Metro ' Filminin Konusu : Film Moskova’nın metro sisteminde, Moskova Nehri’ni tünellere aktaran bir su sızıntısı nedeniyle çöküşün eşiğinde olan bir sistemde geçiyor. Problem tünellerin tüm şehrin altından geçmesi ve bu tünellerin çökmesi durumunda yukarıdaki binaların da çökecek olmasıdır.
Beverly Hills Cop(1984)(7,3-146441)
48 Hrs.(1982)(6,9-62749)
Beverly Hills Cop II(1987)(6,5-97007)
The Golden Child(1986)(5,9-46814)
The Distinguished Gentleman(1992)(5,9-15277)
Another 48 Hrs.(1990)(5,8-34834)
The Nutty Professor(1997)(5,6-113250)
Boomerang(1992)(5,6-26428)
Showtime(2002)(5,5-57500)
Beverly Hills Cop III(1994)(5,5-69483)
Holy Man(1998)(4,9-17937)
Vampire in Brooklyn(1995)(4,5-19536)
bugün bindiğim otobüsünde bir yaşıma daha girdim. muavin amcadan (amca diyorum çünkü 50-60 yaşlarındaydı) utana sıkıla su istedim, amcam bir bardak su ile geldi, bardak üzerinde bir parmak izi tespiti yapılsa 50 ayrı kişinin parmak izi bulunur. neyse, başımda dikilmeye başladı. hayırdır amca dedim. bardak dedi. allah allah dedim, içtim, bardağı verdim. aldı bardağı hızlı bir bilek hareketi ile yere doğru savurdu içinde kalan suyu ve temiz bardakların yanına koydu. demek ki, temiz bardakların yanında kirli bardak torbası var diye düşündüm. ama aklıma takıldı bir kere. ineceğim sıra bardağı koyduğu yere baktım. meğer bardaklar tek kullanımlık değilmiş. o bilek hareketi de anti bakteriyel bir özellik taşıyormuş. kısacası aynı bardaktan farklı ağızlar su içiyor. bir diğer olay daha komik.yolculuk başladı, muavin amcam anons yaptı; "siii ses değerli konuklarımız, can güvenliğimiz açısından cep telefonlarınızı kapatmanızı rica ederiz!"aldım cep telefonunu hatsız konuma. telefon açık hat yok. bir ara sıkıldım başladım telefonda oyun oynamaya. muavin amcam gidiyor geliyor ama gözü bende. en sonunda dayanamadı aldı mikrofonu eline;"siii ses değerli konuklarımız, hala telefonu açık olan yolcularımız var. kapatalım onları! otobüsümüzün bilgisayarlı ekranından görebiliyoruz!"hasiktir amca ya!
(bonkor banker - 18 Eylül 2008 22:35)
ortaokul terk muavini ve servis görevlisi nazik bayanı aynı otobüste buluşturmayı başarabilmiş kompleks firma. "hakiki koç'un su sızdıran ek seferlerinden iyidir" diyerek metro'dan bileti aldığımda, ümit besen hiç görmediğim uzak akrabamdan bile önemsizdi benim için. otobüsümün son teknoloji ve sekiz kanallı bir müzik siteminin olması ilk başta avantaj olarak görünse de, koltuğumdaki sistemde sadece tek bir kanal açıktı. cep telefonumun şarzı bittiğinden ve öndeki ailenin bebeği scream vocal ile ağladığından mecburen ucuz kulaklıklı tek kanallı müziğimi dinlemeye başladım. bir saat sonra uyuyakaldım ve gece 5'te beynimin içinde yankılanan ümit besen'le uyandığımda artık çok geçti. bebeğin ağlamasını duymamak için köklediğim ses, ümit frekansıyla birleşince radyoaktif bir özellik gösterdiğinden artık ben eski ben değildim. elin ecnebisini örümcek sokar, spiderman olur. biz sabaha kadar ümit besen'e maruz kaldığımızdan sakallı tavernacı olduk. özel güç falan da yok, sadece eski sevgiliyi aklıma getirip acı çekiyorum. kaçış yok, ikea'ya gidip nikah masası alacağım. 20 numaraya oturdun iştedayanmak çok zormuş, ümit gelinceiyi yolculuklar, sözüm kardeşçetak kulaklığı git bir an önce.
