7/G Rainbow Colony (~ 7 G Brindavan Colony) ' Filminin Konusu : 7/G Rainbow Colony is a movie starring Sonia Agarwal, Chandramohan, and Ravi Krishna. A neighborhood good-for-nothing attempts to romance the new girl in town.
Pudhu Pettai(2006)(8,4-3356)
Anjathe(2008)(8,1-1623)
Raam(2005)(7,9-981)
Subramaniapuram(2008)(7,9-1072)
Ayirathil Oruvan(2010)(7,7-2774)
Mayakkam Enna(2011)(7,6-2717)
Polladhavan(2007)(7,5-1124)
Yaaradi Nee Mohini(2008)(7,2-1419)
1968 yilinda peter gabriel ve tony banks tarafindan kurulmustur.
(loop - 25 Haziran 1999 00:00)
yaradili$ anlamina gelir..
bir çok kaynağın bulunduğu güzel bir ebook sitesinin adı.library genesis
(nwr - 25 Aralık 2009 12:05)
'68'den 75'e kadar peter gabriel'la olaganustu isler yapmis progressive rock grubu. taparim...nursery cryme (1971) asmistir. senfonik rock, art rock olayi genesisden sorulur.fakat phil collins grubun icine etmistir.
(gimeno - 30 Temmuz 1999 00:00)
justice'den über seksi yaradılış destanı.
(sersailles - 12 Eylül 2011 23:41)
justice'in rüştünü ispatıdır başlı başına. tüm sinir sistemini kontrol altına alır ve felç eder.
(mictian - 13 Aralık 2011 00:10)
1967 yılında kurulan progressive rock devi. grubun iki büyük dönemi vardır. birincisi peter gabriel'li dönemleri, ikincisi ise phil collins'in önder olduğu dönem. klasik progressive rock sevenler için phil collins, genesis'i eski kimliğinden çıkartıp pop-rock yapan bir gruba dönüştürmüştür ve bu yüzden özellikle 80'lerden sonra yaptıkları albümler, o eski genesis ve progressive rock hayranları için büyük hayal kırıklığı ve önemsiz pop albümleridir. burada phil collins'in en büyük şanssızlığı grubun geçmişte her biri sanat eseri sayılacak albümlere imza atmış olması ve peter gabriel'in tiyatral performanslarının hala hayranlarının aklından çıkmamış olmasıdır. aslında genesis, phil collins'in başarı hikayesidir. genesis kurulduğunda phil collins çekirdek kadroda bile yoktur. 69-70'li yıllarda kadroda birçok değişikliğe giden grubun yapmış olduğu elemeler sonunda kadroya dahil olmuş ve sadece davul ve geri vokallerde görev almıştır. sonraki albümlerde, sesindeki renk dolayısı ile birer parçada ana vokal olmuştur. peter gabriel gruptan ayrılma kararı aldıktan sonra yapılan vokalist elemelerinde phil collins'ten daha iyi performans gösteren birinin olmadığına karar verilip grubun hem davulcusu hem de yeni vokalisti olmasında hem fikir olmuşlardır. genesis'in 1976-78 yılları arasında yapmış olduğu albümler ilk dönem albümlerine yakın eserlerden oluşmaktadır fakat ve daha çok phil collins'in ağırlığıyla grubun soundu ve besteleri başka bir yöne kaymış ve bu yeni tarz onları hiç olmadıkları kadar meşhur yapmıştır. bu çizilen yeni yol, yapılan müziğin genesis mi yoksa phil collins'in solo albümü mü diye ayırt edilemeyecek kadar yakın olmasına sebebiyet vermiştir. hatta collins'in solo albümlerinin vazgeçilmezi olan brass grubunu genesis albümlerinde de görüyor olmamız iki müziğin birbirine iyice girmiş olduğunun göstergesidir. genesis'i 1980'ler itibari ile oluşmuş bir grup olarak bilse idik eminim phil collins'li dönemlerini eleştirmiyor hatta baş tacı olan gruplar arasına koymuş olurduk -ki genesis 80'ler sonrası dönemindeki albümlerinde bile eski hayranlarını ya da progressive rock sevenleri mutlu edecek en az 1 tane 10 dakikadan uzun besteye imza atmıştır. paraya para demedikleri günlerde 1994 yılında phil collins gruptan ayrılma kararı almış ve grubu en karanlık günlerine sürüklemiştir. mike rutherford ve tony banks bu dönemde vokalist arayıp 1997 yılında çıkacak olan calling all stations isimli albümlerini hazırlamışlardır. albüm 80'ler sonrası en az başarıyı yakalamış genesis albümü olma özelliği taşıyor olsa da gene iyi bir satış grafiği yakalamış ve ray wilson'la da yolumuza devam edebiliriz sinyali vermiştir. fakat o dönem mike rutherford'un mike and the mechanics ve tony banks'in klasik müzik projeleri 2007'ye kadar hiçbir faaliyet göstermemelerine sebebiyet vermiştir. asıl ironik olan phil collins'in de o dönemlerde çıkarttığı albümlerin eski günlerdeki satış rakamlarının yanından bile geçmemiş olmasıdır. belki eskiye özlem belki de olgunlaşan karakterler tekrardan bir araya gelmenin mantıklı olduğuna karar verir ve dünya turnesine çıkarlar. peter