Oyuncular
  • "hepsi bir yana, tagore "istediğin zaman ışığı söndür,senin karanlığını da tanır ve severim" diyen adamdır."
  • ""yildizlar, atesbocegi sanilmaktan korkmazlar" sozunun de sahibi hintli sair."
  • ""doğan çocuklar, tanrının hala insanlardan umudunu kesmedigini gosterir." - tagore"
  • "nobel odulu de kazanmis hintli sair. siirlerinin bir kismini bulent ecevit turkce'ye cevirmistir.."
  • "ey güzellikaşkta gör kendiniaynanın övgüsünü bırak"
  • "bülent ecevit'in daha lise öğrencisiyken türkçe'ye çevirmeye başladığı, uğruna ingiltere'de sanskritçe öğrendiği şair."




Facebook Yorumları
  • comment image

    hepsi bir yana, tagore "istediğin zaman ışığı söndür,senin karanlığını da tanır ve severim" diyen adamdır.


    (joseph k - 31 Mart 2008 02:22)

  • comment image

    seneler sonra bir şiirine denk geldiğimde bir dergide, aynı gün doğduğumuzu öğrenip garipçe sevindiğim şair.

    " seni kolaylıkla tanırım korkusuyla, benimle oynuyorsun.
    gözyaşlarını saklamak için, bir kahkaha tufanıyla beni yanıltıyorsun.
    biliyorum, senin san'atını biliyorum.
    söylemen lazım gelen sözü asla söylemezsin.
    sana değer vermem korkusuyla, benden bucak bucak kaçıyorsun.
    seni kalabalıkta kaybetmeyeyim diye, ayrı durursun.
    biliyorum, senin san'atını biliyorum,
    gitmen lazım gelen yola asla gitmezsin.
    senin iddian diğerlerininkinden daha büyük;
    sessiz durman işte bu yüzden.
    cilveli bir umursamazlıkla, hediyelerimden kaçınırsın.
    biliyorum, senin san'atını biliyorum.
    sen, alman lazım geleni asla almazsın. "

    ( bahçıvan / 35 )


    (jazzgrr - 27 Nisan 2008 00:44)

  • comment image

    hayata veda etmeden yaklaşık dört ay önce sekseninci yaş gününde, mahatma gandhi tagore'a kutlama telgrafı çekmiş ve şöyle demiştir:
    "dört yirmi yetmez.beş yirmiyi de devirmeni diliyorum."

    tagore'un bu telgrafa yanıtı ise şudur:
    "kutlamana teşekkürler. dört yirmi küstahlıktır. beş yirmi ise katlanılmaz."


    (gaye topbas - 1 Ekim 2008 12:20)

  • comment image

    sir rabindranath tagore 6 mayıs 1861'de kalkütta'da doğdu. babası maharishi debendranath tagore, zengin bir brahmandı. edebiyatla çocuk yaşta ilgilendi. 1878'de bir kardeşiyle birlikte ingiltere'ye gitti. londra'da, university college'de hukuk öğrenimi yapmak istiyordu. ama kısa süre sonra hindistan'a döndü. 1878'de ilk kitabını, bir şairin masalı'nı yayımladı,mrinalinidebiadlı bir kadınla evlendi.

    tagore, 1913'de nobel edebiyat ödülü'nü aldı. iki yıl sonra da "sir" unvanıyla ödüllendirildi. altmış sekiz yaşında resim yapmaya başladı; moskova, berlin, münih, paris, birmingham ve new york'ta sergiler açtı. müzikle ilgisi çocukluğuna kadar uzanıyordu; üç bini aşkın şarkı bestelemişti.
    uzun bir hastalıktan sonra 7 ağustos 1941'de kalkütta'da öldü. yazdıklarını ingilizceye kendi çeviren şairin yüz bini aşkın dizesi vardır.
    belli başlı kitapları şunlardır: gitanjali (1912), büyüyen ay (1913), bahçıvan (1913), yemiş zamanı (1916), aç taşlar (1916), avare kuşlar (1916), kişilik (1917), sevgilinin armağanı (1918), yuva ve dünya (1919), kaçak (1921), ateşböcekleri (1928).

    tagore için, insanın en büyük başarısı, kişisel acılarla dünyanın o engin hüznünü birleştirebilmesinde yatar. bu dünyadaki yaşamın geçiciliğinden doğan kaçınılmaz hüznü yenmesini bilmiştir . ilk dönem şiirlerinde klasikhint temalarından ve hint mitolojisinden etkilenen ve sanskritçenin zengin çağrışımlarından yararlanan tagore, son dönem şiirlerinde, süsten olabildiğince uzaklaşır, sözcükler saydamlaşır, en saf müziğin notaları gibi soluğumuzu kesen bir yumuşaklık ve güç kazanır.