(mies - 6 Ekim 2008 14:57)
kendi öz bavulumun benim olmadığını iddia eden bir muavinle alanya'da beni baş başa bırakan bilinmezlikler firması. ''abi o sizin değil arkadaşların bavulu'' cümlesiyle çekildi pim. bu mantıksızlığı sorgularken anladım ki muavinin bir suçu yok sadıç, benim bavul insiyatif kullandı. 6 senenin sonunda, benimle daha fazla yüz göz olmamak için muavini bağladı. aynı yolu gidip gelmekten ilişki monotonlaştı. ben istemez miydim bu bavul da bir yurt dışı görsün, bir bahama yapsın gelsin. ama ben biliyorum, hep o bagajlardaki diğer bavullar çeldi bunun aklını. verdiler yurt dışı hikayelerini, az elbiseli rahat yolculuk anılarını bu da özendi. akşama metrodan aradılar bavulunuz bizde gelip alın dediler. nere gidiyon la sen? yok monotonmuş yok çok dolduruyormuşum. adamı sikerler olum sikerler. gittim aldım otogardan. eve kadar konuşmadık. bagajda terlemiş.
(hanrygale - 25 Temmuz 2009 22:43)
denizli' den marmaris' e tatile gidecek olan iki gencin tatilini zehir eden firmadır.pamukkale üniversitesi'nde okuyan iki arkadaş yaz okulundan kaçıp, 3 günlüğüne bir tatile çıkmaya karar verdik. ben samsun merkezli firmaya ilk kez binecektim. ne hikmetse o gün sözlükte, hakkında 20' ye yakın kötü entry vardı. daha sonra aslında bu bana bir mesajmış gibi algıladım. ama iş işten geçmişti.bizim istediğimiz otobüs saat sabah 5 civarındaydı. böylelikle ordan inbükü'ne geçip, çadır tatili yapmayı planlıyorduk. internetten baktık ve en yakın saati metro turizm' de görmemizle bu gaflete düşmüş bulunduk.internetten aldık bileti ve saat 04.30 gibi garaja gittik 5' e kadar bekledik, malum otobüs gelmedi ve bizde yazıhaneye sorduk, "yarım saat geç gelicek" dedi. iyi dedik yarım saat' ten bişey olmaz başladık beklemeye, sonra tabi yine gelmedi bu sefer tekrar gittik, ama o da ne yazıhanede sadece bir kişi içerde yatıyor, başka da kimse yok. bizde adama seslendik, adamdan tık yok horlamaya devam ediyor. sonra bizde arkadaşımla şikayet edicek yer aradık ve otogarda belediyenin zabıtasına gittik. adama derdimizi anlattık "biz bişey yapamayız, yaptırımımız yok" dedi. bu esnada saat sabahın 6 sını çoktan geçmişti. artık gözümüz kararmıştı tekrar yazıhaneye gidip, yüksek sesle adamı çağırmaya başladık. yok adam bi türlü uyanmıyor. sonra daldık yazıhaneye adamı dürttük bayağı da ondan çok sonra uyandı. arada uyku sersemliğinden ben gardımı almıştım, herhangi bir tepkide adamı yere yığıcaktım da neyse tepki vermedi. sonra adam kalktı telefonu eline aldı, bi kaç yeri arar gibi yaptı, kimsenin numarasını bilmediğinden hiçbirşey yapamadı. arada ben bağırıyorum "1.5 saat geçti hala bekliyoruz bu nasıl firma" diye. adama diyorum ki "otobüsü ara, şöförü ara, muavini ara" yok kimsenin numarasını bilmiyor. en son bi yolcunun numarasını buldu bi yerden o da yolculuk yapmıyormuş sadece numarasını bileti alırken vermiş.bu esnada tabi bizde şoktayız ve uykusuzluk da hat safhada. adam en son dedi denizli' ye gelmeden önceki bi mola yeri var orayı arıyayım. orayı aradı ve ordan söyledikleri şey otobüs yeni çıktı burdan 30 dakika sonra denizli' ye varır.yapacak bişey yok malum bi yarım saat daha bekliyelim dedik ve bekledik. bi yarım saat daha sonra tabi yine