gabriel bile bu birleşmeye sıcak bakmış fakat doğmak üzere olan bebeği ve kendi projelerindeki kısıtlı zamanlama dolayısı ile gruba katılamamıştır. grubun kurulmasından 40 yıl sonra gerçekleştirilmiş olan bu turnede tüm grup elemanlarının hala ilk günlerindeki gibi performans göstermesi genesis hayranları için mutluluk verici olmuştur. inanılmaz büyüklükteki sahne düzeni ve görsel şölen, grubun "biz hala burdayız" dediğinin göstergesidir. ardından the lamb lies down on broadway turnesi yapma kararı alınır fakat phil collins kolundaki rahatsızlık sebebi ile müziği bırakmak zorunda kalmıştır. en son duyulan phil collins'in tedavi gördüğü ve iyileşir iyileşmez bu turneyi genesis'in son bir birleşmesi olarak gerçekleştirmek istemesi ve peter gabriel'in bu olaya çok sıcak bakıyor olmasıdır..genesis'in 1970-1975 arası dönemine girecek olursak söylenecek o kadar kadar şey vardır ki sanat adına..peter gabriel'in eşsiz sesi ve hikaye anlatır gibi olan performansı, sözleri, sahne performansı o kadar farklıdır ki, bir grubun en büyük şanssızlığı o boşalan koltuğu nasıl dolduracağını düşünmek zorunda kalmasıdır. belki de bu işi en iyi yapacak kişi phil collins idi. 1973 yılında çıkartmış oldukları selling england by the pound günümüze kadar hala gelmiş geçmiş en iyi progressive rock albümü ödüllerine boğulmaktadır. 1971 yılındaki nursery crime ve 72'deki foxtrot albümleri ile çağının ötesinde eserlere imza atan grup sebtp ve the lamb lies down on broadway ile sanatsal açıdan en büyük çıkışlarını yapmıştır. mikael akerfeldt , steven wilson gibi günümüz progressive rock müziğini şekillendiren müzisyenlerin hemen hemen her fırsatta saygılarını sunduğu bu eşsiz grup bir kez ve son kez için bir araya gelecek olursa, eski genesis hayranlarının gönüllerini fethetmek için yapacağı en büyük şeyler, grubun müziğindeki en büyük pay sahiplerinden steve hackett'i peter gabriel'in yanında sahneye çıkartmak ve tony banks'in o tozlu bodrumundan, progressive rock müziğinin olmazsa olmaz şahane enstrümanı mellotron'u çıkartıp çalması olacaktır..
(sunger - 5 Mart 2015 22:00)
rize yakınlarında ikizdere civarında ovit dağı üzerinde laz bir ailenin işlettiği bir yayla oteli. adını ingilizce bilmeyen lazlar bile doğru okuyabiliyorlar
(brownie - 4 Eylül 2001 10:49)
incil'in en onemli kisimlarindan birini iceren chapter, yaradili$i anlatir. ayni zamanda en populeridir de. bir cok urune, bir rock grubuna ve muhtelif kullaniminin yani sira, star trek serisinin 3. filminde (sanirim the wrath of khan) irdelenmi$tir. dunyaya uzaydan yayinlanan ilk sozler de buradandir (mercury astronotu shepard tarafindan okunmu$tur). teolojik bir perspektif olmadan incelenirse aslinda bir fiction romanina benzer, haliyle senarist kendine ba$rolu yazmi$tir. chapter'in ingilizcesinin tamami a$agidaki gibidir:genesis 11 in the beginning god created the heavens and the earth.2 now the earth was formless and empty, darkness was over the surface of the deep, and the spirit of god was hovering over the waters. 3 and god said, "let there be light," and there was light.4 god saw that the light was good, and he separated the light from the darkness.5 god called the light "day," and the darkness he called "night." and there was evening, and there was morning--the first day.6 and god said, "let there be an expanse between the waters to separate water from water."7 so god made the expanse and separated the water under the expanse from the water above it. and it was so.8 god called the expanse "sky." and there was evening, and there was morning--the second day.9 and god said, "let the water under the sky be gathered to one place, and let dry ground appear." and it was so.10 god called the dry ground "land," and the gathered waters he called "seas." and god saw that it was good.11 then god said, "let the land produce vegetation: seed-bearing plants and trees on the land that bear fruit with seed in it, according to their various kinds." and it was so.12 the land produced vegetation: plants bearing seed according to their kinds and trees bearing fruit with seed in it according to their kinds. and god saw that it was good.13 and there was evening, and there was morning--the third day.14 and god said, "let there be lights in the expanse of the