Lásky jedné plavovlásky (~ Bir Sarisinin Asklari) ' Filminin Konusu : Lásky jedné plavovlásky is a movie starring Hana Brejchová, Vladimír Pucholt, and Vladimír Mensík. A factory manager in rural Czechoslovakia bargains with the army to send men to the area, to boost the morale of his young female...
Obchod na korze(1965)(8,1-7037)
Spalovac mrtvol(1969)(8,0-7010)
Ostre sledované vlaky(1966)(7,7-9906)
Hair(1979)(7,6-31619)
Taking Off(1971)(7,4-3381)
Ragtime(1981)(7,3-7735)
Cerný Petr(1964)(7,1-2021)
Valmont(1989)(7,0-11683)
27. uluslararası istanbul film festivali'nde "milos forman: asilere övgü" kategorisinde gösterime girmiş 1965 yapımı film. filmde ve hayatta saf tutan sarışınlar üzerine yazılmış ve yönetilmiş, bir tür ak göt kara göt denemesi. people vs larry flint ya da ragtime için bir tür egzersiz, ön hazırlık gibi. hatta mcmurphy de oradaymış zamanında desem yeridir.kıssadan hisse: burdan bakınca milos forman mucizesi apaçık ortada duruyor.* filmin vacovsky'si yani vladimír mensík 1988 yılında vefat etmiştir.
(ranini - 6 Nisan 2008 18:13)
sona erdiğinde içimde bir şeylerin havada kaldığı hissini uyandırsa da özellikle milda'nın anne ve babasının yatağında olduğu sahnelerle çok eğlendirmiş film.
(the owl of minerva - 6 Nisan 2008 20:30)
sağolsun festival olmasa bu gibi filmlere nerden ulaşabileceğiz bilmiyorum ama guguk kuşu gibi filme imza atmiş bir yönetmenin eski filmlerinin de o kadar muhteşem olduğunu görmek insanda farkli tadlar birakiyor. filmin bekli en önemli ve en güzel yanı yanı uzun planlarının insanları sıkıntıya sokmadan bilakis gülmekten kırdırarak geçirmesiydi. bir de çek aile yapısının bizimkinden pek de farkli olmadiğin gördük. bir yerlerden edinilip izlenmesi gerektiğini düşünüyorum milos forman i anlamak adina...
(non person - 14 Nisan 2008 22:11)
milos forman'ın erken dönemindeki en parlak iki filminden biri. diğeri için (bkz: hori, ma panenko)yine belirli bir olay örgüsü, derinlemesine anlatılan karakterler yok. film bahsettiğim diğer forman filmi gibi absürd mizah ve dram arasında çok iyi gidip geliyor. çok rasyonel bir kurgusu da olmadığından film olay akışından ziyade durumlar, lahzalar üzerinden gidiyor. sonunda ebeveyn hususunda yakaladığı gerçekçilik de filmin en güzel tarafıydı benim için. aslında dönemin şartları gereği de anlatım zaman zaman alegoriye kayıyor, ancak çeklerin komünist rejimle ilişkisini ve dönemi çok iyi bilmediğimizden bunları anlamlandırmak zorlaşıyor. gerçi hori, ma panenko gibi mizahi ve eleştirel tarafı çok ön planda değil, o yüzden de yine keyifle izleniyor. velhasılı, en özgününden keşfedilmesi elzem bir forman filmi.
(shocktheworld - 18 Şubat 2009 21:01)
milos forman'ın prag dönemine ait bu enfes filmi gülerek ve eğlenerek izliyorsunuz ama bittiğinde içinizi bir hüzün kaplıyor. bu durgunluğun filmin finaliyle falan bir ilgisi yok. zaten öyle klasik tarzda başı ve sonu olan bir film değil. kendi dengesizliğimi filme yoruyor da olabilirim tabii, bilemedim.
