Süre                : 1 Saat 28 dakika
Çıkış Tarihi     : 31 Ağustos 2006 Perşembe, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Cinayet,Drama
Ülke                : Hong Kong
Yapımcı          :  Universe Entertainment , Local Production
Yönetmen       : Herman Yau (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Herman Yau (IMDB)(ekşi),Jacky Wong (IMDB),Yin-Yee Tin (IMDB)
Oyuncular      : Nick Cheung (IMDB)(ekşi), Francis Ng (IMDB)(ekşi), Anthony Wong Chau-Sang (IMDB)(ekşi), Choi Wah 'Rain' Lee (IMDB), Kwok Cheung Tsang (IMDB), Sze-Ming Lu (IMDB), Yuen-Leung Poon (IMDB), Chit-Man Chan (IMDB), King-Man Chik (IMDB), Pauline Yam (IMDB), Sau-Ming Tsang (IMDB), Eddie Pang (IMDB), Ming-Sing Wong (IMDB), Y.Y. Lam (IMDB), Wong Ting Pong (IMDB), Hin-Wai Au (IMDB), Tat-kwong Chan (IMDB), Man-Wai Luk (IMDB), Frankie Chi-Leung Chan (IMDB)

Hak bak do (~ On the Edge) ' Filminin Konusu :
Hak bak do is a movie starring Nick Cheung, Francis Ng, and Anthony Chau-Sang Wong. After 8 years of working undercover among triads, Harry Sin busts a crime lord and returns to regular police work. But old habits die hard, and...


  • "tamamını okudum. ayrıntılı olarak cevap verilmiş bir soru.şu entry türk halkına (eğitim sistemimiz dahilinde) eksiksiz olarak öğretilebilmiş olsa dünyada bugün g8 değil g9 olurdu."
  • "bir deist olarak okuduğum bolca emek ve bilgi içeren yazı.durumum yoktu okumadım diyenlere özet; durumu olmayıp okumayanları anlatıyor"




Facebook Yorumları
  • comment image

    islamda tıpkı türkiye'nin ve hatta islam aleminin %80'inin olduğu gibi benim de içine doğduğum sünnilik ya da ehli sünnet vel cemaat denilen bir ana yol ve bunun 4 tane tali yolu/mezhebi vardır. peki ehli sünnet vel cemaatin hak olduğuna daha doğrusu 4 mezhebin : hanefi/şafii/maliki/hanbeli tek ve mutlak doğru yollar olduğuna kim ya da kimler karar vermiştir? sorumuz bu.

    571'de muhammed doğdu. 610'da ilk vahiy geldi. 622'de medineye hicret etti. 624 bedir savaşı. 625 uhud savaşı. 627 hendek savaşı. 630 mekke'nin alınması. 632 muhammed'in ölümü. 634'e kadar ebubekir halife. 634-644 arası ömer. 644-656 arası osman ve 656-661 arası da ali.

    ali'nin halifeliği döneminde müslümanların ilk fitne dediği olay gerçekleşti. islam devletinin siyasal haritası üçe bölündü:

    1-muaviye
    2-ali
    3-hariciler

    siyasal olarak ayrılan islam bu üç ana alter üzerinden akaidi (inançsal) ve fıkhi (hukuksal) olarak da ayrılmış oldu.
    bu üç taraflı savaşın sonunda kazananı muaviye olmuş ve 661-750 yılları arasında hüküm sürecek emevi devletini kurmuştur. 750 yılında emevi hanedanının neredeyse tümünü katleden abbasi hanedanı iktidara gelmiş ve islamın kaderinin ne olacağı bu hanedan zamanında belirlenmiştir artık. emeviler sırasında 100 yıl boyunca öteki sayılan ali taraftarları mı, bağımsız akılcılar tarafı mı yoksa emevi sisteminde yetişmiş katı gelenekçi metinlere ve hadislere sadık alimlerin tarafı mı? ya da başkaları mı? kuran net değil muhammed de öldü, kuranı nasıl anlayacağız? herkes başka başka mı anlayacak? bu ayet ne demek istemiş? gerçek islam ne?

    abbasilerin ilk dokuz halifesi sırasında seffah ile vasık arası dönemde (750-847) abbasiler kah ali tarafına geçmiş, kah emevilerden kalan ideolojiyi sürdürmüş, kah felsefeye merak sarmış ancak oldukça özgür bir ortam yaratmışlardır. mesela 5. halife harun reşid hem sünni islamın temellerinden imam-ı azamın talebesi ebu yusuf'u adalet bakanı yapmış hem de mutezile denen akılcılara destek olmuş, beytül hikmet denilen bilim ve felsefe okullarının temelini atmıştır. abbasilerin ilk yüz yılı bugünkü ışid'in mezhep imamı olan ahmed bin hanbel gibi aşırılar dışında her görüşün savunulduğu özgür, felsefeye ve akla müsait bir ortam sunmuştur. onuncu halife mütevekkil tahta geçince bu özgür ortamı yok etmiş ve tarafını belli etmiştir: muaviye'nin yetiştirdiklerinin ideolojisi. işte muaviyenin zaferi abbasileri böyle değiştirmiş ve bugünkü ehli sünnet vel cemaat denen içinde ışid'den, suudilere ve fetullaha kadar islam dünyasının %80'inin bulunduğu benim gibi sünnilikten mürted türklerin de içine doğduğu ideolojiyi yaratmıştır.

    ehli sünnet vel cemaat denilen sünniliğe göre dünyada insanlar ikiye ayrılır:

    müçtehitler: islamda kuran ve hadisten yasa çıkarabilenler (peygamber, 4 halife, bazı sahabeler ve islamın ilk 300 yılında yaşamış bir kaç yüz kişi)
    mukallitler : islamda kuran ve hadisten yasa çıkarabilenleri taklit etmesi gerekenler (taklitçiler, bütün tarih boyunca yaşamış, yaşamakta olan ve yaşayacak geriye kaç milyar insan kaldıysa onlar)

    bu şu anlama geliyor, sadece kuranı ya da hadisleri okuyarak kendi kendine dini yaşayamazsın. kuranı anlayamazsın. kendine ben müçtehitim diyen ve bugün kendini ehli sünnetin temsilcisi olarak görenlerin işaret ettiği bir takım orta çağ insanlarının hadis ve kuran aracılığı ile sadeleştirdiği, sokaktaki adamın anlayacağı hale getirdiği kurallara, yasalara, yönetmeliklere, ahlak kurallarına, etik kaidelere muhtaçsın.

    ehli sünnete göre müçtehit olabilmenin yolu istinbat sahibi olmaktır.

    istinbat sahibi olmanın yolu:

    1-kuranı anlamıyla birlikte ezbere bilmek.
    2-anadil seviyesinde arapça, kureyş arapçası, akademik seviyede arapça etimoloji ve gramer, arap dili tarihi bilgisi.
    3-kuran ayetlerinin iniş sırasını, hangi olay üzerine indiğini, iniş sebebini, iniş tarihini tek tek bilmek.
    4- fıkıh, tefsir, akaid gibi ilim dallarına hakim olmak. nasih/mensuh yapabilmek. yani hangi ayet sonra gelerek önceki ayetin hükmünü kaldırmış bunu bilmek.
    4-başta kütüb-ü sitte olmak üzere 2. ve 3. derece hadis kaynaklarını da okumak ve tüm hadisleri (500 bin-1 milyon civarı) ezbere bilmek.
    5- bütün hadislerin ravilerini yani muhammedden itibaren kimler aracılığı ile en son kitaba işleyen buhariye, tirmiziye, müslüme geldiği bilmek.
    6- bu ravilerin, hadisleri nesilden nesile iletenlerin kimler olduğu.. rical ilmini yani hadis rivayet edenlerin yaşlılığında delirip delirmediği, aklını kaç yaşına kadar koruyabildiği, yalan huyu olup olmadığı, hayat hikayesini bilmek.
    7- hadislerde hangisinin diğer bir hadisi neshettiği, yani sonradan vuku bulup önceki hadisin hükmünü kaldırdığı.
    8- ayrıca imam malik'e ve hatta sonraki fıkıhçıların tümüne göre allah'ın kalbe koyduğu gizli bir ilim türü de gereklidir.

