Süre                : 2 Saat 11 dakika
Çıkış Tarihi     : 10 Ekim 2008 Cuma, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Drama,Heyecanlı,Savaş
Taglar             : Yankee eve gitmek,Irak,Emperyalizm,bomba,Tehlikeli iş
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Voltage Pictures , Grosvenor Park Media , Film Capital Europe Funds (FCEF )
Yönetmen       : Kathryn Bigelow (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Mark Boal (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jeremy Renner (IMDB)(ekşi), Anthony Mackie (IMDB)(ekşi), Brian Geraghty (IMDB)(ekşi), Guy Pearce (IMDB)(ekşi), Ralph Fiennes (IMDB), David Morse (IMDB), Evangeline Lilly (IMDB)(ekşi), Christian Camargo (IMDB)(ekşi), Suhail Aldabbach (IMDB), Christopher Sayegh (IMDB), Nabil Koni (IMDB), Sam Spruell (IMDB), Sam Redford (IMDB), Feisal Sadoun (IMDB), Barrie Rice (IMDB), Imad Dadudi (IMDB), Erin Gann (IMDB), Justin Campbell (IMDB), Malcolm Barrett (IMDB), Kristoffer Ryan Winters (IMDB), J.J. Kandel (IMDB), Ryan Tramont (IMDB), Michael Desante (IMDB), Hasan Darwish (IMDB), Wasfi Amour (IMDB), Nibras Qassem (IMDB), Ben Thomas (IMDB), Nader Tarawneh (IMDB), Anas Wellman (IMDB), Omar Mario (IMDB), Fleming Campbell (IMDB), Mark Behar (IMDB), Tommy Dallace (IMDB), Jeffrey Feingold (IMDB), Jerry Fortuna (IMDB), David Gueriera (IMDB), Joseph Martinus (IMDB), Kate Mines (IMDB), Yousef Shweihat (IMDB)

The Hurt Locker (~ Ölümcül tuzak) ' Filminin Konusu :
Herkesin potansiyel düşman ve her objenin de ölümcül bomba olduğu Irak'ta, elit askerler dünyanın en zor görevlerinden birinde yer alır. Sıcak savaşın ortasında bombaları imha etmekle yükümlüdürler. Takım lideri William James, hem bu yaygın bombalardan hem de psikolojik ve duygusal etkilenmelerle uğraşmaktadır. James'in iki askeri kendini cürretkarca savaşın ortasına atar. James ise ölümü aldırmadığı için askerlerine yardıma gider. Yeni vahşi liderini korumaya çabalayan adamlar, şehri kaosa sürekler.

Ödüller      :

Venedik Film Festivali:Human Rights Film Network Award, Sergio Trasatti Award, SIGNIS Award, Young Cinema Award-Best Film in Competition, Gucci Prize
Academy Awards - Oscar:En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Film, En İyi Özgün Senaryo, En İyi Ses Kurgusu, En İyi Kurgu
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Film, David Lean Award for Direction-Best Director, BAFTA Film Award-Best Film, BAFTA Film Award-Best Screenplay - Original


  • "aldigi oscarlar keske direk iraktaki amerikan askerlerine yollansaydi, onlar da dildo niyetine kullanip birbirlerinin kicina soksaydi dedigim film."
  • "yıllar önce bu filmin ağa babasında kemal sunal başrol oynamıştır. (bkz: korkusuz korkak)"
  • "film üzerine politik bir okuma. edit: link yenilendi"




Facebook Yorumları
  • comment image

    redacted gibi politik ya da generation kill gibi dramatik değil. aslında nasıl dersen ona da net bir cevap veremem. yani herhangi bir tarafın propagandasını yapmaktansa bigelow daha deneysel bir gerilim-savaş filmi çekmeyi hedeflemiş gibi. diğer saydığım yapımlarla benzerliği de gerçekçi estetiğinden, şiarından geliyor. şunu söylemek lazım; önceki bigelow filmlerine hiç benzemiyor. yakından tanıdığımız/yamadığımız bir karakter var. o da çok ilginç değil açıkçası, cool bir adamın yaşadıklarından sonra topluma entrgre olamaması son kertede.

    filmin en aksak tarafıysa kurgusu. zaten ani zoomlar, kısa planlar yeterince yorucuyken üstüne bir de narrasyon dengesizliği eklenmiş. tam olarak yoğunlaştığımız bir nokta yok filmde. gerçi 200 saatlik çekim yapılmış ki film zaten 2 saat. o iki saatte de en çok dikkat çeken nokta sinematografik başarı oluyor. imdb'de de filmin gerçekçiliğiyle ilgili bir çok eleştiri mevcut, ki bu gerçeklik daha önce de bahsedilen bomba imhanın izlediği yol yordam, yapılanların saçmalıkları üzerine. daha çok askeri detaylar.

    filmde bir çok cameo da var ama film nedense iyi pazarlanamadı ve amerika'da gösterime bile giremedi. benim aklımdaysa başarılı sinematografi ve başarısız kurgunun birleştiği deneysel bir savaş filmi kaldı.


