Süre                : 2 Saat 8 dakika
Çıkış Tarihi     : 21 Ağustos 2017 Pazartesi, Yapım Yılı : 2017
Türü                : Korku,Heyecanlı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  S & Drive Cinema
Yönetmen       : Richard Stringham (IMDB)
Senarist          : Richard Stringham (IMDB)
Oyuncular      : Jordan Phipps (IMDB), Greg Fallon (IMDB), Carmen Patterson (IMDB), Kristof Waltermire (IMDB), Janis Duley (IMDB), Star McCann (IMDB), Landen Matt (IMDB), Alix Lindbergh (IMDB), Joseph Melero (IMDB), Samantha Laine Anderson (IMDB), Robert Babcock (IMDB), Vaughn Collar (IMDB), Michael Babcock (IMDB), Sarah Alexis Barrett (IMDB), Alivea Disney-LaFavor (IMDB), Dewey Farmer (IMDB), Johnny Jackson (IMDB), Jordan Jackson (IMDB), Santiago Loyola-Valois (IMDB), Darius White (IMDB), Chad Foreman (IMDB), Richard Stringham (IMDB)

Close Calls ' Filminin Konusu :
Jordan, 911 Acil yardım hattında santral görevlisi olarak çalışan bir kadındır. Bir gün merkezi arayan genç bir kız sesi evine zorla giren biri olduğunu ve hayatının tehlikede olduğunu söyler. Jordan ekipler evi tespit edip, kızı kurtarıncaya kadar, telefonda katili oyalamaya ve ikan etmeye çalışan Jordan başarısız olur. Genç kız ölür; dahası birbirini takip eden olayların bir seri katil işi olduğu ortaya çıkar. Bu arada Jordan'ın psikolojisi de altüst olmuştur.

Ödüller      :

New York City Horror Film Festival:Best Cinematography, Feature Film


  • ""sen bu filmi epey begendin ama <arkadas adi> hic sevmemis. genelde zevkleriniz uyusuyor, bunu tartismak ister misiniz?" diyerek kavga cikarmaya calisan kurum."
  • "türkiye kapısı açıldığına göre aşağıdaki arkadaşları görev başına alalım:nazo82, eşekherif, begüm özdemir, batigol-7, kojiro ve efsane pınar batum."




Facebook Yorumları
  • comment image

    "sen bu filmi epey begendin ama <arkadas adi> hic sevmemis. genelde zevkleriniz uyusuyor, bunu tartismak ister misiniz?" diyerek kavga cikarmaya calisan kurum.


    (wpi - 17 Şubat 2007 23:06)

  • comment image

    boyle musteri hizmetlerine alismisken bir gun turkiye'ye donersem ne yaparim bilemiyorum.

    banka hesabimda iki aydir $7.99lik bir netflix odemesi gorunce bankaya bu odemeye ben onay vermedim dedim, bankada direkt iptal etti..bu ay bir daha olunca netflix'i aradim ve yazin birisine hesap acmistim ama sonra onu kapadim bu neyin odemesi dedim..netflix, o hesap icin degil; sizin kendi hesabiniz icin bu ve nisandan beri acik dedi. ben acmadim ki bunu diyince tamam o zaman iptal ediyoruz ve son ayin parasini geri veriyoruz dedi. dedim ki son ayin parasini veriyorsunuz sagolun ama ben hic kullanmadim ki bunu, isterseniz hesap detaylarina girin ve hic video izlenmedigini gorun dedim. kadin da :" ı authorized the refund for months that we charged, not for the month. how else can ı help you" (bir ay icin degil tum aylar icin parayi iade ettik, baska nasil yardimci olabiliriz?) dedi.

    taaa nisandan beri saflik yapan benim. acmisim kapamamisim. bir de ustune unutmusum.

    toplam 1 dk bile surmeyen konusma da hem hesabi iptal ettiler hem de $60 kusur parayi geri verdiler.

    baska bir dunyada ise su oldu;

    avm'deki bir dukkandan bere mi ne aldim, ama aldigim kisi begenmeyince uzerindeki hic bir seyi cikartmadan geri goturdum ki bir saat icerisinde falan.. "kusura bakmayin geri alamayiz" dediler ve eklediler "ama isterseniz yerine toka verebiliriz". hangi ulke siz tahmin edin artik.


