Eroica (~ Eroica - I iroiki symfonia tou Beethoven) ' Filminin Konusu : Eroica is a TV movie starring Peter Hanson, Jack Davenport, and Leo Bill. On June 9, 1804, Ludwig van Beethoven and his pupil Ries assemble a group of musicians to give the first performance of his Third Symphony, 'Bonaparte', to...
The Odd Couple(1968)(7,7-28754)
Immortal Beloved(1995)(7,5-21383)
Copying Beethoven(2006)(6,8-12175)
The Company(2004)(6,4-5992)
yurt çapında bi anket olsa dese ki "uzaylılardan mesaj aldık lakin bu ibneler "ne dinliyorsan o sun" mantalitesini gütmekteler ve ulusal çapta iletişim kurmadan önce kendimizi temsil edecek bir parça göndermemizi şart koşuyolar, sizce ne gönderelim" diye sorsalar, hiç düşünmem bu senfoninin 2 inci movement ını gönderin derim. o orospu çocukları göz yaşları içinde elimizi öpmeye gelmezse gezegenler konfederasyonu üzerimden geçsin emi.
(secim - 27 Haziran 2009 23:33)
beethoven'in ilk "romantik" senfonisi (mi bemol majör, op.55). bestecinin rustunu ispatladigi ve müzik tarihinde yeni bir cigir actigi eseridir. ilk seslendirilisi kont franz joseph von lobkowitz'in palasinda gerceklesmis (3 ocak 1805). halka acik ilk temsil ise 7 nisan 1805'de, theater an der wien'de verilmis.beethoven'in sekreterligini yapmis besteci ferdinand ries'in anlattigina göre napolyon'un imparatorluk ilan etmesine (2 aralik 1804) cok icerlemis olan beethoven, senfoninin ilk sayfasini yirtip atmis. bu sayfanin üst kisminda "bonaparte", altinda da "luigi beethoven" yaziliymis. ferdinand ries'e sunlari söylemis besteci:"ist er auch nichts anderes wie ein gewöhnlicher mensch? nun wird er auch alle menschenrechte mit füßen treten, nur seinem ehrgeize frönen, er wird sich nun höher wie alle anderen stellen, ein tyrann werden!" ("o da siradan biri (alisilmis politikaci) degil mi sadece? simdi bütün insan haklarini ayaklari altina alacak, yalnizca kendi ihtirasini tatmin edecek; kendini herkesten üstün görüp bir tiran olacak.")sonrasinda beethoven yapitini kont lobkowitz'e ithaf etmis. senfoni ilk defa 1806'da yayimlandiginda ise su basligi tasiyormus: "sinfonia eroica, composita per festiggiare il sovvenire di un grand uomo" ("kahramanlik senfonisi, büyük bir adamin hatirasini kutlamak icin bestelenmistir") bkz: http://www.aeiou.at/bt-ero.htm bölümleri:allegro con brio marcia funebre. adagio assai scherzo-allegro vivace finale-allegro molto
(requiem - 31 Ekim 2002 03:05)
ilk bolumun acilisini yapan iki kuvvetli vurusun ("dan...dan..." diye giriyor ya, o iste) napolyon'un tasaklarini simgeledigi rivayet edilir (gercek soyluyorum).bir bakima boylece muzikte romantizm akimini erotizm akimiyla birlestirmistir. yih yih yih.
(glass sealed - 4 Mart 2012 23:59)
napoleon için yazılmış olması nedeniyle ilginç zincirleme reaksiyonlara yol açan eser.napoleon'a ''avrupa'yı cumhuriyetle tanıştırıyor'' düşüncesiyle hayranlık besleyen beethoven, napoleon'un aşağılık bir diktatör olduğunu öğrenir ve eserinin son sayfasını yırtar. evet, eroica tamamlanmamış bir eserdir.12 eylül 1980...cia'in çocukları türkiye'de darbe yapar. darbeden sonra düzmece bir seçim ile malum şahıs cumhurbaşkanı seçilir. cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası'ndan konse vermesi istenir. yaşayan en büyük türk orkestra şefi gürel aykal repertuarı seçecektir. eroica'yı çalmaya karar verir. askere verilen mesaj şudur '' müdahale etmeniz belki de umut vericiydi ama yaptıklarınız en az napoleon kadar zorbacaydı''mesaj bir general tarafından alınır ve gürel aykal disipline sevk edilir.
