2007 yili, bent hamer filmi. odd horten, ana kahramanimizin ismi. filmden ogrendigimiz kadariyla, horten ayni zamanda norvec'te bir il/ilce/nahiye/bucak. artik onun icin bakiniz wikipedia.
esas adamimiz odd horten emekli olmak uzere olan bir lokomotif surucusudur (konduktor?). aslinda filmi ozetleyen cumle budur. haydi acalim o zaman. bay horten, kendi hayatinda da kullandigi trenler gibi dakik ve rutindir. kim bilir kac senedir ayni kahve ve beslenme cantasi hazirlama ritueli devam etmektedir. her gun evden cikmadan once ciyaklayan lanet olasi muhabbet kusunun uzerini orter. yurur ve bes dakika mesafedeki tren istasyonunu gider. pipo icer ve cok konusmaz. anladigimiz kadariyla cok konusani da sevmez.
film, kuzey avrupa filmlerine asina olanlarin yadirgamayacagi karelerle baslar. az laf, cok kare. hem de baya guzel karelerle. "haydi bakalim yonetmen bu filminde ne demek istemis, vay iste emekli olacak, serefine yemek duzenlendi, ah simdi kesin bi numara olacak, bence emekli olamicak iste!" derken (dostum lanet olsun holivuda), birden insan kendini birlestirilmis kisa filmlerin icinde bulur.
o kadar citipiti, duzgun, yasli amca birden abuk subuk durumlara dusmeye baslar. isin ilginc tarafi bu durumlar abuk subuktur ama, bi yandan da gayet olasi ve gercekcidir. ister istemez beynin komiklik tarafını gidiklar hafiften- ama guldurmez!
film ilerler... heralde horten in hayatindan kesitler gorduk simdi sira gelisme kismina gelsin deriz. neden? cunku biz turk egitim sisteminin biricik ogrencileri olmusuzdur vakti zamaninda. ama yonetmen norveclidir! o yuzden filmde gelisme falan yoktur. izleyici; horten nereye biz oraya modunda izler olan biteni. sikici midir? bence degil...
nihayetinde film, derli toplu bir sekilde biter. derdini anlatmistir yonetmenimiz. nedir bu dert?
horten hayatinda uzun sureden sonra ilk defa rutinini bozmak durumundadir. ama buna sevindigini soylemek cok guc. hatta ne yapacagini bilmez bir haldedir adamcagiz. 25 yili askin zamandir saat gibi isleyen hayati emekliligi ile birlikte alt ust olacaktir neredeyse. ama uzulmeyin, horten in kendini bulma hikayesidir bu.

--- spoiler ---
kendini bulur. nasil mi? bi kere kucukken herkesin yapip da kendinin yapmadigi atlayisi gerceklestirir... artik bir de sevimli bir kopegi vardir. o uniformayi cikarir atar uzerinden. treni goturen, timetablelara uymak zorunda olan o degildir. bir de manita yapar kendine...
--- spoiler ---

(berenice - 9 Haziran 2008 23:36)

mükemmel bir film

(insidious - 5 Ekim 2008 03:03)

jeneriği insanı sürükleyip öyle kaptırıp götüren film.

--- bir nevi spoiler sayılabilir---

filmde yavaş bir gidişat var evet doğru ama zaten izleyici de filme gittiğinde hızlı bir akış bekleyerek gitmemiştir ki. kırk yıllık çalışma hayatından sonra gelen emekliliğiyle, birden sudan çıkmış balığa dönmüş bir adamın başına gelenleri anlatırken, güzel vurgulanmış ince esprileri ile seyredeni mutlu eden bir film o'horten. özellikle havaalanında horten'in başına gelenler insanın yüzünde hoş bir tebessüm bırakacak cinsten.

kule: aa apronda pipo içen biri var.

o'horten daki "o" baş kahramanımız odd'un (ki bu norveççe anlaşılan o ki "tuhaf" demekmiş) o'suymuş. horten da norveç'in doğusunda bir yerleşim yerinin adı imiş^*. ki bunu da filmdeki küçük bir espriden anlıyabiliyoruz.

flu: bu uçaklar horten'a gitmez odd.

piponun da bu kadar keyifle içildiği bir başka film var mı acaba diye düşünüyorum. filmi izlerken hiç sigara içmeyen biri olarak pipo içesim geldi çünkü.

--- spoiler sonu ---

son olarak filmekiminde görebildiğimiz bu filmde türkçe alt yazı filmin üzerindeydi. bu da demek olur ki film belirsiz bir süre sonra vizyonda yerini alacaktır.

