• "urartular zamanında doğu anadolu ve mezopotamya'daki pagan kültürünün adı."
  • "sean connery super bir tip cizdigi zamanın baba bilim kurgu filmlerinden"
  • "sean connery film boyunca donla dolasiyor. e dostlar bu mu karizma?"
  • "tuhaf ve absürd ayrıntılarla boğulmuş, konu olarak çekici ama kurgu ve görüntü yönetmeni açısından berbat film."
  • "sean connery'nin film boyunca kırmızı donla gezdigi fantastik bilimkurgu. bir sahnede de gelinlik giyiyordu sanırım degisik olarak."




Facebook Yorumları
  • comment image

    öncelikle (bkz: sarhosken film izlemek)

    --- spoiler ---
    derdi ölümsüzlükten çok erkeklerinin ereksiyon olamaması olan bir grup über-insanın anlatıldığı film. bu yüzden ele geçirir geçirmez zed'in * nasıl ereksiyon olabildiğini anlayabilmek için bir seri erotik film izletiyorlar. fakat adamımız film yerine araştırmacı ablaya halleniyor. bunun üzerine ölümsüzler ikiye ayrılıyor. bir grup "kurtulalım bundan başımıza iş almayalım" derken diğerleri, "yetti artık mokarsız yaşamak ölelim kurtulalım, fakat bizi ancak zed öldürebilir o yüzden ona muhtacız" gibi bir fikre kapılıyor. sonunda isteyen ölümüne isteyen de mokarına kavuşuyor ve rahatlıyorlar. (bkz: mutlu son)
    ---
    spoiler ---


    (rainbyte - 13 Ocak 2007 01:30)

  • comment image

    john boorman' ın şahsımdan başka sevenine şu ana kadar malesef rastlayamamış olduğum muhteşem filmi. bir antiütopik bilimkurgu öykü. ölümsüzlük ve şiddet kavramları üzerinde gelişen bir uygarlık eleştirisi. bu derin felsefi içerik fazla açık bir mesaj kaygısına dönüşerek kiçleşiyor. bu kiçlik dekor ve kostümdeki hakim 70li yıllar tasarımlarındaki kiçlikle birleşince sanki film "beni ciddiye almayın" diye bas bas bağırıyor gibi. öte yandan gelecek dünyası ve toplum yapısının kurgulanışındaki ustalık ile sinemasal anlatımdaki güzellik örtüşünce film ciddiyet kazanıyor. bu gülünesi ciddiyet ve üzerinde düşünülesi pervasızlık, insanın içindeki zıt duyguları aynı anda okşuyor, güldürürken düşündürüyor, düşündürürken güldürüyor. öyle sanıyorum ki "b sınıfı felsefi film" türünün dünyadaki tek örneği.


    (bindokuzyuzseksendort - 16 Nisan 2002 19:41)

  • comment image

    zardoz' un wizard of oz' la alakası şöyle: taş tanrı zardoz' un halkı öldürmekle görevlendirdiği seçilmişlerden zed yıkıntı bir kütüphaneye girip okuma öğrenip bütün kitapları okur. wizard of oz' u da okur. o öyküde, korkunç sihirbaz diye bilinen kişi aslında dev maskenin ardındaki bir sahtekardır. zed parmaklarıyla "wi" yi ve "of" u kapayınca "zardoz" kaldığını görür ve taş tanrı zardoz' un bir sahtekar olduğunu anlar. fekat aslında zed'i kütüphaneye sokup wizard of oz' u okutan da zardoz' un ardındaki kişi deyil midir!.. netekim bu durum uygarlığın kendi ölümüne duyduğu şiddetli istekten başka birşey değildir...

    bu arada yıllar sonra wizard of oz'u tekrar izlediğimde gördüm ki zardoz'un "zardoz has spoken!.." repliği ses ve vurgu olarak aynen wizard of oz'daki "oz has spoken!.." repliğinden alınmış.


