Transit ' Filminin Konusu : Paris'te yaşayan Alman Georg (Franz Rogowski), Nazi birliklerinin şehre yaklaşmasıyla buradan kaçmak zorunda kalır. Marsilya'ya giderken yanında Weidel adlı bir yazara ulaştırılması gereken mektup ve belgeler de vardır. Ancak Marsilya'da kendine güvenli bir yer bulmaya çalışırken Weidel'in intihar ettiğini öğrenir. Fransa'dan Meksika'ya kaçış izni bulunan Weidel'in kimliğine bürünüp artık son onayları beklerken, Marie (Paula Beer) adında güzel ve gizemli bir kadına aşık olur.
L'affaire SK1(2015)(6,6-1721)
Braqueurs(2016)(6,3-2580)
Gibraltar(2013)(6,3-1189)
L'assaut(2011)(6,1-3342)
Lukas(2018)(6,1-1544)
A Bluebird in My Heart(2018)(5,6-119)
Chrysalis(2007)(5,4-2669)
transit adında bir sürü film varmış, ben bunu bugun izlemiş oldugum su film hakkında bilgi edinmeye calışırken anladım. niall maccormick'e ait olanı güzelmiş, isminden de anlaşılacağı gibi bir kaç hayatı konu alan, iki hafta geri 1 ay ileri şeklinde devam eden ve herşeyin bir noktada kesiştiği filmlerden hoşlananların kesinlikle seviceğini düşündüğüm bir film. film kenya, meksika, rusya ve amerikada geçiyor, dolayısıyla 4 dili de duyuyoruz.
(cynthia - 2 Aralık 2006 00:32)
transit astronomik veya astrolojik bir terim olarak bir gezegenin belirli bir noktadan veya başka bir gezegenin bulunduğu yerden geçişi anlamına gelir. eğer bu geçiş sonucu kişinin doğum haritasındaki evlere (bkz: astrolojide evler) veya gezegenlere belli açılar yapıyorsa değişik olayları ve etkileri başlatabilir.
(mea maxima culpa - 19 Ağustos 2008 13:33)
trabzon'da minibüs ulaşımını sağlamada kullanılan ford firması aracı.
(mrcanakci - 12 Ocak 2012 20:14)
bu sene 6.si duzenlenecek olan dogaclama dans ve muzik performans festivali http://www.transit-istanbul.org/
(seldom seen kid - 9 Haziran 2012 21:53)
“çocukken okul gezilerine giderdik. bazıları gerçekten güzel olurdu. her geziden sonra, öğretmenimiz bir kompozisyon yazmamızı isterdi: “okul gezimiz”. her tatil için de bir kompozisyon ödevi olurdu: “tatilde neler yaptım?”, “tatilimin güzel anları”... noel için bile bir kompozisyon yazardık: “benim noel’im”. sanki, bütün bunları o kompozisyonları yazabilmek için yaşıyorduk. ...artık, daha fazla kompozisyon yazmayacağım.”transit bir yolcudan, bir kaçaktan, başkasının hayatını devam ettiren birinden, ne bulunduğu yere, ne bulundurduğu kimliğe ait olmayan birinden; bundan daha anlamlı ne duyabilirdik ki? yaşamak için yaşamak, sadece yaşamak dışında? şimdi kompozisyon yazma sırası, biz “izleyenlerde” (“yaşayanlar” demeye dilim varmadı). evet, önce kitap gibi güzel bu filmi izleyin, sonra da kalemi, kağıdı hazırlayın; “giden mi önce unutur, kalan mı?”not: umarım soru yaşadığınız yerden gelmiştir...
(dolls - 11 Nisan 2018 00:46)
son dönemde seyrettiğim açık ara en iyi başka sinema filmi. ciddi ciddi bir iki saat etkisinden kurtulamadım. filmin başından sonuna kadar saçma gelen her şeyin filmin sonundaki tek bir ayrıntıyla çözülmesi insanda inanılmaz bir rahatlama ile beraber büyük bir şok etkisi yaratıyor. galasında izlemiştim. eylül ayında vizyona giriyor sanırım. kaçırmayın.edit: ''nerde çözülüyor olay yaa'' diye sorup durmayın. bu arada filmle alakalı bir bilgi vereyim. yönetmen petzold çocukluğundan itibaren batı almanya kültürü ve propagandasıyla yetişmiş. okuduğu kitaplar da hep bu ölçekte olmuş. yıllar sonra harun forocki ile tanışıyor. o da kendisini anna seghers'in (doğu almanyalı komünist yazar) kitaplarıyla tanıştırıyor. transit de seghers'in kitabı. yani filmden ziyade petzold'un bu filmi yapacak motivasyona gelme süreci de ayrı bir film gibi.