(oziwankenozi - 30 Ekim 2013 21:47)
2. kısmın tam ortasındaki füg insanı bu dünyadan alır götürür, müzikal orgazmın en yoğun dakikalarını yaşatır. kannımca klasik müzik tarihinin en iyi melodilerinden biridir. ayrıca beethoven'ın senfonilerinin ikinci kısımlarını neden daha çok seviyorum bilmiyorum. temposundan olabilir.
(ayhanboz - 26 Ocak 2014 13:39)
türk siyasetinin değişmez soundtrack'idir. beethoven’ın 3. senfonisi’nin hikayesi meşhurdur; evvela napolyon’a ithaf edilip sonra kraliyetin tepkisi üzerine bu ithafı geri çeken ancak senfonisine bounaparte ismini verip bonapart’a yine de saygı gösterisinde bulunan beethoven, napolyon’un kendisini imparator ilan etmesi ile senfoninin adını eroica olarak değiştirmiş, ilk büyük senfonisini bu sayede siyasi ideallerinin ve hayal kırıklıklarının bir sembolü haline getirmişti. şu not düşülmüşü senfoniye; “büyük bir adamın hatırasına ithaf olunur…” fransız devrimi’nin ideallerini yerleştirecek ve monarşiyi yok edecek sandığı napolyon artık büyük bir adamın hatırası, geçmişte kalan gölgesidir ve bir zamanlar savaşmaya ant içtiği her şey olmuştur; bir imparator…türk siyaseti de irili ufaklı bonapartlarla doludur; 1920’ler ve 30’larda muhtemelen pek çokları mustafa kemal’i düşünüp eroica’yı dinliyordu. köhne bir imparatorluğu ve toplumsal-siyasi yapıyı yırtıp atan türk devrimi’nin şanlı lideri mustafa kemal, türk modernleşmesi’nin son durağıydı. hızla giriştiği devrimde daha fazla özgürlük vaadi, daha fazla özgürlük isteyenlerin mahvına yol açmıştı. özgürlüklerin de bir sınırı vardı. ıorga’nın byzance après byzance kitabından alıntılarsak; empereor aprés empereor… mustafa kemal ideali hızla yerini derin bir hayal kırıklığına bırakmıştı. terakkiperver halk fırkası ve serbest fırka’nın kapatılması, kadınların hak taleplerinin bir erkek eliyle şekillenip makule kavuşturulması, azınlıkların uğradığı zulümler, istiklal mücadelesi’nin muharip gazisi anadoluluların saplandığı yoksulluk, batılı elbiseleri ile sopasını bırakmayan doğulu yönetim anlayışı, pek çok asker, diplomat ve siyasetçinin küstürülmesi… yeni yönetimin eskinin genç bir sureti olması.ancak orada kalınmadı tabii ki; 1950 seçimleriyle iktidar değişince demokrat parti’nin adındaki demokratlığın süsü, püsünün dökülmesi için çok da fazla zamana ihtiyacının olmadığı anlaşılmıştı. adnan menderes kabinesi, tek partiden aldığı dikta yöntemlerini uygulamakta gecikmedi. tek partinin tüm baskıcılığına karşı çıkarak halkı peşine alsa da en sonunda tek partinin tüm baskı araçlarını hükmetme biçimi olarak kullanmaya karar vermişti. adnan menderes yönetimi demokrat parti’nin otoriter yönetimine dönüşmüştü. eski chp-devlet bütünleşmesi dp-devlet bütünleşmesi haline getirilmişti.orada kalmadı elbette; türkiye’de sol siyaseti kitle siyaseti haline sokma iddiasındaki bülent ecevit, kontgerilladan hesap soracağını söyleyip de daha sonra “ben sordum, öyle bir şey yokmuş” demişti? doksanlarda ise hiç kimseye özgürlük yok mottosunu benimseyen