    (bindokuzyuzseksendort - 16 Nisan 2002 20:06)

  • comment image

    olağanüstü bir film. john boorman'ın superegosu ile alter-egosu/id'i arasında bir savaş. keza tüm insanlığın tabi ki.

    --- spoiler ---

    geçmişte tüm geleneksel dinler, şimdi de new age akımı ister cennete gitme, ister ascension kavramı veya ismi altında olsun, ister "seçilmişlik" (ki right hand path'in karakteristik özelliklerindendir) kavramını öne çıkararak olsun insan ırkını bir yerlere sürmeye çalışmışlar/çalışıyorlar. bu evrimin bir sonraki basamağı olabilir, insanoğlunun - belki de kaybettiği - gücünü fark ettiğinde yapabileceklerini manipüle etme isteği de olabilir. ama sonuçta birileri hep insanoğlunun bazı inançlarını ve bakış açısını belli yerlere sürmeye çalışmış tarih boyunca.

    boorman tüm bunlara bol bol gönderme yapıyor filmde. piramitler, kristaller, dna yapısı. daha new age ortada yokken boorman hepsini tek tek sıralamış filmine. sean connery bir anahtar. insanoğlunun varoluşunun - epeyce can sıkıcı - bir portresi. öldürmek, yok etmek, savaşmak onda hep var olan bir potansiyel ve birilerinin manipülasyonuyla bunu açığa çıkarıyor rahatlıkla. ama birşey daha var; gerçek arayışı. rahat durmuyor insanoğlu, burnunu sokuyor her şeye. işin ilginci burada da yönlendirilmeye maalesef açık, ilk kitabı connery'e gösterenin zardoz'un ta kendisi olması gibi.

    filmin pek çok sahnesi kendini ciddiye almıyor. anlattığı konu son derece ağır ve sert ama bunu öyle bir tavırla yapıyor ki bazı sahnelerde dünyayı kurtaran adam ayarında kült görüntüler sergiliyor. belki de çekebileceği can sıkıcı eleştirileri azaltmaktı burada boorman'ın amacı. "bakın filmim kendini bile ciddiye almıyor ki" demekti. çünkü tevrat'ın rabbı ile zardoz arasında hiçbir fark yok bir açıdan bakıldığında.

    ---
    spoiler ---


    (feritciva - 11 Şubat 2008 15:24)

  • comment image

    tanrısal vasıflara sahip ölümsüz insanların yaratılabilmesinin ve toplum halinde yaşayabilmesinin, primitif nitelikli başka insanların ve toplulukların sömürülmesiyle mümkün olabileceği ve bu koşul dışında yeryüzünde cennetin yaratılmasının mümkün olamayacağı ve üstün insanın kendi doğasına ters düşemeyeceği fikrine dayanarak, transhümanist ve kozmist inanışları ve felsefi akımları yerden yere vurmaya çalışan ve üzerinde durduğu tezi temellendirebilme açısından da zayıf kalan bir yapım.

    filmde sözü geçen insanüstü topluluğun bazı üyeleri francis bacon'ın nova atlantis kitabındaki bazı özel görevlilerin başlarına taktıkları gibi, türbanımsı bir başlık takarlar.

    filmin yapım yılı 1974 olup, konusu 2293 yılında geçmektedir. filmde arada bir çalan marş benzeri müziğin üstün insana inanan çevrelerle yakın ilişkileri olduğu iddia edilen ludwig van beethoven'a ait olması ise ilginçtir.

    (bkz: transhuman)
    (bkz: nova atlantis)
    (bkz: #1190152)


    (krasnoya - 26 Şubat 2008 00:43)

  • comment image

    tuhaf ve absürd ayrıntılarla boğulmuş, konu olarak çekici ama kurgu ve görüntü yönetmeni açısından berbat film.


    (samatya - 8 Mayıs 2008 23:34)

  • comment image

    tez konusu olacak kadar karmaşık bir örgüye sahip, şahsi fikrim; şimdiye kadar yapılmış olan en iyi alternatif fantastik dünya modellerinden birisidir zardoz.