    (kanavice - 15 Kasım 2014 20:15)

  • comment image

    türkiye'ye gelmeme sebeplerinin arasında rtük yoktur. malum rtük adı üstünde radyo ve televizyon kurumudur, internete karışamaz. karışamamasını da en iyi cnbce'e görebiliriz şu an itibariyle. game of thrones'u televizyonda kese kese canı çıkan cnbce internet sitesinde diziyi sansürsüz, hbo'da nasıl yayınlanıyorsa aynı şekilde verebilmektedir ve kimse karışamamaktadır. yanılıyorsam dürtün.

    türkiye'ye gelmemesinin sebebi tek bir konudur; adil kullanım kotası ve diğer limitler.

    takip ediyorsunuz amerikalıların net neutrality dediği şeyden mutlaka haberdarsınızdır. nedir net neutrality? allbottross kullanıcı isimli sözlük yazarının entry'sine bakalım; #16921593

    net neutrality denen şey aslında tam olarak bizdeki adil kullanım kotası saçmalığının karşılığı değil. ha bizde de uygulanmıyor mu? evet uygulanıyor. akk'nızı geçmemiş olsanız bile youtube'daki yavaşlığın sebebidir bu net neutrality. ülkenin en yaygın telekominikasyon şirketi ve en yaygın bağlantı çeşidi 16mbps'e kadar -tam olarak 16mbps değil evet- üzerinden gidelim. arada sırada adil kullanım kotasına takılmamış olsanız bile youtube'dan bir videoyu akıcı oynatamıyorsunuz değil mi? normalde 1080p bir videoyu (youtube'un enfes sıkıştırmasını da es geçmemek lazım) 7-8 mbit bir bağlantıda kesintisiz oynatabiliyor olmanız lazım. işte kullanımın yoğun olduğu vakitlerde iss'ler yoğun veri transferinin olduğu youtube, netflix, facebook gibi sitelere hız limitini dayıyorlar ki yetersiz altyapıları patlamasın. kendimden örnek vereyim, ilk çıktığı zamanlardan beri superonline fiber kullanıyorum. 10mbit ile başladım, şu an 50mbit'teyim. geçen seneye kadar 50mbit bağlantı ile bile youtube'da 1080p videoları akşam saatlerinde akıcı olarak oynatamazdım. superonline müşteri temsilcisi ile alakasız bir konuyla ilgili görüşürken de superonline'ın youtube'a belirli saatlerde hız limiti koyduğunu bizzat doğrulattım. neyse ki son zamanlarda böyle bir sorun yok artık. ama netflix gelirse?

    özellikle abd'de netflix'in son yıllardaki inanılmaz büyümesinin bir sonucu olarak yoğun saatlerde netflix abd internet trafiğinin %35'ini oluşturuyor. oha değil mi? örneğin facebook'un bu trafikteki payı %3, youtube'un ise %14. kaynak burası.

    şimdi bizim altyapı fakiri iss'leri düşünsenize? youtube'un en çok içerek tüketen ülkesi abd'nin internet trafiğinin %14'ünü youtube kaplıyor. bizimkiler youtube'a bile limit koyarlarken, trafik açısından youtube'u katlayıp %35'lik kullanım oranına sahip netflix'in geldiğini düşünün. bizimkiler öyle bir limit koyarlar ki buna house of cards'ı 480p'de bile 3 saatte yüklersin. sonuç? netflix bok pis. aynı boku abd'de de yiyor mesela. bizim türk telekom'dan beter, abd'nin açık ara en nefret edilen ama en çok kullanıcıya sahip olan şirketi comcast'in altyapısı netflix'i kaldıramadığı için yavaşlama oluyor. insanlar da doğal olarak hem comcast'e hem de netflix'e sövüyor ki netflix'in bir suçu günahı yok. netflix de çareyi -tamamen karşı olmalarına rağmen- comcast'e para verip bant genişliğini arttırmakta buluyor.
    http://qz.com/…-to-pay-comcast-for-internet-traffic

