Film Noir / 25
  • "glenn ford, sabah 8 aksam 5 los angeles tapu mudurlugunde calisacak bir tip. cinayet buro cavusu dave ç. rolu ustunde cok egreti durmus. is bu nedenle film hic icine alamadi beni."




Facebook Yorumları
  • comment image

    buyuk hayal kirikligi ile seyrettigim bir film. o donem icin iyi bir film, gunumuze kadar bu turde bir suru film seyrettik diye avunmak bosuna cunku muadili the killing, the big sleep, the double indemnity gibi hala canli, hala saglam kalmis filmlerin yaninda gerek yonetmenlik gerekse de senaryo anlaminda o kadar ciliz kalmiski, o ovgulere nasil mashar oldugunu anlayamiyorum. oyunculuk desem gercekten kotu, klise. kucuk kizin oynayamazligindan bahsetmiyorum bile, kucuktur olur. ama lee marvin , yer yer de onun kiz arkadasi haric geri kalan ekip tumden kotu oynuyor. yonetmenlik becerisi sıfır. vurucu bir son yok. hatta bir son bile yok. o kadar aceleye gelmis ki, filmin kotu adamina ne oldugu gazete haberinden ogreniliyor, sanirim makara bitti.

    yazdikca sinirleniyorum, film noir hayranlari seyretsin lafim yok. ama bu filmin yaninda yukarda andigim filmlerden biri yada en azindan sunset boulevard bulunsun, pasinizi alir.


    (jelly - 14 Mart 2008 09:22)

  • comment image

    geleceğin dirty harrylerini oluşturan film.

    --- spoiler ---

    filmin en ilginç tarafı türünün diğer örneklerinde erkekler bir femme fatalein yanında bulunduğu için ölürken, bu filmde kahramanımızın yakınındaki herkes ölür. bizim adam bir nevi femme fataledir aslında.

    ---
    spoiler ---


    (gozluklu fare - 11 Aralık 2008 13:23)

  • comment image

    geçtiğimiz gün facebook'ta bir test yaptım. "which film noir are you?" gibi bir soruydu yanlış hatırlamıyorsam. neyse sonuca baktım, the big heat çıktı. ben film noirlerden en çok the third man ve maltese falcon'u sevdiğimden şaşırdım açıkçası. film zaten bilgisayarımda mevcuttu, hemen izlemeye koyuldum.

    açıkçası beklediğim kadar iyi çıkmadı. örneğin, geçtiğimiz gün key largo'yu izlemiştim, ikisinin de imdb puanları aynı, 8.0. ama hiç tartışmam, key largo, the big heat'ten iyi bir film. ha şu var, the big heat'in birçok uyarlaması türk sinemasında bulunduğundan ve defalarca izlediğimden, olacakları az çok biliyordum, çok beğenmemem de bunun da etkisi var. esas adam dave bannion'ı, bizim sinemamızda da komiser murat vb. adlarla cüneyt arkın, kadir inanır defalarca oynadı.

    ortalamanın bayağı üzerinde, gayet iyi bir film fakat daha fazlası değil. izlemeyi düşünenler hiç düşünmeden izleyebilirler... ayrıca gloria grahame'ın canlandırdığı debby marsh adlı karakter, filmin ilk yarısında bence bayağı iyiydi. o şarkı söylemeler, salaklıklar, istenildiği gibiydi.

    unutmadan yazayım, filmin sonlarında kötü adamlar adamın kızını kaçıracaklardı, ama o sahneyi hiç göstermediler. yani gelirler, evde bizim polisin tanıdıkları olduğu için geri dönerler vs. ama yoktu... nasıl atlamışlar bilemiyorum.

    son olarak, elit sözlük yazarlarına teessüflerimi bildiriyorum yine. 4 tane entry var, biri zaten her baba filme entry giren caponsever. dandik bi 2009 yapımı filme 500 tane entry giriyorlar ama... popüler kültür böyle bir şey olsa gerek.