    --- spoiler ---

    ölüm üzerine saplantıları oluşmuş, *tanrı-insan* olmuş canlıların dünyasındayız... doğaya şirk koşan üstün-ideal aklın, insan beyni tarafından taşınamıyacağı mesajını verir ve akıllarının içinde hapsolmuş bir insan topluluğunu resmeder. kaos yüzünden faunusun dışındaki basit insanlar böcekler gibi ölmektedir, yarı tanrılar ise bir çıkmaz içinde kendi cennetlerinde bir karabasanın içindeler. aralarından birisi, yani arthur frayn*, yani kuklacımız basit insanlardan seçilmiş bir ırk yaratır ve ellerine silahlar tutuşturarak barbarları ölüm meleklerine çevirir. ölüm meleğimiz revolverzed*arthur frayn* tarafından bilgi ile zehirlenir ve masumiyetini yitirir. zehirlenen sean connery zardoz tanrısının büyük heykelinin içine girerek, tanrısını öldürmeye ve gerçeği bulmaya karar verir.

    frayn'ın yani zardoz'un zorlaması ile zed'in ağzından t s eliot'ın şu cümlelerini duyarız, filmin genelini de güzel bir şekilde açıklar.

    frayn-ben lazarus'um, ölülerin yanından geldim demeye doğru?
    zed -ben lazarus'um, ölülerin yanından geldim, geri geldim size herşeyi anlatmaya, herşeyi anlatacağım size.

    ve zed bir nevi peygamber olduğunu öğrenir.

    bir nevi sahte cenneti yıkmaya gelen gerçek tanrının tasfiridir zed, ölümsüzlüğe hapsolmuş yarıtanrıları gerçek tanrının-doğanın huzuruna kavuşturur. filmin sonunda zed eşi ile birlikte bir mağarada yaşlanarak hayattan silinir, ve duvarda o resim... iki el izi tıpkı ilkel insanın mağaraların duvarlarına bıraktığı izler gibi, izlerin yanında ise bir revolver,oldukça ironik bir sahne, ironik bir son.

    ---
    spoiler ---


    (arph - 9 Şubat 2009 23:04)

  • comment image

    yillar sonra dun gece tekrar izledigim filmdir. ilk izledigimde kotu otesi efektlerine ve sean connery'inin sortuna takmistim, dun geceyse bambaska yerlere goturdu beni. hala sean connery'nin 1974 yilinda da yasli bir adam olmasi sorunsali dikkatimi cekse de, bu adam hic mi genc olmadi, bebekliginde de mi yuzunde bu cizgiler vardi gibi sorular beynimi minciklasa da, bu sefer bu dusunceler daha arka planda kaldi, bambaska sorulara, dusuncelere daldim. heidegger, insanoglundaki varolus sikintisinin sebebini, insanin bu dunyada sahip oldugu zamanin sonlu olmasinda arar. bu film ise bize varolus sikintisini sonsuzluk uzerinden anlatir. bir baska deyisle, sonsuz zamana, ebedi genclige sahip vortex adli utopik bir cennette yasayan insanligin varolus sikintisini. yaslanmamak, hastalanmamak, olmemek, olememek, kendi yarattiklari cennette hapis durumuna dusmek vortex insanin yasadigi iskencedir. simdiye kadar bizlere hep soylenen olumlu dunyada herseyin bos olduguydu. nasilsa olecektik, dolayisiyla hersey anlamsizdi. bu filmde bize gosterilen aslinda olumun yasami anlamli kildigi, insanoglunun sonsuzlugu asla kavrayamayacagi, sonsuz huzurun aslinda dunyaya kazik cakmakta degil, gunu geldiginde dunyayi terketmekte oldugudur. bunun disinda daha binlerce enteresan, guzel fikirler vardir filmde. benim deyinmek istedigim bu kismiydi. bu filmi izleyeceklere tavsiyem, ilk olarak the wizard of oz' u izlesinler, hemen ardindan da bu filmi. kesinlikle zihin acicidir, rahatlatir, sevindirir.


