Süre                : 1 Saat 44 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Ekim 2006 Perşembe, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Biyografi,Drama,Müzik
Ülke                : ABD,Almanya,Macaristan
Yapımcı          :  Sidney Kimmel Entertainment , Myriad Pictures , VIP 2 Medienfonds
Yönetmen       : Agnieszka Holland (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Stephen J. Rivele (IMDB)(ekşi),Christopher Wilkinson (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Diane Kruger (IMDB)(ekşi), Ed Harris (IMDB)(ekşi), Phyllida Law (IMDB)(ekşi), Matthew Goode (IMDB)(ekşi), Joe Anderson (IMDB)(ekşi), David Kennedy (IMDB)(ekşi), Nicholas Jones (IMDB)(ekşi), Karl Johnson (IMDB)(ekşi)

Copying Beethoven (~ Beethoven'i anlamak) ' Filminin Konusu :
Genç Anna Holtz’un (Diane Kruger) tüm hayali iyi bir besteci olmaktır. Bu hayalini gerçekleştirmek ve müzik alanında iyi bir kariyer yapmak amacıyla, o dönemde dünyanın müzik başkenti olan Viyana’ya gelir. Konservatuarda okurken, yaşayan en büyük ve yetenekli besteci Ludwig van Beethoven’ın (Ed Harris) yanında çalışma fırsatı yakalar.Beethoven, 9. senfonisinin son hazırlıkları üzerinde çalışmaktadır. Yapımcısı Wenzel Schlemmer (Ralph Riach) ise bu sırada kanserden ölmektedir. Schlemmer, senfoniyi tamamlamakta yardım etmesi için Anna’ya bir teklif yapar. Anna, bu teklifi kabul ederken Beethoven’ın birlikte çalışması çok güç bir insan olduğundan habersizdir.Anna için bu fırsat kendi yeteneğini kanıtlayabilmek için biçilmiş kaftandır. Beraber çalıştıkları süre içinde aralarında vazgeçilemez bir bağ oluşacaktır. Anna, uzun zamandır beraber olduğu Martin’den (Matthew Goode) evlenme teklifi alır. Martin ve Beethoven arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. Viyana’dan kaçmayı dener ama başaramaz; yazgısı Beethoven’ınkine bağlanmıştır

Ödüller      :

San Sebastian International Film Festival:


  • "beethoven * in son yillarini kurgusal bir sekilde ele alan film. basrolde beethoven rolunde ed harrisi izlicez."
  • "(bkz: immortal beloved) 'dan sonra hafif bir hayal kırıklığı yaşatabilecek film. ed harris'in çok başarılı olduğu da gözardı edilemez tabe."
  • "beethoven rolüyle ed harris'in pek bi leziz olduğu film."
  • "(bkz: diane kruger)"
  • "büyük hevesle izlemeye başladığım ve hayal kırıklığına uğradığım film."
  • "2006 san sebastian cec sinema yazarları birliği en iyi film ödülü'nü alan agnieszka holland filmi."
  • "milos forman'in amadeus'undan aparmalarla dolu, ed harrisin hayal kırıklığı yarattığı, seyirciye beethoven'ının iyi yorumlarından başka önemli bir şey sunamayan film."
  • "sadece anlam yüklü girizgahı ve 9. senfoninin prömiyer sahnesi için bile izlenebilinecek bir müzik filmi. - tanrı, sizin kulağınıza fısıldıyor ama benimkine bağırıyor!"




Facebook Yorumları
  • comment image

    kötü bir film olmamış.

    ben, kendi adıma beğendim. genel bir değerlendirme yaparsam,

    olumsuz yanları:
    bir kere film ingilizce, tarihin en büyük almanını, almanca konuşturmadan film çekmek gülünç oluyor. aksayan en baş detay bu.

    ikincisi filmde beethoven'ın gerçek hayatıyla çelişen tutarsızlıklar çok fazla. mesela 9 senfoninin ilk galasında öyle yardımcı bir kadın olduğunu bilmiyordum. bir şef vardı, orkestra için, beethoven'da yan tarafta yönetiyormuş gibi yapıyordu.

    hatta filmde, diane kruger'in oynadığı bir kadın karakter beethoven'ın hayatına girmişmidir, onu da bilmiyorum, kurmaya benziyor. etkilendiği bir kadın oluyorda o kadınında nişanlısı mı, sevgilisi mi ne var.

