Avrupa / 22 Zor Sindirilen / 10
  • "şık film, soundtrack'i de en az kendisi kadar şık."
  • "$ahane bir film ozellikle klozetin icine giri$ sahnesinde etrafimdakilerin igrenntidolu baki$lari keyfime keyif katti......"
  • "irvine welsh'in kendi cümlesi ile hem uyuşturucu konusunu hem de bu eseri özetlemek istiyorum;''boku başkası yerken felsefe yapmak hep kolaydır.''"
  • "'fiyakalı bir okuldan mezun değilsen,bu şehirde asla iyi bir işe giremezsin'hiç yabancı gelmedi."
  • "“lanet olası c vitamini illegal olsa onu bile kullanırdık” repliği, filmi sadece uyuşturucu ve zararlarını anlatan bir film olarak görenlere en iyi yanıttır."




Facebook Yorumları
  • comment image

    maalesef, aynı adı taşıyan filminin altında ezilen, hatta resmen güme giden irvine welsh eseri.

    danny boyle tarafından çekilen film, kitabın verdiği mesajlardan çok uzak aslında. renton’un müptelalığı, uyuşturucu hezeyanları, begbie’nin psikopatlığı filmin ana temaları haline gelmiş. zaten filmle ilgili yazıların çoğunda o meşhur tuvalet sahnesi ya da begbie’nin kavgalarından bahsediliyor.

    oysa kitapta da yer alan bu hikayelerin gerisinde, dünyanın her yerinde olduğu gibi sömürülen tüm halkların din, dil, ten rengi, sınıf, hatta futbol gibi kavgaların içine nasıl çekildiği işleniyor. “seçmemeyi seçmek” kitapta sonuç iken, filmde ise sebep haline gelmiş. bizler filmi izleyip “vay be, iskoçya uyuşturucudan çıldırmış” diyoruz, halbuki kitap “iskoçya çıldırmamak için uyuşturucu kullanıyor” diyor. bence bu kitap-film ilişkisi için çok büyük bir fark.

    sonrasında yazılmış olan ve trainspoting ekibinin 30’lu yaşlarını konu alan porno’da yazarın, “trainspotting’i ne hale getirdiniz, alın bunun da filmini yapın bakalım” mesajı verdiğini düşünüyorum.

    hemen herkes gibi ben de kitabı film sayesinde öğrendim, belki popülerliğini sağlayan bir anlamda film oldu, ama yine de filmin gölgesinde kalıp içeriğinin çok gerisinde değerlendirilmiş bir eser bence.

    zaten ülkemizde kitabı yayınlayan stüdyo imge de “efsane filmin romanı” diye kapağa yazıp olayı bitirmiş, daha ne diyelim?..


    (alexander goygoyevic - 5 Mart 2007 12:31)

  • comment image

    danny boyle tarafından filme çekilen, irvine welsh eseri. demir leydiye ve sömürgeciliğin muhafazakar politikalarına ; renton, spud, sick boy ve begbie tarafından atılmış sağlam bir tokat. requiem for a dream speed zayıflama haplarıyla tv karşısında beynini yiyen kapitalist tüketim toplumuna saldırırken, trainspotting siyasi ve ekonomik bakımdan kuşatılarak sıfır noktasına düşürülen britanya gençliğinin karşı saldırısını anlatır. britanya işçi sınıfının gür sesi, pub insanı, futbol tutkunu kalem irvine welsh'in 1996 yılında sinemaya uyarlanmadan önce kitapla yaptığı sarsıntının bir benzerini kitabın altında ezilmeyerek gerçekleştirmeyi başarmıştır danny boyle. ''choose your future. choose life" mottosuyla zihinlere kazınan eser her yönüyle açık bir sömürgecilik ve kolonicilik eleştirisidir. romanda daha baskın olan futbol öğesi filmde kesintiye uğramıştır ama film ufak vurgular dışında romanın ana temasından kopmadan kotarılmıştır.