    (yogina - 3 Mart 2009 00:43)

  • comment image

    zardoz cidden de, çeşitli yönlerden okumalara açık bir film. ben filmin okumasını, hegel'in köle - efendi diyalektiğine yorarak ikinci-üçüncü kez izledim ve hakikaten benim kafamda tasarladığım şablona cuk oturdu diyebilirim. hegel'in köle-efendi diyalektiğinde, her biri kendisini olduğu gibi tanıtmak isteyen iki bilinç birimi (avcı toplayıcılar komünü ve sonsuzlar ) arasındaki kölelik ve egemenlik ilişkilerini insanlık içinde -çünkü insanlık hayvanlardan kesinlikle farklı olarak, yaşamı aşma yeteğine sahiptir- betimler. her biri bunu bir ölüm kalım savaşımı içinde, hem kendisi hem öteki için yapacaktır. köle kaybedecek, yaşam önünde diz çökecek ve efendi için çalışarak ona hizmet edecektir. (filmde ilkel bir avcı-toplayıcı komünü olarak gösterilen zed'in kabilesi, zardozun emrettiği kurallara itaat eder ve zarzon'un ağzından fışkıran silahlarla insanları öldürürler. “zardoz emrediyor : silah iyidir , birbirinizi öldürün.ama… çoğalmak kötüdür!” ancak köle (marx’ta proleter) esaretinden de bu çalışma içinde ve bunun sayesinde kurtulacaktır; çünkü dünyayı dönüştürerek, kendi kendisine bağımsızlığa ulaşmanın somut araçlarını verecektir. (marksist teoride proletarya hareketlenmesi ya da devrimci hareketi olarak okuyabilirsiniz burayu. bu proletarya'nın içerisinde bir bilinç yapılanması gerçekleşecek ve neden eziliyoruz, burjuvazi gerçekten tanrının doktrini veya uzantısı mı gibi sorular sormaya başlayacaktır. bakınız burada zed'in yaptığı eylem tam olarak bu oluyor; tanrı zardoz'un gerçekliğini sorgulayarak ağzından içeriye giriyor ve onu kontrol eden arthur frayn'i öldürüyor. buraya, yani zed'in süpheciline bir kaç farklı yönden yaklaşmak mümkün. ilki: tanrı sorgulaması. zardoz (yani taş tanrı) suretiyle gökten zenbille inen bir kafanın gerçekte var olmayan robotik/uzaktan kontrol edilebilir bir maket olduğunun öğrenilmesi. ardından tanrı sujesinin reddedilmesi. ikincisi, zardoz'un (yani tanrının/dinin) burjuvazi tarafından kullanılan bir tür meta olduğunun resmedilmesi dini bir tür korku öğesi olarak kullanarak insanları/toplumları yönlendirme eyleminin ayırdı. en güncel tabirle din yoluyla verilen afyona bağışıklık kazanmak. bu süreç sonunda, bilinç akıl’a ulaşır. dünya ona yabancı olmaktan çıkar; dünyaya ilişkin bilgisi onun gerçek bilgisidir, ve onun gerçek bilgisi de dünyaya ilişkin bilgisidir. ama bilinç artık sadece bireyin bilinci değildir; bilinç, içinde ‘ben’in biz olduğu, biz’in ben olduğu’ tinsel bir topluluğun bilincidir. (burada, zed'in temsil ettiği komünü uyandırmak için seçilmiş kişi olduğunu göz önünde bulundurursak, vortex olarak adlandırılan bölgeye giriş ve vortex'in içerisinde yaşayan üst-sınıf insanlara onların 'ben' alter*ego dedikleri kavramın aslında 'biz' olduğunun tebiliği vs. zed bir gün kütüphaneye gider ve kitap okumaya başlar. zed, vortex'in içerisinde dolaşırken bir ara eline ‘wizard of oz’ (oz’un büyücüsü) adlı kitabı alır. bir süre sonra parmaklarıyla w,i,o ve f harflerini kapatır. parmaklarıyla kapattıktan sonra açıkta kalan harflerden oluşan kelimenin zardoz olduğunu görür. burada artık sühhe yerini, uyanışa ve zihinsel devrime bırakmaktadır. bu sürecin sonunda ancak bilinç, tinin (proleter, toplumsal bilinç) kendi bilinci haline gelerek mutlak bilgiye ulaşır; ve insanlığın, zamanın en başından bu yana sorduğu "insan ne ile yaşar", "nereden geldik nereye gidiyoruz" gibi sorularun cevabına vakıf olur. zardoz, bilim-kurgu sinemasında neredeyse adından hiç söz edilmeyen bu film görsel-effektif- manada vasatın da altında seyretmesine rağmen, gerek kurgusal gerek ironik bağlamda eşine-benzerine ender rastlanacak filmlerden. hatta top5'ime kafadan girer öyle söyleyim sana.

