• "kerem bursin yüzünden bu dizinin adı artık benim için "kerem'in gömleğini çıkarmasını beklerken"dir."
  • "havuza düşen çiftin öpüşerek sudan çıkmasıyla bana yeni fanteziler öğretmiş dizi. ben hayatımda böyle sahne izlemedim abi..."
  • "abartısız söylüyorum hayatımda izlediğim en sikindirik finale sahip dizi. güneşi beklerken iyidi, güneş ortaya çıkınca boka sardı."




Facebook Yorumları
  • comment image

    zeynep önce kerem'in arkadaşına aşık olacak. zeynep'in kız kardeşi olduğunu bilmediği melis de kerem'e aşık. kerem'in arkadaşı çocuk da melis'e aşık şu an. ama bir şekilde kerem zeynep'e aşık olacak, zeynep'in de gönlü kerem'e kayacak. o sıraya kadar melis'e aşık olan çocuk da birden zeynep'e takacak kafayı. melis de hasetinden çatır çatır çatlayacak. o da kerem'in arkadaşı çocuğa aşık olacak falan... yeni nesil kavak yelleri. ama yoklukta gideri var.


    (neptun savascisi - 9 Temmuz 2013 22:13)

  • comment image

    emre kınayın pek bir sevişgen çıktığı dizi. ayrıyeten pek bir bereketli dölü varmış adamın

    --- spoiler ---
    adamın dizide 2 kızı var. ikisi de aynı yaşta, aynı sınıfa gidiyor. zeynebin annesinden ayrılır ayrılmaz çocuk yapmaya mı girişmiş yani?

    ---
    spoiler ---


    (besyaprakliyonca - 10 Temmuz 2013 09:43)

  • comment image

    --- spoiler ---

    dişlerini hareket ettirmeden konuşan oğlan, aracın arka koltuğunda oturan kızı hayal sanıp içini döktü. bi dön arkaya bi cücük hareketi falan yap ne bileyim, bak hayal mi değil mi. ben bunları çok enteresan buluyorum arkadaşlar, insan olarak gerçekten hayret ediyorum.


    (demekkihic - 27 Ağustos 2013 23:49)

  • comment image

    havuza düşen çiftin öpüşerek sudan çıkmasıyla bana yeni fanteziler öğretmiş dizi. ben hayatımda böyle sahne izlemedim abi...


    (neptun savascisi - 3 Eylül 2013 22:25)

  • comment image

    *** s01e2akşamönceki ***

    - ahh zenginlik böyle bir şey olsa gerek. sürekli partiler falan. biz onların yaşındayken en fazla hafta sonları hamburger yemeye giderdik dersane çıkışı.

    - bir de koca şehirde havai fişek patlıyor, zeynep hanım hemen üzerine alınıyor. bakın aynı şey benim başıma gelse (ki gelmez maytap bile patlatılacak insan değilim) "anaaam zengin düğünü var şu tarafta" derim.

    - o değil de şu melis çok dağınık. sofradan kalkarken bir tabağını kaldır yavrum. akşam 8'de ben yatıyorum deyip odana çıkıyorsun. bizim zamanımızda böyle değildi, ödevim var deyip sobalı odaya kaçardık.

    - yalnız en son zeynep ile barış arkadaşça ayrılacak. biz seninle arkadaş olarak iyiymişiz, elektrik alamadık esra hanım olacak.

    - hele zeynep'in babası çıksın ortaya 3-4 bölümde, sıra barış'a gelecek. bir 5 bölüm de o hikaye zorlanır. kerem ile kardeş çıkarlar.