    işin uyuşturucu boyutu sadece amacı anlatmak için kullanılan bir araçtır.değerli görülen tek kavramın değersizlik olduğu bir ortamda filme mevzu bahis olan iskoç gençliğinin nefes alabildiği tek yer dört duvar arasında leş gibi gözüken, tavanlarında bebek kafalarının yürüdüğü o malum enjeksiyon evi veya iskoçya'nın en berbat tuvaletinin içidir. bu şartlar altında iskoç gençliğinin işsizlikle yoğrulmuş kimlik mücadelesinde sığındığı limanlardan yalnızca birisidir uyuşturucu. filmde ingiltere kadar iskoçya ve iskoç politikacıların kişiliksiz teslimiyetçi tavrıda sorgulanır,iskoç toplumu öznelinde yapılan özeleştiri filmin bazı noktalarında renton'un ağzından dökülen sözcüklerle tavan yapar. 2006 yapımı this is england ile beraber sinema tarihindeki en gerçekçi britanya alt kültür anlatımı diyebiliriz trainspotting için. film sadece olay örgüsünün işlenişi ve karakter seçimindeki isabetle ele alınmamalıdır filmin sinema tekniği ve müzik seçimleri bakımından da hakkı verilmelidir. ıggy pop soslu sahne tercihleri soundtracki klasikler arasına sokmuştur. yönetmenin tüm karakterler üzerindeki başarılı çözümlemeleri, dilin günlük sokak diline yakınlığı, düşmeyen tempo, her bireyin hikayesinin başlı başına ayrı bir film olabilecek derecede ustaca işlenişi ve çok az filmde gördüğümüz roman kadar keyif verebilme duygusu. pub olgusuna, junky kavramına, sömürgelikten bir türlü kurtulamayan iskoçya'nın iki arada bir derede kalmış kimliğini aramaktan yorulup çareyi uyuşmakta bulmuş gençliğine, satıraralarında adanın olmazsa olmazı futbola, eğilip bükülmeden, süssüz, cicisiz bicisiz, kuşsuz böceksiz sert bir bakışla armağan edilen bir yumruktur bu film.

    şaşırmamak gerekir işin ucunda; ingiliz işçi sınıfının olmazsa olmaz kalemi, kendi hayatından kesitler sunma konusunda eleştirel bir objektifliği yakalamayı daima başaran usta yazar ırvine welsh olunca ,ortaya hem görsel hem yazınsal olarak yazarın argosunu ve tarzını bilenler için tadından yenmez bir gösteri çıkmıştır. ilginçtir film bu kadar tutulmasına karşın trainspotting'in ne kendisi nede devamı olan porno isimli roman ülkemizde bir türlü geniş bir kitleye ulaşamamıştır.romandan çoğunluk habersizken film beklenmedik şekilde tavan yapmıştır. ne hikmetse bir dönem filmde anlatılmak istenen tüm meseleler ıska geçilmiş, film kahramanlarının tarzları ve imajları nedeniyle özüne inilmeden aşırı biçimde popüler olmuş ve filmi bir imaj ikon olarak algılayan kitle tarafından ülkemiz sokaklarında çakma rentonlar looser modlarda gezinir olmuştur .filmin popüler olduğu o yıllarda bu yapay looser tribi welsh yazınının özünü kavrayan bir yaklaşım değildi. pera'nın sokaklarında gizemli junky tribinde herkes birer begby veya renton havasına bürünmüşken hani nerde senin işgal evin diye sorarlardı adama? kimsede cevap veremezdi elbette. okumanın izlemekten zor olması nedeniyle olsa gerek porno yani trainspotting 2 isimli roman bu karmaşalar arasında hem yasaklandı hemde unutularak kaynadı gitti.


    (kent yorgunu - 24 Kasım 2008 20:56)

  • comment image

    zannedersem bu filmin afişini mekan içersinde bulundurmayan bar ve cafeler olası denetimlerde ''belge düzenine uyulmadığından'' kapanıyor.

    vergi levhası
    hafta tatili izin formu
    ödeme kaydedici cihazlara dair vergi levhası
    trainspotting afişi
    ilan ve tabela vergisi
    belediye ruhsatı
    ticaret odası sicil kaydı...*


    (dis kapinin nahit mentesesi - 17 Ocak 2009 08:49)

  • comment image

    doksanlı yılların ingiltere'sinde, kraliyet'in arka bahçesi iskoçya gençliğinin işsizlik ve uyuşturucu batağı içinde nasıl birer suç makinesi haline dönüştürüldüğünü çarpıcı bir şekilde anlatan bu roman, irvine welsh'in de en iddialı yapıtlarından biri.
    kraliyet'e bağlı ülkeler içerisinde en sorunsuzu olarak görülen iskoçya'da yüzyıllardır sürdürülen sömürge politikalarının yarattığı kimliksizlik ve değer bunalımı, gettoların arasında işsizlik ve yoksulluğun pençesinde kıvranan bir halkın gençlerinin; leith merkez istasyonu'na giren trenlerin numaraları üzerine, birasına oynadıkları küçük bir kumarın romanı: trainspotting.
    suç örgütlerinin insafına terk edilmiş, hayatları bir paçavra gibi alınıp satılan, her günü bir kumar gibi yaşayan, güvenli olmayan yollardan uyuşturucu kullanımına bağlı, başta aids vb. hastalıkların pençesinde kıvranan iskoç gençliğinin dönemin ingiltere'sinde, thatcher yönetimine bir isyan olan bu roman, aynı zamanda canki edebiyatının da şaheseri.
    ya da thomas'ın dediği gibi: "iskoçya çıldırmamak için uyuşturucu kullanıyor."*