    ha bu arada, adil kullanım kotasına tekrar döneyim. her ne kadar sövsek de adil kullanım kotası denen şey bir tek bizde yok. abd'de de var, avustralya'da da var bir çok ab ülkesinde de var. tabi bunlarda bizdeki kadar düşük bir kota yok. aylık en az 250-300gb gibi limitleri var çoğunun. benim 50mbit fiber bağlantımda 100gb limit var amk. gta v'i indirsen %70'i doluyor kotanın :p neyse, bir kaç ay önce avustralya'da açılan netflix ülkenin iki büyük servis sağlayacısıyla anlaşma yapıyor ve kullanıcılarının adil kullanım kotasına takılmamasını sağlıyor. geçtiğimiz günlerde de bu yaptığından pişman olduğunu ve diğer video servislerine uygulanan kotadan ve hız limitlemerinden dolayı ayrımcılık olduğunu söylüyor. böyle de dürüst, böyle de rekabet seven adamlar.
    http://www.theverge.com/…x-net-neutrality-australia

    boş verin avustralya'yı, dönelim türkiye'ye. netflix korsanlığın bir yaşam biçimi olduğu türkiye'ye geldi diyelim. adil kullanım kotanızın aşırı düşük olmasından dolayı zaten günde bir tane yüksek kalitede (yıl olmuş 2015, 480p izleyecek hali yok insanların) dizi izleseniz 2 hafta içinde tıkanır kalırsınız. kotayı geçtikten sonra 3mbit'e düşen hızınızla da netflix'ten hiç bir şey anlamassınız. bu arada daredevil, house of cards gibi diziler 4k seçeneğiyle de yayınlanıyor, o konuya hiç girmiyorum.

    şimdi netflix'in ttnet ve superonline'a aynı avustralya'da yaptığı gibi para verip akk dışında bırakıldığını da düşünelim. çok güzel değil mi? bizim için evet ama netflix açısından bakın bir de. spotify'ın 10 tl'lik aylık ücretiyle dünya üzerinde en ucuz servis verdiği 4. ülke olduğumuz halde insanların kem küm ettiği bir ülkeden bahsediyoruz. bu 10 tl'ye, dördüncülüğe rağmen türkiye'nin spotify'ın aktif kullanıldığı ülkeler arasında ilk 10'da olmadığını da biliyoruz. ulan insanlar ücretsizini bile kullanmıyor be! netflix gelse bile türk internet kullanıcısının çok büyük bir kısmı ayda 10 tl vermemek için kaçak yayın yapan siteleri ve torrent'i tercih etmeye devam edecek. spotify örneğinde olduğu gibi çok ufak bir kısım netflix'e abone olacak.

    şimdi düşünün, netflix'in yönetim kurulunda olsanız boktan, pahalı, son derece limitli bir internete sahip ve insanının korsan sevgisi bambaşka boyutlarda olan böyle bir ülkeye girilmesine onay verir misiniz? ben olsam vermem. gerçi dünya çapında her yere yayılmak isteyen netflix öyle ya da böyle mutlaka türkiye'ye gelecektir tabii ki ama bunun kısa süre içerisinde olması bence biraz zor görünüyor.

    işsizlikten oturdum yazdım bu kadar ama özellikle ilk paragraflarda yanlış bilgi falan varsa kaynağıyla gelin düzelteyim hemen. uzmanlık alanım değil sonuçta.


    (creepingdeath - 20 Nisan 2015 21:04)

  • comment image

    türkiye' ye gelmesi sosyolojik olarak belli bünyeleri rahatlatacak teknolojik hizmet.

    ''bu içerikleri torrente de dizi izleme sitelerde de bulabilirsiniz'' diyenler, herkesin hayat normları sizin gibi değil. ''90 larda çocuk olan nesil'' gibi. bu insanlar artık belli bir ''eşik'' yaşa gelmeye başladı, hatta çoğu ev bark sahibi bile oldu. ee bu nesil bir önceki nesil gibi de değil. küreselleşmeye şahit olmuş, teknolojiyle iç içe büyümüş, baya bildiğin internet çağını en yoğun haliyle yaşamış ve hala yaşamaya devam eden bir nesil.

    bu adam/kadın iş güç sahibi oldu artık. akşam işten gelince televizyon karsında vakit geçirmek isterse ne izleyecek? acun mu izleyecek, yoksa big brother türkiye, evlenme programı, uzun bakışmalı yerli dizi mi izleyecek? yabancı dizi/film izlemek istese peki? torrent peşinde mi koşacak yoksa her köşesinden penis büyütme reklamı fırlayan dizi sitelerine mi girecek?

    bence spotify netflix gibi hizmetler de tam da bu noktada devreye giriyor. akşam eve gelince açacak parasını bastırdığı netflix' ini, istediği diziyi filmi her neyse izleyecek artık.


