Animasyon / 9
  • "tanrı ile marx'ın olduğu kısımda yarmış animasyondur."
  • "film anlamlı. fransa'nın , humeyni'yi uzun süre misafir ettiği nedense hiç sorgulanmamış.irenicus uyardı ; kitabında humeyni anlatılıyormuş.kendisine teşekkür ederim."
  • "katılımın zorunlu olduğu persepolis 3d özel gösterimine 70 milyon davetiyemin olduğu film.edit: bitti."
  • "on sene sonra amerika'da yasayan surgun bir turk animasyon sanatcisinin constantinopolis ismiyle yeniden cekecegi animasyon filmdir."
  • "'' şimdi sokaklara şehit ismi veriyorlar. ailelere kalan bu oldu, şehit isimleri. ''"




Facebook Yorumları
  • comment image

    iran'in 70lerden sonrasini izleyiciye basarili bir sekilde anlatan ve aktaran belgesel. marjena satrapinin bir nevi otobiyografisi. izlerken iran bize ne kadar yakin, ya da ne kadar uzak sorusunu defalarca kendinize soracaginiza eminim. yobazligin binbir turlusune sahit olacaginiz, cogu zaman yumrugunuzu sikip ic gecireceginiz sahnelerle dolu bir film. peki anlatilanlar abartili mi? ne yazik ki hayir. filmi beraber izlemeye gittigim iranli arkadasima sordugumda, bana verdigi yanit "daha gercekci olamazdi" oldu. film aslinda, bugun yurt disinda yasamak zorunda kalan, gorup taniyabileceginiz cogu iranli gencin hayatindan izler tasiyor. sizin su an kaygi olarak gordugunuz kabuslarinizi yasamis insanlarin hayat hikayesi bu. sabretmek, tahammul etmek, bildiginiz anlamlarinin disina tasiyor.
    filmin en guzel yani, konu edindigi bagnazliklara, baskilara inat, yasananlari neseli bir dille anlatabiliyor olmasi. marjena satrapinin tum olumsuzluklara ragmen korumayi basarabildigi bu bakis acisi, hem anlatimi guclu kiliyor hem de filmin anafikirini teskil ediyor. cizimler zaten leziz.
    film hakkindaki ozel istegimiz, tez zamanda turkce seslendirilip, prime time da eblek dizilerin yerine gosterilmesi. akp ye de saglam kapak olur, icimizin yaglari da erir bir nebze.

    bir kucuk anketod: film sonrasi beni en cok etkileyen iranli arkadasin, irak savasi sirasinda ogrencilerin signaklara kostugu bir sahnede okulda calan siren sesini duydugunda, kalp carpintisini engelleyemedigini gozleri dolu dolu anlatmasi olmustur. kimi zaman kahkahalarla izledigimiz sahnelerin altinda yatan aci gercek bir kez daha goz yasi olarak karsimiza cikmistir.


    (kalman - 12 Ekim 2007 02:11)

  • comment image

    cidden güzel bir film.. ama insan iç çekiyor film boyu.. kahretsin diyor bir yandan da yasaklanmamasına şaşıyor tabi.. iran tarihi okumamışlar için özet şeklinde.. benim dünyamda yaşıyor olsak okullarda gösterilmeli...
    çocuğum olsa belgesel niyetine bunu izlettiririm bak diktatör bu, din bu, devrimci bu, sosyalizm bu, aşk bu, am sik göt bu.. ufak bir özet işte.. çocuklara göre.. göz de dolduruyor, küfür de ettiriyor insana içinde bulunduğu ülkeye ve çok ince de bir espri anlayışı var..

    --- spoiler ---
    allah'ın "hıhı tabi devrim" dediği yerde pek eğlendim. bi de işte aşkın değişimi nefis anlatılmıştı, önce ayaklar yere basmaz sonra sünepe ve salak olur ya gözünüzde deli gibi sevilen kişi.. aşk acısı insanı iran'a bile döndürtür, memleket vb. hikaye..
    ---
    spoiler ---

    ek:ayrıca bu film hakkında kemalist mastürbasyonu diyebilen moronlara bir de ekşisözlük aracılığıyla beyin dileyelim..


    (pati - 20 Ekim 2007 01:34)

  • comment image

    çok güzel olmasının yanında "özel" de bir film.

    hollywood ve uzakdoğu arasına sıkışmış bir sinema (ve animasyon) dünyasının içinde avrupalı ama aynı zamanda doğulu bir bakış açısı. üstelik çok da hassas bir konuda.