    (rachel - 23 Aralık 2002 21:33)

  • comment image

    kitabın tupturuncu bir avi pardo çevirisi var ki herkese tavsiye ederim, hani. beğenirsiniz, hani. ayrıca film kitapla farklılık gösteriyormuş, zamanınız boşa gitmez, hani. canı sıkılan kedilere birebir.


    (zokondor - 25 Nisan 2011 14:32)

  • comment image

    ismi lazim degil otobus firmasinin birinde seyahat ederken bu filmi izleme sansim oldu. hatta ekranda altyazili izleme secenegi bile vardi dedim tamam bos beles turk filmi yerine ne zamandir izlemedigim bir seyi izlerim belki o zaman yakalamadigim bisey gorurum falan. arkadas memleketteki sansurun ne seviyede oldugunu ben unutmusum tabi bir de bu filmin zaten bastan sona kufur oldugunu cok hesaba katmadim baslat tusuna basarken. heralde yarisini falan kesmisler diye tahmin ediyorum konu butunlugu yok olaylarin nasil gelistigini filmi daha once izlemis olmama ragmen tam anlayamadim, oyle bastan sona bir zaman kaybi yasadik gitti.

    sonra dusundum kardesim madem her tarafini makaslayacan konusu uyusturucu muptelasi bir grup gencin isledigi mustehcen fiiller olan bir filmi nicin var diye hafizana koyarsin. bir de altyazili diye artizlik yapiyosun yani. turkiye hakkaten enteresan memleket.


    (oldhand raider - 19 Ağustos 2011 01:00)

  • comment image

    güzel bir film, izlenmesi, üzerine konuşulması gerek ama "sert" olduğunu iddia eden, eroin'in bok ettiği gençlerin hikayesini anlatan filmin sonunda esas oğlanın konumu fazlasıyla " toz pembe".
    şöyle ki;

    --- spoiler ---

    iskoçya'nın en kötü tuvaleti'ne sıçıp, bir an bile tereddüt etmeden kıçındaki fitili bulabilmek için klozete dalıyor eleman... tamam bu sahne neden damara uyuşturucu enjekte etmemeliyiz konseptine uyuyor.
    ayık kimsenin bulunmadığı evde, babası ancak öldükten sonra ortaya çıkan bir bebek var. bu kısım da oldukça iyi açıklamış amı götü dağıtmanın sonuçlarını.
    diğer karakterlere göre oldukça derli toplu bir hayat yaşayan tommy'nin, "yetişkin bir adamım, kendi kararlarımı kendim veririm" tripleriyle başladığı uyuşturucu macerasının kedi bokuyla sonlanması da oldukça çarpıcıydı.

    ama, tüm bunlara rağmen esas adamımız renton ne yapmış film boyunca;

    önce iskoçya'nın en güzel hatununu götürüyor, ardında rehabilitasyon ayağına hapis cezasından kendini kurtarıyor, sonra gidiyor londra'ya anında adam gibi bir işe girip para biriktirmeye başlıyor, o kadar boktan bir ortamda eroin kullanmasına rağmen ne bir virüs ne bir hastalık kapıyor. her şeye rağmen ailesi desteğini esirgemiyor, bir de tüm bunların üstüne havadan gelen bir 12.000£ çıkıyor.

    ---
    spoiler ---

    şimdi bu film uyuşturucuya özendiriyor demek için sağlam uyuşturucu kafası lazım kabul, ama tüm bu güzel rastlantılardan sonra bahsedildiği kadar sert bir film olmadığı da açık.

    ayrıca (bkz: perfect day)


    (hayaser - 23 Ocak 2012 22:18)

  • comment image

    gerçek ve argo olmak üzere iki anlama sahiptir.