    (kaleci maier - 7 Ocak 2016 00:54)

  • comment image

    abonesi değilim. ancak şunu insanlar anlamıyor. netflix de işine geldiği için anlatmıyor. netflix sana gelmiş geçmiş tüm film ve tv showlarını stream edebilirsin demiyor. benim kendi yapımlarımla ayrıca beğendiğiklerimle sunduğum kütüphane bu diyor. sen seç izle diyor. bu kütüphanenin de zamanla değişeceğini söylüyor. yani aradığını bulacağın değil, sunulandan seçeceğin bir deneyim vaadediyor. geleneksel tv'den farklı olarak play tuşuna ne zaman istersen o zaman basıyorsun. hangi bölümü ya da filmi ne zaman izleyeceğine sen karar veriyorsun. netflix bu. eleştirilmesini insanların netflix'i spotify'ın resimlisi gibi algılamasından kaynaklanıyor. bu algı reelde netflix'in sunduğu deneyim olsa eminim hiç birimiz netflix'i tartışmıyor kuzu kuzu kredi kartı numaralarımızı girmiş canımız ne isterse onu izliyor olurduk. ne yazık ki film endüstrisi buna müsade etmez. bluray dvd hala satılıyor. insanlar itunes'tan film kiralıyor vs. bundandır ki netflix kendi yapımları ile konuyu geliştirilmiş tv deneyimine çekiyor.
    spotify konusunda ise durum farklı. artık cd / plak meraklısının aldığı bir medya tipi haline geldi. insanlar stream müzik servisleri olmasa da alternatif digital yollarla müziğe erişiyor. bunların büyük bir çoğunluğu ise telif sahibini memnun etmiyor. kaldı ki streamden de çok memnun değiller.
    sonuç olarak netflix'in bizim gönlümüzden geçeni vereceği günler gelir mi bilmiyorum ama bu haliyle sınırlı bir kitle tarafından tercih edileceği kesin.


    (thisrocktr - 23 Ekim 2016 10:45)

  • comment image

    üç defa temelli evrim geçirerek "business pivoting" denen kavramın en güzel örneklerden biri olan firma.

    netflix ilk kurulduğunda, elinizdeki dvd'leri, netflix'teki dvd'ler ile değiş tokuş ederek sürekli farklı filmler izlemenizi sağlayan bir paylaşım platformuydu. aylık belirli bir ücret karşılığında dvd kiralayıp, izleyip, geri gönderiyordun. şirketin core business'ini incelersen bildiğin "lojistik" şirketi yani, dvd gönder - al şeklinde çalışmışlar, bu kadar basit.

    dvd'lerin kaybolduğu ve git gide azaldığı dönemde, yeni bir yol bulmak gerekmiş, adamlar bakmışlar içerik tüketimi işi tamamen internete dönüyor. insanlar diziyi filmi internetten izler olmuş. e sonra aylık üyelik ücreti karşılığında film ve dizileri, internetten stream etmek odaklı ilerleyen bir firma haline gelmişler. temel iş alanı, lojistikten, servise dönmüş.

    üçüncü safhada, özellikle de son iki yıl, görmüşler ki bir sürü site türemiş. hulu'su var mesela, amazon'u var, apple tv'si var, var oğlu var. aynı dizi birden çok serviste de yayınlanabiliyor. adamlar fark etmiş ki, içeriği kendileri üretip, yalnızca kendi servislerine özel olarak yayınlamadıkça, bu dizi / film yayınlama işi patlamaya doğru gidiyor. zira kullanıcı apple tv kullansa da aynı diziyi izleyebiliyooor, hulu kullansa da. onlar da biz kendi dizimizi artık kendimiz çekelim demişler, adına da netflix originals demişler mi? şu anda popüler bir çok dizi, orange is the new black mesela, direkt olarak netflix yapımı ve netflix dışında yasal olarak başka yerde izlenemiyor. yani herifler servisten, prodüksiyon şirketi pozisyonuna geçmişler.