    ehli sünnete göre islamda içtihat kapısı defakto olarak reel dünyada kapanmıştır. yani mesela kurana bakarak sünnilikte kılınan namazın 5 vakit olmadığını söylemek yasaktır. ya da kuranda "malınızın kırkda birini zekat verin" yazmadığı halde böyle bir kanun çıkarmak içtihattır. veya kuranda net olarak anlatılmayan tesettür, türban, başörtüsünün islamın şartı olduğunu söylemek bir içtihattır, yeni müçtehit olmaksızın değiştirilemez. esasında ehli sünnet "içtihat kapısı kapandı" demez. ancak yukarıdaki nitelikleri şart koşar ki 1 milyon tane hadisi ezberlemek ve onların ravilerini, hayat hikayelerini bilmek fiziksel ve biyolojik olarak mümkün olmadığına göre m.s 933 yılında ölen ebu cafer el tahavi gibilerden sonra artık müçtehitliğin var olması da mümkün değildir. mesela sünni fıkhının en büyük alimlerinden olan suyutinin güya 600 bin hadisi ravileri ve senetleri ile bildiği iddia edildiği halde (nasıl oluyorsa artık) sırf muhammedden 800 yıl sonra geldi diye müçtehit olduğu kabul edilmez. kendisi müçtehit olduğunu iddia etmiş, tepki görmüş ve sonra müçtehitlik sevdasından vaz geçmiştir.

    yani sünniler içtihat kapısı kapanmadı deseler de onlar kapıyı sonuna kadar kapatmış ve hatta üzerine de beton dökmüşlerdir. bugün de bu şartları sağla seni test edelim mesela rastgele bir hadisin ravilerini ve bu ravilerin tek tek hayat hikayelerini sana soralım hepsini bilirsen seni müçtehit kabul edeceğiz diyerek dalga geçerler. hatta hepsini bilsen bile sende "kalp ilmi" yok, allah vergisi ilmi ledünni yok, sen yine müçtehit olamazsın derler.

    yani arkadaşlar bunlar -ki 1.4 milyar insandan bahsediyoruz- orta çağda yaşamış bir takım adamların zekalarına kendi akıllarını emanet etmiş, kendi akıllarını beş para etmez kabul etmiş, kendilerini belki insan olarak bile görmemişlerdir.

    muhammedi gören ve doğrudan hadislerin içinde yaşayan sahabileri, halifeleri saymazsak muhammedi görmeyen müçtehitler genel olarak 3 kısma ayrılır:

    1-mezhep imamları
    2-mezhep müçtehitleri
    3-mesele müçtehitleri

    bunların tümü muhammedden sonra 200-300 yıl içinde yaşamış insanlardır. sünnilerin iddiası şu: "bu insanlar sahabileri, sahabileri görenleri gördüler. haliyle hadisleri ve muhammedin sözlerini direkt ilk elden ikinci elden dinlediler, muhammedi dinleyenlerle beraber yaşadılar onların hayatlarını gördüler. muhammedden 60 yıl sonra doğan imam-ı azam mesela 8 tane "muhammedi dünya gözüyle görmüş adam, sahabe" tanımıştır görmüştür. muhammedden 500 yıl sonra, 1000 yıl sonra gelenler bunların bildiklerini bilemezler." oysa bu iddia bir tek tezle yerle bir oluyor: eee muhammedden sonraki 300 yıl içinde yaşamış yüzlerce kalifiye adam varken neden sadece 4 tanesinin çizdiği yol hak yol olsun? muhammede yakınlık bu soru dahilinde anlamsız.

    bunların 1 milyon hadis bildiği filan akla mantığa sığmaz. yemeden, içmeden, uyumadan saniyede bir sayı saysan bir milyona kadar saymak bile 1.000.000/60/60/24=12 gün ediyor. ortalama bir hadis 3-5-10 cümle, bunun bir tanesini ezberlemek kaç dakika, kaç saat alır? her bir hadisin ravilerinin hayatlarını ezberlemek kaç saat, kaç gün alır? aklı başında olduğuna karar vermek kaç münazara alır? hafıza kaç tane cümle ve bu cümlelerin tarihlerini, anlatanların hayat hikayelerini alır? bir milyon tane mi? saçmalık değil midir bu? bir de bu adamların kimsenin bilmediği o "allah vergisi kalp ilimine" sahip olduğuna kim karar vermiş? allah bu adamlara o bir milyon hadisi ezberleyecek "özel bir zeka" verdiyse bunu verdiğinin ispatı nedir? kendi ifadeleri mi yoksa?

    peki bu imkansız kanunları kim koydu? neden koydu ve nasıl koydu?

    çok kişi var:

    ebû abdillah el-kurtubî (ö.1273)
    el-isnevî (ö. 1370)
    şah veliyullah-ı dehlevi (ö.1762) izâle-tül-hafâ isimli kitabında yukarıdaki kuralları tek tek yazmış.
    eş-şevkânî (ö.1834)
    ebû zehra (ö. 1974)
    müçtehit olduğunu iddia eden ve yüzbinlerce hadis ezberleyen suyuti'ye 1490'lı yıllarda "sen müçtehit değilsin" diyen sünni islamı ve eşariliğin merkezi mısır'daki el ezher uleması allame şihabüddin bin hacer-i heytemî...

    bu meselede, önce bir bugünkü türkiye tarikatlarının ve farkında olmasalar da hemen hemen bütün türk halkının yaşadığı nakşibendiliğin ana bayii imam-ı rabbani'ye (ö. 1624) bağlanalım.

    "kitâba ve sünnete, ya’nî kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere uygun i’tikâd lâzım olduğu gibi, müctehidlerin kitâb ve sünnetden çıkardıkları ahkâma, ya’nî islâmiyyete uygun işlere, ahkâm-ı islâmiyyeye uymak lâzımdır. bu ahkâm, halâl, harâm, farz, vâcib, sünnet, müstehab, mekrûh ve şübheli olan işler demekdir. bu ahkâmı öğrenmek de lâzımdır. [müslümânlar iki kısmdır: yâ (müctehid)dir veyâ (mukallid)dir. müctehid olmayan her müslümâna mukallid denir.] mukallidlerin, kitâbdan ve sünnetden, müctehidlerin çıkarmış olduğu hükmlere uymıyan hükm çıkarmaları câiz değildir. kendi çıkardığı hükmlere göre yapacağı işleri kabûl olmaz. her mukallidin bir müctehide uyması, ya’nî bir mezhebe girmesi lâzımdır. bulunduğu mezhebin muhtâr olan, ya’nî âlimlerin çoğunun uyduğu hükmlerine uymalıdır." (mektubat, 1. cilt, 286. mektub)

    yine türkiye'de en etkili alimlerden imam-ı birgivi'ye (ö. 1573) bağlanalım:

    "uzun zamandan beridir ictihad kesilmiştir." (tarikat-ı muhammediyye s. 114)

    peki bu işin kökü nereye dayanıyor? şimdi de bugünkü zillet dünyasını yaratan süpermen gazali'ye bağlanalım:

    "hiçbir müctehid, başka bir müctehidin sözü ile amel edemiyeceği gibi, hiçbir mukallid, taklid ettiği, uyduğu mezheb imamının sözünün dışına çıkamaz! çıkar diyen kimse yoktur. âlimlerin en faziletlisi sayarak imam diye tanıdığı mezheb kurucusuna bağlandıktan sonra, hoşuna gidenleri başka taraflardan alamaz. her yönden ona uyması lazımdır. uyduğu imama muhalefeti münker bir harekettir ve bu muhalefeti sebebiyle günahkardır." (ihya, 9. kitab, 2.bab, s.803)

    başka ne demiş gazali reis?

