De grønne slagtere (~ Les bouchers verts) ' Filminin Konusu : Bir kasabadaki kasabın yanında çalışan egzantrik kişiliklere sahip iki yardımcısının hikayesi anlatılıyor. Sadece kendini düşünen, dış dünya ile geçimsiz, devamlı terleyen Svend (Mads Mikkelsen) ile ailesinin geçirdiği kaza sonrası iyice kabuğuna çekilip kendini dış dünyadan soyutlayan Bjarne'nin (Nikolaj Lie Kaas) hikayesi. Muhteşem ikilimiz varlarını yoklarını birleştirip kendi kasap dükkanlarını açarlar. Gerçi açılış günü pek parlak geçmez ama umutlarını kaybetmezler. İlk günün gecesinde etleri sakladıkları buzluğun elektrik işlerini yapan adamı dolabın içinde unuturlar. Svend ertesi gün dükkana geldiğinde adamın cesedi ile karşılaşır. Eski patronunun ziyareti ile iyice panikleyen Svend, eski patronunun düzenleyeceği parti için sipariş ettiği etlerin arasına elektrikçinin bir bacağından parçalar ekler. O parti sonrası ikilimizin ünü bütün kasabaya yayılır. Ama elektrikçinin vücudu birinci günden tükenmiştir. Yeni siparişler için yeni bir kaynak gerekmektedir.
Adams æbler(2005)(7,8-41714)
Efter brylluppet(2006)(7,8-29322)
Blinkende lygter(2000)(7,7-17368)
Elsker dig for evigt(2002)(7,6-8915)
I Kina spiser de hunde(1999)(7,5-18210)
Flammen & Citronen(2008)(7,3-16417)
Wilbur Wants to Kill Himself(2002)(6,9-7336)
Gamle mænd i nye biler(2002)(6,8-8253)
Prag(2006)(6,8-2671)
Mænd & høns(2015)(6,7-8829)
En kort en lang(2001)(6,1-2964)
Solkongen(2005)(6,1-1820)
(bkz: anders thomas jensen)
(aspryn - 18 Temmuz 2010 18:01)
adams æbler ile aynı senarist ve yönetmenin (bkz: anders thomas jensen) elinden çıkan ve aynı başrol oyuncusuna (bkz: mads mikkelsen) sahip bir film. aynı tadı vermemesi ise bu filmin kötü olmasından değil adams æbler'ın muhteşem olmasından kaynaklanıyor.
(zittirulp - 3 Aralık 2010 18:06)
tuhaf film. ama iyi anlamda tuhaf. izlenesi bir tuhaflık. sıradışı bile diyebiliriz hatta.--- dıdıııt spoylır ---svend kendi kasaplarını açmak için evini ipotek ettiriyor, demek ki kasap açmak öyle pahalı bir şey dedik önce. sonra müşterilerin dükkanın dışında sıra olmalarını filan garipsedik. bir ara kadın yarım kilo et aldı, bir dolar dedi adam ona da bir şaşırdık filan.bjarne'ın tekmelerine bayıldım. hakkaten tam yerindeydi hepsi, hani bazen benim de içimden insanlara böyle bir patlatmak geliyor çünkü, onunkiler de cuk diye oturdu, çok hoşuma gitti.hikayenin basit ama detayların ince oluşu güzeldi, "ula nasıl olsa absürt film yapıyoruz sallayalım elimizden geldiğince" genişliğinde değillermiş belli ki. bjarne ve kardeşinin hikayelerini, ikisinin de bu kadar "hayvan" odaklı hayatları olmasına rağmen tamamen ters bakış açılarını, zıtlıklarını çok sevdim."ben hiç sevilmedim", "hep beni dövdüler" deyip duran insanın -bu gerçek olsa dahi- ne kadar çirkin olduğunu gördüm. bu gerçekten öldürme isteğinin tek sebebi miydi diye düşündüm. yoksa sadece sevilme, takdir edilme arzusuysa bu, neden durduramadı kendini, tina'yı bile harcadı kolayca? insan etini yer yemez tüm halkın müptela olmasına rağmen astrid'in yanında kaldığı yaşlı amcanın beğenmemesi güzeldi, gerçi "çünkü bana karımı hatırlattı" demesine gerek kalmamıştı biz anlamıştık zaten ama olsun. sonraa, eigil'in replikleri çok sevimliydi, basit ama gerçekçi geldi nedense. sürekli terleyen insan hakkaten iticiymiş yalnız. ya da adamın tipi zaten iki filmde de yeterince sinir bozucu olduğu için öyle gelmiş de olabilir bana.--- spoylırımızın sonu ---insanı yormayan ama fazla da hafif kaçmayan bir film olmuş. yani yeterince akıcı ama bomboş da değil. ha bu arada " +1 " . bu yüzden önce bu filmi sonra adams aebler'ı izlemek daha iyi olabilir gibi sanki. o çok şahane, şapşahane bir film zira.