    bilişim gibi inanılmaz değişken bir sektörde firmaların "devirleri" birkaç seneye inmişken, her bir-iki senede bir isimler sürekli değişirken, bu heriflerin lojistikten servise, ardından prodüksiyon modeline geçmeleri gerçekten çok öngörülü ve başarılı bir strateji olmuş. bunu da buraya böyle not alalım, ibret alalım derim. biz türkiye'de iş yapmaktan ve kendimizi meşgul tutmaktan, büyük resme odaklanmayı beceremiyoruz, "işimiz nereye gidiyor?" ve "3-5-10 sene sonra aynı işi yapabiliyor olabilecek miyim?" sorusunu kendimize hiç sormuyoruz. büyük resme odaklanmıyoruz. işte bu herifler bunu iyi becerdikleri için 5-10-20 senelik teknoloji şirketleri çıkarabiliyorlar der ve entrymi bitiririm çocuklar. bye.


    (roket adam - 4 Ocak 2017 01:59)

  • comment image

    bu dünyada hala şark kurnazlığı yaparak bununla övünen, bunun üstüne aldığı hizmetin karşılığını veren insanları aklınca aşağılayan mal değneklerinin olması beni deli ediyor. aman sana content sağlayan insanlara iki paket sigara parası verme ellerin kırılır.

    hepimiz öğrenci olduk, ekonomik olarak zor duruma düştük vs. vs. torrent'ten de indirdik, dizi sitelerinden de baktık, oyun da crackledik. ama elimiz ekmek tutup para verebilecek konuma geldiğimizde, satın aldığımız şey neyse hakkını verdik ki o film, oyun, dizi üzerine belki yıllarca çalışan insanlara bir katkımız olsun. para veremeyeni de ayıplamadık ama biz hakkını vermek istedik. bu mal gibi dünyanın en basit işlemini yaparak kendimizi diğer tenezzül etmeyen insanlardan zeki sanmadık.

    bu tipolojideki malların iki tane başat özelliği vardır:
    1- hayatlarında hiçbir şey üretmeyen asalaklar oldukları için hiç emeğin karşılığını vermek diye bir dürtüleri yoktur.
    2- bu beleşçiler yüzünden şirketler insanlara kampanyalı ya da ücretsiz içerik sunmaktan çekinirler, zira yukarıdaki arkadaştaki gibi eğer bunlara elini verirsen kolunu kaptırırsın. dolayısıyla şirketlerin normal kullanıcılarına yaptığı güzellikler, bunun gibi tipler yüzünden kaldırılır, onlardan vazgeçilir.

    izle amk 4k izle. etrafından kart dilen 2 ay daha izle ölücü herif.


    (feng shuili odada bir maarif takvimsin - 16 Ağustos 2018 10:09)

  • comment image

    2003 yilinda abd'ye henuz yeni gelmistim ve ayni simdiki gibi kucuk bir kasabada yasiyordum. o zamanlar daha 18 yasinda liseyi yeni bitirmis ama henuz universiteye baslamamis bir cocuktum. universiteye bir donem ara verdikten sonra baslayacaktim ve yasadigim kasabanin nufusu 4 bin kadardi. okyanus kenarindaki bu ufak sahil kasabasinda bir tane ana cadde vardi ve bu caddenin uzerinde 2 tane super market, postane, birkac ufak dukkan, ahsap bir kutuphane ve film kiralama magazasi disinda hicbir sey yoktu (bir de mcdonalds, kfc ve taco bell vardi ama onlar zaten standart).

    bu film kiralama magazasinin boyutu ortalama bir bim magazasi kadardi ve bina boydan boya filmlerle doluydu. binanin hemen yaninda bir pizzaci, onun da yaninda patlamis misir, cips, kola gibi abur cubur satan baska bir dukkan vardi. yasadigim kasabada cuma aksamlari kasaba halki bu magazada toplanir, herkes yarim saat filan dolasarak gozlerine kestirdikleri filmleri kiralar ve sonra da yandaki pizzacidan pizza veya obur dukkandan abur cubur alinip evlere dagilinirdi. herkes evde ailesiyle ve sevdikleriyle film izlerdi.