    "ictihad mevkiine yükselemiyenler, bu asırda olanlar gibi, kendilerine sorulan meseleye, ancak bağlı bulundukları mezheb imamından naklederek cevap verirler. eğer imamının ictihadını zayıf bulursa, onu terk etmesi caiz değildir. binaenaleyh başkasının ictihadıyla cevap veremeyeceğine, mezhebi de bilinmiş olduğuna göre, daha mücadele etmesinde ne kâr var? eğer bir meselede şüphe ederse uygun olan (ben bunu anlayamadım, belki bağlı bulunduğum mezheb imamının bu babda bir cevabı var, fakat ben bilemiyorum; çünkü ben başlı başına bir müctehid değilim.) demesi lazımdır." (ihya, 1. kitab, 4. bab, hilaf ilmi ve münazaranın afetleri; c.1, s.113)

    evet gazali'nin müçtehitinden şüphe edenler için yaptığı telkini görüyor musunuz? mesela bir içtihat söyleyeyim size. bir müçtehit olan imam-ı şafii'den: içinde bok bile olsa iki kulle (13 m3) su temizdir. kars'taki şafiiler bu içtihatı 20. yüzyıla kadar devam ettirdiler. hala devam ediyor mu bilemem. ilgilenenler için bu konuda otobiyografik bir kitap: (bkz: kulleteyn)
    yani diyor ki gazali efendi: içinde bok bile olsa sırf şafii söyledi diye o suyla abdest alman sağlıklıdır bundan şüpheye düşersen de "benim aklım almaz ben müçtehit değilim" de diyor.

    peki gazalinin ideolojisi nereye dayanıyor? işte yukarıda anlattım. ilk fitne dolayısıyla üçe ayrılan islam dünyası, muaviyenin galibiyeti ve ardından ortaya çıkan emevi islamı. bunun abbasilerde tekrar bir şekillenmesi. abbasi halifesi mütevekkilin akılcılar yerine müçtehitçi ve fıkıhçı islamı seçmesi. ardından medreselerin bu eşari ideoloji ile dizayn edilmesi. bu medreselerde yetişen alimlerin hindistan'dan endonezya'ya kadar yayılması ve bu medreselerin ideolojilerini oraya taşıması ardından gelen selçuklu hanedanı ve nizamiye medreseleri. nizamiye medreselerinden yetişen alimlerin tekrar bir uzak doğu ve kuzey afrika seferi yapması. en son osmanlının bektaşi ruhunu mısır'dan gelen eşari alimlerin darma duman etmesi ve osmanlıyı bir arap ülkesine çevirmesi. en son da bugünümüz. ama tüm bunların içinde dünya insanlarına en fazla zararı yine gazali vermiştir. çünkü gazali eşari islamı hakim islam yapmıştır artık. ehli sünnet vel cemaat denen yol bu şekilde doğmuştur. bunu biraz daha detaylandırayım şimdi:

    imam-ı azam (d.699-ö.767) ilk sünni mezhep imamı kabul edilir. imam-ı azam öldükten 13 yıl sonra ise hanbeli mezhebi kurucusu ahmed bin hanbel dünyaya gelmiştir. gel gör ki imam-ı azamın eserlerinin hiçbirinde sünni, ehli sünnet vel cemaat gibi ifadeler geçmez. ehli sünnet vel cemaat ya da sünni teriminin etimolojik kökeni ahmed bin hanbel'in "er-red ale'z-zenâdıka ve'l-cehmiyye" kitabına dayanır. yani sünni ya da ehli sünnet ifadesi, terimi, tanımı ilk kez muhammed'in ölümünden 200 yıl sonra hanbel'in kitabında geçmiştir. ahmed bin hanbel'in mutezile düşünceye yakın olan abbasi halifeleri zamanında yaşadığını, ideolojisi yüzünden hapse girdiğini ve neredeyse bütün hayatını mutezile ile mücadeleye adadığını biliyoruz. ebu hasan el eşari (873-935) 40 yıllık muteziliğinden dönerek eşarilik mezhebini kurana kadar olan sürede hanefi, şafii, maliki, hanbeli, ibn küllab, imam ebu muhammed, imam ebu yusuf, haris el-muhasibî, ebu'l-abbas el-kalânîsî ehli sünnetin prototipi olan ideolojiyi taşıma konusunda köprü görevi görmüştür. ve sünniliğin kökü olan zihniyeti ebu hasan el eşari'ye kadar taşımışlardır. keza semerkantlı türk el maturidi (863-944) yine imam-ı azam- ebu yusuf- imam ebu muhammed ve imam-ı azamın yolundan olan abbasi devleti rey şehri kadısı mukatil er-râzî isimlerinin köprü görevi görmesi aracılığı ile bugün sünniliğinin kökü olan ideoloji ile tanışmıştır, hanefi olmuştur. şafi mezhebinin kurucusu imam-ı şafi imam-ı azamın talebesi olan ebu muhammedin talebesidir. diğer bir deyişle şafi, imam-ı azamın öğrencisinin öğrencisidir.

    *sıffin savaşı yapılıyor. muaviye kazanıyor.
    *emevi devleti kuruluyor. bu dönemde hadisler üzerinden bir islam sistemi geliştiriliyor, prototip henüz.
    *bu sistem 100-200 yıl sonra yüzlerce kişi tarafından "gerçek islam budur" iddiasıyla topluma sunuluyor.
    *bunlardan dördü: hanefiyye, şafiiyye, malikiyye, hanbeliyye diğerleri: ezarika, necedat, ibaziye, acaride, sufriyye, vasıliyye, amriyye, huzeyliyye, nazzamiyye, asvariyye, muammeriyye, bişriyye, hişamiyye, murdariyye, caferiyye, iskafiyye, sumamiyye, cahıziyye, hayyatiyye, kabiyye, cubbaiyye, behşemiyye, salihiyye, hadbiyye, hüseyniyye, cebriyye, cehmiyye, dırariyye, bekriyye, neccariyye, bergusiyye, zaferaniyye, müstedrike, mürcie, yunusiyye..... ve daha yüzlercesi.
    *işte tüm bunlardan sadece 4 tanesi seçiliyor ve gerikalanların tümü küfür, yanlış yol, kafirlik, bidat olarak kabul ediliyor.
    *bugün 1.4 milyar insan 1000 yıl önce yapılan o seçime göre hayatını yaşıyor.
    *oysa 1200 yıl önce yukarıda az bir ksımını saydığım mezheplerin tümünün takipçileri vardı. henüz şafii doğmadan, maliki doğmadan önce yukarıdaki mezheplerden bazılarına tabii olan insanlar vardı.

    yani bugün hanefi olan sana hanefiyyenin yolunu 1000 yıl önce seçtiren biri var.

    o seçimi kim yaptı? nasıl yaptı?

    eşariyye, maturidiyye ve hanbeliyye (selefiyye) okulları yaptı bu seçimi.

    bu seçimi tarih sahnesine geri dönüşü olmayacak şekilde işleyen siyasi anlamda selçuklu sultanı alparsaln'ın veziri nizamülmük, entelektüel anlamda gazali'dir çünkü eşarilik gazali sonucu hakim ideoloji olmuştur. oysa alparslan'ın amcası tuğrul bey döneminde selçuklu veziri bir mutezi olan ebu nasır kunduri idi.

    bugünkü ehli sünnet vel cemaat mezhebi eşari, gazali ve nizamülmülk'ün eseridir.

    ya da en azından islam dünyasının %80'ine hakim olması diyelim. mutezile/eşari/gazali meselesine dair detaylı bilgi için: (bkz: #56582208)

    örneğin islamın şartının 5 olduğu fikri. kuran'da islamın şartı 5'tir diye net bir ifade var mı? kuranda belki 500-1000 tane emir cümlesi var, bunların tümünü sıkıp/eleyip de islamın şartı beştir diye ortaya atanlar kimler? peki hadislerden hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğuna kim karar veriyor? elbette fıkıh mezhepleri karar veriyor. ebu hasan el eşari m.s 920'li yıllarda yazdığı risalet el-iman isimli eserinde bu şartların 5 tane olduğunu yazmıştır. mezhep imamları 700'lü ve 800'lü yıllarda yaşadılar. itikadı belirleyenler eşari, hanbeli ve maturidi 800 ve 900'lü yıllarda yaşadılar. iş buraya gelene dek ırak, suriye, iran, hicaz, mısır, kuzey afrika'da birileri yukarıda verdiğim mezhep imamlarının peşinden gittiler. eşari, maturidi ve selefi okulları kurulduğunda ortada yüzlerce imam ve mezhep vardı bunlar kendi kafalarına göre sistemler bulmuş ve islamı "peygamber öldükten sonra" kendi kendine idare edebilecek bir din haline getirmeye uğraşmışlardı. işte bunlardan hanefilik avantajlıydı çünkü imam-ı azamın öğrencisi abbasi devletinde bütün imparatorluğun adalet bakanı, kadıların kadısı görevine gelmişti.o hanefiliği yaydı. onun öğrencisi zaten şafii idi ve hanefilik ile uyumluydular, şafiinin öğrencileri devlet idaresinde şafiiliği yaydılar. medine'de ortaya çıkan maliki mezhebinin avantajı onu o dönemki mısır ulemasının benimsemesi, desteklemesi ve yaymasıydı. sahra altı ve üstü afrikası bugün komple malikidir, mısır merkez olduğu için daha karışıktır. hanbelin avantajı ise abbasiler tarafından uğradığı zulüm ile bağdat halkının hanbel'den etkilenmesidir. yani özellikle eşarilik çıktığı vakitler bu mezhepler en yaygın mezhepler olmuştur. tümü de siyaset yoluyla yayılmıştır. eşarilik işte bu yüzden kusursuz bir islam yerine en yaygın olan islam türlerini tek çatı altında toplamak zorunda hissetmiştir kendisini.