de ecevit'ti. türbanlı kadınlardan, sol görüşlü mahkumlara dek ecevit’in yönetiminden çekmeyen kalmamıştı. ülke tarihinin en karanlık operasyonlarından “hayata dönüş operasyonu” karaoğlan'ın ürünü idi. dikili tek bir ağacı olmayan ve dürüstlüğü ile bilinen ecevit’in en son hükümeti, dönemin cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer’in olaylı mgk'da sarfettiği iddia edilen ve medyada yer alan sözleri ile “çamur üstünde oturuyor”du. en nihayetinde ecevit yönetemeyen bir başbakan olarak devletin baskıcı yapısının bir memuruna dönüşmüştü.elbette aynı şey, meclis mutabakatı ile seçilen ahmet necdet sezer için de söz konusuydu; hükümetin baskıcılığına özgürlükçü ideallerle karşı çıkan ahmet necdet sezer, 2002 sonrasında bu sefer devletin baskıcı ve dışlayıcı pozisyonunu kabullenmiş gibiydi. resepsiyonlarda mhp’nin türbanlı milletvekili ile fotoğraf çektiren sezer, artık eşsiz davetiyeler gönderiyordu.pek bir mağdur, ezilmişliklerden meşruiyet devşiren akp de elbette bu konumdan ayrı düşünülemezdi. akp’nin ilk dönemlerindeki takım çalışması ve de dikkatli davranma telaşı, chp’nin ulusalcıklarının saçmalamaları sonunda yerini önüne geçilmez bir özgüven ve ego patlamasına bıraktı. partiye sonradan katılanların tek adamcılığı ile parti giderek kendini kaybederken, erdoğan, “kimsesizin kimsesi” iddiasından kuvveti mutlak bir lidere dönüşerek ve putin’le birlikte otoriter demokrasi kavramının örnek ismi oldu. ermeni soykırımı anmasının ilkinde kadın polislerin görev aldığı ve de anmacıları koruduğu toplumsal müdahale biçiminden 1 mayıs’lara, gezi direnişi’ne, yol kesmelere, polis vazife ve salahiye kanunu’na, okmeydanı’na sert bir geçiş yaptı. erdoğan rejimi üstelik akp’ye sonradan katılanların tek adamcılığıyla diğer kurucu unsurları şeytanlaştıran bir döneme de giriş yaptı. en son özlem albayrak da yeni şafak’taki köşesinde erdoğan’a “ilk dindar başbakan” derken özal ve erbakan’ı da geçtim abdullah gül’ü bile dışarıda bırakıyordu. akp’li vekiller ve akp’nin kalemşörleri abdullah gül, ali babacan gibi isimlere nezaketi pencereden fırlatmış bir üslupla saldırıp iyiden iyiye rencide edici yorumlara imza atarken erdoğan’ı izleyip de eroica’yı düşünenler artık sadece 2010 öncesine dek kandırılmayı başarmış olan liberaller değildi.beethoven’ın 3. senfonisi, 19. yüzyıldaki ilk temsilinden sonra pek çok kez cenazelerde çalındı. bir yıkım, bir son da eşlik eder yani o büyük hayal kırıklığına… derin bir duygusal patlama vardır tüm senfoni boyunca. aslında anlatılan kahramanlık olsa da senfoninin hikayesi bambaşka bir his katar dinleyene. ve evet, eroica türk siyaseti için hiç de yabancı değildir.
(dusunen hayvanin onde gideni - 15 Ağustos 2014 13:00)
napolyon'a ithaf edilip sonradan ithaf sayfasini yirtilmak suretiyle geri cekildigi mevzubahis ilk kopya belvedere sarayinda sergilenmektedir. kesinlikle bana gunun en guzel surprizini yasatmistir sarayin kuytu koselerinden ce-e yaparak. beethoven'i sevin arkadaslar...