    ****


    (imjustkillingtime - 13 Eylül 2013 01:56)

  • comment image

    aksel'in içinden kamyon şoförü çıkaran dizi: "her şeyinle kabulümsün. tüm arızalarınla istiyorum seni... ölüm gelecekse senden gelsin gülüm, biz onu şerbet yapar kadeh kadeh içeriz..." ahahahahah bu ne arkadaş, bir canısı demediği kaldı...

    liselim... ahahahahaha


    (neptun savascisi - 2 Şubat 2014 22:29)

  • comment image

    yine, yeniden seyirciyi aptal yerine koyan bir senaryo ekibi..

    senaryoya göre, ahmet sayer 5653 gun hapis cezası almış. saniyorum 16 yıla tekabul eder yaklaşık. diğer mahkumla konuşmalarına göre bu sürenin en az 10 yılını bitirmiş, ki çocukların üniversite okuduklarını, evlendiklerini, çocuk sahibi olduklarını ve özellikle can'ın 5-6 yaşında ikizleri olması da bu düşünceyi destekliyor. ama oyuncularin hicbirinde en ufak bir fiziksel değişim yok. saçlarda ak yok. yaşlanma belirtisi yok. orta yaşlı olanların dahil, hiç birinin yüzünde en ufak kırışık bile yok amk..

    tülin, ahmet sayer hapse girdiği sıralarda hamileydi. adam 10 seneden fazla bir süreyi devirmis. tülin'in çocuğu neden hala 4-5 yaşlarında? neyin kafasiyla senaryo yaziyorsaniz bize de gönderin aynısından..

    kime ne anlatıyorum ki? sizin bu işten para kazandığınızı düşünmek bile yeterince sinir bozucu zaten..


    (mustee - 27 Temmuz 2014 23:49)

  • comment image

    o meşhur final bölümünü az önce izledim...

    son kez seyrettim giriş jeneriğini. sürekli koşan bir zeynep, gölyazı'da ağaç evde inat eden zeynep, otobüs camına kafasını dayayıp dertlenen demet, işkolik sevim hanım, okulun kabadayısı kerem, ailesinin biricik kızı melis, sosyeteden ayrılamayan tülin, basketbol oynayan kerem ve barış... ve son sahne, kerem, melis ve barış'ın tam karşısında zeynep. tam o anda bitiyor jenerik.

    şimdi bakıyorum, elli dört bölümlük bu serüvene bakıyorum. ilk on beş bölümü saymazsak kalan otuz dokuz kırk bölümün o jenerikle bir ilgisi var mıydı acaba?

    kaç gecemi harcadım bu dizi için, sırf ilk on beş bölümün hatırı için, sırf zeyker uyumu için, uzun zamandır ilk defa bir gençlik dizisinde öğrenciler kavga dövüş yerine hayallerinin peşinden gittiği için. zeynep koştuğu, kerem çizdiği, barış basketbol oynadığı, melis ünlü olmak istediği için... gençlerin gerçekçi sorunları olduğu için... zeynep'in babasızlığı, kerem'in ailesinden görmediği ilgi ve sevgi, barış'ın kimsesizliği, kerem altında ezilmişliği, melis'in özgüvensizliği ve zayıflama tutkusu. bunun için başlamıştım ben bu diziye.

    şimdi bakıyorum, gerçekten değmezmiş. pazar gecelerimi heba etmeye değmezmiş. yirmi beşinci bölümden sonra bırakmalıymışım ben bu diziyi, hani kerem ve zeynep'in birbirine aşklarını itiraf ettikleri bölüm. orada bırakmalıymışım. o bölümün sonunda açılan kapının arkasında kimin olduğunu hayal gücüme bırakmalıymışım.

    hiç senaryo yazmadım, nasıl yazılır bilmem, karakterler nasıl oluşturulur bilmem. ve övünmeyi de hiç sevmem. ama kırk küsür bölümdür izlediğimize bakarak söylemem gerekirse eğer benim haftalardır yaptığım tahminler izlediğim şeyden kat be kat iyiydi, en azından tutarlıydı. dizinin başlangıcıyla sonunun birbiriyle alakası yok. beverly hills gençleri evlenip çoluk çocuğa karışmış, bunun için mi seyrettim ben bu diziyi?