    bugünkü ehli sünnet mezhebi bir takım ilahi dokunuşlar sonucu ortaya çıkan hak yol değil, siyasi olaylar sonucu ortaya çıkan bir tür mecburiyetler ittifakıdır. yoksa imam hanbeli ile imam-ı azam'ı aynı çatı altında birleştirmek düpedüz saçmalıktır. hanbel arapları bırak ufacık kureyş kabilesinden başkası halife olamaz derken hanefi kişi anadilinde namaz kılabilir yasasını koymuştur islam dinine içtihat olarak. bunların neresi ortaktır? işte hanbel ve hanefiyi aynı şemsiye altına alan muktedir eşari ideolojidir. daha sonra 15. yüzyılda zoraki olarak bir eşari olarak yetişen ibn-i haldun islamda mezheplerin 5 tane olduğunu söyleyecekti: hanefi, şafii, hanbeli, maliki, zahiri. zahirilerin hanbelilerden pek bir farkı yoktur. bugün yaşasa onu da ehli sünnet kabul ederlerdi. sadece takipçisi yok artık. endülüste ispanyollar emevilerle birlikte bu mezhebi de yok etti.

    eşari okulunun ünlü alimleri şunlardır:

    el bakıllani, muhammed bin el hasan, ebu ishak, tahir el bağdadi, el semani, el cüveyni, el gazali, ibn-i tümart, fahreddin er razi, adud eddin el ici, el cürcani.

    bunların içinde en ünlüsü gazalidir.

    işte bunlar mutezile ile mücadele etmiş ve islamın akla değil de nerede ne el yazması nakille gelen bilgi varsa o kullanılarak inşa edilmesi gerektiğini savunmuştur. bu hadiste muhammed şöyle demek istedi, şunda da böyle demek istedi, orada şunu yapmıyor vs..... binlerce sahabi... onlardan gelen milyonlarca rivayet... örneğin: tuvalette nasıl davranılacağı, bir insanın kıçını nasıl yıkaması gerektiği akılla değil de mesela onlardan gelen milyonlarca rivayet tek tek elenerek, ayıklanarak birbiri ile çelişenler tarihlerine göre ayrılarak, daha sonraki tarihe ait hadisler daha üstün kabul edilerek, 700'lü yıllarda kıç yıkama ile ilgili alimler ne demişler, 800'lü yıllarda ne demişler, 1000'li yıllarda ne demişler diye tümüne bakarak sonra bu alimlerin hangisinin daha üstün olduğu hakkında münazara ederek rey ile oylama ile "kıç bu şekilde yıkanmalıdır" hükmüne varıyorlar. sünni islamın çalışma prensibi budur. (sonra gelir aşağıya yazarlar "yeak yeaaa biz akılcıyız yukarıda dezenformasyon yapmış skocax.) (kıç yıkama yöntemi açıklamları hakikaten vardır bu arada)

    oysa tuvalete girer kıçını güzelce yıkarsın. milyon tane rivayete harcayacağın kafanı daha faydalı işlere harcarsın, kadı ve müfessir yetiştireceğine kimyacı ve fizikçi yetiştirirsin. 20. yüzyılda tuvalet kağıdını icat edersin elini dışkıya sürmeye gerek kalmaz artık. kıç yıkamaya dahi karışan bir tanrı daha başka nelere karışır? böyle bir tanrı olabilir mi? bir tanrı böyle bir din göndermiş olabilir mi? ehli sünnetdenen fıkıh üzerinden hayat tarzı belirleme ideolojisi korkunç derecede absürd değil midir?

    sünnilikte mezhepler iki kısımdır.

    sünnilikte itikatta hak mezhepler:
    1-eşarilik
    2-maturidilik
    3-selefilik (bunu tr sünnileri kabul etmez, bunu çıkarmak için hanbeliyi de aşağıdaki listeden çıkarmak gerek zira hanbeliler hep selefidir ve onlar da diğerlerini kabul etmiyor zaten)

    sünnilikte fıkıhta, amelde hak mezhepler
    1-hanefilik
    2-şafiilik
    3-malikilik
    4-hanbelilik

    türkler ekseriyetle hanefi ve maturididir. suudiler ekseriyetle selefi ve hanbelidir, belki çok azı eşari ve hanbelidir. mısırda şafi eşari ya da maliki eşari vardır örneğin.

    maturidi ekolünün eşari kadar güçlü medreseleri, alimleri, siyasi destekçileri yoktur. ancak semerkant bölgesinde hanefilik bu görüş ile ve bu ekol ile yayıldığı için hanefiliğin resmi bayisi konumundan dolayı itibar görmüştür. maturidi dini güya akılla yorumladığını iddia eder ancak kuranı mahluk olarak görmez ezelidir der ve aklın kurandan da hadisten de daha aşağıda olduğunu tasdik eder, ibadet meselelerinin akıla kapalı olduğunu mesela hac yapmanın mantıksız hareketler silsilesi olmasına rağmen mantıksız olduğu düşünülmeden iman edilmesi gerektiğini söyler, maturidilik insanın özgür iradesini kabul etmez bunun yerine tam olarak kendi ifadesi ile "insanın yaptıkları allahın yaptıklarıdır, beşer hürriyeti insanın eline verilmiş değildir" der tıpkı eşari gibi. maturidi eşariden daha makul bir mezhep olsa da yine de yarım akıllıdır. eşari imanı kalp ile tasdik ve "marifet" olarak tanımlarken maturidi imanı dil ile ikrar ve kalp ile tasdik olarak tanımlar. en nihayetinde maturidi de tıpkı eşari gibi kıç yıkamanın yolunun her insanın kendi aklı ile değil de ayetler, hadisler, tefsirler, içtihatlar, raviler, ravilerin hayat hikayeleri, nasih/mensuh vs. tümüne bakıldıktan sonra belirlenmesi gerektiğini düşünür.

    eşari, maturidi, muteziler varken henüz hadis kitapları yazılmamıştı. buhari, tirmizi,müslüm gibi kütübü sitte kitapları 10. yüzyıl civarında yazılmıştır hep. hatta gazali kitaplarında kütüb-ü sitte'de olmayan hadisleri kullanmış olmasından onun da bugünkü sünniler gibi "kütübü sitte müslümanı" olmadığını anlıyoruz. demek ki başka bir tarihte kütüb-ü sitte ile dört mezhep birleştirildi. sünni islamın formülü şudur:

    sünni islam= kuran + kütüb-ü sitteye tam iman + müçtehit seçme mecburiyeti

    kütüb-ü sittenin yani altı hadis kitabının doğru ve sahih olan üzerinde şüphe olmayan hadisler olduğuna dair ilk yazı 12. yüzyılda ibn-i kayserani tarafından yazılmıştır: (bkz: kütüb-i sitte/#53192577)

    resmi ve siyasi anlamda 4 mezhebin hak mezhepler olduğunu:

    1- mısır'da memluk devleti 5. sultanı baybars (ö. 1257) tarafından 4 mezhep tek islam yolu olarak net olarak tanınmıştır. (4 mezhep çoğunlukta olduğundan ve baybars bütün islam dünyasının hükümdarı olmak istediğinden, yoksa çok dindar olmayan bir kıpçak türkü olduğu bilinir.)

