Edward Scissorhands (~ Makas eller) ' Filminin Konusu : Mucidinin ani ölümü, Edward’ın elleri yapılmadan yarıda kalmasına yolaçar, elleri yerine uzun, keskin metal parçaları vardır. Edward merhametli bir Avon hanımefendisi onu ailesiyle beraber yaşamak üzere evine götürene kadar karanlıkta yalnız yaşar. Ve sonra da Suburbia isimli pastel cennetteki fantastik maceraları başlar.
Ödüller :
Big Fish(2004)(8,0-426532)
Ed Wood(1994)(7,9-157138)
Ghostbusters(1984)(7,8-344998)
What's Eating Gilbert Grape(1994)(7,7-218982)
Batman(1989)(7,5-307698)
Beetlejuice(1988)(7,5-226512)
Sleepy Hollow(1999)(7,4-301891)
Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street(2007)(7,4-317943)
Batman Returns(1992)(7,0-252099)
Secret Window(2004)(6,6-171210)
Mars Attacks!(1996)(6,3-193839)
Dark Shadows(2012)(6,2-225881)
BAFTA : "BAFTA Film Award-Best Production Design"
yalnzılığın filmidir.. tim burton'un o kabarık karmaşık saçlarının çevrelediği beyninin içinde acaba daha böyle kaç yüz öykü var diye merak ettirendir.. daha 32 yaşındayken böyle bir öyküyü oluşturup bu genç yaşında bu kadar güzel bir film yapabilmesi türkçe 'de yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır dedirtir.. gelelim filme..--- spoiler ---edward tamamlanmamış bir icattır.. kendisini icat eden yaşlı mucit ( flashbacklerle sürekli olarak daha çok tanıdığımız hele de edward'ı yapmaya karar veriş sahnesi ile vayy be dedirten amca ) vücudunun son parçası olan ellerini yapamadan ölür ve edward öylece koca şatoda tek başına kalır.. * her taşın altından çıkmalarına alıştığımız avon satıcılarının sevimli göründüğü ve işe yaradığı tek yerdir bu film.. daha sonra ancak filmlerde görebilceğiniz türde bir banliyöye getirilir edward.. rengarenk evler , yemyeşil çimenler asla kar yağdırmayan sıcacık güneşli havası.. ortamın göz bebeği olur edward.. herkes görmek ister onu birbiriyle yarışır ev kadınları ona daha fazla yakın olmak için..televizyon programına konuk olduğu sahnede çok kez tekrarlanan " i know a doctor who might be able to help you " dendikçe alttan alta farklı olmanın nasıl özel ve kutlanması gereken birşey olduğunu * anlatır aslında tim burton..zira kendisi de farklıdır ve özeldir.. olaylar birbirini kovalar ve yarısı yanlış anlaışılmaların hayatımıza oynadığı kötü oyunlar yarısı da kötü insanların oynadıklarıyla edward , melek ruhlu , ürkek , iyilik dolu edward tipik bir outcast olur çıkar.. türk filmlerinde görmeye çok alışkın olduğumuz , haklı ve bir melek kadar masumken büyük bir yanlış anaşılma ve oyuna kurban giden esas iyi karakterin bölge halkı tarafından linç edilmeye çalışılması olayı vuku bulur.. insanlar sonsuz nefretlerini ve bencilliklerini edward'a yüklerler.. sıkıcı hayatlarına renk getiren edward'tır ancak onu değiştiremedikleri için ona cephe alırlar..değişiklik heyecanını kaybetmiştir artık, onlar kullanıp atmışlardır edward'ı.. edward ise zaten gerçek olamayacak kadar iyidir.. ordan anlaşılır bizden olmadığı..ed'in flashbackleri ile devam etmekte olan zamanın öyküsü çok iyi bağlanmıştır.. her flashback edward 'ı daha iyi tanıtır bize daha çok sevdirir.. ve iyinin tam iyi , kötünün tam kötü olması seyirciyi hiç rahatsız etmez hatta ben bu duruma bu kadar hayranlıkla yaklaştığımı hiç hatırlamıyorum..katıksız sever edward , sevgisi uğruna herşeyi yapacak kadar.. filmin adı onun adıdır ve zaten filmin kendisi de edward'tır.. şirinliğiyle , iyiliğiyle , yalnızlığıyla , ait olamayışıyla ..johnny depp in müthiş performansına gelince resmen makas elli bir adam olmuştur.. onun yalnızlığı , sevgiyi , koruma içgüdüsünü , dışlanmayı , ezikliği sulandırmadan bir yandan sizi gülümsetirken bir yandan da yüreğinizi acıtmayı nasıl başardığına hayret edersiniz..tabi oyunculukların ve dolayısıyla filmin bu derece başarılı , iç titreten bir film olmasını , efsane filmler