    (shocktheworld - 17 Şubat 2009 21:09)

  • comment image

    1954 yılında, elia kazan çekmişti bunun bir benzerini. 11 dalda akademi ödüllerine aday gösterilen rıhtımlar üzerinde *, 8 dalda ödülü kucaklamış, elia kazan ve marlon brando dakikalarca ayakta alkışlanmıştı. ne hikmetse the godfather'dan sonra oscar'ı reddeden marlon abimiz, dostlarını satışından dolayı duyması gerektiği vicdan azabı yerine, kişisel mastürbasyon eşliğinde "komünistler katildir" resitalinde elia kazan'ı yere göğe sığdıramamıştı.

    şimdi diyeceksin ki "dostum, yanlış yerdesin, ne anlatıyorsun sen?" o gün rıhtımlar üzerinde'yi ayakta alkışlayıp "tanrı amerika'yı korusun" diye bağıran insanlar vardı, bugün de aynısını yapacaklar. hiç olmazsa, 1954 yılında propoganda gizliden gizliye, alt metinler ile yapılırdı, sinemasal bir değeri de vardı. yıllar geçti, dünya küreselleşti, popüler amerikan sineması ise pişkinleşti sanırım.

    öncelikle belirteyim, çok bir siyasi, dinsel vb. görüşüm yoktur. 6-7 milyar insanın büyük kısmı kafa yoruyor zaten bunlara. insanoğlu ilk var olduğunda bunlar yoktu zaten. tek amaç karnını doyurmak, barınacak bir yer bulmak, ne bileyim sabah akşam sevişip neslini devam ettirmek, hadi biraz sanatçı ruhluysa duvara iki çiziktirmekti. geri kalanların tamamı yine insanoğlunun insanoğluna koyduğu kısıtlamalar ve sınırlamalar. bugün hayat pahalı, başını sokacak bir ev bulmak zor, bir hatun bulup sevişmek için kırk takla atman gerekli, ressam olsan "e ne iş yapıyorsun yani" derler, nerden nereye işte, insanlık ölmüş.

    bir ülke düşünün, tarihi işgaller, sömürüler, katliamlar ile dolu, bir ülke düşünün kazanmak için milyonlarca masum insanı atom bombası ile öldürebilecek, gelecek nesiller üzerinde bile tamir edilemeyecek etkiler bırakabilen, birleşmiş milletler dahil hiç bir uluslararası kurluşun hiç bir zaman "insanlık suçu" ile itham edemeyeceği, ruhsuzca insan öldürebilen bir süper güç. bir ülke düşünün, kapitalizm diye, temelinde, varolan diğer bütün sistemleri bir daha varolamayacak şekilde yoketmek yatan bir sistem kurmuş. işte bu ülkenin zavallı ve masum askerlerini anlatıyor bu film.

    lafı nereye getireceğim, filmi izlemeden önce konuyu çok fazla anlatmayan birkaç eleştiri okudum, hepsi şunları söylüyordu, "ırak'daki amerikan askerinin ruh halini anlatan bir başyapıt", "bugüne kadar çekilmiş en iyi savaş filmlerinden biri"... peki o halde ben anlatayım size filmi...

    --- spoiler ---

    gündelik hayatında kasap olanlar bile terörist, bunların alayı terörist diye hiç önünüze atıldı mı insanlar?
    ya da bunlar zalim, acımasız, çocukların vücuduna bile bomba yerleştiriyorlar diye, sürreal bir biçimde nefret aşılanmak istendi mi size?
    ya da 8-10 yaşında dünyayı daha yeni yeni keşfederken, tuhaf zırhlı araçlarından inen eli silahlı adamlarla top oynadınız mı ve şunu söylediniz mi kendi kendinize "amerikan askeri aslında ne kadar insancıl, çocukları ne kadar çok seviyor, benimle top bile oynuyorlar baksana" ?
    ya da amerikan askerinin top oynadığı o çocuk için gerekirse dünyaları vereceği hissettirildi mi size?
    ya da amerikan askerinin gözünden izlediğimiz 130 koca dakika boyunca bir kez bile "biz neden ırak'dayız?" sorusunu duymamak, en başta söylediğimiz o pişkinliği hatırlattı mı size?

    işte bu soruları sordum kendime bu filmi izledikten sonra ve dedim ki 8 dalda oscar almalı bu film, insanlık dalı hariç. hiç bir şey anlatmayan ama aslında çok şey anlatan bir film, neden sonra ayakta alkışladım, tanrı amerika'yı korusun dedim.