    "ilginçtir ki insanların en çok istediği şey anlam, bilimin onlara veremediği tek şey" zardoz.


    (thelepermessiah - 16 Mayıs 2009 14:57)

  • comment image

    sean connery'li bi bilimkurgu. geleceğin aynası belki de. vortex adlı bir sahte cennet yaratan aristokratlar ölümsüzdür ve içlerine karışan ölümlü zed ile düzen bozulur. acı çektiklerini anlarlar ve huzura kavuşmak isterler.
    bi de tanrının sorgulanması var tabii

    into a world of eternal life, he brought the gift of death...


    (wrathful lilith - 30 Eylül 2002 13:45)

  • comment image

    çağımızın en ilgi çekici yönetmenlerinden, "döşüşü olmayan nokta" ((bkz: point blank)) ve "cehennemde iki kişi" ((bkz: hell in the pacific)) filmleri bizde gösterilmiş olan john boorman "bilim-kurgu" türündeki filmiyle geleceğin dünyasına, insanoğlunun gelecekteki sorunlarına kişisel bakışını getiriyor. boorman'ın dünyası (buna rahatlıkla boorman'ın dünyası denebilir çünkü senaryo da, onun kaynağı olan özgür hikaye de onun kaleminden çıkmadır) 2293 yılının dünyasıdır. gitgide çöken, yok olan, yaşanılması imkansızlaşan dünyamızda, insanoğlunun yüzyıllardır topladığı bilgilerden, buluşlardan gerekli olanları süzüp almış, kendi yaşamlarını mutlu ve tehlikelerden uzak kılmak için "vortex ülkesi"nin aşılmaz duvarları ardına çekilmiş bir "seçkinler grubu" vardır. seçkinler, eriştikleri bilgilerin sonucunda ölümsüzlüğe de erişmişlerdir. 25 yaşından sonra ne yaşlanır ne de ölürler. dışarda sürüler halinde yaşayan "vahşiler" vardır. seçkinler, vahşileri ilk zamanlar sürekli olarak öldürmektedirler. sonraları onları ekmeklik buğday yetiştirme işinde kullanırlar. bu işte araç "imhacılar grubu" denen ara sınıftır. imhacılar, vahşileri çalıştırır, fazlasıyla çoğaldıkları zamansa, kitle halinde öldürürler. imhacılar, hesabına çalıştıkları seçkinleri ve onların ülkesi vortex'i tanımazlar. tek bildikleri "taş tanrı" zardoz'dur. boşlukta uçan dev taş-maske.