gelmedi. bizde tekrar yazıhane yolunu tuttuk, adama türlü azarlar kaydıktan sonra tekrar aradı mola yerini ve bu sefer çılgın mola yeri otobüsün burdan saat 5.30 da çıktığını, denizli ye 1.5 saat önce varmış olması gerek dedi. sonuç olarak anlaşılan bu yakışıklı firmamızın bizi almadan transit denizli' den geçtiğini anlaşılmıştı. sonra tekrar yazıhane görevlisine azar. o da bize "sizi 5 dakika sonra gönderiyorum, başka bir firma ile" dedi.artık canımıza yetmişti gidelimde neyle gidersek gidelim diye düşünüyorduk. bekledik ve sonra görevli: "ben bu bileti iptal edemem çünkü internetten almışsınız, internet bileti iptal edilmiyor" dedi. ve bu esnada metro turizm' in 7.30 gibi bir marmaris arabası geldi ama; sırf biletimiz internet bileti diye bu otobüse de binemedik. hatta araba boş olduğu halde şöför bizi almadı, çünkü parayı şöför tahsil edemezmiş. yetmemiş gibi yandan metro turizm den bi farkı olmayan pamukkale turizm' in yetkilisi gelip "internetten bilet alınırmı, bileti yazıhaneden alıcaksın" diyip, bizim uyuşmuş beyinlerimize saçma beyanatlar vermeye başladı. tabi ya internetten bilet alınırmı!!! sen yap internetten bilet satışı ama; ben bu çağda bileti alamıyayım internetten. ah ah güzel ülkemin beyniyle düşünmeyen zavallı gibi görünüp aziz nesin' e malzeme olmaktan işe yarayamamış insanları. zaten bu ülkede yaşanamamazlığı kılan da sizin gibi insanların kuzeyde ve güneyde var olması.en son bizde dedik "ulen arıyalım genel merkezi basalım şikayetimizi, alalım bari paramızı geri" dedik. otogarda telefon açıcak yer ararken bizi kestiren orda görevli polis memuru gelip. hayırdır gençler derken şehvetli idi,derdimizi anlattıktan sonra ben bişey yapamam deyip gidişi seyre değerdi. neyse bulduk bir telefon çaldır çaldır açan yok telefonu. bol bol küfürlerden sonra süha adlı firmaya tekrar para verip, marmaris'e hiç bir ikram dahi alamadan vardık. ve varır varmaz tekrar ara genel merkezi açan yok. bizde ne hal kaldı ne de güç. bari dedik bugün gitmeyelim o zaman inbükü' ne yarın gideriz. ertesi gün tekrar açtım telefon çünkü arada bari verdiğim 42 tl' yi kuratarayım, dedim tabi o gün boyunca yine açan olmadı. bi sonra ki gün samsun' dan istanbul' a bi çok yerini aradım ve yaklaşık 5 değişik kişi 10 değişik numara bi sürü azar, bağırış çağırıştan sonra bi kadın arkadaşıma paranız bi iki güne kadar yatacak demiş. aradan tabi 4 gün geçti, para malum hala yatmadı. yatacak gibi de değil. bizde ne olduysa inbükü'ne gidemedik marmaris' te takıldık hep. böylelikle tatil planlarımızı değiştirdin sevgili metro turizm. teşekkürler!!! bu arada metro turizm' in yazıhanesi hakkında biraz bilgi paylaşayım. bilgisayarlarında internete giriş yok, sadece koltuk ayırmaya yarıyor. ordan kişi metro turizm' in sitesine mesaj atamıyor. ayrıca yazıhaneden kendi genel merkezleri aranamıyor ve telefonları sıfır' a açık değil.son olarak yazıhane çalışanları internetten bilet almanızı suç gibi algılıyor. marmaris yazıhanesinde de bu yaşandı.burdan çıkan sonuç hayatımda hiç metro turizm'e binmedim ve bir daha da hiç binmeyeceğim.bu yaşadıklarımdan sonra siz hala biniyorsanız metro turizm' e inanın kötü algılamam. sadece çok çaresiz kalmışsınız diye düşünürüm.