listesine girmesini sağlayan öyküsünü yazan ve filmi yöneten tim burton'un asla büyümeyecek çocuklara özgü yaratıcı hayal gücü ve olgun , yetenekli sinemacılığına verebilr miyiz? ben verdim.. kesinlikle en iyi filmi hatta arizona dream ile birlikte johnny'ninin de en iyi filmi.. senaryosu , sanat yönetimi, müzikleri , oyunculukları , görüntü yönetimi , kostümleri ve elbette akıllara ziyan yönetimiyle herkesin izlemesi gereken bir şahaser..masal deniyor ya cidden öyle, sadece bir varmış bir yokmuş tadında yaşlı kim'den yatakta masal isteyen kçük kıza anlatıldığı için değil , masallara özgü iyi ve kötünün keskin çizgilerle birbirinden ayrılmasından da değil , fantastik öğeler içerdiği için de değil.. öyle bir film olmuş ki herşeyiyle masallar diyarından bir öykü olmuş.."you see, before he came down here, it never snowed. and afterwards, it did. if he weren't up there now... i don't think it would be snowing. sometimes you can still catch me dancing in it. "--- spoiler ---son olarak alakasız olucak ama tim burton'un edward'a imaj olarak ne kadar benzediğini farkettiniz mi??
(paris - 12 Aralık 2006 01:35)
karın nasıl yağdığını anlatan, hüzünlü ve saf tim burton filmi.
(6 45 - 31 Mart 2002 12:52)
herkese bir şeyler hatırlatmış ya, edward bana da gregor samsa'yı hatırlattı; gayet malum sebeplerden. not olsun buraya.--- spoiler ---edward'ın yalnızlığının, farklılığının aslında makasla elle falan alakası yoktur. makaseller sadece farklılığın sembolüdür, gerçek sebep ise yemek masasında geçen yolda para dolu çanta bulma diyaloğunda gizlidir. bu yüzden hepimiz aslında edward'ız, ama hiçbirimiz edward olamıyoruz; edward insanın en saf halidir.--- spoiler ---
(sylarcan - 17 Aralık 2008 23:30)
--- spoiler ---filmde kar sahnesinin dışında, bir de edward'ın yaratıldığı bir sahne var: kalp yerine bir kurabiye takıyordu, onu yapan adam. o ayrıntı değerindeki sahneyle birlikte, aslında bir kalbin ne kadar da kurabiyeye benzer olduğu anlaşılıyordu. ikisi de özü gereği tatlıdır, kırılgandır ve paylaşmaya müsaittir.--- spoiler ---
(staring girl - 2 Mart 2009 06:14)
birkaç iyi insan dışında, tümüyle yozlaşmış insanların bulunduğu bir kasabada geçmektedir hikayemiz. elleri makastan yapılmış olan; iyi kalpli, sevgi dolu, masum, hiçbir ahlaki bozulmaya uğramamış, saf ve belki filmdeki psikolog tarafından da söylendiği gibi '' uzun bir süre yalnız başına yaşadığı için hayalci bir yapıya sahip.'' olduğundan elleriyle nesnelere inanılmaz güzellikte şekiller vermektedir. fakat bu onun için hem herkesi kendine hayran bıraktıran bir özellik, hem de makas elleriyle birçok kazaya yol açtığı için üzülmesine ve dışlanmasına yol açan bir lanettir. kasaba halkı tarafından dışlanışı aslında insanlara istemeden de olsa zarar vermesinin dışında, kendileri gibi yozlaştıramadıkları ve alışıla geldik toplum çizgisinin dışında olduğu içindir.filmde kim rolünü üstlenen güzel kızımız (bkz: winona ryder)'ın edward'a kendisine sarılmasını söylediğinde edward'ın verdiği '' yapamam'' cevabı insanın içini burkar, çünkü edward sevdiği insana zarar vermekten korkar. kim' in sevgilisi olan gencin kim'e olan yapmacık sevgisi, elinde olan güzelliğin farkında olmayışı ve hep daha fazlasını istemesi, bencilliği karşısında edward'ın kim'e karşı duyduğu masumane sevgiyle kıyaslanamaz. bir başka dikkat çeken olay ise; edward'ın ahlak ve görgü kurallarını kendini yaratan mucitin okuduğu kitaplardan öğrenmesine rağmen, yani diğer insanlar gibi toplum ve bilindik aile kurumunun içinde yetişmemiş ve uzun bir süre yalnız yaşamış olmasına rağmen, birçok insandan daha erdemli ve daha az yozlaşmış oluşudur. kafamızda ''acaba insanı bu denli dejenere eden toplum mu?'' sorusunun oluşmasına yol açmıştır.her kar yağışında aklımıza edward'ı getiren bu modern masal, tim burton'ın tartışmasız en iyi filmlerinden biridir.