    --- spoiler ---
    biz türkler için daha da "özel" bir yapım. şahsen okulda kara çarşaflı öğretmenin "yaşasın... örtünmüşlüğün özgürlüğünü yaşıyoruz" tarzındaki "trajikomik" beyanatı ya da "devrim gelince ilk önce onlara destek çıkan "özgürlükçüleri" astılar" yorumu irkilmeme ve ürpermeme yol açtı.
    ---
    spoiler ---

    bazı şeyler korkutucu derecede benziyor işte. değişmezleriniz bir bakmışsınız ki bir günde değişmiş.


    (the vagrant - 4 Şubat 2008 00:06)

  • comment image

    burnumuzun dibindeki iran'ın 20 yıl gibi kısacık bir sürede nereden nereye geldiğini mükemmel bir dille anlatan, masal tadında bir gerçeklik hikayesi.

    spoiler
    "15 yaşımızdayken annenle el ele dolaşıyorduk buralarda. orası da bu ülkeydi..."
    spoiler

    (bkz: türkiye iran olur mu) diye soranlar için de çok sağlam doneler içeriyor kanımca. sonumuz benzemesin. yukarıdaki cümleyi kendi çocuğuma söylemek zorunda kalmak istemiyorum.


    (koyukirmizi - 9 Şubat 2008 04:29)

  • comment image

    içinde çok güldüren espriler ve detaylar olmasına rağmen izlerken hiç gülemedim.. gırtlağımın orta yerinde bir yumrukla beraber yutkunma zorluğu çekerek izledim..

    iran'ın nasıl bu hale geldiği anlatılırken hikayenin başında baba şah "atatürk gibi cumhuriyet kuracağım" diyor.. bu sözü duyunca ne kadar gururlandıysam (çünkü modern bir ülkenin temelini atacakken örnek alınan isim atatürk oluyor) filmin sonunda bir o kadar korku kapladı içimi.. bundan 30 sene sonra "x ülkesi türkiye olur mu?" gibi kötü bir örneklendirme yapılabilir.. bu filmi izleyince bunu çok daha iyi anlıyorsunuz..

    bu filmi izleyin.. ilk 20 dakikasındaki replikler size o kadar tanıdık gelecek ki sanki filmi daha önce izlemişsiniz hissine kapılacaksınız.. deja vu hissi saracak dört bir yanınızı.. ürpereceksiniz.. yani hepiniz değil.. ürperenler bu ülkeyi hak edenler.. ürperenler bu ülkenin filmdeki sona doğru gitmemesi için bir şey yapacak insanlar..


    (koparnick - 25 Şubat 2008 23:43)

  • comment image

    filmden anlayabileceğimiz tek şey iç karartıcı olduğuymuş..aferin bize.

    benim de içimi kararttı ama, sanıyorum ki farklı nedenlerden.
    marjane arabada erkek arkadaşıyla(evli falan değillerken yani) birlikte seyahat ederken yakalanıp gözaltına alındıktan sonra babasıyla aralarındaki konuşma:(tam hatırlayamadığım için monolog olmaya mahkum)

    b: biz annenle 15 yaşındayken el ele dolaşırdık, burda, bu ülkede.

    biz hala bunu yapabiliyoruz belki evet ama yolda yürürken formamızın eteği kısa diye kezzaplanabiliyoruz ya da polis tarafından dövülebiliyoruz,prezervatif bulundurduğumuz için okuldan atılabiliyoruz . bazı yerlerde askılı bir şeyler giydiğimizde bile tuhaf bakışlarla(ki öyle ufak tefek bir bakış değil baya baya rahatsız edici ve aşağılayıcı bir bakış) karşılaşabiliyoruz.
    ama tabii ki hepsi münferit olay falandır canım..iran olacak halimiz yok ya..

    bak,film de iç karartıcıymış zaten..


    (buyildagidemedimamaseneyekesingidicem - 15 Mayıs 2008 10:58)

  • comment image

    sıkmabaşa özgürlük, laiklik yeniden yorumlansın çünkü biz yola kefenimizle çıktık diyenlere oy verenlerin ve alkış tutanların izlemesi gereken film.

    anatomi çiziminde sadece burnu görünen kara çarşaflı birkadının resmini çizmeye çalışan kadınlara "giyiminiz tahrik edici, daha bol şeyler giyin" diyen devrim muhafızlarını anlatan film.

    seyrederken, dondurması ile ünlü bir kentimizin termik santarli ile ünlü bir ilçesinde minibüste yabancı bir erkeğin yanına oturduğu için hakarete uğrayan bir arkadaştan telefon gelmesiyle birlikte daha da anlam kazanan film.

    kız kardeşlerimize, bacılarımıza, ablalarımıza annelerimize sahip çıkmamız, atatürk'ü unutmamamız gerektiğini kafamıza vura vura anlatan film...