(batarmur - 3 Ağustos 2009 00:09)
geçen yaz datça'ya giderken "çaresizlikten" kullanmak durumunda kaldığım firma. arkadaş hiç mi iyi yönü bulunmaz bir firmanın? o değil, fiyat da ucuz değil ki? biraz hizmet ver di mi?neyse efendim, muğla'da durdu bu araç, indik zehirimizi içtik. kamil koç'un otobüsü kalktı. bizim mafya kılıklı şöför de derhal atladı otobüsün şöför mahalline. fakat o da ne, yolcu eksik, kalkamıyor şöförümüz. başlıyor saydırmaya, inanılmaz değil mi? "insan zamanında gelir, bu nasıl iş, keyif yeri değil burası mola yeri." neyse geldiler sonra, küçük bir çocukla alakalı bir şey olmuş. kalktık, fakat kamil koç'tan 10 dakika sonra.bütün olay da bundan sonra başladı. datça'ya giden yoldaki virajları bilenler bilir. gerçi eskisine göre kat kat daha geniş şimdi, ama sonuçta viraj değil mi? allahım! otobüste herkes uyuyor, direnmeye çalışanların bile artık iflas ettiği bir dönem. şöförümüz kamil koç'u gördü uzaktan! bu zamana kadarki bunca hız bu sebeptenmiş. sellektör yapıyor, soldan zorluyor, sağdan zorluyor. ve bu soldan zorlamalar bu efsanevi virajlarda saatte 70-80km arasındaki hızlarda oluyor. resmen önünü görmüyor adam, virajı dönmekteyiz. önümüzde kamil var. adam solluyor yahu? adam kral, adam kont! yapar yani ne var? sonra çat diye araba çıkıyor karşısına, karşıdan gelen ne olduğunu şaşırıyor. tam o sırada dalgın olsa uçacak uçurumdan. kamil de çaresiz, kız gibi gidiyor sakin sakin. ben her sollama girişiminde önümdeki koltuğu parçalar gibi sıkıyorum. nihayet adam solluyor, keyfe geliyor. artık rahat, mutlu, huzurlu. tehlikeye attığı bunca hayat (hem otobüstekiler, hem kamildekiler, hem de karşıdan gelenler) hiç de önemli değil. o kamili geçti, yeter ona. en az bir sene anlatır bu öküzlüğünü arkadaşlarına. "acımadım amnskim, viraj dinlemedim geçtim ırzını sktiğimin kamilini." arkadaşları da hemen: "kralsın abi, öyle yapacaksın valla, ben olsam ben de yapardım. hatta yaptım geçen gün..." gibi boş sohbetler, vesaire vesaire. işte böyle sözlük. metro turizm, kendine müstesnadır. çok zorda kalınmadıkça kullanmayın. sinirlerinizin gerileceği garantisinin yanında bir de "ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm?" başlıklı bir kitapçık veriyorlar.edit: muğla değil marmaris'te durdu.
(foreignsilhouette - 3 Ağustos 2009 00:37)
bi keresinde yanan arabaya seyehat etmistim bu firmayla. yalan soyluyorsam allah belamı versin. antalya'dan istanbul'a geliyorduk, atesleme sisteminde bi sorun cıkmıs, o duzeltildi, sonra klima motoru patladı, arkadan alevler cıktı, bir sey olmaz falan denirken, yolcular isyan edip arabayı durdurdu. baska araba bizi aldı gittik falan. yansan et doner diye satarlar.