    üç, ed harris çok yakışıklı, çok karizma olmuş. beethoven'dan çok franz liszt'e benzemiş. maestro'nun fiziği resimlerinde karizmatik ama çok yakışıklı değil.

    olumlu yanlar ise:
    müziklerin, yorumlarını beğendim. ed harris, fiziksel olarak uymasa da, almanca konuşmasa da döktürüyor. bir beethoven ruhu yüklenmiş ve kendince yorumlamış, hoş olmuş. immortal beloved'daki ezik beethoven'dan daha güzel olmuş.

    yine de ben tatmin olmuyorum, hala beyazperde de istediğim beethoven filmini izleyemedim, istediğim ludwig'i göremedim. muhtemelen hep böyle kalacak.

    ve tabi en tatlı olan kredits'te soundtrack'e bakmak. tüm eserler, composed by, ludwig van beethoven. film boyunca başkasının müziklerini duymuyorsunuz, harika.

    evet, müzik, beethoven severleri kesinlikle tatmin etmeyecek, ama damaklarında hoş bir tat, zihinlerinde hoş bir seda bırakacak bir film olmuş. immortal beloved gibi tam bir biografi değil, ondan daha farklı bir kulvarda, maestro'nun 9. senfoniyi yazdığı ve hemen sonraki dönemlerinden kısa bir kesit. zaman kurgusu pek açık değil, tarihe pek sadık değil, ama güzel bir film.

    izleyin, izletin.


    (anoktale - 21 Ocak 2007 02:48)

  • comment image

    beethoven'in gerçek kimliğinden çok çok uzakta sinema değeri olmayan film. herşeyin üzeri çok çabuk geçilmiş, beethoven adı kullanılarak başka bir adam anlatılmış. 9. senfoni sahnesi ise keşke ed harris ve diane kruger biraz orkestra şefliği çalışsalarmış dedirtti seyrederken hiç olmazsa bir fikirleri olsaydı, bu açıdan da çok ziyan bir sahneydi.

    favori beethoven'im hala gary oldman'dır.


    (defne turac - 11 Şubat 2007 01:18)

  • comment image

    9. senfoninin besteleniş dönemini anlatan bir film. total eclipse le dönem filmlerinde ne kadar başarılı olduğunu göstermiş olan agnieszka holland bu kez efsanevi bir müzik insanının hayatına el atmış ve büyük bir risk almış. filmin henüz yapılmadan bile nelerle eleştirileceğini holland da tahmin etmiş olmalı. özellikle bu tür filmlerde tarihi gerçeklere uygunluğu başlıca ölçüt olarak düşünen insanlarca daha baştan eleştirilmeye mahkum kurmaca anna holtz u filme dahil edip hikayede böylesine önemli bir yer verdiğinde...ancak holtz karakteri filmde beethoven ın ağzından da defalarca tekrar edildiği gibi tanrının gönderdiği bi meleke benziyor ve müziği tanrının onunla konuştuğu dil olarak gören beethoven’ın hayatı söz konusu olduğunda böyle bir simge çok da sanatsal görünüyor. ayrıca bu karakter üzerinden, beethoven ın insancıl yanlarının da sergilenmesi, -gerçeğe ne kadar uygun bilinmez ama- efsaneden sıyrılıp büyüklüğünü muhafaza ederek ete kemiğe bürünmesi de sağlanmış. filmin beethoven ın hayatından bir kesit sunmakla birlikte esasen genel olarak müzik üzerine olduğu söylenebilir, müziğin anlamı ve amacı üzerine.. dokuzuncu senfoninin prömiyerini anlatan on - on beş dakikalık sahnede insanın tüylerinin diken diken olmaması imkansız, filmin en etkileyici sahnelerinden biri bu. grosse fuge prömiyerini gösteren sahne de beethoven ın öncü kişiliğinin vurgulanması açısından çok yerinde olmuş. filmin diğer artıları ed harris in oyunculuğu ve film boyunca süren muhteşem beethoven müziği. bununla birlikte filmde eksik bir şeyler var, bunlar çoğunlukla senaryoyla ilgili. örneğin zamanın aktarımı, bazı kesitlerin olması gerekenden daha kısa verilmiş olması izleyicinin verilmek istenen duyguyu almasına engel oluyor. bazı sahnelerde ise fazla abartıya kaçıldığını, filmin tiyatroya yaklaştığını hissettim ama muhtemelen bunlar beethoven adının tek başına oluşturmaya yettiği ihtişam ve büyük beklentilerden kaynaklanıyor. nedeni ne olursa olsun bir eksiklik duygusu bırakıyor film, ancak yanında güzel bir tatla birlikte. sonuç olarak görülmeye değer bir film.