    ama bir gün, imhacılardan biri, güçlü ve gözüpek zed, yıllar önce felaket sonunda (hangi felaket bu? boorman bunu belirlemez. her bilim-kurgu eserin yapısında, dokusunda varolan, insanoğlunun kendi kendine hazırladığı kaçınılmaz acı son) yokolmuş bir kentin, harap kitaplığını keşfeder. orada bulduğu eski kitapları okur, bıkmadan yorulmadan geçmişin izlerini öğrenir. bir gün bir raslantı ona ünlü masal kitabı "the wizard of oz" oz büyücüsünü bulur. oradan giderek, zardoz'un gizini bulur zed: masaldaki gibi bir maskedir yalnızca zardoz, arkasında insancıl güç. zardoz'ın keşfedilen gizi, zed'e vortex dünyasının da kapılarını açacaktır. bu ülkede kendi erişilmezliğinde (ölümsüzlüğünde) kendi yokoluşunu ve anlamsızlığını bulan insanların ülkesinde, zed durmadan öğrenecek, bulacak, sonunda en büyük düşmanı olan consuela'ya aşkı (vortex'lilerin bilmediği veya unuttuğu aşkı" getirirken, uğruna seçilmiş olduğu görevi de başaracak vortex halkını kurtacaktır.

    şu kısa özetten bile boorman'ın filminin ne denli felsefi ve düşünsel paraboller, simgeler, benzetmelerle dolu olduğu anlaşılabilir. boorman, öyküsünü özellikle iki alegori üzerine kurar. bunlardan biri tipik biçimde bilim-kurgusaldır. zardoz'un kişileri, günümüz teknolojisinin ve özellikle yaşama biçimlerinin insan ile doğa arasında yaradılıştan beri varolan uyumu gitgide bozmalarını, tahribi ve yoketme olayının en üst aşamasını simgelerler: sonunda insan ölümü yenerek, ölüm/yaşam diyalektiğini de alt üst etmiş, dengeyi bozmuş yaşamın anlamını kaldırmıştır. bu en son yanlışın cezasını vortex seçkinleri, mutsuz, amaçsız, sıkıntılı yaşamlarıyla, doyuramadıkları ölüm özlemiyle öderler. ikinci allegori, toplumsal, giderek siyasal planda olarak yorumlanabilir. gerçekten de, boorman'ın keskin çizgilerle belirlediği "seçkinler" / "vahşiler" / "imhacılar" ayrımı bir yandan seçkin bir azınlığın, çoğunluğu katı ve keskin biçimde sömürüsü, diğer yandan ise güçlülerin yaşamasına karşılık zayıfların acımasızca yokedilişi açısından, faşist bir toplum yapısının ve zihniyetinin proto-tipini oluşturur. bu iki temel alegorinin, öykünün (filmin) iki temel öğesini oluşturması yanında film, çeşitli entelektüel/kültürel çağrışımlar, simgelerle doludur. örneğin, kültürüyle birlikte yok olan bir dünyada, zed'in yıkık bir kitaplık bularak, insanlığın unutulmuş bilgilerini edinmesi, r.b radbury'nin ünlü eserini (ve ondan önce çekilen filmi), yani "fahrenheit 45'i anımsatır. zardoz, diğer yandan görsel açıdan bir sinema şöleni sayılabilir. boorman, fantastik, düşsel, çarpıcı bir dünyayı (ünlü görüntü yönetmeni geoffrey unsworth'un da yardımıyla) başarıyla gerçekleştirir.


    (thelepermessiah - 25 Ağustos 2009 19:33)

  • comment image

    freud bilinçaltıma inse sene 87 veya 88 de izlediğim bu lanet olasıca film çıkar. babannemin evinde engin bir sessizlik, bir black hole, bir tv ve ben vardım. sonra bu film başladı, 20 sene boyunca o uçan heykellerin olduğu film neydi ya diye sayıkladım. öğrenmek te istemiyordum. sonra öğrendim ki zardoz'muş.

    aklımda kalan o sürrealizm dolu epik hikaye sene 2011 de izlediğimde ise basit bir dekordan ibaretti. ve o adam ise sadece sean connery'miş..

    ne o çocuk, ne o zaman-mekandan mevhum babannemin evi kaldı artık.

    benim için tüm kozmos, o'ndan önce ve o'ndan sonradır. işte zardoz benim için budur.