    (scugnizzi - 4 Ağustos 2009 07:31)

  • comment image

    film iyi değil. bu yüzden siyah-beyaz film noir takılsa, lang bile çekse klasik olamıyor. (üstelik amerikan menşeli film, sektörün kalbindeydi)

    bunun nedeni de senaryosundaki zaafiyet, grip*algınlığı; olayları 'kaba kuvvet'le çözüyor film. oysa konuşarak, aklını kullanarak çözse bebelikten bile kalitenin bu olduğuna inanmış sinefilleri etkisi altına alcaktı. olmuyor, olmaz. bu tarz filmlerde işlenmesi gereken formül; baş kahramanın geri dönüşü olabilecek bir kayba uğramadan olayları aklıyla, yapacağı planlarla çözmesi. oysa burada silahlar, kezzaplar, yumruklar konuşuyor. cüneyt arkın estetiğidir bu, bi klasiğe yakışık-almaz. sözgelimi film noir öğeleri de bulunan kind hearts and coronets'in o zekice/efsane sonu olmasa, the killing'in 'adam yapmış abi' tarzı incelikli akışı olmasa onlar da klasik olarak adlandırılmazdı muhtemelen. velhasıl ucuz bir polisiye roman uyarlaması olarak kabul edilirdi, fritz lang yönetmese.


    (monochrome - 15 Ağustos 2009 21:56)

  • comment image

    fritz lang' in en muhafazakar filmlerinden olsa gerek. devletli polisi, aile kurumunu bu denli övdüğü bir filmini daha hatırlamıyorum, seyretmediklerim de var elbet. şimdi olur mu aga, adam polis teşkilatının başındakiler kötü, yönetim kademesi pörsümüş dedi ya diyeceksin. ben de cevap vereceğim; başındakiler kötü ama alttakilerin hepsi pırlanta diyor adamın? m, fury, you only live once gibi sistemle, toplumla sorunlu filmler çekmiş bir yönetmenin bu denli kolaycı, yönetenler iyi olsa ortalık güllük gülistanlık yaklaşımı bana garip geliyor. amerikan rüyasının eti kemiği ideal aileyi de göklere çıkarıyor film, halbusem 3 5 noir önce, the woman in the window'da elimizin tersiyle itmiştik ne oldu? bireyleşen adamı seviyorduk biz. eh zaten adam gibi dış mekan çekimi de yok. olması gerekmez tabi ama yok işte. silme stüdyo. boğuldum. glenn ford desen hormonlu emrah. bize kalan gloria grahame oldu. hayal kırıklığımsın the big heat.


    (dwight - 25 Mart 2011 21:17)

  • comment image

    muhteşem afişinin yanında sönük kalan bir fritz lang filmi. hani bağrıma basmak, o kadar da kötü değil, 1953'te çekildi ondandır demek istiyorum ama diyemiyorum. bütün klişeler kullanılıyor filmde. inatçı, cesur, idealist bir polis memuru, acımasız bir mafyoz, tehlikeli bir femme fatale (sanki tehlikeli olmayanı varmış gibi!), çatışma sekansları, eş acısı vs. lang bu hollywood filminde o dönem dahi klişeleşmiş film noir formülünü aynen kullanır. filmini farklı kılacak bir şeyler koymamış filme lang. ya da ben bulamadım. şundan eminim ki başkası çekse gene bu film ortaya çıkardı. bir eleştirmen "lang hollywood'a geçtikten sonra çok az başarılı film çekti" diye yazmıştı. sanırım doğru. en azından the big heat başarılı olamayan filmlerinden.

    film gerçekten de aceleye gelmiş hissiyatı yaratıyor. en nefret edilesi karakter tutuklanıyor ama onun patronu gösterilmiyor. onun tutuklanması bir gazete parçası ile geçiştiriliyor. bu şekilde yapılmamalıydı kanımca. ayrıca filmin kötü adamlarının neden kötü oldukları, hangi kötü işlere imza attıkları üzerinde de pek durulmuyor. kısacası epey eksiği gediği var filmin. gene de izlenmeli. oyunculuklar sağlam, senaristin bir adım ilerisinde olsam da filmden kopmadım, izlettirdi kendisini.