(zelorath - 9 Mart 2010 12:09)
yeniden çevrileceği dedikoduları dolanıyor etrafta. robert pattinson oynayacak gibi iddialar var. twitter'de bugün en çok konuşulanlar arasına girmiş bu dedikodu. http://twitter.com/#search?q=edward%20scissorhandshollywood akıllı ol yakarım seni de o pati'yi de. elleşmeyin filme lan kıtır kıtır keserim!!
(pragmatist kedi - 27 Haziran 2010 14:35)
yıllar önce yurtta kalırken kantinde vcdye taktığım film. herkes kantini terk etmişti ben de tek başıma izlemiştim.(bkz: eşek hoşaftan ne anlar)
(vayamk - 27 Ocak 2011 12:23)
izledikten sonra bana kafka'nın dönüşüm romanındaki gregor samsa'yı hatırlatmıştır, bireyin yabancılaşmasını ve toplum tarafından dışlanışını nerdeyse diyaloglara, repliklere bile gerek kalmadan harika görsellikle sunmuş tim burton. johnny depp'in oyunculuğuna diyecek en ufak bir laf bile yok,şahane bir oyunculuk şahane bir film.
(yorgun nihilist - 9 Mart 2011 00:00)
--- spoiler ---1990 yılında tim burton tarafından çekilmiş fantastik film. içerisinde drama ve romantizm de var. başrollerini jonny depp ve winona ryder paylaşıyor.tim burton'ın dünyasını tamamı ile yansıtan bir film. o fantastik havayı filmin başındaki harika müzikle beraber hemen hissediyorsunuz. 1990 yılında çekilmiş olmasına rağmen renkler de son dönem yapımlarına nispet yaparcasına güzel.konumuz; bir bilimadamı tarafından yaratılmış ve henüz tamamlanamadığı için elleri makastan olan edward'ın genç bir kız olan kim'e aşık olması ve bununla birlikte başına gelen olaylar bütünü.ah edward ah. ben çok sevdim be seni. içinde hiç bir kötülük barındırmayan, dünyanın en masum insanı. görüntüsü bir yetişkin gibi olmasına rağmen düşünceleri ufak bir çocuk kadar saf. bu saflığı ilk repliklerinden de anlaşılıyor. 'baban nerede?' sorusuna 'uyanmadı.' cevabı vererek insanın içini bir garip ediyor.filmde aramaya kalksak seyirciye verilen milyonlarca mesaj bulabiliriz sanırım. yalnız bu mesajlar insanın gözüne gözüne sokarak 'ben bu sahneyi sizlere mesaj vermek için çektim ey ahali!' dercesine değil de filmdeki fantastik havayla birleştirilerek verilmiş. bu mesajlara birkaç örnek verecek olursak:- filmdeki tüm evlerin mimari yapısı yaklaşık olarak aynı. edward'ın malikanesi hariç tabii.- mahalledeki kadınlar yeni birini görünce hemen aralarında dedikoduya başlarlar. türkiye için ne kadar uygun değil mi? :)- her mahallede bulunan avon kadını burada da var.- evin erkekleri işten aynı anda gelip aynı anda işe gidiyorlar. rutin hayat.- ecnebilerde 'koyu katolik' olarak tabir ettiğimiz klasik dincimiz de var, ortalığı karıştırmaya çalışan.- insanlar yardım gördükleri edward'dan hemen çıkar sağlamaya çalışırken, edinilen fayda azaldıkça yapılan bütün iyilikleri görmezden gelerek edward'ı dışlamaları, ona iftira atmaları yine hayatımızdan bir parça. sanırım bu iş hayatında daha fazla geçerli bir durum.