    gökhan horzum'dan zaten illallah ettim. bir insan kendi yarattığı güzelim karakterleri nasıl böyle hunharca heba edebilir? bu adamın genç dizisi yazması yasaklanmalı, çok ciddi söylüyorum. çünkü yazamıyor! illa bir entrikalar, bir aldatmalar, bir ali cengiz oyunları, köşeden kenardan çıkan mafyalar, kaçırılmalar, dövüşmeler... adam böyle yazmadan duramıyor. şimdiki dizisi kiraz mevsimi, aklınız varsa seyretmezsiniz. adam ilk on beş bölüm çok güzel yazdı, sonra bir baktık o koşucu madalyalı zeynep koşmaz oldu, galip tekin'e çizimlerini gönderecek kerem çizmez oldu, en büyük hayali lakers'ta oynamak olan barış'ın derdi gücü zeynep'e evlenme teklif etmek oldu, melis'in kerem'e olan takıntısı o kadar içi boş bir hale geldi ki doldurulamadı. adam gençleri yazmaktan o kadar sıkılmış olmalıydı ki iki saat süren bölümlerde okulun içini hiç görmediğimiz oluyordu. sürekli demet - cihan - tayfun - tülin - jale beşgeni, arada melis'in carlamaları. e hani kerem nerede, zeynep nerede, barış nerede, can nerede, sedat nerede, yağmur nerede... bulabiliyorsan öp başına koy.

    böyle böyle bize eziyet çektirdi kırk üçüncü bölümün sonuna kadar. o an giren rüya işçileri hamlesi bence fiyaskoydu, çünkü tahminimce dizinin o sezon sonu final yapacağı kesinleşmişti. son on bir bölüm için senarist değiştirmek kadar abuk bir şey olamaz. yaz beş bölüm toparla hikayeyi (ne kadar toparlayabileceklerse artık, orası da meçhul ya.) bitir. niye kasıyorsun, neye kasıyorsun? rüya işçileri geldi kuş mu kondurdu sanki, tersine tüy dikti. bir enkaz almış olabilirler, ama bu enkazı kurtarmak gibi de bir çabaları olmadı hiç. önceki bölümlerden bir tanesini bile seyretmedikleri için senaryo hataları diz boyuydu.

    foçalı osman amca gölyazılı oluverdi.
    jane çöpe hap atmıştı, onun olayı çözülemedi.
    cihan'ın güneş'i nereden tanıdığı havada kaldı.
    32-x ve güneş'in bağlantısı kurulamadı. mehmet varol'un 32-x'e niye bu kadar kafayı taktığı anlaşılamadı.
    aksel ve begüm'ün jale'nin yengeleri olduğunu niye bilmediği açıklanmadı.
    mehmet'in yıldız'ı neden fransa'ya gönderdiği söylenmedi (ki bu senaryoyu kendileri yazmışlardı.).
    zeynep'in boynunda güneş kolyesiyle kime niye röportaj verdiği bilinmiyor.
    barış'ın hastalığı neydi, söylenmedi.
    barış'ın amcası kenan'ın yıllarca hapiste kendi halinde takılırken birdenbire ahmet'in katil olduğunu nereden öğrendiğini kimse anlamadı.
    güneş'in kerem'e neden "zeynep'i koru." dediği anlaşılamadı.
    güneş'in neden sapık gibi zeynep'in fotoğraflarını duvarına astığı bilinmiyor.

    senaryo tutarsızlıkları da değil sırf, karakterler de tutarsızlaştı. gölyazı'nda sürekli doğa yürüyüşleri yapan, ağaçlardan inmeyen zeynep yaban domuzundan korkar hale geldi. aynı orta halli zeynep kendisini holdinglerde iş kadını olarak hayal etmeye başladı. her şeyi kıvrak zekasıyla çözen kerem sekiz bölüm boyunca melis'ten gerçeği öğrenemedi. zaten koşuculuk, çizerlik falan hepsi yalan olmuştu. gençlerin varsa yoksa işi gücü kaçırılmak, kaçırılanı kurtarmak falan... öeeeehhh dedirten bir çizgide ilerlemeye başladı dizi.

