• "(to be) or not (to be)'to be' false , yahut true olsa bile sonucu true cikacak logic expressionyani to be or not to be = true"
  • "(bkz: bir ihtimal daha var o da olmek mi dersin)"
  • "can yücel' hamlet çevirisinde bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin şeklinde çevirmiştir."
  • ""to be, or not to be drunk. that is the question: whether it is nobler to be sober" bill shakes-a-beer"
  • "dijital * sistemin keşfine neden olan tümce.(to be) or (not to be)1 or 0"
  • "bir de dilbert'ta igrenç espri vardi, dilbert'in beysbol oynarken ikinci base'e koşması gerekiyordu, 2b or not 2b diyordu..."
  • "şekspir: hmf, olmak mı yazsam olmamak mı karar veremiyorum...karısı: boşver, ikisini de yaz gitsin(bkz: selcuk erdem)"
  • "süper mel brooks filmi. en yarmış laflarından birisi de nazi subayının mel brooksun iğrenç oyunculuğunu gördükten sonra "onun shakespeare yaptığını biz polonyalılara yapıyoruz" demesidir."
  • "(bkz: kitabe i seng i mezar)"
  • "to be or not to be [şekspir]do be do be do be [frank sinatra]tövbe tövbe tövbe [hasbükeşemsettin hoca]"
  • ""to be or not to be: that's not really a question" (bkz: jean luc godard)(bkz: yaran quotelar)"
  • "bir ümit yaşar oğuzcan şiiri..bütün meseleiçmek ya da içmemek değiliçince küçülmemekküçülünce içmemek"
  • "/(bb)|[^b]{2}/(bkz: regular expressions)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    ernst lubitsch'in 42'de nazilerle taşak geçerek inanılmaz ilham verdiği filmi. diyalogların vuruculuğu, hikayenin akıcılığı inanılmaz, kültür teknolojimiz 65 yılda bir gıdım ileri gitmemiş. adamlar arrested developmentın 2binlerde yaptığını kırklarda savaş sırasında yapıyormuş bea.


    (feyerabend - 19 Haziran 2009 02:17)

  • comment image

    o tiradin en can alici* lafi. $oyle ki;

    var olmak mi, yok olmak mi, butun sorun bu!
    du$uncemizin katlanmasi mi guzel,
    zalim kaderin yumruklarina, oklarina,
    yoksa diretip bela denizlerine kar$i
    dur, yeter! demesi mi?
    olmek, uyumak sadece! du$unun ki uyumakla yalniz
    bitebilir butun acilari yuregin,
    cektigi butun kahirlar insanoglunun.
    uyumak, ama du$ gorebilirsin uykuda, o kotu!
    cunku, o olum uykularinda,
    siyrildigimiz zaman ya$amak kaygisindan,
    ne du$ler gorebilir insan, du$unmeli bunu.
    bu du$uncedir felaketleri ya$anir yapan.
    yoksa kim dayanabilir zamanin kirbacina?
    zorbanin kahrina, gururunun cignenmesine,
    sevgisinin kepaze edilmesine,
    kanunlarin bu kadar yava$
    yuzsuzlugun bu kadar cabuk yurumesine,
    kotulere kul olmasina iyi insanin
    bi bicak saplayip gogsune kurtulmak varken?
    kim ister butun bunlara katlanmak
    agir bi hayatin altinda inleyip terlemek,
    olumden sonraki bi $eyden korkmasa,
    o kimsenin gidip de donemedigi bilinmez dunya
    urkutmese yuregini?
    bilmedigimiz belalara katlanmaktansa,
    cektiklerine razi etmese insani?
    bilinc boyle korkak ediyor hepimizi:
    du$uncenin soluk i$igi bulandiriyor
    yurekten gelenin dogal rengini.
    ve nice buyuk, yigitce atili$lar
    yollarini degi$tirip bu yuzden,
    bi i$, bi eylem olma gucunu yitiriyorlar.
    ama sus bak, guzel ophelia geliyor.
    peri kizi dualarinda unutma beni,
    ve butun gunahlarimi.


    (deadpoem - 16 Ocak 2003 20:49)

  • comment image

    süper mel brooks filmi. en yarmış laflarından birisi de nazi subayının mel brooksun iğrenç oyunculuğunu gördükten sonra "onun shakespeare yaptığını biz polonyalılara yapıyoruz" demesidir.