    o zamanlar beni en cok sasirtan sey suydu: film kiralama magazasindaki binlerce filmin 3'te 2'si vhs kaset formatindaydi ve 3'te 1'i dvd veya cd formatindaydi. vhs formatindaki filmleri kiralamak 2 dolar, dvd formatindaki filmleri kiralamak 3 dolardi. amerikalilarin cogu sirf 1 dolar daha ucuz diye vhs formatinda filmler kiraliyordu. bu beni cok sasirtmisti cunku turkiye'de bile vhs kaset formatinda film kiralama olayi 1992 gibi bitmisti. kucuk emrah buyuyup deri ceketiyle "hey hey hey taksi" sarkisini soylemeye baslayinca tum vhs kaset kiralama dukkanlari tasi taragi toplayip dukkanlari kapatmisti. abd'de 2005'e kadar vhs kaset kiralamalari devam etti. ustelik sadece eski filmler degil, piyasaya yeni cikmis filmlerin bile dvd'yle beraber vhs versiyonlari cikiyordu.

    yalniz vhs daha ucuzdu ama filmi bitirdikten sonra kasedi geri sarmaniz gerekiyordu. zaten kasetlerin uzerinde cikartmayla "be kind please rewind" diyordu. eger kasedi geri sarmadan iade ederseniz 1 dolar ceza oduyordunuz ve bu durumda vhs kasetle dvd kiralama ayni paraya geliyordu. normalde 2 saatlik bir filmi videodan geri sarmak 15-20 dakika suruyordu ve hususi geri sarma isini yapan ufak makineler vardi ve bunlar 3-4 dakikada super hizli bir sekilde geri sarabiliyordu.

    bir aralar da (2000'lerin basinda) abd'de film kiralama cilginligi baslamisti. supermarketler bile film kiralama isine girmisti. ozellikle yerel supermarketlerde "2 tane film kiralayana bedava dondurulmus pizza" veya "3 buyuk boy cips alana 2 film kiralama bedava" gibi kampanyalar donuyordu. en son kuzey dakota'da bir benzincide "depoyu fulleyene bedava 2 film kiralama" kampanyasi gormustum (ama o eyalette yasama ve o eyaletin ehliyetine sahip olma sarti vardi). ozellikle kucuk kasaba ve yerlesim birimlerinde her isletme film kiralama cilginligina katilmisti. onu birak kasabanin ufak kutuphanesinde bile (ucretsiz olarak) film kiralanabiliyordu. gerci kutuphanedeki filmler genelde belgesel veya eski filmlerdi ama hic yoktan iyidir ve bedavaydi.

    neyse 2003 yilinin sonuna geldik, christmas yani noel tatili geldi ve bu da benim dogum gunumle ayni zamana denk geldigi icin benim noel hediyelerim herkesin 2 katiydi. o zaman beraber oldugum hatun bana hediye olarak 1 yillik netflix uyeligi almisti. o zamanlar uyelik ne kadardi hatirlamiyorum ama yillik uyeligi indirimli olarak 75 dolara almisti. o zamanlar netflix simdiki sistemden cok daha farkliydi. zaten evlerde internetten video stream edecek internet hizi yoktu. netflix'in sitesine giriyordunuz, 30 binden fazla dvd icinden 500 tanesini secip liste yapiyordunuz, sonra onlar size listenizdeki ilk 3 dvd'yi yolluyordu. sonra bunlari izleyip geri gonderiyordunuz ve listedeki 4-6. siradaki 3 dvd'yi yolluyorlardi. aslinda 1 dvd ve 5 dvd gibi secenekler de vardi ama ana konu boyleydi. kiraladiginiz dvd'leri elinizde istediginiz kadar tutabiliyordunuz ama daha cok dvd izleyebilmek icin onlari bir an once geri gondermek yararinizaydi.

    peki hatun bana durup dururken niye netflix uyeligi almisti? gulmek yok. o zamanlar amerikan guresi hastasiydim ve deli gibi izliyordum. netflix'te de eski wwe ve wcw amerikan guresi videolarini barindiran dvd'ler mevcuttu ve sirf bunlari izleyebilmem icin netflix uyeligi almisti. o zamanlar netflix pek bilinmiyordu ve bu kadar buyuyecegini kimse tahmin edemiyordu ama adamlarin elinde muthis bir amerikan guresi arsivi vardi. sanirim o sene wwe ile ozel bir anlasma yapmislardi ve yuzlerce amerikan guresi dvd'si edinmislerdi. 2003 sonunda sirf bu yuzden netflix'le tanistigima hala inanamiyorum....