    gelelim bu bölüme. bu bölüm aklımdaki tek soru şu oldu "ufuk'a salak bir düğün yapana kadar şu bölümde anlatılanları iki üç bölüme yayamaz mıydınız?"... öyle saçma bir olay örgüsü var ki. kerem okulun bilmem kaçıncı katından atlamış, sapasağlam. zeynep yangında mahsur kalmış, güneş kurtarıyor. kerem sevdiğine mi koşsun aksel'in peşine mi düşsün bilmeden birden ikiz bir kardeşi olduğunu öğreniyor. yangından kurtulmaları yetmezmiş gibi hemen barış ve güneş'le annesinin yanına gidiyor güneş'i annesiyle tanıştırmak için... bitti mi, hayır. babası arıyor, hemen koşa koşa babasını hapse attırmaya gidiyor. sonra aynı gece zeynep'in yanına gidiyor, evlenme teklifi ediyor. bunların hepsi tek gecede gerçekleşiyor ha. adamın onca olaydan sonra zeynep'in yanına gidişi bomba zaten, "şu işimi de halledeyim, hastane yolumun üstü." der gibi bir hali var. oğlum benim sevgilim alevler içinde bir binadan kurtarılsa değil ikizim klonum gelse sallamam. anamı babamı da hastaneye çağırırım, gerekirse orada öğrensinler böyle bir durum olduğunu hem heyecandan bayılırlarsa falan ekipman hazır zaten. ki eminim sevgilimi hastaneye götürürken o sırada yaşadıkları nedeniyle şoka girmiş bendenize bir sakinleştirici iğne vuracaklarından annemi babamı ekstradan çağırmama gerek kalmaz. "az önce yangından kurtuldum, şimdi babamı hapse tıktıracam, birazdan da sevgilime evlenme teklifi edecem..." oğlum sizin kafanız mı güzel lan çok ciddi soruyorum. hani tamam dizidir, mantık aramayalım gerçek hayattaki gibi eyvallah da regular show'un bölümleri bile sizden daha mantıklı lan. adam iki saat önce babasını polis arabasına koymuş, şimdiyse hiçbir şey olmamış gibi zeynep'le yiyişiyor lan. ben o sahnede zeynep'in omzunda hıçkıra hıçkıra ağlayan bir kerem görmek isterdim. yaşadıklarının şokuyla ne yapacaklarını bilemedikleri için teselliyi birbirinde arayan zey-ker görmek isterdim. "kötü kalpli ejderhayı öldürdüğümüze göre rahat rahat öpüşebiliriz..." tadında saçmasapan sahnelerdi. "kerem'e bir şey oldu kesin yhaaa pff... :/" diye yalandan bayılan bir zeynep ve ilk kez gördüğü ikiz kardeşini ufuk'u odadan yollar gibi odadan kovan bir kerem... final bölümü için gerçekten çok kaliteli bir iş çıkarmışsınız rüya işçileri gurur duyun eserinizle...

    melis'e değinmiyorum bile. ulan ablan alevler içinde mahsur kalmış, ölü mü yaralı mı belli değil. sen hala "rezidansta kendimi kesicem... :'(" triplerindesin, ulan ben senin tribine sokayım lan! ulan rezidansa gidene kadar hazır alevli bina var, at kendini içeri neyin kafasını yaşıyorsun sen? ne gamsız çıktın ben anlamadım ki... bir de aksel'i affetmeme olayı nedir tam olarak çözemedim. affedilmeyecek biri varsa o da aksel değil sensin güzelim kusura bakma. ben gidip eski sevgilimin yanında uyusam sevgilim okul yakmaktan değil adam öldürmekten hapis yatardı. eğri oturalım doğru konuşalım. ki aksel'in elinde kanıt da yok ha. o akşam belki de kerem'le gerçekten seviştiniz lan, senin sözün dışında güvenebileceğimiz herhangi bir kaynak yok ki... kim kabul edebilir böyle bir durumu. "ben o gece kerem'le sevişmedim, sadece yanına uzandım. kerem'i sevmediğimi, sana aşık olduğumu anlamak için kerem'in yanında uyumam gerekiyordu... :(" ulan böyle diyalog mu olur? özrü kabahatinden büyük derler adama. nasıl bir özür la bu? "sevişmedim, sarılarak uyuduk." hani biraz friends'teki joey ve chandler diyaloğuna benzemiş.