    argo anlamı: eroin ya da benzeri kimyasalı vücuda şırınga ile enjekte etmek anlamına gelir. böyle denmesinin sebebi, enjeksiyon işleminin, kolda uygulandığı bölgede siyah ve tren raylarına benzeyen çizgisel yollar (track) oluşturmasıdır. uzun dönemli ve tecrübeli kullanıcılar, kollarında birden fazla enjeksiyon noktasına sahiptir ve enjeksiyon için en uygun damarı tespit (spot) edebilirler. en uygun damar, en az çizgisel yola (track) sahip olandır çünkü enjeksiyon sırasında daha az acı verir ve enfeksiyon ihtimali daha düşüktür. enjeksiyon (vurma) işlemi bir trenin veya lokomotifin yarattığı etkiye benzetilebilir.

    gerçek anlamı: bağımlılık derecesinde tutkunları olan, en ilginç ve garip sayılabilecek ingiliz hobilerinden biridir. o kadar garip bir hobidir ki ingilizler kendileri bile bu hobinin garip olduğunu kabul etmişlerdir. tren raylarını gözlemleyip gelip geçen trenleri takip ederek, kaydetmek anlamına gelir. ingiliz tren meraklıları ellerinde defterle platformlarda bekleyerek, gün boyunca gelip geçen trenlerin tiplerini ve seri numaralarını kayıt altına alırlar. ingiltere'deki trenler dakikliği ile meşhur olduğu için trenlerin vaktinde gelip gelmediğini kontrol etmek için böyle bir hobinin başladığı düşünülüyor. eskiden bütün trenler numaraya ya da isme sahipti ve özellikle çocuklar arasında bu numaraları kaydetmek çok popülerdi. hatta ian allen publishing ismindeki yayıncılık şirketi özellikle bu hobinin tutkunları için bütün tren modellerinin ve makina numaralarının olduğu kitaplar bastırdı.

    kitabın yazarı irvine welsh'in kitaba bu ismi koymasının sebebi, bütün gün boyunca tren bilgilerini en ince detayına kadar kaydeden tren bağımlıları ile uygun damarı bulmaya çalışan uyuşturucu bağımlılarını birbirine benzetmesinden kaynaklanıyor. trainspotter ise kelimenin gerçek anlamından yola çıkarak "sıkıcı kişi" anlamına gelmektedir.

    kitapta trainspotting kelimesi ise şurada geçmektedir:
    section 6: home
    trainspotting at leith central station - narrated by renton

    bu bölümde renton, christmas için leith'e döner ve begbie ile buluşur. begbie ve renton tuvaletini kullanmak için gittikleri kullanılmayan leith central railway station'da yaşlı bir sarhoşla karşılaşırlar. sarhoş adam şakayla karışık, kinaye yaparcasına trainspotting yapıp yapmadıklarını sorar. (yani "tren numaraları kaydediyor musunuz?" diye sorarken üstü kapalı olarak "eroin vuruyor musunuz?" diye sormaktadır) renton ve begbie yürümeye devam ederlerken, renton sarhoş adamın begbie'nin babası olduğunu anlar. daha sonra begbie sinirden masum bir adamı durduk yere döver.

    kaynak


    (sweet child o mine - 27 Ağustos 2013 14:13)

  • comment image

    etkileyici giriş kısmından:

    "choose life. choose a job. choose a career. choose a family. choose a fucking big television. choose washing machines, cars, compact disc players and electrical tin openers. choose good health, low cholesterol, and dental insurance. choose fixed interest mortgage repayments. choose a starter home. choose your friends. choose leisurewear and matching fabrics. choose diy and wondering who the fuck you are on a sunday morning. choose sitting on that couch watching mind-numbing, spirit crushing game shows, stuffing fucking junk food into your mouth. choose rotting away at the end of it all, pishing your last in a miserable home, nothing more than an embarrassment to the selfish, fucked up brats you spawned to replace yourself. choose your future. choose life... but why would i want to do a thing like that? i choose not to choose life. i choose somethin' else. and the reasons? there are no reasons. who needs reasons when you've got heroin?"


    (sleepless - 24 Nisan 2004 17:52)

  • comment image

    tuvalete dalma ve begbie'nin aşşağıya bira bardağını atıp kavga çıkartması sahneleri filmin karşit kutuplarinda iki bağimliliği simgeleyen adeta bir renk skalasi, adeta bir nevio skala değil de nedir sayin seyirciler? işte trainspotting böyle bir filmdir...


    (portakal - 5 Ekim 1999 00:00)

  • comment image

    $ahane bir film
    ozellikle klozetin icine giri$ sahnesinde etrafimdakilerin igrennti
    dolu baki$lari keyfime keyif katti......