    2-osmanlı devleti memluklardan sünni halifeliğini alınca elbette 4 mezhepin hak olduğunu kabullenmişti ancak resmi anlamda 1745 yılında 1. mahmut islamın hak mezheplerinin 4 tane olduğunu deklare etmiştir.

    hindistan, pakistan ve bangladeş gibi en yoğun müslüman nüfusuna sahip ülkeler (islam dünyasının %30'u) 16. yüzyıldan itibaren babür imparatorluğu ile müslüman olmuştur. bu devlet, ideolojisini semerkant ve buhara'dan alır. semerkant maturidi ve buhara da eşari etkidedir. ayrıca timur'un devamı olması dolayısıyla şii/alevi etki de mevcuttur. endoenzya 202 milyon nüfusla dünyadaki en kalabalık islam devletidir. endonezya'da sünni islam biraz lokala adapte olmuş ve değişmiştir ancak oranın islamlaşması da eşari etki ile olur ki neredeyse bütün endonezya şafi mezhebindendir. 16. yüzyıldan itibaren, gazalinin yolundan gelen şafi okulu alimleri gitmiş ve müslüman yapmışlardır onları. yani bugünkü islam nüfusunun yarıdan fazlası son beşyüz yıllık hikayedir ve eşarilerin şekillendirdiği gazalinin de son noktayı koyduğu 4 mezhepin seçildiği, fıkıh diye bir garabete mahkum kalmış sünni islam oluşumunu tamamladıktan sonra o oluşmuş haliyle uzak asyadaki kalabalık nüfuslara yayılmıştır.

    sonuç olarak aklı mühürleyen de bugün yaşayanlara 1000 yıl önce mezhep seçen de eşari ideolojidir, gazalidir, nizamülmülk'tür, mütevekkil'dir, abbasilerdir, siyasettir, halife olma, daha fazla meşruiyet elde etme, daha fazla destek görme çabasıdır.

    esasında akıl meselesi sadece islamla ilgili bir mesele değil. sadece islamda akılsızlıklar var diğer dinler hep süper akılcı diye bir iddiam da yok. mesela hindu bir kadının ibadeti var şu resimde. 2015 kasımında çekilmiş bir fotoğraf. kadın, güneş tanrısı surya'nın rahmetine ve mağfiretine nail olmak için çocuğunu yere yatırmış üstünden geçiyor. buna saçmalık demeyecek miyiz? buna dersek peki islamdakilere ne demeli? üzerinde siyah bir kumaş olan kare prizma bir kutunun etrafında dönmek nerde tarif edilmiş, hangi kitapta? hangi dinden olursa olsun bu tür çılgınlıklar allahın emri olamaz. insan bunu anlamalı. eğer 150 yıl önce 40 sene olan ortalama insan ömrü bugün 70-80 sene ise bu batının akılcılığı yüzündendir. demek ki zamansal ilerlemeci bir durum söz konusu. demek ki bugünümüz geçmişimizden daha iyi. demek ki akıl bir işlere yarıyor. islam dünyasına bakınca da aklı göremiyoruz. işte kıç yıkamayı bile insan aklına emanet edemeyen bu saçma sapan fıkıh düzeni yüzünden. bugün elimize ulaşan en eski arapça yazı (bugünkü alfabe ile) kudüs'te kubbetüs sahra'daki mozaiklerde yazılı ayetlerdir ve muhammedden 60 yıl sonraya 692 yılına aittir. bugün elimizde 7. yüzyılda yazılmış bir kuran bile yok. elimize ulaşan en eski kuran muhammedden 200 yıl sonra yazılmış (yeni bir tane bulundu akıbeti net değil). o da tam bile değil bir parçası sadece. arapçanın kendisi ve kuran bile böyle muallaktayken bir de üzerine hadistir, rivayettir, ravidir, içtihattır, ricaldir 12-13 yüzyıl önce oluşmuş tüm bunlara koşulsuz iman edilir mi? tanrı bana da akıl vermemiş mi? bana karışacaksa bile bunu kendini müçtehit ilan edenlerin yorumları üzerinden neden yapsın? bunlar çılgınlık değil mi?

    fıkıh denen komedi üzerinden hayat tarzı belirlemek sosyal düzen kurmak çılgınlık değil mi?

    kaynakça:
    bütün kütüb-i sitte hadisleri şurada:http://sunnah.com/
    taraflı ama akademik bir mezhepler tarihi: http://kitaplar.ankara.edu.tr/dosyalar/pdf/595.pdf
    ciddi bir mezhep eleştirisi kitabı: https://yenidenuyanis.files.wordpress.com/…-din.pdf
    el ezher aliminin taraflı mezhepler tarihi kitabı:https://ia601700.us.archive.org/…0 m.ebu zehra..pdf
    bazı meşhur tefsir kitapları: http://tefasir.blogspot.ru/p/tefsir-kitaplar.html
    gazali kitapları: https://yadi.sk/d/nrgygbplgqqzz
    imam-ı rabbani mektubat:http://hakikatkitabevi.com/…/turkce/07-mektubat.pdf
    http://www.yeniumit.com.tr/…tesiri-ve-imam-maturidi
    http://www.bilgelerzirvesi.org/…-dr-ali-karatas.pdf
    http://cijeonline.com/…cije/article/viewfile/78/129
    http://www.yardimcikaynaklar.com/…ulari-ve-grsleri/
    http://www.koprudergisi.com/…goster=yazi&yazino=432
    http://mamluk.uchicago.edu/…_2009-berkey_pp6-22.pdf
    http://www.pewforum.org/…-global-muslim-population/
    http://www.fethullahgulenforum.org/…li-on-tolerance
    http://www.cfr.org/iraq/islamic-state/p14811 (ışid sünni değil diyenler sünniliğin ne olduğunu bilmiyor)
    http://www.teneoholdings.com/…eneo_insights9-12.pdf (2. sf. 3. paragraf)
    not: vakit bulduğumda islam kaynakları ve okuma listesi şeklinde detaylı bir entry yazacağım.

    edit: bugün ışid sünni değil diyenler 20 yıl önce seyyit kutupçuların peşinden ayrılmazdı.
    buyrun gazaliyi bile yeterli bulmayan ibn-i teymiyeci ehli sünnet hanbeli bir türkiye ışidçisi: http://www.youtube.com/watch?v=3hisf-kkgxm
    ışid sünni değildir diyenler ehli sünnet vel cemaat yolunun hanbeli mezhebinden olan ışid ile aralarında mütabık kalmadıkları bir tefsir, hadis, fıkıh kitabı getirsinler. ışid ve vahhabileri sünnilikten atarsanız hanbeli mezhebini de çıkarmanız gerekir çünkü geriye hiç hanbeli kalmaz!

    edit2 eleştirilere kısaca cevap vereyim:

    •dini inancımın ne olduğu merak edilmiş. bunu sorgulamak medeni bir ülkede ayıptır. ayrıca diyelim ki yukarıda ben 2+2=3 yazdım. eğer haksız olduğumu iddia etmek istiyorsanız size düşen "hayır 3 değil 4'tür" demek mi yoksa bana matematiği kimin öğrettiğini merak etmek mi?
    • eğer ameliyat için doktora gidiyorsak din için de müçtehite gitmemiz lazım örneği verilmiş. sünni islamın klasik örneğidir. youtube'a cübbeli ahmet mezhep yazın bu örneği verir o da. arkadaşım kusura bakma da eğer sen yukarıda anlattığım gibi kıçını temizlemek için illa müçtehitten içtihat almak zorundaysan al zaten sana bir şey dediğimiz yok.
    • ekonomi düzelirse, milli gelir artarsa türkiye'de eşari/sünni gelenekten dolayı geri kalmışlık olmaz denmiş. sen eşari/sünni gelenekten dolayı zaten ekonomini düzeltemezsin çünkü kız çocuklarını bu gelenekten dolayı okutmuyorsun bir de imam hatip açarak çocukların haftada 13 saatini saçma sapan arap tarihi dersleri için çalıyorsun. ikincisi de kuveyt bugün kişi başı gelirde dünyada en üstlerde petrolden dolayı. noldu her gün süper icatlar mı yapıyorlar? muazzam sosyal bilimciler mi çıkardılar? çağ mı atladılar? sığır gibi yaşıyorlar hala.
    •bu 4 mezhep serbest piyasada doğal yoldan hakkı olduğu için ve süper şeyler oldukları için en yaygın mezhepler olmuştur denmiş. yukarıda açıkladım. imam-ı azamın öğrencisi ebu yusuf abbasilerde adalet bakanıdır. yani "deve sidiği içmek sağlığa faydalıdır" diyen hanefi mezhebi ebu yusuf'un siyasi gücü yüzünden değil de süper akılcı ve süper hakikatçi olduğu için mi yayılmıştır?
    • hala ışid sünni değildir buhariyi inkar etmiştir diyen var. ışid buhariyi satır satır uyguluyor. ömründe açıp buharide ne yazıyor diye bakmamış bir de millete buhari öğretmeye kalkıyor arkadaşımız. buyrun buhari dahil bir çok hadis kitabında geçen ve sünnilere göre yanlış olması mümkün olmayan ve kafa kesmeyi, göz oymayı normalleştiren hatta deve sidiği içmeyi de normalleştiren bir hadis (sen içmeyerek buhariyi inkar ediyorsun ama ışid de deve sidiği içmiyor sanırım, onun da var bazı çelişkileri) , aslında doğruları konuşacaksak ışid'e düşman olarak buhariyi inkar eden sensin güzel kardeşim:

    --- spoiler ---
    "ey allah'ın resûlü! biz hayvancılıkla uğraşıp sütle beslenen (çöl) insanlarıyız, (çiftçubukla uğraşan) köylüler değiliz." dediler. bu sözleriyle, medine'nin havasının kendilerine iyi gelmediğini ifade ettiler. resûlullah, onlara (hazineye ait) develerin ve çobanın (bulunduğu yeri) tavsiye etti. kendilerine oraya gitmelerini, develerin sütlerinden ve sidiklerinden içmelerini söyledi. gittiler, harra bölgesine varınca, islâm'dan irtidâd ettiler. hz. peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'ın çobanını da öldürüp develeri sürdüler. haber, hz. peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e ulaştı."

    "resûlullah, derhal arkadaşlarından takipçi çıkardı (yakalanıp getirildiler). gözlerinin oyulmasını, ellerinin kesilmesini ve harra'nın bir kenarına atılmalarını ve o şekilde ölüme terkedilmelerini emretti." [buhârî, muhâribin 16, 17, 18, diyât 22, vudû 66, zekât 68, cihâd 152, megâzî 36, tefsir, mâide 5, tıbb 5, 6, 29; müslim, kasâme 9, (1671); tirmizî, tahâret 55, (72), et'ime 38, (1846); ebû dâvud, hudud 3, (4364-4371); nesâî, tahrimu'd-dem 7, (7, 93-98); ibnu mâce, hudud 20, (2578).]
    ---
    spoiler ---

    •deve sidiği hadisinin uygulamasını görmeyen kalmasın: https://www.youtube.com/watch?v=lhoekalnmba

    edit 3 alevilikle ilgili mesajlar aldım. ayrıca başlık altında da yazılmış. şunu söyleyeyim ehli beyt/ehli hadis tayfasından hangisinin orijinal islam olduğunu, islamın esas özü olan şeyi hangisinin bugüne taşıdığını bilmenin imkansız olması gibi sıffin savaşı sonrası ali taraftarlarının değişmeden irandaki isnaşeriyye-caferiyye şiiliğine mi, zeydiliğe mi nusayriliğe mi, diğer yollara mı yoksa aleviliğe mi evrildiğine net hüküm getirmek de imkansız bana göre. aleviliğin "orijinal islam" olma ihtimalini diğer yollardan daha düşük görmüyorum diyeyim. aleviliğin de yüz çeşidi var. fikrimce alevi olsun yezidçi olsun kim olursa olsun 21. yüzyılda medeniyete ayak bağı olmayanın başımın üstünde yeri var. osmanlı konusunda; sünnilerce en büyük şeyhülislamlardan kabul edilen ebusuud efendi'nin yunus emre'yi kafir ilan ettiğini biliyoruz. mevlana, yesevi, yunus, hamedani, şeyhedebali, hacı bektaş, alevilik vs. hakkında şu entry'lerimde epeyce kelam etmiştim daha önce: (bkz: #56421440) (bkz: #54355047)


    (skocax - 3 Aralık 2015 08:00)

  • comment image

    tamamını okudum. ayrıntılı olarak cevap verilmiş bir soru.

    şu entry türk halkına (eğitim sistemimiz dahilinde) eksiksiz olarak öğretilebilmiş olsa dünyada bugün g8 değil g9 olurdu.


    (transendental - 3 Aralık 2015 09:16)

  • comment image

    taraflar önce mezhepler konusunda bir süre konuşurlar; boğa etkisi sorar:
    boga etkisi - hz. muhammed hangi mezheptendi?
    dinli + sünniydi.
    - yok yahu o zamanlar mezhep mi vardı?
    + yok muydu?
    - yoktu tabi. mezhepler sonradan uyduruldular.
    + cidden mi?
    - (içinden) la havle vela..

    (bkz: based on a true story)


    (boga etkisi - 3 Aralık 2015 09:54)

  • comment image

    bir türlü anlam veremediğim ayrım. arkadaş yaradan 1400 sene evvel bir din göndermiş. din içinde bi kitap göndermiş. okuyun bunları yapın bunları yapmayın diye. olay bu kadar basit aslında.

    sonra birden hooopp. bu halk okuduğunu anlamaz anlatalım adamları çıkıyor. başlıyorlar anlatmaya. bide hadisçiler var. öyle demişti böyle yapmıştı adamları. ondan sonra öyle demişsse böyle demek istemiştir diyen üstüne vazife olmayan işler adamları çıkmış. işte bunlara hadisçi,fıkıhçı,imam denmiş.

    kuran kuran değil sanki iluminati kitabı. kuranda ey kulum denmiş ama aslında kulumdaki harf sayısı namazın kaç vakit olması gerektiğini gösteriyormuş. biz onları yarattık derken aslında kök hücre tedavisine atıfta bulunuyormuş.

    kuranı anlamak için hadis,fıkıh,içtihat bileceksin bide üstüne bunları uygulayacaksın. oku ayetinin neresini anlamadın ? bunu anlatmak için neden 50 kişiye ihtiyaç var.

    ha işte okuyup anlayıncada ateist oluyorsun. o da ayrı mesele.


    (god of insects - 3 Aralık 2015 10:03)

  • comment image

    arkadaş adam üşenmemiş 10 sayfalık yazı döktürmüş. beyefendiler gelmişler diyorlar ki "hazretimuhammedsallahualeyhivessellem'den muhammed diye bahsettiği için okumadım."

    okumayın ulan ayılar. okusanız ne yazar kuş kadar beyninizle. gidin din kültürü öğretmeninize sorup mastürbasyon yapın "4 mezhep haktır isid gerçek islam degildir aksini iddia eden şiadir toptur" diye.


    (nick that able to use - 3 Aralık 2015 10:34)

  • comment image

    olayı örnekle daha basitleştirebiliriz.