(malmazel - 13 Haziran 2015 00:39)
l.v.beethoven'ın neden bu senfoniyi napolyon'a ithaf edip sonra vazgeçtiğini, aleksander sokurov'un francofonia filmini izleyince anlar gibi oldum. eroica, ismiyle müsemma, bir kahramanlık senfonisidir. insana hakikaten o cins duygular verir. napoleon bonaparte da dönemin fransası için bir kahramandır. sokurov'un anlattığına göre, louvre'daki bütün mısır, asur, finike vb. dönemi eserler napolyon marifetiyle savaş ganimeti olarak gemilerle marsilya'ya taşınmış, oradan paris, louvre sarayı'na getirilmiştir. [büyük bir kısmı batan gemilerle birlikte denize karışan bu eserler, ikinci cihan harbinde işgalci almanlar tarafından hitler'in sanat seviciliği sayesinde yasayla korunmuş. sokurov öyle bir tablo çizmiş ki, savaş zamanında sanat eserlerine verilen kıymet insana verilmemiş; sanat da ideolojilerin, iktidarların güzellik salonu hâline gelmiş.]bu "savaş ganimeti" savı sıkıntılı tabii biraz. biliyoruz ki müzecilik, uydur kaydır izinlerle uyanık avrupalılar tarafından eski medeniyetlerden yemece usulüyle başlamıştır. bunun iyi tarafı, insanlığın kültür hazinelerinin korunması olmuştur. sanıyorum napolyon, bu "tarihin eserleşmesi" işine bizzat önayak olan ilk devlet adamıdır. bilinçli veya bilinçsiz fark etmez, kültürel/tarihsel/sosyal bir şeyi başlatmak kahramanlık işidir. beethoven da bir kahramandır. ne var ki, kendi kendisinden çok şey bekleyen kahramanların sonu trajik olmaya yatkındır. beethoven sanat adamının basiretli gözüyle, napolyon'daki bu kahramanlık sendromunun farkına varmıştır ve böylece eroica kimseye ithaf edilmesi gerekmeyen, başlı başına bir heroik/epik yapıt olarak asrını aşmıştır. "beethoven 'eroica'yla bir devrim yapmıştı; bundan önceki bütün senfoniler bir girişle başlar, ardından sonat gelirdi. bu senfonideyse iki akordan sonra hemen müziğe girilir. ayrıca, gelişme kısmının tam ortasında, o ana kadar hiç geçmemiş bir melodi girer; bu da tarihte bir ilktir." zubin mehtazubin mehta'nın da ilk yönettiği senfonidir eroica.
(atlantisten gelen zekiye - 22 Nisan 2016 16:08)
4. hareketin kapanışından biraz önce yer alan 8.varyasyon (contra-dance) klasik müzik tarihinin bence en sağlam sekanslarından biridir. üflemelilerin açtığı melodiye önce keman eşlik eder sonra kornolar devreye girer ve melodiyi yönlendirir. kornoların arkasından kemanın yaptığı karşı melodi muazzamdır. kornonun motifi ve kemanın kontrası arasında geçiş yapmak, bir ona odaklanmak bir diğerine odaklanmak bu eserin zirve noktasıdır.kahramanlık duygusunu müzik ile anlat deseler bu eserden ve bu hatta sekanstan daha iyi örnek bulunamaz.
(politik gurme - 5 Ocak 2017 00:02)
eroica'nın hikayesi ise şu şekilde aktarılmaktadır:beethoven eorica'yı napolyon bonapart için beslemişti. “insanlığın kurtarıcısı, saltanatın düşmanı” olarak nitelendirdiği bonapart’a büyük hayranlık duyuyordu. ve 3. senfonisini ona ithaf etmeyi düşündüğü sırada, napolyon bonapart kendini imparator ilan ederek taç giydi. beethoven büyük hayal kırıklığı içinde ithaf sayfasını hemen yırttı ve tepkisini şöyle dile getirdi: “diğer diktatörler gibi o da sıradan bir insan değil mi sadece? şimdi bütün insan haklarını ayakları altına alacak, yalnızca kendi ihtirasını tatmin edecek; kendini herkesten üstün görüp bir tiran olacak!” eserine eroica adını koydu ve başına da “vücudu hâlâ yaşadığı halde ruhu çoktan ölmüş olan bir büyük adamın hatırasına hürmeten” ithafını yazdı. dinlemek isteyenler için: eroica
(bahara kadar bekle bandini - 22 Eylül 2018 04:25)
Yorum Kaynak Link : eroica