(bal i shikeste - 13 Aralık 2010 22:16)
mads mikkelsen'in eskiden neler yaptigini gormek icin bulup izledigim, ve pisman olmadigim kara mizah yuklu film. kesinlikle kotu degil, ama senaristin diger filmleri yaninda - ozellikle de efter brylluppet- biraz sonuk kaliyor. konu oyle cok orijinal degil ama sonundaki twist ile ters koseye yatiriyor biraz. tuhaf tanimi guzel gitmis bence, kesinlikle "alisildik" filmlerden degil.
(levenspiel - 30 Ekim 2011 01:55)
dost-modern viking kralı anders thomas jensen'in kusursuzturucu derecede kara renge bezeli mizahi dramı. "hepimiz insanların seveceği bir şeyler yapmak istiyoruz" defosuna/gerçeğine garplı bir bakış, "ben belki de hiç sevilmedim" itirafına hastalıklı bir takış. markaları önemsemesek de danimarkalıları ciddiye almaktan başka çaremiz olmadığını ilan eden bir başyapıt.
(ya iste boyle senden naber - 17 Şubat 2012 17:21)
para kazanmanın kolay yolunu bulan iki kafadarın kara mizah şeklinde geçen absürt komedisi.kahrolsun amerika, hollywood'a geçit yok!
(zemin yesil 12 yildiz 3 ok sari - 27 Kasım 2012 10:20)
hannibal'a giden yol dedirten film. mads mikkelsen gibi büyük bir oyuncuyu bu kadar geç keşfedince böyle mükemmel filmlere de denk gelmekte baya bir gecikmişim. anders thomas jensen ve mads mikkelsen ikilisi artık favorim. --- spoiler ---filme gelecek olursak, svend'in ezikliği, zaman zaman terleri yüzünden iticiliği, yaptığı garip hareketler, komiklikleri insanı gerçekten mads'e hayran bırakıyor.ve nikolaj lie kaasın oynadığı iki rol de birbirinden mükemmel. özellikle tekmeler her seferinde tam zamanında ortaya çıkıyor ve izleyene büyük bir huzur veriyor. yine farklı bir bağımsız filmdi ve bence adams apples'tan çok da aşağı kalmıyordu. ikisinde de çok güldüm, çok eğlendim.--- spoiler ---
(middle earthten gelen irlandali - 21 Eylül 2013 02:45)
insan eti aracılığıyla, insan psikolojisi üzerine yapılan eğlenceli bir deneme. vejeteryanların kesinlikle izlememesi gereken son derece başarılı bir film. bir yandan tiksindiriyor, bir yandan da filme sempati duymaktan kendinizi alamıyorsunuz. eğer aklınızdan zorunuz varsa filmden çıktıktan sonra siz de benim gibi beyoğlu'nda kokoreç yemeğe gidip filmin üzerinde düşünebilirsiniz.
(tabularasa - 14 Şubat 2004 08:21)
yesil bir renktir, kasaplar et sever uzerine bir filmdir. (bkz: terbiye edilmis yirtici hayvan)
(bilmece - 22 Şubat 2004 19:12)
sucuk denen yiyeceğe artık bambaşka bir gözle bakmamı sağlamış olan film.
(forklift - 23 Şubat 2004 19:11)
21 şubat cumartesi afm bağımsız film festivalindeki gösteriminde, salon değişikliği insanlara doğru düzgün iletilemediğinden, girişteki kargaşa sonucu, yarım saat geç başlamış olan film.
(bewitched - 24 Şubat 2004 00:45)
bu akşam 1900da afm5de tekrar gösterilecek olan film.
