Süre                : 1 Saat 35 dakika
Çıkış Tarihi     : 12 Mart 1997 Çarşamba, Yapım Yılı : 1997
Türü                : Komedi,Romantik
Ülke                : Fransa
Yapımcı          :  Les Productions Lazennec , Canal+ , Studio Images 3
Yönetmen       : Philippe Harel (IMDB)
Senarist          : Eric Assous (IMDB)(ekşi),Philippe Harel (IMDB),Dodine Herry (IMDB),Nelly Ryher (IMDB)
Oyuncular      : Benoît Poelvoorde (IMDB)(ekşi), Karin Viard (IMDB)(ekşi), Géraldine Pailhas (IMDB)(ekşi), Philippe Harel (IMDB), Vincent Elbaz (IMDB)(ekşi), Marine Delterme (IMDB)(ekşi), Louise Germaine (IMDB), Clara Bellar (IMDB)(ekşi), Alain Guillo (IMDB), Manon Vignant (IMDB), Jean Grécault (IMDB), Jean-Louis Villanova (IMDB), Dominique Grazziani (IMDB), Jean-Patrick Roggeri (IMDB), Michel Casang (IMDB), Patrick Llopis (IMDB), Cécile Francon (IMDB), Vicky Albertini (IMDB), Pascal Ceccaldi (IMDB), Alexis Ceccaldi (IMDB), Gilda Nassidian (IMDB), Etienne Castelane (IMDB), Tatjana Verdonik (IMDB), Franck Crombet (IMDB), Zinedine Soualem (IMDB), Groupe Aventurin Show (IMDB), Éric Houzelot (IMDB), Philippe Cotten (IMDB), Salomé de Maat (IMDB)

Les randonneurs (~ Hikers) ' Filminin Konusu :
Les randonneurs is a movie starring Benoît Poelvoorde, Karin Viard, and Géraldine Pailhas. Parisian friends (two brothers and their one-time girl friends) fly to Corsica for a mountain trek guided by the married lover of one of the...


  • "çevrenizi farkedeceğiniz kadar yavaş sizi bir yere ulaştıracak kadar da hızlıdır."
  • "üzerinde italya-fransa dolaştığım,aç susuz bile usanmadan yol aldığım.bir günde 160 km yol yaptığım cihaz.gözbebeğim.belki bi parçam"




Facebook Yorumları
  • comment image

    biraz daha hafiflesin diye pedallarını törpülediğimi hatırlıyorum naif kızımın. ne kadar da önemli idi o zamanlar en yeni kompanatlara sahip olabilmek.
    ortalama üstü bir ekipmanla didim'i geçmiş bodrum'a doğru yollanırken karşıdan gelen bir amca ile selamlaşıp durduk.
    yollarda yerli-yabancı çok uzun yol bisikletçisi ile karşılaşmışımdır ama bu adam bir başka idi. döneminde türkiye gazetesinin verdiği bu uyduruk bisan-ihlas için aylarca kupon biriktirmiş. o sırada emekli* olmuş. çoluk çocuk büyüdü, hanımı kaybedeli çok yıllar geçti, evde yalnız başıma ne yapacağım demiş gazetedeki bir alman çiftin bisikletle dünya turu haberini okuyunca. hemen gidip ikinci el bir asker çantası bulmuş eskiciden. kafasına göre bir takım malzemeyi yükleyip, kötüden bir uyku tulumu ve matı da bagaja bağlayarak başlamış pedallamaya.
    yönünü çevirip bir hafta kadar benimle takılmıştı.
    o amcadan sonra pek de önemsemedim malzemelerin üst model olmasını. bakımlı ve sağlam olduktan sonra her yere gidilebilirdi bu icat ile.
    gidildi de...