- bill'in para kazanma konusunda verdiği öğütler de günlük hayatta kullanılabilecek nitelikte.bir de filmde edward'ı gören hemen herkes ona 'sana yardım edebilecek bir doktor tanıyorum.' diyor. edward'ın ellerinin makastan olmasını herkes bir özür olarak görüyor. halbuki edward o elleri sayesinde birçok iş yapabiliyor. belki edward yine de normal bir insan gibi olmak istiyordur. bu halinden mutsuzdur. ama bunu ona soran yok. sadece kendi düşünceleri doğrultusunda hareket ederek edward'ı yönlendirmeye çalışıyorlar.kafama takılanlara gelecek olursak, avon lady'miz peg, edward'ı ilk gördüğünde fazla tepkisiz kaldı gibi. yani insan biraz daha korkar. ilk önce bir irkildi edward 'gitme!' deyince hemen döndü. bir de direkt olarak evine getirdi çocuğu. insan bir endişelenir, her ne kadar sevsek de ne idüğü belirsiz bir şey sonuçta edward. bir de başka bir sahnede edward konserveyi görünce geçmişi hatırlıyor. burada yaratıcısının edward'ı yapma fikrinin nasıl geldiğini görüyoruz. iyi de o sırada edward yok ki. nasıl olmadığı zamandaki bir şeyi hatırlıyor? ha derseniz ki bu kadar fantastik bir filmde bu mu kafana takıldı, ne bileyim işte yazayım dedim.birçoğumuzun da aklında yer eden edward ile kim'in konuşması filmin en can alıcı repliğiydi bana göre.kim: edward?edward: iyi misin?kim: evet. sen iyi misin? (edward kafa sallar.)edward: herkes nerede?kim: dışarıda seni arıyorlar. (duraksar) sarıl bana.edward: yapamam.sonuç olarak türünün en iyi filmi. gerçi türünü nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum. hem fantastik, hem kafa dinlendirmelik hem de duygusal filmler varsa oralarda bir yerlerde bu film onların geleceği son noktadır. bazıları için bu, yine tim burton'ın çektiği big fish de olabilir ama bende edward'ın ayrı bir yeri var. eğer bu satırları okuyorsan tim sana helal olsun demek istiyorum. johnny depp seni de kutluyorum. ehehe şükranlarımızı da sunduk. yazının da sonuna geldik.--- spoiler ---
(cikmaz sokaktan cikagelen cocuk - 27 Temmuz 2011 00:18)
johnny depp in her an donup the cure-love song u soyleyecekmis hissi yaratan super film.
(zaknafein - 8 Mayıs 2003 23:17)
iki gun once tgrtde oynamasiyla sonunda izleyebildigim harika film. uzak gecmi$te beni duygulandirabilen bir kac filmden biri. ayrica mahalle karilarinin voltrani olu$turduklarinda ne kadar guclu olabileceklerini de goruyoruz.
(nevermind - 31 Ocak 2001 03:22)
bi banliyöde geçmekte bu rahatsız film. rengarenk evlerin ve arabaların olduğu bi banliyö. kendi içinde kapalı her mekan gibi, yeni olan her şey heyecan vericidir burda ve değişik olan her şey düşmandır.edward bi şeyler keserken etrafta tüyler uçuşur hep. yüzünden her zaman okunur hüznü. ne zaman kalp şeklinde kurabiye görsem gözlerim dolar benim... masaldır evet, acıtan bi masaldır edward scissorhands...
(piper - 7 Ağustos 2003 04:57)
sarışın winona kızımız, o tarifsiz hüznü gözlerinde taşıyan edward'ın dudağına bir öpücük kondurur ve der ki: i love you..bunun üzerine edward'n gözlerini bir kapatışı var ki..işte o kapatışı gördüğüm için tim burton'a bin teşekkür sunduğum film..
(bazen - 12 Ağustos 2003 02:01)
ben 7-8 yaslarindayken ayni beter bocek gibi sabahin korunde gosterilirdi bu film.o zaman izledigimde de cok etkilenmistim,hala da ayni derecede etkileniyorum.bana,johnny deppin dunya uzerindeki en yetenekli aktor oldugunu dusunduren filmdir bu.sayisiz huzunlu sahne bi yana,bence filmin en sevimli sahnesi edward'in yatagi patlattiktan sonra hic etrafina bakmiyomus gibi yapip minik minik adimlarla kactigi sahnedir.
