Süre                : 1 Saat 23 dakika
Çıkış Tarihi     : 28 Nisan 2017 Cuma, Yapım Yılı : 2017
Türü                : Drama
Ülke                : İspanya
Yönetmen       : David Macián (IMDB)
Senarist          : Daniel Cortázar (IMDB),David Macián (IMDB)
Oyuncular      : Txema Arribas (IMDB), Anahí Beholi (IMDB), Josean Bengoetxea (IMDB), Eduardo Ferrés (IMDB), Elisabet Gelabert (IMDB), Christen Joulin (IMDB), Marta Larralde (IMDB), Esther Ortega (IMDB), Bruto Pomeroy (IMDB), Daniel Pérez Prada (IMDB), Marina Salas (IMDB), Bárbara Santa Cruz (IMDB), Natalia Silva (IMDB), José Luis Torrijo (IMDB), Alberto Velasco (IMDB), Carmelo Aguilera (IMDB)

La mano invisible (~ The invisible hand) ' Filminin Konusu :
La mano invisible is a movie starring Txema Arribas, Anahí Beholi, and Josean Bengoetxea. An industrial warehouse is turned into a stage where a group of ordinary professionals are assembled daily to perform different tasks with...


  • "yemeğin son lokmasına son yudum ayranı denk getiren piyasa mekanizmasıdır. (bkz: kıt kaynakların etkin kullanımı)"
  • "adam smith in 5 ciltlik wealth of nations kitabında hocamızın bizlere söylediğine göre sadece 1 kere sözü geçen ve daha sonra herkesin ağzına sakız olan durum"
  • "bi de adam smith in serbest piyasa ekonomisinin kendi içindeki dinamiğini anlatmak için denmiştir."
  • "bende yeni öğrendim, meğerse adam smith, natural lawdan fazlasıyla etkilenmiş bu fikri ortaya atarken. natural law ne dersen, karışmam, git bak."
  • "bu elin ayni zamanda rekabet kurulu, sermaye piyasasi kurulu ve bunlar gibi nice kadife eldiveni bulunmaktadir. (bkz: tarihi yalanlar)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    şimcik, adam simit efendi bunu yazarken takvimler 1776'yı gösteriyormuş, yani sanayi devriminin daha yeni yeni filizlendiği, ingiltere namlı ülkenin alıp başını gitmesinin arefesi bir dönem, ortam güllük gülistanlık, modern kapitalizm altın çağına giriyor, yeni teknolojiler gırla, nüfus artıyor, bir yenileşme, bir modernleşme ki sormayın gitsin. dolayısıyla amcayı içinde yaşadığı bağlamıyla ele aldığımızda, amcadan böyle über liberal ve iyimser bir laf çıkması kaçınılmaz. bir de adamın arkasında insanlığı ve insan aklını merkeze yerleştiren, hümanizm ve rasyonalizmi insanlığı kurtaracak yeni dinler olarak kabul etmiş bir rönesans-aydınlanma devri var ki, üff, herkes insan aklı/bilim bizi kurtaracak inancına girmiş, isa misa siktiredilmiş, obaaa.... yani diyorum ingiltere diyarlarından o dönemde biri çıkıp böyle birşey demese garip olacaktı.