    (felisky - 6 Ekim 2011 02:27)

  • comment image

    kapitalist ve sömürge devletlerin hiç sevmediği taşıttır bisiklet.
    1. benzin tüketmez, ucuzdur, abuk sabuk vergiler alamazsın üstünden.
    2. kirlilik yaratmaz, kirlilik olmadığı için onu önlemek adına da vergi alamazlar.
    3. bisiklete binen insan mutludur, özgürdür ve stresten arınmıştır. stressiz insan kendini manasızca avmlere atıp alışveriş yapmaz, kendini doğaya atıp yaşamın tadını çıkarır.
    4. bisikletle ulaşım şehir içinde çoğunlukla hızlıdır, işini daha hızlı halledip kendine vakit ayırır bisikletli insan. düşünmeye vakit kalır

    söyleyin bakalım, bunları hangi sömürge devlet ister ki? karşısında özgür, düşünen, koyun olmayan ve çok para harcamayan bir toplum. bırak allasen! biz de burda bisiklet yolu, bisikletliye saygı falan tartışıyoruz!


    (badlik amiri - 23 Mayıs 2012 08:54)

  • comment image

    bisiklet kadro, iki teker, sele, pedaldan oluşan basit bir şey gibi gözükse de aslında öyle değil. bisikletler de araba gibi kalite kalite. aralarında dağlar kadar fark var. 200 liraya da bisiklet alırsın bugün 10 bin euro'ya da.

    ''bisiklete o kadar para verilir mi ağabey?''

    cevabı çok kısa. ferrari'ye nasıl veriyorlar 1 milyon euro? gidip ferrari satın alan adama ''renault megane da alabilirdiniz 40 bin liraya'' diyebilir misiniz? kullanım amacı, beklentiler, sürüş keyfi, donanım çok çok farklı. ferrari'ye tonla para döken adam takdir edersiniz ki geri zekalı değil. o da biliyor daha ucuza da araba alabileceğini.

    ''gardeş bu pisikletler gaça?''

    ''300 tl ağabey'' de geç. açıklama siktir et! ''bu markanın bisikletleri 690 euro'dan başlıyor ağabey 6-7 bin euro'ya kadar çıkıyor.'' deme sakın. doğrusunu söylediğimde ''çüüşş!'' diyenini gördüm; ''o paraya motor alırdım'' diyenini gördüm; ''motora niye geçmedin?'' diyenini gördüm. bisiklet halen fakirlikle, imkansızlıkla özdeşleştiriliyor. yazık. bir bisikletin nasıl bu kadar pahalı olabileceğini anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zor. biraz bahsetmek istiyorum izninizle.

    yükseklik ayarlı amortisörler var mesela. tek bir tuşla amortisörün yaylanma özelliğini kapatan butonları var. (lock out) amortisörün gelen kasisi absorbe ettikten sonra eski pozisyonuna hızlı mı yavaş mı geleceğini bile siz ayarlıyorsunuz. tavşan modu-kaplumbğa modu diye geçiyor. patlamaya dayanıklı dış lastikler var. 10 kere patlayacağına 1 kere patlıyor veya hiç patlamıyor. adamlar yapmış. :)) termometre, günlük kilometre, toplam kilometre, anlık hız, ortalama hız, maksimum hız, günlük biniş süresi, bisiklet üzerinde geçirdiğiniz toplam süre gibi özellikleri de içinde barındıran dijital kilometreler (40 gr) var. tek dokunuşla 4 vitese kadar vites değiştirme imkanı veren shimano vites kolları (xtr) var. çok seri vites değiştiriyorlar çok seri. tartıda tartarak bisiklet topluyorsun bi kere. parça parça. karbon malzemeler, titanyum malzemeler, zirkonyum malzemeler. suya ve çamura dayanıklı aksamlar. yağ ilavesi yapılan amortisörler var mesela. (rock shox pshylo gibi) yağı eksiliyor çalıştıkça. yağ ekliyorsun. 210 gramlık iç lastik yerine 116 gramlık hafif iç lastikler var. 450-500 gramlık sele yerine selle italia'nın 70 gramlık selesi var. (500 euro) bisikletin gövdesini oluşturan kadro dediğimiz ana taşıyıcı 600 euro, 1000 euro, 1200 euro. hem hafif hem aşırı sağlam hem de caf caflı. kadrolar ömür boyu garanti. nasıl? öyle 2 yıl 10 yıl değil. ömür boyu. kırılma çatlama olduğunda para vermeden direkt yenisini alıyorsunuz mağazadan. o kadar para verdim çöp oldu gibi bir risk yok. firma arkasında duruyor kadrosunun. en önemli şeyi unutuyordum az daha. bisikletler boy boy. (renk renk desen desen) kaç santimsin kardeşim sen? 1.75 he tamam sana hemen 18.5 inç kadro boyu verelim. sen kaçsın güzel kardeşim? benim boyum 1.90 tamam sana da şuradan 21.5 inç veririz gibi gibi. boyunuza göre bisiklet aldığınızda her şey çok farklı olur. üzerinize göre dikilmiş takım elbise gibi. size uygun size özel. bisiklet iyidir ya bakma!