(sappy - 28 Kasım 2003 13:53)
"eskiden sessizlik içinde yaşıyorduk, şimdi gürültü içinde yaşıyoruz; eskiden yapayalnızdık, şimdi kalabalığın içinde yitmiş bir durumdayız; pek az mesaj alıyorduk, şimdi mesaj bombardımanına tutuluyoruz. modernlik bizi, içinde yaşadığımız yerel kültürün dar sınırlarından çekti aldı ve bir yandan bireysel özgürlük dünyasının, öte yandan da kitle toplumu ve kültürünün içine attı." (alain touraine)ama o kadar değil. modernlik belâsı, kendi mikro evrenlerini de yaratıyor işine gelince. tek tip evler var "orada". o tek tip evler tek tip yaşamlar tek tip kadınlar tek tip erkekler, belli bir rutine bağlı olarak, senkronize bir halde arabaları bahçeden çıkarıp işe gitmeler, azıcık aykırı görülen, zavallı yerine koyulan, hayal dünyası törpülenmemiş bir avon lady. o düzenden içi kurumuş hengâmenin tepesinde, hengâmenin dışında ve -ne yazık ki artık içinde-, modern zamanların kıyıcığında, moderne ve düzene aykırı bir "şey" var. şey diyorum, zirâ insan olmaması yeğdir onun, diğer herkes ısrarlıyken kendisinin insan olduğu fikrinde."modernlik bizi, kendi yarattığımız hapishanelere kapattı." o kadar ki, saçını farklı kestirmek, şimşirlerini farklı budatmak, büyük devrim artık o âlemde. sana bunu yaptıran/yapan da günah keçisi olacak tabii sonunda. hiç şaşırmıyoruz ki. aşağı yukarı şöyle bir hâl -bazılarımızın başına gelip gelip duran (iyi ol, döverim!): "ay aman ne şâhane ne değişik ne ayrı ne farklısın'dan yokuş aşağı yüz yetmişle inip, hastasın sen"e çıkan. (hatırladınız mı bunu bir yerden?) zirâ modern evren meraklı da. velâkin akılcı da. nitekim kendince akıllı da. akla uygun hâle getireceğine, dönüştüreceğine, "düzelteceğine" o kadar inanıyor ki, ııııh! hayatta vazgeçmez bu inancından. çok şâhânesin edward. ama bizim gibi ol sana lûtfettiğimiz bu sürenin sonunda. öyle delişmen delişmen takılmaya devam edemezsin "kurulu düzenimiz"in karşısında.(kendime not: uzatma! öznel hikâyeye geç, toparla, bitir!)bu filmi çok seyrettirdim iletişim fakültesinde. başka filmler de seyrettirdim. türk dili hocasısın sen, ne ayak? sorularıyla da yıllarca cebelleştim. oh! iyi yaptım. o azarları da seve seve işittim. bir kıymetli civciriğim vardı. çok olgun, çok akıllı, çok sakin, çok çok bir kızım benim (güzel kızım benim!). filmin sonuna gelince, ağlamaya başladı, kaçtı sınıftan. "hey allah'ım ben ne halt ettim!" diye koştura koştura aramaya gittim peşinden. "sadece sevilmek istemişti, çok ağırıma gitti" dedi. hişt! modernizm! ejderhalara, elleri makastan yaratıklara, rüyalara, uzay gemilerine ve melanj üreten gezegenlere inanırken, çok sıradan, çok insan, çok basit bir derdimiz var aslında. ayrıca şunu da söyleyeyim, senin atmosfer olayı sandığın şey, bir ölümsüz makas ellinin hediyesidir. başlatma buharlaşmana, gökyüzü katmanlarına, sıcak soğuk hesaplaşmalarına.