    şafi hak mezhep hanefi de öyle. namaz da dinin direği deniliyor. hz.peygamberimizden bugüne en doğru gelmesi gereken şey olduğunu da düşünüyorum. onunla beraber günde 5 defa kılındığı ve sonrasında da günde 5 defa kılınarak devam ettiği düşünülürse diğer şeylere göre bugüne gelmesi çok daha kolay, aktif olarak tekrar edilmiş her gün. aklıma takılan ise;

    - şafi mezhebinde, son oturuşta tahhiyattan sonra salli barik okunması yani resulullah'a salevat getirmek farz. bu yapılmazsa namaz bozulmuş oluyor. hanefi'de ise sünnet.
    - imam arkasında fatiha okumak şafi'de farz, hanefi'de mekruh.

    farz allah'ın emri demek. bir hak mezhep ile diğerinde farz farkı olmaması gerekmez mi ? allah'ın emrinde fark olur mu ? bir mezhebe göre farz olup yapmazsan namazın kabul olmayacak ama öteki mezhebe göre problem yok kabul olacak. ama bu iki mezhep de hak mezhep kabul edilecek. bu normal mi ? bugüne kadar bize ne denildi mezhepler arasında ufak uygulanış farkları vardır. farz farkı ufak uygulanış farkı mı?

    bu durumda eğer yukarıda yazdıklarım safi'deki gibi farzsa , hanefi mezhebindekiler allah'ın emrini yerine getirmiyor. eğer farz değilse de şafi mezhebindekiler allah'ın dinine farz olmayan şeyleri allah adına farz ilan ediyor.

    bir mezhep mekruh diyor, yani haram değil ama ona yakın yapmayın diyor öteki farz diyor. yani allah'ın emri kesinlikle yapılacak diyor. sonra da mezhepler arası farklar küçük farklardır aslında inanç noktasında hepsi bir deniliyor. bu insanları kandırmak olmuyor mu ?

    müslüman insanlar islam'ın talibi. sahibi de allah. peki yukarıda eğer hanefi'nin dediği gibi imamın arkasında fatiha okumak mekruhsa o zaman şafi olanlar farz diyerek allah adına kural koymuyor mu? tam tersi eğer farz ise o zaman hanefi olanlar allah'ın kuralına mekruh diyerek allah'a şirk koşmuyor mu ?

    konuya bağlantılı olarak, biz peygamberimizden en kolay ve en doğru şekilde bugüne getirmemiz gereken namazı bile bugüne tek şekilde getiremediysek. o zaman o öldükten 200 sene sonra yazılmış hadis kitaplarını örneğin buhari'yi nasıl tamamen sahihtir (doğrudur) diyebiliyoruz ? bugün uygulamadaki müslümanlığın küçümsenemeyecek bir kısmı hadislere dayandırılarak yaşanıyorsa bu üzerine düşünülmesi gereken bir konu değil mi ? hadisleri dışlayalım demiyorum ama kur'an süzgecinden geçirilmeli hemen ezbere kabul edilmemeli diye düşünüyorum.

    hak mezhepten birine mutlaka girmeli diyen din adamları var. mezhepsiz din yaşanmaz diyenler var. bu durumda allah, kur'an, peygamber ve mezhep imami şekline getirmiş olmuyorlar mı dini ? bu nerede yazıyor ?

    ilk emir "oku", okuma bilmeyen peygambere gelen ilk emir bu. allah'ın ilk emri. bence de en büyük ibadet bu "oku". şu anda acaba yeterince okunuyor mu ? yoksa belli şeylere başta biat mı ediliyor bilemedim.


    (raptor - 3 Aralık 2015 11:32)

  • comment image

    (bkz: gazali)
    (bkz: ihya-i ulumiddin)

    sadece 4 mezhep değil şu anda islam adına ne kadar kötülük varsa hepsini adı geçen şahıs "tespit" etmişir. sonra da çimentoyu dökmüştür. 2015 yılında islam hala o şekilde tespitlidir. cahil müslümanlar kendi dinlerini olduğu gibi tarihlerini de bilmediklerinden bu tespit yapılmadan önce islam dünyasının içinde bulunduğu felsefi zenginliği de bilmezler.

    bu arada her fırsatta dile getirilmesi gereken gerçekleri üşenmeden sistematik biçimde aktaran skocax'a emeği için ne kadar teşekkür edilse azdır.


    (escherichiacoli - 3 Aralık 2015 11:49)

  • comment image

    bir deist olarak okuduğum bolca emek ve bilgi içeren yazı.
    durumum yoktu okumadım diyenlere özet; durumu olmayıp okumayanları anlatıyor


    (asbe - 3 Aralık 2015 13:32)

  • comment image

    mezhepler konusunda bazı detaylar verelim (mümkün oldukça ehli sünnet kaynaklarından yararlanarak bilgi vermeye çalışalım)

    şimdiki ehli sünnet denilen inanç sistemi şöyledir. mezhep imamları tartışılmaz ve kendi aralarında ittifak halindedirler. aralarında sadece ufak farklar vardır. hadislerin hepsine uyulması gereklidir.

    oysa işin aslı bizlere anlatılan gibi değildir.
    mesela ebu hanife aslında hadisleri kurana göre süzen bir adamdır. yani bugün yaşasa ehli sünnet dışı sayılıp tehdirler alması çok mümkündür. hakkındaki eleştirilere bakalım (kaynak ehli sünnet sitelerinden biri : burada )

    ebû hanife'ye hadis konusunda bir kısım tenkidler yapılagelmiştir. bunlar: ebû hanife hadiste zayıftır (ibn sa'd, tabakatü'l-kübra, vı, 368); re'yi ile sahih hadisleri reddeder (m. zâhidü'l-kevserî, te'nib, 82 vd.); onun nezdinde sahih olan hadis sayısı onyedi veya elli civarındadırç (ibn haldûn, mukaddime, 388) şeklinde özetlenebilir.

    gerçekte, ebû hanife, hadis ilminde meşhur muhaddisler kadar mütehassıs değilse de, "ictihad şûrâsı"nda bu konuda kendisine yardımcı olan hadis hâfızları vardır. (m. zâhidü'l kevserî, te'nib, s. 152)

    adam hadisleri seçmiş ve kuran il süzmüştür. bu yüzden de buhari kendisine "neye inandığı belli olmayan zevat demiş" yani açıkça kafire demeye denk getirmiştir. (kaynak ehli sünnet : burada )

    sadece buhari değil, sonrasında gelen bir çok hadis yazarı da ebu hanifeyi sapkınlıkla suçlamıştır.

    yani şimdi aslında şaka maka işe biraz yaklaştığımızda çok ilginç bir durum ortaya çıkıyor. bize öğretilene göre bu tamamen zıt görüşler içindeki zatlar dinin bütünü. birisi mezhep imamı diğeri hadis imamı. birbirine kafir yakıştırması yapacak kadar kinlenmiş insanlar nasıl aynı şeyi söylemiş olabilir?

    buhari nin ayrıca günümüze ulaşmış bir hadis kitabı yoktur. bakın ehli sünnet sitelerinde ne söyleniyor ?
    kitabun günümüze ulaşmamış olması sahih olmadığı anlamına gelmez * (ehli sünnet kaynağı : burada )

    kendisi kuran bir mahluk dediği için ahmed ibn halid tarafından sürülüyor. tabi sarayına davet etti de gitmedi o yüzden sürüldü diyenler de mevcut. zaten geri kalan hadis yazarları da kendi öğrencileri.

    neyse arkadaşlar biraz yakına doğru yelken açalım
    müftümüz ebu suud efendi mesela
    osmanlı da yunus şiirleri küfür olarak damgalanmıştır. kafir demiştir yunusa. ( ehli sünnet kaynak : burada )

    şimdi yere göğe sığdıramadığımız hallac ı mansur kafir ilan edilmiştir. mevlana nasreddin hocayı, nasreddin hoca mevlana yı kafir ilan etmiştir.

    bunlar ehli sünnetin vaz geçilmez adamlar ve sorgulanamazları.

    buhari yi referans alalım
    ebu hanife kafirdir diyelim terk edelim hop din dışısın kafirsin (ehli sünnete göre)

    ebu hanifeyi referans alalım
    hadisleri kuranla süzelim hop din dışısın kafirsin (ehli sünnete göre)

    yani şimdiki ehli sünnet denen kavram seni ocak dışı yapıyor.

    ha bir de "sen anlamazsın gel ben sana anlatayım" yavşakları var. o kısma daha sonra gireriz.