    (fortuneteller 657 - 15 Mayıs 2008 22:25)

  • comment image

    iran'da şeriat, avusturya'da ise batının kötü yüzüyle karşılaşan bir yeniyetme... sıkı yönetimden ötürü evlerin bodrumlarında, küvetlerde ayakla ezilerek yapılan şaraplar... kapanmış perdelerin arkasında dans eden, partiler veren modern insanlar... savaşın küçücük çocukları bile acımasızca aldığı gerçeği... küçüklüğün temizliği ile allah'a herkesten daha yakın olabilme hali... en kötüsü de batının modern görülen tutucularının arasında her türlü rahatlığı, nizamsızlığı tattıktan sonra yeniden baskıcı rejimin içerisine dönüyor olmak... ah o dakikalar içinde tüm albümlerini indirdiğimiz pink floyd için acı çekmek...

    işte böyle bir çizgi roman persepolis.

    en güldüğüm bölümü yazmadan rahat edemeyeceğim... kızımız marjane'nin velisi, yine yaptığı bir baş kaldırı sonucu okula çağırılır.. öğretmen kızların çarşaflarını düzgün giymeleri konusunda velileri uyarır.. bizim ileri görüşlü aileden gelen marjane'nin babası öğretmene döner ve ;

    -vücut kılları bu kadar tahrik ediyorsa bıyıklarınızı alsanız iyi olur. der.

    evet kadının dona kaldığı andır... arkasındayım, destekliyorum..


    (epigonion - 23 Nisan 2009 01:51)

  • comment image

    iran ile ailevi bagları olan biri olarak şah zamanı iranı annem ve dedemden dinleyerek büyüdüm. devrim olduktan sonra ise iranı oradan gelebilen yakınlarımızdan dinlemiştim. film marjane satrapi'nin gözünden anlatılıyor ki kendisi iran azerisidir ve şahlık pehlevilerden önce azerilerin elindeydi. tum anlatılanlar o zamanlarda orada bulunan dedem ve annemin dedikleriyle o kadar çok örtüşüyor ki ben bizim ailenin hikayesi anlatılıyor sandım... gözlerimi buğulandıran bir film...


    (genji - 11 Ocak 2010 14:44)

  • comment image

    başkasını rahatsız etmeden istediğini yapabilme hakkı özgürlüktür,bunları rahatça yapabilen dünyada şu an için çoğunlukla batılılar olunca , aslında olması gerekene batı özentiliği deniyormuş,ilginç tabi,hayat da ilginç gemiler filan....


    (carpathianmacika - 31 Temmuz 2010 19:21)

  • comment image

    sevişmenin, içmenin, istediği müziği dinlemenin yasaklandığı bir ülkenin genç nesillerinin çektiği çileleri anlatan bir çizgiroman ve filmdir. sadece bununla da kalmaz, bütün bunların temelinde iran'a, abd ve ingiltere desteğiyle petrol için yapılan müdahalelerden bahseder. iran-ırak savaşının temelindeki abd'nin rolüne değinir. iran'da bir neslin nasıl göz göre göre iran-ırak savaşında yok edildiğini, işkencelerden geçirildiğini, bakire kızların önce ırzına geçirilip sonra da idam edildiğini anlatır. çizgiromanı okuyan veya filmi izleyen birisi bunları görmeyip "ne bu amk? sevişmek, içmek, istediği müziği dinlemek özgürlük mü?" diyorsa o filmden veya çizgiromandan bir bok anlamamıştır. kaldı ki evet, içki içmek, sevişmek, istediği müziği dinlemek özgürlüktür ve bunlar yasaklanıyorsa, insanlar bu yüzden işkence görüyorsa bu özgürlüğün değerini daha da iyi anlarsın!