(thessetenar - 4 Eylül 2013 12:47)
bir mekana, sehre, insanlara, hayat tarzina yabanci olmayi ve degisik olmanin her seyin birbirine benzedigi bir ortamda cikardigi zorluklari anlatan bir tim burton filmi. tim burton her ne kadar surreal hikaye anlatma tarzini bu filmde de devam ettirmisse de uzerinde durdugu konu gercek hayatta herkesin ozdeslesebilecegi bir konu. cogumuz scissorhands gibi, etrafimiza yabanci olmanin ne kadar huzunlu oldugunu, asla cevremizle uyusamamanin yarattigi stresi biliriz. toplumumuzdaki bircok yabanci gibi scissorhands de karanlik ve simsiyah satosundan, assagi, rengarenk minik evlerin bulundugu, herkesin ayni saatlerde ayni seyleri yaptigi, degisikligin kabul edilmedigi suburbia'ya bakarken, onlar tarafindan kabul edilmeyi, sevilmeyi hayal ediyor filmde. ama ne yazik ki bu mekaniklesmis ve robotlasmis toplum degisikligi geri tepiyor ve edward satosuna, ayit oldugu yere geri donuyor. tim burton bu sonla belki edward'i kendi ve bircogumuzun hayatiyla ozlestiriyor. yabanci olmanin, bir yere ait hissetmemenin kacinilmaz oldugunu ve degisikligi temsil eden insanlarin her zaman robotlasmis toplum tarafindan geri tepilip, edward gibi karanlik satolarina geri itiliceklerini gosteriyor.
(ningyo - 17 Mart 2004 05:16)
edward'ın sofrada kıçından terler akarak bir şeyler yemeye çalışırken kimsenin yardım etmemesi, her önüne gelenin elleri için "sana yardım edebilecek tanıdığım bir doktor var" diyerek bir daha konuyu bile açmaması gibi tim burton'un tematik ayrıntılara verdiği önemi rahatça gösteren inanılmaz film.
(nothingman burock - 19 Temmuz 2004 01:26)
görüntüleri,sosyolojik göndermeleri, dekorları ve masalsı havasıyla olağanüstü büyüleyici tim burton şaheseri film
(razzmatazz - 20 Eylül 2001 22:18)
--- spoiler ---bir kişiyi anlatiyormuş bu film.. sanatçı, hayalperest ve farklı karakter yapısıyla etrafına ayak uyduramamış ve uyduramayacak bir adamı. hep zarar vermiş adam etrafındakilere, anlatamamış kendisini. kimse anlamamış onu. ne yaptıysa daha kötü olmuş, sürekli ve sürekli ve sürekli daha kötüye gitmiş, sonuca ulaşamayan özgüven yoksunu davranışları kendisini bile nefrete boğmuş. maddelerden ve kendisinden çıkarmış nefretini adam. sonra biri gelmiş, en başından beri aşık olduğu, fakat aşkını hiç belli edemediği. o koşturmuş sürekli onun peşinden, eşeledikçe eşelemeye çalışmış karları. ve o sahne.. kız sarıl bana demiş, adam onu da inciteceğinden korkup "yapamam" demiş.. geri çekmiş kendisini, kabullenmiş yalnızlığı. sonra kız çekmiş kendisini ona, doyasıya sarılmış. fakat olaylar adamın peşini bırakmamış.. sürekli kaçmak zorunda kalmış, tamamen yalnız kalana kadar.. onu bir kişi dışında yine kimse anlamamış, anlayamayacakmış da.. insanların gözünde silinip gitmiş adam, unutulmuş çabucak. yalnız bir kişi hatırlamış onu, sonuna kadar...--- spoiler ---
(error 6 - 16 Kasım 2005 01:02)
tim burton'ın, bence, en iyi filmi... batman, batman returns, bettlejuice, sleepy hollow, ed wood listesinin en üstünde duran film...öncelikle kısa bi özet: her şey, büyükannesiyle konuşan, uyumak üzere olan bir kızın sorusuyla ve büyükannenin "bir zamanlar" demesiyle başlar: bir tepede yaşayan mucit vincent, duyguları olan, mekanik bir robot yapmaya başlar, ancak robotun ellerini takmak üzereyken ölür... bunun sonucunda elleri yerine makaslarla yaşamak zorunda kalan edward, tek başına yaşamaya başlar. bir gün avon'da çalışan peg, bu ıssız eve gider ve edward'la tanışır, onu banliyöye getirir: edward ve peg'in ailesi birlikte, huzurla yaşamaya başlarlar: ta ki, evin liseli ergen