    (sesege - 27 Mayıs 2013 05:45)

  • comment image

    okuldan eve her gün yirmi kilometre kadar yolu bisikletle gidip gelen bir arkadaşım var, mezun oluyor şimdi. ben de haftalardır bisikletçileri dolaşıyorum, para denkleştirmeye çalışıyorum falan. akşam akşam sevinçten uçurdu beni çocuk. getirdi bisikleti, al senin olsun, dedi. memlekete götüremeyecekmiş. satmak da istememiş. sen de birine bırakır gidersin seneye, dedi. nasıl mutlu oldum anlatamam ya. ilk bisikletime sevindiğim kadar sevindim herhalde. evin içinde bincem şimdi bilgisayarı kapatıp. gidiyorum. hüloooğğğ!


    (ben butun cbnce dizilerini izliyorum - 20 Haziran 2013 21:29)

  • comment image

    yok arkadaş, türkiye'de sür-dür-mü-yor-lar.

    trafikte adam seni görüyor ancak yavaşlamıyorlar, sağa/sola dönecekse seni görmesine rağmen aldırmadan dönüyorlar, yol vermiyorlar, yanından geçerken öküz gibi kornaya asılıyorlar, zevk için yolun kenarına sıkıştırıyorlar, camdan sarkıp bağırarak korkutmaya çalışıyorlar veya bir şey atıyorlar.

    bir yerde durup bir şey alacaksınız, bisikletinizi kitliyorsunuz, üstündeki farı çalıyorlar. tekerini söküyorlar. zincirini koparıyorlar. viteslerini kırıyorlar. kadroyu çiziyorlar. janta tekme atıyorlar.

    her şeyi usulüne uygun yapayım, bisiklet kullanıcıları için trafik işaretlerini öğrenip uygulayayım diyorsun, daha kolunu kaldırmadan kornaya asılıyorlar. yanından geçerkende pis pis sırıtıyorlar.

    dün ankara/dikmen'de sağdan usul usul devam ederken beyaz bir hyundai accent'in arka camından gözlüğüme gelen antep fıstığı kabuğu her şeyi açıklar sanırım.

    bu ülkede o kadar bağnaz, geri kalmış, cehaletin esiri olmuş orospu çocuğu var ki, sana sokakta bisiklet sürdürmüyorlar. kaldırımdan sürsene lan pezevenk diye bağırıyolar. kaskına, taytına laf atıyorlar, alay ediyorlar.

    işin kötü şu söylediklerimi yapan insanlar hergün gezdiğimiz, tozduğumuz, selam verip tokalaştığımız insanlar. başkalarının davranışlarına saygı göstermek veya biraz edepli olmak, hoşgörülü olmak gibi kavramlardan çok uzaklaşmışız artık. gitgide daha cahil oluyoruz, cehalet cehaleti getiriyor ve git gide daha cahil bir toplum oluyoruz. ve bir allahın kulu da ağzını açıp bir şey demiyor.