    (sherlock holmes 90 - 17 Ağustos 2012 01:12)

  • comment image

    evvala dedektifin karısını oynayan kadın, jocelyn brando dur..meşhur marlon brando nun kızkardeşi.

    film hakkında bazı olumsuz şeyler duymuş olupta fazla bir şey beklemeden izlemeye başlamama rağmen, filmin ortalarında ister istemez büyük beklentiler içine girmiştim...
    çünkü çok iyi başlayıp devam ediyor ve üstüne fritz lang ismide eklenince insanın büyük beklentiler içine girmesi kaçınılmaz.filmin sadece sonları pek sağlam değil.bu da milleti hafiften hayal kırıklığına uğratabiliyor. o yüzden burada film hakkında olumsuz şeyler yazılmış.ama yine de film noir tutkunlarının seve seve izleyebileceği bir filmdir.

    bu sitede en çok da filmdeki klişelere takılmış millet...türk sinemasında çok örneğini görmüşler falan.bu film 1953 tarihli ve o dönemde polis teşkilatının mafya babalarının oyuncağı olduğu eleştirilerinin en cesur örneğini sergilemiş,bir nevi arkasından gelen onlarca hoolywood ve türk filmlerine öncü olmuştur..sonradan çok örneği olmuş çakmaları türemişse bu filmi klişe değersiz bi film mi yapar?

    son söz; belki sonları tatmin etmese da sağlam bi film noir örneği.kara film tutkunlarına önerilir


    (hitchcock 1905 - 5 Ekim 2012 19:26)

  • comment image

    benim anlamadığım debby marsh filmin sonunda niye öldüğüdür. kız sırtından vuruldu. sağlık ekibi gelince yapılacak bir şey yok dedi. oysa kız br kaç dakika daha bannion ile konuşmaya devam etti. ve bir nokta daha debby vince stone un evine nasıl girdi. galiba kaçarken yanında anahtarı vardı. peki öyleyse o vakte kadar bu avantajı neden bannion'la paylaşmadı. belki onu riskten korumak istedi. film de birde bannionun larry gordon'u evinde bilgi almak için bastığı sahne vardır. işte bizim komiser cemilli filmlerimize geçen klişelerden biride bu sahnedir. larry'nin kapıyı açınca yediği yumrukla kazandığı ivme cüneyt abinin dövdüğü adama kazandırdığı ivmeyle yarışır


    (apartman tarlasi - 9 Haziran 2013 02:39)

  • comment image

    hani dedektifin karisi öldürülür, bunalima girer ve intikam yemini eder. hani dedektifin üssü komser, dedektif kurcalanmamasi gereken bir isin pesinden kosturdugunda "görevden alindin. biraz tatile cik... dinlen dostum" ceker, dedektif gururuna yediremez de silahiyla kimligini masaya firlatir, bundan böyle yalniz birey güclü birey takilir ya... iste o boktan kliselerin cikis noktalarindan biri olan bu fritz lang eserinin, kulak tirmalayici tüm bu kliselere ragmen kara film türünün basyapitlarindan, heyecan firtinasi ve bir o kadar dokunakli bir eser oldugunu söylesem, ne dersiniz?

    dersiniz ki, fritz lang'dir yapar. basrolünde glenn ford, karakterinin bastirilmis öfkesini, patlamaya hazir bomba hissiyatini ve üzüntüsünü minimal bir oyunculukla alkislanasi bir bicimde verir. the cobweb veya nefis the bad and the beautiful gibi filmlerde göz asinaligi kazandigimiz gloria grahame, bu filmle ismini imdb'den ögrenme istegi yaratir, beklenmedik temiz niyetiyle caprasik, orjinal bir femme fatale portresi cizer. ve tabii unutmamak lazim, bir de genc haliyle kötü adam rolüne dogal uyum saglayan lee marvin de var kadroda.


    (caponsever - 26 Mayıs 2004 00:30)

Yorum Kaynak Link : the big heat