sky to separate the day from the night, and let them serve as signs to mark seasons and days and years,15 and let them be lights in the expanse of the sky to give light on the earth." and it was so.16 god made two great lights--the greater light to govern the day and the lesser light to govern the night. he also made the stars.17 god set them in the expanse of the sky to give light on the earth,18 to govern the day and the night, and to separate light from darkness. and god saw that it was good.19 and there was evening, and there was morning--the fourth day.20 and god said, "let the water teem with living creatures, and let birds fly above the earth across the expanse of the sky."21 so god created the great creatures of the sea and every living and moving thing with which the water teems, according to their kinds, and every winged bird according to its kind. and god saw that it was good.22 god blessed them and said, "be fruitful and increase in number and fill the water in the seas, and let the birds increase on the earth."23 and there was evening, and there was morning--the fifth day.24 and god said, "let the land produce living creatures according to their kinds: livestock, creatures that move along the ground, and wild animals, each according to its kind." and it was so.25 god made the wild animals according to their kinds, the livestock according to their kinds, and all the creatures that move along the ground according to their kinds. and god saw that it was good.26 then god said, "let us make man in our image, in our likeness, and let them rule over the fish of the sea and the birds of the air, over the livestock, over all the earth, and over all the creatures that move along the ground."27 so god created man in his own image, in the image of god he created him; male and female he created them.28 god blessed them and said to them, "be fruitful and increase in number; fill the earth and subdue it. rule over the fish of the sea and the birds of the air and over every living creature that moves on the ground."29 then god said, "i give you every seed-bearing plant on the face of the whole earth and every tree that has fruit with seed in it. they will be yours for food.30 and to all the beasts of the earth and all the birds of the air and all the creatures that move on the ground--everything that has the breath of life in it--i give every green plant for food." and it was so.31 god saw all that he had made, and it was very good. and there was evening, and there was morning--the sixth day
(lord aragorn - 19 Eylül 2001 10:53)
ilk olarak mama'nın klibiyle karşılaştığım rock tarihinin en önemli gruplarından biri. o sıralarda ilkokul bilincime korku filmi müziği gibi gelmişti, üstünde durmadım, söyleyen eleman da öcü gibiydi falan. sonra lise yıllarımda invisible touch çıktı, arkadaşlarla pek beğendik - hele land of confusion'un klibine bayıldık falan. peter gabriel diye bir adamla da tam o sıralarda shock the monkey'in klibi sayesinde tanışmıştık. muhteşem bir parça ve muhteşem bir klipti. shock the monkey'in uyuşturucu kullanımıyla ilgili olduğunu falan öğrendik. sonra bu peter gabriel sledgehammer dedi, big time dedi pek ilgilenmedik, o sıralarda judas priest peşinde koşuyorduk. sonra üniversitede gerçek genesis'le tanışma süreci geldi. nursery crime'ı ilk dinlediğimde uzun süre kendime gelemedim, prog. rock tarihinde mellotron kullanımıyla ilgili referans gösterilen parça watcher of the skiesda kayboldum, selling england by the pound'da büyülendim, dancing with the moonlit knight 'ı dinlerken overdose oldum, carpet crawlers ile ben de süründüm vs vs. peter gabriel's genesis'di asıl aradığım. hala arşivimin baş köşesindeki 70-74 albümlerini günümüzün saçmalıklarından sıkıldığımda bir vaha olarak kullanırım, musical box başlar ben de uçuşmaya başlarım. hala o albümlerdeki müzikal kaliteye nasıl ulaşılabildiğine şaşarım, o dönemin genel havası nasıldı ki böyle albümler çıkarabildiler, ne düşünüyorlardı da bu şekilde ifade ettiler diye düşünür, yanıtını bulamam. peter gabriel's genesis bir tanedir. phil collins's genesis iyi bir pop grubudur. ama ne olursa olsun genesis köşe taşı bir gruptur, benzeri yoktur.
(feritciva - 14 Kasım 2005 14:50)
Yorum Kaynak Link : genesis