The Woodsman (~ Keresteci) ' Filminin Konusu : Hapiste geçen on iki yılın ardından Walter, isimsiz bir şehre taşınır. Bir ilkokulun karşısına düşen bir apartman dairesine yerleşir. Bir kereste deposunda iş bulur ve çoğunlukla kendi ile baş başa kalır. Bu sakin ve korunaklı adam, beklenmedik bir biçimde Vickie’de teselli bulur. Vickie, sert ve sağlam konuşan ancak Walter’ı geçmişine dair yargılamamak konusunda söz vermiş bir kadındır. Buna rağmen Walter, geçmişinden kaçamaz. Kayınbiraderi tarafından gözlenmekte, kız kardeşi ondan uzak durmakta ve şüpheli polis dedektifi Lucas tarafından izi sürülmektedir. Komşu parkta genç bir kızla arkadaşlık kurduktan sonra Walter, artık yeniden uyanışa geçen şeytanları ile boğuşmak zorundadır.
Murder in the First(1995)(7,3-24644)
Stir of Echoes(1999)(7,0-78284)
Hollow Man(2000)(5,7-114498)
The Woodsman(2016)(4,9-35)
mos def bu filmde asabi polisi başarıyla canlandırmıştır. o canlandırma ki beni kendisinin "rapçiden bozma oyuncu" yerine "oyuncu" olduğu kanaatine vardırmıştır.
(williamshakesbeer - 12 Ağustos 2007 00:48)
kevin bacon'ın çekim aşamasındaki son filmi..filmde uzun yıllar hapiste kalan bir adamın* hapisten çıktıktan sonra başından geçenler anlatılıyor..baş karakterimiz küçük çocuklara ilgi duyan bir adam ve hapisten çıkışıyla beraber olaylar gelişiyor..filmdeki diğer oyuncular benjamin bratt ve kyra sedgwick..
(parma maniac - 3 Mayıs 2003 01:38)
aldığım cd'nin üzerinde "zamanı durdurmak" yazınca haliyle, zamanda ileri geri fantastik hareketler beklerken, bir sübyancının maceralarını izlemek son derece sıkıcı olmaktadır. film bir sübyancının, bu hazzını durdurmaya çalışmasını anlatmaktadır, zaman kaybıdır.
(yuxel - 22 Şubat 2005 11:18)
the machinist'e fazlasıyla benzettiğim film. hayır spoil ettiğim yok, aklınıza kötü şeyler getirmeyin. durağanlığını, konunun işlenişi ve işleyişini, ana karakterlerin benzerliğini kastediyorum ben.
(kafka - 3 Nisan 2005 23:32)
baş karakterinin sübyancı olmasının, seyircinin karakterle özdeşleşme yaşamasını engellemediği film. bu garip cümleyi açıklayayım da yanlış fikirler cereyan etmesin. kastettiğim şu ki, film walter'ın bu hastalık, saplantı ya da sapıklık (her ne ise) ile mücadele edeceği fikri üzerinden ilerliyor ve bu andan itibaren biz de walter'ın bu işten kurtulmasını isterken onunla özdeşleşebiliyoruz. yanlış bi davranışta bulunmamasını, etrafta gördüğü kızlara bakmamasını, robin otobüsten inince onun ardından gitmemesini istiyoruz. aksinin olduğunu gördüğümüz olursa da içimizden “eyvah” diyoruz.gerçi filmde özellikle bi sahne olmasa idi belki bu dediklerimi yazmaz, filmin eleştirisini yazar, arada baş karakterle özdeşleşme meselesinden hiç bahsetmezdim de... ya da bahsetseydim de bunun olmadığını söylerdim sanırım. andığım sahne, walter'ın eniştesinden azar yediği sahnedir.o ana kadar kendisiyle tek muhabbet eden kişi olan carlos'a barda soracağı soru öncesinde içimden “sorma lan sorma sakın” diye geçirmiş, carlos'un masanın üzerinden uzanıp walter'ın yakasına yapışarak yaptığı konuşma üzerine sanki o laflar bana söyleniyormuşçasına gerilmiştim. hatta o sahneden sonra filmi durdurup bi beş dakika ara vermek zorunda bile kaldım. carlos'un lafları üstüme üstüme geliyor gibi gelmişti.kevin bacon'ın kötü bi performansıyla karşılaştığımı hatırlamıyorum bugüne kadar. bu rolün de aslında çok zorlayıcı olduğunu düşünmüyorum. çok fazla yüz ifadesi vermesi gerekmemiş ama yine de dört dörtlük diyebilirim oyunculuğuna. filmi ise parçalarına ayırıp ayrı ayrı değerlendirmek istemiyorum (reji, senaryo, görüntü yönetimi vs), genel bi değerlendirme yapmak gerekirse seyre değer ama çok da zahmet edilesi olmadığını söyleyebilirim. hem temposu, hem de yönetimi, söyleyecek bişeyleri olan bi film olduğu izlenimini veriyor ama sonuçta pek de bişey anlatmadığını görerek kalkıyoruz başından. yönetmenin bazı anlarda zamanla oynadığı minik cut'ları ile filme bir nevi kendi imzasını attığını söylemek çok iyimser bi eleştiri olurdu ya, en azından bu kadarını esirgemeyelim bari.
(brick top - 29 Haziran 2005 01:27)
yönetmen nicole kassell'in neredeyse hiç mesaj kaygısı gütmeden kafasındakileri olduğu gibi aktardığı, iyi oyuncuların sağlam oyunculuklarıyla, sade ama güçlü, olabildiğince durağan ama asla sıkmayan, kendini izleten filmi.
(antrakt - 17 Temmuz 2005 02:46)
sadece kevin baconun oyunculugunu gormek icin bile olsa izlenmeli. her zamanki kotu adam rolunden cok uzak, cok baska; sade ama gorkemli.--- spoiler ---diger subyanci herifi doverken kendi goruntusunun adamla degismesi orjinal bi fikir olmasa da etkileyici.--- spoiler ---
(aloof - 6 Kasım 2005 03:45)
Yorum Kaynak Link : the woodsman