William S. Burroughs: A Man Within (~ William S. Burroughs na wylot) ' Filminin Konusu : William S. Burroughs: A Man Within is a movie starring Fred Aldrich, Laurie Anderson, and Amiri Baraka. William S. Burroughs: featuring never before seen footage as well as exclusive interviews with his closest friends and...
Gonzo: The Life and Work of Dr. Hunter S. Thompson(2008)(7,7-7397)
Gau ji(2004)(6,8-8867)
Where the Buffalo Roam(1980)(6,7-10470)
The Ballad of Genesis and Lady Jaye(2011)(6,6-457)
17 kasımda gösterime girecek william s. burroughs belgeseli.http://trailers.apple.com/…iamsburroughsamanwithin/
(gilbertus albans - 28 Ekim 2010 19:55)
yönetmenliğini chicagolu yazar, yönetmen ve fotoğrafçı yony leyser'in yaptığı, william s. burroughs hakkında 87 dakikalık bir belgesel. 2009 yapımı belgeselde patti smith, iggy pop, jello biafra, peter weller, david cronenberg, john waters, gus van sant gibi isimler yer alıyor. müzikler patti smith, thurston moore ve lee ranaldo'ya aitmiş.trailer:http://www.imdb.com/video/imdb/vi1690765593/ve ayrıca film !f uluslararası bağımsız filmler festivali (istanbul 17 - 27 şubat 2011 - ankara: 2 - 6 mart 2011) programında yer alıyor, detaylar şöyle:http://2011.ifistanbul.com/…sburroughsa-man-within-
(freigeist - 1 Şubat 2011 01:14)
bu geceki if gösteriminde izledik filmi, yönetmen yony leyser de katıldı gösterime (ama izlemedi sadece merhaba deyip bizi belgeselle başbaşa bıraktı). filmin sonunda da soru alacaktı seyircilerden fakat son otobüsüm kaçmak üzere olduğundan kalamadım.belgesele gelirsek, yönetmen filmi parçalara bölmüş burroughs'un eşcinselliği, keşliği, silahlara tutkusu, punk rock ve karısını vurma olayı olarak. röportajlarda özellikle peter weller döktürüyor (kendisi naked lunch'da da başroldeydi) david cronenberg çok az konuştu ona üzüldüm. burroughs'un da arşiv görüntülerini ve bazı konuşmalarını izleyebilmek harikaydı. ölümünden önce yazdığı not ise beni çok duygulandırdı. güzeldi işte, yazara ve beat kuşağına ilgi duyan herkesin görmesi gerekiyor.gelelim aymaz festival seyircileri bölümümüze, yahu william s.burroughs'u madem tanımıyorsun neden geliyorsun kardeşim belgeselini izliyorsun manyak mısın? hem de dünyanın çivisi gibi bir bölümde. belli ki senin için sıradan bir şekilde geçmeyecek belgesel. film bitmiş, bu ne ya sapığa bak vs. gibi konuşmalar duymak insanı gerçekten geriyor. ulan keşif filmi olarak bula bula bunu mu buldun hayatında kitabını bile okumadığın bir adama bok atıyorsun.