(ronesans adami - 31 Mayıs 2014 00:16)
"1960’ların en ilgi çekici sinema hareketlerinden biri kuşkusuz ki çek yeni dalga akımı’dır (czech new wave). ülkenin yaşadığı kaotik ve egemen devlet baskıları, nazi işgali, dubçek’in yönetim tarzı, varşova paktı askerlerine kadar dönemi içselleştirmiş olan çek yeni dalga’sı engellerle dolu yollarını film üreterek aşmış; sansür ve otorite baskısına rağmen sovyet toplumunun alegorik yansımasını kara mizahla örmüştür. politik kimliklerin dışa vurumunu düşündüğümüzde italyan neorealizmi kadar etkili olduğunu görürüz. bu dönemde fransız yeni dalga başta olmak üzere, amerikan kara komedileri, italyan yeni gerçekçiliği ve fransa’yla birlikte eş zamanlı büyüyen belgesel akımı cinema-verite’nin teknikleri ve film yapma biçimlerinden etkilenmişlerdir."hakkında yazılmış şöyle de bir yazı bulunmakta: http://www.cinerituel.com/…y-1965-milos-forman.html
(budemu - 8 Ağustos 2014 11:59)
izlediğim en sevimli, sıcak ve hüzünlü filmlerden birisi. bir arkadaşın da yazdığı gibi, dönemin çekoslovakya sosyalist cumhuriyet ile ilgili bildiğimiz şeyler sınırlı. rejimin 1948 yılında bir darbe ile değiştiğini, yönetimin komünist partiye geçtiğini ve 60-68 arası ekonomik ve toplumsal sorunların arttığını biliyoruz. yönetmenin yönetimi müthiş bir örtünün altından eleştirdiği hori ma panenko adlı filmi de hesaba katıldığında filmin buğusu biraz çözülüyor ancak net bir görüntüye ulaşamıyoruz. dolayısıyla öznel bir yorum olacak bu. fabrika sahibi bana kalırsa rejimin ideal insan tipinin bir simgesi, rejimle (askerle) halkı (işçi kızlar) buluşturmak için son derece babacan bir tavırla işe girişiyor. milda, burjuva piç, kadınlar ise, yinelemek gerekirse: halk, işçi sınıfı olarak karşımızda duruyor. askerlerin şehre ya da ilçeye gelmesiyle birlikte düzenlenen baloda, bir pompa mücadelesi izliyoruz. orada kadınlarda görülen, bugünden bakıldığından fazla abartılı gelen bir baskılanmışlık söz konusu. ince noktaya böylece ulaşıyorum: rejim ile işçiler birlikte olamayacak kadar uzaklar birbirlerine. bir flört var, ısınma turları ancak nihai amaca ulaşılamıyor. halk (sarışın bebek), burjuvadan yana (milda) tavır alıyor. kendilerini onlara sunuyor. bedel ise, milda'nın evinde (burjuvanın alanında) sarışın kızın (işçi sınıfının) yaşamaya mahkum olduğu dışlanma. kullanılıp atılmış ancak bunu fark edemeyecek kadar saf ya da kimsesiz bir kızın yaşadığı kahredici trajediyi izliyoruz finalde. kapitalist için işçi ne ise, milda için de sarışın öyle. bu acımasız gerçeği sarışınla birlikte bizler de neredeyse ağlayarak deneyimliyoruz ekranlarımızın başında. bu noktada yönetmen, işçilerin arada kalmışlığı, dönemin tepeden inmeci baskısıyla iyice ne yapacaklarını bilemez hâlde oluşları gibi noktalara temas ederek, bizleri de sonunda sarışın kız gibi arada bırakıyor. komünizme uyumlanılamıyor, burjuvaların safında ise işçiye, halka yer yok, işçilerin açısından iki boktan seçenek arasında kalmışlık söz konusu ve bunu izliyoruz. bu, iki yönlü bir eleştirinin filmi gibi geliyor bana. sarışın kız piyanocu piçin ışığını, kendi sınıfındaki elemana tercih ediyor. kendi sınıfındaki eleman kızı arayıp sormadığından gidiyor ama kız. çocuk kızı sahipsiz bıraktığından gidiyor. kolayca atılan yüzük ise, rejimin işçi ile evliliğin kof bir simgesi, o yüzük kolayca çıkarılıp atılabilecek bir değerde. sonunda, "senden iğreniyorum," cümlesi, aslında rejime edilmiş bir laf olarak düşünülmeli bu noktada. evet, bir sonundan, bir başından yakalayarak yorumlamaya çalıştım. bu film oturaklı bir okumayı hak ediyor, ancak yılbaşı rehavetinin sürdüğü şu anlarda, her şeye yeniden başlayacak mecali kendimde bulamıyorum. geceniz güzel olsun çocuklar, en azından denedim. ühü.
(bira icelim - 2 Ocak 2018 15:20)
Yorum Kaynak Link : lasky jedne plavovlasky