    (byhnvc - 28 Ağustos 2013 12:28)

  • comment image

    ''size bisiklet hakkında düşündüklerimi söyleyeyim. bence, kadınları özgürleştirmede, dünyada başka her şeyden daha fazla katkısı olmuştur. bisiklet kadınlara özgürlük ve kendine güven hissi verir. iki teker üzerinde geçen bir kadın gördüğümde durup keyifle seyrederim.. özgür, kısıtlanmamış kadınlığın resmidir bisiklet.'' (suzan b. anthony)


    (sesege - 15 Eylül 2013 03:55)

  • comment image

    üzerinde italya-fransa dolaştığım,aç susuz bile usanmadan yol aldığım.bir günde 160 km yol yaptığım cihaz.gözbebeğim.belki bi parçam


    (sakarninja - 28 Haziran 2001 18:18)

  • comment image

    bir köye giden ormanlarla çevrili eski ve dar bir yoldayız. yanımda sevdiğim, tepemizde güneş. klima bile şikayetçi durumdan, sanki yarım çalışıyor. köy yolu dedim ama oyuncak tren yolunun raylarını yanlış yerleştirmişler sanki. viraj üstüne viraj, bir sağa, bir sola, sonra tekrar sola, tekrar sağa. tek şerit geliş ve tek şerit gidiş var, bazı yerlerde o bile yok. öyle ki her viraj bir heyecan, biraz dikkatsizlikle karşıdan gelenle burun buruna olmak gayet olası.

    belki 40, belki 50 dakika oldu. hala dönüyoruz. bir viraj daha aldık ve önümde bisikletçiler. 4 kişi, tek sıra halinde dizilmişler. karşı şeritten gelen bir araba var. geçsem geçerim aslında ama biliyorum, o bisikletçileri de rahatsız eder, yolun kenarına sıkıştırırım. yavaşladım. önümdeki dörtlünün en sonundaki fark etti durumu. teşekkür etti eliyle. bisikletçilerin kendilerine has işaretleri var. buna rağmen ilk kez görsen de şıp diye anlıyorsun.

    artık tempomuzu önümüzdeki dörtlü belirliyor. bakmadım o an ne kadar hızlı gittiğime, önümdeki dörtlüyü izleyip daldım düşüncelere. bitkinim aslında. dakikalardır direksiyonu bir o yana bir bu yana kırmaktan harap düşmüşüm. oysa ki önümdeki dörtlü aynı yolu bisikletle yapmışlar. takdirlerim onlarla.

    neden sonra dönüyorum gerçek dünyaya ve bir problem beliriyor önümde. onları sollayamam. virajlar o kadar sık ki; dört kişilik bir bisiklet grubunu sollamaya çalışmak bile tehlikeli. ölçüp biçiyorum, sollamak için hızlandığımda önümdeki virajdan bir araç çıkarsa sonu felaket olur. tek başıma olsam alırım o riski ama sevdiğim yan koltukta.

    tam bu düşüncelerle boğuşurken önümdeki dörtlünün en önündeki bisikletli kaldırıyor elini. yine ilk kez gördüğüm bir işaret ama fazlasıyla anlaşılır. geç diyor, önün serbest. benim göremediğim virajı benim için görüyor. ah diyorum, işte buna ihtiyacım vardı. aslında insan ilk kez gördüğü birine güvenmez değil mi? neden bilmiyorum, trafikte bisikletçilere güvenilebileceğine dair bir ön kabulüm var. ne de olsa onlar bizim gibi makinelerin köleleri değil, öyle değil mi? tereddüt bile etmeden direksiyonu karşı şeride kırarak hızlanıyorum. yanlarından geçerken kornamla selamımı veriyorum, zilleriyle karşılık veriyorlar.

    sevgilime dönüyorum, "ne kadar da güzel bir an oldu değil mi?" diyorum. "evet" diyor yüzünde açıp içimi aydınlatan gülümsemesiyle, "çok hoştu." elini tutuyorum. "güzellikler bizimle" diyorum. gülümsüyor. gülümsemesini seviyorum.