    lafı uzatmayalım. adam simit'in teorisi fazla iyimser hatta utanmazsak fazla bön diyebiliriz. tekelleşme ve dış etkiler gibi konular devlet müdahalesini ister istemez gerektiriyor mesela ama yani bu işin pratik yanı. teorinin asıl önemli sorunu, adamın kuramının temel felsefi düşüncesinin yanlışlığı. adam simit teorisini gerek satıcıların gerekse tüketicilerin akılcı/rasyonel kararlar verir olmasına dayandırıyor, herkes akılcı davranırsa devlet müdahalesine ne gerek kalır diyor amca. oysa sorun şu ki, insanlar bazen rasyonel davranmayadabiliyor. hatta günümüz manipülasyon dünyasında aslında insanlar büyük çoğunlukla rasyonel davranmıyorlar. insanlar dışarıdan kendi çıkarlarını düşünüyor görünebilir ama insanların çıkarlarının nerede olduğu, nasıl davranırsa kendi çıkarına olacağı konusu da inanılmaz derecede öznel/subjektif ve genelde piyasa ve piyasanın yönlendirdiği popüler kültür tarafından yönlendiriliyor. günümüz ultra-kapitalizm çağında dört bir tarafımızı reklamlar kuşatmışken, ihtiyaçların yaratılan şeyler olduğu pazarlamacılığın (enteller "marketing" diye okusunlar) altın kuralı olarak benimsenmişken, ekonomik büyüme şirketlerin de devletlerin de amentüsüyken, maddi kazanç çoğunluğun temel yaşama prensibiyken, seda sayan elinde deterjan şişesiyle program sunup "ben hep bundan kullanıyorum, siz de bunu alın ayol, hihohaha" deyince o deterjanın satışlarında patlama yaşanıp bu da literatüre "seda sayan effect" olarak geçmişken hangi rasyonaliteden bahsediyorsunuz allahaşkına?

    insanların akılcı alışveriş yapması tartışmasını bir kenara koyarsak, daha bunun bir de kötücül tarafı var. serbest piyasa'nın içinde tekelleşme yanında ister istemez varolan spekülasyonlar var, istifçilik var, karaborsacılık var, sıcak para işleri var, adına siyasetçi denen iktidarı ele geçirip iktidarın yarattığı ranttan nemalanalımcılar var, hatta işi iyice geliştirdiler, ayemef'i var, onun devletlere dayattığı ekonomi politikaları var, olmadı amerikan, rus, israil, isveç bombaları var, var anam var, ne görünmez eli, her taraftan görünüyor o eller, bu ne bönlük kardeşim. yani şu anda bunca şey görmüş, hatta dibimizdeki ülkeye amerika'nın kimseyi iplemeden girdiğini görmüş ortadoğulu bir 21.yy insanı olarak bu adam simit adlı adamcağızın iyi niyetli iyimser zırvalarına kanıp bu liberal söylemin doğruluğuna inanmak da aynı şekilde bönlük oluyor.

    peki hala adam simit madam simit falan diyen kerli ferli, akıllı gözüken amcalar niye bizi bu modası geçmiş şeylere inandırmaya çalışıyor? kötü bir niyetleri mi var acaba? onlar da bu liberal sistemden nemalananlardan olmasınlar sakın? yoksa?....


    (iwillshowyouwhatitmeans - 26 Ağustos 2010 00:37)

  • comment image

    buna benzer bir şeyi ilk kez kavrama getiren kişi bizim platon. tam olarak devlet ii. kitap, 369b-372d satırlarında, domuzlar kenti'nden bahsederken. aslında sadece görünmez elin değil, aynı zamanda organizma kavramının belki de ilk ortaya serilişi olarak okunabilir.

    domuzlar kenti'nde ekonomi birbirini tamamlayıcı meslek ve uğraşların karşılıklı ilişkisiyle dönüyor, herkes mutevazı şekilde yaşayıp gereksinimlerini gideriyor. bu mesleki iş bölümü ihtiyaçlarla tetiklenip kişilerin görünür yetenek ve eğilimlerine göre kendiliğinden gerçekleşiyor. ardından ekonomi ihtiyaçlar az çok sabit kaldığı müddetçe (millet ana yemek olarak arpa, buğday veya baklagil, aperatif olarak zeytin, tatlı olarak da incirle yetindiği ölçüde) kendi kendini sürdürüyor. burada mesele ekonominin bu birliğinin ekonominin parçası olan herhangi bir uğraş (sahibi) veya zanaat(kar) tarafından hedeflenmiyor olması. yani ferforjeci "aman ben çalışayım da birlik bozulmasın," overlokçu "ben işimi göreyim ki troleycinin karnı doysun, o da melanjörcüye destek olsun, istikrar sürsün yürüsün" falan diye düşünmüyor. işte piyasanın görünmez eli, bütün bunların arkasından iş çeviren yasa. ama bu yasa bunların etkinliğinden önce değil, ancak etkinlikleriyle birlikte var olan yasa. dolayısıyla onların hareketlerine hükmeden değil, onların karşılıklı ve sürekli değiş tokuşlarından hortlayan bir el.