    ---
    spoiler ---


    (birayi acarken tirbusonu kiran bilge - 11 Şubat 2010 01:19)

  • comment image

    the hurt locker filminin politik bir amac gutmedigine; daha cok basrolde oynayan ekibin psikolojik analizini yapan ve az biraz da savasi elestiren bir film olduguna inaniyordum ki sayin bigelow'un oscar odulunu aldiktan sonra yaptigi konusmayi dinledim ve tum fikirlerim degisti.
    avatar gibi savasi elestiren bir film kaybederken the hurt locker gibi savasi mesru sebeplere dayandirmaya calisan bir filmin kazanmasi da oldukca dusundurucudur.


    (art saves - 8 Mart 2010 07:30)

  • comment image

    aldigi oscarlar keske direk iraktaki amerikan askerlerine yollansaydi, onlar da dildo niyetine kullanip birbirlerinin kicina soksaydi dedigim film.


    (kildo - 8 Mart 2010 08:58)

  • comment image

    antimilitarist bir filmmiş.

    ırak'ta yaşananlarla ilgili, işgalle ilgili olarak filmdeki herhangi bir karakter, olumlu veya olumsuz bir sorgulama, bir monolog bir dialog içine girdi de ben mi duymadım? herhangi bir asker "what the fuck lan benim burda ne işim var, kimin için ?" dedi de ben mi kaçırdım. bomba imha ekibinin imha ettiği bombalar ırak halkına karşı değil de amerikan askerlerine karşı konuluyor. aslında biz burda olmasak ortada bir bomba da olmayacaktı dediler mi mesela. demelerine gerek yok bunu bir şekilde ima ettiler mi mesela? yapılan birkaç ima ise şöyle;

    --- spoiler ---

    bir taraf 12 yaşındaki bir çocuğu öldürüp onun içine bomba dikerken, diğer taraf o cenazeyi patlatmak yerine açıp bombayı çıkartıyor, cenazeyi de binadan çıkartıyor. bu filmin(işgalin değil sadece filmin) iyi ve kötü adamlarını düşündüğünüz zaman sonuçlar nasıl oluyor mesela.

    film boyunca tanıdığımız, sevdiğimiz, özdeşlik kurduğumuz karakterlerden birisi boku bokuna öldü mü mesela?
    eldrich bile 6 ay sonra düzelecek.

    doktor öldü mesela ama hep o lanet ıraklılar yüzünden. oysaki amerkalı doktor onları tehlikeli bir alandan uzaklaştırmaya çalışıyordu, o pislik ıraklılar ondan parça bırakmadılar.

    son olarak canlı bomba ıraklı aile babsını kurtarma çabası vardı ki helal olsun sana amirikan ordusu. helal sana rütben her neyse james. sen ve sizin ordunuz büyük.

    ---
    spoiler ---

    nefes'le karşılaştırılmış. nefes'te neden orda olduklarına anlam veremeyen 40 kişi kimsenin uğramadığı bir dağ uğruna ölüyorlardı. ki o da ayrı bir tartışma konusu.

    bu entrymi de tüm amerikan ordusuna ithaf ediyorum. sağ salim evlerinize dönün. asker, polis ve itfaiye tüm üniformalılar hepinize teşekkür ediyorum. antimilitarist mi demiştiniz? öyle filmin açılışına "war is a drug" yazmakla olmuyor.. yaz başına "war means petrol" bir de bunu ıraklı bir bombacının gözünden çek bakalım, ben o filmi daha çok beğeneceğime eminim.


    (hataraporu - 13 Mart 2010 04:07)

  • comment image

    2004 yılında geçen bir hikayeyi anlatan filmde, askerlerin 2005 model xbox ile 2006 yılında çıkan gears of war'ı oynamasıyla dikkat çeken film. bu da demek oluyor ki; bazı oyun-oyun konsolları daha piyasaya çıkmadan amerikan ordusunda test ediliyormuş.


    (trawmatolog - 21 Mart 2010 14:45)

  • comment image

    eksikliğini hissetmeyeceğim filmmiş..yazık ki izledikten sonra öğreniyorsunuz..
    ama öğrendiğim iki şey daha var, amerikalı askerler birbirlerine "thanks" diyormuş çatışma anında cephane getirene..bir de futbol oynadıkları çocukların saçını okşuyormuş..işte bunları öğrendim..yaşasın amerika..yaşasın savaş..
    gitti saatler..
    hala akıyor ama kan boşu boşuna.


    (gurubvakti - 28 Nisan 2010 01:15)

Yorum Kaynak Link : the hurt locker