(ssa120113 - 24 Ağustos 2018 19:36)
değişik bir film. distopya denilebilir mi emin değilim. bir şaheser değil ama insanı kesinlikle düşüncelere sevk ediyor. koşa koşa gidin mutlaka izleyin diyemem ama denk gelirseniz de bir şans verebilirsiniz. spoiler olabilir:'bizim' bile gözümüzde mültecilerin hep arap afrikalı vs olduğunu bana tokat gibi çarptı bu film, alman mülteci görünce resmen şaşırdım ve şaşırdığım için kendimden utandım. beni bu kadar etkilemişse ortalama bir batılı'nın ne düşündüğünü merak ederim ayrıca.
(ne bilim ben ya ne nicki - 10 Eylül 2018 09:56)
transit sinemasal tercümesini geçmiş ve gelecek arasına sıkıştırdığı mülteci olmak düzlemi üstünden yapıyor. hem ne yapıyor. filmin zamansal ve görsel kodu postmodern bir nostalji muğlaklıyla bezeli değil. yani bir tür anokronik zaman mefhumu söz konusu değil. müphem ve muğlak olan ton insanın zamanın ruhu içinde konumlanamayan varlığı. zaman çizgisi bu anlamda gayet net aslında. ama izleyicisini yakalayan şey konumlandırdığı karakterlerin geçmiş ve gelecek arasındaki gel gitleri. parçalanan bilincin, biliç dışının, kimliğin, ötekinin, hayal, gerçek arası kurmacanın en çetrefilli, en tutkulu, en tehlikeli düzlemlerini kurcalıyor yönetmen christian petzold büyük bir ustalıkla. geçmişin ve bugünün mültecileri aynı düzlemde kesişince ortaya kırklar ve günümüz arasında kurulan bir köprü çıkıyor. zamanın içindeki zamansızlık, mekanın içinde silikleşen, kentin içinde görünmezliğe seyreden bir tür yakalanma, tutuklanma, hapsedilme, sınır dışı edilme paranoyası filmin romanesk gerilimini sağlamlaştırıyor. yönetmen politik ve etik bir meselenin fotoğrafını romanın kökenlerine sadık bir şekilde zamansız bir dünyeviliğe daha doğrusu insanlığa indirgeyerek çekiyor. evet avrupa ve tüm dünyada yükselen faşizm günümüz insanlığının en büyük problemlerinden biri. sınırlar, diller, bedensel ve zihinsel yakınlaşmalar küresel ölçüde ekonomik çıkarlara hizmet ettiği sürece bir yanlış olarak yorumlanmıyor. ama coğrafi, kültürel bir istila düşüncesiyle birleştiğinde yakın dönemin tarihsel bilinci bugüne ait korkunç bir savunma mekanizması yaratıyor:faşizm. yönetmen entelektüel sorumluluğuyla bu durumun altını ustaca çiziyor. bir insan olarak felaket zamanlarında vermek zorunda olduğumuz kararların etik açıdan sorgulaması yapılmıyor belki ama var olmak için verilen tavizlerin, sessizce ortak olunan suçların vicdani muhasebesini bir bellek anıtı gibi inşaa ediyor yönetmen petzold. oyuncularının tıpkı filmin ruhuna uygun melankolik yolculukları, kafeler, sokaklar, oteller, köprüler ve bilincin türlü katmanları arasında çok şeritli bir otobanın sonsuzluğuyla pekişiyor. pazar günü, hava soğuk ve yağmurlu. yapacak pek bir şey yok. o halde transit gibi senenin en iyi filmlerinden birini izlememek için bir bahaneniz yok. georg'un zamansız, dilsiz, kimliksiz mülteciliği biraz canınıza okusun. bilinciniz filmin o muhteşem atmosferi arasında kırılıp, tuz buz olsun.
(kulotsuzcorap - 18 Kasım 2018 11:54)
doktorun valiz almaya gidip quechua sırt çantalarıyla dönmesi,şimdiki zamanda geçmiş bir hikayeyi anlatma,film boyunca seyirci de zamanlar arası bir transit yaşıyordu.
(curiouser - 22 Kasım 2018 01:31)
nazi döneminin anlatıldığı kitaptan uyarlama olmasına rağmen günümüz koşulları ve teknolojisine adapte edilip seyirciye sunulmuş christian petzold filmi. düşük beklentiyle gidip "film" izlediğimi hissettiğim bir buçuk saat oldu. avrupalı da olunup mülteci de olunabileceği gösterdi. --- spoiler ---güvenlik güçlerinden kaçan filmin başrolü georg, yanında heinz ile beraber marsilya'ya gitmek üzere kaçak olarak bindirilirler trene. heinz'ın durumu iyi değildir, yaralıdır, acılarını morfinlerle kapatmaya çalışmaktadır georg. ve yolculuk esnasında ölür. marsilyada heinz'ın karısının evine gelir georg ve heinz'ın öldüğünü söyler. belki de söylenebilecek en acı şekilde...--- spoiler ---
(cagri chaplin - 5 Aralık 2018 12:18)
Yorum Kaynak Link : transit