• "is yerlerinde sabahtan aksama kadar hatta internet cafeye gidip bu oyunu oynayanlar da var."
  • "sekreter vakit gecirgeci"
  • "freecell 5 basar"
  • "8 yıldır windows kullanmama ramen nasıl oynandığını bilmediğim ve merak etmediğim oyun."
  • "dünyada 1 günlüğüne internet bağlantısı tamamen kopsa, herhalde dünya nüfusunun %69.74'ü bağlantı gelene kadar bu oyunu oynardı.(bkz: küsuratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın)"
  • "''memuriyete giriş'' dersinin ilk ünitesine konu olan oyun."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bir fal simülasyonu, tam anlamıyla, hatalarına kadar. gerçek hayatta fal bakarken ne varsa, solitaire'de de o var. bu fikri kafamda pekiştiren de aşağıdaki linkte görüntüsünü görebileceğiniz oyun oldu.

    http://i147.photobucket.com/…02/cooss/solitaire.jpg

    gördüğünüz gibi, iki tane kupa as var*, maça yedi ise yok. yani deste yanlış. evet, deste yanlış. büyüksün solitaire.


    (co2s2 - 14 Ocak 2008 09:59)

  • comment image

    8 yıldır windows kullanmama ramen nasıl oynandığını bilmediğim ve merak etmediğim oyun.


    (dev - 28 Aralık 2002 16:04)

  • comment image

    ben bu oyunu icat edenin de, yapımında emeği geçenin de, windows'a entegre edip evlere ofislere salanın da alnından öperim arkadaş. can sıkısına birebir.

    öğleden beri şansızlıklar yakamı bırakmadı. önce ulakbim'in o meşhur, süratli interneti gitti. okunacak manşetlerin, köşe yazılarının, yaran entrylerin hepsi sekteye uğradı. bilgisayarı ilk kez gören ilkçağ insanı gibi kalakaldım bilgisayar karşısında. kendimi toplarladıktan sonra bilgisayarda film ya da dizi aramaya başladım. heyhat. aradığın anda bulunmaz zaten bu meret. ama aramadığın anda hard diskine göz gezdirirsin, hard disk dizi paketlerinden, film serilerinden geçilmez. haydi bunu da sineye çektim. bari bilgisayarı kapatıp kitap okuyayım dedim. tam elime kitabı alacaktım ki, katın şalteri attı. bilgisayar çalışmaya devam etti, odamdaki ışıklar sönünce odada kısmi karartma oldu. ne yapayım ne edeyim derken yıllardır oynamadığım solitaire, windows 7'nin başlat menüsünden göz kırptı. cilveli bir şekilde "gelsene gelsene!" dedi. cüretkar davetine uydum. birkaç el attım kendime geldim. oyunu bitirip patlayan kartları gördüm, sonrasında yeni el açtım. teşekkürler solitaire, günümü kurtardın. yahu solitaire yazmak amma da zormuş.


    (batu - 1 Aralık 2010 18:36)

  • comment image

    sene 1998 o zamanki adıyla orta okul öğrencisiyim. babam ders çalışayım diye dünyanın parasını verip bana böyle yaklaşık 150 kiloluk bi cisim almıştı sonraları anladım bilgisayar olduğunu. tabi o zaman teknoloji namına bildiğin en gelişmiş cihaz tuşlu sabit telefonlar. neyse babam aldı da nasıl ders çalışıcam ben bunda lan diye kendi kendime sorup duruyorum. internet o zamanlar arada adı duyulan ama ne olduğu hakkında en ufak bi fikrimizin olmadığı bi efsane. okulla elektronik ortamın ilişkisi de sadece bozuk olduğu için okulun bodrumunda bekleyen tepegöz düzeyinde.

    neyse ben başladım kurcalamaya ama patlıyorum sıkıntıdan wordde tüm tanıdıklarımın adını, soyadını yazmaktan, paintte çöp adam çizmekten, ekran koruyucuyu ve arka planı değiştirmekten gına gelmiş. yine oraya buraya tıklarken gözüme çarptı bu isim mayın tarlasıyla beraber. bu ne la diyip tıklamamla dünyam değişti. hoov oyuna bak laa oyuna diye kendimden geçtim. zaman-mekan mevhumunu yitirdim. odaya gelen anne-babayı alt sekmeye bi word dosyası açarak hoca kompozisyon ödevi verdi onu yazıyorum diye geçiştirdim. saat 11 gibi tüm aile yattığında ben de yattım bilgisayarı da kapamadım haa kapayıp açarsam belki bi daha bulamam bu muhteşem oyunu diye. aile fertleri uykuya daldıktan sonra kalktım ve sabah 7 ye kadar 5 dakika bile başından ayrılmadan bu oyunu oynadım. annemin kalkmasına 15 dakika varken allahım nolur silinmesin oyun diyerek elim titreye titreye kapadım bilgisayarı ve yatağa girdim. annem geldi sonra hiç uyumayan beni uyandırdı.

    o günden bu zamana hala oynadığım en kral bilgisayar oyununun bile o gece aldığım keyfi ve hazzı veremediği oyun.


    (life is drunk - 21 Ekim 2012 01:32)

  • comment image

    daha elimde desteyle oynamaya başladığım ilk andan beri hep asları kupa, maça, sinek ve karo olarak sıralayıp yukarı çıkarırdım. bilgisayarda da onu yapıyordum. bazen takıntılı olduğumu düşünüp bunu yapmayı bırakıyordum, sonra takıntıyla ne alakası var deyip yine aynısını yapıyordum. ne zaman istesem bırakabilirdim ki.

    sonra bir gün , kupanın kumral bir kadın, maçanın esmer bir erkek, sineğin siyah saçlı beyaz tenli bir erkek ve karonun da sarışın bir kadın olduğunu fark ettim. belki eski bir faldan bunu öğrenmiştim; öğrenciliğin faydaları.

    ve bu sırayı takip etmeye devam ettim. eğer bu sıra mümkün olmayacaksa (bilgisayarda oynanılanlarda kendileri otomatik çıkıyordu yukarıya ve bazen müdahale ettirmiyordu oyun) kaybetmeyi göze alıyordum. yine de en solda kupa kızı, en sağda karo kızı duruyorlardı işte. onların yeri orasıydı.

    bugün birden şeyi düşündüm, saçma sapan şu kâğıtların bile gözümde bir yeri, yurdu var. ya benim yerim, yurdum?

    bir ara, uzun bir sonbaharda beni hiç kimsenin tanımadığı, benim de kimseyi tanımadığım fırtınalı bir sahil kasabasında yaşamayı hayal ederdim. şimdi dünyada bile kalmak istemiyorum.

    oyundan nereye geldim.

    bir maskeli baloda ve sonsuz bir turda şu müzikle vals yapsaydım keşke. ta ki ayaklarım kanayana dek. kan izlerimi takip ederek dansa devam eder miydim acaba?

    "intihari hak edip de yasamaya mahkum gibi."
    (bkz: #72759227)


    (mjorate - 18 Ocak 2018 23:01)

Yorum Kaynak Link : solitaire