    (visitors - 20 Ağustos 2011 05:09)

  • comment image

    connery'inin yaninda eski guzel fransiz yildiz charlotte rampling yer alir. oyle cok mesaj ve detay icerir ki bunlar da gizli saklidir, farkinda olmadan mesaja bogulur insan. ozel efektleri ise goz kamastirmaz ama filmin amaci o degildir zaten.


    (joe 90 - 7 Nisan 2003 23:16)

  • comment image

    sinamacılığın altın çağının 60 lar ve 70 ler olduğunu bana kanıtlamış filmdir.bu filmi izledimya birdaha milyon tane felsefik film getirseniz bunun yerini alamaz.bu filmi çözen sinema öğrencisinin birdaha sırtı yere gelmez.deneyselliğin doruğudur.bağımsız sinemanın kralıdır.sonuna kadar izleyebilen insanada helal olsun demek gerekir.acayipliğine rağmen övgüler övgüler ve övgüler dizmek gereklidir bu filme.sulanmış beyinle bu kadar yazabiliyorum hakkında.


    (undeadtr - 4 Mart 2012 02:32)

  • comment image

    zed adlı bir yokedicinin ki kendisi seçici üremeyle dünyaya gelmiş bir mutanttır, taş tanrı zardoz'u öldürmesiyle başlar film. akla nietzsche'nin şu sözleri gelir “kişi kendi tanrı’sını öldürmeden özgür olamayacaktır”.


    (afrikadahil - 17 Mart 2013 16:12)

  • comment image

    "yıl 2293… ölümsüzlük arayışlarında başarılı olmuş bilim adamları ve bu nimetten faydalanan seçkin bir grup dış dünyaya kapalı topraklarda, kendilerini soyutlamış bir toplum olarak sonsuz yaşamlarını sürdürmekteyken dışarıda kalan çoğunluk ise ilkel şartlara geri dönmüş, yeniden vahşileşmiş ve cahilleşmiştir. ölümsüzler toplumu teknoloji, medeniyet, demokrasi ve bilgi birikimi olarak en ileri noktalara erişmişken dış topraklardaki insanlar ise tanrıları olduğuna inandıkları zardoz’un buyrukları altında herhangi bir hak ve değere sahip olmadan canını koruma ve açlığını giderme endişesi ile hayat sürmektedir. zardoz’un itaatkârlarından biri olan zed’in, tanrısına dair ilk şüpheleri sayesinde zardoz’a yaklaşmak ve onu çözmek adına attığı adımla evrimin başındaki ve sonundaki iki insan karşılaşacak ve etkileşime geçecektir. aradaki insanlar olan bizler için ise ölümsüzlüğün gerçekten bir nimet olup olmadığını düşünmeye itileceğimiz bir önermeler derlemesi oluşacaktır.

    john boorman, 1974 tarihli fantastik filmi zardoz’da insanoğlunun ilkel dönemi ile hayal edebildiği en gelişmiş dönemini aynı zaman diliminde buluşturarak insanlığın id ve süper egoları arasındaki sıkışmışlığının iki aşırı ucunu yakalayıp evrime ve gelişime dair döngüleşme emareleri yakalar. ilkel benliğin hüküm sürdüğü düzensiz dönem ile tabusal ve kültürel benliğin dizginleri ele aldığı gelişmişlik döneminin birbirini gözlemlediği filmde evriminin sonuna gelen gelişmişler, yaşam heyecanını ve haz alma yetisini kaybederek ilkel olana özenir ve yok olmayı arzular. zardoz bize, gelişimini tamamlamış veya tüm arzularına kavuşmuş bir insanlığın yerini yeni baştan keşfedecek, ilerleyecek ve gelişim kaydedecek sıfırlanmış bir insanlığa bırakması gerektiğini veya zaten dünya var olduğundan beri bu durumun yaşandığı ihtimalini düşündürür."

    yazının devamı için: http://www.cinerituel.com/…-mutsuzluk-ihtimali.html


    (budemu - 9 Mayıs 2014 20:22)

Yorum Kaynak Link : zardoz