    neyse konumuza donelim. netflix dvd'lerde express posta kullaniyordu ve cift yonlu posta odemesini yapiyordu. sirketin kendine ait otomatik pullanmis kirmizi zarflari vardi. posta kutunuzda kirmizi zarfi gorunce heyecanlaniyordunuz, size gelen dvd'yi izliyordunuz. sonra o zarfin icinden cikan biraz daha ufak boyutlu kirmizi bir zarfa koyup yeniden posta kutunuza koyuyordunuz postaci onu posta kutunuzdan alip netflix'e geri goturuyordu. bu uyeler icin oldukca zahmetsiz bir olaydi cunku dvd'leri geri gondermek icin postaneye gitmeyle veya pulla ugrasmaniz gerekmiyordu. bunun ozellikle yillar sonra michigan'a doktora yaparken ve kisin 1 metre karin altina gomulup 2 hafta evden cikamadigim zamanlarda faydasini cok gordum. karda kiyamette bile dvd'lerin gidip gelmesi hic aksamadi. o zamanlarda da kucuklugumden kalma miami vice, a takimi, evli ve cocuklu gibi eski dizilere merak salmistim ve hepsini yeniden izlemistim.

    bir dvd'yi diyelim ki pazartesi izledikten sonra posta kutunuza koyuyordunuz, netflix bunu carsamba gunu aliyordu ve o gun size yeni dvd'nizi yolluyordu. yeni dvd'niz persembe gunu elinize geliyordu. aslinda gunde 1 dvd izleyip geri gonderince eliniz hic bos kalmiyordu cunku elinizde 3 dvd vardi ve bir dvd'nin gidis gelis suresi de 3 gundu. boylece pazartesi izlediginiz dvd'nin devami persembe, sali izlediginiz dvd'nin devami cuma, carsamba izlediginiz dvd'nin devami cumartesi elinize ulasiyor ve dagitim yapilmayan pazar gunlerini saymazsak haftada 6 dvd izleme sansiniz oluyordu.

    bir kere tasinirken bana yolladiklari 3 dvd'yi kaybetmistim ve dvd basi 20 dolardan 60 dolar ceza odemem gerekmisti. telefon actigimda "ne olacak canim kac yillik uyemizsiniz" deyip hic para almamislardi. bir de size yolladiklari bir dvd cok cizikliyse ve duzgun izlenmiyorsa siteye girip bunu isaretliyordunuz ve size gicir gicir yeni dvd yolluyorlardi. yolladiklari dvd'lerde ozel bir koruma vardi ve kopyalanamiyordu.

    netflix bu surecte cok para kaybetti ve kaybettigi paranin cogu dvd posta ucretlerinden olusuyordu. dvd servisinden streaming servisine gecilmesinde bu buyuk bir rol oynadi. aslinda streaming servisine ilk gecildiginde site bugune gore daha kullanisliydi. mesela o gunlerde videolar arasinda filtreleme yapabiliyorduk. ornegin "already seen" diye bir filtre vardi ve bu filtre'ye tiklayinca ana sayfada daha once izlemis oldugunuz icerikler gozukmuyordu ve sadece yeni icerikler gozukuyordu. bu da yeni icerik bulmayi daha kolaylastiriyordu. bugun bazen yeni icerige ulasmak icin sayfalarca zaten onceden izlemis oldugum icerikten gecmek zorunda kaliyorum. eskiden netflix'te olup artip olmayan bir baska ozellik de filmleri cikis tarihlerine veya baska ozelliklerine gore "sort" edebilmek.

    yukaridaki konuda donersek netflix'in gelmesiyle film kiralama sirketleri birer birer iflas etmeye basladi. abd'de binlerce magazasi olan blockbuster 2000'lerin sonunu zor gordu. isin komik tarafi blockbuster'a yillar once netflix'i cok ucuza satin almasi teklif edilmisti ama adamlar kabul etmemisti. yerel film kiralama sirketleri zaten 2006-2007 gibi nallari dikmeye baslamisti. bugun kroger, safeway gibi supermarketlerde hala 5-10 dolara dandik filmlerin dvd'leri satiliyor ama onlar da film kiralama isinden tamamen ellerini ayaklarini cektiler. amazon nasil bir cok firmayi dozer gibi ezerek dominasyonunu ilan ettiyse netflix de kendi sektorunde aynisi yapti.