(angrboda - 9 Ağustos 2009 11:47)
an itibariyle konya - ankara yolculuğum için otobüsünün içinde bulunduğum şehirlerarası otobüs firması.2 katlı bir setra'dayım. yüksek sesle telefon konuşması yapan biri yüzünden uykumun içine edilmiş durumda. servisi yapan bayana duruma müdahale etmesini söyledim. gidip uyardı ama bu sefer de çat çut klavye sesleri gelmeye başladı. lan bir uyutmadı adamı yav!
(futurama - 4 Haziran 2010 22:32)
an itibariyle konya - ankara yolculuğunu yapan bir otobüsünün hemen yan tarafındaki otobüsteyim. iki yolcu birbirine girdi galiba. telefonlar, laptoplar havada uçuşuyor. gelişmeleri yakından takip ediyor olacağım. az sonra.
(larker - 4 Haziran 2010 22:36)
an itibariyle konya-ankara yolculuğunu yapan seferde çalışmaktayım. bu ne çiledir arkadaş. bağıra bağıra telefonda birisi konuşur, yolcular şikayet eder, gider uyarırım ben kötü olurum. 5 dakikalık molada inip gelmeyi bilmezler çilesini ben çekerim. tanıdığım bir yolcu ile sohbet etmeye çalışırım demin telefonla bağıra bağıra konuşan kişi kıl kıl bana bakar. aha al şimdi iki yolcu da yazdıkları entry yüzünden kavga etmeye başladı. yeter ya hu.
(vecna - 4 Haziran 2010 22:41)
annemler bodrum'dan istanbul'a dönerken uçaklarını kaçırınca gidip metro turizm'den bilet almışlar; hem de gündüz otobüsünden! bana haber verdiklerinde otogardalardı ve ben de morallerini bozmamak için artık bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylemedim, söyleyemedim... 15,5 saatlik yolculuğun ardından sabahın dördünde sahrayı cedid'te bir ara sokakta buldum kendilerini (bu kısım şaka değildi)eve geldiklerinde annem ismini unutmuştu. kardeşimi tekrar ilkokula yazdırdık. babam sabah işe gitti, bir daha da haber alamadık.
(don toblerone - 2 Ağustos 2010 15:51)
büyük konuşmak gerekirse, hayatım boyunca bir daha benden tek kuruş alamayacak şirket. nazımın geçtiği her insana da, bu firmadan bilet almamaları için baskı yapacağım ki ısrarcı bir insan değilim. sanki işe alacakları şoför ve muavinleri itinayla ''insanlıktan nasibini almamış''lardan seçiyorlar. tek bir olay sonucu ortaya çıkmadı bu fikir. burda bile kırk yedi sayfanın çoğunda insanlar, sinirleriyle nasıl ince ince yahut alenen oynandığını anlatmışlar. neyse, meseleye geleyim. 23 ekim 2011'de malumunuz van'da deprem oldu. (ben de sürekli bundan bahsedip duruyorum fakat fikrim de neyse zikrim de deprem şu aralar, idare edin) van'dan antalya'ya seferi olan firmalar; van gölü turizm, best van turizm ve metro turizm. van gölü ve best van'da bilet kalmadığı için, mecburen metro'dan aldık bileti. alırken özellikle soruldu kedi kabul edip etmedikleri. kabul edildiğini söyleyerek yüz lira bilet parasını kestiler. her şey normal.o gece arkadaşın evinin bahçesinde uyuduk. 