    bir organizmanın da en temel belirlenimi buna benzer bir süreç olduğu için organizmanın kavramını sermiş oluyor platon. organizma işleyişiyle kendi bileşenlerini oluşturan, kendini bu bileşenlerin birbiriyle etkileşimi sonucunda idame ettiren şey. yani yasa türetilebilir bir işleyiş var, ama yasa dışarıdan dayatılan, içeri zerk edilen bir şey değil. dolayısıyla yasa koyucu da bu işleyişin kendisinin dışında duran bir başka entite vs. değil. daha doğrusu yasa koyucu yok, döngü var.

    şimdi buradan çıkarılacak sonuç piyasanın gerçekten de bir "görünmez el"le, yani aslında kendi iç dinamikleri dolayısıyla işlediği falan değil. bu bir kavramsallaştırma. bir ekonomi elbette bu olmaktan çıkabilir, kendisi içinde ya da dışında bir entitenin yasallığına ya da hükmüne tabi edilebilir. mesele neden ve ne koşullarda bu bozulmanın gerçekleştiğini anlamakta. organizma benzetmesiyle birlikte düşünmek bu bakımdan epey yardımcı olabilir. organizma kavramının temelinde de bu tarz bir işleyiş yatıyor olsa da, kanserli bir organizmada bileşenler arası karşılıklılık ilişkisinin bozulduğunu görürüz. ya da mesela bir bitki değil de zihin sahibi bir organizmaysa söz konusu olan, bu işleyişin bütün bedene hükmeden bir merkeze tabi kılındığını görürüz. bazı zihinler kendi bileşenlerinin (duygu, arzu, anlama yetisi gibi) ayarlarını sekip attıkları için organizmanın da feleği şaşar, karaciğer semirir, mide delinir, göt meme yapar vs.


    (conatus - 13 Ocak 2014 19:49)

  • comment image

    klasik iktisat teorisi 'nin neden devlet mudahalesinin gereksiz oldugunu ve olumsuz sonuclar dogurabilecegini ortaya koydugu yaklasimidir.bireyler fayda, ureticiler kar maksimizasyonu pesinde kosarlarsa ekonomide devlete gerek kalmaz.iste bu gorunmez el 'dir.devlet sadece asli gorevleri olan emniyet, savunma,itfaiye hizmetleri ayrica ozel sektorun gucunun yetmedigi ve karli bulmadigi faaliyetleri ustlenir.


    (kostas - 25 Mayıs 2004 13:55)

  • comment image

    liberalizmin temel kavramlarindan biridir. herkes kendi cikarini optimize ederken, toplum da optimizasyondan dogan sinerji ile kalkinacaktir. devlet mudahelesine gerek yoktur, zira bireyler kendi cikarlari icin ne yapmalarini gerektigini cok iyi bilirler. birakiniz yapsinlar birakiniz gecsinler felsefesi ile ozetlenebilir.

    ancak amerika'da yasanan bankalar krizi sonucu 1929 senesinde kopan buyuk buhrandan sonra keynesci politikalarla hafiften bu politikadan uzaklasilip sinirli devlet politikalari benimsenmistir.


    (ride - 21 Kasım 2004 23:08)

  • comment image

    bu görüşe göre, iktisadi hayatta düzeni sağlayan ve hangi malların, kimler için, ne miktarlarda üretileceği gibi temel ekonomik sorunları çözümleyen bir görünmez el vardır. o nedenle hükümetler ekonomik hayata müdahale etmemelidirler. bu mekanizma sayesinde, ekonomide oluşan arz veya talep fazlalığı erir ve denge gelir.

    teorinin s.çtığı nokta, talebin tamamen kırıldığı 1929 büyük buhranı'dır.


    (blucuore - 11 Ekim 2005 15:25)

Yorum Kaynak Link : görünmez el