    (flu - 26 Haziran 1999 00:00)

  • comment image

    uyusturucu bagimliligi hakkinda yapilmis en etkileyici film olmaya bilir, ama kanimca 90'larin hayat tarzini, ve bu hizli cagda kaybolan gencligin hayatini en iyi sekilde anlatmis filmdir.

    filmin en guclu yonu ise, tipki gercek hayat gibi, filmin farkli insanlar tarafindan cok farkli sekillerde yorumlanabilecek sekilde olmasidir. bu film hakkinda ki gorusler arasinda ozellikle iki karsit grubun yorumlari goze carpmaktadir. bir grup filmin uyusturucu kullanimini yaymaya calistigini iddia etmektedir, bunun karsisindaki grup ise tam aksine filmin uyusturucu kullanimini elestirtigini iddia etmektedir. bu da kesinlikle yonetmenin ve senaryo yazarinin yetenegini ortaya koymaktadir. cunku filmde yonetmen son derece tarafsiz sekilde renton ve arkadaslarinin uyusturucu bagimligini gerek hayat kaydirici gerekse hayat degistirici yonleri ile gozler onune serer. burdanda her hangi bir yorum cikarmak tamamen seyirciyi baglidir. filmin uyusturucu hakkinda ki bu tarafsiz bakis acisi, bu filmi uyusturucu hakkinda yapilmis onca filmden farkli kilan en onemli unsurdur.

    herşeyden öteye aslinda bir yolculuk hikayesidir trainspotting; mark renton 'in iskocyadan ingiltereye, uyusturucu krizinden bunalima ve daha farkli bin turlu ruh haline yolculugunu hic bir perdelemeye gerek duymadan, yansitmaktadir trainspotting. filme adini veren aktivite olan trainspotting, ingilterede genelikle kucuk cocuklar tarafindan yapilan, bir tren istasyonunda oturup gelen gecen trenlerin numaralarini bir kagida kaydetme eylemine verilen isimdir. bu haraketsiz aktivitenin tam zitti olarak trainpottingin karakterleri, ozellikle renton, hep bir haraket, bir arayi$ halindedir. tum dunya haraketsiz olarak durmus, gelen gecenleri izlerken, renton ve arkadaslari bir bas kaldirisla, herseyden ve herkesden bir kacis, yolculuk icindelerdir. geneleksel moral yapisini, burjuva hayat tarzina, toplum tarafindan konulmus tum normlara ve insani hareketsiz birakip, ruhunu olduren, insani bir okuzden farksiz duruma ceviren trainspotting gibi olmus hayata karsidir renton ve arkadaslari.


    (eternity4ever - 31 Temmuz 2004 14:43)

  • comment image

    --- spoiler ---

    aslında tek müsebbibi olmamakla beraber renton, tommy'nin ölümüne neden olmuştur.tamam, böyle insanlar zaten tam kırılma noktasında, tam gidip gelmek arasındaki o ince çizgide bulunurlar.bazen ruhlarına yaralayacak en ufak bir etkide hızla dibe vurabilirler.lakin dikkat ederseniz, bu süreç her şey tommy açısından son derece güzel giderken, gün gelp de renton adamın private videosunu yürütünce başlıyor..sonrasında sevgilisi "şehirdeki tüm abazanlar bana bakıp attırıyor mu şimdi ühühüüü!" obsesyonuyla tommy den ayrılır.o da kendini bir daha toparlayamaz.

    renton tedavi olup "clean" raporu aldıktan sonra tommynin evine gider.adam iyice kopmuştur artık.renton artık temizlendiğini söylediğinde, tommynin o iki saniyede içinde kopan fırtınalar çok şey ifade eder aslında.oradan ayrılırken talihsiz arkadaşına verdiği üç-beş kuruş ise aslında iyiliğinden değil, günah çıkarma istemiyle alakalıdır.insanoğlunun ne yavşak olduğunun resmidir adeta o sahne.ilerleyen bölümlerde ise aynı şeyi kendi arkadaşları yapacaktır renton a.

    ---
    spoiler ---

    edit: kim siker tomiyi.. bu trainspotting themei nereye gitti bileniniz var mı?


    (krasotkin - 12 Ocak 2005 00:13)

  • comment image

    'fiyakalı bir okuldan mezun değilsen,bu şehirde asla iyi bir işe giremezsin'
    hiç yabancı gelmedi.


    (mudhoney - 3 Şubat 2005 10:29)

  • comment image

    “lanet olası c vitamini illegal olsa onu bile kullanırdık” repliği, filmi sadece uyuşturucu ve zararlarını anlatan bir film olarak görenlere en iyi yanıttır.


    (darkpower - 15 Ekim 2005 04:03)

Yorum Kaynak Link : trainspotting