24 ekim öğlen vakti otobüs hareket edecek. iyi güzel, gittik otogara. haliyle ana baba günü. otobüsün kalkmasına 15 dakika var, bavullarımı vereceğim artık. elimde kafesinin içindeki kedimi gören muavin ne dese beğenirsiniz. tahmin ettiniz elbet. ''ablacım kedi almıyoruz''nasıl olur, bize ''alıyoruz'' diyerek sattılar bileti, şoför nerede ona soralım, böyle şey olur mu derken, şoför geldi. adama tam derdimi anlatacağım, hiç dinlemeden, suratıma bile bakmadan ''almıyorum ben otobüse hayvan falan!'' diye celallenip, sürekli aynı şeyi tekrarlamaya başladı ki sanıyorum ağzımdan çıkacak mantıklı bir şeyleri anlamaya çalışırsa, beyin devrelerinin yanması ihtimalinden korkuyordu. ''madem öyle, bilet paramı geri istiyorum. kedi alıyoruz diye yalan söyleyerek bilet satıldı, şimdi de almıyoruz diyorsunuz'' dememle, şoförün ''hadi ya? alabiliyorsan al bakalım'' demesi aynı ana denk gelince işler iyiden çığrından çıktı.beni uğurlamaya gelen arkadaşlar araya girene kadar şoförle birkaç dakika boyunca, nerdeyse burunlarımız birbirine değecek mesafeden bağrıştık. bir de herkesin, ''deprem olmuş, millet can derdinde, bu da kedi derdinde'' tavrı var ki, ölür müsün öldürür müsün... herkes dediğim de, boynunda metro turizm kartı taşıyanlar. neyse sonra bir yetkili, otogarın içine girip ordaki görevlilerle konuşmamızı söyledi. girdik içeri. ordaki metro yetkilisi ''allah allah nasıl olur?'' deyince, ''gel abi sen anlat şu şoföre'' dedik. adamla beraber gittik otobüsün yanına. bizim şoför oturmuş koltuğuna, ''biniyorsan bin kedini bırakıp, otobüs kalkıyor hadi'' falan diyor. otobüsü kaldırıp gidecek adam. içerden gelen adam ısrar ediyor, otobüsün diğer şoförü ısrar ediyor, arkadaşlarım ısrar ediyor, herif nuh diyor peygamber demiyor. tahtası eksik. yancısı muavin de ''hayvan yasak. uzatmayın'' diye gazı verdikçe veriyor. ben bağırıyorum, sen şoförsün şirketin sahibi misin herkes olur diyor senin derdin ne, bi' bilmem ne. yok yok yok anasını satayım. neymiş askerler otobüsü kontrol ettiklerinde hayvanı görürlerse, otobüsü bağlıyorlarmış, vay efendim 500 lira cezası varmış bir ton saçmalık. anlatmaya çalışıyorum, bak diyorum kardeşim bu hayvanın karnesi var, kafesi var, aşısı var osu var busu var, bu hayvana değil asker kralı gelse el koyamaz. bunun yasal olmayan bir tarafı yok. kanunu yok kuralı yok. ben bu hayvanı elimdeki na görmüş şu karneyle her yere götürebilirim. otobüsü bağlayacak komutana derdimi ben anlatırım, hakları yok. o dediğin karnesiz, kaçak hayvan için geçerli. ordaki mesele kaçakçılılık, otobüsün sahipli hayvan taşıması değil. sorun çıkmaz, çıkarsa ben veterinerim anlatıveririm aklı olan her insan anlayabilir. kaldı ki deprem zamanı, kaldı ki bu bilet bana şirketin hayvan taşıdığı söyleyerek satıldı falan filan çevredeki herkes dinliyor, bir bu şoför dinlemiyor. yahu hayvanı bi' tarafıma mı sokayım allah aşkına? sokağa mı salayım! orda kalmaya devam edip kafesin içinde aç susuz kendi sidiğinin içinde mi geberteyim ne yapayım... diğer ordaki görevliler de çıkışacaklar bana ama hemen yanımızda kanal d muhabiri var, hazırda bekliyorlar bir olay çıkarsa başlayacaklar çekmeye. biraz onlardan, biraz da benim yanımdaki dört erkekten tırsıyorlar. orda tek başıma olsaydım, neler olurdu hiç emin değilim.