    (ottoschmit - 31 Temmuz 2010 19:45)

  • comment image

    dün akşam ilk defa izledim bu filmi. eşim sağolsun, almış getirmiş bir yerlerden izle bunu kesin diye.

    böylesi bir film bir ingiliz'i , alman'ı etkiler mi bilemiyorum. sadece tarihe ilgisi olanların izleyebileceği bir filmdir belki. ama az da olsa tarihini bilen bir türk için kesinlikle çok şey ifade eder. etmeli de bence zaten.

    mustafa kemal'in yaptığı devrimlere din düşmanı, duruşuna diktatorya diyen bazı kesimler var. lafım onlara. siz dikta rejimi gördünüz mü hiç? şeriatın ne olduğundan hiç haberiniz var mı? sovyet rejimi altında yıllarca yaşayan biri ile sohbet ettiniz mi hiç?

    milyonlarca insan iran'daki şeriat rejimine karşı devrimden sonra mücadele verdi, binlercesi tutuklanarak idam edildi. onca mücadeleye rağmen molla rejimi'nin yumruğu altında kaldılar, kendi istedikleri gibi bir iran asla göremediler. belki de yıllarca daha göremeyecekler. kaç nesil molla rejimi altında daha ezilir belli değil.

    niye biliyor musunuz? onların hiçbir zaman bir mustafa kemal'i olmadı da ondan. bir ulusu ayağa kaldıracak bir iradeye sahip olamadılar. bu yüzdendir ki güçlü olan güçsüzü ezdi. insanları sindirmenin en kolay yolu şeriattı.

    bugün demokratik cumhuriyet rejimine sahipsek 'diktatör' diye adlandırdığınız insana borçlusunuz bunu kabul etseniz de etmeseniz de arkadaşım. istediğiniz kadar bağırın çağırın sallayın mustafa kemal'e; bugün analarımızın, nenelerimizin, kız kardeşlerimizin bir hayvandan daha öte bir değeri var ise bu mustafa kemal sayesinde işte.

    son olarak filmden şah'ın hayalinde kurup dile getirdiği ama gerçekleştiremediği bir ülküsü ile bitireyim belki o zaman daha iyi anlarsınız bazı değerleri;

    --- spoiler ---
    "..hayalimde atatürk'ün kurduğu demokratik bir cumhuriyet var."
    ---
    spoiler ---


    (captain bellick - 14 Kasım 2011 11:45)

  • comment image

    bu filmin gösterime girdiği ilk yıllarda burada yapılmış birçok yorumda, türkiye'nin ve iran'ın farklılıklarına değinilmiş. birbirinden apayrı politik, sosyolojik, kültürel yapılara sahipmiş bu iki toplum. hem talihsizlik o ya, üstüste gerçekleşmesi pek de mümkün olmayan büyük olaylar, travmalar yaşanmış iran'da. hep bu sebeplerdenmiş iran'ın şeriat deneyimi. hiç şaşırtıcı olmadığı üzere, hükümetin* avrupa birliği ideali ve liberal olduğunun altı çizilmiş. filmi izleyip paranoyaya kapılanlar ''tehlikenin farkında mısınız'' manşetlerini atanlarla aynı fabrikadan çıkma ''ağır kemalist''lermiş. hem zaten kemalistlerin, islamcılardan farkı neymiş!

    persepolis'in ilk kez cannes film festivali'nde gösterilmesinin üzerinden 6 yıl geçti. bırakın bir ülke tarihini, bir insan ömrü için dahi uzun bir zaman dilimi sayılmaz bu. biraz hafızamızı yokladığımızda türkiye'de çok şeyin değiştiğini görebiliriz ayrıca.

