Süre                : 1 Saat 35 dakika
Çıkış Tarihi     : 24 Mart 1976 Çarşamba, Yapım Yılı : 1976
Türü                : Drama,Romantik
Taglar             : Provence,aktris,Beğenilenler,intihar,İsveçli
Ülke                : Fransa,Italy
Yapımcı          :  Orphée Arts , France 3 (FR 3) , Tritone Cinematografica
Yönetmen       : Jeanne Moreau (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Jeanne Moreau (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Lucia Bosé (IMDB)(ekşi), Francine Racette (IMDB), Caroline Cartier (IMDB), Jeanne Moreau (IMDB)(ekşi), Keith Carradine (IMDB)(ekşi), François Simon (IMDB), Bruno Ganz (IMDB)(ekşi), René Féret (IMDB), Niels Arestrup (IMDB), Francis Huster (IMDB), Patrice Alexsandre (IMDB), Jacques Spiesser (IMDB), Chloé Caillat (IMDB), Marie Henriau (IMDB), Hermine Karagheuz (IMDB), Carole Lange (IMDB), Gunilla Persson (IMDB), Melusine Shamber (IMDB), Laurence Schuman (IMDB), Monique Tarbès (IMDB), Georges Wod (IMDB), Paul Bisciglia (IMDB), Jean-Louis Broust (IMDB), Anders Holmquist (IMDB), Patrick Lancelot (IMDB), Jérôme Laperrousaz (IMDB), Pascal Laperrousaz (IMDB), Patrick Laval (IMDB), Gérard Lorin (IMDB), Muriel Huster (IMDB), Antoine Valli (IMDB)

Lumière (~ Lumiere) ' Filminin Konusu :
Lumière is a movie starring Lucia Bosé, Francine Racette, and Caroline Cartier. Sarah, an actress nearing 40, has invited the woman who has been her best friend for 16 years and two younger women to her vacation retreat in Provence....


  • "1895te bugün paris boulevard des capucines2te grand cafe'de izleyiciden ücret toplayarak gösterim yaparak dünyanın ilk gerçek sinema gösterisini yapan çakallar"
  • "lumiere = ışık ... ismiyle müsemma"




Facebook Yorumları
  • comment image

    "trenin gara girişi" (trenin istasyona varışı da diyebiliriz, mübahtır) adlı filmleri, cafe grand'daki halka ilk gösteriminde galeyana sebep olmuştur; zira insanlar "lan bu tren üzerimize doğru geliyor, amanin hepimiz ölcez, kaçalım" diyerekten bir nümayiş, bir feverana gark olmuşlardır ki sormayın vallayi.. işte bu izdihamda mefta olanlar, sinemanın ilk şehitleridir, mübarektir..

    ha bir de, büyük ağabay louis'in mühim filmi "kendini sulayan bahçıvan", alan derinliği hususunda bir ilktir; nitekim başı göğe ermiştir..


    (atlantisten gelen zekiye - 23 Şubat 2002 14:04)

  • comment image

    georges méliès'e ailece attiklari mektup da sinema tarihinde onemli bir yere sahiptir. soyle ki:

    paris'teki café grand'da gerceklestirilen ilk halka acik gosterimde méliès de mevcuttur ve gordukleri onu cok etkiler. ardindan da sinematografi satin almak istedigini lumière kardeslere bildirir. (pek zengin bir aileye sahiptir kendileri) fakat kisa sure sonra baba antoine lumière'in yazdigi ret mektubunu alir. mektupta suna benzer sozler soylenmistir:
    "uzgunum genc adam; ancak sinematografi satin almaniza izin veremeyecegim. zaten goreceksiniz ki halk, bunca para vermek istediginiz bu oyuncaktan da cok kisa surede sikilacak, baska eglenceler aramaya baslayacak. bizim sinematografimiz da unutulmaya terk edilecek...."

    méliès ise bu ilginc cevabi alinca yilmamis, kendi sinematografini uretmistir.


    (baytar - 23 Mart 2004 15:35)

  • comment image

    yıl 1897. yer karaköy limanı. işlek galata köprüsü, kalabalık vapurlar, arkada da ilah gibi süleymaniye. kardeşlerin ilk filmlerinden biri de bu. o vapurda, köprüde, camide kimler nereden nerelere geçiyordu.