    joey: hiç seviştiniz mi?
    chandler: hayır sadece öpüştük.
    joey: o daha kötü ya!
    chandler: nasıl daha kötü olabilir ki!!!

    yani nedense aklıma bu geldi. eski sevgilinle sevişmedin, ama yan yana uyudunuz. evet, çünkü bu her genç kızın başına gelen çok normal bir durum ve her modern erkek bunu anlayışla karşılamalı... :/ zaten bekaretini bozmamışsan anal oral falan fark etmez, her türlü kurtarırsın. senaristlerin bakış açısı böyle galiba. yoksa kim eski sevgilisinin yanında sabahlayan sevgilisinden af diler lan? neyin kafasını yaşıyorsunuz? aksel değil, melis mektup gönderen taraf olmalıydı. her gece melis'i unutmak için başkasıyla birlikte olan melis değil aksel olmalıydı. af dileyen aksel değil, melis olmalıydı! okul yakmak, aksel bu konuda sadece kerem ve zeynep'ten, öğrencilerden özür diler. melis'ten ise asla! kimonomsu bornozuyla olan bir fotoğrafını tüm okulun önünde yayınladı diye özür dileyecek değil adam, kimse kusura bakmasın arkadaş. melis'in bu çocuğa çektirdiği çekilir cinsten değil.

    dizinin makyözü gelmeyince güneş süreki sağ profil vermek zorunda kaldı garibim. tom ve jerry'nin eski çizgi filmlerinde arap bacı hizmetçiye yüz çizmeye üşenen çizerlerin kadını hep boynunun altından itibaren çizmeye başlaması gibi olmuş da adamın suratının düzgün olduğu apaçık ortadaydı. herhalde son bölüm diye makyözlere yol vermişler, millet makyajı evinde yapıp gelmiş.

    gelecek sahneleri... "hepimiz çok zenginiz ve mutluyuz... :)" ahahahahaha nereye mutlusunuz lan. aradan maksimum beş altı sene geçmiş ve üniversite biter bitmez koşa koşa evlenmişsiniz. hatta yağmur ve can üniversitenin bitmesini bile beklememiş olacak ki o çocuklar en az dört beş yaşında vardı. kuzey ve demir mert'le yaşıt lan. o nasıl oluyor anlamadım hakikaten. hadi olsun olsun aralarında bir yaş falan vardır en fazla. can amerika'da okuma muhabbetlerine dayanamadan kızı kaçırdı herhalde başka açıklama bulamıyorum ben. yağcan çiftini daha fazla iticileştiremezdiniz bu arada. zeynep'le kerem dizinin prens ve prensesi olduğundan bunu vurgulamak için diğer çiftleri olabildiğince yerin dibine batırmalıyız zaten. otuz yaşına gelmeden haluk ve meltem'e dönüşmüşler resmen ki televizyon tarihinde en nefret ettiğim çifttir. sadece yatak odasında ve arada düğün dernekte dans ederken birbirlerine aşık olduklarını hatırlayan geri kalan zamanlarda incir çekirdeğini doldurmayan sebeplerden birbirine it muamelesi yapan çift. evet, çok başarılı, çok orijinal. ayrıca yağmur'un kariyer kariyer diye yırtınmasına anlam veremedim. tatlım sen dilan'dan sonra dizinin en silik ikinci karakterisin. ne seversin ne olmak istersin hiçbir şey bilmiyoruz hakkında. ne okudun, nereden mezun oldun. kariyermiş, peeeeh pabucumun kariyeri. yağmur'da tam bulduğu zengin kocayı elinde tutmak için iki senede bir çocuk peydahlayan görgüsüz ve tatminsiz kezban tipi var. olan can'a oldu...

