tepesine? kitapta kızların ölme sebebi semayı buluncaya kadar azerin yanlış kadınları o sanmasıydı. filmde sanki azer kendi çapında semayı ele geçirinceye kadar başka kadınları denek olarak kullanıp, "bir kadının suratı nası lime lime doğranır da kapadokyadaki(?!) heykele benzer?" konusunda araştırma yapmış gibi gösterilmiş.
    ---
    spoiler ---


    (kaplumbaa - 28 Mayıs 2005 16:32)

  • comment image

    --- spoiler ---

    bozkurtların başı olan ismaik kudsi nin resminin aşırı derecede hüseyin uzmez e benzediği fransız filmi.güzel görüntüler güzel müzik ama ortaya karışık senaryo.bozkurt olayının anglo sakson tarikatlara benzetilmesi de gerçekten komik kaçmış.

    ---
    spoiler ---


    (vazgectim - 28 Mayıs 2005 20:53)

  • comment image

    abudik gubidik detaylarla uğraşılmadan izlendiğinde büyük keyif veren film. fedailerin kalesi alamuttan alıntılara filmin son bölümlerinde sıkça rastlanıyor.

    gereksiz bilgi:
    fransız milliyetçiliğini filmde ki arabaların modelleri ile de göstermiştir. son model bir velsatis her açıdan hafızamıza kazınmaya çalışılırken, yeni yetme polisin 79 model 7 serisi bmw olan aracı mümkün olduğunca az gösterilmiştir. yine de 30 senelik bmw nin c sütunu, motor sesi 2005 model velsatisin tozunu yutturacak kalitededir.


    (prothedop - 29 Mayıs 2005 11:34)

  • comment image

    güzel çekilmiş, oyunculuk ve efektler çok güzel de
    dağ o kadar sancı çeker de bunu mu doğurur.
    bu kadar kötü (hatta rezalet) bir son mu olur.
    türkler biz bu muyuz, hele "bozkurt" gerillalar bu mudur?
    madem türk mafya konusunu aldın, hiç araştırmaz mısın. bu kadar kötü mü işlersin.
    türkler kına ile mi yıkanır, pis yemekler mi yer?! türk mahallesinde "taç mahal" diye bir yer mi olur?!
    fransa'nın ortasında başına poşu sarıp da eyleme mi giderler. bi de türk bayrağı sarsalardı bari.

    neyse reno amcamızı çok severiz. onun hayrına yine de güzel çekilmiş diyelim.


    (d503 - 4 Haziran 2005 23:34)

  • comment image

    j.c.granje nin aynı adlı romanından uyarlanan bir fransız filmi.
    film hakkındaki görüşlerimi özet geçeyim:
    bir kere kitabın özüne bağlı kalmamışlar çok saçma değişiklikler vardı filmde.öncelikle kitaptaki schiffer karakteri kötü bir karakterdi ve romanın yarısında ölüyordu filmde ise jean reno kabul etmemiş olmalıki sonuna kadar yaşatıp baş rolü verecek kadar ön plana çıkarıp bide iyi adam yapmışlar!!!halbuki kitapta azer akarca karakteri daha ön plandaydı!! bu arada azer akarcanın soyadını aynı isimde bir ülkücü olduğu için filmde zeki ile değiştirmişler e tabi bizden kaçmadı!! filmin türkiye çekimleri ise tam bi felaketti kanımca!!20 yıl öncesinin istanbulunu izliyormuş gibi bir izlenime kapıldım.kitapta türkiye ile ilgili bölümler nemrut dağında geçerken , filmde bu bölümlerin çekiminin kapadokyada yapılması ise tam bir hayal kırıklığı yarattı bende! türk kızı sema ile arkadaşı azer in yetiştiricileri ismail kutsi yi ise filmin sonunda bembeyaz hacı kıyafetleri içinde görüyoruz ..romanda takım elbiseli orta yaşlı dinç bir adam canlandırırken filmde yaşlı sakallı bir dede görmekte can sıkıcı..kitapta semanın dostu olan ve sonunda azer akarcayı öldüren psikiyatrımız ise filmde çok geri planda kalmış,zaten sonunda azer i öldürme işide jean renoya verilmiş.belki çok çok ayrıntı olacak ama kitapta sema psikiyatrı ilk gördüğünde dudaklarının kırmızılığını küçükken annesinin topladığı gelincik çiçeklerine benzetiyordu ve kitabın sonunda psikiyatrın silahından çıkan kurşunla ölen azerde ölmeden saniyeler önce bu kırmızı gelincik çiçeğine benzeyen dudakların gülüşü gölgesinde ölmekten mutlu olduğunu düşünüyordu.açıkçası benim zihnimde oldukça net yer edinen karelerdi bunlar ancak filmde psikiyatırımıza kırmızı ruj bile sürmemişlerdi!!! bunun dışında en çok yarılmam neden olan bölüm ise filmin sonunda çatışma sırasında türk polisi (figuran ötesi) rolünde emre kınayın diğer askerlere “let’s go “ die bağırmasıydı! telaffuzu aynen aktarıyorum “leeetsss khooo”
    birde sonunda jean renomuz telsiz kanalıyla amiriyle bağlantı kuruyo fransaylamı bağlantı kurdu onu anlayamadım oha falan oldum yani!!!
    bunun dışında filmin ilk yarısı ve fransa çekimleri oldukça iyiydi karakterlerin fiziki özlellikleride kitaptakiyle örtüşüyordu..
    ama yinede şunu anladımki böyle güzel romanların filme uyarlaması genellikle okuyucu açısından hayal kırıklığı oluyor!!!...


    (zeze6 - 12 Haziran 2005 00:26)

  • comment image

    emre kınay'ın şahane "he was just a psychopath, he has no connections with ankara" repliğiyle bizi koltuklarımızda ters çevirmesine meydan veren film.


    (rotwein - 17 Haziran 2005 01:41)

  • comment image

    türklerin türkçe, fransızların fransızca ya da arada kalmışların yarı türkçe yarı fransızca konuştuğu ama emre kınay'ın dillere destan ingilizcesiyle bodoslama daldığı film.


    (aychovsky - 28 Temmuz 2005 10:30)

  • comment image

    kitabı okumadıysanız bir halt anlayamayacağınız film. kitabı okuduysanız müthiş bir hayalkırıklığı yaşayacağınız film. velhasıl film es geçilip sadece kitap okunmalıdır. aksi halde grange'ın onca emeğine yazık edilir.


    (nananem - 12 Şubat 2006 23:01)

Yorum Kaynak Link : l'empire des loups