(no one - 22 Şubat 2011 02:05)
amerika'nın en gamsız adamının hikâyesi. (panik yapma, özet sonda.)ifistanbul festivali kapsamında izledim ben bunu, taze taze yazıyorum.2 biletim vardı ama sağolsun arkadaşım "ben sanctum'a gitçem, hem o belgeselin konusu beni sarmadı lan." deyip beni ektiği için biletlerden birini kapıdaki bi çocuğa verdim. artık sevaba mı girdim, günaha mı bilemiyorum ama boşa gitmedi en azından.neyse efenim, her yere olduğu gibi buraya da geç kalıp girdikten sonra yanımdaki 2 festival böcüğünün konuşmasına kulak misafiri oldum, muhtemelen az önce çıktıkları diğer filmden bahsediyolardı ama filmin adını duyamadım, neyse çok da önemli değil, sen muhabbete gel:-evet evet, fazla stilizm kokuyordu.-çok sadistti.-yalın bir dramatizm vardı değil mi?-evet, ben pek sevmedim.tabi bu sohbet bana fazla geldiği için kulağıma müziğimi takıp mal mal filmin başlamasını bekledim...pardon lan belgeselin.aa bi baktım biri aldı mikrofonu, "belgeselin yönetmeni yony leyser de burada, bitişte sorularınızı yanıtlayacak." dedi. bi sevindim mi ben! adam, "siz şimdi eseri izlerken ben de çıkıp istiklâl caddesini dolaşıcam." demesin mi! ulan, hadi madem oturup bizle izlemiyosun, bari söyleme di mi, "ben çıkıyorum, hadi siz izleyin." diye...orda bi kıllandım zaten duruma.öyle bir amca düşünün ki, zamanının çok ötesinde yaşamış, "daft punk'ın peygamberi ve queer edebiyatının şeyhi" ilân edilmiş, ama kendisi bunları çok anlamsız buluyor, gay olmasına rağmen hiçbir zaman gay hareketinin bir parçası ya da bir gay gibi hissetmiyor kendisini, beat generation'ın "el hombre invisible" rolünü yakıştırıyorlar ama onu da üstlenmiyor, çünkü etiketlerden hoşlanmıyor. "blade runner" ve hatta "heavy metal" sözcüklerinin mucidi. kurt cobain, david bowie, mick jagger, andy warhol, iggy pop, patti smith adamın etrafındaki isimlerden sadece bir kısmı. hayata 50 yıl kadar erken gelmiş gibi sanki.silah tutkusuna anlam veremesem de (gerçi beat generation bunu severmiş), çıtır zevkine şapka çıkardığımı söylemeliyim. onu en çok seven adam, yanıbaşında "beni hiç çekici bulmuş muydun?" diye soruyor, "hmm, sanmıyorum." diye cevap verebiliyor, ruhsuz ihtiyar. adam kafası dumanlıyken karısının kafasının üstüne yerleştirdiği bardak yerine kadını vuruyor alnının çatından. sonra da neymiş efendim, "onun ölümüydü beni yazar yapan..." ilginç adam vesselâm. ailesinin zenginliğinden dolayı hayatı boyunca çalışmak zorunda kalmamış bir sefa pezevengi ya da junkie, bir sürü sıfatı var.adama soruyorlar, "ölüm hakkındaki düşünceleriniz nedir?" diye, "şimdiden bir ölü olmadığınız ne mâlûm?" diyor. onca hızlı yaşama, uyuşturucuya ve sekse rağmen 83 yaşına kadar yaşayabilmiş, hatta belgeselin bir kısmında "biz bile şaşırdık o kadar uzun yaşamasına" gibi bir söz geçiyor.belgeselden aklımda kalanlar; william amcanın zevk ü sefa, ot ve duman, sex ve çıtır çocuklar arasında geçirdiği upuzuuuuun ömrü boyunca hayatın amına nasıl koyduğu ve patti smith ablanın bıyıkları oldu.ahanda bi trailerbak bak diyo ki: "he was gay, he was junkie, he didn't look handsome, he shot his wife, he wrote poetry about assholes and heroin." (eşcinseldi, keşti, yakışıklı değildi, karısını vurdu, eroin ve puştlar hakkında yazdı.)daha ne olsun?not: yönetmen, belgeselin sonunda soruları yanıtladı, nerde okuduğunu, bu insanlarla nasıl buluştuğunu falan anlattı, en sonunda da "istanbul'un gezip görülecek mekânlarını şahsen ya da mail yoluyla iletirseniz sevinirim." falan dedi. adam belgesel göstermeye değil de galatasaray hamamına mı gelmiş nedir anlamadım ki?not2: kendisine facebook'tan istanbul'un gay rehberini göndericem, ehehe.not3: william s. burroughs hayatta olsaydı, eminim götümüze bastonu yapıştırıp "salak mısınız lan, burda oturmuş beni izlemekten ne keyif alıyosunuz, kafayı dumanlayıp sevişsenize, gerizekalılar!" falan derdi. rest in peace. not4: belgeselde yalın bi dramatizm ve yer yer sadizm vardı evet.özet: get drunk and fuck.
(kirlikedi - 22 Şubat 2011 09:35)
Yorum Kaynak Link : william s. burroughs a man within