    (bkz: immortal beloved)
    (bkz: eroica)
    (bkz: amadeus)


    (leslunettesroses - 18 Şubat 2007 18:01)

  • comment image

    ed harris'in sergilediği yüksek oyunculuğun önünde saygıyla eğildiğim bir film olmuştur. filmin kurgusu az biraz topallamadı değil, finale yürüyüşünde zamansal olarak bocalattı biraz seyirciyi. sanki çekmişler de, bağlamayı unutmuşlar bazı sahneleri gibi.

    - anladın mı bari beethoveni?
    - anlamana gerek yok dinle yeter dedi..


    (ranini - 4 Nisan 2007 21:14)

  • comment image

    sadece anlam yüklü girizgahı ve 9. senfoninin prömiyer sahnesi için bile izlenebilinecek bir müzik filmi.

    - tanrı, sizin kulağınıza fısıldıyor ama benimkine bağırıyor!


    (euphrates - 5 Nisan 2007 22:11)

  • comment image

    istanbul film festivalinde izledğimi en başarılı yarışma filmlerinden biri ,beethowenın hayatı ve yaptıkları üzerine başarılı bir çalışma olmuş.özellikle 9.senfonıyi bir viyana senfonı orkestrası ve korus eşliğinde dinlemek bile filmi izlemek için bir neen olabilir. insanın tüylerini diken diken ediyor..


    (joey82 - 9 Nisan 2007 00:30)

  • comment image

    izleyince hak veryor insan. ancak böyle bir beethoven o besteleri yapabilirdi.
    filmin en ilgi çekici yanı ise, 9. senfoni nin konseri sırasında, izleyiciye beethoven ın ruh halini yaşatmasıydı.

    --- spoiler ---
    konser sonunda yorulmuş, bitkin bir halde durur beethoven. seyirci sadece beethoven ın nefes alış verişini duymaktadır. derken, yardımcısı sahneye çıkıp, beethoven ın elinden tutarak onu seyirciye doğru döndürür. onun ayakta alkışlayan seyirciyi görüp mutlu olması ile, biz de alkış seslerini duyarız.
    ---
    spoiler ---

    beethoven ı anlamak için, muhakkak izlenmesi gereken bir film.


    (lovemyself - 29 Nisan 2007 15:06)

  • comment image

    ozellikle amerikan film yapimcilarinin beethoven'in gercek hayatini yeterince ilgi cekici bulmadiklarini bana dusundurten film oldu copying beethoven.. immortal beloved'la ister istemez kiyaslamak durumunda kaldim ve de immortal beloved'dan farkli olarak tek beklentim gercege daha yakin, daha sade bir anlatimdi, ancak beklediklerim gerceklesmedi diyebilirim..

    immortal beloved'in bence en buyuk sorunu sanki beethoven'in gercek hayati yeterince ilgi cekici degilmiscesine kurgulayip, uzerine bir de maestronun en populer eserlerini bastan sona gosterebilme cabasi olmustu.. copying beethoven benim bekledigimin aksine kurgulama konusunda daha da basarisiz.. ozellikle diyaloglardaki beethoven'in cok buyuk deha oldugunu anlatma cabasi muthis bir yapaylik getirmis, zaten eserleri kendini fazlasiyla anlatan bir adami boyle tasvir etmeye gerek hic yokmus, hele 9.senfoniye baslarkenki 'now the music will change forever' gibi bisey sacmaladigini tahmin etmiyorum beethoven'in.. acikcasi senarist degilim fakat, ancak liselerarasi tiyatro yarismasi'nda falan bu turden amatorce diyalog yada monologlara raslarsiniz.. diger yandan dilin ingilizce olmasi da cok buyuk bir eksiklik olusuturuyor..