öyle böyle derken, arkadaşlarım artık şoföre dayak yeme pahasına dalıp, haklıyken haksız duruma düşeceğimi görüp, ''hele bir soluklan yeğenim'' der gibi beni kenara çekip kendileri girdiler tartışmaya. sağolsunlar ordan nasıl buldularsa bir astsubay buldular, şansımıza iyi biri çıktı da o karmaşanın arasında şoföre baskı yaptı, kavga gürültü yüzünden yarım saatlik gecikmeyle ben koltuğumda, paşa oğlan teker üstü ufak bagajda yolculuğumuza başlayabildik. öyle bir zamanda, tamamen keyfi sebeplerden sinirlerimi bir kez daha alt üst eden metro turizm çalışanları bu kadarla da yetinmeyip, yolculuk boyunca diğer yolcuları da azarlamadan, hakarete varan garip hal ve hareketleriyle canlarından bezdirdiler. normal zaman olsa en azından bir kişi artık ''eeehh'' deyip görevlilerden birinin kafasını pencereye vura vura patlatırdı ya, gün o gün değildi işte.aynı koltuğa iki bilet satılması klasiğinde, -haliyle- hiç suçu olmayan yolcu kızın tepesine dikilip ''allah'a şükür okuma yazman var gibi duruyorsun'' diye dalga geçerek, öbür yolcunun biletini kızın burnuna burnuna sallayan muavini al, yolculuğun on sekizinci saatinde falan bir mola yerinde, yolculara doğru dönüp ''kedi kimindi? kaçmış'' diyen ve o koridoru üzerine doğru koşarak geçerken içimden ''kesin bu açtı kafesin kapısını attı hayvanı nerden bulcam ben şimdi, gitti paşam, ulan ben seni parçalamaz mıyım şimdi'' diyerek, dışımdansa sinirden tıkanıp tek bir şey söyleyemeden artık sadece hedefe saldırmaya kitlenmiş şekilde görünmemi sağlayan, son iki adım kala ''heheh şaka yaptım, gel aç bagajı da bakalım ölmüş mü'' diyerek aklınca şaka yapan ve bana dünyanın en büyük dumurunu yaşatan şoförle vur birbirine.otuz saate yakın bir süre boyunca zaten bitmiş haldeki bir insanın diken üstünde durmasını sağladılar, otobüsün her duruşunda ''acaba biri şimdi kafesi yolun kenarına bırakıverir mi?'' stresiyle pencereye yapışmasına sebep oldular ya, ben bunu hayatım boyunca unutmam artık. metro turizm'i de -kendimce- ölene dek protesto ediyorum. profesyonel şirketmiş. peh! tuzlayayım da kokmasın...
(ben butun cbnce dizilerini izliyorum - 11 Kasım 2011 22:42)
kendisi sık tercih ettiğim bir firma değildir lakin her kullandığımda kesin bir muavinine aşık oluyorum. ama hiçbirisi çapkın ve yandan bakışlarıma karşılık vermiyor. kahve verirken bile bir güler yüzü çok görüyorlar bana. çok çirkinim sözlük.
(lilybolane - 10 Mayıs 2012 19:59)
muavin olarak çalıştığım firma. arada çirkin kızlara acıdığımızdan kahve servisi falan yapıyoruz. bu kadar büyük manalar çıkarılabileceğini düşünmemiştik. ayrıca o gülümseme ''yazık la kim alır bunu'' gülümsemesiydi.
(greyback - 10 Mayıs 2012 20:08)
geçen metro turizmden bilet alırken bilet kesen görevliyle aramda elektriklenme oldu. neyse tesadüftür dedim geçtim. sonra valizimi yerleştirirken muavinle göz göze geldik. supanallah dedim. geçtim yerime oturdum. bir baktım. dikiz aynasından kaptan bıyıklarını burarak beni kesiyor. hemen indim otobusten...bu ve bu gibi hikayelerle türk kızındaki bütün erkekler beni sikecek kompleksini ortaya koyan firmadır.