    (colg fusion - 8 Temmuz 2015 00:10)

  • comment image

    mümkün olduğunca doğru bisiklet seçimi yapın. hayvani bir dağ bisikletle akrobasi yapmaya çalışmak sizi maynuna çevirebilir. darwin i utandırmayın.

    vitesleri iyi kullanın, yokuş aşağı ağır vitese alıp asılırsanız aşağıda muhtelif yarıklarınız dikmek için bir ilkyardım ekibi olması şarttır.

    vites tel ayarı ve zincir yağ bakımını zamanında ve iyi bir şekilde yapınız. 18. viteste aldığınız bisikletiniz sizi umursamadan 1. viteste gidebilir.

    yokuş çıkarken mümkün mertebe orta karar bir vites te kalın, bacaklarınızın özelliği ve o an ki enerji durumunuza göre ayarlama yapın (tavsiye olunan düşük viteslerdir).

    frenlerinize çok dikkat edin. mazallah pabuçları erimiş bir fren çok fenadır. gözle görülür bir erime mi var? hemen değiştirin. siz uğur böceği değilsiniz, uçsanızda anneniz pabuç almaz, terliği asla!

    ön fren kullanımı bilinçli olmalıdır. mesela yokuş aşağı inerken ön frene asılma gibi bir salaklık yaparsanız dünya üzerinde denememiş bir salto atabilirsiniz. çok başarılı da olabilir, hatta ödül bile verebilirler, ama ödülü sizin adınıza ailenizin alması pek birşey ifade etmez.

    keza dümdüz yolda arka frene abanırsanız ağırlık noktanıza göre sağa veya sola doğru bir kayma söz konusu olabilir. işte o zaman zalim selenin neden zalim olduğunu öğrenirsiniz. *

    fren tellerinizi olabilidiğince ortanın yukarısı bir sıklıkta tutun. sımsıkı bir fren veya yumuşacık bir fren durmanızı zorlaştırır. bambaşka birşeyle boğuşmak, siz bisiklet üstündeyken pek keyif verici olmayabilir.

    lastiklere gelince; amaan bisiklet lastiği denilip geçilirse milletin gitti yolu iki katı sürede alırsınız. kaldı ki frenleme olayına çok özen gösterseniz bile duvar, direk, yer gök ile yakın temasa geçmeniz içten bile değildir.

    "çatır", "çutur" gibi sesler çıkaran vites tertibatınız ve zincirinizin bu sesi size manyakça bir haz vermesin. bu sesin çıkması ve bu sesi çıkartmak vites ve zincire çok zararlıdır. alimallah çıkmaya kastığınız yokuşun ortasında atan bir zincir ballanmış armut gibi sağa veya sola düşmenize neden olur.

    hafif kaldırım yerlere çıkarken, mümkün mertebe eğimi olan yerleri tercih edin. "dan" diye biryere vurarak çıkmak ön çatala zarar vermektedir. ileride sağa sola dönerken pedal çeviren ayaklarınıza değen bir ön lastik saçma bir duygu bırakır insanda. "ne ara geldi lan bu buraya" gibi.

    bisikletinizin "8=8" çizmesini istemiyorsanız mümkünkün mertebe 3-5 yaş arası veletlerin dal parçası ile yanlarınızı kurcalamasına izin vermeyin ve mümkün mertebe temas etmemeye çalışın.

    bilinçsizce bisikletinizi modifiye etmeyin. misal takmış olabileceğiniz bir boynuz alimallah .......... .

    sele ayarınızı sürdüğünüz zemine göre ayarlayınız. bilhassa erkekler için amaçsızca yükseğe ayarlanmış bir sele sahanda yumurta ortamı yaratabilir.

    sele seçimide çok önemlidir. sürdüğünüz yere göre çok sert bir sele kıç sağlığınız için pek iyi olmayabilir.

    son olarak pedallar için; kaygan ve plastik pedallardan uzak durun. maliyet olarak çok ucuz dahi olsa siz pedal çevirirken ayanızdan kayan bir pedal veya küçük bir darbede kırılan pedal bisikletinizi geçici bir süre kullanılamaz duruma sokabilir. ingilizlerin de dediği gibi "ucuz mal alıcak kadar zengin değilim" lafını düstur edinip tırtıklı, metal ve fosforlu bir pedal edinin.

    bisikletinize rahat ve huzurlu binmeniz temennisiyle.

    not: yukardaki yazıda geçen birçok talihsizliğe vâkıfımdır. kulağınıza küpe olsundur.


    (roverandom - 1 Ağustos 2006 02:04)

Yorum Kaynak Link : bisiklet