kızı kim'in kamptan dönmesine kadar. başlangıçta garipsenen edward, toplum içinde kabul görür, hatta televizyona bile çıkar.. kim'e aşık olmuştur. oysa, kim jim'e aşıktır (bu kim, jim benzerini bi filmde daha görmüştüm: may ile ray miydi neydi, neysse,,). olaylar gelişir...peliküle hayat vermek gibi, içi boşaltılmış bi laf vardır, ancak bu filmin her pelikülünde bu duyguyu yaşıyorum: jeneriğinden, son karesine kadar... müziği, hiçbir zamana ait olmayan masal havası (50'ler gibi durmasına rağmen, çoğu 70 sonrası icat edilen ev aletleri varken, vincent'in şatosu ortaçağ gotik mimarisindedir), masal olmasına rağmen, takındığı politik tavır ve duygu durumu/yoğunluğu.hayatında bir dönem sosyofobiyle boğuşan birinin edward'la özdeşleşme yaşaması kadar "normal" bir şey yok... aslında bir bebek gibi, içinde (yeniden) "doğduğu" topluma alışma evrelerinin hepsinden geçip, ne yapsa onlar gibi olamamasının hikayesidir film: ve bunun tek sebebi makas elleri değil, kişiliğidir..bir örnek: bir sahnede, ailenin babası herkese soru sorar: yerde cüzdan bulsanız ne yapardınız gibi: şıkları da verir, a) polise götürürdüm, b) alıp kaçardım c) aileme verirdim gibi (replik, tam olmasa da bunun gibi bişii).kim, "polise götürürdüm" der, evin yaramaz çocuğu "alıp kaçardım" der, edward ise, "aileme verirdim" der... bu noktada yaramaz çocuk bile "polise götürülür akıllım" modunda bir şeyler gevledikten, baba da bi dünya zırva saydıktan sonra sorar: "neden"?... cevap iç yakıcıdır: "sevdiğim için." edward (bu arada johnny depp), bir süre toplumun gözbebeği olur: çalılardan heykeller yapar, adına partiler düzenlenir, kadınların saçlarını keser (marge (banliyönün kaşarı)) bu saç kesimi sırasında "tırnağınının ucuna kadar" orgazmı hisseder, sonra köpeklerin tüylerini keser (keser, derken sanatsal kesimler -kuğu boynu figürü gibi), marge (bence filmdeki en kült figür, bi de evde org çalan hanımkızımız var tabii), hızını alamayıp edwrad'a kuaför salonu açmaya karar verir... edward televizyona çıkar, ufak çaplı bi rezil olma durumunun ardından (nedenini şimdi hatırlayamıyorum) ekrana bakarak bir şeyler söyler: aynı iç acımasını hissedersiniz (neden çoğul konuşuyorum, bilmiyorum).aşk, hep içindedir çünkü: sevgiyle doğmuştur, kaderi yalnızlıktır, çiçek çocuğudur, summer of love'dır..kim'se jim'le takılmaktadır. jim, -hani şu, türk filmlerindeki baba parası yiyen gençler gibi: okulun spor takımındadır; arkasında rahatça sevişilebilecek bir minibüsü vardır.. lakin, jim, edward'dan hoşlanmaz ve onu tuzağa düşürür... kim (winona ryder), edward'a aşık olmaya başladığını hissetmektedir -edward'ın tv'den baktığı sahnede buna tamamen inanır). ve jim'le tartışır.... noel hazırlıkları yapılmaktadır... baba, evin çatısına kar efekti vermek için, bi döşemeyle uğraşmakta, peg, çam ağacı süslemekte, edward ile kim ise, edward'ın hapisten çıkmasının ardından konuşmaktadırlar... derken, ona aşık olduğundan hiçbir şüphesi kalmayan kim, edward'a sarılır.... edward'ın ağzından şu dökülür: "yapamam"... artık bu noktada, iç acıması level atlar, gözyaşları akar gider.. (sebebi, kavuşamayan aşıklar teması değil, bir flashback'tir).bu filmi bu kadar eşsiz yapan nedir o zaman: mariyln manson'ın kendini orijinal saymasının sebebi, edward scissorhands'i izlememesi, akademi'nin titanic'i ödüle boğmasının sebebi, titanic'in suyun tam da üstünde/içinde geçerken suya sabuna dokunmamış olması mıdır? vs..*: değişen bir şey yok: sadece senin gittiğinden beri noel'de kar yağıyor...
(ug tek - 9 Ağustos 2006 02:53)
Yorum Kaynak Link : edward scissorhands