    tagore yaşama bakışını şöyle ifade etmiştir:

    ” önümüzde duran, dikkatimize çarpan şey mutfak değildir, ziyafettir.”

    bu tagore’nin yaşamın içinde seyirci olmamızı ve içinde yer almamızın en bariz ifadesidir. şu sözleri beni daha da düşündürmüş ve müzik dinler gibi bir hisle okumuşumdur:

    “dünyanın uzviyeti değil, çehresidir. mevsimlerin nöbet değiştirmelerine, ışık ve gölgenin, rüzgârın ve suyun aldatıcı oyunlarına doğumdan ölüme kadar uçuşan seyyal hayatın rengârenk kanatlarına bakınız. bu olayların önemi mevcudiyetlerinde değil, ahenkli dillerindedir. ruhumuzun anadili olan bu dil aracılığıyla vakalar bize ulaştırılmaktadır. “

    tagore, bana göre bir dünya edebiyatı kralıdır ama unutulan bir kraldır. oysaki goethe, schopenhauer homeros, danteve shakspeare unutulmamıştır. çünkü okul kitaplarında bu saydığımız edebiyatın kralları sürekli okutulmuştur.
    tagore’nin şiirleri bir başka dünyaya yolculuk yaptırır. dizlerinde hayat vardır. canlıdır sanki. okurken büyüler insanı...


    (ascending from hell - 21 Ocak 2009 21:20)

  • comment image

    yildizlar atesböcegi sanilmaktan korkmazlar'' der tagore...

    “düsünüyorum da,
    sanirim en büyük korkumuz oldugumuz gibi görünmek.
    yumusacik kalbimizin fark edilmesi,
    naif yönlerimizin kesfedilmesi,
    cesaretsizligimizin anlasilmasi,
    korkularimizin paylasilmasi
    sanki zarar görecegimizin en büyük isareti.
    kabuklarimizin altinda
    kendimizi saklamakta ne kadar da ustayiz.
    ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarimizin ardinda.
    hissedilmeden, el degmeden, sevgimizi göstermeden.
    istiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
    kirpiler ve kaplumbagalar gibi.
    sahi koruyor mu bizi bu çatlamamis sert kabuk?
    kimse incitemiyor mu duygularimizi, inançlarimizi, benligimizi?
    yoksa zarar mi veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
    hissettiklerimizi gölgeliyor, yansitmiyor mu gerçek kimligimizi?
    duygularimizi bastiriyor, el ele tutusmamizi engelliyor mu?
    eger bir yildiz gibi isil isilsam ve bir yildiz kadar parlak.
    ne çikar atesböcegi sansalar beni.?
    belki en hoyrat yürek bile atesböceginin
    o uçucu, masum, sevimli çocuksuluguna el kaldirmaya kiyamaz?
    güçlü kapilarin arkasina kilitlemesem kendimi, korkakligimi, sevgi istegimi
    en insani yönlerimi kayitsizca sunabilsem
    bu sert kabugun agirligindan kurtulup
    bir kus gibi uçacagim özgürce.
    anlasilacagim ve bir ayna gibi yansiyacagim
    karsimdakine.
    o da çözülecek belki.
    samimi ve güvenliksiz, silahsiz biriyle göz göze gelince.
    oysa bir görebilsek bunu.
    kalmadi böyle insanlar demesek.
    güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
    kirilmaktan korkmasak.
    incinsek, yaralansak.
    ne olur bir darbe daha alsak.
    yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabugu.
    denesek.
    risk alsak.
    yanilsak.
    fark etmez.
    tekrar, tekrar bikmadan denesek.
    ve kucaklassak yeniden.
    tipki eskisi gibi.
    ne oldugunu anlayamadigimiz o onbes yildan öncesi gibi.
    o zaman fark edecegiz.
    ne kadar özledigimizi birbirimizi.
    neler biriktirdigimizi,
    kaybolan degerlerimizi ne kadar özledigimizi.
    beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
    vakit az, paylasmak, sarilmak için.
    yasadigimiz cografya zor, sartlari agir.
    yüregi daha fazla küstürmemek lazim.
    sirtimizda agir küfeler, her gün katlanan.
    ve kosullar bir türlü düzelmeyen.
    sevgiye çok ihtiyacimiz var.
    ufukta kara bir kis görünüyor.
    ancak birbirimize sokulursak atlatiriz o günleri.
    kirin o sert, o agir kabuklarinizi.
    kurtulun bu yükten.
    korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
    yalnizliga mahkum ediyor bizleri.
    hem hepimiz bir yildiziz.
    ne çikar atesböcegi sansalar bizi. "

    tagore


    (umka - 4 Ağustos 2003 04:57)

Yorum Kaynak Link : rabindranath tagore