    barış ve begüm'ü pas geçiyorum. "sayerlerden intikamımı alıcam..." diye dört dönen barış'ın soyadını sayer yaptırmadığı kalmış bir. sevim teyze'yle analı oğullu çok güzel takılıyorlar valla.

    sedat ve merve yine en sevdiğim çift oldular. evlenmemişler bile, alttan alta da "evlenmeden de sevişilebiliyor, hamile kalınabiliyor gençler..." mesajını çok güzel vermişler. daha otuzuna gelmeden menemen testisi gibi çocukları dizen arkadaşlarına inat dünyayı geziyorlar valla, çok tebrik ettim.

    son bölüm diye kullanılan bebek ve çocukların cast ajansından alınmadığı, bildiğin kostümcünün ışıkçının falan çocukları olduğu o kadar belliydi ki. yahu yağmur ve can çiftinden o kadar sarı çocukların çıkması ne kadar mümkün? ya da masal mıdır nedir michelin'in gayr-ı meşru çocuğu gibi duran o kızın zeynep ya da kerem'le ufaktan alakası var mıydı (dipnot zeynep "ben çocukken çok sakinmişim." dedi de demet hep senin için "ağaçlardan inmezdi, bütün gölyazı'yı koşardı." derdi...). abi ikiz çocuk lazım, tamam rejiden birinin varmış, bebek lazım kostümcünün kızını getirin. yeminle üşenmişler yahu.

    tülin niye o doğum gününe katılmadı ben anlamadım, hayır onu geç sonuçta zeynep'in de kardeşi değil mi mert, niye onu da çağırmıyorlar? o da gelsin oynasın bir köşede yazık günahtır.

    demet ve jale'nin başarılı iş kadını pozlarına güldüm vallahi. hele jale'nin "ben işimi buldum..." havaları yok mu? e pardon da senin öz kız kardeşin bu işi yaparken hiç o taraklarda bezin yoktu da şimdi mi kendini buldun? zaten cihan'ın da jale için "en iyi arkadaşım..." demesi. fi - yas - ko! ne çabuk unutuldu o eski meseleler... cihan'ın girdiği okuldan başarılı bir takım çıkaracağı belliydi de soyunma odasında o kadar edebiyat parçaladıktan sonra "hatalarınızı söylemiyorum, antrenmanlardan biliyorsunuz." demesi resmen "senaristler reboundmış assistmiş bilmiyorlar, oraları pas geçiyorum." mesajı verdi bana... sizi sizi...

    bölümün sonuna bir de mutlu son yazıp sonuna da gülücük koymuşlar. tabii gerizekalı olduğumuz için o yazıyı oraya yazmasalardı herkesin pembe kustuğu bu finalin mutlu bir final olduğunu anlamayacaktık. çok sağ olsunlar, hora geçti valla...

    bir dizi maceram daha sona erdi. anladım ki bu ülkede yedi numara'dan daha iyi bir gençlik dizisi çekilmedi, bu kafayla da çekilebilmesi mümkün değil zaten. bundan sonra gençlik dizilerine eldivenle güneş gözlüğüyle yaklaşırım. bu da bana ders oldu. açın yedi numara'yı seyredin. her bölüm kırk dakika zaten. oradakiler liseli değil, üniversiteli. ama bu dizidekilerden daha gençler, daha gerçekçiler. liseye gittiğini belli etmek için arada üniforma giyip birbirini bıçaklayan gençleri seyretmektense onu seyredin daha iyi...


    (neptun savascisi - 30 Temmuz 2014 04:44)

Yorum Kaynak Link : güneşi beklerken