    iyi yanlari da yok degil tabi filmin, bahsetmeye gerek yok sadece muzikleri bile dinlemeye gidebilirsiniz.. ayrica beethoven'in muzikteki gelenekselcilikten nasil uzaklastigi ve de kaliplarin nasil bir kenara attigi guzel ifade edilmis..

    oyunculuk bakimindan da gary oldman'i hala daha cok yakistiriyorum bu role.. ed harris basarisiz sayilmaz ancak bir efsaneyi bi daha efsanelestirmek isteyen yonetmenin gazabina ugramis diyebiliriz.. bircoklari gibi beethoven'in muzigine asik birisi olarak gercekci bir beethoven filmi bekliyordum, olmayacagini iyice anladim o yuzden artik vazgectim..


    (sgt pepper - 25 Mayıs 2007 14:48)

  • comment image

    valla fazla bir beklentim olmadan gittiğimi, ama "iyi ki gitmişim" dediğimi belirtmek isterim yine de ben olay kaç günde ya da kaç ayda geçti kavrayamadım.. filmin başında bir 4 günlük bişi vardı sonra zaman kavramını kaybettim...

    --- spoiler ---

    9. senfoni prömiyeri sahneleri şahaneydi.. ed harris ve diane kruger ikilisinin orkestra şefliği becerisini değerlendirebilecek durumda değilim ama filmin orgazm sahnesi o karşılıklı paslaşmadır diyebilirim.. koristlerin tipleri ve sabırla sıralarını beklerkenki ifadeleri çok matraktı doğrusu... ama sıraları bir geldi pir geldi, salondaki 6 kişiden utanmasam ben bile eşlik edecektim o derece...

    iş müziğe geldiği zaman yenilikçi hareketlerden kaçınmayan ludwig amcanın dökme demir strüktürlü köprünün maketine bile tahammül edememesi enteresandı...

    viyana'nın kalburüstü topu topu bir avuç insanına sunulan grosse fuge prömiyerinde de çalan müzikten hoşlanmayanların salonu birer birer terketmesini alaturka kafamla feci ayıp bulduğumu da belirtmek isterim.. ulan ludo sizi adam yerine koymuş müzik dinletiyor siz "ne lan bu rezalet" deyip gidiyorsunuz.. bak valla bizim memlekette olsa bayburt bayburt olali boyle zulum gormemistir der, sonuna kadar armut gibi oturur cansiperane de alkışlardık billa... sanatçıya saygınıza şeydiyim sizin...

    ha diğer yandan beyoğlu sineması enteresan bir kültürel etkinliğe başlamış... seanslar sırasında fuayesinde dans dersleri verdiriyor, siz içeride beethoven'e gömülmüşken dışarıdan "come on shake your body baby do the conga" eşliğinde iki ileri bir yana giden insanlar bulunuyor.. "ne lan bu rezillik" diye şikayet edince de "ha pardon biraz kısarız" diyorlar.. akustik yalıtım ve işletme mantığı o derece süper yani.. ama filmin içindeki karakterler öyle olunca dışındakiler saygısız olmuş ne yazar...

    her neyse filme bu kadar konsantre olmuşken en duygusal sahnede ludo anna'ya wash me dedi ya işte ben orada koptum yani o anda gülmemi bastıracam diye koltuktan düşmesem direk gidip fuayedeki congaya giriyordum o derece... wash me yaa allah tependen baksın ludwig...