    gerci film sirketleri buna sonradan uyandi. mesela fox ve kankalari kendi streaming servislerini (hulu) kurdu, disney su anda kendi servisi uzerinde calisiyor ve baska servisler de mevcut. amazon zaten premier uyelerine bedava film izletiyor ve fiyata dahil olmayan filmleri de 3-4 dolar ek ucretle kiralayip izleyebiliyorsunuz. bunun disinda kanopy diye bir app var ve abd'de bu app'la anlasmali olan bir kutuphaneye (mesela portland) uyeliginiz varsa telefon veya tablet uzerinden binlerce klasik film ve belgeseli ucretsiz izleyebiliyorsunuz. bir de kutuphane uyeliginiz uzerinden devasa bir e-kitap arsivine bedavaya ulasabildiginiz libby app'i var ama o ayri bir konu.

    gecen gun sirf nostalji olsun diye hatunla beraber 2018 yilinda hala film kiralamaya devam eden bir magaza bulduk ve ziyaret ettik. tahmin edebileceginiz gibi icerisi hipster'larla doluydu. gerci bu magaza portland'daydi ve portland'da hipster'larla dolu olmayan mekan zaten olmadigi icin bu tespit garip kacabilir. magazada dolasirken sanki eski sahaf kitapcilarda dolasir gibi bir hisle doldum. iceride dolasip dvd'leri ve vhs kasetleri elime aldikca o gunlerin de ayri bir tadi oldugunu hatirladim. o gunlerde bir film secmek icin magazada yarim saat dolasiyorduk, yeni 2-3 film gelince herkes heyecanlaniyordu, kutularin arkasindaki resim ve yazilardan filmin iyi olup olmadigini anlamaya calisiyorduk, en renkli ve alengirli kutular en fazla ilgi cekiyordu ve yan dukkandan gelen pizza kokusu ise ayri bir heyecan katiyordu. o degil de ilk kiraladigim filmi hatirladim (problem child - problem cocuk).

    bir sey daha hatirladim bak. universitedeyken evine gittigim bir hatunun evinde duvarlardan biri boydan boya vhs kasetle kapliydi. o kadar cok vhs kasedi daha once kimsenin evinde gormemistim. hatunun arsivinde ne ararsan vardi. en alttaki 3 raf da onun cocukluguna izledigi cizgi filmler ve disney yapimlariyla doluydu. bugun aklima geldi ve o arsive ne oldugunu cok merak ediyorum. buyuk ihtimalle cope gitmistir veya garajin tekinde curuyordur.

    netflix'in yayginlasmasiyla bu adet de son bulmus oldu. ondan once de ustu acik arabayla acikhava sinemasina gitmek ve arabada yiyismek modaymis ama o gunlere yetisemedim. kim bilir cocuklarimiz ve torunlarimiz neler gorecek.


    (diesel1907 - 8 Ekim 2018 03:58)

  • comment image

    hala şu torrent tartismasini bitirememis olusum. netflix’in torrent’le ne alakasi var. netflix kullanan herkesin torrent bilmedigini mi saniyorsunuz ? torrent bilmek nedir ayrica ? kuantum fizigi mi aq bu. kendiliginden indiriyor. sanirsin torrent sitelerinin kurucusu bu pezevenkler.

    teknolojinin gelismesi demek torrentten film cekmek demek degildir. insanin hayatini kolaylastirmasi demektir. çaba harcamadan tv’den, bilgisayardan, telefondan film izleyebiliyorsun bu platform sayesinde. netflix kullananlarin amaci zaten guncel dizi-film izlemek degil. rahat bir sekilde izlemek. spotify da boyle. 2019 yilindayiz sarki indirmek mi kaldi artik. ac spotify, apple music dinle gec. artik cimrilikten, belescilikten can verecek hale geldiniz lan. yaziktir.

    netflix ayda 10 lira, spotify 3 liraya geliyor baskalariyla kullanirsaniz. gunde 43 kurus. her gun yolda yere bakarak yuruseniz 50 kurus bulursunuz zaten. 7 kurus da cebinize kalir.


    (karmasutra - 1 Mayıs 2019 13:29)

Yorum Kaynak Link : netflix