(napoleonic narsist - 10 Mayıs 2012 20:12)
terbiyeden yoksun çalışanları olan otobüs firması.60 yaşındaki babam izmirden ankaraya giderken otobüs hiç mola vermeyince muavine" ne zaman mola vereceğiz acaba, biraz rahatsızım da tuvalete gitmem gerekiyor" diye nazikçe sormuş.muavin şöförün yanına gitmiş. bir süre sonra otobüs pat diye yol kenarında çamurlu bir yerde durmuş. herkesin ortasında babama "hadi amca git yap tuvaletini" demişler.babam "ben beklerim acelem yok " falan demiş. "yok durduk senin için, git yap" demişler.babam utana sıkıla otobüsden inmeye çalışmış ama her taraf çamur içindeymiş. adamcağız biraz otobüsten uzaklaşayım derken çamurun içine düşmüş, pantalonu yırtılmış.o sırada muavinler sigaraya inmişler araçtan, babamı izleyip kahkaha atıyorlarmışdaha da sinir bozucusu babam otobüse geri dönmüş 5 dk geçmeden mola yerine gelmişler. yazarken bile sinirlerim bozuldu, ne terbiyesiz insanlar var dünyada.
(taktaktaksii - 8 Şubat 2014 00:48)
çevremde tanıdığım herkesi kendisinden uzak tutmayı görev bileceğim otobüs şirketi. tercih ettiğim bir kaç seyahate yanarım, neyse ki çok fazla değildi. bu firmanın başındaki, ya da her kimse, bu kadar insan evladının ölümünün üzerine bunu diyor: http://archive.today/udiin
(electricsky657 - 15 Mayıs 2014 03:34)
tanim: otobusleri kaza yaptiginda metro turizm adini 'kotu reklam' olmasin diye gazete kagitlariyla kapatan firma. soma'daki maden faciasina sabotaj diyen yönetim kurulu başkanı olan firma. (bkz: galip ozturk) elbette ki kurkunu optugu padisah'in ayak izlerini takip edecek. onca kazaya ragmen hala isini yurutebiliyor olmasinin nedeni o kurku opmesi. bu yuzden devletin sermayeye peskes cektigi madende meydana gelen bu katliama sabotaj demesi normal.
(berci kristin - 15 Mayıs 2014 03:57)
bedava bilet dağıtsınlar binersem ebemi kainatlar siksin
(berkman87 - 16 Mayıs 2014 00:12)
rastladığım bir taksicinin şahane benzetmesine göre akp'nin yollardaki versiyonu.
(massive inferno - 22 Haziran 2014 07:43)
gece 3 buçuk arabasıyla eskişehir'den mersin'e gidecektim bu firmayla. dolayısıyla 3 gibi eskişehir otogara gittim. o saatten sonra her saat başında bi saat sonra otobüsün geleceğini söylemeye başladılar. saat 5 gibi otobüsün 8'de geleceğini ve beni aramayı unuttuklarını, ama istersem servisle eskişehir merkeze kadar bırakabileceklerini kahvaltı yaptıktan sonra 8de beni alabileceklerini söylediler. servisin olduğu yere gittim. ortada servis falan yoktu. geri döndüm 15 dakika sonra geleceğini söylediler. cinnet getirmeme ramak kalmıştı. şekerim çıktı sinirden. saat 9 gibi tekrar sorduğumda, otobüsün bi buçuk saat sonra geleceğini söylediklerinde kan beynime sıçradı. söylenmeye başladım yazıhanedekilere. bir de ne göreyim? sanki bu durumda haksız benmişim gibi karşılık vermeye başladılar. 5 sene esnaflık yaptım ben ulan! müşteriyle böyle mi konuşulur? ben varım diye sen varsın at arabası! sonra biletimi iptal ettirdim. bir daha metro turizm'in önünden geçen derkampf'ı orta sınıf bi nba takımı toplu olarak siksin!
(derkampf - 26 Temmuz 2014 16:41)
Yorum Kaynak Link : metro turizm