(kafamkaristi - 15 Ekim 2008 09:14)

çok uzun yıllar süregelen alışkanlıkların değişme evrelerini adım adım gösteren iskandinav yapıtı film. norveç'in bembeyaz havasında, donuk bir şehirde, monoton ötesi bir hayata sahip, soğukkanlı makinist amcamızın emekli olduktan sonra üstüste yaşadığı tuhaf hikayelerin durağan bir biçimde anlatıldığını görüyoruz filmekimi 2008'in çok rağbet gören bu filminde. durağanlığına rağmen sıkıcı olmamayı başaran film de, genelde sessizlik ve küçük monologlardan oluşuyor, görsel olarak izlenesi ince ayrıntıları yakalayıp, makinistlerin hayatını yakınen tanıyabiliyoruz.

amcamızın başına sürekli gelen tuhaf durumlar var. bunlar, izleyicinin yüzüne hep bir tebessüm konduruyor yer yer bu tuhaf olaylar trajikomikliğe kadar ölüm boyutuna gelse de.

--- spoiler ---

makinistlerin kendi aralarında oynadığı, hadi anlat bakalım'ın tren sesine uyarlanmış hali oyun, iki mevki arasındaki durak ve tünel sayılarını tartıştıkları sahne filmin bir makinist üzerine kurulması bakımından çok hoş bir ayrıntıydı.

çevrede olup bitenlere özellikle kavgalara ve ölümlere dahi vurdumduymaz bir toplum manzarası görüyoruz bu donuk şehirde. insan duygularını da dondurmuş sanki..

anne-çocuk ilişkisinin tek taraflı sessizlik halinin iki tarafında birbirlerine karşı beslediği derin sevgiyi yansıtması, aynı şehrin insanına farklı bir perspektiften bakmış.

tramvay yolunda uyuyan insanlar, havuzda geceyarısı çırılçıplak yüzüp sevişenler, sokakta kayak yapanlar, gözünü siyah bir bereyle kapatıp araba sürenler, kendi evine gizlice girmiş birini anne babasına söylemek yerine arkadaş olmayı seçen bir çocuk gibi alternatif insan manzaraları da filme renk katan diğer unsular.

herşeye rağmen film bir bitmemişlik tadı bırakıyor sonunda.

--- spoiler ---

(servicio - 16 Ekim 2008 12:01)

yarısına kadar verdiği en büyük mesaj kırk sene boyunca tek bir günün beklemesini bekleseniz bile o günün geldiğini göremeyebilirsiniz gelse bile aklınızdakiyle hiç alakası olmaz şeklinde olan norveç filmi. her norveç filmi gibi bu da tadından yenmiyor. yarısından sonra verdikleri alabildiklerinizle sınırlı.

(rapper134 - 16 Ekim 2008 12:16)

olayın norveç'te geçmesi ve trenlerle alakası olması filmi baştan izlenebilir kılıyor zaten. üzerine güzel konu ve görüntüler eklenince de, gayet hoş bir film olmuş. tekrar tekrar izlemeli..an itibariyle de cnbc-e'de yayınlanmakta ayrıca.

(pentagram - 11 Ağustos 2009 22:26)

21 ağustos 2009'da türkiye'de gösterime giren film.

yani yurdumdaki ilk gösteriminden^* 10 ay, televizyonda yayınlanmasından^* 10 gün sonra.. ki ben hayatımda televizyonda yayınlandıktan sonra gösterime giren filmi ne gördüm ne de duydum.

şimdi bu film amiyane tabirle sanat filmi, bunu izleyecek kişi de filmekimi 2008'de, olmadı cnbc-e'de izlemiştir zaten^*.

boş salonlara oynayacak güzel filmlerden..

(williamshakesbeer - 23 Ağustos 2009 12:22)

güzel müzikleri, huzurlu kar görüntüleri, kuzey insanı ve yaşam tarzına ilişkin güzel, tuhaf ayrıntılar içeren sevimli film. insanların yalnızlıkları, tuhaf bir şekilde yabancılara hayatlarının detaylarını paylaştıkları ve yalnızlık dolu yaşamlara dair aslında.

(ride - 17 Ekim 2009 10:59)

aralara ustaca serpiştirilmiş ince ve de tebessüm ettirici absürd durumların filmin genelinde görülen yalnızlık temasını ve hüznü, sımsıcak bir hale getirdiği yapıt olmuştur. odd horten'in yatını satmaya çalışırkenki sahnede konuşulan detaylar, yatlar hakkında izleyiciyi bayağı bir bilgi sahibi yapmakta.

müzikleriyle, manzaralarıyla, görüntüleriyle ve de ince esprileriyle keyif veren filmdir.

edit:imla

(dolphins were monkeys - 29 Kasım 2010 02:36)

tekrar tekrar izlenesi bir film. izlerken, bir çok şeyi yapmak istedim. bir sauna'da olmak, bir havuzda yüzmek ve holmenkollen tepesinden kayarak atlayabilmek. hepsi güzeldi. film ise değişik ve güzeldi.

(arboga nehrinin kiyisinda uyuyan adam - 2 Aralık 2012 10:25)