    (zbam - 7 Temmuz 2003 15:30)

  • comment image

    muppet showda ameliyathanede geçen bir bölüm vardı; yanlış hatırlamıyorsam adını unuttuğum piyanist köpek yanındaki isveçli sarışın hemşireye dönüp (yoksa miss piggy miydi o?) hastanın kan grubunu soruyordu, hemşirede "galiba 2b ama yok yok değil. yok kesinlikle 2b, yok değil galiba..." falan diye söyleniyordu. doktor piyanist köpek de; "bir karar ver hemşire, 2b or not 2b?" diyordu. ben çok gülmüştüm de şimdi böyle yazınca pek olmadı sanırım...


    (mercan - 25 Temmuz 2003 20:55)

  • comment image

    $öyle ki; hamlet'in her yalnız kaldığı sahnede bir iç hesapla$ma ve sogulama içeren monolog yer alır. bu da onlardan birinin kilit cümlesidir. ancak diğerlerine nazaran çok daha önemli nüanslar barındıran bu sahnede, beri yandan diğerleriyle gayet ortak yönlere, gayet içten ifadelere de rastlamak mümkün. velhasılı hamlet, bu tirad esnasında yalnız olmadığının yani ebleh kayınpederi polonius ve pezo amcası claudius'un onu gözetlediğinin farkında mı değil mi meçhul?

    buna dair fikir edinebileceğimiz bir çok veri var bu cümlenin pe$i sıra gelen metinde. söz gelimi hamlet bir yerde:

    bilinc boyle korkak ediyor hepimizi:
    du$uncenin soluk i$igi bulandiriyor
    yurekten gelenin dogal rengini.
    ve nice buyuk, yigitce atili$lar
    yollarini degi$tirip bu yuzden,
    bi i$, bi eylem olma gucunu yitiriyorlar.

    diyor... hamlet'in wittenberg'de eğitim almı$ bir rönesans insanı olduğunu dü$ünürsek "bilinç"in onu korkak etmesi ve tutsakla$masından duyduğu acıyı anlayabiliriz. ama neye kar$ı tutsak?.. bunun cevabı da bu monologun yer aldığı anda hamlet'in yalnız olmadığını bize sunabilir. zira hamlet'in bir görevi var. en azından izleyicinin bildiği en net görevi bu: amcasını öldürmek, babasının intikamını almak...
    kafası çalı$mayan angut rejisörlere göre, hamlet'in en önemli aksiyonu budur. ancak aynı kimseler $unu sormayı akıl edemez: neden yapmıyor peki?.. üstelik halk da arkasındayken... hamlet bir $eyleri bildiğini duyurmak istiyor ve kanımca bu sahnede yalnız olmadığını biliyor. perde arkasında kimler olduğunu bilmese de (-ki perdelerle ilgili ikinci meselede bir cinayet i$ler) ophelia ile gerçekle$ecek olan bu ani bulu$ma onu fena halde kıllandırıyor. kenneth branagh'ın kötü hamlet uyarlamasının en iyi sahnesi de bu monolog esnasında vuku bulur ve aktör-yönetmen, bu "yalnız olduğunu biliyor muydu, bilmiyor muydu" sorusuna temkinli bir cevap verir (muhtemelen hocalarını kızdırmak istememiş). filmde branagh, hamlet'e bu sözlerle ba$layan tiradı bir ayna kar$ısında okutur. ancak aynanın arkasında da amcası ve polonius vardır... ho$ bir bulu$ ve to be or not to be kadar matru$ka bir sahnedir bu. yani "hamlet, bilmeden ayna kar$ısına geçmi$ konu$mu$ olabilir pekala?" diye dü$ünebilir, ya da tersine, orada olduklarını bile bile bu dik tavrı ortaya koyduğuna ikna olabilirsiniz.

    ayrıca to be or not to be'nin neden bu denli belirsiz bir olgudan, varolmadan ibaret olduğunu sorgulamak da ho$ yerlere vardırabilir bizi. cümlenin en doğru çevirisi olduğu gibi tercüme edilmesidir. çünkü hamlet'in ciddi ciddi dü$üncesi (-leri) bu yöndedir. hamlet, olmak ya da olmamak derken bunu bol parantezli bir cümle olarak kullanması gerektiğini ve hadi daha net olalım: tekinsiz bir ifade yaratması gerektiğini biliyordu. bunun alt parantezleri neler:

    "olmak ya da olmamak": kralı (amcası) öldrümek ya da öldürmemek..
    "olmak ya da olmamak": iktidarı ele almak ya da almamak..
    "olmak ya da olmamak": iktidarın getirdiği yükler sonucu ölmek ya da ölmemek..
    "olmak ya da olmamak": belki de ophelia'ya sahip olmak ya da olmamak.. (bu çok zor bir ihtimal. ama hamlet çift karakterli idi denirse olabilir. zira benim kanım ophelia'nın tüm bir a$k hkayesini kıçından uydurduğu yönündedir.)

    etc..

    bununla birlikte bu alt parantezlerden hiçbirinin metin içinde hamletin ağzından dile getirilmemesi gerekiyor. bu nedenle bir çok çeviri oyuna ve hamlet'e tek bir kader biçiyor olduğundan yanlı$tır. ayrıca cümlenin something is rotten in the state of denmark ile arka arkaya söyleni$ini hayal ettiğinizde fazlasıyla ironik bir mesele çıkıyor ortaya. halk prense sesleniyor ve prens korkaklıktan, cesaretten ama kararsızlıktan dem vuruyor. korkaklıktan bahsedip, ileri ki davranı$larıyla, dinlendiğini dü$ündüğü halde de ophelia'ya "peri kızı" diye hitap ederek bizzat kendi cinsel kimliğiyle çeli$iyor sayın danimarka prensimiz, pek sevgili homeostasisimiz..


    (lem - 27 Ekim 2003 01:39)

  • comment image

    (bkz: olmak ya da olmamak) ; "şiiri gerçekten yazmış" insan shakespeare'in hayata çakılmış bi sözü. lakin "ben olmuşum, o olmamış nee yarar" demek isterim bu söze karşılık. ingilizce söölemezsem anlamaz şekspir.


    (cyrano - 27 Aralık 1999 05:10)

  • comment image

    to be or not to be [şekspir]
    do be do be do be [frank sinatra]
    tövbe tövbe tövbe [hasbükeşemsettin hoca]


    (cyrano - 27 Aralık 1999 05:11)

  • comment image

    to be, or not to be, that is the question:-
    whether 'tis nobler in the mind, to suffer
    the slings and arrows of outrageous fortune;
    or to take arms against a sea of troubles,
    and, by opposing, end them?-to die,-to sleep,-
    no more;-and by a sleep, to say we end
    the heart-ach, and the thousand natural shocks
    that flesh is heir to,-'tis a consummation
    devoutly to be wish'd. to die;-to sleep;-
    to sleep! perchance to dream;-ay, there's the rub;
    for in that sleep of death what dreams may come,
    when we have shuffled of this mortal coil,
    must give a pause: there's the respect,
    that makes calamity of so long life:
    for who would bear the scorns and whips of time,
    the opressor's wrong, the proud man's contumely,
    the pangs of despis'd love, the law's delay,
    the insolonce of office, and the spurns
    that patient merit of the unworthy takes,
    when he himself might his quietus make
    with a bare bodkin? who would fardels bear,
    to grunt and sweat under a weary life;
    but that the dread of something after death,-
    the undiscover'd country, from whose bourn
    no traveller returns,-puzzles the will;
    and makes us rather bear those ills we have,
    than fly to others that we know not of?
    thus conscience does make cowards of us all;
    and thus the native hue of resolution
    is sicklied o'er with the pale cast of thought;
    and enterprises of great pith and moment,
    with this regard, their currents turn awry,
    and lose the name of action.-soft you now!
    the fair ophelia:-nymph, in thy orisons
    be all my sins remember'd.


    (cressida - 27 Aralık 1999 16:58)

  • comment image

    mel brooks'un, anlaşilan tekrar çevirdiği, aşmış filmlerinden biri, ikinci dünya savashında bir tiyatro kumpanyasının bashından gechenleri anlatır.
    mel brooks sahnedeyken bi herif karısının yanına gider, hep tam mel brooks to be or not to be dediği anda gider.
    filmin sonunda mel brooks hitler kılığında ingiltereye kaçarlar, uçak iner biyere mel brooks bi pub'a girer, pubda herkes şaşkın: kapıdan hitler girdi!


    (portakal - 27 Aralık 1999 22:03)

Yorum Kaynak Link : to be or not to be