    (tashih tamyeri - 22 Haziran 2004 15:36)

  • comment image

    sinematografın bizim ülkeye ilk geldiğinde aldığı tepkileri çok merak ederdim. zira tiyatroyla ilk kez karşılaşan izleyicimizin bazı bölümlerde sahneye eline ne geçtiyse fırlatması, oyun esnasında herkesin sahne önüne gelip ayakta izlemesi, karakterlerden birinin kötü bir davranış göstermesine anında yüksek sesle küfürler eşliğinde tepki gösterilmesi gibi hareketler mevcutken haliyle sinemaya ilk tepkiler nasıldı merak ederdim. sonuçlar ise tabii ki tahmin edilebilir ve ilk kez karşılaşan kişilerden beklenilen şekilde gerçekleşmişti.

    istanbul'un ilk sinematograf gösterilerinden birine giden ercüment ekrem talu şöyle diyor: "avrupa'nın bir yerindeki bir istasyon. bacasından fosur fosur kara dumanlar savuran bir lokomotif, peşinde takılı vagonlar duruyor. rıhtımın üzerinde telaşlı telaşlı insanlar gidip geliyor. amma ne gidiş geliş! hepsini sara nöbetine tutulmuş sanırsınız. hareketler o kadar hızlı, ölçüsüz ve acayip ki.(https://www.youtube.com/watch?v=1dgleddfddk)

    tren kalktı. bittabi sessiz sedasız. aman yarabbi! üstümüze doğru geliyor. zindan gibi salonun içinde kımıldamalar oldu. trenin perdeden fırlayıp seyircileri çiğnemesinden korkanlar ihtiyaten yerlerini terkettiler galiba. hani ya, ben de korkmadım değil; lakin merak galip gelip beni iskemleye mıhladı. bereket versin ki, tren çabuk geçti gitti. iki dakika ara verdiler. bu sefer bir boğa güreşi seyrediyoruz.(https://www.youtube.com/watch?v=nz2btmonwle) azılı hayvanlar perdeden üstümüze doğru seğirttikçe yüreğimiz ağzımıza geliyor. bu film daha yaman, onu önceden göstermiş olsalardı, salonda kimsecikler kalmazdı. tren bizi sinematografa alıştırmış oldu."

    sinemaya verilen ilk tepkiler herhangi bir gelişmiş ülkede sinemaya insanların verebileceği ilk tepkilere benzerken ülkenin genelinde ise istanbul, galatasaray'da yapılan bu gösteriden 50 sene sonrasında bile daha bizden beklendik izler taşıyor. ülkü tamer çocukluk anılarından birinde nakıp ali sinemasından bahsederken şöyle diyor: "nakıp ali bir ara bir hac filmi getirtti. cami hocalarını toplayıp ziyafet çekti, sonra da özel olarak filmi oynattı onlara. ertesi gün, artık nereden kaynaklandıysa, bir rivayet yayıldı kente: “bu filmi yedi kere gören tam hacı, üç kere gören yarım hacı sayılır.” film kapalı gişe girdi gösterime. haftalarca oynadı. arada bir yaşlı kadınlar geliyordu nakıp ali’nin yanına: “evladım, ben iki kere gördüm. üçüncüsüne param kalmadı. sevabına… bari yarım hacı olayım.” “gir bacım” diyordu nakıp ali. “istersen dört kere daha gel. para mara istemez.”
    dinine bağlı bir adamdı. ama yobaz değildi. saza gider, rakısını içer, eğlenmesini bilirdi. çıkarcı değildi. din sömürücüsü hiç değildi. hınzırlığına yapmıştı bu işi."

    ilk izlenen filmlerin üstünden 50 yıl, nakıp ali'nin nabza göre verdiği şerbetin üzerinden de bir 50 yıl geçti ancak ülkede sanata bakış hep o iki uç kadar ayrık kalmaya devam etti.


    (haydefineysin - 14 Temmuz 2015 15:41)

  • comment image

    1895te bugün paris boulevard des capucines2te grand cafe'de izleyiciden ücret toplayarak gösterim yaparak dünyanın ilk gerçek sinema gösterisini yapan çakallar


    (mansonilized - 29 Aralık 2015 10:35)