    (insanri - 3 Aralık 2015 14:45)

  • comment image

    ibn-i heysem'in eşari, şia ya da mutezili olduğuna dair rivayetler var. eğer kendi zindanınızdan bakarsanız hanefi fıkhında anadilde ibadet olmadığını da görürsünüz oysa düpedüz anadilde ibadet içtihatı vardır imam-ı azamın. oysa sünni fıkhına göre bir ibadet bile olmayan ezan türkçe okutuldu diye 90 yıl boyunca onca insanı kafir ilan ettiniz, sapkınlar dediniz, masonlar dediniz. hem de hangi hükümle? bir milyon tane hadisi ezberlediğini-hadi yarısı birbirini tekrar ediyor demiş arkadaş süper bir noktaya parmak basmış sanki 500 bin taneyi ezberlemek mümkünmüş gibi- iddia eden bir takım orta çağ sahte peygamberlerinin kendi beyanlarını "hayatınızın en mutlak doğru bilgisi" kabul ederek...

    bu arkadaşlar bizi anlamamak için bir sağa yatıyorlar bir sola yatıyorlar. benden kaçsanız bile aklınız sizin peşinizi bırakacak mı sanıyorsunuz? hayatınız bu şüphe ile geçecek dostlar.. 500 bin hadis ezberlemiş hem de ravileri ile hem de onları beyninde tasnif edip hangisinin hangisinden üstün olduğunu, hangisinin daha sonra yaşanan bir olaya ait olduğunu biliyor.. hem de kağıt bile yokken.. ceylan derisine ve papirüslere ve hatta kemiklerin üzerine yazı yazılırken henüz.. bunlar sanıyor ki bu müçtehitler excell'de bir tablo oluşturdu bir sütuna hadisi, diğerine hadisin tarihini yazdı, ravileri tek tek yazdı, diğer sütunlara ravilerin hayat hikayelerini yazdı, akıl sağlıklarını müthiş bir psikaytri kliniği raporu ile ölçtü ve belli değerin üzerindekilere onay verdi, ardından da nasih/mensuh katsayısı ile 4 gb ram intel i7 işlemci aracılığı ile bir kod yazarak bunlar arasında mutlak hakkaniyette bir ilişki kurdu.. olanı söyleyeyim 1400 yıldır 600 sayfalık kitabı anlatabilmek için 60 milyon sayfa analiz kastılar.. bir kaç yüz deli kuyuya taş attı milyarlarca insan o taşları çıkarmaya adadı bütün ömrünü. bu analizlerin içinde kaybolup gitmiş durumdasınız. deve sidiği diyorum cevap veremiyorsunuz. elini kesmiş gözünü oymuş diyorum cevap veremiyorsunuz. ayetleri keçi yemiş diyorum cevap veremiyorusunuz.. tesettürde kadının elinin üzeri görünmeyecek diyorum cevap veremiyorsunuz.. kertenkele öldürün demiş.. kabilelerin kafalarını kesmiş.. 3 gün cenazesi beklemiş gömmemişler. daha 20 yıl geçmeden adamın bütün sülalalesi birbirini doğramaya başlamış..9-10. yüzyılda hanefi şafii savaşları yapılmış.. malikiler afrikada maliki olmayan ne kadar mezhep varsa hepsini doğramış.. selahaddin eyyubi geçmiş tahta cami hocaları şafii olmuş.. tuğrul bey geçmiş hanefi olmuş.. hanbel hayatında karpuz yememiş sünnet değil diye be...

    bunlar peşinizi bırakacak mı sanıyorsunuz? öbür ibdacı da gelmiş hala ibdacı ibdacı konuşuyor. ibdacılar sağlam islamcı olur. bunların kafayı yemiş bi evliyaları var hz. salih mirzabeyoğlu.. tayyip 15 sene yatırdı bunu içerde. bakmayın akepe'ye hırsız falan diyorlarsa müslümanlıklarından değil sırf evliyalarını içerde yatırdılar diye. yoksa bunların dini imanı davalarıdır. 21. yüzyılın yavuz sultan selimi olma hayalleri vardır. istanbul'dan başlayıp türkistana kadar ne kadar alevi kızılbaş varsa hepsini kesip cümle alemi eşariliğin ırzına geçtiği neo-gazalici maturidi nihilist yapma davası. bunlar sivasta yangın çıkaran primatları "şanlı isyancı kıyam" diye tanımlar islamın zafer kazanan askeri diye gurur duyarlar.

    bunlar anlamıyorlar bizi. islamın altın çağı diyoruz 8-11 yüzyıllar arası diyoruz. başka dönemde islamda bilim milim yok diyoruz. sebebi de gazali zihniyetidir, eşari ekolüdür. siyasetin bu ekolü esas almasıdır diyoruz. hala diyor ki harezmi sünni değil miydi? bunun torunları da 300 yıl sonra bugüne bakıp "oktay sinanoğlu" sünni değil miydi diyecek.. öbürü de orhan pamuk sünni değil miydi bak sünniler de nobel almış diyecek. sanki bu pamukları, sinanoğlunu, cahit arfları yaratan sabahtan akşama kadar küfrettikleri "ahlaksız" laik düzen değilmiş gibi.. bana açıkla arkadaşım gazali'den sonra neden soyu tükendi filozofların ve bilginlerin? erzurumlu hakkı mı var yoksa? (bkz: #49599160) bir ali kuşçu var onu da semerkant'tan getirdiler. tabi eşaricilik osmanlıya hakim olmaya başlayınca onu da rahat bırakmadılar. onu değilse bile muzzam matematikçi talebesinin fetvalarla kafasını vurdular. (bkz: molla lütfi)

    bunlar hala utanmadan ibn-i heysem ile biruni ile gurur duyarlar. bu adamların neslini senin bugün savunduğun zihniyet bitirdi güzel kardeşim. lütfen anla bunu. biz zaten bundan başka bir şey anlatmıyoruz. tek anlattığımız şeyi de anlayamıyorsun.

    öbür ibdacı demiş ki yine ben cepheden sızıp kritik noktalara suikast yapıyormuşum. diyelimki öyle yapıyorum. sebateyist yahudi bir tapınak şovalyecisiyim ve tek derdim kirli izabel'in ispanyada istediği gibi islamın yer yüzünden silinmesi.. bu durumda deve sidiği içmek sağlığa faydalı mı oluyor? ebu hureyre ile buhari arasındaki 200 yıllık hadis nakli süresi yok mu oluyor?

    aklı putlaştırmak, akıl zehirlenmesi yaşamak, aklını allahın aklından üstün görmek, keşif, ilham, kalp ilmi, keramet, ruhsal mesele vs... bu gazalici nihilist tayfanın tanımını yapamadığı terimler. bunları bulurken de aklı kullandılar yalnız. mesela beni aklı putlaştıran biri olarak tanımlarken bir yargıya varıyor ya bu yargı ezbere bulunack bir şey değil. ne oluyor? beyinde sinapslar arası bir nörotransmitter madde akışı oluyor. biyokimyasal bir reaksiyon gerçekleşiyor. mesela ben mezhepler hakkında siyaseten gelişmiştir dolayısıyla tabi olmak mantıksız derken benim beynimde hangi reaksiyon gerçekleşiyorsa aklı kullanmayı sınırlamayı düşünen bu arkadaşın beyninde de aynı reaksiyon gerçekleşiyor. halbu ki iddiasına göre o bu yargıya varırken aklını kullanmadı ve tam alalhın istediği türde bir imanda bulundu. bense aklımı kullanıp küfre düştüm. bunu da akıldan öte kalp var diye açıklarlar. kalp kan pompalıyor güzel kardeşim.. eskilerin kalp dedikleri akıl. eskiden kalple düşünülür sanırdı insanlar.

    dinde ruhsal bir durum yoktur demiyorum. inananlar için elbette aklın kabul etmesi mümkün olmayan bir şeyler var. burada gözü kapatmadan görmezden gelmeden iman etmek de mümkün değil ama siz de çok kapatıyorsunuz yahu! deve sidiği içmeye iman edecek kadar çok kapatıyorusunuz.. islamın dünyaya zarar vermesine neden olacak kadar çok kapatıyorsunuz.. yaşadığınız ülkeyi geri bırakacak kadar çok kapatıyorsunuz.

    bu ibdacıların derdi batı tefekkürü ile islam tasavvufunu sentezleyip kızılbaşları da hallettikten sonra dünyaya huzur, refah ve mutluluk getirmektir. felsefe ile tasavvuf'un birleşme şansı yok bunu kabul edin artık ibdacılar. eğer böyle bir şey olsaydı max stirner topyekün felsefe camiası tarafından aforoz edilmezdi. kendisi gazali'den on kat daha nihilisttir, aklın eleştirisini belki onkat daha kaliteli yapmıştır.


    (skocax - 4 Aralık 2015 23:45)