(hainbaykus - 25 Şubat 2004 10:53)
müthiş arkadaş kolombre'nin hannibal hayranlığımı fark etmesi üzerine tavsiye ettiği ve benim de birkaç saat önce izlediğim, yine kolombre'nin tabiriyle az para harcanarak çok güzel işlerin çıkmasına vesile olmuş, mads mikkelsen ustamızın göz doldurduğu, danimarka kültürüne dair çok güzel enstantaneler barındıran hoş bir film.birazcık şıpoyler..svend ve bjarne adlı iki karakterin kara mizahı anlatılıyor filmde. itici bir kasabın yanında çalışan bu ikili artık kendi kasap dükkanlarını açma vakti geldi diyerek çeşitli zorluklarla dükkanı açıyorlar. ancak, açılış gününde kimse gelmiyor ve svend * bjarne * ikilisi ne yapacaklarını kara kara düşünüyor. bu sırada soğuk hava deposunda elektirk tamircisi çalışırken dükkanı bunun üstüne kapatıp gidiyorlar. adamcağız orda donarak ölüyor tabii. olaylarda burdan sonra garipleşiyor ve terli svend'in kıçından aşağı akan terleri görebiliyoruz.o sırada eski patronları dükkana gelince panikleyen svend, o kadar et varken bu adamın bacağından bi parça kesip özel salamurasıyla beraber veriyor. ne gariptir ki, salamura çok güzel olduğu için kimse etin tadındaki garipliği anlamıyor ve çok beğeniyor. böylece karakterlerimizin diğer insan kurbanları başlıyor ve film kopuyor. özellikle svend'in büyük siyah bir poşette getirdiği cesedi soran bjarne'e '' parktaki isviçreli'' diyerek artık sanki normalmiş gibi göstermesi de gelecekte neden hannibal bu adam oldu sorusunun da yanıtı gibi olmuş.ayrıca bu filmdeki bacağını kestiği adam ile hannibal dizisindeki kendi tablosunu oluşturan adamın da bacağının kesilmesi güzel bir rastlantı olmuş. dizi olan hannibal severler için dikkat çekici ve güzel ayrıntı. bjarne karakterini oynayan jensen'i hiç izlemedim daha önce. gerçekten hem oyunculuğu hemde karizması sağlam bir abi. ilk başlarda bu insan eti olayına karşı çıksa da beyin hasarlı ikiz kardeşi eigil'in doktorunu da kasap çengeline astırması onun da kayışı kopuk bir arkadaş olduğunu göstermiştir. bir de eigil ne güzel bir karakterdir öyle ya. ikizinden baya geç doğduğu için oksijen yetersizliğinden doğuştan beyin hasarlı doğmuş, içinde kotülük olmayan, hayvanları çok sevdiği için vejetaryen olan biri. ailesi onu hiç kıramadığı için araba kullanmasına izin verip, kaza yapmasına sebep olmuşlar. bjarne'ın yeni evlendiği karısı, anne ve babası bu kazada öldüğü için kardeşine içten içe nefret besliyor ama onun saflığını anlıyor affediyor onu. burda da hafiften bir rain man havası görmedim değil. film genel olarak sıkmadan bir tek düzelikle gidiyor. bana göre saçma ve filmin puanını düşüren en önemli yanı, eski patron olan kasap ve bjarne'ın sevgilisi olan kızın dedesi *insan eti sattıklarını anlıyor ama ne hikmetse gidip gıda bakanlığından yetkililer geliyor. yahu elektirkçi, doktor, parktaki isviçreli, emlakçı ve svend'in ayrıldığı sevgilisi bizim gözle gördüğümüz kurbanlar. bu kadar ciddi bir itham olacak olsa dünyadaki tüm polisleri oraya yığarsın. yani bu nokta filmi başka boyutta bitirmek istedikleri için bu şekilde bitirilmiş. hani tamam film işte sorgulamayalım desem de, bu inanılmaz saçma.velhasılı, ille de gidin izleyin diyemem ama mads mikkelsen hatrına rahatlıkla katlanabildim ben. ayrıca dediğim gibi danimarka kültürü hakkında hiçbir şey bilmeyen ben,eğer film gerçekten yansıtıyorsa baya bir şey öğrendim diyebilirim. dilleri çok farklı ve tatlı, sokaklarındaki düzen ve huzur insanlara da sirayet etmiş. 7/10
(cayisekersizrakiyisekicenadam - 24 Mart 2014 03:14)
kenarda görünce özlediğimi fark ettiğim film. türüne konusuna takılmadan bakarsak, sevimli bence.kasap denen olgudan zerre hoşlanmasam da gülümseyerek izleyebildimdi ben.çünkü hani öyle çok mantık aranmaz her filmde, tadı çıkarılır sadece bazı absürtlüklerin. *mads mikkelsen'den şaşmayacaksın aga.
(bal i shikeste - 24 Mart 2014 03:20)
kurgu hafif de kalsa, olaylar üstünkörü de geçiştirilse keyifli bir 1,5 saat isterseniz izleyin. mads mikkelsen'in irrite edici derecede kusursuz oyunculuğu için bile izlenebilir. çift rolde oynayan yakışıklı abi de iyi oynamış. mads abinin hannibal olacağı o zamandan belliymiş. başarılıysan karı da gel, para da. o yüzden başarı için her şey mübah temasının verilmesi şeklini de atlamayalım.7/10
(the irlandali - 14 Ocak 2015 02:17)
(bkz: chicky wickies)
(transistance - 2 Ocak 2006 04:46)
terli ve problemli svend ile gidenin yasini tutan bjarne arkadaslarin kazara yetistirdikleri yamyam mikro-toplumun hikayesi. aciktirmayan nadir "yemek" temali filmlerden
(zad - 19 Nisan 2006 03:16)
Yorum Kaynak Link : de grönne slagtere