    ---
    spoiler ---


    (yul - 22 Haziran 2007 10:57)

  • comment image

    bastan sona ------------spoiler------------- icerebilir oncelikle belirtmeliyim.

    filmi az once izledim,

    oncelikli olarak ed harris in ve anna rolundeki kizin "orkestra sefligi calismasi gerekliligi"ne katilmiyorum. bizim, hicbir zaman beethoven in 9. senfoniyi nasil hisler ve hareketlerle yonetmis oldugunu gorme sansimiz olmadi (ne yazik ki). belki bir sekilde bir mucize olsa, ve o gercek ani su an film gibi izlesek, yine de onun hareketlerini simdiki seflik anlayisina gore farkli degerlendirebilirdik. bununla birlikte, anna rolundeki kizin ise filmde kompozisyon bolumu okudugunu, muhtemelen seflikle alakali bir ders, egitim almadigini unutuyoruz. haliyle el hareketleri biraz farkli olcakti, belki de ozellikle boyle yapildi.
    hem allahaskina, bir an olsun o donemde yasadigimizi dusunelim, beethoven 9. senfoniyi yonetiyor, ve siz bunu basarmasindaki en buyuk etkensiniz. eliniz kolunuz sasmaz miydi? sahsen, ben muhtemelen bayilirdim dusup..

    filmde begendigim seylere gecersem,
    * tabii ki oncelikli olarak muzikler (hadi canim?)
    * anna'nin ilk sahnedeki "duyus"u (ki bi sekilde beethoven hep bunu anlatmaya calisiyordu ona)
    * anna'nin beethoven ile tanismadan onceki el yazisini gordugu an + tanismasi
    * anna'nin beethoven'in yazisini duzelttigini soylemesi uzerine beethoven'in bunu "dunyanin yaradilisi" ile alakali benzetmesi ile terslemesi
    * yasli komsu kadin ile anna'nin diyalogu ve ozellikle kadin'in 7inci senfoniyi mirildanisi, ustune anna'nin "neden burdan tasinmiyorsunuz bu kotu sartlarda" diye sorusunun ustune yasli kadin in "ben beethoven in komsusuyum. ve beethoven in yazdigi her seyi ilk ben duyuyorum, bu cok ozel bir sey" seklindeki laflari.
    * 9. senfoni promiyerinde anna'nin yardim ettigi anlardan biraz sonra beethoven'in karamsarliktan rahatlamaya gecis ani ve mimigi
    * elbette 9. senfoninin korosunun "freude, schöner götterfunken" diye girdigi an, seyircilerin soku, carl von beethoven in uzaktan gozu yasli izleyisi
    * final sahnesinde beethoven in arkasini donene kadar alkis duymayisi
    * anna'nin "kopruyu kirma" sonrasi beethoven a kizip onu terketcegi anda, üstad'in anna'nin bestesini calmasi, anna'nin geri gelisi
    * beethoven in sokakta yurudugu bir sirada fonda calan choral fantezi (bu biraz bana ozel guzel bir an oldu)
    * beethoven hastayken, yataginda anna'ya kafasindaki seyleri yazdirmasi, teknik terimlerle baslayip sonrasindaki betimlemeleri ile anna'yi etkileyisi

    ben ed harrisi cok fazla yadirgamadim. ayri bir tad vermis l.w.beethoven'a. film bence cok suslu degildi, sade anlatimli, insani yormayan ve tadinda baslayip devam edip biten bir film olmus.

    -----------------

    tum bunlari bir kenara koyarsak, ozellikle klasik muzik severler, beethoven fanatikleri, eminim ki filmde kimi anlarda kendisini birilerinin yerine koymustur.
    9. senfoninin sololarindan tut, koristlerine, orkestra uyelerinden beethoven'in kendisine, seyircilerden anna'ya..

    dusunsenize, 9. senfoni promiyerinin canli tanigisiniz. heralde, o gun, temsil baslamadan once bunun degerinin ne olabilecegini tahmin bile etmiyordu seyirciler.

    ve ben hala sasiriyorum hayatimda ilk defa bu sene 2inci, 5inci, 7inci ve 9uncu senfonilerin bi miktar form analizini yapmis biri olarak, insan otesi buluyorum bir cok seyi, hem de boyle hastalikli bir vucuda ve engellere ragmen yaziliyorsa.

    ozetle, bu adamin 26 mart 1827 de oldugunu dusunenler, sanirim cok yaniliyorlar.


    (la traviata - 18 Temmuz 2007 17:21)

Yorum Kaynak Link : copying beethoven