    ergenekon ve balyoz davaları ile türk silahlı kuvvetleri formatlandı; bu zaten gerekliydi değil mi? ordu'nun geçmişi karanlıktı, hem kanıtlanamasa da işledikleri şuçlar mutlaka vardı. illa ki bir haltlar karıştırmışlardır, hapse tıkılanlar geçmişte yapılan suçları işleyenlerdi, o da muhakkak! sonra son derece masum olan başörtüsü çankaya'ya girdi. ardından 2010 referandumunda ''yetmez ama evet''çi güruhun desteği ile yargı yürütmeye bağlandı. 4+4+4 denen eğitim garabeti yürürlüğe sokuldu, türban yaşı 12'ye inmiş oldu. 2013 haziranında ne olduğunu biliyoruz zaten. hükümet en barışçıl gösterilerin dahi bastırılacağını dünyaya duyurdu. akşam 10'dan sonra alkol yasağı bir diğer özgürlükçü adım. sansürün en tehlikelisi otosansür, bir gazetecilik ilkesi oldu. neredeyse öpüşme sahnelerinin dahi olmadığı filmler +16 logosu ile gösterime giriyor artık. cnbc-e gibi özel tv kanalları müstehcen sayılamayacak oscarlı filmleri gece yarısı kuşağında bile, kırpıp kuşa çevirdikten sonra yayınlayabiliyor. anayasadaki eşitlik ilkesine 'cinsel yönelim'in girmesi için bazıları yırtınadursun, 'gay' internet filtrelemesine takılan sözcüklerden biri. daha bir iki hafta önce tüm türkiye'nin gözleri önünde, bir sunucunun omuz dekoltesi yüzünden işine son verildi. evrim konferansları bazı köklü üniversitelerde yasaklı hale geldi. kürtajın yasaklanma olasılığı ülkede haftalarca tartışıldı. karma öğrenci yurtlarının fuhuş merkezleri olduğu algısı yaratılıp birbirinden ayrılması sağlandı. öğrencilere ve öğrenci velilerine ''odtü yurtları birer fuhuş merkezi, merdivenaltlarında bebek düşürenler var'' karalaması yapıp, öğrencileri fişledikleri belgeleri ile kanıtlananların, üniversite'den kovulması üzerine -sırf başörtülüler diye- odtü'nün neredeyse her kesimden insan tarafından aforoz edildiğine tanıklık ettik.

    ve şimdi, son bir haftadır türkiye'nin tüm gündemini ''kızlı erkekli'' öğrenci evleri belirliyor. bu evlerin birer fuhuş ve terör yuvası olduğu algısı topluma empoze ediliyor. özellikle kadın öğrenciler üzerinden bir karalama kampanyası yürütülüyor ki, kan donduran cinsten.

    bu olanlara karşılık verilen yanıtlar ise persepolis'in gösterime girdiği tarihten bu yana hep aynı; ''başbakan seçmeninin gazını alıyor. akp seçim çalışmalarını bu eksende yürütecek. erdoğan gündemi örtmeye çalışıyor'' vs. bir yandan başbakanın aslında neyi kastettiği günlerce tartışılırken, öteki yandan uygulamanın imkansızlığı vurgusu yapılıyor hep. ancak her seferinde atı alan hicaz'a varıyor. at da, atın üstündeki de hep aynı.

    gerçekten son 6 yılda özgürlüklerin kısıtlanmadığına, daha da demokratikleştiğimize, yargının işlediğine inanıp kendini akp'ye muhalif hissedeniniz var mı? muhalif ya da baskın yaşam tarzının dışında yaşayıp kendini güvende hisseden?

    evet, iran ve türkiye toplumları birbirinden çok farklı. bu iki ülkenin geçmiş deneyimleri de birbirinden farklı olabilir. fakat her iki toplumu formatlayan zihin, adeta birbirinin kopyası.


    (lepridik - 9 Kasım 2013 07:27)

  • comment image

    satrapi'nin, pek basit fakat etkili cizgi romani. zaten etkili olmasi da basitligi yuzunden, zira iranin kisa bir tarihi, sahin devrilmesi, kultur devrimi hep buyumekte olan bir kiz cocugunun naif gozunden anlatiliyor. cocuklugunun o yillari uzerinden 20 yil gecmis birinin, sanki hic buyumemis gibi o gunlere geri donup o yalinlikta yazabilmesi bence yazarin en muhim icraati olmus.

    --- spoiler ---
    fakat kitabin arkasinda her zamanki gibi gunluk hayatta, sinema elestirmenlerinin koseleri disinda hic kullanilmayan satafatli sifatlarla bezeli bir sekilde anlatildigi gibi insani duygulandiran kucuk kizin umitleri ve hayalkirikliklarindan ziyade, ailesinin ve ozellikle babasinin vakurlugu kanimca. sonucta savas esnasinda 13-14 yasindayken (yani neredeyse kazik kadarken), tukiyeden getirilen kot pantolonlari, iron maiden posterlerini duvarina asip oynamasi ve ailesine daha anlayisli olmamasi, her daim bende "cocuk iste" sempatisi ve empatisi uyandirmasa da ornegin komunizme gonul vermis amcanin hayallerinin yikilmasina izin vermemesi, babanin turkiyeden poster getirmek icin coban kiliginda donmesi ve hemen sonrasinda seni o kadar cok seviyoruz ki buradan gitmeni istiyoruz demeleri daha bir etkileyici sanki.
    ---
    spoiler ---


    (immanuel tolstoyevski - 26 Temmuz 2005 11:42)

Yorum Kaynak Link : persepolis