  • comment image

    louis ve auguste lumiere kardeşler sinemayı keşfetmediler fakat 1895'te patentini aldıkları ilkel hareketli görüntü yansıtıcıyla modern film sektörünün kurucuları oldular. thomas edison'un çalışmalarından ilham almışlardı. edison 1893'te kinetoskop adlı bir makine geliştirmişti. aletin parçalarının içinde yer aldığı tahta kutudan bakanlar film izleme şansına sahip oluyordu.
    aile meslekleri fotoğraf donanımları üretmek olan lumiere'ler, aynı zamanda hem bir kamera hem de yansıtıcı olan, hafif ve elle çalıştırılan sinematografı kullanarak kinetoskopu daha da geliştirdiler. patentini 1895 şubatında aldılar. pek çok tarihçi 28 aralık 1895'i sinemanın doğuşu olarak kabul eder. bu tarihte lumiere kardeşler, paris'teki boulevard des capucines'te bulunan grand cafe'de film gösterimi yaptılar. programda aralarında workers leaving the lumiere factory (1895) gibi çalışmaların da yer aldığı 10 film bulunuyordu ve toplamda 20 dk sürmüştü. 1896'da kardeşler sinematograf ve filmleri ile birlikte bir dünya turuna çıktılar. 1900'lerde yaklaşık 2.000 film yaptılar. ne var ki sinemanın geleceği olmadığına inanan lumiere'ler, kameralarını diğer film yapımcılarına satmayı düşünmemişlerdi. bunun yerine çalışmalarını fotoğraf üzerinde yoğunlaştırdılar.
    -louis lumiere (1864-1948) fizik eğitimi almıştı.
    -aile şirketini auguste lumiere (1862-1954) işletiyordu.
    -paris'teki ilk gösterimlerinde müzik yapması için bir piyanistle anlaşmışlardı.


    (113815 - 2 Mart 2017 00:46)

  • comment image

    sinemayı "fiilen" başlatan kardeşlerdir. bir devrim yaratmışlardır.

    17. yüzyılın sonlarında thomas edison'un çalışmalarına hız kazandıran birtakım gelişmeler yaşandı ve edison kinetoskop adındaki cihazı üretti.

    ama kineteskopun şöyle bir dezavantajı vardı. evet film izlenebiliyordu fakat sadece 1 kişi tarafından. film dediğimiz de o zamanlar uzun metrajlı filmlerin çekilmesi imkansızdı, hareketli görüntü dersek daha doğru bir tanım olur.

    kinetoskop

    ama sinema, tanımı gereği bir sanat olduğu ve sanat, toplum için olduğundan ötürü sinemanın başlangıcı lumiere kardeşler'in "sinematograf" isimli cihazı üretmesi kabul ediliyor. çünkü edison'un ürettiği kinetoskop sadece bir kişiye hizmet edebiliyordu. sinema ise, topluma iletilebiliyor olmalıydı. ve lumiere kardeşler bunu başarmıştı.

    bu da sinematograf

    lumiere kardeşler, sinematografı 1895 yılında paris, grand cafe'de izleyicilere sunarlarken, yepyeni bir sanat dalının doğumuna aracı olduklarının farkında değillerdi.

    "trenin coitat garına girişi", "bebeğin beslenmesi", "fabrikadan çıkan işçiler" gibi gündelik yaşamdan alınmış kısa görüntülerden oluşan bu filmler, louis lumiere'e göre, o gün için halkın ilgisini çeken, basit bir seyirlikten ibaretti. değil bir sanata dönüşmek, ticari olarak gelişmesini ummak bile hayaldi.

    1895 yılında yaptığı bir açıklamada "..belki bilimsel meraktan ara sıra kullanılır" diyordu louis lumiere, "bunun ötesinde ticari bir geleceği yok."

    ancak bu görüşünün geçerli olmadığını kısa zaman içinde kendisi de fark etti. başlangıçta başka gösterilerin bir destekleyicisi olarak sunulan sinema, birkaç yıl içinde kendine has bir seyirlik haline geldi. kafelerde, kabare salonlarında yapılan film gösterileri özel sinema salonlarına taşınmaya başlandı. halkın git gide artan talebini doyurmak adına lumiere kardeşlere bağlı kameramanlar dünyanın çeşitli ülkelerine gidip, otantik çekimler yapmaya başladılar.

    lumiere kardeşlerin ilk filmleri için bir link ekleyeceğim, oradan seyredebilirsiniz.
    tık.

    sinemanın sanatsal değerini ise ilk fark eden kişi, lumiere kardeşlerden sonraki en önemli yönetmenlerden birisi olan george melies oldu.


    (beyin yemeyen zombi - 30 Ocak 2019 16:56)

Yorum Kaynak Link : lumiere kardeşler